26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow M. Said Çekmegil arrow BÃœYÃœK DOÄžU- NECÄ°P FAZIL(IX)
BÜYÜK DOĞU- NECİP FAZIL(IX) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 22
KötüÇok iyi 
Yazar Vahid GÖNÃœLDAÅž   
11-05-2007

BÜYÜK DOÄžU- NECÄ°P FAZIL(IX)

                                                                                               Vahid GÖNÜLDAÅž 

      Necip Fazıl, olanca maharetine raÄŸmen, gönüldaÅŸlarını ikna edememiÅŸti ; Büyük DoÄŸu Cemiyetinin artık kendisine yar olmayacağını iyi anlamıştı. Ne yapabilirdi ? Onun feshine gitmekten baÅŸka çaresi yoktu.  

       Büyük DoÄŸu’yu kapatacak ki, yapabilirse, yeni yeni hamlelerle yeni yeni açılışlara geçebilsindi. Kolları sıvadı. Cemiyet “Umumi Reis Vekili”ni ve “Umumi Katibi”ni ihraçla iÅŸe baÅŸladı. DiÄŸer, Ä°stanbul’daki umumi idare azalarından bazılarını da, bazı izahlar getirerek yok farz ediyordu. Åžubelere, ilerde cevap vermek durumu hasıl olursa, peÅŸinen bazı ithamlar getirdikten sonra varılan ÅŸu kararı açıklıyordu : 

     “…. Cemiyet’in tam bir tasfiyeye tabii tutulmasından baÅŸka çare bulunmadığı hükmüne varılmıştır… Sadık, ileri, fedakar ve vefakar gönüldaÅŸlara malik bulunan Büyük DoÄŸu Cemiyeti kendilerini kendi ihtiyar anlayışlarıyla, sırf bir muamele zarureti yüzünden tasfiye ederken maziye ve istikbale doÄŸru her oluÅŸun yine kendilerine istinat edeceÄŸi fikrini hiçbir an kaybetmeyecek…”(Sayı :56). 

       Bu kararın altında, murahhaslar olarak Ä°stanbul’a yollanan gönüldaÅŸlardan ÅŸu zevat imza atmışlardı : “Afyon Åž. adına Reis, Bekir Sencer. Kayseri Åž. adına murahhas, A. SaraçoÄŸlu. Malatya Åž. adına murahhas Åževket Tanrıçer, TavÅŸanlı Åž. adına Reis Ömer Çeri… Not : Ä°hzari ve esasi müzekelere iÅŸtirak eden Kütahya ÅŸubemiz Reisi imza esnasında bulunamamıştır>>  

       Böylece, çoklarının sandığı gibi, hükümet tarafından deÄŸil Büyük DoÄŸu Cemiyeti bizzat kendi kendisi tarafından kapatılmış oluyordu.  

        Bir durum muhakemesi mahiyetinde olan, Necip Fazıl’ın bu konudaki “Son Söz” ünden alınan ÅŸu parçalar <<temmet>>le  noktalanıyordu : 

         “…Söylenecek, söylenmesi lazım ne varsa hepsini birden ifade ettik diyebiliriz. Ne istiyorsanız eserimizde bulunabilirsiniz! Åžu anda ölsek gözümüz arkada kalmaz… Sekiz yıl müddetle merkezden muhite doÄŸru inkiÅŸafına çalıştığımız davayı ÅŸimdi, muhitten merkeze doÄŸru, ani bir tabiye ve sevkulceys deÄŸiÅŸikliÄŸiyle  ve her zamankinden daha büyük bir çeht, azim, fedakarlık ve celadetle hedefine tevcih ederken, Köprü ile Kadıköy arasında iÅŸleyen bir dolmuÅŸ motorunu ancak doldurabilecek halisler kadromuzla iftihar ettiÄŸimizi, bu kadroyu Osmanlı devletinin başında bir sal üzerinde Rumeli’ye geçen kahramanlar demetine benzettiÄŸimizi, bu toprakların mazi, hal ve istikbal ifadecisi olarak yalnız onları gördüÄŸümüzü ve onlarla beraber, sal tecrübesinden (transatlantik) tecrübesine geçmeye karar verdiÄŸimizi ilan ederiz. Hiçbir ÅŸeyimiz  yok; fakat Allah’ımız var. Allah’tan mahrum olanın malik; ve Allah’a malik olanın mahrum bulunduÄŸu hiçbir ÅŸeyi yoktur! Hayır, olandadır; Ve bakalım ne olacaktır? Bu zamana kadar gelen (Büyük DoÄŸu) macerasıyla, büyük bir faslın kapandığı, daha büyük ve bambaÅŸka bir faslın açılması icap ettiÄŸini; ya bunun açılması, yahut her ÅŸeyin kapanması zoru ile karşı karşıya gelmediÄŸimizi hep beraber anlayalım! Temmett!!!” (Haziran 1951, Sayı: 62).

         Bu “temmet” den sonra Necip Fazılı, artık “Büyük DoÄŸu Partisi” ve “Hakka ve Yeni dünya GörüÅŸüne BaÄŸlı Müslüman Türklerin Gazetesi” sloganıyla çıkacak olan Büyük DoÄŸu gazetesine soyunmuÅŸ olarak görüyoruz.   

       Büyük DoÄŸu Cemiyeti resmen kendi kendisini feshetmiÅŸti (kapatmıştı). Ama ne var ki, Ä°slam adına iÅŸlendiÄŸini zannettikleri her iÅŸi Büyük DoÄŸu’culara baÄŸlama iÅŸi bitmemiÅŸti. Ä°ÅŸte bu hale alışık zihniyet, Ahmet Emin Yalman’la ilgili Malatya hadisesini de büyük doÄŸuculara mal etmeye baÅŸlamıştı. Malatya Büyük DoÄŸu azaları ağır ithamlar altında tutuluyordu. Günün Cumhuriyet, Vatan, Hürriyet ve Ulus gibi gazeteleri tarafından hadiseler büyütüldükçe büyütülüyordu. O zamanlar onlara, elde bir neÅŸir organı olmadığı için yeterince cevap verilemiyordu. Ancak Büyük DoÄŸu müdürlerinden Hüseyin Rahmi Yananlı tarafından neÅŸredilen “Maskenizi Yırtıyorum, Malatya hadisesi ve etrafındaki mana” adlı bir broÅŸürle uzun bir cevap verilebilmiÅŸti. Orada ÅŸu satırları okuyoruz; Necip Fazıl burada diyordu ki : 

         “23 Kasım Pazar sabahı. Uyandım. Gözlerimi açar açmaz baÅŸucumda (Cumhuriyet) gazetesi. Adetim gazetelerin yalnız baÅŸlıklarını okumaktır. Buna raÄŸmen o gün, resimsiz ve ÅŸamatasız belirtildiÄŸi için, Malatya hadisesini göremeden gazeteyi bıraktım. Bir an sonra zevcem, telaÅŸ ve heyecanla, Ahmet Emin Yalman’ın Malatya’da vurulduÄŸunu haber verdi. Derhal gazeteyi kaptım: ve ne yalan söyleyeyim, teesürden çok uzak bir alaka ile hadiseyi başından sonuna kadar okudum. Okurken, bu iÅŸin davamıza ve tarafımıza baÄŸlanabilecek herhangi bir tefsiri ihtimalinden tamamen uzaktım. Ä°çime hiçbir kaygı düÅŸmeden, yalnız ne olup bittiÄŸini anlamak istiyordum. Bir ne göreyim? Yazının sonunda Cumhuriyet gazetesi, sanki hadiseyi tertipleyen kendisi imiÅŸ gibi, atılan kurÅŸunun çapı henüz tayin edilmeden, bunun Büyük DoÄŸucular tarafından meydana getirilmiÅŸ bir iÅŸ olduÄŸunu iddia etmiyor mu?... 

       Büyük DoÄŸu’cuların tertip ettiÄŸi söylenen hadise etrafında iftirayı tekzibe medar olmak üzere birkaç isim bekliyordum. Nihayet ortaya Åžerif ve Osman Dursun isimli güya iki Büyük DoÄŸu’cu çıkardılar. Büyük DoÄŸu Cemiyetine vaktiyle giren her fert Umumi Merkez nezdinde bir sicil sahibi olduÄŸu için derhal ilk iÅŸim bu Büyük DoÄŸu’cuların gerçekten Cemiyete mensup olup olmadığını araÅŸtırmak oldu. Ne tuhaf ki, Malatya’da mevcut ve dosyamızda kayıtlı tam 246 adet Büyük DoÄŸu Cemiyeti azası içinde bu isme benzerlik ifade edebilecek bir ÅŸahıs bile mevcut deÄŸildi

    MALATYA VE BÜYÜK DOÄžU 

     Evet Malatya eski Büyük DoÄŸu Cemiyetine kayıtlı 246 kiÅŸi vardır. 

     Sırası gelmiÅŸken bildireyim ki, bundan tam 20 ay evvel kendisini kapatan Büyük DoÄŸu Cemiyetinin en kuvvetli olduÄŸu yerlerden biri hakikaten Malatya’dır. Cemiyetini kapatmış olsa bile ismi ve davasını ebediyete kadar götürecek olan Büyük DoÄŸu, Malatya’daki eski azası ve bugünkü dostlarının tamamlığı, derinliÄŸi, baÄŸlılığı ve samimiyetiyle Ä°FTÄ°HAR EDER…” dedikten sonra, “Yoksa meçhul, korkunç bir tuzaÄŸa ve tertibe mi düÅŸürülmek isteniyorduk?..” endiÅŸelerini saklayamaz. Ve bu vesile ile, bazı nedenlere de cevap olur diye kendisini tanıtır. Ä°ÅŸte oradan birkaç pasaj : “…ben gazeteciyim ; ve Allah’a ÅŸükür, Tanzimat’tan beri gelen, menfi tarafından galip ve hakim örnekler arasında, bu milletin ruhuna baÄŸlı ve rüyasına iliÅŸik, sahici, belki de ilk dünya görüÅŸünün mimarı ve davacısıyım. Müslüman’ım ; Müslümanlık çapında hiçbir kıymet ve haysiyet ölçüsü tanımıyorum… Ve bir zamanlar küfrün, hiçbir ÅŸahsa göstermediÄŸi medih edebiyatının ithaf edildiÄŸi faniyi ÅŸahsımda gezdiyorum… Bugün, sırf Ä°slam düÅŸmanlığı uÄŸruna, bir zamanlar beni metheden dudaklar… bugün beni tanımadığını; ve benim, benim gibilerle – Müslümanlarla – beraber bir kampa kapatılmam gerektiÄŸini yazan, fikirsiz, esersiz, irfansız ve ÅŸahsiyetsiz esnaf… bir zamanlar mecmuasında adıma destanlar tertiplemiÅŸti. 

      Kısacası, ben, küfürü faka bastırmış olan adamım! Onlar bende faka bastılar; ve beni kendilerinin en büyüÄŸü olmak yerine, Müslümanların en küçüÄŸü, fakat kendilerinin en korkunç düÅŸmanı görünce apışıp kaldılar. Ve öteden beri gelen ortamalı, pestzinde, malum kliÅŸeleri geveler, aÅŸksız ve ruhsuz kaba softa tipinden farkımı düÅŸününce, baÅŸlarına bütün dünyanın yıkılacağını sandılar… Biziz ki, bu mukaddes davayı, tamamıyla kanun yolunda, kırçıl sakallar, kazma diÅŸler, dar alınlar, vahÅŸi bakışlar ve kapkara cehaletler elinden alıp, onu, nurani yüzler, inci diÅŸler, geniÅŸ alınlar, derin tatlı bakışlar ve edebi güneÅŸler ikliminde yepyeni bir gençliÄŸe teslim edebilir, yepyeni bir vecd ve aÅŸk nesline devredebiliriz. Ya sonra ne olur; ne olur bu adamların halleri?... 

        SavaÅŸacağım; velhasıl bunların, pudra ve düzgün altında sakladıkları surat karhalarını teÅŸhir edeceÄŸim!... Artık kararım, topallama ve sürünme ÅŸeklinde yürümek deÄŸil, büyük hamleler göstermek, büyük çaplara intikal etmek ve üstün tekevvünlere eriÅŸmektir… ben, gazetesinin yeniden intiÅŸar vadesi olarak kendisine verilmiÅŸ günleri sayar ve en ince imtihan anlarını yaÅŸarken, nasıl olur da Malatya hadisesinin tertipçisi ve tesircisi olabilirim?... hakkımı belirtmesi için yalnız Allah’a sığındım…” (Bkz. Maskenizi Yırtıyorum, Necip Fazıl Kısakürek, s.3, 4, 6, 17, 21, 37, 53) 

         Necip Fazıl, nasıl bir ortamda savaÅŸtığını ta yıllar öncesi görmüÅŸ, “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!” diye haykırıp, kendisini dost ve düÅŸmana yer yer ÅŸöyle tanıtmaya baÅŸlamıştı.  
 

“Ben artık ne ÅŸairim, ne fıkra muharriri!
      Sade, kafası zonk zonk çatlayanlardan biri…
      Büyük meydana düÅŸtüm, uçtu fildiÅŸi kulem;
      Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem…
      Rahminde cemiyetin, ben doÄŸum sancısıyım!
      1366 yılın davacısıyım!
       Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
       Ve zirveleÅŸiyorlar, alçaldıkça tabana…
       BuluÅŸtururlar bizi elbet bir gün hesapta;
       Lafını çok dinledik, ÅŸimdi iÅŸ inkılapta!..”    
 
          1948 yılının ilk ayının, ilk haftasında da <<HERKESE VE BANA GÖRE BEN>> baÅŸlığı altında ÅŸunları yazıyordu : 

          “...Babıali esnafına göre ben :

-Kaskatı gurur heykeli! Majüskülle yazılmış bir BEN!.. Dönmeye göre ben : - Hayatı rezaletlerle doluyken hak suretinden görünüp saf ve cahil dindarları istismara kalkan bir tüccar!... Akıllılık iddia edenlere göre ben: - Deli!... Komüniste göre ben : - Kara kaplı kitabın, cesur, atılgan, sistemli, samimi; fakat kafası testereyle kesilecek (I) numaralı propagandacısı!.. Türkçüye göre ben: - Irkçılığa düÅŸman, geri ümmetçi!.. (Sanat için sanat)çıya göre ben: - Ruhundaki büyük bir ÅŸair ve sanatkarı öldürmüÅŸ bir müntehir!..  

        Ve bazı müminlere göre ben :

  • Hakkında her ÅŸey söylenen, kavliyle fiilinin birbirini tutup tutmadığı ÅŸüpheli, garip
bir adam! Ve nihayet bana göre ben :

  • Tek müdafaa kelimesi olmayan ve ÅŸahsına ne kadar süfliyet çamuru atıyorsa
hepsini gayesinin ulviyetinden bilen, buna raÄŸmen gerçekten de süfli ÅŸahsıyla bu kadar ÅŸerefe layık olamayan basit ve alelade adamcağız!” diyordu. 

    Daha önceleri, 1946larda, Necip Fazıl’ın, atılgan, cesur ve usta kalemlerinden

taÅŸan heyecanlarla kendinden geçen, dine susamış birkaç biçarenin kendisini peygambere benzetmelerine cevap olarak demiÅŸti ki: “BEN O’NUN KÖLESÄ°NÄ°N KÖLESÄ°YÄ°M” ve “…ben, tam 30 yaşımda, kanlı bir fikir çilesinden ve nefs muhasebesinden sonra, her bakımdan tek kurtuluÅŸ yolunu Müslümanlıkta görmüÅŸ bulunuyorum!... Allah sevgilisinin en küçük hizmetçisi olmaktan üstün hangi fazileti tanıyabilirim. Ve iÅŸte ben buyum; vazifem de, alemde bir eÅŸi görülmemiÅŸ fikir ve sanat buluÅŸlarının, insan ve cemiyet mimarilerinin, yalnız O’nun yolundan gelecek nur altında aydınlanabileceÄŸini göstermek…” (19 Temmuz, 1946, sayı, 33)  

      “..tamlığı, derinliÄŸi, baÄŸlılığı ve samimiyetiyle iftihar eder” olduÄŸu Malatyalı gönüldaÅŸlarının da Necip Fazıl hakkındaki kanatları, 1950lerde ÅŸöyle idi (Bu yazı, <<KÖTÜLÜKLERLE MÜCADELE EDEN MÜCAHÄ°TLERE AÇIK TEÅžEKKÜR>> adlı 1950’de, “Büyük DoÄŸu Cemiyeti Malatya Åžubesi yayınları No:1” diye neÅŸredilen bir broÅŸürden alınmıştır. Ä°mza : Malatya ÅŸubesi Ä°dare Heyeti, O zaman ki B.D. Malatya ÅŸubesinin idare heyetinin baÅŸkanı, Nuri Hacıevliyagil’dir.): 

          “Necip Fazıl KISAKÜREK Lutfu ilahiyle dünyanın en akıllı insanlarına

mefkure olmaya layık büyük mefkureyi benimsemiÅŸ ve emsallerinden hiç birine bu derece nasip olmamış olan, yüklendiÄŸi aziz davaya bütün zeka ve kabiliyetiyle layık olmaya çalışmış devrimizin hak yolunda pazarlık kabul etmez yegane mücahididir. Onun bütün kusurları için dua ederek Allah’tan af diliyoruz. En büyük davayı, bütün çirkeflere karşı müdafaa ederken incitmemeye azami gayret sarfeden bu kıymetli mütefekkirimizi ve yine kıymetli kardeÅŸlerimizden B.D.C umumi katibi umumi muhasibi Yük. Müh. Omer Karagül’ü, B. D. C. Umumi katibi doktor Haluk Nurbaki’yi ve bütün gönüldaÅŸlarımızı millet hainlere, insafsızlara, bizzat kendi nefislerine, hülase bütün düÅŸmanlarına karşı Allah’a emanet ederiz.” (…Ä°dare Heyeti, 1950) 

           Tefrikaların bugünkü kadar su yüzüne çıkmadığı, hurafelerin asıllardan

bugünkü kadar ayrılamadığı, karşı görüÅŸ tarafından, Müslümanların bugünkü kadar ciddiye alınmadığı; dostun da düÅŸmanın da bugünkü kadar heyecan üstüne tırmanmaÄŸa çalışmadığı o dönemlerde Necip Fazıl ve Büyük DoÄŸu’ya böyle bakılmıştı. 
     Peki sonraları?.. 
 
( Devam eder inÅŸ.)   

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 25-05-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111696093 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net