25-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow M. Said Çekmegil arrow BÃœYÃœK DOÄžU - NECÄ°P FAZIL(VIII)
BÜYÜK DOĞU - NECİP FAZIL(VIII) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 23
KötüÇok iyi 
Yazar Vahid GÖNÃœLDAÅž   
25-04-2007

BÜYÜK DOÄžU – NECÄ°P FAZIL(VIII)

                                                                                                     Vahid GÖNÜLDAÅž

    ImageDurum ÅŸu: 1951 senesi ilk baharının ilk aylarındayız. Büyük DoÄŸu Cemiyetinin Umumi Reisi ve günün hükûmetini sarsacak kadar güçlü bir yayın organının sahip ve baÅŸ muharriri bulunan Necip Fazıl, bir gece, tripo (kumar evi) denen bir yerde kumarcılarla yakalanıp karakola götürülüyor. Necip Fazıl Kısakürek’e göre hadise, o günün hükümet üyelerinden baÅŸbakan yardımcısı Samed AÄŸaoÄŸlu’nun rol aldığı çirkin bir tertiptir. “.. eski erkan-ı harp yarbaylarından” biriyle gittiÄŸi bu tripoda “tetkik için” orada bulunduÄŸu ve bir “fikir savcısı sıfatıyla” gazetecilik mesleÄŸi icabı kumarhaneye gitmiÅŸ olduÄŸu halde, kendisini adım adım takip eden düÅŸman hafiyeleri, Necip Fazıl’ı henüz, kumara dahi baÅŸlamadan orada suçüstü yakalatmışlar… BaÅŸ düÅŸmanlarından Ahmet Emin Yalman’ın gazetesi Vatan baÅŸta olmak üzere, Cumhuriyet, Hürriyet, Son Telgraf, Ulus ve benzeri gazeteler iÅŸbu kumar hadisesini dillerine ve kalemlerine dolayarak Kısakürek’e olanca maharetleriyle çullanmış bulunuyorlardı. 

      Necip Fazıl altta kalacak adam deÄŸildi. Bu tür gazetelerin hepsine birden ve ayrıca teker teker hücuma baÅŸlıyordu. Türkiye’nin bu iri kıyım ve kalabalık trajlı gazetelerinin hepsine birden bir “Ä°HTAR” çekerek : 

      “…Allah ve Peygamber düÅŸmanlarına alenen ihtar ediyorum : Biz bildikleri ve düÅŸüp kalktıkları cinsten insanlar olmadığımız için, göstereceÄŸimiz aksülamele ait tahminlerini kendi öz kahpelik kıyaslarına ve kaltaklık seciyelerine göre hesap etmesinler! BaÅŸlıca itaat ve inkıyat mihrakımız olan Türk kanunlarının himaye hududunu incitici tek kelime, tek hakaret, tek tavır kullandıkları gün, nefs müdafaası hakkının namütenahi taÅŸkın mikyası ile enselerine bineceÄŸimizi ve bu mevzuda Allah’tan, onun emirlerini çerçeveleyen mukaddes ölçüler manzumesinden baÅŸka hiçbir riayet kaygısı çekmeyeceÄŸimizi bilsinler! Åžerefimizi bir kere temizledikten ve her ÅŸeyi bir defacık ortaya dökecek kadar sabır gösterdikten sonra, artık her netice ve ihtilat bize vız gelir! 

       Ya suspus, kuyruklarını apış aralarına çekip otururlar, yahut, misline bütün matbuat tarihinde ÅŸahit olunmamış bu mukabelenin arkasından baÅŸlarına gelecek olanı görürler…” diye, mukabil tehditlerle çirkin yayını durdurmak çabasına geçmiÅŸ bulunuyordu. 

    Necip Fazıl, artık gücünün çok üstünde mütecaviz, sinsi, kurt ve kalabalık hasımlarıyla karşı karşıya ve yalnızdır. 

     Çünkü, Anadolu söz konusu olmuÅŸtu. Acı acı sorular, ithamlar birbirini kovalıyor, “gerçekten kumarhaneye gittiniz mi?” “Neden bizi aldattınız?” “yoksa kumara olan zaafınız hala giderilmedi mi?” gibi sorgularla Cemiyetlerinin Umumi Reislerini hesap vermeye çağıranlar az deÄŸildi. 

        Ä°stanbul’dakiler de: “Hem Ä°slam davası güdülsün, hem de bir kumarbazın reisliÄŸine tahammül gösterilsin; bu nasıl olur?” diyenlere cevap bulmakta zorluk çektiklerinden bu dönemde kenar durmaktan baÅŸka bir iÅŸ görememiÅŸtiler… 

          Necip Fazıl mecburen, kendi kendisini temize çıkarmaya çalışırken yine yalnızdı. Aslında Ä°stanbul’daki ileri kademede bulundan büyük doÄŸucular günah kademelerinde apışıp kalacaklarına, Reisleriyle ihtilafları kaçınılmaz idiyse, akaid konularında ÅŸahlanıp duruma baÅŸtan müdahale etmeleri gerekirdi. Ne çare ki, anlaşılan, onlar da reislerini aÅŸan bir temel anlayışa sahip bulunmuyorlardı. Bu yüzden aralarındaki çekiÅŸme, politik çıkışlar ve bozuk yaÅŸantıları aÅŸamıyordu.  

      Umumi heyette zıtlaÅŸmalar büyüyor; Reis, ikinci reis, umumi katip birbirlerinin aleyhine çalışıyorlardı. Necip Fazıl’ın dışında kalan bu zevat artık cemiyet için çalışamaz hale gelmiÅŸti. Ayrılmanın, kimileri de yeni bir teÅŸekküle inkılap etmenin derdine düÅŸmüÅŸlerdi. Duruma muttali olan Necip Fazıl onlar ayrılamadan muhaliflerini “Hususi Ä°hraç”a tabi tutmuÅŸtu. Bu cümleden olarak, Ä°stanbul’dan Cevat Rıfat Atilhan ve Abdurrahim Zapsu, Ä°zmir’den Mahmut ReÅŸat DüÅŸünür gibi Büyük DoÄŸu cemiyetinin önde görünenlerinin Cemiyetten ihracı acilen yapılmıştı. 

        Anadolu, bütün bu olanlara raÄŸmen, “Afyon, Kayseri, Kütahya, Malatya, TavÅŸanlı bütün azasıyla… birer kahraman ÅŸubedir”, Umumi reisin sözcüsünün gözünde(Sayı 56). Fakat bunlar da ne zamana kadar bu geliÅŸen skandal karşısında ayakta durabilecekti.  

        Necip Fazıl artık “.. başına getirdikleri belayı olduÄŸu gibi yüklenmeye karar” vermiÅŸti. Ve “Bütün hatası, nefsine ve manasına fazla güvenmiÅŸ olmasından ibaret bulun”duÄŸunu itiraf etmiÅŸti de (Sayı: 54). 

         Ancak bu teslimiyetle kabili telif olmayan, açık düÅŸmanlarının dışında da,  bilhassa Cemiyet azası arkadaÅŸlarına taarruzlar yaÄŸdıran Necip Fazıl, yine de “itimat et ve itimat duygunu bana yaz, gönüldaÅŸ” diyebiliyordu. (S.54, Eh :13). 

        Kendi kendisinin moralini yenilemesini ve mensuplarının zaaflarını iyi bilen Necip Fazıl, 1951 Haziran, 58 sayılı Büyük DoÄŸu mecmuasının kapağına bir balon resmi koymuÅŸ, üzerine : “Bir çilenin hikayesi” diye uçuruyor, altına da, cemiyetten atılanlara yükün hafifletilmiÅŸ olmasını gösteren, büyük ve majuskül harflerle “DÜÅžMÜYORUZ! YÜKSELÄ°YORUZ!” diyen iki kelime yazmıştı. Hani kaçırdığı treni, “kovdum gitti” dediÄŸi gibi. 

        Aynı mecmuanın ikinci sayfasında da, “Mukaddesatçı Türk”e seslenip, “Otuz iki diÅŸinin arasında otuz iki milyon çığlık gömmüÅŸ, içini yırtan manalar ve meseleler karşısında lisanın bütün kelimelerini ve hançerenin olanca ihtizaz kabiliyetini patlatıcı bir sükuta geçmiÅŸ, her ÅŸeyi Allah’a ve onun ilham edeceÄŸi kalplere bırakmış bir insana mahsus korkunç ÅŸartlar içinde sana HÄ°TAP ediyorum!” diyor ve bu çok uzun hitabesini ÅŸöyle bitiriyor: “BaÅŸ ihtiyacım, en küçük parçadan en koca bütüne yol veren mana ve madde sahasında, vatan çapındaki BÜYÜK DOÄžU müessesesini sana borçlu olmaktır.Her ÅŸeyi Allah’a borçlu olan sen, bana bu borcunu ALLAH için ver!” diyen içli bir edanın ricasını getiriyordu. (bkz. Sayı : 58) Bir sonraki sayısında da “Divanelere muhtacız” baÅŸlıklı bir “Ä°deolocya Örgüsü” örüyordu. (59) 

        <<GÖNÜLDAÅž>> baÅŸlıklı uzunca yazısında: “Mahzunum, derecesiz mahzun ! Ama meyus ve ümitsiz miyim? Hayır! Meyus ve ümitsiz olmaya sebep yok sanma; meyus ve ümitsiz olmaya bizim lügatımızda karşılık yok!..” Meyus olmak bize muhal olduÄŸu için ümitsizliÄŸe düÅŸmedik ama, mahzun olmak nasip ve davamızın biricik kuvvet ve hamle merkezi olduÄŸu için hudutsuz acılara katlandık; ve uzun söze, müÅŸahhas misallere ne lüzum var, dava üzerinde ÅŸu muhkem ve ÅŸaÅŸmaz hükme vardık: …ihsan yalnız Allah’tan ve itimat yalnız Allah’adır! Bunun içindir ki, onun lutuf yolu olarak ÅŸartlar ve imkanlar dünyasını, yine ve daima Allah’tan beklemek, yine ve daima Allah’a güvenmek prensibi altında, başından sonuna kadar fetih ve zaptetmek lazımdır… Bu vaziyette, hem senin, hem de bizim, biricik çile ve yaramız, biricik mefhum ve tabirimiz olan, maddi ve manevi liyakat ve ehliyet borçlarımızı tam ödememiz gerekiyor… Bundan böyle ya tam silinmek, ya tam yazılmaktan baÅŸka bize bir nasip kalmamıştır…” diyor, her zaman olduÄŸu gibi Allah’tan ümit kesilemez iman düsturunu zikrediyordu. (Sayı : 56). Ve 12 Mayıs 1951 toplantısında, Büyük DoÄŸu Cemiyetinin “en ileri çaptaki” temsilcilerine, Aynen demiÅŸtir ki : 

    “- GönüldaÅŸlar; biz bugüne kadar, surların nurlu mıntıkasına  giden yolu göstermeÄŸe talip, asla ele avuca sığmaz ve önü kesilmez bir balık GÄ°BÄ°YDÄ°K. Nihayet düÅŸman kutuplar, bu balığı enselemek için, baÅŸ vurdukları her çarenin iflas ettiÄŸini görünce, bizi hileyle bir lağımın önüne çekip, her tarafımızı aÄŸlarla çevirdiler; ve ÅŸahsımıza ve bilhassa ÅŸahsımızdan münezzeh olan mukaddes davamıza lağım pisliÄŸini atfetmeÄŸe kalktılar. Esefler ve hicranlar içinde kaydedeyim ki, biz de bu hileleri kestirecek kadar zeki olmadığımız ve onlar bilhassa bu zekasızlığımıza dayanarak son numaralarını oynadıkları için, bizi büsbütün ÅŸahlandıracakları ve kuvvetlendirecekleri yerde apıştırdılar ve zayıflattılar. 

      Kuvvet, enayice nefse güvenmekten deÄŸil, ancak zaafın idrakinden doÄŸacağına göre, nefislerimize ait bu derin kabalık ve anlayışsızlık yarasını idrak ve onu ilan cesaretini gösterebilirsek, iÅŸte o zaman, Allah’ın bu ihtarından doÄŸan mana ve hayrı kavramış ve nihai zaferin ilk ÅŸartına ayak basmış oluruz… Bundan böyle bize düÅŸen vazife, balığı olduÄŸu yerde bırakıp, misli ve menendi görülmemiÅŸ bir azim, cehd, irade, ruh ve ahlak hamlesiyle silkinerek bir çift kanat edinmek, bir kuÅŸ olmak, peÅŸimize yalnız bir kuÅŸ gibi uçabilecek kanatlılar katarını takmak; ve suların içinde aksini aradığımız nuru, hiçbir lağım fışkıyesinin ulaÅŸamayacağı bulutlar üzerinden uçarak bulmaktır. Bunun için de bir oluÅŸu kapamak ve baÅŸka bir oluÅŸu aramak  ve onu bütün incelikleriyle nizamlaÅŸtırmak zorundayız. Böyle olursa zaferin bizim olacağına inanabilirsiniz!” (56, Sh :16) 

     Bu ifadelerde, en kötü ÅŸartlar içinde de olsa Müslümanın karlı çıkma çabalarında olmasının lazım geldiÄŸi esasının titretiÅŸimlerini görmek mümkün. Necip Fazıl Kısakürek bu psikoloji gücüyle yeni yeni hamlelere hazırlanıyordu…

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 12-04-2009 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111672020 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net