BÜYÜK DOÄžU, NECÄ°P FAZIL (VI) Vahid GÖNÜLDAÅž Necip Fazıl’ın << bizim neslimiz >> dediÄŸi, 1950lerin inanmış gençleriydi. Aslında kendisi de o günlerde genç sayılırdı. Kırk beÅŸ yaÅŸlarında bulunuyordu. Dayanmak istediÄŸi genç nesli, Ä°stanbul’dan çok Anadolu’da bulmuÅŸ oluyordu. Bilhassa Malatya; Malatya’ lı genç müminler Büyük DoÄŸu’nun görmek istediÄŸi heyecanlarla kaynıyordu. Necip Fazıl’ın bizzat kendisi de bu gençliÄŸe sahip çıkmıştı. Her seferinde, bazı gençlerin, bir << Tanışma Çayı >> münasebetiyle camekanlara astıkları yakışıksız bir ilan büyük doÄŸucuları ve sevenlerini kızdırmıştı. B.D müdürünün imzasıyla bir yazı kaleme alınmıştı. Orada Malatya’lı genci << tenzih ederiz >>, << Malatya gibi, pek sevdiÄŸimiz, her bakımdan pek kuvvetli olduÄŸumuz, en saf ve temiz Anadolu köÅŸelerinden birine mensup bulunduklarını iddia eden bazı gençlerin bu hareketinden, anaları, baları ve öz hemÅŸerileri kadar üzüldüÄŸümüzü kaydetmeliyiz ! Hele kendilerine, bizzat temiz ve afif Malatya’nın…>> diye devam ediyordu bu yazı. (II.sayı, yıl : 1949 Aralık )
O yazıdan sonra Malatya’da ÅŸahlanışlar ifade eden telgraflar ardı ardına çekilmeye baÅŸlamıştı. Bunlardan birisi, ÅŸimdi kıymetli bir ilim adamı olan bir üniversite öÄŸrencisi tarafından << Malatya GençliÄŸi >> adına çekilmiÅŸti. Ä°kicisi ise, Merhum Hamit FendoÄŸlu ; (sonradan Malatya milletvekilliÄŸi ve belediye reisliÄŸine seçilen, meÅŸhur Hamido ) nun, << Akın Spor Gençlik Kulübü namına >> çektiÄŸi telgraftı. Üçüncü telgraf da << Büyük DoÄŸu Cemiyeti Malatya MümessilliÄŸi >> tarafından çekilmiÅŸti. Bu telgrafları, Büyük DoÄŸu aynı yılın 12. sayısında :
<< AÅžK OLSUN SÄ°ZE, ASÄ°L MALATYALILAR! >> baÅŸlığı altında aynen söyle vermiÅŸti :
<< Rengini daha evvel bastırdığımız ve yazısını da dizdirip yerine oturttuÄŸumuz bu sütunu son dakikada, her ÅŸeyden daha mühim bir hadiseye tahsis ediyoruz. Esasen << dünyada fikir ve sanat >> cephesiyle de hadiselerin en mühimi olan ve dünya çapında bir memleket aksülamelini gösteren bu hadiseyi, bu sütunun ruh ve manasına yabancı bulmuyoruz. Tam gazetemiz basılırken Malatya’dan üç adet telgraf aldık ; Malatya gibi en sevdiÄŸimiz bir muhitten gelen bu fikir öfkesi karşısında o kadar saadet duyduk ki, hemen makineyi durdurup bu satırları dizdirdik ve u yere oturttuk… >> diyordu. Birkaç sayı sonra, M. Salim Zapçı’nın ( ÅŸimdi o da merhum ) çektiÄŸi bir telgrafla mücadeleyi devam ettirmiÅŸti. Memleketçi bir heyecan akıp gidiyordu.
Tabii karşı taraf da boÅŸ durmuyor; tavzih ve tekziplerle, saklı giriÅŸimlerle mukabelede bulunuyorlardı. Bilhassa, << MuÅŸta kahramanı Hamido >> dedikleri merhum Hamit FendoÄŸlu’na çok yüklenmiÅŸ olacaklar ki, FendoÄŸlu onlara, 1950 yılının Ocak, 16 sayılı Büyük DoÄŸu’sunda uzunca yazıdığı bir cevapta ÅŸöyle diyordu : << Bazı kafası boÅŸ ve kalbi boÅŸ kalemÅŸorluk heveskarları marifetiyle, iki gazetede, kendinizi güya müdafaa ederek sayın Necip Fazıl ve dostlarına çatmaktasınız.
- Buyurun, hesaplaşalım :
Ben, demokrat bir adamım ; Büyük DoÄŸu Cemiyetine de dahil deÄŸilim. Fakat bütün hızım ve varlığımla onlara yardım etmeyi kendime ÅŸeref sayarım.
Yazınızda << Necip Fazıl’ın dostundan gelen telgraf.. >> denilmekte. Evet ben onun dostluÄŸuyla iftihar ederim..>> Hamit FendoÄŸlu (Hamido)
Benzer hücumlarla uÄŸrayan Çekmegil ise, aynı sayılı mecmuadaki, kısa yazısında ÅŸunları diyordu : <<.. birkaç kiÅŸiye olduÄŸu gibi, bana da bir gazete göndermiÅŸ birisi. Bu gazetede << Bu adam artık susturulmalıdır >> baÅŸlığı altında Necip Fazıl Kısakürek öne sürülerek, << karşısında secde ettiÄŸimiz adam.. >> tabirini kullanılıyor.
Ne söyleyeyim ; dünyadan, insanlardan ve hakikaten gafil olmak ancak bu kadar olur ! Biz müslümanız ; Müslümanlıkta Allah’tan baÅŸka kimseye secde edilmez. Åžahıslara secde ananesinin tarihi ise memleketimizde pek yenidir ! Ve biz, iÅŸte, kök salması istenen bu anane tecrübesine karşı mücadele edenlerin ruh ve fikir dostlarıyız!>>
Kısacası, o dönemde Malatya ve Malatyalıların imanlı gençleri Türkiye’ye örnek olacak fikri bir hıncın atılımlarıyla Büyük DoÄŸu hareketine umut olmuÅŸtu.
Cemiyet reisinin ummadığı bir doÄŸu Anadolu ÅŸehrinde gördüÄŸü sıcak ve samimi manzara çokları gibi onu da ÅŸaşırtıyordu. Mesela : bunu üç sayılı Büyük DoÄŸu mecmuasında okuduÄŸumuz, uzun yazıdan birkaç satır ifade eder sanırız :
<< Necip Fazıl’a bir köylü, adeta Malatya münevverlerin bir akademisi olan Sait Çekmegil’in dükkanında ÅŸöyle demiÅŸti :
- Efendi! Biz parti marti anlamıyoruz ! Bize, solmayacak rengi, tükenmeyecek hayatı gösterecek bir adam gözlüyoruz! Ve Necip Fazıl, son derece garip ve esrarlı bir iltibasla, kendisince sık sık tekrarlanan, konferansında da geçen bir cümleyi bir köylünün aÄŸzından dinlerken ÅŸaşırmış kalmıştı… ilave etti :
- Ä°man ihtiyacının, imansızlık ıstırabının, ya en basit ferdini dahi haline getirdiÄŸi, yahut topyekün varlıktan nefret ettirdiÄŸi bir vatanda yaÅŸadığımız besbelli!>>
Tabii, Kayseri, Samsun, TavÅŸanlı gibi diÄŸer Anadolu illeri de bu özlenmiÅŸ davaya kucak açmıştı… Hatta Samsun’lular << Büyük Cihad>> adlı bir yayın organına sahip bulunuyorlardı. Ä°stanbul, Ankara gibi merkezlerdeki saÄŸ yayınlarda sık, sık imzası görülen Çekmegil Büyük Cihad’a da yetiÅŸmek için çırpınıyordu.
Ä°stanbul’da ise, bugün de Kriterdeki yazılarıyla materyalizme ilmi hüviyetlerle darbeler indirmekte olan, o günün genç tabibi ve Büyük DoÄŸu Cemiyeti’nin << Umumi Katibi <<, bugünün popüler münevveri Dr. Haluk Nurbaki’nin << Harikalar Harikası Bir Tesbit>> ini ( çok net bir kalb resmini ) mecmuanın kapağına koyan Büyük DoÄŸu, bu resmin altına büyük puntolarla ÅŸunları yazıyordu :
Gerçi, Dr. Haluk Nurbaki’nin bu tespiti Zafer dergisinin Åžubat 1984 tarih ve 86 sayılı nüshasıyla beraber verilen << GerçeÄŸe doÄŸru>> adlı broÅŸüründe de verilmiÅŸtir. Ancak ilk tesbitin 30 yıl önce olduÄŸu unutulmuÅŸ. Her neyse, o günlerde bu tip tespit ve araÅŸtırmalar yok denecek kadar azdı. Büyük DoÄŸu, Katip- i Umumisi, Dr. Haluk Nurbaki’nin velut kalemiyle << Müsbet Ä°limler Sanat Olursa >> sütununun da her hafta veriyor, mensuplarının araÅŸtırıcılık vasfını besliyordu.
Büyük DoÄŸu Cemiyeti artık hızla geliÅŸiyordu. << Telli pullu, anlı ÅŸanlı bir gelin >> e benzettiÄŸi ocağına, <<.. En güzeli, en güzelin/ Habercisi, habercisi ezelin/ Tellerinde ÅŸafak söken bir gelin/Anneler, babalar, çocuklar gelin >> diye << davetiye >> çıkaran Necip Fazıl, yerinde duramıyor ve hamle üzerine hamlelere geçiyordu. Gençlik ne güzel ÅŸeydi ; hele bir de davası olursa…
1950’lerin 19 sayılı Büyük DoÄŸusunda Necip Fazıl : << BU İŞİN ÅžAKASI KALMAMIÅžTIR >> baÅŸlığı altında diyordu ki:
<<.. Kayseride öyle ÅŸeyler gördüm, öyle intibalar devÅŸirdim ve öyle duygular içinde çalkalandım ki, ömründe ilk defa olarak, ÅŸahısları aÅŸan ve mahrem nazariye satıhlarından çıkıp üç buutlu ameliye sahasını istila eden bir davanın ne demek olduÄŸunu anladım. Ve kendi kendime yalnız kalır kalmaz, yorganın altında haÅŸyetle büzülerek, eseri kendisini milyarlarca defa aÅŸan bir müessirin mahcup ürpertisi içinde ; ÅŸöyle mırıldandım : Efendiler ; artık bu iÅŸin ÅŸakası kalmamıştır…>>
14 sayılı Büyük DoÄŸu’da ise, mecmuasının müdürlüÄŸünü DoÄŸan Nail ile, Mustafa MüftüoÄŸlu’na bırakarak kendisini cemiyete tahsis eden Ömer Karagül ÅŸöyle :
<<.. Birbirimizden ; bütün efradını cami, aÄŸyarını mani ÅŸekilde, çizgisi birbirimize uygun, birbirimizden ibaret kalmış, bütün madde ve mana cevheriyle dirhemi ve kıratı malum bir ilk ÇEKÄ°RDEK halinde kadrolaÅŸmış bulunuyoruz. Bu çekirdeÄŸi, en yaman ve haÅŸin bir nefis muhasebesinden geçirdikten sonra, vardığımız karar ÅŸudur : Bu küçük çekirdek, bundan böyle, en titiz bir bahçıvan itinasıyla üzerine kapanılıp, durmak ve dinlemek bilmez bir cehd ile yetiÅŸtirilecek ve geliÅŸtirilecek olursa, kol budak salıp vatan çapında bir aÄŸaç olabilir!!!
Ve binaenaleyh, bugünden itibaren hareket baÅŸlamıştır.>> demiÅŸti.
Fakat bu hızlı geliÅŸmelerden ürkenler de hayli kalabalık olduÄŸu için, Necip Fazıl’a ve Büyük DoÄŸu Cemiyetine yaptıkları hücumlarla bazı ümitleri mahzun ediyorlardı… Büyük DoÄŸu’da geri duracak deÄŸildi. Mesela, << BÄ°ZDE GAZETECÄ°LÄ°K SANATI >> baÅŸlığı altında, o günün Cumhuriyet, Hürriyet, Yeni Sabah Ve AkÅŸam gazetelerini yalancı basının önderleri olarak gösteriyordu.
Politik baskılar da iftiralar gibi arttıkça artıyordu. Åžubat 1950 tarihli mecmuasının kapağına, gözleri dönmüÅŸ, aÄŸzı acı bir hırsla alabildiÄŸince açılmış bir baÅŸ resmini koyuyor ve tam aÄŸzının içinden dışarıya doÄŸru büyüyerek çıkan iri harflerle << Y E T E R >> diyen bir haykırış koymuÅŸtu. Ä°çerisinde de Selahaddin Ertürk’ün, esen on adet bayrak yanında yer alan bir ÅŸiirini << BOYNU BÜKÜK BAYRAK >> baÅŸlığı altında yayınlıyordu :
|
Büyük Doğu Necip Fazıl VII Yazar Selami Çekmegil açık 2007-03-25 19:27:37 BÃœYÃœK DOĞU – NECİP FAZIL (VII) Vahid GÖNÃœLDAŞ Büyük DoğuÂ’ya hücumlar kesilecek gibi değildi. Aksine gün gün artıyordu da. Akla türlü ihtimaller geliyordu. AnadoluÂ’lu Büyük DoğuÂ’cular endişeleniyorlardı. Bunu iyice hisseden müessese müdürü Mak. Müh. Ömer Karagül imzalı yazı şÃ¶yle başlıyordu. “Gönüldaşlar, ileri! Mecmuamız ve umumi Reisimizin bilhassa nazik vaziyetler karşısında bırakılmak istendiği bugünler, ruhen büsbütün ileri! Necip Fazıl hapse girebilir (Büyük Doğu) kapalı kalmaya mahkum bir vaziyetle karşılaşabilirÂ… Bu dava Necip FazılÂ’ın şahsi davası değildir ve ismi de (Kısakürekizm) olmaktan imkan mefhumunun son haddiyle uzaktır. İleri, gönüldaşlar, ileri! Bu dava, bu vatanın tam 4 asırlık meselesidirÂ… Şu küçük imtihandan da biz faydalanmış, kar etmiş olarak çıkmalıyız! İleri” diye haykırıyorduÂ…(sayı: 20) Bir hafta sonraki mecmuada da (Serdengeçti) Osman YükselÂ’ in | Büyük Doğu - Necip Fazıl VII Yazar Selami Çekmegil açık 2007-03-25 19:29:53 BÃœYÃœK DOĞU – NECİP FAZIL (VII) Vahid GÖNÃœLDAŞ Büyük DoğuÂ’ya hücumlar kesilecek gibi değildi. Aksine gün gün artıyordu da. Akla türlü ihtimaller geliyordu. AnadoluÂ’lu Büyük DoğuÂ’cular endişeleniyorlardı. Bunu iyice hisseden müessese müdürü Mak. Müh. Ömer Karagül imzalı yazı şÃ¶yle başlıyordu. “Gönüldaşlar, ileri! Mecmuamız ve umumi Reisimizin bilhassa nazik vaziyetler karşısında bırakılmak istendiği bugünler, ruhen büsbütün ileri! Necip Fazıl hapse girebilir (Büyük Doğu) kapalı kalmaya mahkum bir vaziyetle karşılaşabilirÂ… Bu dava Necip FazılÂ’ın şahsi davası değildir ve ismi de (Kısakürekizm) olmaktan imkan mefhumunun son haddiyle uzaktır. İleri, gönüldaşlar, ileri! Bu dava, bu vatanın tam 4 asırlık meselesidirÂ… Şu küçük imtihandan da biz faydalanmış, kar etmiş olarak çıkmalıyız! İleri” diye haykırıyorduÂ…(sayı: 20) Bir hafta sonraki mecmuada da (Serdengeçti) Osman YükselÂ’ in |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |