19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
KRALIN SOYTARISI VEZİRİN KARŞISINDA PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 19
KötüÇok iyi 
Yazar Metin Önal MengüşoÄŸlu   
06-08-2005
Image

Murat Kapkıner anlatmıştı; aÄŸanın biri Ä°ngiltere’ye seyahate çıkacakmış. Yanında çalışan genç çoban da gitmek için heveslenmiÅŸ. “AÄŸam, nolursun beni de götür, hizmetini görür, çamaşırlarını yıkarım, eziyet vermem, sayende bir gün görmüÅŸ olurum” diye yalvarmış. AÄŸa düÅŸünmüÅŸ taşınmış, uzak diyarlara, uzun sürecek bu seyahat esnasında böyle bir hizmetlinin varlığı kendisine de uygun görünmüÅŸ.


Yola düÅŸmüÅŸler. Vardıkları her yerde lüks otellerde konaklamış, lüks lokantalarda yemiÅŸ içmiÅŸler.

Lokanta ve otellerin parasını elbet aÄŸa ödemiÅŸ. Ne var ki bir çay bahçesinde oturup çay, gazoz içtiklerinde çoban cüzdanına davranıp “AÄŸam Allah’ını seversen bari bunları benim ödememe izin ver” diye yalvarırmış. AÄŸa cüzi miktar tutacağını bildiÄŸi o rakamları hizmetlinin ödemesine göz yummuÅŸ. Böylece onun gönlünü kırmamış.

Seyahat bitip köye döndüklerinde aÄŸaya bir ÅŸey sormaya cesaret edemeyenler, çobanı ortalarına alıp konuÅŸtururlarmış. Çoban gezdikleri, gördükleri yerlerden, yedikleri ve içtiklerinden  bahisle birlikte “ ücretleri bir aÄŸa ödedi, bir ben ödedim” demeyi hiç ihmal etmezmiÅŸ. Tabii kısa sürede kulağına gelen bu densizlik aÄŸanın canını sıkmış. Çobanı yanına çağırtmış ve heybetle bağırmış “Ulen bu seyahatte kaç çay bahçesinde, kaç çayın gazozun parasını ödedin; tez söyle, topu topu kaç para harcadın?” Çoban korkudan neredeyse altını ıslatacak hale gelmiÅŸ ama bir rakamı da telaffuz etmek zorunda kalmış. AÄŸa çıkartıp o rakamın iki mislini çobana vermiÅŸ ve “ Paranı aldın, haydi bir daha böyle münasebetsiz laflar etme” deyivermiÅŸ.

Åžimdi karşımızda “parasını aldığı halde” konuÅŸmayı sürdüren kralın soytarısı var. 16 Temmuz 05’de Balıkesir’in ÅŸirin kasabası Dursunbey’de düzenlenen Geleneksel Suçıktı Åžiir Åžöleni’ne katılan Murat Kapkıner’in zehir zemberek bir yazısı yayımlandı. Milli Gazete’nin 21 Temmuz 05 tarihli nüshasının Kültür Sanat sayfasında “ Son Küstahlığım Olsun” baÅŸlıklı ve son derece dokunaklı bir yazıydı bu. Yazıda krala serzeniÅŸler var. Åžu kral meselesini de biraz açmalıyım. Kapkıner benim kırk yılı aÅŸkındır dostum, kardeÅŸim ve vefakarımdır. Onunla yıllar önce yine bir ÅŸiir ÅŸöleninden kör-piÅŸman dönüyorduk, dilimden ÅŸöyle bir söz dökülüverdi: “ Kendimi kralın soytarısı gibi hissediyorum” Åžairler ve ÅŸiir o ÅŸölende de, hemen her defasında olduÄŸu gibi, kralın iÅŸportadan satın aldığı bir biblo konumundaydı. Kral diyorsam siz bunu Kültür Bakanı, Belediye BaÅŸkanı, Kültür Müdürü veya herhangi bir organizatör kiÅŸi veya kurumlar olarak anlayabilirsiniz.

Burada artık dile getirmenin zamanıdır diye düÅŸünüyor ve söylüyorum. Çok mümtaz birkaç etkinliÄŸi istisna tutarsak, ÅŸiir ÅŸölenlerinde biz ÅŸairler, ya bir politikanın veya bir/birkaç politikacının her seferinde arkasına itildik, geride bırakıldık, yalan mı? Her zaman deÄŸil, nadiren cebimize konulan, sarfettiÄŸimiz yol parasının tamamını bile karşılayacağı ÅŸüpheli, üç kuruÅŸun asla ısıtamadığı kırık kalplerimizle, oradan ayrılmak zorunda kalmışızdır; kralın soytarısı rolünde.

Ben iki yıldan beridir Dursunbey Suçıktı Åžiir Åžölenlerine katılmıyorum. Hayır, bir daha ÅŸölenlere asla katılmayacaklarını söyledikleri halde hala koÅŸa koÅŸa gidenler gibi düÅŸündüÄŸüm için deÄŸil. Böyle bir kararım olmadığı gibi sevgili belediye baÅŸkanı ile de özel dostluÄŸum var. Ruhi bey güzel ve tertemiz bir insan. KeÅŸke bu yazılar Dursunbey’deki etkinlik vesilesi ile yazılıyor olmasaydı. Ama ne yapalım ki artık bunların yazılması vacip oldu diye düÅŸünüyorum. Hedefte sevimli yeni Kültür Bakanımız da asla yok. Hatta –laf aramızda- kendileri Harput Åžehrengizi kitabımı okumaları vesilesi ile beni bile arayıp ahbaplık etmiÅŸ birisidir.

O halde ne demek istiyorum? Hedefte birileri mi var? Elbette var! Åžiir ÅŸölenlerine sıkça katılmış –tecrübeli- bir ÅŸair sıfatıyla sanırım daha çok konuÅŸma hakkım vardır. ArkadaÅŸlar, dostlar, kardeÅŸler, ÅŸairler, kültür adamları ahbaplarımız, büyük kırılganlıklar yaratan, ÅŸair gönülleri dehÅŸetli biçimde rencide eden, bizi bizden soÄŸutan bu etkinliklerde besbelli, apaçık yanlışlıklar var, bunu görelim artık. Ä°yi gitmiyor. Ya bir daha hiç yapmayalım yahut bu iÅŸi doÄŸrudan ÅŸairlerin gönlüne, insiyatifine, iradesine bırakalım. Ucuz politikalara kurban etmekten sakınalım.

Politikacılar bir beldeye niçin gelirler, sorarım size? Hizmeti yerinde görmek, eksiklikleri tespit etmek ve halkı dinlemek için öyle mi? Bir de panayır, ÅŸölen, bayram ve düÄŸünlerde gövde gösterisi için. Ä°ÅŸte ÅŸiir ÅŸölenlerindeki bu tip gövde gösterilerine bir çeki düzen verilmezse, korkarım bu ÅŸair bolluÄŸunda bile küstüre küstüre elde ÅŸair kalmayacak.

Ben defalarca yaÅŸadım. Bir etkinliÄŸe politikacılar izleyici, dinleyici sıfatıyla katılmışsa, etkinliÄŸin aktif katılımcıları olan ÅŸairler, daima ikinci üçüncü sıraya itilmiÅŸ, çok kere kendilerine oturup sıralarını bekleyecek yer bile bulamamışlardır. Diyelim bu iÅŸte politikacıların bir suçu yok. Politikacılara yönelik avami itibar suçludur bu konuda. Avamın itibarını celbedemeyen ÅŸairler bundan utanmalı veya gocunmalı mı? Elbette hayır! Çünkü sahici sanatkarların böyle kaygıları yoktur. Yoktur da  ÅŸiir ÅŸölenlerini böyle ucuz popülizme kurban eylemek reva mıdır?

BaÅŸtaki aÄŸa ve çoban meselini hatırlarsak ender de olsa ÅŸairlerin avucuna sıkıştırılan (yol parası, telif ücreti v.s.) bir çeÅŸit  “sus payı” mıdır diye aklımıza gelmiyor deÄŸil. AÄŸa için ödediÄŸimiz çay paraları açığa çıkmasın isteniyor galiba. Nitekim Kapkıner insanın içini aÄŸlatan yazısında sistemin veya bu yazı çerçevesinde kralın, bazı uslu soytarılarını taltif ederek vezirliÄŸe (Murat buna vekil diyor) yükselttiÄŸini, o vezirlerinse o gün bu gün “sus”tuÄŸunu dillendirmesi bir hayli manidar gözüktü bana. Acıttı.

Gelelim Kapkıner’den yana tavır koyması beklenen ÅŸairlere, gazetecilere ve yazarlara. Onlar ne yapmışlar dersiniz? Kültür bakanının kendilerini de vezarete (vekalete) yükseltmesi için kendisiyle uzak olan akrabalıklarını yakınlaÅŸtırmak için türlü diller dökmüÅŸler. Üstelik bunlar “Ben bir daha ÅŸiir ÅŸölenlerine katılmayacağım” diye böbürlenenler arasındakilermiÅŸ.

Biraz da dönüp aynada kendimize mi bakalım, ne dersiniz?

Yoksa biz bütün bu olanlara müstahak mıyız aziz arkadaÅŸlar?

Diyelim kültürün resmi temsilcileri odalarında kenar süsü mesabesinde bir biblo kadar deÄŸer verip o miktar bir bedel ödeyerek bizi (sanatkar, yazar, düÅŸünce ve kültür adamını) satın almaya kalkışıyor. Bu kötü bir ÅŸey. Alçaltıcı. Onun kırıcı. Pekala, ya başını kalabalığın arasından her nasılsa çıkartarak “şışşt, ben de buradayım, beni de satın al” diye boy gösterenlere ne demeli? Tamam topyekun yoksun ve yoksuluz. Ama aynı zamanda ruhen topyekun kirlenmemiÅŸ miyiz arkadaÅŸlar? Kırk yıl önce  Simsar adlı ÅŸiirimde ÅŸöyle yazmıştım: “ Suratı pırıl pırıl yıkanmaktan/ Neye gerek kir baÄŸlasa da kalbin etrafı”.

Murat Kapkıner’in gazetedeki yazısı beni aÄŸlattı. Açıkçası yaralarımı da depreÅŸtirdi. Evet ben arkadaşımın agresif tavırlarının da ÅŸahidiyim. Ancak bu sefer emin olun böyle deÄŸil. Ben ÅŸunun da ÅŸahidiyim ki, ömrü  sürekli baÅŸkalarına muhtaç olarak geçmiÅŸ bu orta yaÅŸlı arkadaşım, kendisini  en ufak bir minnet borcu altında bırakacak kimselerin bir tek kuruÅŸunu bile, kursağından aÅŸağıya indirmemiÅŸtir. Yanlışlıkla indirmiÅŸ olduklarını ise ben ÅŸahidim ziyadesiyle sahibine iade etmiÅŸtir. O’nun hayatını yakından tanıyanlar assubaylıktan niçin atıldığını, niye ceza evine tıkıldığını, elektrikçi dükkanını hangi sebepten kapattığını, tekel fabrikası iÅŸçisi iken kimler tarafından akıl hastanesine sevk edildiÄŸini bilirler. Hayatı dehÅŸetli bir onur ve güzel ahlak savaşından ibaretti. Bu ülke öyle garip bir ülkedir ki, eminim onunla aynı ÅŸiir ÅŸölenine katılan birçok ÅŸair, gazeteci, aydın bile kaç eseri vardır, hangi alanda emsalsiz ürünler vermiÅŸtir, bilmezler maalesef. En yakın tanığı benim, kırk yıllık arkadaşım soy adımı yanlış biliyordu. Ne tür bir camiaya mensup bulunduÄŸumuzun hazin fotoÄŸrafı budur.

Bir vakitler  Utanma Ä°nsanlığından diye bir ÅŸiir yazmıştım. Murat’ı anlatıyordu. Ne garip Milli Gazete’deki  “Son Küstahlığım Olsun” yazısını okuyunca, ona yeniden  Utanma Ä°nsanlığından demem gerektiÄŸini hissettim: “Bir eli uzanıp usulca gül mü kopardı/ Resmi bir polisle dövüÅŸüyor diÄŸer eli/ Gün bulup gün sarfediyor/ Bir diÄŸer gün bilmiyorum yenisini nerden buluyor/ Zira ki bu dünyada gün bitmiyor…/ Askerlik, mapusluk, tımarhanelik/ Hepsi bir arada yaÅŸanıp bitti bile/ Elde var emekli cüzdanı/ Akıllılık belgesi/ Ä°lam-ı berat/ Sakin ol Murat/ Hayatından fışkıran ÅŸiirleri toparlıyorum.”

Ey masum okuyucu; Kapkıner’in söz konusu yazısındaki ifadeleri bari sen sakın ola ki hezeyan saymayasın. Bu feryat temiz fıtratlı birisinin irfanından fışkırıyor. Korkunç bir ahlak çöküntüsüne iÅŸaret ve ikazdır bunlar. Ve asla belli bir kimseye yönelik deÄŸildir. Hepimizedir. Onu en iyi ben tanırım. O beni çok aÄŸlatmıştır. AÄŸlamalarımın bir çoÄŸu günlük maiÅŸetler içindi. Yüzeyseldi. Gözlerimden yaÅŸ bile aktığını göremezdiniz.  Ancak onun beni iki kez aÄŸlatması var ki onları asla unutamam. Birisi kırk küsur yıl önce, ceza evinde ziyarete gittiÄŸimde gerçekleÅŸmiÅŸti. Evet yine gözlerimde yaÅŸ yoktu. Ama içim kan aÄŸlıyordu. Oysa kendisi gülümsüyor ve beni teselli ediyordu. Ä°çerdeki dışarıdakini teselli ediyordu iyi mi? Ä°ÅŸte ikinci aÄŸlamam da gazetedeki yazısı üzerine oldu. “Eyvah, ÅŸairi gene kırdılar” dedim. Birileri belli ki fıtrata, irfana, ahlaka, fazilete dokundular.

Derim ki ben insanlara, ilgili olan herkese:  “Yapmayın, etmeyin, eylemeyin. Murat sahici bir mazlumdur. Mazlumun ahı hakkında geleneÄŸiniz hani sizi korkutmuÅŸtu. O, mazlum nazarıyla bakar eÅŸya, insan ve olaylara. Mazlum diliyle lanetler, beddua eder, sakın ha!”

Birileri bunları  yalnızca politikacılar için söylediÄŸimi sanmasın diye uyarmak istiyorum.  “Ä°ÅŸitin, hepimize söylüyorum, kendim de dahil, ÅŸair, gazeteci, yazar, kültür adamları, hem sahiciler hem sahteler, bir toplum kendinde olanı deÄŸiÅŸtirmedikçe Allah onları deÄŸiÅŸtirmez.”  Vesselam.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111286939 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net