13-12-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow M. Said Çekmegil arrow BÃœYÃœK DOÄžU, NECÄ°P FAZIL (II)
BÜYÜK DOĞU, NECİP FAZIL (II) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 19
KötüÇok iyi 
Yazar Vahid GÖNÃœLDAÅž   
25-02-2007

BÜYÜK DOÄžU, NECÄ°P FAZIL (II)

                                                                                      
Vahid GÖNÜLDAÅž 

     ImageGerçekten de yol bizimkidir. Yolumuzda yürüyüÅŸ tarzı ve mesafe alış hızımız da bizim olmalıydı. BaÅŸkalarının adımlarına, dışımızdakilerin ardına düÅŸmekten uzak durmalıydık. Ä°nanmış insana da bu yakışırdı.

      Aslında insanı diÄŸer yaratılmışlardan ayıran yolu–yordamı olmaktı. Ä°nsana yakışan bir davası olmak; iddiasız bulunmamak deÄŸil midir? Kurtlar, kuzular, kuÅŸlar gibi sevk-i tabiilerinin yolunda bulunanlar, yeryüzünün halifeleri olarak yaratılan ademoÄŸullarının eÅŸi olamazdı. Bu hususiyetten olsa gerek, “sabi – sibyân”  bunak olmayan her insanı –hak veya batıl– bir iddia ile buluruz.
     
    Gerçekten de gerçek yol bizimkiydi. Ona ters istikamette giden yollar cehenneme kadar uzanıyordu. Büyük DoÄŸu’nun bu çarpıcı kalemi, demek isteyip de diyemediklerimizi, usta ve ÅŸiirli bir edayla haykırıyordu.

      Artık Büyük DoÄŸu mecmuasının genç bir okuyucusu, Necip Fazıl imzasının tiryakisi olmuÅŸtuk. Cuma günlerini iple çekerdik.*  Okuyucularının psikolojisini iyice bilen Büyük DoÄŸu idarecileri, yayınlarını hiç aksatmıyor; günü gününe, tam zamanında okuyucularına mecmualarını ulaÅŸtırabiliyorlardı. Bu husus dergicilikte çok önemlidir. Ä°nsan tam acıktığı zaman sofrasını önünde bulamazsa tedirgin olur;  Pavlov’un kelb’i gibi mide suyu salgılarını boÅŸu boÅŸuna akıtır.

     Fikirlerini taze heyecanlarda tutmasını iyi bilen Necip Fazıl Büyük DoÄŸu’larıyla, yeni baÅŸlayan  iman ve aksiyon kıpırdamalarını, sanat ve edebiyat yoluyla kanalize ediyordu. Tabii bütün bunları yaparken kendisi dolu dolu mesailerle renkli bir hayat içerisinde bulunuyordu. Statik sanatçıların inadına, dinamik ve daima aktif bir çabayı sürdürüyordu.. “Bab- ı Ali’nin efesi“ olduÄŸunu neden sonra ilan edecek olan üstad akıllılardan(!) çok çekmiÅŸ olacak ki, “Divanelere muhtacız“ diyecekti. Hesaplı nisaplı kimselerle bir iÅŸ görülmeyeceÄŸini anlatmak istiyordu.

     Elbette ki, hak olsun batıl olsun, bir dava adamı rahat duramaz. Günün Nazım Hikmet’i ve Necip Fazıl’ı, dünün Tevfik Fikret’i ve Mehmet Akif’i, Asrı Saadet’in Ebuleheb’i ve Ömer – ül Faruk’u.. misalleri çoÄŸaltabiliriz. Bunlar insanlığın mümeyyiz fıtratını aksettirirler.

     Necip Fazıl, batılın bataklıklarında çırpınırken, kendisine uzatılan eli iyi yakalamıştı; öyle baÅŸkaları gibi çırpındıkça batmıyor, çabaladıkça kurtuluÅŸa biraz daha yaklaşıyordu. Eski çirkin beraberliklerden uzaklaÅŸtığı nispette yüce iman safının mahzunlarının ümidi oluyor, gönüllerini kazanmaya baÅŸlıyordu. Öyle alkışlanıyordu ki, deÄŸme adam bu coÅŸkulu alaka karşısında kendisini kaybetmekten zor kurtarırdı; Necip Fazıl bu teveccühlerle kendisini bulma, olma yoluna girme çabalarını sürdürür bir manzara arz ediyordu. 

     Büyük DoÄŸu’yla su yüzüne, her hafta biraz daha belirerek, çıkan Necip Fazıl, bir tez olma yoluna girdiÄŸi için, antitezini bulmakta gecikmemiÅŸti. Tabii karşısındakiler de boÅŸ durmuyor, onu rahat bırakmıyorlardı.

      Büyük DoÄŸu’nun antitezi, ta Kanuni’lerden, Ä°kinci Mahmut’lardan geçerek Tanzimatla doÄŸu – batı karması bir çıkışla müesseseleÅŸmiÅŸti. Büyük DoÄŸu tezi ise, kuruyan koca bir çınarın köklerinden yeniden filizlenen sahipsiz bir fidan gibiydi. Onu sulayıp büyütmek bir sabır, bir feraset, bir zaman iÅŸiydi. Bu sabrı ve feraseti kaybedenlerin umutsuz zamanları ayrı bir dert olmuÅŸtu. Eski muhitini terk etmekte, yeni muhitini kurmakta olan Necip Fazıl ne yapacaktı; ne yapmalıydı? Maddi sıkıntılar içerisinde, üstelik de mahkemelerde sıkılıyordu. Buna raÄŸmen yılmıyordu. Bu hal onu, çok alıştığı ÅŸa’ÅŸalı çıkışlardan alıyor, ister istemez mütevazı bir görüntüye mecbur tutuyordu.

     Necip Fazıl yeni muhitinde ümitsizce  gördüÄŸü bir kitlenin havasına girmekten korktuÄŸundan olacak, atılım üstüne atılım yapıyor; çabalarını durdurmak isteyen engellerle cebelleÅŸiyor, cebelleÅŸiyordu. Tüm hayatı böyle geçmiÅŸti ya…

      Bir ÅŸeyler yapması, davasını cemiyet planına çıkarmak için çırpınıp yürümesi gerekiyordu. Fakat yavaÅŸ yavaÅŸ Büyük DoÄŸu’nun bir önceki karma kalabalık kadrosu da azalıp duruyordu. Parası pulu, müsrif görülen hayatını zorluyordu. Ama ne var ki, o Büyük DoÄŸu’suz yapamazdı.

        1949 senesinin ilkbaharında mecmuasını tekrar yayınlamaya baÅŸlıyor. Fakat, eskisi gibi görkemli deÄŸil; dört sayfa ve renk atamaz durumdadır. Ne hikmetse mecmuanın en çok belirmeye baÅŸladığı dönem, tesirinin zirveye tırmandığı zaman da bu dört sayfalık ÅŸekline rastlamaktadır. Bu devrede Büyük DoÄŸu, siyah beyaz, en ucuz kağıtla çıkıyor; umutsuzluk engeliyle, ne olursa olsun, artık savaÅŸmaya kararlı görünüyor. Ä°lk sayısında yazısını, safına gün gün biraz daha yaklaÅŸtığı muhitine içli bir sesleniÅŸle kaleme alıyor; ÅŸöyle sesleniyordu :

                           << ARKADAÅž>>  

      ArkadaÅŸ, hiçbir ümit yok, biliyoruz! Cihanın son moda yelkenlisi, gaflet rüzgarına, küfür akıntısına, cehil haritasına, hamakat kaptanına ve riya tayfasına göre yapılmıştır. Allah’tan mahrum devirlerin manasını göstermek için bizzat Allah’ın resmettiÄŸi bu manzarayı silmek, neÅŸeli neÅŸeli dalgalar üzerinde seken bu gemiyi yolundan çevirmek kimin haddi?
     Ne sulh olmasını bekle, ne yabancı reçetelerden ÅŸifa ümit et, ne de 1950 seçimlerine baÄŸlan ! Hepsi masal, hepsi palavra! Bu devran, artık eÅŸya ve hadiselere yepyeni bir tahakküm nizamıyla hayat ispat edemeyen milletlere zindan olacaktır. Sen se bu ihtilal dünyasında, tarihin kimyevî mayilerle silindiÄŸi, güneÅŸlere karnaval maskeleri geçirildiÄŸi, hakikatlerin morgda gizli tutulduÄŸu bir bucakta ve ümit peÅŸindesin.

      Bu gidiÅŸe göre ümit görünmüyor arkadaÅŸ; bunu görüyoruz! Fakat biz müslümanız! Müslüman, aslında ve prensipte bedbin olmasına, cesaretini kaybetmesine bilfiil imkan bulamayandır. Madem ki –sen ve ben– biz varız; orada, nasıl ve ne zaman büyüteceÄŸini Allah’ın bildiÄŸi bir cihan vardır.

       ArkadaÅŸ, seni dibine çektiÄŸim namütenahi derin zulmet kuyusunun içinden ÅŸimdi başını kaldır da kuyunun aÄŸzındaki ışık halkasına bak:

      Bu zulmet kuyusu ya tersine çevrilip bizim hakikat abidemizi heykelleÅŸtirecek, yahut aÄŸzına kadar taÅŸla doldurulup büsbütün ortadan kalkacaktır!

       O adam ki, Allah’a maliktir, neden mahrumdur ; ve o adam ki Allah’tan mahrumdur, neye maliktir, arkadaÅŸ?“ 

       Ä°ÅŸte Necip Fazıl Kısakürek böylesine canhıraÅŸ bir hitapla açmıştı, yeni bir oluÅŸa hazırlarken “1001 çerçeve”sinin kapısını…  
 

(*)   Prof. Dr. Süleyman Yalçın “Necip Fazıl’dan söz açarak” bir nesil Büyük DoÄŸu mecmuasının öylesine tesir ve tutkusu içindeydi ki, derginin çıktığı Cum’a iple çekilir, mecmuaya bir an evvel kavuÅŸabilmek için, sokaklara dökülür…” (Türk Edebiyatı) sayı:37, sh:(34) 

(kriter, Kasım 83, sayı.38)

                                                              (Devam edecek inÅŸ.) 

                                                

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 25-05-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
124457566 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net