Tenkitlerini toplumun bir kesimi kaldıramıyordu. Sait Abi tenkiti gerçeÄŸe giden yol olarak görüyordu. “Abi milletin gönlü kırılıyor, milletin hatırı kalıyor, biraz yumuÅŸak olsak” diyenlere “Hakkın gönlünün kırılması daha mı iyi? GerçeÄŸi gündeme getirdiÄŸimizden dolayı hakkı batıla karıştıra gelen mistik ve hurafeci kesimlerde saldırılara uÄŸramak iÅŸten bile deÄŸil.Ama ne varki mümin insanların deÄŸil hafız-ı hakikimiz olan yüce rabbimizin rızasına talip olmalıdır.” diye cevap verirdi.
Sait Abi sosyal yönü geliÅŸkin biriydi.Hangi topluluk düzenlemiÅŸ olursa olsun az buçuk fikir veren herhangi bir toplantıda onu her zaman görmek mümkündü. Toplantı salonunda eleÅŸtirilerini ve tenkitlerini sıralamaktan da geri durmazdı. Cem vakfının Sabancı Kültür merkezinde düzenlediÄŸi YaÅŸar Nuri Öztürk’ün katıldığı bir konferansta dinleyiciler kendisinden çok uzak olmalarına raÄŸmen toplantıya katılıp tenkitlerini yüksek sesle dile getirmekten geri durmadı.
Birçok siyasi ile ÅŸahsi tanışıklıkları vardı. Sena TV’de az buçuk ilgilendiÄŸim için biliyorum. TürkeÅŸ’in Malatya’da bir toplantısına Sait Abi de katılmıştı. Sait Abi’yi gören TürkeÅŸ onun yanına giderek çok eskiden tanışan iki dost gibi kucaklaÅŸtılar. 1996 yılında Malatya’ya gelen Erbakan’la belediye binasında karşılaÅŸtıklarında Erbakan, Sait Abi’ye “Sohbetlerini özledik” dedi. Bizatihi benim yaptığım Sena TV’deki bir söyleÅŸide Korkut Özal ve Recai Kutan yetiÅŸmelerinde Sait Abi’nin terzi dükkânının etkisine iÅŸaret etmiÅŸlerdi.
Sait Abi tüm tenkitçi yönüne raÄŸmen sosyal yanı güçlü ve aktif biriydi. Islahatçı Demokrasi Partisinin Ä°l baÅŸkanlığını yaptığım zamanlarda parti bürosuna uÄŸrar sohbet ederdi. Bir gün bir arkadaÅŸ “Hocam size göre milliyetçilik nedir? diye bir soru sorunca “Size göre ne demek Ä°slam’a göre bunu öÄŸrenmeliyiz.” dedi.
Parti ile uÄŸraÅŸtığım için biliyorum . ParticiliÄŸin entelektüel seviyesini fikir ve düÅŸünceden uzak yönünü gördüÄŸü için uÄŸraÅŸmazdı ancak uÄŸraÅŸanlara da karşı çıkmazdı. Bir gün “Müslümanlar bu iÅŸle uÄŸraÅŸmasın da sarhoÅŸlar mı bizi idare etsin?” diye sorduÄŸumda “Bu konuda milletimiz üzerine düÅŸen görevi yerine getirir.” diye cevap verdi. Parti ile uÄŸraÅŸmak entelektüel seviyesinin altındaydı. Biz hiçbir zaman parti ile uÄŸraÅŸma diye herhangi bir telkini olmadı. Yeniden Milli Mücadele hakkında düÅŸüncelerini sorduÄŸumda “Yeniden Milli Mücadeleciler Ömer Nesefi’nin ‘Ä°slam Ä°nancının Temelleri Akaid’ kitabını yaygınlaÅŸtırarak gençliÄŸin yetiÅŸmesinde çok büyük bir hizmet verdiler. Ancak bu hareketi tenkit ettiÄŸim de oldu.” Dedi ve ÅŸu hatırasını anlattı:
Bir gün Pınar dergisinde de yazıları yayınlanan Cemil Meriç’in bir yazısını Mücadelecilerin Malatya temsicisi Mehmet Bey’e (Mehmet Can) gösterdim. Yazıda “Tanrı yıldızlarla oynayan çocuk. Parya çobanları Tanrılara bu sesle yalvarmışlardı..Büyükler de kıskanç tanrılar gibi. Ä°nsan hayalleriyle Tanrı- Cemil Meriç peygamberlik müessesi hakkında da entelektüel çalışmalarla atıp tutuyor –çaÄŸdaÅŸ uygarlık düzeyi hakkında Ä°sa efendimizin yeri ne? Ne zaman doÄŸduÄŸu hatta doÄŸup doÄŸmadığı meçhul olan bu insana…Havarilerini yaratamayan Ä°sa’nın yeri tımarhanedir tarih deÄŸil…” diyebilen Cemil Meriç sadece Bu ülke isimli kitabında deÄŸil, diÄŸer bir eserinde de peygamberliÄŸin ne olduÄŸunu bilmez gözükür. Kuran kültürü de yok. Cemil Meriç Ä°slam’a hürmetkardır. Fakat” Kur’anın nüzulünden sonra yaÅŸamış bir Hint filozofuna rahatça “Yeni bir peygamber R. M. Ro” deyip çıkıvermiÅŸ hem de “tek tanrılı bir din kurmuÅŸtu “diyordu.Bu tür konularda Mehmet Bey’i ikaz ettim o da derginin Ä°stanbul merkezini aradı.”
Sait Abi Ä°slam Dünyasının geri kalışında Tenkit’in noksanlığını görüyordu. Ona göre “vücuda giren yabancı bir maddeden rahatsız olmayan morfin yemiÅŸ bir bünye gibi bir cemiyet de temel aksamalardan fertlerini otomatikman alarma geçiremiyorsa veya fertler cemiyetlerinin arızalanmalarından habersiz rahat görünen (vurdum duymaz) ızdırapsız bir hayat sürdürüyorsa artık bu tür insan toplulukları içtimai bütünleÅŸmeyi gerçekleÅŸtirememiÅŸtir.
Sait Abi ele aldığı kiÅŸiler hakkında tenkitte yazsa bazılarının zan ettiÄŸi gibi toptan ret etmezdi.”Hadislerde böyle yazmış, Kur’an böyle demiÅŸ” gibi geliÅŸi güzel kaynaksız konuÅŸuldu mu çok sert tepki gösterirdi. “ bu davranış ÅŸekli vahye göre büyük bir zulümdür” derdi.
Sait Abi, entelektüel seviyesi yerinde olan fikre anlayış gösteren kendisi ile temel konular dışındaki hususlar da aynı düÅŸünmeyen kesimlerle de çok iyi dostlukları vardı. Bunlardan biri Elazığ’da dergah iÅŸleten Sadi Özen’le kurduÄŸu dostluktu.Bu dostlukları Sait Abi’nin 2002’deki rahatsızlığına kadar sürdü.Yatakta olmasına raÄŸmen Sadi Özen’in iki kitabını da okuyup kritiÄŸini bildirmiÅŸti.
Sadi Özen’in Sait Abi ile ilgili hatırası ÅŸöyle:” Üstad Said Çekmegil Beyefendiyle Bilal Sürgeç kardeÅŸimiz vasıtasıyla tanıştık. Ben kendisini çok seneler evvel gıyaben tanıyordum. Fikirlerini az çok biliyordum. Elazığ’da kitapçılık yaptığım zaman onun talebelerinden Fırat Üniversitesinde okuyan gençler vardı. Sürekli yanıma gelir sohbet ederdik. AnlaÅŸamadığımız mevzulara raÄŸmen ben onları onlar da beni severdi.
1993 yılında hüzünlü bir sonbahar günü Bilal Sürgeç kardeÅŸimin daveti üzerine bir öÄŸretmen arkadaÅŸla Sait Çekmegil’le tanışmak için Malatya’ya gittik.
Bilal Bey bizi karşıladı.. Beraberce üstadı evinden aldık. Sohbet edeceÄŸimiz müsait ve güzel bir mekana gittik (Özka Tesisleri).
Üstad konuÅŸmaya baÅŸladı. Baktım kesin çizgileri var. Ä°çimden ‘’ eyvah keÅŸke gelmeseydim’’dedim. Sussam kendimi inkar edeceÄŸim, konuÅŸsam üstadı kıracağım yarabbi senin kitabına pazarlıksız teslim olmuÅŸ bu kulunu kırmamak için bana bir çıkış yolu göster diye içimden dua ettim. Çok tatlı ve yumuÅŸak bir lisanla bazı mevzularda kendisinin görüÅŸlerine katılmadığımı söyledim. Cevabı beni çok sevindirdi ve mutlu etti
Dedi ki;’’ fikirlerimi kabul etmemen gayet normal’’ Kırılmazımsın” diye sordum. Üstad dedi ki:” Ne münasebet istediÄŸin gibi beni eleÅŸtirmede kendi deÄŸerlerini savunmada hür ve özgürsün.” Benden tarafta hiçbir sakınca ve gücenme olmaz. Dedim ki ‘’üstad sen ne güzel bir adamsın.’’ Ä°lk defa eleÅŸtirilere açık meÅŸrebinde taassup göstermeyen hoÅŸgörü sahibi bir elitle karşılaşıyorum. SavaÅŸ baÅŸlamıştı. Fena fillah nazariyesinden vahdet-i görüÅŸüne kadar birçok konuda tartıştık. Tartışma kah gülüÅŸme ile kah esprilerle akÅŸama kadar sürdü. Çok seviyeli bir tartışma ve çok mutlu bir gün geçmiÅŸti.Benim için anlaÅŸmamızın veya anlaÅŸmamamızın hiçbir önemi yoktu. Üstad Çekmegil insanları monarklaÅŸtırmıyordu. Bu benim için yeterliydi. AnlaÅŸmamızın veya anlaÅŸmamamızın önemi yoktu.
O gün üç ayrı yerde oturduk bu geçiÅŸlerde dergahımızda neyli ve kudümlü kayıt yaptığımız zikir kaseti bindiÄŸimiz taksinin teybinde çalıyordu. AkÅŸam vakti ayrılacağımız zaman Üstat” Sadi KardeÅŸim ÅŸu dinlediÄŸimiz kasedi lütfeder misin?” diye benden kasedi istedi. Ben “ Aaa! Üstad hem bize karşısın hem de kasedimizi istiyorsun.” Dedi ki “AÅŸk baÅŸka”... Kaseti takdim ettim. Sarıldık, koklaÅŸtık birbirini seven iki anlayan hazin gönüllerle vedalaÅŸtık. Hala o tatlı günü gönül ülkemde hissederek yaşıyorum.”
Sait Abi ile Sadi Özen arasında mektuplaÅŸmalar daha sonra da sürdü.Bu tartışmalardaki konu Sadi Özen’in Muaviye hakkında ve Ankalar ile Kargalar hakkındaki kitabıydı. Sadi Abi, Sadi Özen için “Bu bilinen klasik ÅŸeyhlerden deÄŸil entelektüel yanı var. Fikir ve eleÅŸtiriye de açık.”
(Devam edecek inÅŸ.)
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.