23-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
İSTİKLAL IŞIĞIMIZ MEHMET AKİF PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 53
KötüÇok iyi 
Yazar Av. M. Selami Çekmegil   
26-12-2006

İstiklal Işığımız Mehmet Akif

Av. M. Selami Çekmegil

      ImageMehmet Akif'i 27 Aralık'ta ölüm yıldönümünü vesile ederek anmak adet olmuÅŸtur. Ölüm yıldönümleri –aslında- bizim mutadımız  deÄŸildir. Bizde, doÄŸum yıldönümlerine sevinç esastır. Bizim adetimiz  ölüme matem çekmek deÄŸil, yeniden doÄŸumlara ümit taşımak ve doÄŸum neÅŸesiyle yeni bir hayatın müjdesini almaktır…Akif bizim doÄŸumumuzdur…

      Mehmet Akif'i herkes nedense sadece bir ÅŸair olarak görür; Ä°stiklal Marşı ÅŸairi olarak ve Çanakkale Destanı ile bilinir. Oysaki Mehmet Akif çok derinliÄŸine bir fikir adamıdır. Saf fikir açısından Tarihimizin gördüÄŸü, kimsenin eriÅŸemeyeceÄŸi bir zirvedir Mehmet Akif. O itibarla Mehmet Akif'e dikkat, hayati bazı noktalarda bize ışık tutacaktır... Akif bizim ışığımızdır…

      Mehmet Akif öyle bir dönemde dünyaya gelmiÅŸ ki Çanakkale ÅŸiirinin tasvir ettiÄŸi gibi tam bir siyasi hercümerç, daÄŸdaÄŸalı bir ortam… Aynı hercümerç fikir alanında da var. Aydınları,  halka  vesayet ve toplumu kendi tercih ettiÄŸi bir noktaya sürükleme istemindedir…

Mesela o tarihlerde ve o ortamda Tevfik Fikret enteresan bir iddia ortaya getiriyor. Diyor ki: 'Vatanım ru’yi zemin milletim nev’i beÅŸer'… Hümanist bir yaklaşımı empoze etmiÅŸ oluyor. Namık Kemal, yanıp yakıldığı  “vatan duygusuna”, Mehmet Akif ise bütünlüÄŸünü muhafaza etmek istediÄŸi  “Millet” bilincine vurgu yapmaya yönelmiÅŸ  bulunuyor. Felaketi gören sadece  Mehmet Akif, Milletinin farklı söylemini muhafaza ediyor; o söylemi öne getiriyor... Milletinin insanlık camiasındaki, istiklale haklı kılan mümtaz ve ÅŸerefli bir konumunu anlatmaya çalışıyor...

      Ä°ÅŸte  böylesine hercümerç bir ortamda Mehmet Akif'i biz, Milletini doruk noktada seven, Milleti için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan ve  kaçınmamayı telkin eden mısraların sahibi olarak görüyoruz. O, Bir realiteyi resimlendiriyor. Ve Milletini bu espri ile tarif ediyor... Milletinin tarifini, o Millete vücut veren  mefkure (ülkü-hedef) birliÄŸi olarak hatırlatıyor; o birliÄŸin yok edilmemesi, muhafaza edilmesi gerektiÄŸini haykırıyor…

      Kanımca  Safahat her evde -bu milletin fikri trendini takip etmek için- bulundurulması ve okunması gereken bir baÅŸ  kitaptır…

      Mehmet Akif’in yaÅŸadığı bu karmaÅŸalı  dönemi  o dönem ÅŸairlerinden Seyit Ali Sanih Çekmegeli  ÅŸöyle tarif ediyor; diyor ki:

"Yollar karışık hangi tarike gideyim ben,

“Hangi sese bu samia’mı  atfedeyim ben,

“Hayretzedeyim, Sanih’a bilmem nedeyim ben,

“La havle ve la kuvvete illa billah."

      Gerçekten, enteresan bir ortam, enteresan bir muhit... Ä°ÅŸte Mehmet Akif bütün bunların içerisinde Ä°stiklal mücadelesinin fikri boyutunu üstlenmiÅŸ ve kendi perspektifinden Kastamonu'dan Çanakkale'ye, Çanakkale'den bir baÅŸka yöreye taşıyarak bu davayı iÅŸlemek, Milletimizin birlik ve bütünlüÄŸünü korumak istemiÅŸtir.

      Öncelikle Mehmet Akif o ortamın onurlu bir tipidir, bir onur abidesidir... Biyografisine bakarsanız Babası Temiz Tahir Efendi, Arnavutluk'un Ä°pek kasabasından.. ve enteresandır ünvanı çok güzel: temiz... Tahir efendi Müderristir; Ä°stanbul Fatih dersiamlarındandır ve Temiz Tahir Efendi' diye anılır muhitinde… O kadar temiz bir insanmış; iki kat.. Demek ki Mehmet Akif'’teki ruh temizliÄŸinin yüksekliÄŸi biraz da ondan. Annesi Buhara’lı. Çok samimi ve çok temiz, din duyguları çok güçlü olan bir  hanımefendi imiÅŸ. Belli ki, bunlardan çok ÅŸey tevarüs etmiÅŸ Mehmet Akif'…

Döneminin saf fikir platformunda asalet  taşıyan bir onur abidesidir, ÅŸahsiyeti itibariyle de. Hiçbir zaman fikrini para karşılığı deÄŸiÅŸtirmeyi, satmayı düÅŸünmemiÅŸ… Hiç eÄŸilmeyen  doÄŸru bir insanmış Mehmet Akif;  her doÄŸru gördüÄŸünü, yararlı düÅŸündüÄŸünü söyleyen ve taviz vermez bir gidiÅŸ tarzını simgelermiÅŸ…

      Bu kadar onurlu, bu kadar üst düzeyde olmasına raÄŸmen Mehmet Akif çok da mütevazidir, aynı zamanda. Mesela Safahat bir fikir ve sanat abidesidir; çok müthiÅŸ bir kitaptır: emek olarak müthiÅŸtir, edebiyat olarak müthiÅŸtir, dil olarak müthiÅŸtir… Ondaki Türkçe'yi okuduÄŸunuz zaman akar su gibi.. hiç kimse 'bunlar düÅŸünülerek seçilmiÅŸ kelimeler' demez; hayatın içinde akan kelimelerdir...

      Bir gün bir baÅŸka edip Mehmet Akif'e soruyor; diyor ki: “Siz bu kelimelerin üzerinde uzun uzun düÅŸünür müsünüz?” “Vallahi” diyor Akif, “ zaman olmuÅŸ, bir kelimeyi, bir hafta, on gün zihnimde devamlı taşımışımdır.” Safahat bütün sadeliÄŸi ve güzel Türkçe’siyle bir lisan abidesidir adeta...

      Hemen burada belirtmeliyim ki, bazı kelimelerinin ÅŸimdi eskimiÅŸ gözükmesi onun Türkçe’liÄŸine hiç halel getirmez. Zaten dil, kelimelerle tarif edilmez; dil bir mantığın vücut verdiÄŸi bir hadisedir. Türk neyi nasıl söyler meselesidir. Her dil baÅŸka bir dilden kelimeler adapte eder: Mesela Ä°ngilizler, 'algebra' kelimesini Arapça'dan adapte etmiÅŸlerdir; ÅŸimdi Ä°ngilizce Arapça mı oldu? DeÄŸil tabii... 

      Onun için Türk’ün mutaden kullandığı dil, kelimelerin orijini ne olursa olsun Türkçe’dir. Geneli itibariyle Türk’lerin  birbirleriyle anlaÅŸmasını saÄŸlıyorsa ve Türkçe’nin kendi natıkası içindeyse bir dil, buna Türkçe deÄŸildir demek imkanı yoktur. Bazı kelimeler eskimiÅŸtir; olabilir. Kelimeler noktasından bir  kavram, bir fikir yitirilmiÅŸ de  olabilir, onun için  kolay anlaşılamayabilir de… Der ki George Orwell: "Fikirle dil arasında, sarhoÅŸla içki arasındaki gibi bir iliÅŸki vardır. Ä°nsan efkarlanır içer ama içtikçe efkarı artar, derdi artar. Derdi arttıkça bir daha içer, bir daha içer. Dil de böyledir iÅŸte" der...

      Dilde bazı kelimeler zamanla ortadan kalkabilir de. Niye: çünkü o alanda o fikre ihtiyaç kalmamıştır. Fikir ortadan kalkınca o fikri anlatacak kelimeye de ihtiyaç kalmaz da ondan. Böylece o güzelim, o zengin kültür gider, birbirimize ekmek, suyu ifade eden “tek heceli bir karga dili” ile hitap eder hale geliriz. Tıpkı bugün olduÄŸu gibi. Ve zannederiz ki, öbürü, o geçmiÅŸteki güzel dilimiz, Türkçe deÄŸil.

      Mehmet Akif'in Türkçe’si benim kanaatim, o dönemde edipler arasında ve halk içerisinde en çok anlaşılan, en güzel kelimeler ve en güzel kavramlar içeren güzel ve tabii bir Türkçe’dir…

      Bu kadar üst düzeyde bir dille bu kadar üst düzeyde bir fikir manzumesi… Tasvip edin etmeyin o ayrı bir konu… Akif ne söylemiÅŸse en kaliteli ÅŸekilde, en güzel ÅŸekilde söylemiÅŸ ve Türkçe’yi de en güzel ÅŸekilde kullanmıştır. Ama buna raÄŸmen, yine de çok mütevazı bir adammış. O koca Safahat'ı bakın nasıl takdim ediyor. Aynen ÅŸöyle:

Bana sor sevgili kâri, sana ben söyleyeyim

Ne hüviyette ÅŸu karşında duran eÅŸ'arım:

Bir yığın söz ki, samîmiyeti ancak hüneri;

Ne tasannu 'bilirim, çünkü, san'atkârım

Åžii'r için ''göz yaşı'' derler; onu bilmem, yalnız

Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!

AÄŸlarım aÄŸlatamam; hissederim, söyleyemem,

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım!"

      Bakın; ÅŸu muazzam Safahat'ı bu kadar tevazu ile  bize sunuyor. Bu, Mehmet Akif’'teki çok enteresan karakterin ve kalitenin de bir göstergesidir.

Bu tevazuun yanında Mehmet Akif'in iki karakteri, iki ana vasfı daha da belirgindir. Bu vasıflardan birisi meskenete, tembelliÄŸe ve boÅŸ beklemeye karşı oluÅŸudur. Eski dilde say derlerdi, daima çalışmak, daima hamle yapmak. Daima iyinin kötüye takdimini öngörür, Akif… Mesela Endülüs felaketini ÅŸöyle anlatır:

Endülüs tacı elinden alınan bahtı kara

SavuÅŸurken o güzel mülkü verip aÄŸyara

Tırmanır bir tepenin üstüne, etrafa bakar,

Bırakıp çıktığı cennet gibi zümrüt ovalar

BaÅŸlar aÄŸlatmayı biçareyi, hüngür hüngür

Karşıdan valide sultan bunu pek haklı görür

Der ki, çarpışmadın erkek gibi düÅŸmanlarla

Bari hiç yoksa kadınlar gibi olsun, aÄŸla...

      Tevekküle dair bir ÅŸiiri var Mehmet Akif'in. Bizde tevekkülün ne kadar yanlış anlaşıldığını o kadar güzel anlatır ki… Cenab–ı Allah'a havale eder ya bizim yerleÅŸik kültür, yozlaÅŸmış kültür, hiç çaba sarf  etmeden herÅŸeyi... Akif o tevekkülü yerle bir eder, Safahatında…

Aslında Tanzimat bizim kültürü temsil etmez. Tanzimat bizim kültürün orijinalinin resmen de yok edildiÄŸi bir dönemdir. Onun için Tanzimat’a bakarak bizim kültürümüzü deÄŸerlendirenler çok büyük yanılgıya düÅŸerler. Tanzimat’ı bizim zannetmekle bizi yanlış tarif ederler... Tanzimat, Batı’nın orijinal Türk kültürünü yoklaÅŸtırmayı ve baÅŸkalaÅŸtırmayı yoÄŸun bir ÅŸekilde baÅŸlattığı  bir dönemdir.

Derki:

Çarpışmadın erkek gibi düÅŸmanlarla

Bari hiç yoksa kadınlar gibi olsun, aÄŸla...

      AÄŸlamak, bütün kozları bitmiÅŸ bir insanın hiç deÄŸilse duygusunu yitirmediÄŸini gösterir. AÄŸlamaya baÅŸka bir meziyet vermem ben. AÄŸlamak hisli  kadının tabiatında vardır, o çabuk hislenir. O hislenmeyi belirtmek istiyor, Akif; ve sonra da diyor ki hala hayat taşıdığına inandığı insanına:

“Ey dipdiri meyyit! Kalk; iki el bir baÅŸ içindir!.."

      Aslında o günkü toplumu, ruhundan baÅŸka her ÅŸeyini kaybetmiÅŸ olarak tasvir ediyor, dipdiri meyyit ifadesiyle... Meyyit ölü demek. Kalk; iki el bir baÅŸ içindir diyor…Bunu söylerken Mehmet Akif  ümitsizlik içinde deÄŸil; yine de  ümit içindedir… Ama sonra da geçmiÅŸi yıkanlara bir eleÅŸtiri getiriyor. Diyor ki:

Yıkmak, insanlara, yapmak gibi kıymet mi verir?

Onu en çulpa herifler de, emin ol, becerir.

Sâde sen gösteriver “iÅŸte budur kubbe” diye.

Ä°ki ırgatla iner ÅŸimdi Süleymaniye.

Ama gel, kaldıralım dendi mi heyhat o zaman,

Bir Süleyman daha lâzım yeniden, bir de Sinan.

      Mehmet Akif bu boyutu nasıl kazanmış? Akif daha ilkokula gitmeden, babasından ders almış, Arapça öÄŸrenmiÅŸ.. babasından epey ders almış… Ondan sonra iptidai okula gidiyor. Ondan sonra onun bir üstü olan RüÅŸtiyeye gidiyor, orada Fransızca öÄŸreniyor, Arapça öÄŸreniyor, Farsça’yı mükemmel öÄŸreniyor. Türk edebiyatıyla ve Türkçe’yle ilgili bilgisi zaten en ileri boyutta... Böyle bir seviyeyi böyle yakalıyor.

      Mehmet Akif'in böyle ilginç bir tarafı var… Ahlakı mücessemdir aynı zamanda. Bir de enteresan tarafı Mehmet Akif'in, çaÄŸdaÅŸlarına nazaran farkı, düÅŸündüklerini aynen yaÅŸayan bir adam olmasıdır Mehmet Akif’in. Ahlakı mücessem bir kiÅŸiliktir Akif.

      Diyelim ki sizinle randevulaÅŸtı. EÄŸer Mehmet Akif'i ciddiye almaz ve randevunuzu, önceden söylemeden keyfi iptal ederseniz, sizinle alakayı keser mesela... Para düÅŸüncesiyle fikrinde en ufak bir tebeddülatı düÅŸünmemiÅŸtir hayatında... Bazı çalışmaları var, gidiyor mukavele yapıyor resmi yerlerle (Kur’an tercümesi için); bir eser meydana getirecek. Birden o konuya  tam layık düzeyde  bir eser meydana getiremeyeceÄŸi  düÅŸüncesiyle  gidiyor rica minnet paradan vazgeçiyor; hem de paraya en muhtaç olduÄŸu bir zamanda. Mesela Ä°stiklal Marşı'nı yazıyor 500 bin lira ödül konuyor o günkü parayla. Koca Akif diyor ki bu milletin yazdığı bir ÅŸey, ödül alamam... Zaten Safahat'a da almamış Ä°stiklal Marşını...

      Åžimdi bu ahlakı mücessem adam, ahlakını da  bir temelle  izah ediyor. Mehmet Akif dediÄŸiniz zaman renkli bir terminolojiden kaçamazsınız. Yani illa -bugünü yaÅŸasanız bile- genel geçer, yani doÄŸru tabirleri kullanacaksınız. Diyor ki,

Ne irfandır veren ahlaka yükseklik; ne vicdandır

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Yüreklerden ÇekilmiÅŸ farz edilsin havf-ü Yezdan'ın,

Ne irfanın kalır tesiri kat'iyyen, ne vicdanın...

      Yani Akif, ahlakı da adamca ve saÄŸlam bir temele oturtuyor. Tabi onun muarızları böyle bir temelin sahibi olmadıkları için onların ahlakı deÄŸiÅŸkenlik taşıyor. Öyleleri kitabında yazdığı, eserinde yazdığı ahlak telkinini mesela özel sohbetlerinde ihlal ediyor veya özel yaÅŸayışında ihmal ediyor. Mehmet Akif bir de bu noktadan muasırlarından çok  farklıdır.

      Mehmet Akif çok enteresan bir adamdır. SavunduÄŸu, fikri potansiyelini benimsediÄŸi camiayı da yerden yere çalar, uyarır, tenkit eder. Bakın herkes onu ÅŸiirleriyle tanır, ben size nesirlerinden birkaç cümle okuyayım, eÄŸer müsaade ederseniz, Kriter dergisinden aktarıyorum;  soruyor, diyor ki: “Acaba bu düÅŸüÅŸün sebebi, bu inhitatın  illeti ne olabilir?” Tanzimat’taki parçalanmanın, çöküÅŸün yani.. “Ä°slam’ın en birinci teklifi ilim deÄŸil mi? Dünya da maarifle, din de maarifle, ahiret de maarifle kaim deÄŸil mi? Gel gör ki bu esasa, bu temele hiç bakmadık.

      Müslümanlık namına ancak bizde birkaç gösteriÅŸ kalmış. Alt tarafı bilerek bilmeyerek kabul olunmuÅŸ, bir yığın bidat. Hayatı mücahede içinde geçenler için mevcut olmadık nimet, manasız bir tevekkül ile atıl yaÅŸayanların ise mahkum olmayacağı zillet yoktur...”

Ä°lginç eleÅŸtiriler bunlar…

“Din iÅŸini taklit ile kaim bilmenin günahıdır ki: nesilden nesile birer ikiÅŸer bidat, üçer beÅŸer hurafe miras ola ola bugün akaidimiz, taatımız, muamelatımız adeta bir hurafat mecmuası, bidat yığını haline gelmiÅŸ...”

Bidat, sonradan din adına uydurmalar. Mesela, namaz iki rekat, adam kalkıyor on rekat diyor. Bu tip ÅŸeyler bidat. Kastı bu, din alanındaki uydurmalar... “Dinin aslını, (bakın geldi burada konuya, dinin aslından da Kur'an'ı, ilmi doneleri kasdediyor) dinin aslını kolay kolay tahattur bile edemiyoruz. Dini taklit, dünyası taklit, adeti taklit, kıyafeti taklit, selamı taklit, kelamı taklit, hulasa herÅŸeyi taklit olan bir milletin efradı da insan taklidi demektir ki bunlar iyi bir toplum meydana getirmez. Binaenaleyh yaÅŸayamaz da...”  Nitekim iÅŸte sonucunu gördük ve gördüler. “Onun için önce taklitçilikten ve göreneklere tapmaktan kurtulmak lazım” diyor. “Çünkü körü körüne taklit edenleri Cenab-ı Hak velev azar ile olsun hitabına layık görmüyor...”

“Üç beÅŸ uydurma hadis ile 8-10 ÅŸen'i masaldan baÅŸka

sermayeyi marifet edinememiÅŸ ümmi vaazlar kürsüleri tasarruf edeliden beri milleti merhume dini umacı heyetinde Hz. Peygamberi de haÅŸa yeni çaÄŸ aÄŸası fıtratında tahayyül etmeye baÅŸladı. Ä°slamın o pak, o nezih, o ilahi siması çoÄŸumuzun hayalinden silinip gitti...”

Nebi'ye atfile binlerce herze uydurduk.

O hal buldu ki cüret 'yecuzu fit-tergip

Kararı erzeli fetva kesildi, hem ne garip...

Hadisi uyduruyorken sevap uman bile var,

Sevabı var mı imiş bir zaman gelir anlar.

Cihanı titretiyorken nidayı men kezebe

İşitmiyor mu nedir bir bakın şu bi-edebe

Lisanı paki nebiden yalanlar uyduruyor

Sıkılmadan da sevap işledim deyip duruyor.

      Görülüyor ki, Mehmet Akif bulunduÄŸu platformda kendi iltifat ettiÄŸi zümreyi, sahiplendiÄŸi zümreyi de sapmaları açısından eleÅŸtirmekten geri kalmıyor. Böyle bir namusu mücessemdir, O...

      Mehmet Akif'i hayırla ve rahmetle anıyorum. Onun istiklal ışığının, bütün insanların doÄŸruya ulaÅŸmalarındaki gayretlerimizi teÅŸvik edici kılmasını diliyorum...

Yorum
MEHMET AKÄ°F'TEN BUGÃœNE...
Yazar samigoren açık 2006-12-28 17:46:24
Selami Çekmegil abinin "Ä°stiklal Işığımız Mehmet Akif"yazısını okudum. Abi ellrine saÄŸlık, Allah (cc) razı olsun.  
Mehmet Akifleri, Necip Fazılları, Said Çekmegilleri bu güne ve gelecek nesillere iyi anlatmak, Onların fikir hayatlarından iyi istifade etmek gerekir. 
Kültür Bakanlığı'nın 2004'de yayınladığı "Ä°stiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy" adlı kitabı herkesin okumasını tavsiye ederim. Kitapta Akif'in düşünceleri ve hayatı bütün gerçekliÄŸi ile ortaya konulmuÅŸ. 
Akif'i anlatmaya kelimeler yetmez. Akif'in büyüklüğünün en bariz örneÄŸi Ä°stiklal Marşı'nı yazdığı halde (çok ihtiyacı olduÄŸu halde, hakkı olan) 500 Lira ödülü almaması "bu MarÅŸ Milletin eseridir, bu mücadeleyi veren Millettir" demesidir. Ceylanderisi koltuklarda oturup, 20.000 YTL maaÅŸ alanlarla Akif arasında daÄŸlar kadar fark vardır. Akide farkı, kafa farkı, amel farkı, yürek farkı... 
Akif'in dediÄŸi gibi; 
"Ne irfandır veren ahlaka yükseklik; ne vicdandır 
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır." 
Ä°ÅŸte bütün mesele bu: Allah (cc)'a teslim olmak, yalnızca ve yalnızca Ona kul olmak.... 
Selam ve Dua ile...
Sami kardeşim,
Yazar selami çekmegil açık 2006-12-29 20:34:11
Sami bey kardeşim, 
Bu zarif ilginiz ve kadirşinaslığınız için size yürekten teşekkür ediyor, selam ve sevgi sunuyorum. Mehmet Akif çizgisinin Cennet idealine yönelik kestirme bir hat teşkil ettiği kanaatinde müşterek olmaktan mutluluk duyuyorum... Allah razı olsun... 
selam sevgi ve saygı sunuyor, fikir dünyamıza katkılarınızın bereketli olmasını diliyorum...
Akif
Yazar necaticavdar açık 2009-03-20 17:52:21
Akif; divanesi, vicdanı, sesi bütün milletin 
Ötelere mesaj veren bayrağı nurlu ufukların 
 
.................... 
Yandı ciÄŸer bir ömür izmihlale aÄŸlayarak 
Dalgalanır ümitle Akif olur, ufuklarda bayrak  
Necati Çavdar

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 26-12-2006 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111539778 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net