19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
Son Eklenenler
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
Fatih Sultan Mehmet & Kont Drakula PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 40
KötüÇok iyi 
Yazar Ali Murat Güven   
16-12-2006

Fatih Sultan Mehmet & Kont Drakula

ImageBu yazıda, gerçeklerle efsanelerin birbirine iyice karıştığı karanlık bir çaÄŸda, yakından tanıdığımız iki ünlü tarihsel simanın kan kardeÅŸliÄŸiyle baÅŸlayıp ölümcül bir düÅŸmanlıkla noktalanan sıradışı öyküsüne konuk olacağız. Bir cephesinde "Cihan Fatihi" namlı Sultan Mehmet, diÄŸer cephesinde ise "Kazıklı Voyvoda" namlı Romen Prensi Vlad TepeÅŸ'in yer aldığı son derece trajik bir öykü bu... Öyle her yerde okuyamazsınız, o yüzden tadını çıkartın!

GeçtiÄŸimiz haftanın ortalarında bazı gazetelerimizde Romanya mahreçli ilginç bir haber yayımlandı. Habere göre, Romen Turizm Bakanlığı, baÅŸkent BükreÅŸ yakınlarında "Dracula Parkı" adını taşıyacak bir eÄŸlence merkezi açmayı planlıyormuÅŸ. Hani ÅŸu "Disneyland" türü yerlerden biri...

Korku edebiyatına meraklı olanların da hemen anımsayacağı gibi, sinemanın ölümsüz vampiri Kont Dracula Ä°rlandalı yazar Bram Stoker'ın aynı adlı romanından doÄŸmuÅŸtu. Öte yandan Stoker'ın da bu kahramanı dünya edebiyatına kazandırırken, biz Türklerin tarih kitaplarında "Kazıklı Voyvoda" olarak andığımız ünlü Eflak Prensi Vlad TepeÅŸ'ten esinlendiÄŸi günümüzde konunun meraklılarınca gayet iyi biliniyor.

Malûm, Vlad düÅŸmanlarını kazığa oturtması ve onların kanını içmesiyle nam salmış bir tarihsel kiÅŸilikti. "Dracula Parkı" projesinin mimarlarının hedefi de kurulacak parkın içindeki bütün etkinliklerin bu vampir esprisine uygun olmasıymış. Sözgelimi, turistlere kan renginde pudingler, beyin ÅŸeklinde tatlılar falan satmayı planlıyorlarmış. Ve tabiî Dracula'yı Dracula yapan ÅŸu ünlü kazıkların da hemen her köÅŸeyi süsleyeceÄŸi belirtiliyordu sözkonusu haberde...

"Liberal piyasa ekonomisi" tam olarak böyle birÅŸey iÅŸte. Ardında yoÄŸun bir trajedi barındıran en istisnai tarihsel olayları ve kiÅŸilikleri bile gün gelir para için hiç acımadan soytarıya çevirir. Hele de Vlad'ı yüzyıllardır su katılmamış bir "ulusal kahraman" olarak gören Romenlerin böyle bir iÅŸe kalkıştığını gördükten sonra, vahÅŸi kapitalizmin bu yıkıcı kudreti konusundaki endiÅŸelerim artık iyice arttı.

Yakın geçmiÅŸte bir belgesel film çekimi kapsamında Transilvanya'yı ziyaret edene dek, doÄŸrusunu söylemek gerekirse benim de Vlad TepeÅŸ'e iliÅŸkin bütün tarihsel malûmatım lise kitaplarından öÄŸrendiklerimle sınırlıydı. Ancak, Karpatlar'da çıktığım o gizemli yolculuÄŸun sonunda, öÄŸrencilik yıllarında adını her okuduÄŸumda gözümün jönünde daima canavara yakın bir surette belirten bu ürkütücü insanın gerçek öyküsünü öÄŸrenme fırsatını elde ettim. Evet, Vlad'ın, bizim okul kitaplarının yazdığından çok daha derin ve trajik bir bağı vardı Osmanlı Devleti'yle. Üstelik, bu baÄŸ, Fatih Sultan Mehmet Han ile çocukluk arkadaÅŸlığına, hatta bir çeÅŸit "kan kardeÅŸliÄŸine" dek uzanıyordu.

Hemen belirteyim ki bu soluk kesici tarihsel öyküyü, Romanya'da çıktığım renkli yolculuk boyunca bana kılavuzluk yapan son derece aykırı bir adamdan, "Transilvanyalı Dracula DerneÄŸi'"nin egzantrik baÅŸkanı Nicolae Paduraru'dan öÄŸrendim. KurduÄŸu dernekten de anlaşılacağı üzere aklını Kazıklı Voyvoda ile bozmuÅŸ olan Bay Paduraru, Türklerin Vlad'ın hazin öyküsünün önemli bir bölümünde sürekli ön planda olmalarından dolayı, yalnız Romanya tarihini deÄŸil aynı zamanda Osmanlı tarihini de yemiÅŸ yutmuÅŸ "profesör zihni sinir" tipinde bir adamdı. Romanya topraklarında bir hafta süren çalışmamız boyunca da bana Türk-Romen ortak tarihinin derinliklerinden hiç bilmediÄŸim ve duymadığım nice garip olaylar aktardı. Bu alandaki derin bilgi birikimiyle ÅŸöhreti ülkesinin sınırlarını aÅŸan Paduraru'ya, ÅŸimdilerde History Channel'de vampir efsanelerinin incelendiÄŸi bir belgesel programda da sık sık rastlıyorum.

BükreÅŸ'ten baÅŸlayan yolculuÄŸum sırasında, Kazıklı Voyvoda'nın hayatında dönüm noktası oluÅŸturan bütün ana duraklara tek tek uÄŸradım. Vlad'ın doÄŸduÄŸu SighiÅŸoara kasabası ve müze olarak korunmakta olan evi, Osmanlı ordusu tarafından kuÅŸatma altına alındığı kuÅŸ uçmaz kervan geçmez Poeinari Kalesi ve Snagov gölünün üzerindeki bir manastırda bulunan ürkütücü mezarı, bu duraklardan yalnızca bir kaçıydı.

Gezimizin bir durağında ise BraÅŸov kentindeki görkemli Bran Åžatosu'nu ziyaret ettik. Burası görsel açıdan olaÄŸanüstü etkileyici bir yer olmakla birlikte, güzergah ve tarihsel kronoloji itibarıyla Voyvoda'nın öyküsüyle pek örtüÅŸmüyordu. GezdiÄŸimiz ÅŸatonun Vlad'ın serüveninde ne gibi bir anlamı olduÄŸunu sorduÄŸum Bay Paduraru bu soruma karşılık acı acı gülerek "Aslında hiç bir anlamı yok" cevabını verdi. "Biz Romenler Amerikalı turizm yatırımcılarının yoÄŸun baskısı altındayız. Bu adamlar yıllardır seyrettikleri ÅŸatolu vampir filmlerinden dolayı, turistlere Dracula turu yaptırırken mutlaka heybetli bir ÅŸato da görmek istiyorlar. Bizler de mecburen batıdan gelenlere burayı gezdiriyoruz. Aslında Vlad burada hiç oturmadı. Çünkü ömrü boyunca Türklerle savaÅŸmaktan ÅŸatolarda keyif çatmaya pek vakit bulamamıştı."

Sizin anlayacağınız, öykünün bu deforme edilmiÅŸ versiyonunun ilk temelleri, Bran Åžatosu'nun efsaneye dahil edilmesiyle, yani benim Romanya'yı gezdiÄŸim 1998'lerde atılıyordu. Para için herÅŸeyi sulandıran kapitalist giriÅŸimciler de ÅŸimdilerde "Dracula Parkı" gibi numaralarla bu oyunu iyice pekiÅŸtirmekteler...

Bu pazar Amerikan "showbusiness" palavralarını bir kenara bırakıp yine kendi yolumuzdan gidecek, sıradan bir tarih kitabında ayrıntılarına çok zor ulaÅŸabileceÄŸiniz trajik bir öyküyü, Vlad TepeÅŸ ile Fatih Sultan Mehmet Han'ın sonu kan ile noktalanan arkadaÅŸlığının öyküsünü, tamamen alternatif kaynaklardan derlediÄŸimiz bilgilerle sizlere aktaracağız. Okuduktan sonra ÅŸöyle bir düÅŸünün bakalım, Ä°ngiliz yazar Tolkien'in bütün dünyayı ayaÄŸa kaldıran "Yüzük KardeÅŸliÄŸi" mi daha etkileyici, yoksa bu mu? Üstelik (tarihsel açıdan tam netleÅŸtiremeÄŸim bir kaç ayrıntı bir kenara bırakılacak olursa) bu öykü büyük oranda da gerçeklere dayanıyor...

"Şeytan'ın oğlu" saraya gidiyor

Türkler, 1431 yılında Orta Romanya'daki SighiÅŸoara kasabasında dünyaya gelen Vlad'ın hayatında, henüz küçücük bir çocuk olduÄŸu günlerden, savaÅŸ meydanında son nefesini verdiÄŸi ana dek daima en belirleyici unsur oldular. Buna belki de "alınyazısı" demek daha doÄŸru olur.

Macar kralı Vladislav'ın seçkin birliklerinde yer alan babası Vlad Dracul cengaverliÄŸi ve acımasızlığıyla ünlenmiÅŸ bir ÅŸovalyeydi. Soyadı olarak kullandığı lakabı "Dracul"un Romencede "ÅŸeytan" anlamına gelmesi de ona yönelik kitlesel korkunun somut bir ifadesiydi aslında.

Vladislav'a baÄŸlı diÄŸer bütün seçkin ÅŸovalyeler gibi, kılıcında ve zırhında bir ejderha figürü bulunan baba Vlad, giriÅŸtiÄŸi savaÅŸlarda uçurduÄŸu yüzlerce kafaya raÄŸmen, oÄŸlu doÄŸduÄŸunda bütün babalar gibi pamuk kalpli bir adama dönüÅŸtü ve sevinçten bayram etti. Evladını el bebek gül bebek büyütebilmek için de bütün imkanlarını seferber edecekti namlı cengaver...

Romenlerin "Wallachia" olarak andıkları bu topraklar Sultan 2'nci Murat'ın amansız akınlarının ardından Eflak ve BoÄŸdan adlarıyla Osmanlı'ya baÄŸlanınca, baba Vlad da Türklerin o dönemdeki baÅŸkenti Bursa'ya ister istemez baÄŸlılığını iletmek zorunda kalıyordu.

Osmanlıların fetih politikasında, kazanılan yeni topraklara, merkezden o yöreye yabancı yöneticiler atamak pek sıklıkla baÅŸvurulan bir yöntem deÄŸildi. Devlet, bunun yerine daha akıllıca bir yola baÅŸvuruyor ve ele geçirdiÄŸi her yeni diyara yine o bölgelerde doÄŸup büyümüÅŸ sadık yerel liderler tayin etmeyi tercih ediyordu. Bu doÄŸrultuda Wallachia'nın sözü geçen soylularının geniÅŸ bir istihbaratını yaptıran Sultan Murat Han, onlar arasından Vlad Dracul'un adının ön plana çıktığını görecekti. Bunun üzerine ÅŸovalyenin küçük oÄŸlu ile kızı, bizzat babalarının rızasıyla, yetiÅŸtirilmek üzere baÅŸkent Edirne'ye getirildi. Ablası sarayda "prenses" statüsünde ağırlanırken, gelecekte Eflak ve BoÄŸdan Voyvodası (Osmanlı'da geniÅŸ yetkilerle donatılmış, bir çeÅŸit genel valilik rütbesi) olması planlanan küçük kardeÅŸ Vlad da seçkin çocuklara verilen özel bir eÄŸitim programına alınıyordu.

"Ölünceye dek kardeÅŸiz"

Küçük Vlad, Edirne'yi ve Osmanlı saray hayatını kısa sürede benimser. Murat Han da sarayının koridorlarında ablasıyla birlikte koÅŸturup duran bu küçük konuÄŸun üzerine titremektedir. Gelecekte Osmanlı'nın Balkanlardaki uçsuz bucaksız topraklarını kendisi adına sadakatle yönetecek olan bu zeki Romen çocuÄŸunun her açıdan kusursuz bir eÄŸitim almasını arzulamaktadır Sultan. Türkleri sevmesi için çok geçmeden onun yanına bir de arkadaÅŸ verir. Bu kiÅŸi, sonradan "cihan fatihi" olarak anılacak olan sevgili oÄŸlu Mehmet'tir.

Åžehzade Mehmet, kendisinden yalnızca bir yaÅŸ küçük olan Romen arkadaşıyla yıllar boyunca omuz omuza çok sıkı bir eÄŸitimden geçer. Birlikte en seçkin hocalardan yabancı dil dersleri alır, kılıç kullanmayı, ata binmeyi ve devlet yönetiminin türlü inceliklerini öÄŸrenirler. Zamanla arkadaÅŸlıkları iyice derinleÅŸecektir iki çocuÄŸun. Büyüdüklerinde birbirlerini hiç unutmayacakları ve kanlarının son damlasına kadar destek olacaklarına dair karşılıklı yeminleÅŸir, ardından da kesik parmaklarını birleÅŸtirerek "kan kardeÅŸi" olurlar.

Yıllar geçecek ve yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen bu iki arkadaşın yolları zorunlu olarak ayrılacaktır. Vlad seçkin bir yönetici adayı olarak anavatanına geri gönderilir. Babasının 1451 yılındaki ölümü üzerine genç yaşında tahta geçen Sultan Mehmet ise 1453 yılında, Ä°slam aleminin öteden beri en büyük hayali olan Ä°stanbul'un fethini gerçekleÅŸtirerek yüce peygamberimizin hadis-i ÅŸerifindeki övgülere mazhar olur.

Onun bu büyük askeri baÅŸarısını, yıllar sonra geri döndüÄŸü ülkesinden hayranlıkla izleyen Vlad da yeni baÅŸkent Ä°stanbul'a siyasi baÄŸlılığını bildirir. Genç lider bunun üzerine 1456'da Sultan Mehmet Han tarafından Eflak ve BoÄŸdan'a resmen "Voyvoda" olarak atanacaktır.

BaÅŸlangıçta herÅŸey yolunda gitmektedir. Bölgeyi büyük bir baÅŸarıyla yöneten Vlad, Osmanlı'nın çıkarlarını içtenlikle korumakta ve devletin vergi gelirlerini düzenli olarak tahsil edip merkeze yollamaktadır. Bunun karşılığında saray da ona her Voyvoda'ya tanınmayan düzeyde çok geniÅŸ bir özerklik alanı sunmuÅŸtur.

Ancak, zaman geçtikçe Vlad'a bir haller olmaya baÅŸlar. Romen soyluları arasında esen miliyetçilik rüzgarları, Ä°stanbul'a baÄŸlılığı kuÅŸku götürmeyen onu da adım adım etkilemeye baÅŸlamıştır. Bölge bağımsızlık hareketleriyle için için kaynarken, herkes Voyvoda'dan bu yeni dalgaya önderlik etmesini beklemektedir. Bu noktada babasının efsanevî savaÅŸçılık kariyeri de sık sık önüne konulur ve aklını başına toplaması istenir. Bir tarafta gönülden baÄŸlı olduÄŸu Fatih, öte tarafta ise bağımsız Wallachia'ya kral olma hayali...

Vlad giderek öylesine büyük bir açmaz içinde kalacaktır ki bu durum onu kısa sürede alkole düÅŸkün biri haline getirir. Sabah akÅŸam içmekte ve emirlerine uymayanlara akıl almaz iÅŸkenceler yapmaktadır. Bu arada Voyvoda babasının bölgede efsaneleÅŸmiÅŸ olan soyadı "Dracul"u da "Draculea" (Eski Romencede "ÅŸeytanın oÄŸlu") ÅŸeklinde kullanmaya baÅŸlar. Eflak ve BoÄŸdan'a egemen olan huzurlu ortam bir kaç yıl içinde yerini tam bir cinnet atmosferine bırakacaktır.

Adalet duygusunu tamamen yitirmiÅŸ vaziyetteki Vlad, kendisine zalimane bir de meÅŸgale bulmuÅŸtur: "Kazığa oturtma iÅŸkencesi... Sarayının çevresini binlerce sivri kazıkla donatan Voyvoda, suçlu olarak gördüÄŸü kiÅŸileri canlı canlı bu kazıklara oturtmakta ve kurbanlarının bazen günler süren can çekiÅŸmelerini büyük bir keyifle izlemektedir. Bu arada, halkı arasında, onun ÅŸeytanî bir güç kazanmak amacıyla düÅŸmanlarının kanını içtiÄŸine dair söylentiler de yayılmıştır.

Eflak ve BoÄŸdan'da bunlar olup biterken, Voyvoda'nın sapkın davranışları Ä°stanbul'a, Fatih'in kulağına dek ulaşır. Bölgede yaÅŸanan kargaÅŸanın merkezinde çocukluk arkadaşı Vlad'ın olduÄŸunu öÄŸrenen Sultan, duyduÄŸu bu korkunç haberlere ilk anda inanmak istemez. Ancak, hem vergileri toplamak hem de olup bitenleri araÅŸtırmak üzere gönderdiÄŸi diplomatik temsilcilerinin başına gelen korkunç bir olay, cihan hükümdarını radikal bir karar almaya sevkedecektir.

Ruhsal dengesini tümüyle yitirmiÅŸ durumdaki Vlad, Ä°stanbul'dan gelen elçiler sarayına ulaÅŸtığında hayatının hatası sayılabilecek bir adım atar. Konuklarını tutuklatır, onlara bizzat kendi elleriyle iÅŸkence yapar ve sonunda da -ellerinde Fatih'in mührünün bulunduÄŸu ültimatom mektupları taşıyan- bu kiÅŸilerin hepsini kazığa oturtur.

Fatih, elçilerinin akıbetini duyduÄŸunda uzun uzun ne yapacağını düÅŸünür. BaÅŸka hiç kimseye göstermeyeceÄŸi bir tahammülle Vlad'a son bir mektup daha gönderir. Cihan fatihi, çocukluk arkadaşına aklını başına toplamasını ve bu tür vahÅŸet gösterilerinden vazgeçerek Saray'a baÄŸlılığını yinelemesini emretmektedir. Vlad'ın bu son uyarıya verdiÄŸi karşılık ise onu geri dönülmez bir yola sokacaktır. Voyvoda artık Ä°stanbul'un otoritesini tanımadığını bildirerek bağımsızlığını ilan eder. KardeÅŸlik yemini artık sona ermiÅŸtir.

"Geliyorum deyyus Vlad!"

1462 yılı ilkbaharında emrindeki büyük bir ordu ile Balkan seferine çıkan Fatih için artık tek bir hedef vardır. Ä°bret-i alem için Vlad'ı yok etmek. Ä°syana destek olan bütün yerel yöneticileri etkisiz hale getirerek Eflak ve BoÄŸdan'ın içlerine doÄŸru ilerleyen kızgın komutan, en büyük hedefi durumundaki Vlad'ı ise Poeinari Kalesi'nde kıstırır. 900 metre yükseklikteki sarp bir dağın zirvesine kurulmuÅŸ bulunan Poeinari Kalesi, eriÅŸilmezliÄŸiyle tam bir kartal yuvası görünümündedir. Bu haliyle de aÅŸağıdan bir saldırıyla düÅŸürülmesi bir hayli güçtür. Ancak, hiddetinden yanına yanaşılamayan Fatih'i hiç bir zorluk durduramaz. Birlikleriyle kalenin çevresini kuÅŸatan Sultan, Vlad'a son mesajını gönderir: "Artık iÅŸin bitti! Geliyorum deyyus Vlad!"

Her iki komutan da birbirlerinin huyunu suyunu çok iyi bilmektedirler. Vlad bu avantajını kullanarak, kıstırıldığı yüksek kalede aylarca direnmeyi baÅŸarır. Buna karşılık, lojistik desteÄŸi tam olan Osmanlı ordusu da hiç acele etmemekte ve kalenin dibinde sinir bozucu bir sabır içinde kamp yapmayı sürdürmektedir. Öyle ki sırf kaledekilerin direniÅŸ gücünü yıkabilmek için zaman zaman askerî bandonun kılıçların ÅŸakırdadığı gösteriler düzenleyip gürültülü savaÅŸ marÅŸları çaldığı bile olur. Fatih, kendisine karşı sergilenen bu büyük ihaneti muhatabını aÅŸağılayarak cezalandırmaktadır. Ä°natçı bir adam olan Vlad Fatih'in taktiklerine direnir direnmesine, ancak kalede kendisiyle birlikte mahsur kalan sevgili eÅŸi Elizabetha ise onun kadar güçlü deÄŸildir. Genç kadın bu sinir savaşına daha fazla dayanamaz ve kuÅŸatmanın ilerleyen haftalarında kendisini kalenin burçlarından aÅŸağı bırakarak intihar eder.

Wallachia, Ä°stanbul Fatihi'nin bağımsızlık peÅŸindeki prense verdiÄŸi bu ağır dersi anlatan öykülerle kaynamaya baÅŸlamıştır. Vlad'ı kendi egemenlik bölgesinde siyasî olarak bitiren Fatih, isyancı bir Voyvoda için Ä°stanbul'u bu kadar uzun süre sahipsiz bırakmanın riskli olacağına karar verir ve hasmının yakalanmasını beklemeksizin birliklerinden bir kısmını yanına alarak merkeze geri döner. Giderken Eflak'a yeni ve sadık bir Voyvoda atamayı da ihmal etmeyecektir. EÅŸinin intiharıyla psikolojik olarak çökmüÅŸ olan Vlad, kurtulmak için son bir hamle daha yapar. Fatih'in yokluÄŸunda bir ölçüde gevÅŸemiÅŸ olan kuÅŸatmayı yarmayı baÅŸaran devrik Voyvoda, kendisine yardım eden bazı Rumen köylülerinin de yardımlarıyla bir gece komÅŸu Macaristan'a kaçar. Romen tarihçiler, Vlad'ın kaçışını haber alan Fatih'in buna çok da fazla öfkelenmediÄŸini söylüyorlar. Bugün için büyük Sultan'ın o anda neler düÅŸündüÄŸünü elbette ki net olarak bilemiyoruz, ancak olayların gidiÅŸatı onun çocukluk arkadaşına ülkeyi terketmesi için yine de son bir ÅŸans tanıdığı kanısını uyandırıyor bizlerde. Malûm, "kan kardeÅŸliÄŸi" yeminini öyle bir çırpıda silip atmak kolay deÄŸil...

Son çırpınışlar ve ölüm

Macaristan'ın Vishegrad ve Pest kentlerinde tam 14 yıl sürgünde kalan Vlad, ülkesinde yönetimi ele geçirebilmek için yıllar sonra son bir deneme daha yapar. 1476'da Macar Kralı Matei Corvin ve Moldova Prensi Büyük Stefan'ın yardımlarıyla yeniden Wallachia prensliÄŸini eline geçiren eski Voyvoda, Ä°stanbul'dan gelen özel bir emirle bu kez ölümüne köÅŸeye kıstırılacaktır. Osmanlı istihbaratı onu hiç unutmamış, Fatih'in özel talimatı üzerine, tehlikeli bir isyancı olarak faaliyetleri yıllarca dikkatle izlenmiÅŸtir. Bu kez emir titizlikle yerine getirilir ve bölgeyi yöneten yeni Voyvoda Radu, selefi Vlad'ı yanında bulunan az sayıda destekçisiyle birlikte Transilvanya ormanlarında kıstırıp öldürür. Bu arada prensin başı da yine sarayın isteÄŸi üzerine Ä°stanbul'a gönderilecek ve binlerce Türk'ün katili olarak kentin sokaklarında dolaÅŸtırılacaktır. Hem de tıpkı onun düÅŸmanlarına yaptığı gibi, bir kazığa saplanmış vaziyette! Prensin baÅŸsız gövdesi ise BükreÅŸ kenti yakınlarındaki bir gölün üzerinde kurulu bulunan Snagov Manastırı'na gömülür.

Saray açısından bu eski hesap artık tümüyle kapanmıştır.

Peki ya, prensin ülkemize getirilen başına ne oldu? Bunu hiç kimse bilmiyor. Ä°stanbul'da günlerce halka teÅŸhir edilen kesik baÅŸ, sonunda kentte bir yerlere gömülür. Ama nereye?

Siz Ä°stanbullular, bundan böyle hafriyat yaparken çok dikkatli olun. Bir gün bahçenizden ya da inÅŸaat alanınızdan tüm zamanların en korkutucu adamının kafatası çıkabilir. Hele bir de Stoker'in ünlü öyküsünü dikkate alırsak, ertesi sabah boynunuzda iki küçük diÅŸ iziyle uyanmanız iÅŸten bile olmaz, ona göre!

Kazıklı Voyvoda'yı Kont Dracula'ya dönüÅŸtüren adam: Bram Stoker

Gerçek bir insan olan "Kazıklı Voyvoda" ile roman ve sinema kahramanı "Kont Dracula" arasındaki baÄŸlantı, edebiyatla ilgisi sınırlı bir çok kiÅŸi için hala son derece muÄŸlak bir konu. Dilerseniz bu alandaki bulanıklığı biraz aydınlatalım...

Geceleri mezarlarından çıkarak insanların kanını emdiÄŸine inanılan vampirler, ilk olarak Slav ve Macar kökenli halk masallarında ortaya çıktılar. Zamanla dilden dile yaygınlaşıp Asya ve Afrika'nın uzak kültürlerinde de boy göstermeye baÅŸlayan bu efsaneyi popüler kültüre kazandıran kiÅŸi ise hayal gücü oldukça geniÅŸ bir Ä°rlandalı yazardı. 1890'larda Dublin Åžatosu'nda devlet memuru olarak çalışan Bram Stoker (1847-1912) boÅŸ zamanlarını Avrupa tarihi üzerine kitaplar okumakla geçiriyordu. Türklerle Romenlerin giriÅŸtiÄŸi mücadeleleri incelerken Kazıklı Voyvoda'nın ilginç öyküsünü de öÄŸrenen Stoker, özellikle Prens'in kazık iÅŸkenceleri ve kan içme merakından bir hayli etkilenmiÅŸti. Voyvoda'nın bu alışılmadık tarzı, ona bir süre sonra kendi muhayyilesinde ürettiÄŸi özgün bir kahraman için de ilham kaynağı oldu. Görev yaptığı kasvetli ÅŸatoda ölümsüz vampir "Kont Dracula" romanını yazmaya baÅŸlayan Stoker, öyküsüne mekan olarak ise o güne kadar hiç gidip görmediÄŸi Romanya'nın Transilvanya bölgesini seçecekti.

Ä°lk kez 1897 yılında Ä°ngiltere'de yayımlanan "Dracula" romanı, piyasaya çıkar çıkmaz edebiyat dünyasını birbirine kattı. Gerçek bir tarihsel kiÅŸiliÄŸin bozunuma uÄŸratılmasıyla ortaya çıkan bu yeni kahraman, zamanla bütün dünyada en çok tanınan korku edebiyatı figürü haline geldi. 1920'lerden itibaren defalarca sinemaya da uyarlanan "Dracula"yı aralarında Bela Lugosi, Klaus Kinski, Christopher Lee ve Gary Oldman'ın da yer aldığı bir çok ünlü aktör baÅŸarıyla canlandırdı. Bunlar arasında özellikle Ä°ngiliz oyuncu Christopher Lee, gerek sert fiziÄŸi gerekse güçlü oyunculuÄŸuyla Kont'un karanlık dünyasıyla adeta özdeÅŸleÅŸecekti.

Günümüzde hemen bütün dünya dillerine çevrilmiÅŸ bulunan "Dracula", geçmiÅŸteki onca uyarlamasına karşın sinemacılar tarafından da hala verimli bir kaynak olarak görülüyor. En son 1992'de yönetmen Francis Ford Coppola eliyle bir kez daha beyazperdeye aktarılan roman, her yönetmenin elinde farklı bir biçim alan esnek yapısıyla sinemacılara günümüzün ultra teknoloji çağında bile son derece ürkütücü gotik filmler yapma fırsatı veriyor.

ÇaÄŸdaÅŸ Romen gençleri ülkelerinin Stoker'ın romanı ve ondan uyarlanan filmler sayesinde uluslararası bir üne kavuÅŸmasından memnunluk duyarken, geleneÄŸe baÄŸlı yaÅŸlı Romenler ise bu durumdan pek hoÅŸnut deÄŸiller. Çünkü, onlara göre Vlad, yönetimi sırasında sergilediÄŸi bazı acımasız uygulamalara karşın, sonuçta ne yaptıysa ülkesinin bağımsızlığı için yapmış ve bu uÄŸurda kanının son damlasına kadar çarpışmış bir yurtseverdi. Nitekim, bu yaklaşıma Snagov gölünün üzerindeki manastırda Vlad'ın mezarını görüntülerken en çarpıcı biçimiyle tanık olduk. Manastırın tam ortasındaki mezarda çekim yapmamıza uzun süre direnen Ortodoks papaz, tatlı dilimiz ve güler yüzümüzle kendisini ikna edene dek, "Åžu adamın ruhunu artık rahat bırakın!" diye bağırıp durmuÅŸtu ekibimize: "Siz gazeteciler, onu kan içen vampir olarak göstermekten vazgeçin! Vlad, halkı için ölen talihsiz bir kahramandı!"

Tarih, insanoÄŸlunun ürettiÄŸi en sübjektif bilim dalıdır. O papaz belki kendi açısından haklıydı, ama bizim açımızdan hiç deÄŸil!

ali murat güven


Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 29-05-2015 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Anket
Kullanıcı Girişi
Kimler Çevrimiçi
Şuan 106 misafir çevrimiçi
Ziyaretçi Sayısı
111294211 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net