1.
Ramazan. Oruç Ayı. Ne demek bu? Ramazanın anlam ve öneminin bir aylık süreyle her gün sadece aç kalma farklılığından ibaret olmadığı az çok bilinir olmuÅŸtur. Yine de oruçla gözetilen amacın sebebi hikmetine ve müminlerin elde edeceÄŸi hasılanın mahiyetine dair yeterli kritiÄŸin yapıldığını söylemek de pek kolay gözükmemektedir. Bu ibadet kiÅŸiliÄŸimize, kimliÄŸimize, sosyal yapımıza hatta siyasal duruÅŸumuza etkileri yönüyle ayrıntılı olarak incelenmelidir. Mesela; oruçlu insan psikolojisi nasıldır? Yeme içme baÅŸta olmak üzere birçok imkân rahatlıkla varken, her ÅŸey el altında ve göz önündeyken onlara hiç yönelmemek, niyetlenmemek, görünürde hiçbir dış zorlama olmaksızın belli bir sınırda kendini tutmak ve bunu hayatın her alanında ısrarla baÅŸarmak hangi ruh seviyesini nasıl bir kiÅŸilik durumunu ifade eder? Ä°nanca yaslanarak dayanmak, tüm beÅŸeri zayıflıklara karşılık ruhu zinde tutarak direnmek, vaz geçmek, terk etmek, kendini aÅŸarak Allah’a yönelmek nasıl bir duygudur? Oruç terbiyesinden geçmiÅŸ nefisler topluluÄŸunun davranış biçimleri nelerdir; nasıl dayanırlar, ne kadar direnirler? Ä°ÅŸte bütün bu ve benzeri sorular ciddi manada araÅŸtırılmalıdır. AraÅŸtırılmalıdır ki unuttuÄŸumuz, yitirdiÄŸimiz benliÄŸimizi oruç oruç, namaz namaz yeniden kazanalım. AraÅŸtıralım ki seher öncesi sahur uyanışıyla baÅŸlayan doÄŸruluÅŸumuz tam bir diriliÅŸe ve tüm ramazan boyunca yaÅŸananlar daha geniÅŸ zamanları mayalayan direniÅŸe dönüÅŸsün. Aklımız, ruhumuz, tüm varlığımız yeni bir üfleyiÅŸle, yeni bir ürperiÅŸle irkilsin. Bu uyanışa sadece bizim deÄŸil bütün yeryüzünün, bütün insanlığın ihtiyacı var. Çünkü insanlık derin bir medeniyet bunalımı yaÅŸamaktadır bugün. Yıkılmış, çökertilmiÅŸ, talan edilmiÅŸ en masum en doÄŸal insani deÄŸerlerin enkazı altında vicdanen muzdariptir. Ä°lahi damardan beslenmeksizin, ilahi bir nurla aydınlanmaksızın, Allah ile olan baÄŸlarını yeniden kurmaksızın esenliÄŸe çıkış pek mümkün gözükmemektedir.
Hayati önemde bir yenilenme bilinci, piyasaları dolduran markaların, modaların, imajların deÄŸiÅŸtirilmesi basitliÄŸine indirgenecek seviyesizlikte deÄŸil doÄŸrudan doÄŸruya bir özü yenileyiÅŸ ve özden yenileniÅŸ hamlesiyle olmalıdır.(1) Oruç nefeslerden ve nefislerden baÅŸlayıp gittikçe geniÅŸleyen etki alanına sahip olması itibariyle tam ve gerçek anlamda deÄŸiÅŸim demektir. Oruç bu anlamda kalplerin inkılaba hazırlanmasıdır: Ruhta inkılap!..KendiliÄŸinden örgütlenmiÅŸ ve öÄŸretlenmiÅŸ kalpler, toplumu ve yaÅŸamı derinden sararak ancak bu kadar sarsar, çekim merkezinde aÅŸk ve tevhid olan bir medeniyeti ancak bu denli özgün ve içten solur, soluklandırır. Oruç her yıl bana böylesine ürpertici serin akışlarla gelir ve beni serin ürpertici akışına katarak gider/götürür. Özellikle selatin camilerin parçasız iç mekânlarında hiç olmazsa dalga dalga saflarda saflıkları aÅŸikâr mümin gönüllerle teravih coÅŸkusunu paylaÅŸmak ne güzeldir. Bu nasıl duygudur, bu nasıl kokudur böyle? Kendimi dışarıda bırakıp gelmiÅŸ gibiyimdir. Saf insan ve mümin yanımdan baÅŸka neyim varsa hepsi dışarıda kalmıştır. Åžimdi dışarıda ÅŸu dönüp bakmaya bile gerek olmayan kapının gerisinde bırakılan nedir? Çok bilmiÅŸ edalar, akılcı fiyakalar, mevkiler, statüler, caka satmalar, kaprisler, kompleksler, tatminsizlikler, memnuniyetsizlikler, ÅŸaşırtmalar, aldanmalar, aÅŸklar, aşırılıklar, ÅŸehvet, para, hırs, öfke, bilgiler, hesaplar, hedefler kısaca -koskocaman bir düny.., -hayır hayır az kalsın yanlış söyleyecektim- küçücük bir dünya. Gerçekle yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸ, gerçeÄŸin tahtını iÅŸgal etmiÅŸ bir düÅŸ bir yalan. Buraya; bu ortama, bu noktaya, bu iklime dünyanızı ve o dünya benliÄŸinizi bırakıp gelirsiniz. Tüm benliÄŸinizi tüm ruhunuzu oruç ve teravih rayihası sarar burcu burcu. Ne gereksiz ağırlıklar edindiÄŸinizi hissedersiniz. Sonra her Allah deyiÅŸte hafiflediÄŸinizi, Allah’a her yöneliÅŸte yüceliÅŸi; sizi kuÅŸatan, kelepçeleyen şımarık varlığınızın blok blok çöküÅŸünü. Toz duman içindesinizdir. Allak bullaksınızdır ama bu depremden bu devinimden mütevellit ruh kayması, ruh titremesi ve ruh kamaÅŸması hoÅŸunuza gider. Nedamet ve hüzünle çökmüÅŸünüzdür ve öteki varlığınızın yıkılışını haz duyarak izliyorsunuz gibidir. Nurdan yansımalarla içinizi havalandıran meltem ahiret çaÄŸrışımlarıyla ruhunuzu da harelendirir. Hani içi içine sığmaz derler ya iÅŸte öyle bir duygu saÄŸanağına tutulur benliÄŸiniz. Bu kayma olmadan kavuÅŸma kavileÅŸmiyor. Oruç bizi blok blok çökerterek kurar ve yeniden inÅŸa eder. Dayan ey kalbim dayan; atışlarının duyarsızlaÅŸmasıyla çevreni baÄŸlayan kabukların dökülüyor. Ve dayan ey ruhum; Rabbinle aranda alışkanlıkların yolunu ÅŸaşırttığı yaÅŸamın zayıflattığı rabıta kuvvetleniyor.
2.
Oruç ile köklü deÄŸiÅŸiklikler eklenir/eklenmelidir hayata. DeÄŸiÅŸen durumlara göre bu deÄŸiÅŸiklikler içerik ve biçimle ilgili olabilir. Herkes kendi samimiyeti ölçüsünde ondan yarar elde eder. Oruçla dolu, oruçla donanımlı yaÅŸam ancak yaÅŸam dolu oruçlarla mümkün olabilir. Bayram, gün ışığı gibi pırıl pırıl bir ruha, pusatlanmış bir benliÄŸe sahip olmanın ödülü olarak hak kazanılan kulluk ve iman coÅŸkusudur. Ne ki çoÄŸumuz mümin olmanın hakikatine gereÄŸi üzere vakıf olamadığımızdan bu ibadeti de ruhuna uygun anlayamıyor, yaÅŸama geçiremiyoruz. Kulluk sınırı içinde duyulan özgürlük veya özgürlüÄŸü duyarak bilincine varılan kulluk gerçekleÅŸtirildiÄŸi taktirde orucun bizdeki karşılığı varlığın ve hakikatin anlamına ilgisiz ÅŸekillenmeyecektir. Bunu kendimden, benim oruçlarımdan biliyorum. Her yeni ramazan çocuk yıllarımın eÅŸsiz ve unutulmaz güzel oruçlarından farklı, bendeki deÄŸiÅŸme ve geliÅŸmelere uygun olarak ruhsal, düÅŸünsel yaÅŸantıma yeni, aÅŸkın, coÅŸkun boyutlar kattı, katıyor. Her bir oruçta iç evrenimde yeni ufuklar, yeni menziller beliriyor. Her oruçta ağırlıklarımı, fazlalıklarımı atıyor, hafifliyorum. MeÄŸer ne çok baÄŸlar, baÄŸlantılar kurmuÅŸum; ne gereksiz yükler yükümlülükler edinmiÅŸim. Sonra ne oluyor? Önüm açılıyor, yollar açılıyor, daha rahat yürüdüÄŸümü ciddi mesafeler aldığımı, ilerlediÄŸimi hissediyorum. Oruç tutuyoruz. Tutuyor ve ondan aÅŸk, ilham, erdem, iyilik, aÅŸkınlık alıyoruz. Feyiz alıyoruz. Oruçtan ışık, istikamet, güç, enerji alıyoruz. Bir baÅŸka açıdan da sanki biz deÄŸil de oruç bizi tutuyor. Tutuyor elimizden ve ayaklarımız sürçüp de düÅŸtüÄŸümüz yerden kaldırıyor. Tam kalbimizden tutarak bizi içine düÅŸtüÄŸümüz çukurdan, karanlıktan, boÅŸluktan, körlükten, duyarsızlıktan ayaÄŸa kaldırıyor. Bizi bizden alıp götürüyor; ne güzel bir gidiÅŸ bu. Ve bizi alıp bize getiriyor yeniden; ne güzel bir geliÅŸ, ne güzel bir getiriÅŸtir böyle.
Orucu varoluÅŸsal anlamda özü Allah’a döndürmek uÄŸrunda hiçbir engele yenik düÅŸmemek, hiçbir zorluk karşısında yılmamak olarak anlayanlar ne kadardır? ÇoÄŸu kiÅŸiler için oruç zayıflama programlarını uygulamak için tam bir diyet fırsatı sunmaktadır. Oruç onlarda aç kalmanın ötesinde pek bir anlam ifade etmez. Hatta diyete vesile olması itibariyle sabırsızlıkla beklendiÄŸi bile söylenebilir. Gün boyu konuÅŸmalar bu dolayımda yapılır. Televizyonlar, gazeteler yayın tarzlarını deÄŸiÅŸtirir. Åžimdi dindarlık zamanıdır ve kapitalizmin ilgili sektörü korkulara, ümitlere, yaÅŸama biçimlerine hitap edecek uygun malzemeleri pazara sürmekte geç kalmaz. DoÄŸrusu kimileri için çok da avutucu olur hani. Bu arada ciddi manada ilgili ilgisiz hemen herkes yeme içme hususunda tam bir uzman olup çıkar. Sahur ne zaman ve nasıl yapılmalıdır, nelerden ne kadar yenmelidir? Hangi gıdaların besin deÄŸeri ne kadardır? Mideyi rahatsız etmeyecek, kalori deÄŸeri yüksek yiyecekler hangileridir? Ä°ftara nasıl hazırlanmalı, iftar sofrası nasıl kurulmalıdır? Önce ve sırasıyla neler yenmelidir. Yemek sonrası eksersiz gerekir mi? Konunun uzmanları neler tavsiye etmektedir? Teravih namazı spor yerini tutar mı türü lakırdılarının arasına ‘eski ramazanlar’ muhabbetleri de sokuÅŸturuldu muydu kutlama programı tamamlanmış demektir. Böylece mübarek ramazanı da gastroloji ayına yani yeme içme ayına indirgeyerek kendi manasızlığımıza katıp eskitiriz.
Kimileri de ona geleneksel tazim ve hürmetin dışına çıkmayan manevi bir hava yükleyerek yıl boyu umarsızca ihmal edilen ruhlarını rahatlatma çabasına girer. Bu kutsal ay ve kutsal gecelerde maÄŸfiret dileyip gözyaÅŸlarına gark olduk muydu kurtulmuÅŸlar safına atıvermiÅŸ sayarız kendimizi. Bütün bir yıl imandan ve ahlaki endiÅŸelerden yana özensiz yaÅŸamanın belki de en önemli sebeplerinden biri nasıl olsa imdadımıza yetiÅŸecek olan arınma günleri ve gecelerinin bolluÄŸu olmasın? Ciddi manada mümin ve muhlis kiÅŸiliÄŸin oluÅŸumunu engelleyici veya yavaÅŸlatıcı gizli-açık etkenler arasında bu yanılsamamızdan da söz etmelidir. Ruhumuzun fiyakasından geçilmediÄŸi bu maneviyat günlerinde gözyaÅŸlarının sel olması yıl boyu ya da bir ömür gizli açık yapılan yanlışlar sebebiyle deÄŸilse ne içindir? En kolayımıza gelen de Allah’ı aldatmak galiba. Ä°nsanlar kendi tanrılarını eskitmekten bıkmazlar. Ve herkes kendi tasavvuruna uygun bir din ve kendi anlayışını zora sokmayacak bir ilah icat etmekte ustadır? Ne demektir bu? Hayır kendimizi aldatmayalım. Bu aldanışlardan devÅŸirdiÄŸimiz boÅŸ hazlar üzerine yalancı kiÅŸilikler inÅŸa edilmektedir. MengüÅŸoÄŸlu ‘Ben Asyalı Bir Ozan’ında ‘Batılılar/ anlıyorum yaÅŸayışlarında materyalist hülyalarında mistiktir/ Bizimkilerse onlara tersinden benzemeye çalışmışlar anlaşılan’ diyordu. Yani yaÅŸayışlarında mistik hülyalarında materyalist. Åžimdi daha düz örtüÅŸtürmeler yapılabilir sanırım: Bizimkiler de batılılar gibi yaÅŸayışlarında materyalist hülyalarında mistik oluverdiler. En azından içimizden hafife alınamayacak bir güruh, dini tasavvur alanında da muasır medeniyet seviyesine ulaÅŸmayı baÅŸardı. Çoklarının biraz da zayıflama rejimlerine katkı saÄŸladığı için gönül rahatlığıyla tutup; beÅŸ yıldızlı, ışıltılı iftar sofralarında, boÅŸ bıraktıkları iç dünyalarını kısmen doldurmak için, tepeden tırnaÄŸa riya kokan manevi edalarla en azından kendi aralarında rahatlayış yaÅŸadıkları yalan mı? ÇoÄŸumuz orucu bu laik yaklaşımın ötesinde deÄŸerlendirmiyor ya da deÄŸerlendiremiyorsak bu gerçek anlamda sahici mümin kiÅŸilikler edinemeyiÅŸimizdendir diye düÅŸünüyorum. Bu ifadelerden geleneksel ramazanlara karşı olduÄŸum çıkarılmasın. Ama öz eleÅŸtirilerim önüne geleneÄŸin Çin Seddi’ni çıkarmanın kolaycılığına ve basitliÄŸine de kaçılmasın.
3.
Oruç tutmak oruca tutunmaktır.
Oruç yüksek seviyede bir bilinç donanması, bir bilinç kuÅŸanmasıdır.
Ait olduÄŸumuz toplumun varlık adına ve yaÅŸam adına güzelliÄŸini canlı kılan inanç ve ibadetlerimizdir büyük ölçüde. Bunlar yüzyıllardır bizi onurluca yaÅŸama katan uygarlığımızın deÄŸerler bütünü oluÅŸturmasında önemli dinamiklerdir. Oruç medeniyetimize o kendine has ruhu, iklimi kazandıran esintilerdendir. Oruç yaklaşıp da istiva edince bütün hayatı, bu iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi her yerde hissedilir. Ä°ster yaz, ister güz, ister kış olsun. Tüm Ä°slam coÄŸrafyasında zamanlar oruca ve orucun manevi hazzına, havasına ayarlanır. Bu iklimin ruhları, akılları, yaÅŸamı, bakışı, duruÅŸu, sözleri doÄŸrudan deÄŸiÅŸtirici etkisi vardır. Oruç mevsiminde gecenin gündüzün rengi deÄŸiÅŸir. Çiçeklerin ÅŸarkısı, kokusu deÄŸiÅŸir, yaÅŸamın akışı ve ritmi deÄŸiÅŸir, sözlerin anlamı deÄŸiÅŸir. Oruç bir müjde ayıdır, bir kurtuluÅŸ iklimidir. Ruh parıltısıyla bütün karanlıkların çökertildiÄŸi bir mevsimdir. Oruç, azimle, irade ile gerçek bir direniÅŸle hayrın ve tüm iyiliklerin, kulluÄŸun dünyasını inÅŸa etmektir. Bu yönüyle oruç bütün toplumu tüm katmanlarıyla kuÅŸatan sosyal iÅŸleyiÅŸin her ayrıntısına sirayet eden bir ibadettir. Bir farkla ki bu yaÅŸamın tüm noktalarına belirgin çizgileriyle etki eden yönelim tek tek insanların, müminlerin içinden baÅŸlayan var oluÅŸsal bir bilinç istikametinde ve gerçek varlığa yöneliÅŸ iradesiyle olması bakımından önemlidir. Yani oruç sadece sosyal ve bireysel yararları ile deÄŸerlendirilirse onun sebebi hikmeti yeterli ölçüde kavranmamış demektir. Bilinçli deÄŸiÅŸim iradesinin, bir bilinçli ve kararlı vazgeçmenin hatta denebilir ki bilinçli ve kararlı kendinden geçmenin olduÄŸu doÄŸrudur. Fakat bütün bu deÄŸiÅŸimlerin merkezinde gerçek anlamda tek tek müminlerin kalbi deÄŸiÅŸimleri söz konusudur. AÅŸk ve imanla dolan, donanan yürekler birbirlerine yanaşır, kalpler birbirine tutunur; erdem, iyilik, yardımlaÅŸma çoÄŸalır, sevaplar tüm sokakları günahlara geçit vermemecesine tutar. Anlayışlı, sevgi dolu, öfkesiz, kaprissiz, hasetsiz, her an Allah’ın gözetiminde olduÄŸunu bilen nefis mutlak varlığa yönelerek mütmain olmayı yaÅŸama biçimine dönüÅŸtürür. Ramazan ayında oruç tutan -tutmayan herkesin fark ettiÄŸi bütün sokakların, ÅŸehirlerin, ev içlerini etkileyen iklimin farklılığı iÅŸte buradan gelmektedir. Oruç geldiÄŸinde ÅŸeytanlar zincirlenir diyor Resulullah (s.). Evet ama bilmelisin ki, onu Sen zincire vuracak, sen zincirleyeceksin. Herkes birbirinin orucunu çoÄŸaltır, orucuna yardım ederse ÅŸeytanın hareket alanı daralacaktır.
Müslüman olmak gerçek varlığın ve gerçek yaÅŸamın önce farkında olmak daha sonra bilincine ulaÅŸmak demektir. Dünya her zaman için bizim maddi mecburiyetlerimiz çerçevesinde baÅŸka bir var oluÅŸsal amaç ve bilgi edinmemizi zorlamıştır. Gördüklerimize ve maddi hayatın zorunlu ihtiyaçlarına göre ÅŸekillenen mevcut bilinç aynı zamanda insanın anlam arayışını sekteye uÄŸratan zaafını da oluÅŸturur. Mümin olmak bu zaafları aÅŸarak hakikatin gerçek bilgisine ve bilincine sahip olmayı gerektirir. Siz o gerçekliÄŸin özüne vakıf olur ve hakikati kalbinize yerleÅŸtirirseniz nesnel yaÅŸamın baÄŸlayıcılığı fazla önem arz etmez. Çünkü hakikat gördüklerinizden ziyade görmedikleriniz oluvermiÅŸtir. Bütünüyle materyalist ve Tanrıtanımaz kafalar için bu tutum saçmalık ölçüsünde bir durumdur. Çünkü gördüklerini reddediyor gerekirse onları dışlıyor, onları terk ediyor ve anlaşılmaz bir tavırla görmediklerinize inanıyorsunuz. O nedenle böyle bir mantalite ile biri size saçmalıklara inanıyorsunuz derse hemen kızıp köpürmeyin. Çünkü orada saçmalıkla kastedilen pozitivizmle biçimlendirilmiÅŸ aklın, anlayamadığı deneysel yöntemlerle kanıtlanması mümkün olmayan ÅŸeylerdir. DoÄŸrusu iman dediÄŸimiz hadise de tamı tamına böyle bir noktada baÅŸlar. Ä°ster inanarak ister inanmayarak olsun yaÅŸamdan zevk almak mümkündür. Sorumluluk ve varlığa karşı sorumsuzluk noktalarında yoÄŸunlaÅŸan hayatlar insana aynı hazzı mı verir doÄŸrusu bilemiyorum. Karmaşık yapıları itibariyle varlık insan ve yaÅŸam arasındaki iliÅŸkiler önceden kestiremeyeceÄŸimiz yönde ve tarzlarda sapma eÄŸilimi gösterebilirler. Dünya hayatı belki de bu yöndeki sapmaların toplamından ibarettir. Sadece inancımızın ve aklımızın bahÅŸettiÄŸi uyanıklık ölçüsünde bu sapmalara karşı direniyoruz. Bu manada ve bu perspektiften bakıldığında inanan insanlar da varlık ve yaÅŸama, kendi benliklerine dair sorunları bütünüyle çözmüÅŸ deÄŸillerdir. Sonuçta onlar da insandır. Dünya hayatının görünürde cezp edici nimetleri onları da sarmakta ihtiyaçlarını biçimlendirmektedir. YaÅŸamın zaruretleri ve maddi mecburiyetler giderek bizde geniÅŸ bir iliÅŸkiler mekanizması ve yaÅŸam tarzı oluÅŸturmaktadır. Kendinizi bu yaÅŸam tarzında ve bu mekanizmadan ne kadar uzak tutabilirsiniz? Sonuçta sürdürmek zorunda olduÄŸunuz bir hayatı ele güne rezil olmadan baÅŸarmak için hiç olmazsa bir uzlaÅŸma arayışına girersiniz. Her uzlaÅŸma kısmen de olsa topluma kendinizden bir ÅŸey vermenizi gerektirir. Ama diÄŸer yandan tümüyle içinize sinmese de siz de ondan kimi ÅŸeyler alırsınız. Bunlar en geniÅŸ alanda dinsel, kültürel, yaÅŸamsal deÄŸerler; motifler, alışkanlıklar, tavırlar olabilir. BaÅŸka bir söyleyiÅŸle uzlaÅŸmalar tavizler üzerine kurulur.
Uyum saÄŸlamak adına kendi kimliÄŸinizin ve kiÅŸiliÄŸinizin zaman içinde buz gibi eridiÄŸini hissedemezsiniz bile. Diyalektik bir çevrinti toplumları iÅŸte bu sapma noktalarından tutup yakalar, allak bullak eder. Bir ümmet gitmiÅŸ baÅŸka bir ümmet, bir yaÅŸam gitmiÅŸ baÅŸka bir yaÅŸam gelmiÅŸtir, fark edilmeden. Bilinç erir, akıl tutulur, istikamet bozulur da bilemezsiniz. Kendi göçüÄŸünüzü, kendi yitiÅŸinizi bilemezsiniz. Bu böyledir. DoÄŸrusunu isterseniz maddecilik bizim en kritik sapma noktamızdır. Sistematik bir ÅŸekilde disipline ederek isterseniz buna materyalizm ya da sekülerlik deyiniz. Bir yönüyle hepimiz biraz materyalist miyizdir bilmem? O nedenle kurtarabildiÄŸimiz ölçekte olsun tevhidi bilinci daima diri tutmalıdır. DoÄŸalmış gibi gözüken modern süreç içinde bastığımız zemin kaygandır, kaypaktır. Bu satıhta muhkem bir kimlik ve kiÅŸilik inÅŸa etmek elbette imkânsız deÄŸil ama oldukça da zordur. SaÄŸlam basmak, saÄŸlam tutunmak gerekmektedir. Oruca tutunmak kendimiz olma, kendimizi bulma eylemidir. Ruhumuzu, bedenimizi, düzenimizi sarsarak da olsa. O sarsmayla varlığımıza yük olan fazlalıklarımızı dökerek gider. Bizler de naylondan, sentetik benliklerimizi yıkar gideriz. Oruç oruç, namaz namaz mevzilenir gideriz. Espri biraz da buradadır; o sarsılmayı yaÅŸamak. Alışkanlıkları bırakmak yarı yarıya bir hayatı bırakmak gibi olmuÅŸtur. Siz kendiliÄŸinden davranışlarla kodlandığınız, koÅŸullandığınız bir yaÅŸamı sırf inancınız uÄŸruna terk ediyorsunuz. Oruç özünde iman olan bir bilinci veya özünde bilinç olan imanı yaÅŸamın merkezine yerleÅŸtirme ibadetidir. Bu zorluÄŸa karşı dayanma ve direnme gücümüz adeta sınanır. Hayat, bilinçten yoksun yani alışkanlıklarla sürdürülen ibadetlerden ibaretse bile fazla makbul sayılmamıştır. Peygamberimiz’in (s) ‘Senenin tümünde oruç tutanın orucu yoktur’ hadisini ben öncelikle bu baÄŸlamda anlıyorum. (2)
Bana göre orucun önem ve ehemmiyeti bizi alışkanlıklarımızdan daha doÄŸrusu maddi tonlaması ağır basan ve alışkanlıklar toplamından baÅŸkasına dönüÅŸmemiÅŸ olan yaÅŸama biçiminden vazgeçirmesindedir. Biz oruç tutmakla inanca dönük olmayan bir yaÅŸamdan hiç tereddüt etmeksizin vazgeçeceÄŸimizi deklere ediyor, uyguluyoruz. Bizim için, materyalist eÄŸilim içeren yaÅŸamlar ve o yaÅŸamlarla bilinçli uzlaÅŸma modelleri karşısında inancı esas alan yaÅŸama biçimi, sadece alternatif bir seçenek deÄŸil, vazgeçemeyeceÄŸimiz varlık nedenimizdir. Hiç bir çatışmaya ve çeliÅŸmeye düÅŸmeksizin inandığımız gibi yaÅŸar yaÅŸadığımız gibi inanırız. Ama maddeci dünyada olduÄŸu gibi eÄŸer yaÅŸam ve iman arasında mesafe varsa yani nesnel dünyaya olan yakınlığımız bizi Ä°slam’dan uzaklaÅŸtırıyorsa o zaman yaÅŸadığımız gibi inanma çözülmesine karşılık inandığımız gibi yaÅŸama asil tutumunu seçeriz.
Zihinsel ve ruhsal anlamda altüst oluÅŸların yaÅŸandığı günümüzde mümince varoluÅŸ alanı daraltılmıştır. Anlam dünyamız materyalizmin heyelan etkisiyle hasar görmekte, yer yer kaymalar, yıkılmalar, erimeler olabilmektedir. Daha da vahimi mümince bir algı ve yaÅŸama yeteneÄŸi gittikçe uzaklaÅŸan bir hayal mesabesinde kalmaktadır. Alışkanlıklarımız, algı ve yaÅŸam yeteneklerimizin üzerine doÄŸal bir doku gibi eklenmiÅŸtir. Hatta denebilir ki, yaÅŸadığımız hayat neredeyse bütünüyle alışkanlıklara ve bağımlılıklara dönüÅŸmüÅŸ durumdadır. O nedenle gün gün eriyen bilincimiz ontolojik bir soruna dönüÅŸmüÅŸtür. Alışkanlıkları sorgulamak, alışkanlıklardan kurtulmaya çalışmak yeni bir varoluÅŸ hamlesinin ilk ciddi merhalesi sayılmalıdır. Ä°ÅŸte oruç her hal ve ÅŸartta mümince var olma imkânlarını aramak, bulmak, zorlamak ve baÅŸarmak olduÄŸu için ruhta inkılap demektir. Bütün insanlar olarak varlığımızın seküler koÅŸullandırmalarla ablukaya alınıp kıstırıldığı günümüzde oruç daha derin, daha sarıcı, sarsıcı, diriltici anlam kazanmalıdır.
Kutlu olsun.
__________________________
(1)-(BeÄŸenilere göre ürün imal eden sanayi kapitalizmi bu ilk önemli evreden sonra yaÅŸanan tıkanıklığı, ürüne göre beÄŸeniler oluÅŸturma açılımıyla aÅŸmaya baÅŸladığı daha modern dönemde önceden oluÅŸturulan zihinsel tutumlara hatta inançlara uygun yeni ürünler ve pazarlar oluÅŸturduÄŸu göz ardı edilmezse yadırganır gibi olduÄŸunu hissettiÄŸim ‘piyasa, marka’ gibi kimi kelime veya ifadelerimin anlayışla karşılanacağını ümit ediyorum.)
(2)-Müttefekun Aleyh Hadisler,- Buhari ve Müslim’in Ä°ttifak Ettikleri Hadisler, Muhammed Fuad Abdulbaki Tertibi, Çev. Abdullah Fevzi Kocaer, Hüner Yay. Y.Åžafak, Kültür armaÄŸanı, s.302, hadis no. 744.)
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.