Yazmış Olmak Ä°çin Yazmak DeÄŸil Maksadım M. Selami ÇEKMEGÄ°L
Yazmış olmak için yazmak, konuÅŸmuÅŸ olmak için konuÅŸmak, genelde araç olan bu olguları amaçlaÅŸtırmak karşı olduÄŸum bir davranıştır. Malayani(yararsız), yani gerçek ve aktüel bir deÄŸer taşımayan lakırdılar gibi, estetik deÄŸeri olmaksızın güncel sorunlarımızı unutan ve unutturan, hayatın matuf bulunduÄŸu asıl yüce amacı hedef almayan yazıların uyuÅŸturucu ve saptırıcı bir yanı olduÄŸunu da düÅŸünüyorum. Onun için ufuk ÅŸahsiyet Hz.Resulullah (s.a.v.)‘a atfen ‘ya hayır söyle, ya sus’ dendiÄŸi zaman hep etkilenmiÅŸimdir; henüz uçaÄŸa binerek Amerika’ya seyahat etme rüyası dahi göremeyen birinin, kutuplarda ya da Ay’da namazı nasıl kılacağını sormasından irkilmiÅŸimdir. Etrafımızda olan bitenler, olması beklenen veya gerekenler üzerinde iÅŸlemesi icap eden insan beynini tabii mecrasından saptırarak, mesafe kat edemeyeceÄŸi alanlarda patinaj yaptırmaya yönelmiÅŸ felsefi yaklaşımları çoklukla eleÅŸtirmiÅŸimdir.
Henüz vakti gelmemiÅŸ veya olması gayet ÅŸüpheli olaylar ve sorunlar ihdas ederek(ortaya çıkararak), ya da zihni artık cezalandırılması mümkün olmayan tarihi olayların içine gömerek, düÅŸünceleri bu alanlara yönlendirmek isteyen siyasi ve çok kez sinsi yaklaşımlar, çoklukla hali ve yarını düÅŸünmekten alıkoyan diktatör veya sömürücü yöntemlerin iÅŸlemesini oldukça kolaylaÅŸtıran bir tarz oluÅŸturmuÅŸtur. Büyük ilim adamı Hz.Ali(r.a.)’nin, kendisine hayali bir problemin muhtemel çözümünü soran bir mollaya, “böyle bir sorun vaki oldu mu?”diye sorduktan sonra “olmadı” cevabını alınca da, “öyleyse git, vaki olunca gel sor” diyerek eleÅŸtiri yöneltmesi, uyutmacı ya da çıkarcı yöntemlere karşı bir zihniyet ve niyet taşımasındandır.
Böyle olunca, insanın fonksiyonel bir görüntüsü olan yazara yakışan da, esas olarak içinde yaÅŸadığı toplumun gerçek, güncel ve ideal deÄŸerler platformunda, uÄŸrunda fedakarlığa deÄŸer bir anlam taşıyan meselelerini bağımsızca tartışmak olmalıdır.Yoksa uyuÅŸturucu etkisi yapan lafazanlıklarla toplumu kendi sorun ve dertlerini tartışmaktan alıkoyarak sun’i ve yabancı sahalara kaydıran spekülasyonlara kapılmak deÄŸil.
Bugün kitapçı dükkanlarını dolduran yüzlerce kitabın, acaba, yüzde kaçı bizim yaÅŸantımıza konu teÅŸkil eden veya etmesi kuvvetle yakın sorunları içeriyor. Dikkat ederseniz, çoklukla bu kitaplar zihnimizi “Ay’da nasıl namaz kılınır” misali, bugün kendi evinde karnını doyurma imkanı bile elinden alınmış insanımıza pratik hiçbir önem taşımayan konulara yönlendiriyor. Belki de Türkiye’de insanları okumaz hale getiren veya okumayı faydasızlaÅŸtıran faktör ve olguların başında bu, günümüzle ve kendimizle ilgisiz kitap ve yayınların bolluÄŸu gelmektedir. Üstelik bunların çok büyük bir kısmında estetik de yok... Kültürsüz Kültür Bakanları‘nın fakir halkın parasını israf eden yaklaşımları olmasa satış listelerine ismi dahi girmeyecek bazı kitapların geçmiÅŸte devlet kesesinden çokça yayınlanmış olması bizi aldatmaması gereken bir hadisedir. Bunu söylerken, sırf zıt fikirlilerin eleÅŸtirisinden korunmak için kendi kendilerine -deÄŸerli ve düÅŸündürücü kültür eserleri konusunda- yayın yasağı koyan yeni moda tuhaf tavırlı “Kültürel Bakanların” bu garip kültürel(!) tutumlarını onayladığım da sanılmasın…
Bu sitedeki yazmış olduÄŸum ve yazacağım yazılarımın yukarıda derc ettiÄŸim eleÅŸtirilerime uygun olmayan bir nitelik taşıdığı ve taşıyacağı kanaatindeyim. Aktüel deÄŸeri olan konular üzerinde kendimizi ele alan ve kendi meselelerimizi tartışan bir muhteva içerdiÄŸi ve içereceÄŸi kanısındayım. Bu deÄŸerlendirme dışında hiçbir satırı “ben de yazdım” demiÅŸ olmak için zorlayarak lafı uzatmak niyetiyle ve hevesiyle kaleme alınmamıştır ve alınmayacaktır bunlar… Aksine, çeÅŸitli mülahazalarla (düÅŸüncelerle), hayrı söylemeyeceÄŸi için, ya da kokuÅŸmuÅŸ ağızlara sakız olmamak için, susulmuÅŸ mısralarla doludur ve dolu olacaktır. Her biri 1992-2006 yılları arasında toplumu derinden sarsan bir olay veya olgu sebebiyle hissedilen deruni (içten) etkileniÅŸimle zihinden dökülen tabii reaksiyonları, eleÅŸtirileri, teÅŸhisleri ve çözümleri, sun’iliÄŸe kaçmadan, olduÄŸu gibi aktarmayı amaçlıyorlar ve amaçlayacaktırlar. Bu yazılarımda çok nadiren baÅŸvurduÄŸum ve baÅŸvuracağım detaylar, rakamsal ve istatistiki ÅŸaÅŸmazlık iddiası da içermiyor ve içermeyecektir. Ama bizzat kendi karşılaÅŸtırmalarınızda bu hususta da üç aÅŸağı-beÅŸ yukarı doÄŸruları tespit etmeniz için ipuçları verebileceklerdir. Bununla beraber -özde ve esasta ortaya getirdiÄŸim eleÅŸtiri ve çözümler için- bunların isabetini sansürsüz ve tahditsiz tartışmak hususunda da oldukça iddia sahibiyim...
Unutmayalım ki bu yazıları Amerikalılar, Fransızlar ya da Ruslar okuyacak olmadığı için, bize sorunlar yükleyen politikaları sebebiyle onları tenkit ve çokça ucuzcu üslupların yaptığı gibi, tahkir(aÅŸağılama) hedeflenmemiÅŸtir ve hedeflenmeyecektir. Yazılarımda esas olarak kendimizi tartışmaya önem veriyorum ve önem vereceÄŸim. Onlara yönelik zaruri tespitlere bile sırf kendimize yönelik uyarılar içermesi halinde satırlarımız arasında yer vermiÅŸ oluyoruz ve olacağız...
Ama netice olarak, onlar da, o yabancılar da bizim gibi insani bir potansiyel taşıyorlar. Kendimizi tartışırken kendimize ilaveten tüm insanlığa da bir mesaj vermiÅŸ olma bahtiyarlılığını birlikte hissedebileceÄŸiz.
Esasen saÄŸ iken ve ben daha kundakta bebek iken dedem Sanih’in benim aÄŸzımdan söylediÄŸi üzere burada da:
“Ayrı gayrı bilmezem, her zerre bir ayinedir,
“Bir gelir bunda müsemma ile her esma bana” diye terennüm ediyoruz, terennüm edeceÄŸiz... Ä°nÅŸallah tabii… Selam Size; siz aziz kardeÅŸlerimize…
M.Selami Çekmegil
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |