19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow GeçmiÅŸten arrow GeçmiÅŸten arrow “Aydın düşmanlığı”na vacip olan yorum
“Aydın düşmanlığı”na vacip olan yorum PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 0
KötüÇok iyi 
Yazar MURAT KAPKINER *   
24-11-2015

“Aydın düÅŸmanlığı”na vacip olan yorum 

                                                                                                        Murat KAPKINER * 
        (Oysa Ä°slam insanlara: “Sorgula: ola ki sonunda bana gelirsin” diyordu...) 

Taraf’ın 02.05.2012 tarihli nüshasındaki Ahmet Altan’ın “Aydın DüÅŸmanlığı” baÅŸlıklı
yazısı, bir mümin olarak, doÄŸrusu benim yaralarımı depreÅŸtirdi.

Eskilerin hoÅŸuma giden bir aforizması var: ‘Fıkhı olmayan derviÅŸ zındık; tasavvufu olmayan fakih
fasık (veya facir)olur’ diye.

Okuyucularımın alt yapı olarak neleri bilip neleri bilmediÄŸini bilmediÄŸim için, çok kısa kimi
açıklamayı zorunlu sayıyorum.

Derviş hakkında hemen herkesin bir olumlu fikri olduğu gibi fakih, fıkıh da ortalama ve doğru olarak
ÅŸeriatçi olarak anlaşılmış. Ben de bu konularda doÄŸru bildiÄŸim anlamları vereyim.

Zahitle derviÅŸ çoÄŸu zaman karıştırılmış. Zahit, tabakat kitaplarımıza bakılınca, tasavvufi, olumlu bir
tabir olarak karşımıza çıkmasına karşın onu edebiyatımızda ‘kaba softa, ham sofu’ olarak görüyoruz.
Haklı/haksız, tasavvuf eleÅŸtirmenlerini sakinleÅŸtirip, salim bir alanda ‘tarikatlı’dan bahsedeceksek
bence en uygun deyim derviş. Yukarıda dediğim gibi hem halkın yabancısı değil, hem yarım entelin
itiraz etmeyeceÄŸi bir terim.

DerviÅŸ, bildiÄŸiniz derviÅŸtir ve bu yazının sonunda da künhü anlaşılacaktır. Fıkıh: Åžeriat; fakih de
ÅŸeriatçi demek. Bunu sonraki asırlarda zahit olarak görüyoruz.

Hz. Ä°sa’ya kadar Yahudiler, Allah’ın dinini salt Åžeriate indirgemiÅŸlerdi. Bir ve tek olan Allah’ın
Dini’ni sadece helaller ve haramlarla tesmiye ediyorlardı: Åžeriat. Hz. Ä°sa’ya kadar bu din, salt helaller
ve haramlardan ibaretti. Ahlak: yok. Vicdan: yok. Merhamet: yoktu. Ä°slam (din; bize göre
baÅŸlangıçtan günümüze bütün dinler Ä°slam,) bir tüzel kiÅŸilikti. Ruhu, merhameti, ÅŸefkati olmayan bir
tüzel kiÅŸi. Devlet gibi. Mücerret hukuk gibi. Her ÅŸey maddi idi. Günümüz hukuk terimi olarak
‘maddi’ diyorum: ‘maddi delil’ anlamında. Suç hangi ‘madde’ye giriyor yahut girmiyor.

Cenab­Ä± Hak, bu Beni Ä°srail’e, bir Ä°bahiyeci (her ÅŸeyi helal sayan) Åžeyh olarak Hz. Ä°sa’yla, köklü bir
tokat attı. Sanki ÅŸöyle demiÅŸ oldu: “Siz, ‘ÅŸu haramdır, bu haramdır’ mı deyip duruyorsunuz; alın size
hepsi helal’’.

Ä°sa’dan sonra denge bu kez ruhaniyet kefesi lehine bozuldu. Bu kez madde ve ‘maddi’ olan yadsındı.
Ä°man Çağı’nda bu ayrışma, tarihte ilk kez tek dil ile her iki cenah (yan) odaktan tevhit edildi.
Ä°slam’ın özü budur. Ä°çinde hem mâna hem madde var, ama söylem bir.

Aslında ben söylemek istediklerime bir türlü gelemiyorum. Ben size bir saba taksim yapacaktım ama
uÅŸÅŸaktan baÅŸlayınca tekrar sabaya dönme zorlaşıyor.

İnsanları esasen iki kategoride değerlendirecek olursanız fazla yanlış yapmış olmazsınız: Hayatı
doÄŸru yaÅŸayanlarla (zahit), doÄŸru deÄŸil ama erdemli, merhametli, saÄŸduyulu, ÅŸefkatli yaÅŸayanlar.
(DerviÅŸ).

Bundan yirmi yıl önceydi. Konya’da Ä°plikçi Camii’nde kıldığım bir sabah namazından sonra ana
caddelerde yürümek, güneÅŸin doÄŸuÅŸunu dışarıda izlemek istedim. Bir traktörün arkasında bir sanayi
ürünü saban baÄŸlıydı ve geliyordu. Arkadaki ağır saban problem çıkarmış olmalı ki yaÅŸlı ak sakallı
sürücü inip ilgilenmek zorunda kaldı. Ben koÅŸtum. Adam yaÅŸlıydı. Yardıma ihtiyacı olmalıydı.
Yaklaşıp selam verdim ve yapabileceÄŸim bir ÅŸey olup olmadığını sordum. Adam beni görmemiÅŸ gibi,
selamımı duymamış gibi, selamımı dahi almayarak, beni itip iÅŸini bitirerek traktörün başına geçti ve
gitti.

ÇeÅŸitli düÅŸüncelerle arkasından bakarken, bu kez traktörün arkasına baÄŸlı bir iki ton ağırlığındaki
saban, küt diye asfalta çivilendi. Ben zaten güzergâhım olduÄŸu için bir sigara yakarak yavaÅŸ yavaÅŸ
yaklaÅŸtım. Emmi’yle yan yana geldiÄŸimizde bana yalvarır gibi baktı, bir ÅŸeyler de mırıldandı ama
ben sigaramdan bir duman üfleyerek yoluma devam ettim. O esnada hayatım boyunca yaptığım gibi
gene erdemli ama yanlış davranmamak için ciddi bir iç mücadele verdim.

Ä°mdi: Demek istiyorum ki ÅŸeraitçi (zahit): doÄŸru davranan; derviÅŸ; yanlış ama erdemli, merhametli,
sağduyulu, şefkatli davranandır.

Bu iki tiplemeden iki gazlı örnek verip lafı kısa keseceÄŸim:
Adam, (zahit) gelin getirmiÅŸ. Gelin kayınbabaya abdest alması için ibrikten su döküyor. Eskinin
‘gelinlik etmek’ine uyarak kızcağız, konuÅŸmuyor. Ä°nsan bu ya, bu esnada gaz çıkarıyor. Yer yarılsa
yerin dibine geçse. Terliklerini gıcırdatıyor ki çıkardığı sesi andırsın da utançtan kurtulsun. Ama
kayınbaba ÅŸeriatçi:
‘’Tutalım ki sesini benzettin; peki kokusu için ne yapacaksın’’ diyor. Gerçekten Fıkıh’ta (Åžeriatte)
abdest bozan gazın, iki delili vardır: koku ve ses.

Bir de ÅŸey var...
Hatemülâsam.
Zatın adı Hatem. Lakabı âsam. Yani sağır.
Åžöyle olmuÅŸ: Hatem büyük bir alim. Büyük bir derviÅŸ. Kadının biri bir fetva sormaya gelir. Edeple
huzura girer. Ve sorusunu sorar ama bu arada gaz çıkarır. Hatem, elini kulağına götürerek:
‘’Duyamıyorum; güçlü söyle’’ der. Kadın Hatem’in sağır olduÄŸunu görünce sanki cennete girer,
mahcup olmamıştır. Rivayete göre Hatem, o günden sonra sağır rolü yaparak yaÅŸamış ölmüÅŸtür,
kadın, kendisine rol yapıldığını bilmesin diye.
Budur: DerviÅŸle zahit.

Ahmet’e attığım mesajda: “gözü kör olsun; haklısın” demiÅŸtim.
Ne diyordu: “Ama Din, kutsal bir kaynaktan neÅŸet ettiÄŸi için, her yeni yolu, her yeni bilgiyi, her yeni
yorumu ÅŸüpheyle karşılar. Batı’da Protestan’ların, bizim diyarlardaysa ‘mutasavvuf’ların çektikleri
bu ÅŸüphenin sonucudur”.

Gözü kör olsun demem oydu ki, Ä°slam böyle deÄŸildi ama onu Åžeriat’çilerle Kelamcılar (Ä°slam inanç
bilimcileri) bu hale getirdi: Hıristiyanlık öncesi Yahudi’lerin getirdiÄŸi gibi.

Bir de acıyı çekenler, Altan’ın sandığı gibi, salt mutasavvuflar deÄŸildi; Müslüman filozoflar da
aforoz edildi.

Ä°mam­Ä± Gazalî diye biri çıktı. ÖmerHayyam ve Alamut Kalesi’nin, HaÅŸhaÅŸiyyun diye ünlenmiÅŸ sapık
tarikatinin lideri, Ä°slam Tarihinin ilk örgütlü teröristi Hasan Sabbah’ın okul ve gençlik arkadaşıdır.
KardeÅŸ Gazali de Åžeytan’a muvahhit (Halis tek Tanrı’cı) diyenlerden.

Deli dolu günler, münzevi yaÅŸamlardan sonra ıslah ı nefs edip Saray’a kapılanmıştır: Vaktin YÖK
baÅŸkanıdır artık; aynen Kenan Evren’inki gibi. Günün üniversitelerinde okutulacak bütün kitapları
handiyse kendisi yazdı: ‘Fıkıh’ta ÅŸuraya, Tefsir’de ÅŸuraya, Hadis’te ÅŸuraya, Kelam (Ä°nanç)’da ÅŸuraya

kadar’ dedi. Ä°slami ilimler adına hiçbir bilimsel yetkisi yokken. Bütün filozoflar Kâfirdi; yani
düÅŸünenler. Hicri yedincisekizinci yüzyıl; miladi, on iki.

Müslümanlar soruyu ÅŸöyle sorarlar: ‘’Ä°mam­Ä± Gazali’ye kadar Ä°slam dünyası ve düÅŸüncesi çok iyiydi.
Ondan sonra neden dumura uÄŸradı?” Bundan daha yanlış bir saptama olamaz: Ä°mam­Ä± Gazali’den
sonra düÅŸünce dünyamız dumura uÄŸramışmış. DoÄŸrusu ÅŸudur: Ä°mam­Ä± Gazali düÅŸünenlerin son
halkası deÄŸil, düÅŸünmeyenlerin, düÅŸündürtmeyenlerin ilkidir oysa. Gerçekten o gün bugün Gazali’yi
yorumlamaya devam ediyor Ä°slam Alemi. Ki Gazali’nin hiçbir Ä°slami bilim geleneÄŸinden icazeti
yoktur; kendisi mukallittir (Öncekileri taklit eden).

Bu, yaklaşık, sekiz yüz yılık düÅŸünmenin yasak olduÄŸu dönemden sonra, benim AÄŸabey’im,
Alman’ın helasını temizlerken buldu kendini.

Ahmet’in dediÄŸi gibi, bu arada (düÅŸünen ve hatta mistik tecrübelerle öÄŸrendiklerini söyleyen) birkaç
derviÅŸi de tekfir etti anılan zihniyet. Kiminin derisini yüzdü, kimini iÅŸkenceyle öldürdü.

Ä°ncil’in deÄŸil ama, Kilise’nin düÅŸünceye, düÅŸünce üretmeye asırlarca kapattığı kapıları Hıristiyanlar
açtı; bizse, düÅŸünce üretmeye sonuna kadar açık olan kaynaklarımızı, kapılarımızı kapattık. Ä°ÅŸe
bakın.

Evliyaullah’tan Aliya Ä°zzet Begoviç, Müslümanların geriliÄŸinin nedenleri arasında ÅŸu ayetin yanlış
anlaşılmasının payı olduÄŸunu da yazar: “Bu gün dininizi ikmal ettim”.

Niye yanlış anlaşıldı ki: ikmal edilen dindir; dünya, yaÅŸam, özgür düÅŸünce deÄŸil.

On yıl kadar önce, memleketim Malatya’da, anılan ÅŸeriatçi, çaÄŸdaÅŸ kelamcı, usçuların radyosunda
canlı yayındayım. Hasan Begeç Hoca’yı gençliÄŸimden beri tanırım. Ä°yi bir ezberciydi; konuÅŸurken,
kafasıyla sayfa çevirirdi. Biz o baÅŸ hareketinin bir kitabın sayfa çevirmesi olduÄŸunu bilirdik.

Alışmadıkları ÅŸeyler söylüyorum: Freud’un büyük bir âlim olduÄŸunu, Darwin’in emeklerinin
yadsınamayacağını filan ki onlara göre küfürdür. BaÅŸ edemiyorlar. Hasan hoca iki de bir: “Cenab­Ä±
Hak, filan surenin, filan numaralı ayetinde ÅŸöyle buyuruyor, böyle buyuruyor’’ diyor. Herkesi
susturduktan sonra: “Hoca Cenab­Ä± Hak güzel ÅŸeyler buyurmuÅŸ, doÄŸru ÅŸeyler buyurmuÅŸ.. Lakin seni
yirmi yıldır tanıyorum, sen bu yirmi yılda hiçbir ÅŸey buyurmadın yav” dedim.

Kur’an biraz dikkatli tetkik edilince, O Kitab’ın, kendisinin test ve teyidini bile kulların
müfekkiresine (düÅŸüncesine) terk ettiÄŸi, hatta emrettiÄŸi görülür.

“Dileyen iman etsin, dileyen küfretsin” diyen bir Kitap: “De ki: (biz) iki gruptan birimiz; ya siz hak
üzeresiniz, biz sapığız; ya biz hak üzereyiz; siz sapıksınız” diyen bir Kitap, belli durur ki düÅŸünceyi
kendisine öncelemiÅŸtir.

Burada ayet sıralamaya gerek yok, çünkü Kur’an baÅŸtan sona düÅŸünceyi önemsiyor. BaÅŸlarda Açık
kaynağımızı kapattık dediÄŸim bu. Bizim dinimiz, düÅŸünmeyi, sınırsız düÅŸünmeyi emreden bir
dinken; düÅŸünceyi yasaklayan bir din haline getirildi. Ahmet’e yazdığım gibi bunun vebali Åžeriat
(fıkıh) ve Kelam’ındır: sorgulama kâfir olursun (Allah’a hamdolsun Kelam denen, eski Yunan
felsefe kitaplarının Arapçaya çevrilmesinden sonra türemiÅŸ bulunan, bu bilim dalı çağımızda artık
pek yok). Oysa Ä°slam: “Sorgula: ola ki sonunda bana gelirsin” diyordu. Çünkü Ä°slam’a göre yadsıyan
da inanan da düÅŸünerek yadsır ya da inanır.

Åžems­i Tebrizi: “Evren’de her fenalık, takliden inananla, takliden yadsıyanlar yüzünden çıkmıştır”
diyor.

(*) 23.11.2015 “Aydın düÅŸmanlığı”na vacip olan yorum haberi
http://arsiv.taraf.com.tr/haber­yazdir­92919.html 4/4
Haber Tarihi: 18 Mayıs 2012 Cuma 00:00
Haber Adresi: http://arsiv.taraf.com.tr/haber­aydin­dusmanligi­na­vacip­olan­yoru

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 24-11-2015 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111291182 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net