Bir Avrupa Gezisi(4): ROTERDAM Bilal SÜRGEÇ Rotterdam
Hollanda'nın Güneybatısında bulunur. Amsterdam'dan sonra nüfus olarak 2. büyük
ÅŸehirdir. Rotterdam, Avrupa'nın en büyük limanını bünyesinde barındırır.
Dünyanın dört bir yanından getirilen kargoların kıtaya kuzeyden giriÅŸ
noktasıdır.
Ä°smini
Rotte ırmağından almaktadır.
Nüfusun (1
Ocak 2007'de: 584.046 kiÅŸi) yaklaşık yarısının Hollanda kökenli olmadığı bu
ÅŸehirde, %7,8 oranında (45.457 kiÅŸi) bir Türk nüfusu da yaÅŸamaktadır.
Rotterdam'in ulusal sloganı: Mücadele ederek, daha güçlü olmak.. II. Dünya
Savaşı sırasında, 10 Mayıs 1940'da Nazi güçleri tarafından iÅŸgal edilen
Hollanda, Hitler tarafından 1 gün içerisinde tamamen ele geçirilebilir olarak
görülmüÅŸtür. Fakat Alman güçleri ummadıkları bir ÅŸekilde kuvvetli bir dirençle
karşılaÅŸmışlardır. 14 Mayıs 1940'ta Alman kuvvetleri, Hollanda güçlerinin silah
bırakmasını saÄŸlamak amacıyla Rotterdam baÅŸta olmak üzere Hollanda ÅŸehirleri
üzerinde yoÄŸun bombardımana baÅŸlamıştır. Özellikle Rotterdam, Alman
uçakları (Luftwaffe) tarafından
neredeyse tamamen yok edilmiÅŸtir. 1950'den 1970'e kadar ÅŸehir tamamen yeniden
inşa edilmiştir. Tarihi binaları yeniden aslına uygun olarak yapılmış.
Özellikle Kiliselerinde, II Dünya Harbindeki yıkılmış halini gösteren
fotoÄŸraflar sergilenir.
Hollanda her taraf çayır çimen ineklerin baÅŸlarında çoban yok
bulundukları çayırdan dışarı çıkamazlar,kurt yok, her tarla su kanalı ile
çevrili Arpa tarlaları bira yapılacak. Rüzgâr enerjisi üreten santraller
Özellikle protestanlıkta din siyasetleri ÅŸu: gelip kilisede vakit
geçirme! Ancak Protestan kültürüne ait olduÄŸunu unutma! SaÄŸcısısan da unutma
solcusan da, liberalsen de! FaÅŸistsen de Marksistken de unutma sen
Hıristiyansın her tarafta parklarda sokaklarda Hıristiyan ikonları, Meryem ana
Hz foto veya heykelleri Avrupa’nın en zengin ÅŸehirlerinden Roterdam’ın
parklarında nüfsunun yarısı yabancı Hıristiyan olmamasına raÄŸmen sık sık
karşınıza Meryem heykelleri çıkar. Protestanlık zihinde canlı tutuluyor.
YaÅŸamak için ibadet etmeyi gerekli görmüyorlar. Günde bir kaç kez çan sesi
duyarsın! Bu da mensuplarına aidiyet
duygusunu güçlendirirmiÅŸ.
Roterdam’da
Royal otelde yer ayırtmışız. Küçük bir gölün kenarında. Otelin sahibi bir Sırp.
GeçmiÅŸinde müzisyenlik yapmış.Bu otelin Ä°ÅŸletmecisi ve diÄŸer çalışanları ise
Müslüman.Otele giriÅŸ iÅŸlemleri esnasında Türkiyeden geldiÄŸimizi öÄŸrenir
öÄŸrenmez, bu yaÅŸlı adam "KomÅŸi komÅŸi hoÅŸ geldin!" dedi. 50 yıl önce
Hollanda'ya yerleÅŸmiÅŸ. Çok sayıda Türk komÅŸusu olmuÅŸ. OÄŸlu ikaz etmezse
"Srbistanlıyım" demeyecek. Yugoslav'ım diyor. Sırbistan devlet değil
diyor. O devleti kurduran, güçlü YuÄŸoslavya’yı
menfaatine aykırı görüp parçalayan Almanya, Amerika ve diÄŸer dış güçlü ülkeler.
Dışarıdan karıştırıcılık olmazsa insanlar birbirini öldürmez” dedi. Yugoslavya
dağılırken Hırvatlarla Sırpların birbirlerini nasıl boğazladıklarını anlattı.
Sırpların BoÅŸnaklara zulüm ettiÄŸini kabul ediyor.
Osmanlı'yı
biliyor. Hem de yemek ve müzik kültürü ile. Bana sözleri "Urfaya PaÅŸa
Geldi'nin sözlerini benzeyen Sırpça "Ali PaÅŸa" ve Osman AÄŸa ÅŸarkısını
dinletti. Evet, aynen ÅŸunu söyledi Osmanlılar olmasaydı Sırbistan olamazdı.
Sırp ve Hırvat serseriler "Amerika’nın, Rusya’nın, Ä°ngiltere, Fransa ve Almanya'nın
sözüne kanıp birbirlerini kestiler. Tıpkı Ä°ran-Irak, Afganistan'da olduÄŸu gibi.
Bu otelden
ayrıldıktan sonra benimle aynı dili konuÅŸan tabelasında Türkçe döner, kebap,
lahmacun salonu" yazan bir lokantaya gittik. Adam 25 yıl önce kaçak
yollardan gelen adı Ramazan olan PKK'lı
bir lokantacı. Adam resmen vatan haini. Asker ve polisin şehit edilmesine haklı
gerekçeler bulmaya gayret ediyor."AteÅŸle oynuyorsunuz dedim. Bir ayrılık
anında perişan olursunuz" dedim. İstanbulsuz nasıl yaşayacaksınız dedim.
Aynen ifade ÅŸu "Kobani bir petrol denizi üzerinde" ÅŸu cevabı verdim
"O petrolu Esad'a yedirmediler, Suriye'ye yedirmediler sana mı
yedirecekler! Irak'ta Petrolu Saddam'a yedirmediler, sana mı yedirecekler. Aynı
türküyü 2 yıl önceye kadar Kuzey Irak için söyleniyordu? Trilyon dolarlık
petrol rezervlerinden bahsediliyordu, ne haber, bak IŞID belasını icat ettiler.
Kuzey Irak'ı ne güzel soymaya baÅŸladılar al silahı ver petrolü"
Adına
layık olmayan lokantacı Ramazan’ın, yalana ve ihanetinden o kadar sıkıldım ki
döner salonunu hemen terk ettim. Dışarıya çıktığımda derin bir nefes aldım.
Yalanın, cehaletin örgütlü haline geliÅŸindeki tehlikeyi net açık gördüm. Daha
çok laf sayacaktım rehberim “burada zaralı fikir taşıyan bu luzumsuz adamlardan
o kadar çok var ki cevap vermeye
kalkarsan Roterdam’ı gezemezsin” dedi.
Sahibinin bir Sırp olduÄŸunu söylediÄŸim
Royal Otelin iÅŸletme müdürü
Muhammed, Faslı, aynı zamanda tur
ÅŸirketlerine yolcu ayarlayan bir organizatör. Turist başına komisyon alıyormuÅŸ.
Türkiye'yi müthiÅŸ tanıyor. Åžehirlerini, turistik yerlerini bizim kadar biliyor.
Bir Türk ile anlaÅŸacak kadar Türkçeye vakıf sadece “hızlı konuÅŸmayın, mahalli
ÅŸive ile konuÅŸmayın tane tane konuÅŸun sizi anlayabilirim” diyor. 6 dil biliyor.
PKK'yı, PKK sempatizanlarından daha iyi tanıyor. DeÄŸiÅŸik ÅŸeyle anlattı: “Bu sene 20 Temmuz'dan sonra Türkiye için bulduÄŸum
turistler gezilerini iptal etti. 20 bin Euro zararım oldu. Türkiye'de tabanca
patlasa burada atom bombası patlamış gibi tesiri oluyor. Türkiye'deki terör bir
nedeni de ülkenize gelecek turistlerin yolunu çevirmek özellikle Yunanistan'a
yönlendirmek. Avrupa artık buna mecbur. Avrupa'nın Türkiye'den alacağı yok.
Turistler Yunanistan'a gitsin ki batakçı Yunanistan Avrupa'ya olan borcunu bir
nebze de olsa ödeyebilsin. Hatta Tunus'taki saldırılar da bu ülkeye turist
akışını durdurmak için yapıldı. PKK Alman devletinin taÅŸeronu olduÄŸunu bilmeyen
yok. Yaptığı eylemlerin ne faydası var? Kendi halkına ne faydası var? Şurada
kamplarda yüzlerce PKK militanı, Avrupa devletlerinden mülteci parası alıyor iÅŸ
yapmazsa Avrupalılar onları bir saat, bile beslemez."
Roterdam'daki
evimiz: Has Döner kebap salonu. Selam veriyoruz 40 yıllık arkadaÅŸ gibi
samimiyet kuruyoruz. Mehmet Ali, üçüncü kuÅŸak Türk. DoÄŸma büyüme Roterdamlı.
Bir kaç noktada Türk restoranları var. HerÅŸeyi Türkiye'den geliyor; suyu da
ayranı da. Çalışanları Türk. MüÅŸterileri Hollandalı. Hollanda'ya döneri Türkler
tanıtmış. Avrupa'nın yemek kültürü yok. Patatesten, makarnadan deÄŸiÅŸik soslarla
tatlandırılan yemek yaparlarmış. Türkler ayran onlar ÅŸarap bira içerlermiÅŸ.
İşte onların yemekleri bol bol domuz eti ve şarap.
Mehmet Ali, Sıvas Şarkışlalı. Dedesi 80 yaşında
yılın 8 ayını Åžarkışla'da geçirirmiÅŸ.50 yıl önce Hollanda'ya gelmiÅŸ olmasına
raÄŸmen DoÄŸduÄŸu Åžarkışla dedesini çekiyormuÅŸ, orada mutlu oluyormuÅŸ. Satmadığı
halde Şarkışla'da sebze yetiştirir, tavuk ve koyun beslermiş. Hollanda'ya
geldiÄŸinde bunları komuÅŸularına emanet edermiÅŸ. Köyde kaloriferli ev olsa yine
gelmezmiÅŸ.
Roterdamda
evlerinde türkçe konuÅŸurlar. Türkiye'ye gitiklerinde ise Hollanda dilini
unutmamak için arada bir bu ülkenin dilini konuÅŸurlarmış.
Erasmus,
Roterdamlı bilgi vermiÅŸtik. Güya ön yargıları yıkmak için ülkeler arasında
karşılıklı öÄŸrencilere eÄŸitim veren anlaÅŸmaya bunun adını vermiÅŸler. Sayın Prof
Dr Hacı Duran hocamızın
bir yazısını paylaşmıştım şimdi bir kısmını tekrar paylaşıyorum
"Konuya
Erasmus programının isminden baÅŸlayalım. Erasmus veya meÅŸhur ismiyle söylersek
Desiderius Erasmus, 1465-1536 yılları arasında yaşamıştır. Rotterdamlı Erasmus
olarak da bilinmektedir. Hümanizmin ve Rönesansın belli baÅŸlı öncülerinden kabul edilmektedir. Aydınlanma sürecini ve
çaÄŸdaÅŸ Batı uygarlığını felsefi manada besleyen birisi olarak da bilinmektedir.
Kendisi bir Hıristiyan ilahiyatçısıdır. Ancak Yunan ve Latin kültürüne de
hâkimdir. Hıristiyan itikadını, Antik yunan felsefesi ve mitolojisiyle yeniden
yorumlamıştır. Bir Avrupa birliği ideolojisini itikadı manada temellendirmeye
çalışmıştır. Bu amaçla, Hıristiyanlar arasında bölünme ve ihtilaf nedeni olarak
gördüÄŸü, söylemleri ve mutaassıp grupları eleÅŸtirmiÅŸtir.
Erasmus’un
önemli eserleri de ÅŸunlardır: Hıristiyan Askerin El Kitabı, Adagia(Yunan ve
Latin özdeyiÅŸleri) ve DeliliÄŸe Övgü. Bu eserlerden en meÅŸhuru ise Türkçeye de
tercüme edilen DeliliÄŸe Övgü’dür. Türkiye’de yayınlanan birçok felsefe,
uygarlık, hukuk ve siyaset felsefesi kitaplarında Erasmus’un görüÅŸleri
fazlasıyla işlenmiştir.
ÇaÄŸdaÅŸ
Avrupa Birliği zihniyetinin kurucuları, onun anısını yaşatmak amacıyla
“kültürel hoÅŸgörüyü, tanınırlığı ve Avrupalılık bilinci etrafında iÅŸbirliÄŸine
gitmeyi kurumsallaÅŸtırma programına”, onun ismini vermiÅŸlerdir.
HoÅŸgörü
programına adı verilen bu yenilikçi teolog acaba Türkleri(Müslümanları) nasıl
bilirdi? Türkler hakkındaki kanaati neydi? “DeliliÄŸe Övgü” adlı kitabında ÅŸöyle
yazmaktadır:: “Ä°ngilizler; güzellik, müzik ve yemekleriyle, Ä°skoçyalılar;
soyluluk, kraliyet unvanları ve diyalektikleriyle, Fransızlar; nezaketleri ve
ilahiyatçılıklarıyla, Ä°talyanlar; belagatleri ve edebiyatlarıyla, Venedikliler;
soyluluklarıyla, Yunanlılar; bilimlerin yaratıcısı olmakla, Almanlar; uzun
boyları ve müneccimleriyle, Türkler ve diÄŸer barbar artıkları ise dinleriyle
övünür(Erasmus, 2007:154-155)
Türkleri
yani Müslümanları barbar olarak gören ve deÄŸerlendiren bir Erasmus var. O’nun
anısını yaÅŸatma konusunda ittifak eden bir Avrupa BirliÄŸi misyonu var. Ön
yargıları ayıklama projesi kapsamında, Türklere hakaret eden bu ilahiyatçının
isminin programdan kaldırılmasının tartışılması gerekir. Müzakere sürecine bu
konular taşınmalıdır. Türkiye üniversiteleri bu hakaretin eleÅŸtirisini
yapmalıdır. Her ÅŸeyin hoÅŸgörüyle tartışıldığı bir dünyada kendimize yapılan
hakareti de tartışmalıyız. HoÅŸgörüsüzlüÄŸü besleyen tarihsel metaforları yıkmaya
buradan baÅŸlamak gerekir. HoÅŸgörüsüz bir zihniyetin kurucusu ile hoÅŸgörü
kurumsallaşmaz." (http://www.haciduran.com/2011/11/09/erasmusun-barbarlari/) Roterdam'da bir alış veriş merkezinde bir kasap reyonun arkadaki resim,
tablo deÄŸil TV ekranındaki görüntü, satıkları etin ait oldukları domuzların
yaÅŸadığı yeri gösteriyor. Görüntüde domuz var. Fakat öyle bir görüntü
veriyorlar ki, sanki domuzlar beş yıldızlı otellerde yaşıyor, şampuanla
yıkanmış gibi pırıl pırıllar. Yine görüntüde çayır çimen üzerinde yaşıyorlar,
arada bir bir su havuzunun içerisne girip banyo yapıyor.
Hollanda'nın en önemli gelir kaynağı çiçekçilik, iÅŸte lale soÄŸanı,
onlara laleyi tanıtan Osmanlı. Osmanlı'nın torunları şimdi onlara Anadolu
mutfağını tanıtıyor. Onları domuz eti, börtü böcek yemekten kurtarıyor... Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriÅŸ yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |