03-05-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
Son Eklenenler
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
ARUZ ASTRONOMİ İFFET PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 17
KötüÇok iyi 
Yazar M. Selami ÇEKMEGÄ°L   
10-08-2006
ARUZ  ASTRONOMÄ° Ä°FFET 

                                                M. Selami ÇEKMEGÄ°L

      ImageBir süre var ki eÄŸitimde kaliteyi, ÅŸiirsel sanatta aruzu kaybettik.

      Kendisi ABD’de uzaya yönelirken, “çaÄŸdaÅŸlaÅŸma” sevdasındaki ülkemiz liselerinde rahle-i tedrisimizden Astronomi derslerini kaldıran ‘Batıcı EÄŸitim’ anlayışı, ÅŸiirsel estetik dünyamızdan da, ilkin aruz’u devre dışı bıraktıktan sonra hece veznine dahi tahammül edemeyerek serbest vezne geçti ve derinlikli duyguları yüreÄŸimize iÅŸleten musikimizin lahuti naÄŸmesini yok ederek televizyon ekranlarını seks ritminin kölesi yapan sanat anlayışına verdi. Oysa ki bilimler arasında kökeni ve tekamülü en çok Müslümanlarda olan ve yücelere yönelten bilim, temelleri ve tekamülü bizde olan teknolojinin anası Matematik (Cebir-Algebra) yanında Astronomi olduÄŸu gibi, fazilet duygularının en çok resmedildiÄŸi ÅŸiir de bizim olan aruzla yazılanlar idi. Ama ne yazık ki toplum, okullardan astronominin tardını tartışmıyor da, daha yakın bir geçmiÅŸte  feminist bir bayan bakanın rehberliÄŸinde taklitçi ses tonuyla “iffet” in konumunu tartışıyor idi. Åžimdi artık tartışmıyor da.

      Astronomiyi okullardan, derinlikli sanatı toplumdan ve aruzu edebiyatımızdan tardeden bu eÄŸitim anlayışının ruhlarımıza indirdiÄŸi darbenin dehÅŸetini 10 Åžubat 1995 tarihli Gündüz’de Raci Durcan beyin “EzilmiÅŸlik” baÅŸlıklı yazısında okumuÅŸ idik. Onun için tard zihniyetinin iyi bir tatbik alanı haline gelen garip bir eÄŸitim anlayışının “iffet”e dönük sahte imaj olarak vaktiyle bekaret kemeri taktırmaya yönelik maskaralığına, beyni ideolojik küfrün karanlığında tam kararmamış, ufak bir yıldız parıltısı taşıyan beyincikler bile karşı çıkmıştı da bunu istismar eden televizyon ekranlarından körpecik kızlara, ar perdesini yırtarak, “devlet, bedenimizden elini çek..” diye tempo tutturmuÅŸtu. Çünkü onlar da maskaralığın sahibi, sığ ve yoz eÄŸitim kadrolarını besleyen ve ülke üzerine bir kabus gibi çökerten mekanizmanın “devlet” olduÄŸu zehabına kapılmışlardı…
                              ***

      Oysa ki Devlet, Milletimize, geçmiÅŸte III. Murad’ın Kese-i Hümayun’undan tahsis ettiÄŸi paralarla bugün hala övündüÄŸümüz Ä°stanbul Rasathanesini de kurdurmuÅŸ, Bizans surları ile Ayasofya’yı ihya için yabancı uzmanlara düzenlettiÄŸimiz ÅŸehir imar planlarıyla molozlar arasında perdelemeye ve göstermemeye azmettiÄŸimiz “Süleymaniye” abidesini de diktirmiÅŸ, deruni bir hazla yad ettiÄŸimiz Itri’nin estetik müziÄŸini anlayan Abdülaziz isimli sultanına, yirmi yıl kadar önce BBC radyolarından bizzat dinlediÄŸim ud resitallerinde sergilenen parçaları da kompoze ettirmiÅŸti.

                              ***

      Bütün bu geriye doÄŸru saymaların sebebini 1.Cihan harb sonrası geliÅŸen olaylara baÄŸlayan aruz hastası hececi ÅŸairimiz Ä°smail Hakkı BaÅŸer beyefendinin nesli, ne yazık ki kendini aruzun ve iffetin zevkinden mahrum bırakan asıl darbenin Tanzimat fermanıyla indirilmiÅŸ olduÄŸunu nedense görmek istemiyorlar(*). 1400 yıllık koca imparatorluÄŸu 80 sene gibi kısa bir sürede tarihe gömen Tanzimat’ı ortadan kaldıran Cumhuriyet hamlesi olmasaydı, Abdullah Cevdet ve Tevfik Fikret gibi ağızlardan aruzla sövülen dinimizin ve kitabımızın cari pisliklerin sebebi olduÄŸuna dair entellektüel zan ve yanılgılar hala hüküm ferma olacaktı... BaÅŸer bey gibiler ÅŸunu gözden uzak tutmasınlar ki, daha o zaman, içinde bulunduÄŸu bu garip Tanzimatın zangoç ediplerine(!) karşı ”Ä°slam imiÅŸ Devlet’e pa-bendi terakki / Evvel yoÄŸidi iÅŸbu rivayet yeni çıktı” diye cılız bir karşılık verenler bile, Ziya PaÅŸa gibi kendisinin de beÄŸendiÄŸi, ama iÅŸin künhünü kavrayamayan güçlü aruzcu ÅŸairler idi.

      Ama Ä°stiklal Marşı’nın büyük ÅŸairi, Kur’an akidesinin yılmaz savunucusu, evliyaullahtan merhum Mehmet Akif Ersoy böyle yumuÅŸak mı tükürüyor bu utanmaz Tanzimat zihniyetine? Eskiyi tanıtırken : “eski divanlarınız dopdolu oÄŸlanla ÅŸarap / biradan fahiÅŸeden baÅŸka nedir ÅŸi’ri ÅŸebab? “ diye soruyor ve Tanzimata egemen ÅŸairler için ÅŸunu ekliyor : “üdebanız hele gayetle bayağı mahlukat/ ... ÅŸimdi Allah’a söver, sonra biraz bol para ver / hiç utanmaz protestanlara zangoçluk eder.

      Ä°ÅŸte bu ÅŸair, Cumhuriyetin kuruluÅŸuna tekaddüm eden günlerde, teriyle, emeÄŸiyle ülkenin kurtuluÅŸu için çırpınan bu büyük insan, Tanzimat’ın iffetsiz eÄŸitimcilerini bakınız nasıl tasvir ediyor: “ YaÄŸlı yer, çeÅŸmeye gitmez, su döker el yıkamaz / Hele tırnakları bir kazma ki, insan bakamaz/...Tertemiz yerlere kip kirli potinlerle dalar/... Ne ayıptır desen anlar ne tükürsen utanır. “...

      Gelin biz yine onu okuyalım ve dondurucu ayazda manen korumasız kalmış çocuklarımıza, sinemasıyla, televizyonuyla, basınıyla, politikasıyla musallat olan iffetsizlik propagandasına karşı yine Mehmet Akif’i kendimize kalkan yapalım: “Kızımın iffeti batmakta rezilin gözüne / Acırım tükrüÄŸe billahi, tükürsem yüzüne. “ diye sözü baÄŸlayalım…

                                    ***

      Aslında bu yazıya baÅŸlarken amacım, bu konuyu tartışmak deÄŸildi. Asıl hedefim, edebiyatta aruzu kaybediÅŸimizin bizi hangi estetik duyguları terennüm etmekten mahrum bıraktığını iÅŸleyip size, aruz hayranı hececi ÅŸairlerimizden Ä°smail Hakkı BaÅŸer’den bahsetmekti. Fakat eÄŸitime arz olan iffetsel sorunların ağırlığı altında yazım öyle geliÅŸmedi; bu noktaya geldi. Onun için ÅŸimdi yazımın bu tabii seyrini deÄŸiÅŸtirip, sizi: Issızca bir diyar, sessiz bir bucak / Fakir bir aile, yorgun bir kucak/ FeleÄŸin elinde sanki oyuncak/ Yaptığı bir evde doÄŸup, büyüdüm... Kırlara atıldım daha küçükken / Ezildim, büzüldüm binlerce yükten / ÖÄŸüt duydumsa da benden büyükten / Elimden tutup da çeken görmedim... Epeyce uzadı belki bu hayat/ Almadan büyüdüm çocukluktan tad / Germek isteyenin ban kol kanat/ Ä°çini dışından bambaÅŸka gördüm.” diyerek hece vezniyle hayatını anlatan iffet ve edep timsali Ä°smail Hakkı BaÅŸer beyefendinin, Mesud Fani’de ifadesini bulan takdir hisleriyle:”... Sanih’i bilen bilir, o bir üstad-ı azam/ Åžiirde dürrü yekta , ÅŸairlikte muazzam/ Ne yazık ki ÅŸiiri gün yüzüne çıkmamış/ Sayfalar arasında sıkışıp kalakalmış/ Åžiirden zevk alanlar Sanih’i bir okusun/ Divanına bir benzer bulanlara aÅŸk olsun... diye hayranlığını deklare ettiÄŸi emsalsiz bir baÅŸka aruz ÅŸairinin ÅŸiirsel fikirleriyle tanıştıracağım. Ondan size ÅŸiir gibi bir mektup  ve yer bulursam bir iki müstakil ÅŸiir örneÄŸi sunacağım. Bu ÅŸiirleri Türkçe’mizin zengin güzelliÄŸinden yoksun halde tek heceli karga lisanıyla eÄŸitime maruz bırakılan yeni neslin anlamayacağını müdrikim. Onlar, Ä°stiklal Marşı ÅŸairimizi bile anlama olanağından yoksundurlar. Bugün kaçımızın çocuÄŸu Mehmet Akif’in SAFAHAT’ını okuyabiliyor ki, Mesud Fani Bey’in hayranlık duyduÄŸu SANÄ°H’i de anlayabilsin. Ä°ÅŸte mektup:

 

“Sevgili OÄŸlumuz Said’e,

Nuri aynim,

      Dün kardeÅŸin Es’ad’e göndermiÅŸ olduÄŸun yazıları okudum. SerzeniÅŸli sözlerinizde ikinizi de haklı gördüm. Tabiidir ki mektuplar izahlı olamaz. Ä°çtihadi fikirler ise hakikat sayılamaz. Yine kardeÅŸlik ÅŸiarını muhafaza iki tarafın mesleÄŸinde görülmüÅŸ olduÄŸundan memnun kaldım. Gelelim bana bir çok mektuplarda mufassal kıtanızı vaziyet ve hali istikbalinize dair malumatı istediÄŸim halde, hala bir kafi haber alamadım. Muhterem bir zabitinizin teveccühünden yazmışsınız. Çok memnun kaldım. Hatta müma ileyhe bir de teÅŸekkürlü niyazname mektubunuza baÄŸladım. Anında cevabı yok taahhütlü yazılarını, dahi gözlemekteyim. Åžayan-ı beyan bir ÅŸey yok. Cümleten afiyetle tehessürünüzü çekerek bol bol dua ediyoruz. Ä°kinci 5 lirayı aldığınızı yazmamışsınız. Yazılacak sözleri tabii siz yazarsınız fazla söze lüzum kalmadı.

“ ...Said’im eÄŸlenmeniz için isterseniz biraz da kalenderane görüÅŸelim, pek ala dinleyiniz:

17.2.1942 tarihinde geceyarısında bilmem neler düÅŸünüyordum. Derin ve vasi bir manzarada ansızın büyük kardeÅŸin Ahmet Ä°lhami, sen, Es’ad, Mes’ud, Selami birlikte karşıma çıkıverdiniz. Hayret diye bağıracaktım. AlıklaÅŸtığımdan sükut anında seviÅŸmeÄŸi bile unuttum.

      Biraz sonra Ä°lhami’ye nerede idin, hodbinlik aleminde hayat projesini nasıl çizdiniz, anlat bakalım! Cevabında ÅŸöyle söyledi. “ pür fecayı ateÅŸin bir sahnedir dünya bana”/ “naÄŸmesi dilsiz yanık destan okur eÅŸya bana”. Sana dönerek ”Saidim ben istikbalimi size feda eyledim hayatın için ne sermaye kazandın anlatınız” bakalım dedim; siz de: mekteb-i tab’ım füyuzat dersini talim eder.” bu ÅŸuunatı ahvalim mahze bir hülya bana” dediniz sükuta daldınız. Es’ad’e mütevecihen “Ey lise kahramanı siz hakiki alemi nasıl tahlil ediyorsunuz; sen de bir ÅŸeker çiyne bakalım” dedim. Mütefekkiran: hilkatin tertip nizamından haberdar olmadan/ “Bir kanaat vermeyen sözler kara sevda bana” dedi. Baktım ki millet hep sazcı Bu arada Mes’ud söz almadan: koy bir insan da yaÅŸasın yok mu bir insancı hiç/ “Hür düÅŸün; dinci, vatancı cümle bi-mana bana..” dediÄŸi zaman la yetenahi hayret deryasına atılmış bulundum…

      Bu arada derinden bir hoÅŸ naÄŸme daha kulağıma eriÅŸti. Dikkat ettim, Selami sazlanıyor, diyor ki:

      Ayrı gayrı bilmezem her zerre bir ayinedir.” “ bir gelir bunda müsemma ile her esma bana..”

      Artık bende temkin ve hesap bırakmayan ÅŸu alemin zevkinden deli olacağımı zan ettim, aklım sarhoÅŸ, ben bir hoÅŸ oldum. Lakin kendi yavrularıma karşı acizliÄŸimi bildirmemek için ben de sazın kulağını bükmeÄŸe baÅŸladım. Amma ne diyeceÄŸimi bulamadım. Saza saz olsun diye ben de cevap olarak “ mecme-i esrar-ı tevhid içre gönlüm cezbedar/ “Sad hezaran alem içre kafi ol Mevla bana” diyerek konuÅŸma sahasina atılacağım bir sırada zavallı saat bir velveleye baÅŸladı. Geceden yedi saat geçtiÄŸini haber veriyormuÅŸ; o halde bilmem siz mi korktunuz yoksa ben mi ayıldım, hep birbirimizi kaybettik. Alevi görülmez bir ateÅŸ içerisine beni attınız bir daha görülmediniz. Beni aldatmış olan bu sedaları aldatmak üzere kalkıp yatağıma bir meyyiti müteharrik gibi uzandım. Sabahleyin bu mazaralardan yalnız acı bir teessür eserinden baÅŸka bir ÅŸey bulamadım. Lakin bu tatlı alemi hiç unutmayacağımı ve böyle zevk nisar bir meclis bulamayacağımı size de anlatmak istedim. Bakınız hiç yoktan bir mektup oldu.

                                                                                              Babanız Seyyid Ali (Sanih)” 

Mektup buydu iÅŸte ... Åžimdi de size bu gönül adamının zengin duygu dünyasından bir ÅŸiir sunuyorum. Ä°smail Hakkı BaÅŸer bey ÅŸimdi ahirette mutlu olsun diye:

Sanih Divanı’ndan

Ne beladır ne yaman ah bu benim derd-i ser’im

 
Bitiyor ömr’ü garip bitmedi hala kederim  

Kime Ä°snad edeyim yok yere derd-i dilimi 

Nedeyim niÅŸleyeyim kare yazılmış kaderim… 
 

KanÄŸi birin diyeyim sinedeki yarelerin 

Sitem-i cevr-i felek’ten nelerim var nelerim 

Bu musibet, bu elem baÄŸrımı dilhun edeli 

Kalmadı zerre kadar hiçbir emelde nazarım… 
 

Sanih’a derdimi depretme yıkıl bir tarafa 

Bu da bir çiledir eyvah kaderimdir çekerim. 
 

                                    M. Selami ÇEKMEGÄ°L 

(*)Bkz. Kendimizi Tartışmak,M. Selami Çekmegil, TimaÅŸ yayınları, Ä°st.1996…

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 10-08-2006 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Anket
Kullanıcı Girişi
Kimler Çevrimiçi
Şuan 46 misafir çevrimiçi
Ziyaretçi Sayısı
111983554 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net