19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Çeviriler arrow George Orwell arrow MARAKEÅž
MARAKEŞ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 25
KötüÇok iyi 
Yazar Takdim ve Çev. M. Selami ÇEKMEGÄ°L   
26-07-2006

MARAKEÅž

                                                                                                    By, George ORWELL
Takdim ve Çeviri: M. Selami ÇEKMEGÄ°L 

    ImagePapaz karşısında günah çıkarmaya zorlanan Batılı, kibirli bir tiptir. Suçunu, hatasını, ayıbını Allah’a itiraf etmez, tevbe etmez; papazdan cevaz alarak bütün dünyada, özellikle de Orta Åžarkta katliama devam eder. Koca bir Endülüs medeniyetini yok etmenin utancını bile taşımaz.(*) DoÄŸu’daki kibirliler de böyledir. Cengiz Han gibidirler. Onlar papazdan cevaz bile almadan koca bir Ä°slam medeniyetini yakar, yıkar, insanlığı periÅŸan ederler. Bu barbarlıkla da övünürler. 
     Ama DoÄŸu’da olsun Batı’da olsun insan olanlar meselelere insafla bakar, yanıldığı noktada hakka döner; hakkı hak, batılı batıl kabul ederler. Neye göre hak, kime göre batıl ayrı mesele ama bazı doÄŸrular var ki ÅŸuna buna göre deÄŸiÅŸmezler; insanlığın müÅŸterek hissi selimine konu teÅŸkil ederler. Bunlar Allah’ın insana verdiÄŸi (fıtri) iyiyi kötüden ayırma yeteneÄŸi ile ilgilidirler. 
     Ä°ÅŸte size öyle bir yetenek ile tanımlanacak bir izlenimler ve itiraflar demeti: George Orwell, aÅŸağıda dercettiÄŸim yazısında düÅŸüncelerini açıklarken, yaÅŸasaydı, kriter org’un The Ä°ndependent’ten naklen, “yiÄŸitlik deÄŸil bu…” (**) baÅŸlığı altındaki duyuru ile sergilediÄŸi vahÅŸet görüntülerinden utanç duyacak bir  Batılı olarak serzeniÅŸlerde bulunuyor. O halde George Orwell bir Batılı ama bir insan… George Orwell bu yazısında bir itirafta bulunuyor, olayı ÅŸöyle anlatıyor: 

“MarakeÅŸ”(***)    

                                     By, George ORWELL
      Cenaze geçtiÄŸi zaman sinekler bir bulut halinde lokanta masasını terk edip ardından seÄŸirtiler ve birkaç dakika sonra geri geldiler…

      Hepsi erkek ve erkek çocuklardan oluÅŸan (kadın yok) küçük cenaze topluluÄŸu nar yığınları, taksiler ve develer arasından pazar yerini kısa ağıtlar söyleyerek yarıp geçtiler. Gerçekte sinekleri cezbeden ÅŸey: burada cenazelerin sanduka içine konmaksızın sadece bir beze sarılarak, kaba tahtadan bir tabutla dört arkadaşın omuzunda taşınmasıdır.

                              ***

      En az yirmi bininin giydiÄŸi paçavradan baÅŸka bir ÅŸeyi olmayan iki yüz bin nüfuslu böylesi bir ÅŸehir içinden geçtiÄŸiniz ve halkın nasıl yaÅŸadığını ve bundan da daha kolay nasıl öldüÄŸünü gördüÄŸünüz zaman insanlar arasında yürüdüÄŸünüze inanmak güç bir iÅŸ olur. Bütün müstemlekeci (sömürge) imparatorluklar gerçekte bu realite üzerine kurulmuÅŸlardır. Bütün halk esmer yüzlüdür; bunun yanında çok da kalabalıktır. Acaba onlar da sizin gibi beni beÅŸer midirler? Hatta bir isim sahibi midirler? Yoksa nihayet arılar ve haÅŸarat kadar ferdiyet sahibi olan birbirinden ayırt edilmez kahverengi varlık mıdırlar? Arzdan çıkarlar, birkaç yıl için terler, açlık çekerler ve sonra da mezarlığın küçük yığınları içinde batar giderler. Hiç kimse gittiklerini anlamaz bile.

                              ***

      Parkta ceylanlardan birine yiyecek veriyordum. Ceylanlar canlı oldukları sürece iÅŸtah açıcı gözüken hemen hemen yegane hayvanlardır. Gerçekten insan bunların butlarına bakarken nane sosunu hatırlamaktan kendini alamaz. Benim yem verdiÄŸim ceylan, bu düÅŸüncenin zihnimde olduÄŸunu bildiÄŸi için, tuttuÄŸum ekmeÄŸi aldığı halde benden hoÅŸlanmaz gözüktü. Ekmekten çabucak küçük bir parça ısırıp başını eÄŸerek bana tos vurmaya çalıştı. Sonra bir baÅŸka küçük parça daha aldı ve gene tosladı. Muhtemelen beni uzaklaÅŸtırabilse ekmeÄŸin herhangi bir ÅŸekilde havada asılı kalacağını sanmıştı.

      Yolda çalışan Arap bir amale, ağır kazmasını indirerek, çekingen bir ÅŸekilde bize doÄŸru yanaÅŸtı. Ceylandan ekmeÄŸe, ekmekten ceylana, sanki hayatında böyle bir ÅŸey daha evvel hiç görmemiÅŸ gibi, bir çeÅŸit hayretle baktı. Nihayet mahcup bir eda ile Fransızca,

“o ekmeÄŸin birazını yiyebilirdim” dedi.

      Bir parça kopardım, minnettar bir halde üstündeki çulunun altında gizli bir yere özenle yerleÅŸtirdi. Bu adam bir belediye iÅŸçisidir.

                              *** 

      Bedeni iÅŸ yapan bütün insanlar kısmen görünmezdirler; yaptıkları iÅŸ ne kadar çok önemli ise o kadar az fark edilirler. Yine de beyaz derili daima daha çok dikkat çeker. Kuzey Avrupa’da tarla süren bir iÅŸçiyi gördüÄŸünüz zaman muhtemelen ikinci bir nazar daha atfedersiniz. Cebelitarık’ın güneyinde veya SüveyÅŸ’in doÄŸusunda herhangi bir yerde ise onu fark etmeniz tesadüfendir.Bu her yerde dikkatimi çekti. Tropikal bir bölgede ise insanın gözü her ÅŸeyi görür ama insanı görmez. KurumuÅŸ toprağı, dikenli kaktüsü, palmiye aÄŸacını, uzak daÄŸları bile görür de kendi bağında toprağını süren rençberin asla farkına varmaz. O toprakla aynı rengi taşır ama ondan çok daha az ilginçtir görülmek için... Ä°ÅŸte sırf bundandır Asya ve Afrika’nın aç ülkelerinin turist uÄŸrakları olarak kabul edilmeleri. Hiç kimse sefalet bölgelerine ucuz bir gezinti yapmayı düÅŸünmez. Ama insanların esmer olduÄŸu bu yerlerde ki sefalet fark edilmez bile...

      Fas, bir Fransız için ne ifade eder? Bir portakal bahçesi, ya da resmi nitelikte bir iÅŸ. Peki bir Ä°ngiliz’e ne anlatır? Develer, kaleler, palmiye aÄŸaçları, lejyonerler, bakır tepsiler  ve eÅŸkiyalar..

      Bir kimse orada, muhtemelen bir hayat gerçeÄŸi olarak insanların onda dokuzunun erozyona uÄŸramış topraktan biraz daha yiyecek çıkarabilmek için bitmez tükenmez, iflah kesici bir mücadele içinde olduklarının farkına varmadan yıllarca yaÅŸayabilir.

      Fas’ın büyük bir kısmı, üzerinde tavÅŸandan daha büyük vahÅŸi hayvanın yaÅŸayamayacağı kadar terkedilmiÅŸtir. Bir zamanlar ormanlarla kaplı olan bu geniÅŸ sahalar, toprağı tam manasıyla kırık tuÄŸlaları andıran büyük bir çöle dönüÅŸmüÅŸtür. Mamafih oldukça geniÅŸ bir kısmı büyük emekler sarf edilerek ekilebilir hale getirilmiÅŸtir. Tersine çevrilmiÅŸ büyük “L” harf gibi eÄŸilmiÅŸ uzun kadın dizileri, dikenli tohumları elleriyle ufalayarak tarlanın bir tarafından diÄŸer tarafına doÄŸru ağır ağır ekmeye çalışırlar. Burma yapmak için yonca toplayan rençber ise onu her dalda bir veya iki santim daha kurtarmak için dermez de tek tek topraktan çeker. Saban ise, altında toprağı dört beÅŸ santimetre derinliÄŸe kadar karıştırabilecek demir kazık takılı, kolaylıkla omuzda taşınabilen ağırlıkta, tahtadan adi bir ÅŸeydir. Kullanılacak hayvanların gücüne ancak mukabele edebilecek kadardır. Normali, birlikte koÅŸulmuÅŸ, bir öküz veya iki eÅŸekle toprağı sürmektir: Bir eÅŸek yeterli gücü saÄŸlayamaz; fakat öte taraftan iki öküzün beslenmesi de biraz fazla tutar. Çiftçilerin pulluÄŸu yoktur.

                              ***

      Her ikindi evimin önünde her biri yakacak odun yükü taşıyan ihtiyar kadınlar dizisi geçer. Bunların hepsi yılların ve güneÅŸin altında mumyalaÅŸmışlardır ve hepsi ufak yapılıdırlar. Ä°lkel toplumlarda belli bir yaÅŸtan sonra kadınların bir çocuk cüssesi kadar küçülmeleri genel bir durum arz eder.Bir gün önümden bir odun yükü altında boyu 1.25’- ten daha fazla olmayan zavallı, yaÅŸlı bir mahluk geçti. Durdurdum ve avucuna birkaç kuruÅŸ sıkıştırdım. Bunu, kısmen minnettarlık fakat esasta ÅŸaÅŸkınlık ifade eden, hemen hemen figan diyebileceÄŸimiz tiz bir feryatla karşıladı. Sanırım kendi nokta-i nazarında, varlığını farketmiÅŸ olmakla ben, hemen hemen tabiat kanununu bozmuÅŸ oluyordum. O, bir yaÅŸlı kadın, yani bir yük hayvanı olarak durumunu kabullenmiÅŸti. Bir aile seyahat ederken, baba ile oÄŸlunu önde eÅŸek üstünde, onları takip eden bagaj yüklü yaÅŸlı bir kadını arkada yaya giderken görmek çok tabiidir.

      Fakat bu insanlar hakkında asıl garip olanı görülmez oluÅŸlarıdır. Haftalarca yakacak odunlarıyla yaÅŸlı kadınlar dizisi, daima günün aynı saatlerinde evimin önünden geçmiÅŸlerdi. Her ne kadar onlar kendilerini göz bebeklerime kaydetmiÅŸler idiyse de ben onları gerçekten görmüÅŸ olduÄŸumu söyleyemem. Yakacak odunlar geçiyordu kadar; ben böyle görmüÅŸtüm. Yalnız bir gün tesadüfen, arkalarında yürürken, bir odun yükünün garip ÅŸekilde aÅŸağı yukarı hareketi, altındaki insan varlığına dikkatimi çekti. Ä°ÅŸte o zaman ezici ağırlığın altında ikiye büzülmüÅŸ bir deri bir kemik vücutlara, toprak renkli zavallı vücutlara dikkat ettim. Ama Fas topraklarına ayak basışım üzerine henüz beÅŸ dakika olmadan eÅŸeklerin fazla yüklendiklerini görüp de köpüren yine bendim…

      EÅŸeklere kötü muamele edildiÄŸine ÅŸüphe yok. Fas eÅŸeÄŸi bir sen Bernard köpeÄŸinden daha iri deÄŸildir, ama Ä°ngiliz ordusunun 1.50’lik katırlarına bile çok gelecek bir yük taşırlar. Çok kere de yük palanı haftalarca sırtından çıkarılmaz. Özellikle acı olanı ÅŸu ki: bu hayvan dünyadaki hayvanların en uysalıdır. Yulara ve geme ihtiyaç göstermeksizin efendisini bir köpek gibi yıllarca takip eder. 12 yıl kadar sadakatle hizmetten sonra ansızın ölüverir. Efendisince bir çukura yuvarlanır. Ve daha soÄŸumadan köyün köpekleri bağırsaklarını parçalayıverirler.

      Böyle bir ÅŸey insanın kanını kaynatıyor da insanların ıstırabı bunu yapmıyor. Yorum yapmıyorum; sadece gerçeÄŸi iÅŸaret ediyorum. Esmer insanlar görülmezlik durumundadırlar. Herkes sırtı yükten yara olmuÅŸ bir eÅŸeÄŸe acıyabilir. Ama eÄŸer bir kimse odun yükü altında ezilen yaÅŸlı bir kadının farkına varabilirse bu bir nevi tesadüftür.

      Leylekler kuzeye uçarken zenciler güneye yürüyorlardı. Uzun ve tozlu yatay bir sütun halinde piyade, havan topçuları ve sonra yine biraz piyade, tamamı dört-beÅŸ bin adam, botlarının sert vuruÅŸları ve demir tekerleklerin gürültüsü içinde yol alıyordu.

      Bunlar Senegalli’ydi.; Afrika’nın en siyah zencileri… O kadar siyahtırlar ki, bazen boyunlarındaki saçın nereden baÅŸladığını görmek çok zor olur. MuhteÅŸem vücutları hazır yapım, haki üniformaları içinde gizlenmiÅŸ, ayakları odun bloklarını andıran botlar içine sıkışmış ve miÄŸferleri baÅŸlarına küçük gözüküyordu. Hava çok sıcak ve adamlar uzun yoldan gelmiÅŸlerdi. Sırt çantalarının ağırlığı altında yere çöktüler. Åžaşırtıcı duyarlılıktaki siyah yüzleri terden parlıyordu.

      Geçerken uzun ve çok genç bir zenci döndü. Göz göze geldik. Bana bakışı hiç deÄŸilse umduÄŸumuz cinsten bir bakış olmamıştı. DüÅŸmanca, nefretkar, asık ve hatta halinden ÅŸikayetçi bile deÄŸildi. Mahçup ve iri gözlü bir zencinin, derin hürmet taşıyan bir bakışı idi…

      Neden böyle olduÄŸunu anladım. Fransız vatandaşı olan; bu sebeple ormandan yerleri temizlemek için getirilen ve garnizonda frengi illetine yakalanan bu çocuk gerçekten beyaz derililere karşı hürmet hisleriyle doluydu. Beyaz ırkın efendileri olduÄŸu öÄŸretilmiÅŸti ona, ve o hala inanıyordu buna…

      Fakat siyah ordunun geçiÅŸini gördüÄŸü zaman her beyaz adamın (ki bu adam kendini sosyalist de tanısa bu konuda iki paralık önem taşımaz) düÅŸündüÄŸü bir mesele var: “Biz daha ne kadar bu insanlarla oynayabileceÄŸiz; onlar silahlarını aksi istikamete çevirmeden önce daha ne kadar?..”

      Gerçekten calib-i-dikkattir: her beyaz adamın zihninin bir köÅŸesinde bu düÅŸünce mutlaka yerleÅŸmiÅŸtir. Bende bu düÅŸünce var, terleyen atlarının üzerindeki subaylarda ve yedek subaylarda da var.

      Bu hepimizin bildiÄŸi, fakat söylemeyecek kadar zeki olduÄŸumuz; sadece zencilerin bilmediÄŸi bir nev’i sırdır.

      Gerçekten  de, tepesi üzerinde parıldayan kağıt parçaları gibi uçuÅŸarak aksi istikamate giden iri beyaz kuÅŸlar altındaki o uzun, sükunet içinde yol alan asker sütununu, bir veya iki mil uzunluÄŸundaki silahlı insan dizilerini görmek bir sığır sürüsünü seyretmek gibiydi.” 
 

(*)temiz fıtratını bozmayanlar hariç bkz. :
http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=181&Itemid=52 


(***)George Orwell’den Seçmeler, M. Selami Çekmegil, Kültür Bakanlığı Yayınları: 108, Tercüme Eserler Dizisi: 72,1989, Ankara. 

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 01-12-2009 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111279300 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net