18-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
TARİHİ YENİDEN YAZMAK PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 6
KötüÇok iyi 
Yazar George ORWELL-(Çeviri:M.SelamiÇEKMEGÄ°L)   
24-02-2014
TARÄ°HÄ° YENÄ°DEN YAZMAK

                          George ORWELL - (Çeviri: M. Selami ÇEKMEGÄ°L)
          Günün iÅŸine baÅŸlarken 'tele ekran'ın yanında oluÅŸunun bile engelleyemediÄŸi derin ve bilinçsiz bir iç çekme ile Winston 'konuÅŸyaz' cihazını kendine doÄŸru çekti, ahizesindeki tozu üfledi ve gözlüklerini taktı. Sonra masanın saÄŸ tarafındaki hava iletimli borudan henüz düÅŸmüÅŸ olan kâğıt rulosunu açarak parçaları birbirine rabtetti. 

            Duvarda kendi bölmesine açılan üç menfez vardı. 'KonuÅŸyaz'ın sağında yazılı mesajlar için hava iletimli küçük bir boru; solda gazeteler için daha büyük bir boru; ve yan duvarda da Winston'un kolayca uzanabileceÄŸi bir uzaklıkta, tel bir ızgara ile korunmuÅŸ, büyük, dikdörtgen bir menfez. Bu sonuncusu kullanılmış kâğıdın atılması içindi. Benzer menfezlerden bütün binanın her
tarafında; sadece her odada deÄŸil, hatta, kısa aralıklarla, her koridorda binlerce ve onbinlerce mevcuttu. Nedense bunlara 'hatıra delikleri' adı takılmıştı. Oradakilerin herhangi bir dokümanın imha edilmesi gerektiÄŸini bilmesi ya da etrafta duran atılmış bir kâğıt parçası görmesi halinde otomatikman yapacağı iÅŸ, en yakın 'hatıra deliÄŸi'nin kapağını kaldırarak onu içine atmaktı. Bu suretle bu kâğıt parçaları hava akımı ile, binanın girintileri içinde bir yerlerde saklı dev fırınlara giderlerdi.

            Zayıf bir tatmin hissiyle Winston dördüncü mesajı bir kenara koydu. Bu karmaşık ve mesuliyeti mucip bir iÅŸti; en son ele alınması daha iyi olurdu. DiÄŸer üçü ise rutin iÅŸlerdendi. Ama yine de ikincisi, rakam listeleri arasında bıktırıcı bir uÄŸraşı gerektirebilirdi.

            Winston, “tele ekran”da geçmiÅŸ numaraları çevirdi ve Times gazetesinin ilgili nüshalarını istedi. Bu sayılar birkaç dakika içinde hava iletimli borudan düÅŸüverdiler. Almış olduÄŸu mesajlar, ÅŸu veya bu sebepten deÄŸiÅŸtirilmesi, veya resmi tabiriyle düzeltilmesi lüzumlu görülen makaleleri veya haber parçalarını iÅŸaret ediyordu. Mesela 17 Mart tarihli Timse gazetesinde Büyük AÄŸabey'in, Güney Hindistan cephesinin sakin olacağı, fakat kısa sürede Kuzey Afrika'da bir Avrasya saldırısı baÅŸlatılacağını bildiren demeci yayınlanmıştı. Tesadüf bu ya, Avrasya yüksek komutanlığı saldırıyı Güney Hindistan'da baÅŸlatmış ve Kuzey Afrika'yı kendi haline bırakmıştı. Bundan dolayı Büyük AÄŸabey'in konuÅŸmasına iliÅŸkin paragrafın, iÅŸleri gerçeÄŸine uygun olarak tahmin ettirecek ÅŸekilde yeniden yazılması gerekmekteydi.

            Yine 19 Aralık tarihli Times'da dokuzuncu üç yıllık planın altıncı üç aylık dönemi olan 1983'ün dördüncü üç ayındaki çeÅŸitli tüketim mallarının resmi üretim tahminleri yayınlanmıştı. Bu günkü nüshada ise gerçek üretime iliÅŸkin bir açıklama vardı. Buna göre, tahminlerin her alanda büyük çapta yanlış olduÄŸu ortaya çıkmıştı. Winston'un görevi, tahminî rakamları fiili üretim rakamlarına uydurmak suretiyle düzeltmekti. Üçüncü mesaja gelince, bu, iki dakikada düzeltilebilecek çok basit bir yanlışlığa dairdi. Daha Åžubat ayı gibi kısa bir süre önce Bolluk Bakanlığı, 1984 yılında çikolata hisselerinde kısıntı olmayacağına dair bir vaadde (resmi kelimelerle “kesin taahütte”) bulunmuÅŸtu. Gerçekte ise Winston'un da bildiÄŸi üzere, çikolata payları o haftanın sonunda, otuz gramdan yirmi grama indirilecekti. Yapılacak iÅŸ bu ilk vaad yerine hisselerin, bir süre sonra Nisan ayında azaltılmasının gerekli olabileceÄŸine dair bir uyarı koymaktı.

            Winston her bir mesajın gereÄŸini yapar yapmaz 'konuÅŸyaz'la yaptığı düzeltmeleri Times'ın ilgili nüshasına iliÅŸtirerek bunları havalı boruya sürdü. Sonra da olabildiÄŸince gayrı ÅŸuuri bir ÅŸekilde aldığı mesajla kendi notlarını buruÅŸturarak, alevler tarafından yutulmak üzere hatıra deliÄŸine attı.

            Havalı boruların gittiÄŸi gizli bölmelerde ne olduÄŸunu Winston tam olarak bilmiyordu ama, az çok tahmin edebiliyordu. Times'ın herhangi bir sayısında gerekli olan bütün düzeltmeler derlenip toparlanınca derhal o sayı yeniden basılır; ilk nüsha imha edilir ve düzeltilmiÅŸ nüsha yerindeki klasöre yerleÅŸtirilirdi. Daima yapılan bu deÄŸiÅŸtirme ameliyesi sadece gazetelere uygulanmayıp, aynı  zamanda  herhangi ideolojik veya politik yön taşıması muhtemel kitap, süreli yayın, broÅŸür, poster, film, ses bantları, karikatür, fotoÄŸraf -her türlü edebi eser ve dokümanlara da uygulanırdı. Her gün ve hemen hemen her dakika geçmiÅŸ bugüne uydurulur, böylelikle de Parti tarafından yapılmış kehanetin doÄŸru çıkmış olduÄŸu dokümanter olarak delilendirilerek ayrıca o anın gereklerine ters düÅŸen herhangi bir haber veya fikir ifadesinin kayıtlarda kalmasına imkan verilmemiÅŸ olurdu. Tarih baÅŸtan sonra gerektiÄŸi kadar sık silinip yeniden yazılan bir yaz-boz tahtası idi. Bir kere bu iÅŸ tamamlanınca herhangi bir tahrifat yapılmış olduÄŸunu ispat artık mümkün de olamazdı. ArÅŸiv dairesi'nin Winston'un çalıştığı kısımdan çok daha geniÅŸ olan bir bölümünü, görevleri, iz sürerek, yerlerini yenileri almış ve imha olunacak kitap, gazete ve diÄŸer dokümanların bütün kopyalarını toplamak olan kiÅŸiler oluÅŸturuyordu. Times'ın bir nüshası, siyasi çizgide deÄŸiÅŸiklikler nedeniyle ya da Büyük AÄŸabeyce söylenmiÅŸ yanlış kehanetlerden dolayı on-oniki defa yeniden basılmış olduÄŸu halde hâlâ üzerinde ilk basım tarihi ile klasörlerde durur ve bunu nakzedecek baÅŸka bir nüsha da bulunmazdı. Kitaplar da yeniden ele alınarak tekrar tekrar yeniden yazılır; aynı ÅŸekilde herhangi bir deÄŸiÅŸiklik yapıldığı belirtilmeksizin yeniden basılırdı. Hatta Winston'un aldığı ve iÅŸini bitirir bitirmez aynı ÅŸekilde yok ettiÄŸi yazılı talimatlar bile, asla, herhangi bir tahrifat iÅŸi yapılacağını ifade veya ima etmezdi; sadece, doÄŸruluk için, düzeltilmesi gereken hatalara, baskı yanlışlıklarına ve hatalı alıntılara iÅŸaret edilirdi.

            Fakat Bolluk Bakanlığı'nın rakamlarını uyarlarken, Winston, bunun bir tahrifat bile olmadığını düÅŸündü. Sadece, bir saçmalığın baÅŸka bir saçmalığın yerini almasıydı bu. Üzerinde çalışılan malzemelerin çoÄŸunun gerçek dünya ile hiçbir alâkası yoktu; hatta doÄŸrudan bir yalanın içerdiÄŸi kadar bile. Ä°statistiklerin tashihleri de orjiinalleri kadar hayal mahsülü idi. ÇoÄŸu zaman sizin, bunları aklınızdan uydurmanız beklenirdi. ÖrneÄŸin Bolluk Bakanlığı tahminlerinde ayakkabı üretimi üç aylık süre için yüzkırkbeÅŸ milyon olarak verildi. Winston bu tahmini yeniden yazarken, kotanın fazlasıyla karşılanmış olduÄŸu yolundaki mutad iddiaya olanak vermek üzere, elli yedi milyona indirdi. Her halükârda altmış iki milyon da, gerçeÄŸe, elliyedi milyon veya yüzkırkbeÅŸ milyondan daha yakın deÄŸildi. Çok muhtemeldi ki bir tek ayakkabı bile üretilmemiÅŸti. Yine muhtemel ki kaç adet üretilmiÅŸ olduÄŸunu kimsenin bilmesinin de herhangi bir önemi yoktu. Ä°nsanın bütün bildiÄŸi, okyanusya nüfusunun belki de yarısı çıplak ayakla dolaşırken, her üç ayda bir kâğıt üzerinde astronomik sayılarda ayakkabı üretildiÄŸi idi. Önemli ya da önemsiz kayıtlara geçen her hadisede durum buydu. HerÅŸey, neticede, içinde yılın hangi günü olduÄŸunun bile belirsizleÅŸtiÄŸi bir gölge dünyada sönüp gitmiÅŸti.

            Winston, salonun diÄŸer tarafına bir göz attı. Karşıdaki bölmede ufak tefek, düzgün görünüÅŸlü, kara çeneli, Tillotson adlı biri, dizleri üzerinde katlanmış bir gazete ile aÄŸzını 'konuÅŸyazı'n ağızlığına dayamış, durmadan çalışıyordu. Sanki söylendiÄŸini kendisi ile 'konuÅŸyaz' arasında bir sır olarak tutmaya çalışan bir havası vardı. Başını kaldırıp baktığında gözlüklerinden Winston'a doÄŸru bir an düÅŸmanca bir parıltı fırlattı.

            Winston Tillotson'u tanımıyordu ve ne iÅŸte çalıştığı hakkında bir fikri yoktu. ArÅŸiv dairesindeki kimseler iÅŸleri hakkında pek konuÅŸmazlardı. Çift sıra bölmeleri olan, bitmez tükenmez kâğıt hışırtıları ve 'konuÅŸyaz'lara fısıldayan seslerin uÄŸultusu ile bu uzun ve penceresiz salonda bir düzine kadar kimse vardı ki Winston bunları, koridorlarda ileri geri konuÅŸurken ya da iki dakikalık nefrette jestler ve mimikler yaparken hergün görüyorsa da ismen bile tanımıyordu. BitiÅŸik bölmede kır saçlı küçük bayanın, her Allah'ın günü, yok edilen ve bundan dolayı hiç yaÅŸamamış kabul edilen kiÅŸilerin isimlerini gazete, dergi ve kitaplardan bulup çıkarmak için uÄŸraÅŸtığını biliyordu. Kendu kocası da iki yıl kadar önce buharlaÅŸtırılmış olduÄŸu cihetle, bir bakıma bu, ona uygun bir iÅŸti. Birkaç bölme ötede Ampleforth adlı sönük, sessiz, dalgın bir yaratık, kıllı kulakları, vezin ve kafiyelerle oynamadaki ÅŸaşırtıcı ustalığı ile ideolojik yönden gözden düÅŸmüÅŸ ama ÅŸu veya bu sebepten dolayı antolojilerde alıkonulması gereken ÅŸiirlerin deÄŸiÅŸtirilip maksada uygun hale getirilmesiyle meÅŸguldü. Elli kadar çalışanıyla bu salon, ArÅŸiv dairesinnin dev komplesi içindeki tali bir ÅŸubesi, o haliyle tek bir hücresi idi. Ötede, yukarıda, aÅŸağıda tasavvur edilmez sayıda iÅŸlerle meÅŸgul daha binlerce iÅŸçi vardı. Editör yardımcıları, tipografi uzmanları ve fotoÄŸraf montajları için özenle techiz edilmiÅŸ stüdyoları ile muazzam matbaalar vardı. Mühendisleri, yönetmenleri ve bilhassa sesleri taklit etmedeki maharetlerinden dolayı seçilmiÅŸ aktörleri ile tele programlar ÅŸubesi vardı. Ä°ÅŸleri sadece yeniden istenmesi mukadder kitap ve periyodikleri listelemek olan büyük bir memurlar ordusu vardı. DüzeltilmiÅŸ dokümanların depo edildiÄŸi, geniÅŸ mahzenler ve orijinal nüshaların imha edildiÄŸi gizli fırınlar vardı. Ve yine bir yerlerde bütün bu gayretleri koordine eden ve geçmiÅŸin ÅŸu kısmının korunmasını, bu kısmını tahrif edilmesini ve diÄŸer bir kısmının da ortadan kaldırılmasını lüzumlu kılan politikaları belirleyen, kim olduÄŸu, adı tamamen meçhul, yönetici beyinler vardı.

            Nihayet ArÅŸiv Dairesi'nin kendisi, esas iÅŸi, geçmiÅŸi yeniden inÅŸa etmeksizin Okyanusya vatandaÅŸlarına gazete, film, okuma kitapları, televizyon programları, oyunlar, romanlar-yasadan slogana, lirik ÅŸiirden biyoloji broÅŸürüne, çocuk alfabesinden arıdil sözlüÄŸüne kadar düÅŸünülebilecek her nevi bilgi, talimat veya eÄŸlence vasıtasını saÄŸlamak olan Hakikat Bakanlığı'nın sadece bir ÅŸubesi idi. Ayrıca bu bakanlık, partinin bu kabil ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp bütün bu iÅŸleri, daha aÅŸağı bir seviyede, proleter sınıfın yararı için de tekrarlamaya mecburdu. Genel olarak proleter edebiyatı, müziÄŸi, oyunu ve eÄŸlencesi ile meÅŸgul olan birçok kısımlar vardı. Burada, içinde spor cürüm olayları ve faldan baÅŸka birÅŸey bulunmayan paçavra gazeteler, ucuz macera romanları, seks filimleri ve ÅŸiir makinası olarak bilinen özel bir tip kaledioskop üzerine monte edilmiÅŸ mekanik araçlarla bestelenen, duygusal ÅŸarkılar üretilirdi. Hatta -arıdilde pornosek diye adlandırılan- mühürlü paketler içinde dağıtılarak bu konuda çalışanlar dışında hiç kimsenin bakmasına müsaade edilmeyen en aÅŸağılık türden pornografi üretimi ile meÅŸgul talî bir ÅŸube daha vardı.

            Winston çalışırken havalı borudan üç mesaj daha çıkmıştı; ama bunlar basit konulardı; iki dakikalık nefret araya girmeden icabına bakıvermiÅŸti. Nefret biter bitmez bölmesine döndü, raftan arıdil lügatını aldı, 'konuzyaz'ı bir kenara itti, gözlüklerini silip o sabahın esas mesaisi için yerine oturdu.

            Winston'un hayatta en büyük zevki iÅŸi idi. Gerçi çoÄŸu bıktırıcı, sıradan iÅŸlerdi ama, bunların arasında, çok güç ve sanki matematiksel bir problemin derinliklerinde imiÅŸçesine, içinde kendinizi kaybedebileceÄŸiniz iÅŸler de vardı. Bunlar, Ä°ngsos prensipleri konusundaki bilginizle partinin ne söylemenizi istediÄŸine dair tahmininizin dışında, size yol gösterecek hiçbir yardımcınız bulunmayan, ince sahtecilik iÅŸleriydi. Winston bu kabil iÅŸlerde iyi idi. Hatta, zaman zaman, tamamen arıdille yazılmış olan Times'ın baÅŸyazılarının redaksiyonu bile kendisine tevdi edilmekteydi. Daha önce bir kenara ayırmış olduÄŸu mesajı açtı. Åžöyleydi:
            -Times 3.12.83 ba günlük buyruk duyurusu katmerli kötü olmayanlara yollama tümden yenidenyaz dosyalamadan üsteteslim
            Bu eski dilde (veya normal lisana) ÅŸöyle çevrilebilirdi:
            3 Aralık 1983 tarihli Times gazetesindeki büyük AÄŸabey'in günlük talimatına iliÅŸkin haberin veriliÅŸ tarzı son derecede yetersizdir ve mevcut olmayan kiÅŸilerden bahsetmektedir. BaÅŸtan sona yeniden yazarak dosyalamadan önce taslağı bir üst mercie tevdi ediniz.

            Winston bu haberi baÅŸtan aÅŸağı okudu. Büyük AÄŸabey'in o günkü emri, esas olarak, yüzer kalelerdeki denizcilere sigara ve benzeri önemsiz gerekleri saÄŸlayan FFCC olarak bilinen bir kuruluÅŸun çalışmalarının methine tahsis edilmiÅŸ gözüküyordu. Parti iç mihrakının seçkin bir üyesi YoldaÅŸ Withers diye birinden özellikle sözedilmiÅŸ ve ona, madalya; ikinci sınıf mütemayiz fazilet niÅŸanı verilmiÅŸti.

            Üç ay sonra FFCC ansızın, hiçbir sebep gösterilmeden feshedilmiÅŸti. Withers ve ortaklarının artık gözden düÅŸmüÅŸ oldukları düÅŸünülebilirdi. Çünkü siyasi suçların yargılanmaları ya da kamu önünde suçlanmaları pek mutad deÄŸildi. Suçlarını alçakça itiraf ettikten sonra idam edilen vatan hainleri ve düÅŸünce suçlularının, kamu davaları yoluyla, binlerce kiÅŸiyi içeren büyük temizlik hareketleri iki yılda bir defadan daha fazla yapılmayan özel gösterilerdi. Daha genel olanı partiye hoÅŸnutsuzluk getirmiÅŸ olan kiÅŸilerin basit bir ÅŸekilde ortadan yok edilmeleri ve bir daha kendilerinden haber alınamaması idi. Onlara ne olduÄŸu hususunda en ufak bir ipucu dahi, asla bulunmazdı. Bazı hallerde ölmüÅŸ bile olmazlardı. Ebeveynlerini saymazsan Winston'un ÅŸahsen tanıdığı otuz kadar kiÅŸi ÅŸu veya bu zamanda ortadan bu ÅŸekilde yok olmuÅŸlardı.

            Winston burnunu bir kâğıt parçasıyla hafifçe kaşıdı. Koridorun öte tarafındaki bölmede yoldaÅŸ Tillotson hâlâ 'konuÅŸyaz'ının üzerine eÄŸilmiÅŸ vaziyette çalışıyordu. Bir an için başını kaldırdı; yine o düÅŸmanca parıltı. Winston, yoldaÅŸ Tillotson'un da kendisi gibi aynı iÅŸ üzerinde olup olmadığın merak etmiÅŸti. Öyle olması pekâla mümkündü. Bu derece hileli bir iÅŸ asla bir tek kiÅŸiye emanet edilemezdi. DiÄŸer taraftan bunun bir komiteye havale edilmesi de uydurmacılık yapıldığının açıkça kabul edilmesi olurdu. Pek muhtemeldi ki bir düzine kadar insan ÅŸu anda Büyük AÄŸabey'in söylemiÅŸ olduÄŸu sözün metni için çalışmaktaydı. Birazdan parti iç mihrakından hakim bir beyin ÅŸu veya bu metni seçerek yeniden basılır hale getirecek; sonra da seçilmiÅŸ olan bu yalan daimi kayıtlara geçerek hakikat olacaktı.

            Winston, Withersin neden gözden düÅŸmüÅŸ olduÄŸunu bilmiyordu. Belki rüÅŸvet almaktan belki de yetersizliktendi. Ama belki de Büyük AÄŸabey fazla popüler olmuÅŸ bir yardımcısından kurtulmak istiyordu... Belki Withers veya ona yakın birinin sapma eÄŸiliminden ÅŸüphe edilmiÅŸ veya belki de -hepsinden daha muhtemel olarak- temizliklerin ve buharlaÅŸtırmaların yönetim mekanizmasının bir gereÄŸi olması nedeniyle bu iÅŸ vuku bulmuÅŸtu. Gerçek ipucu Withers'in halen yok edilmiÅŸ olduÄŸunu gösteren (olmayan kiÅŸilere atıf) kelimelerinden ibaretti. Ä°nsanlar tutuklandığı zaman durumun hep böyle olduÄŸunu zannetmeyiniz. Bazen idam edilmeden önce bir veya iki yıl kadar bir süre serbest bırakılırlar ve özgür kalmalarına imkân verilirdi. Ara sıra, uzun süre önce ölmüÅŸ olduÄŸuna inandığınız bir kimse, hortlak gibi, bir kamu davasında aniden ortaya çıkar, tanıklığıyla, baÅŸka yüzlerce kiÅŸiyi de belaya bulaÅŸtırdıktan sonra, bu kez artık, ebediyyen yok olurdu. Ama Withers esasen yoktu. O mevcut deÄŸildi; hiç var olmamıştı zaten. Winston Büyük AÄŸabey'in konuÅŸmasının sadece metnini deÄŸiÅŸtirmenin yeterli olmayacağına kara verdi. KonuÅŸmanın orijinal konusuyla tamamen ilgisiz bir ÅŸeyler yazması daha iyi olacaktı.

            KonuÅŸmayı vatan hainlerinin ve düÅŸünce suçlularının mutad itham ÅŸekline dönüÅŸtürebilirdi; ama bu fazla göze batardı. Cephede bir zafer veya, dokuzuncu üç yıllık planda fazla üretim baÅŸarısı uydurmak kayıtları karıştırabilirdi. Bütün gereken salt bir hayal parçası idi. Ansızın zihnine, yenilerde kahramanca ÅŸartlar altında muharebede ölmüÅŸ olan yoldaÅŸ Ogilvy, hazır yapım bir imaj geldi. Büyük AÄŸabey'in günlük emirlerinde, hayatını ve ölümünü izlenmeye deÄŸer tuttuÄŸu, mütevazı sıradan bir Parti üyesinin övülmesi olabilirdi bu. O gün yoldaÅŸ Ogilvy'yi anmalıydı. YoldaÅŸ Ogilvy diye bir kimsenin olmadığı doÄŸruydu ama ne farkeder? Birkaç satırlık yazı ve bir çift taklit fotoÄŸraf ona hemen vücut verebilirdi.

            Winston bir an için düÅŸündü, sonra konuÅŸyaz'ı kendine çekip Büyük AÄŸabey'in bilinen üslubu içinde dikte ettirmeye baÅŸladı: Aynı zamanda hem askeri hem alayiÅŸli; (bu gerçekten ne ders alıyoruz yoldaÅŸlar?... aldığımız ders -ki aynı zamanda bu Ingsos'un temel prensiplerinden biridir- ÅŸu ki...... v.s v.s gibi) sorular sorup sonra da hemen bu soruları cevaplama kurnazlığı taşıyan ve bu nedenle taklidi kolay bir üslup....

            Üç yaşındayken yoldaÅŸ Ogilvy trampet, yarı-makineli tüfek, model helikopter dışında bütün oyuncakları reddetmiÅŸti. Altısında -kurallarda özel bir yumuÅŸatma ile bir yıl erken olarak hafiyeliÄŸe girmiÅŸ,dokuzunda oymak başı olmuÅŸtu. Onbir yaşında, suç temayülleri taşır gördüÄŸü bir konuÅŸmasına kulak misafiri olunca, amcasını DüÅŸünce Polisine ihbar etmiÅŸti. On yedisinde seks aleyhtarı gençler derneÄŸinin yöresel organizatörü olmuÅŸ, ondukuzunda Barış Bakanlığı'nca benimsenen ve ilk denemesinde, bir patlamada otuzbir Avrasyalı esiri öldürmüÅŸ olan küçük bir el bombası icat etmiÅŸti. Yirmiüç yaşında bir çatışmada ölmüÅŸtü: Önemli özel evraklarla Hind Okyanusu üzerinde uçarken düÅŸman jet uçaklarının takibine maruz kalınca gövdesini makinalı tüfekleriyle ağırlaÅŸtırarak üzerindekilerle birlikte helikopterden derin sulara atlamıştı -gıbta edilmeksizin üzerinde düÅŸünülmesi imkânsız bir son- demiÅŸti Büyük AÄŸabey. Sonra yoldaÅŸ Ogilvy'nin hayatının temizlik ve saflığı hakkında birkaç söz daha ekledi. O hayatında içki ve sigarayı aÄŸzına koymamış, günlük jimnastik saati dışında eÄŸlencesi olmayan ve evlilikle aile gailesinin günde yirmidört saat göreve sadakatla baÄŸdaÅŸmazlığına inandığından bekarlık yemini etmiÅŸ bir kiÅŸi idi. Ä°ngsos prensipleri dışında hiçbir söyleÅŸisi yoktu. Avrasya düÅŸmanını yenmek; casusları, sabotörleri, düÅŸünce suçlularını ve genel olarak vatan hainlerini yakalamaktan baÅŸka hayatta hiçbir amacı olmamıştı.

            Winston, yoldaÅŸ Ogilvy'ye mütemayiz fazilet niÅŸanı verip vermemeyi kendi kendine tartıştı. Sonunda gereksiz yoklama iÅŸlemlerine yol açacağı düÅŸüncesiyle vermemeye karar verdi.

            Karşı bölmedeki rakibine bir kez daha göz attı. Bir ÅŸeyler Tillotson'un da kendisi gibi aynı iÅŸ üzerinde çalıştığını kesinlikle söyler gözüktü. Sonuçta kimin yaptığının kabul edileceÄŸini bilmenin bir yolu yoktu; ama yine de kendisininkinin kabul edileceÄŸine dair kesin bir his doÄŸdu içine. Bir saat önce tasavvur bile edilmeyen yoldaÅŸ Ogilvy artık bir gerçekti. Ölü insan yaratıp da yaÅŸayanını yaratamamak ona garip gözüktü. Biraz önce hiç mevcut olmamış olan yoldaÅŸ Ogilvy ÅŸimdi geçmiÅŸteki bir mevcuttu ve bir kere sahtecilik eylemi unutulunca Åžarlman veya Jül Sezar gibi mevsuk delillerle var olacaktı.
                                                                                                          George ORWELL(1949)

Not: Yazı, çevirmenin Kültür Bakanlığı yayınlarından "George Orwell'den Seçmeler" kitabından; Cüneyt Durcan kardeÅŸimiz tarafından tape dilerek sitemize gönderilmiÅŸtir... 



Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 01-04-2014 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111261935 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net