2003 Türkiye’si ve 2023 hedefleri
Emre TOKDEMÄ°R Bugüne kadar verdiÄŸi gerçekçi vaatlerle güven kazanmış bir partinin ne yazık ki 2023 hedeflerin de gerçekçi bulmadığım yönler var. Bu yönleri nedenleriyle açıklamaya çalışacağım. Tabi bunu yaparken hükümetin 2023 vizyonu hakkında derin analizler yapacak deÄŸilim sadece bu konulara meraklı bir genç vatandaÅŸ olarak her vatandaşın gördüÄŸü sorunları bir araya toplayıp sormaya çalışacağım.
2002 yılından baÅŸlayarak bugüne nasıl gelindiÄŸini açıklamaya çalışacak olursak: Öncelikle hükümet iktidara geldiÄŸinde kendisinin önünde krizden çıkmaya çalışan bir ülke buldu. Ä°ÅŸe bu ülke neden krize girdi diye soru sorarak baÅŸladı. Ortaya çıkan tabloda dünyanın 1970'lerde ekonomik yönden farklı bir yöne doÄŸru gittiÄŸi açıkça görülüyordu. Bizim ülkemizde bunu görmüÅŸ 24 Ocak 1979 yılında yeni dünyaya entegre olmak için ilk hamleyi yapmıştı. Ancak siyasi istikrarsızlıklar bu dönüÅŸümü tam manasıyla tamamlanmasına engel oldu. Neydi dünyanın gittiÄŸi yön?1970’lerde sermaye krize girmiÅŸti ve bu krizin sebebi olarak geliÅŸmiÅŸ ülkeleri görmüÅŸtü. Çünkü bu ülkelerde çalışma saatleri ,iÅŸçi ücretleri ,sosyal güvenlik hakları kısaca sermayenin aleyhine olan bütün iÅŸçi hakları çok geliÅŸmiÅŸti .Dolayısıyla sermaye bu ülkelerden geliÅŸmekte olan ülkelere doÄŸru akmaya baÅŸladı. Bu hareketten aslan payını iÅŸçi hakları açısından en az geliÅŸmiÅŸ ülkeler aldı. Türkiye de bundan aslan payını olmasa da payını aldı. Bu sayede ülkeye 2003 den bugüne kadar her yıl sermaye yani döviz giriÅŸi oldu. Döviz demek petrol, gaz, elektirik, demir, kömür kısaca her ÅŸey demek olduÄŸundan ülkemiz hem ham madde hem de ara madde sahibi oldu ve üretime baÅŸlayabildi. Krizden çıkışın 2 anahtar kelimesi vardır herkesin kolaylıkla anlayabileceÄŸi bunlar tüketim ve üretimdir...
Ülkemizde de her krizden çıkmaya çalışan ülkede olduÄŸu gibi baÅŸat sektör inÅŸaat sektörü oldu .Çünkü krizler tarihine baktığımızda ülkeleri krizden en hızlı çıkarabilecek iki sektör vardır. Bunlardan biri silah sanayi biri inÅŸaat sanayidir. Keza dünyanın geçirdiÄŸi en büyük krizlerden biri olan 1929 krizine de baktığımız zaman gördüÄŸümüz gibi Roosevelt ilk iktidara geldiÄŸinde 'New Deal' programı çerçevesinde barajlar, yollar yapmıştır. Hatta saÄŸlam kaldırımları söktürüp istihdam yaratmak için yeni kaldırımlar bile döÅŸetmiÅŸtir (Bizde de her seçim öncesi saÄŸlam kaldırımlar bu yüzden mi sökülüyor bilemiyorum). Ä°nÅŸaat sektörü yatırımlarını arttırdıkça ülkede istihdam arttı. Ä°stihdam arttıkça tüketim arttı tüketim arttıkça yatırımlar arttı ve faizler düÅŸtü. Bu sayede baÅŸbakanın 'sıfır faiz' söylemiyle tanıştık. Normal zamanda faizlerin düÅŸmesinin kötü etkisi olarak doların deÄŸerinin yükselmesi gerekirken, sermaye ülkemizi tercih ettiÄŸi için, sürekli olarak döviz giriÅŸi saÄŸlandı ve döviz sıkıntısı gibi bir durumumuz da olmadı .Sonuç olarak Mortgage ve T.O.K.Ä° ile tanıştık. Faizler düÅŸük olduÄŸu için insanlar kredi çekerek ev alma ÅŸansına ulaÅŸtı bir tane evi olan bir tane de yatırım için alayım ne de olsa iÅŸim var çalışıyorum dedi. Ä°nÅŸaatlar daha yükselmeden satılık daireler bitti. Çimento satan firma da mutluydu orada çalışan iÅŸçide, o iÅŸçinin kazandığı parayla satın aldığı plazma televizyonun sahibi Vestel fabrikası da, o fabrikada çalışan kadının kazandığı parayla satın aldığı elbise markasının sahibi de... Kısaca herkes mutluydu. Her ne kadar eskilerimizin her gördüÄŸünde ah ah buralar eskiden dutluktu dedikleri yerler absürt rakamlarla satışa çıksa da insanların satın alma gücü vardı kredi çekiyorlardı ve alıyorlardı...
Ancak bu bahsettiÄŸim sistemin devamı için dışarıdan döviz giriÅŸinin de devam etmesi lazım . EÄŸer dışarıdan döviz girmez ise döviz girmesi için faizler yükseltilecek ,faizler yükseldikçe yatırımcı sermaye bulmakta zorlanacak ve sistem tıkanacak . Peki ama neden bu döviz giriÅŸi bizde bu kadar zor oluyor da bizim Arçelik firmamız üretime baÅŸladığında Samsung diye bir markanın esamesinin bile okunmadığı Güney Kore de sorun olmuyor. Çünkü ÅŸu anda biz Amerika'ya Denizli havlusu satıyorken Güney Kore dünyaya Samsung satarak Apple ile yarışıyor.
Ä°ÅŸte 2023 de ülkemizin kiÅŸi başı geliri 25.000 dolar olmasını istiyorsak sadece ithalat ile ayakta duran bu sistemi deÄŸiÅŸtirmemiz gerekiyor. Çünkü ÅŸu anda tek yapabildiÄŸimiz Irak'a inÅŸaat ihraç etmek. Irak' a 2003 te ihracatımız 829.058$ iken bugün 10.822.144$ ancak yine aynı ÅŸekilde Rusya'dan ithalatımız 2003te 5.451.315$ iken bugün 26.625.286$ olmuÅŸ. Tabi ki bu ithal ettiÄŸimiz ÅŸeyin çoÄŸunun enerji olduÄŸunu farkındayım. Çünkü daha çok tüketim yapıyoruz çünkü fabrikalarımız daha çok çalışıyor ve daha çok enerji harcıyor. Ancak Denizli havlusu üretmek için çalışan fabrikalarımızla nasıl 2023'te 25000$ hedefini yakalayacağız bende onu soruyorum iÅŸte. Tabi ki ÅŸöyle diyenler olabilir: örneÄŸin, bizim de Vestel diye bir markamız var sadece havlu ürettiÄŸimizi mi sanıyorsun. Ancak son günlerde yaÅŸanan geliÅŸmelerden de anlaşıldığı gibi ki bence ileride daha vahimleri yaÅŸanabilir, sadece Vestel veya ÅŸu andaki mevcut sanayi düzeni ülkeye yeterli döviz giriÅŸini saÄŸlamaya yetmiyor. Bu düzeni deÄŸiÅŸtirmeli ithalata dayalı büyümeden bir an önce kendimizi kurtarmalıyız. On sene bunun için belki yeterli bir süre deÄŸildi ancak yine de bugüne kadar kazanılmış birikimler var bunların üstüne daha gerçekçi ve somut hedefler koyarak ilerlemeliyiz. ÖrneÄŸin bugün dünyada 1950 den sonra kurulmuÅŸ en iyi üniversiteler listesinde ilk sıralarda Güney Kore’nin üniversiteleri kendine yer bulabiliyor. Biz kendimizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacaksak sizce böyle üniversitelere ihtiyaç yok mu? Ä°leri ki yıllarda 2000 den sonra kurulan en iyi üniversiteleri listesinde Türk üniversitelerini görebileceÄŸimize dair umudu olan var mı?
EÄŸitim ve hukuk iyi bir ekonomik programın temelini oluÅŸturur. EÄŸitim ve hukuk olmadan ekonomimiz istenen yere gelse de vatandaÅŸlarımızın istediÄŸi gibi olacağını zannetmiyorum. Bugün Çin, çoÄŸu insana göre, dünyanın bir numaralı ekonomisi. GeleceÄŸin dünyasını Amerika’nın deÄŸil Çin’in politikalarının belirleyeceÄŸini söyleyen birçok kiÅŸi var. Bu söylenenler doÄŸru olsa bile bu durum aylık 200 dolara günde 10 saat çalışan Çinli birinin umurunda olur mu sizce? 2.ci çocuÄŸu için vergi ödeyen Çinli bir aile en azından dünyadaki politikaları biz belirliyoruz diye mutlu olur mu?
Ne yazık ki 2023 ekonomi hedeflerinin tutacağını düÅŸünmüyorum. Çünkü bugüne kadar gelinen yol yapılan yanlışlar düzeltilerek gelindi bundan sonrası ise hiç yanlış yapmadan ekstra doÄŸrular yaparak ilerlenebilecek bir yol. ÖrneÄŸin benzinin bu kadar pahalı olduÄŸu ülkemizde artık yol yapmak manasız hale geliyor. 2023’de dünya devi olmak isteyen bir ekonominin cari açığın en büyük sebeplerinden biri olan petrole bağımlılığından kurtulması gerekir ki bu da yol yaparak deÄŸil hızlı tren yaparak olur. Åžimdiye kadar çoktan Ä°stanbul-Ankara arası hızlı tren hattının bitmiÅŸ olması gerekirdi. Bu belki de boÄŸaz köprüsünden bile daha önemlidir ülkemiz için. Hal böyle olunca 21.227 km yol yapmış olmak bundan sonrası için yeterli olmayacaktır. Artık insanların tüketim ÅŸekillerini deÄŸiÅŸtirmeliyiz. Madem benzin fiyatlarının önüne geçemiyoruz o halde insanlarımızı benzine muhtaç etmeyelim. Ama bunu çıkıp da insanlara toplu taşım araçlarını kullanmanızı tavsiye ediyoruz gibi bir mantaliteyle yapmayalım. Ä°nsanlarımızın her vakit ve huzur kaybetmeden istediÄŸi yere ulaÅŸmasını saÄŸlayacak altyapıyı hazır edelim; inanın o zaman çok da konuÅŸmamıza gerek kalmaz.
Sonuç olarak sıkı mali disiplinimiz genç nüfusumuz istikrarımız sayesinde büyüyoruz inÅŸallah büyümeye de devam edeceÄŸiz ancak ne yazık ki 2023 öngörülerini yakalayabilecek düzeyde deÄŸiliz. Bu düzeye ulaÅŸmanın yolu da sadece ekonomiden geçmiyor eÄŸitim sistemi ve yargı sisteminden geçiyor. Yani en azından artık yol yaparak trafiÄŸe çare bulduÄŸunu zanneden yerel yönetim zihniyeti yerine ülke nüfusu her geçen gün artıyor ben bu yolu yapsam yarın yine tıkanır diye düÅŸünerek metro yapacak zihniyete sahip bireyler yetiÅŸtirebilen bir eÄŸitim sistemine sahip olmamız gerekiyor.
NOT: Yazımı yazarken bugüne kadar bu konuları anlatmak için kullanılan kavram setlerinden uzak durmaya çalıştım. Çünkü çoÄŸu kavramın içi boÅŸaltılarak karşıt siyasi görüÅŸlere atfedilmek isteniyor. Ben ise sadece ekonomi ile günlük hayatın sorunlarını birlikte düÅŸünmeye çalıştım. E. T.Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriÅŸ yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |