26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow ŞİİR YAZMAMA BÄ°LÄ°NCÄ°
ŞİİR YAZMAMA BİLİNCİ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 19
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin EVCÄ°   
06-06-2006

 

Sanatsal düÅŸünüÅŸün özelliÄŸini açıklamaya dönük çabanın en sade belki en kestirme yolu ÅŸiiri anlamaya çalışmakla mümkün olmalıdır. Åžiiri anlatan, açıklayan ifadeler genel anlamda sanatın mahiyetini kavramanın belirgin ipuçlarını da verir. Demek oluyor ki; ‘ÅŸiir nedir?’ sorusuna verilecek cevap çerçeveyi geniÅŸletirsek ‘sanat nedir?’ sorusunun da cevabıdır. Åžiirin, sanatın diÄŸer kollarıyla iliÅŸkilendirilecek açılımda bir iÅŸlevselliÄŸe sahip oluÅŸu esasen kuruluÅŸ olarak diÄŸer sanatların unsurlarını en azından simgesel olarak bünyesinde taşıyor olmasındandır.

Åžiir nedir?

Kendi zaviyelerinden her ÅŸair ve her eleÅŸtirmence birbirlerinden farklı tanımlamalar yapıldı. Sayısız tanımlama, sayısız yaklaşım bolluÄŸu içinde ÅŸiirin ne olmadığını anlamaya çalışmak hiç deÄŸilse sahayı belirlemek adına basit bir yöntem olabilirdi. DoÄŸrusu zaman zaman bu yöntem ÅŸiir(sanat) gibi zor algılanan ve anlatılan konular karşısında iÅŸimizi kolaylaÅŸtırmaya yaramıyor deÄŸil. Nitekim vaktiyle yine ÅŸiir ekseninde yoÄŸunlaÅŸan bir yazımıza ‘Åžiir Ne DeÄŸildir?’ baÅŸlığını uygun bulmuÅŸtuk. 

Daha çok genç ÅŸairler ÅŸiiri tanımlama denemesine giriÅŸirlerken kaçınılmaz olarak ÅŸiirin iç dünyalarında uyandırdığı yaÅŸantıyı yansıtıyorlardı. Esasen dört başı mamur, kuÅŸatıcı bir tarifin yapılamadığı ortadadır. Kendi payıma hususen sanatın muayyen konuları üzerinde tanımlamada birlik arayışını gereksiz buluyorum. Niçin mi? Sanat özgür yaklaşım, cesur yorum gerektiren bir alandır. Bu alanının açılım ve geniÅŸleme istikametlerini o her ÅŸeyi sınırlayıp zapt-u rapt altına almakta çok mahir totaliter yapının kapamasına izin vermemek gerekir. Yeri gelmiÅŸken modern edalar, kimileyin bilimsel fiyakalarla karşımıza çıkabilecek bu bir çeÅŸit skolâstik aldatmacaya karşı uyanık olmak gerektiÄŸini söylemiÅŸ olayım.  

Åžiiri ve tabii ki sanatı tanımlama yönündeki her bir deneme ÅŸiirin ve sanatın sadece bir ucundan tutmak gibidir. Esasen sanat; dünyası, dili, tarzı gereÄŸi gündelik dilin sınırlı imkânlarıyla verili dimaÄŸların pürüzsüz anlamasını oldukça zorlaÅŸtırır. Sınırsız olanı sınırlı imkânlarla anlatmaya çalışmak hep yetersiz kaldı, yetersiz kalacaktır. Yaptığımız bir okyanustan kendi kepçemiz kadar su almaktan ibarettir. O suyun ÅŸiir ummanından bir parça olduÄŸu doÄŸrudur. Aldığımız kadarıyla bizim suyumuzun umman olmadığını söylemeye gerek bile yoktur. Herkesin denizi sonuçta kendi derinliÄŸi kadardır. Kendi derinliÄŸimizden öte geçmek, mecburen derinliÄŸimizi artırmaya baÄŸlı olduÄŸu için içimizdeki denizlerin, ırmakların   tüm kıyılarını birbirimize açmak durumundayız.  

Her yaklaşım denemesini veya sanatçıdaki özel karşılığıyla bir yansımanın ifadesi biçimiyle her bir tarifi birbirine ekleyerek bir bütüne ulaÅŸabilir miyiz? Biraz hayır. Yine yarım kalan bir ÅŸeyler olacak. Paskal söylemiÅŸti sanırım: ‘Bütün, parçaların toplamından daha farklı bir ÅŸeydir.’ Ancak ayrıntılara dair biçimiyle de olsa bu yöndeki çabalar hiç olmazsa sanatın ve sanatçının dünyasını, ÅŸiir iklimini kimimizin hissetmesine, kimimizin anlamasına ciddi manada katkı saÄŸlıyor. Åžahsen bende sınırlarını tam bilemediÄŸim (yoÄŸun) bir duyarlık, deÄŸerler, deÄŸerlendirmeler toplamıyla bir estetik yaÅŸantı oluÅŸuyor. Ä°ÅŸte bu yoÄŸunluk ve yaÅŸantının bende oluÅŸturduÄŸu kanaatle yargıda veya vargıda bulunuyorum. Mütevazı sesi, soluÄŸu ile bu yazı bu yöndeki çabalara kendi ölçeÄŸinde katkıda bulunmak ister. 

ŞİİR ÅžUUR DEMEKTÄ°R. Lügatler ‘ÅŸuur, fehim’ anlamlarını veriyor. Aklı başında bir insan için ÅŸuursuz bir yaÅŸam, ÅŸiir için de sıradanlaÅŸmış bir düÅŸünüÅŸ söz konusu olamayacağına göre nasıl bir ÅŸuurdan söz edilmeli öyleyse? Ancak ÅŸiirle ifade gücü ve imkânı kazanan ÅŸuur nasıl bir ÅŸuurdur? DERÄ°N ÅžUUR. Tek başına ve sadece ÅŸuur mu? Neyin ÅŸuuru? Tüm bu sorulara lafı fazla dolaÅŸtırmadan ‘tek başına ÅŸuur’ diye kestirme bir cevap verilmelidir. Åžiir için ‘Mutlak hakikati arama iÅŸidir’ diyen Üstad Necip Fazıl, yine Poetika’sının hemen her bölümünde ÅŸuur ve idrak noktasını vurgulu tonlamalarla öne çıkarır. Anımsatmak babından o ifadelerden bazılarını buraya almak istedim: ‘Åžiir,.ulvi bir idrak makamı halinde karşımızda abideleÅŸiyor.’, ‘Åžiirde baÅŸlıca iki büyük unsur vardır: His, fikir.’, ‘Åžiir tek kelimeyle üstün idraktir.’ (N.F.K, Çile,b.d.Yay.10. bas. Ä°st.1985.Bu yazıda gerek duyulan alıntılar özellikle bu kitaptan,sadece sayfa no’su belirtilerek yapılacaktır.) 

Her bilinç varoluÅŸsal bir karakter içerir. Åžiirin gerçek varlığa, varlığın derin duyuÅŸlarla en kapsamlı sezgisel bilgisine yönelmek amacı vardır. Yüksek, asil ama insanın yükünü ağırlaÅŸtıran bir amaçtır bu. Åžiiri bu amaca yönelimden uzaklaÅŸtırmak varlığını zorunlu kılan zemini ortadan kaldırmak olur. O zaman sözün de ÅŸiirin de ne önemi ne gerekçesi kalır. 

Åžair kelimeler dünyasına girerek kendi anlamını inÅŸa etmeye çalışmaktadır. Basit bir cümle oldu bu. Ä°yi ki de basit oldu. Belki ÅŸöyle bir eleÅŸtiri getirilecek: Åžiir her ÅŸeyden evvel bir söz sanatı olduÄŸuna göre ÅŸairin kelimeler dünyasına girmesi hatta o dünyadan çıkmaması gerekmez mi? O bir kelime ustasıdır. Tek malzemesi kelimelerdir ve meramını kelimelere yükleyerek kendini ifade eder. DoÄŸrudur. Ä°llüzyon zaten burada baÅŸlıyor. Üzerimizde hipnoz etkisi bırakan bu illüzyondan çıkabilirsek müthiÅŸ bir ÅŸaÅŸkınlık kalacaktır geriye. O nedenle ÅŸiire her ÅŸeyden evvel ÅŸuur penceresinden bakmayı öne çıkarmak gerekmektedir. Åžiirin gerektirdiÄŸi ÅŸuur seviyesi yitirilmiÅŸse, ÅŸiire dolaysız olarak varoluÅŸa iliÅŸkin anlam derinliÄŸi yoksa ya da sığsa önümüze ne tür yazınsal metin konursa konsun fazla düÅŸünmeksizin laf kalabalığıyla karşı karşıya olduÄŸunuzu anlayacaksınız. Orada ne vardır bilinmeyebilir ama ÅŸiir adına sanatın, sanat adına ÅŸiirin olmadığını anlamak pek güç olmayacaktır. 

YoÄŸun ve derin bir ÅŸuur halini gerektiren ÅŸiir mevcutla yetinmez. Hatta görsel dünyada var olanı inkâr eder çokluk. Åžairin gerçekliÄŸi görünürde var olanın, daha doÄŸrusu sentetik oluÅŸumlarla var kılınanın gerisinde, ötesindedir. Onun ilk serüveni düz bakışlıların göremediklerini görme, gizleneni bulma, duyurulmayanı duyma becerisi ve cesaretini göstermekle baÅŸlamıştır. Kurulu dünyada her ÅŸeyi, herkesi biçimlendiren ele kendini teslim etmemiÅŸtir. DoÄŸal, kendiliÄŸinden, içten bir karşı duruÅŸun sahibi olmuÅŸtur. Hem birey olarak tekil kalmanın kaçınılmaz sonucu, hem de bütün bir verili dünyanın naylon yaÅŸantısına direnmek için savunma mekanizmalarıyla mecburen içine kapanıp kendi derinliÄŸine sarkarken bilinci(ni) yeni donanımlarla çoÄŸaltmıştır. Bazen toplumdan kendine bazen kendinden topluma koparken doÄŸallıkla, sözlüklerin sınırladığı anlamları aşıp, onlara farklı anlamlar katarak seçtiÄŸi kelimelerden yeni bir dil kurar. Daha doÄŸrusu dilin yeni ifade imkânları aranmaktadır. Åžairin yaptığı imkânların dilini kullananlara, dilin imkânlarıyla söylemekten ibarettir.  

Dilin imkânı; düÅŸüncenin, duyuÅŸun, felsefenin de imkânıdır. Ä°nsan kelimeler ve kelime kombinezonlarıyla düÅŸünür. DüÅŸünmek, kelimelerin tekabül ettikleri anlamları kavramaktır. Ä°nsan düÅŸündüÄŸü her ÅŸeyi önce kelimelerle sembolleÅŸtirir. Akıl kelimelerden düÅŸünceye, düÅŸünceden kelimelere sürekli salınımlarla zenginleÅŸir. Bilinç bu zenginlikle birlikte vardır. 

Kullanılan gündelik dilin aklımızı zorlamayan özelliÄŸi esasen düÅŸünce eksenli iliÅŸkilerden uzak bir yaÅŸam kurmuÅŸ olduÄŸumuzdandır. Üstad, kelimelerin manayı sınırlayan simgeler olduÄŸu düÅŸüncesindedir; Çile’nin bir yerinde ÅŸu dizeleri okuruz: ‘Kelime, manayı boÄŸan bir gömlek! /Paralıyorum!’(s.131) ‘Zaman kesik ve çabuk;/Her kelime bir kabuk,/ Deliyorum!’(s.133) Madem kelimeler anlamı sınırlıyor o halde yüksek mana Mimarı’nın dizeler boyu tüm benliÄŸiyle zihnini zarif, zorlu kıvrımlardan süzerek sonsuz hakikate vuslatı, dilin imkânı nasıl kullanılmalı ki mümkün olsun? Ruhun maverasına sözsüz mü varılacak? ‘Harfsiz ve kelimesiz düÅŸünmek Yaradanı.’ ‘ Bırakın uyuyayım, yandım kelimelerden!’(s.270) Gündelik dil adeta anlaÅŸma, düÅŸünme aracı olmaktan çıkmıştır. Kelimelere vurulan kelepçeler çilingir ustalığıyla açılmalı, anlam sınırları sonsuz hakikate yönelme hassasiyetiyle yeniden belirlenmeli. Åžair, tılsımlı kelimeleriyle yüksek idrakin üzerine kapatılmış paslı kapılara dayanmalıdır. Açıl susam açıl!..Açılır yol gösteren yıldızlarıyla gökler kapısı.   

Gündelik dil düÅŸünce üretmez. Çünkü rutin iÅŸleyiÅŸinde akıp giden yaÅŸam, düÅŸünceden çok alışkanlıklarla sürdürülür. Kendini günlük iÅŸleyiÅŸin düzeysiz tekdüzeliÄŸine teslim etmiÅŸ yaÅŸam; ÅŸuursuz, peÅŸin hükümlerin, genel geçer kabullerin belirleyici olduÄŸu yaÅŸamdır. Bu belirleyici kalıplara her kategoriden zevkler, beÄŸeniler, siyasetler hatta düÅŸünceler dökülür. Moda dediÄŸimiz kuÅŸatıcı, baÅŸtan çıkarıcı fenomen bu kalıba girmekten, kalıba dökülmekten baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Akıl da dil de bu kalıba dökülür. O zaman taÅŸ bloklar arasında kendini kurcalarsın. Ekranlar, reklâmlar renginde allanıp pullanan hayatları özgürlük sanırsın.  

Hardt ve Negri’deki anlamıyla (M. Hardt, A. Negry, Ä°mparatorluk, Ä°ng. Den çev. A.Yılmaz, Ayrıntı Yay, Ä°st.2001) her iktidar, egemen oldukları zaman ve toplumlarda çeÅŸitli alışkanlıklar ihdas eder, moda empoze eder. Moda düÅŸünceler, moda siyasetler, moda söylemler –espri bu ya, moda deyiÅŸle- entel takılmalar konjonktüre her zaman uygundur. Herkes, her kesim konjonktüre göre sıraya sokulmuÅŸtur. Sıra dışılık bir tehlike olarak deÄŸerlendirilir. Kurulu düzenin, egemen paradigmanın dışına çıkılmamalıdır. Bu denetim alanının dışına çıkış aynı zamanda sıradan çıkış, baÅŸtan çıkış, giderek karşı çıkıştır. Uygun adım marÅŸ düzeninde yürüyüÅŸ bozulmamalıdır. Uyumlu insan görünme hatırına içinizle çatışmaya mı girmeniz gerekiyor? Girin öyleyse, ÅŸimdi kamu yararını gözetmeli, kamu düzenini bozmamalıdır!.. 

Öte yandan istenilen tarzda bir uyumlu vatandaÅŸ olarak gündelik yaÅŸama istenilen tarzda katılmanız durumunda düÅŸünsel, duygusal faaliyetlerinizi ertelemek giderek eriyip yok oluÅŸlarını görmek durumunda kalabilirsiniz  

Zamana egemen anlayış, zamanın egemen olduÄŸu anlayıştır. Tüm kuralları (ya da kuralsızlıkları), içeriÄŸi (içeriksizliÄŸi), amacı (amaçsızlığı) ile kendini dayatan anlayış, çokluk akıl ve akılcılık olarak karşımıza çıkar. Akıllıca bir söz, akıllıca bir davranış, sürüp giden yaÅŸamı ve bu yaÅŸamın üretip tedavüle soktuÄŸu kuralları benimseyip benimsememekle orantılı, alakalıdır. DeÄŸerler, kabuller, yargılar toplamı olarak kodlanmış uyumlu sosyalleÅŸmenin var kıldığı formel akıl, aynı güzergahı izleyerek bu dünyayı yüceltmeyi adeta bir ontolojik borç olarak görür. ‘UyuÅŸma ihtiyacı gerçekliÄŸe hükmeder’ derken bir realitenin pek fark edilmeyen acı yanını tespit eder Gündüz Vassaf, ‘Güvenlik uÄŸruna mutabık kalırız ve gerçeÄŸi feda ederiz. UyuÅŸmaya varmakla, toplu olarak her ÅŸeyi paylaÅŸmış ve doÄŸrulamış oluruz.’(s.162) ‘AnlaÅŸma bir süreci durdurur. Åžeyleri dondurur. Yaratıcılığı durduran bir frendir o. EleÅŸtirel düÅŸünce, uyuÅŸmazlığı körüklemek demektir. AnlaÅŸmazlık yerine anlaÅŸmayı teÅŸvik ettiÄŸimizde, totaliterce ve kendimize karşı saygısızca davranmış oluruz. DoÄŸa, çatışma içinde ve çatışma sayesinde ahengini sürdürebiliyorsa, biz de anlaÅŸmayabiliriz. Kendi kendimize böyle bir borcumuz var. AnlaÅŸmamak suretiyle yalancılıktan kurtulur, özgürleÅŸiriz.’(s.166) (Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü, Ayrıntı Yay. 5.bas. Ä°st.1996.)   

Ä°nsanı, evreni, yaÅŸamı konu eden illüzyon etkisini böyle sürdürür. YaÅŸanılan hayatın ve aklın gerçeklerine uymak. Bu gerçekliklerin ölçüsü nedir? Ne kadar insanidir, kimin gerçekleridir, niçin gerçektir, sorgulanmaz. Gerçek ile yalanın yer deÄŸiÅŸtirdiÄŸi korkunç bir büyünün sarmalında bir letarji hali yaÅŸanıyor. YaÅŸam bir illüzyon baygınlığı içinde sürdürülmektedir. Bizi içten ve dıştan çepeçevre kuÅŸatan sahteliÄŸin gerçek mahiyetini algılayamayışımız, algı yeteneÄŸimizi yitiriÅŸimiz sebebiyledir. Kendi gerçekliÄŸimizi keÅŸfetmemizi saÄŸlayacak ÅŸuur toplumsal baskıyla kiÅŸiliÄŸimizin gizlenmiÅŸ, karanlık mahzenlerine kıstırılmıştır. Åžuuraltı!.. Özellikle tarihsel, kültürel kopuÅŸlar yaÅŸadığımızdan bu yana hemen her birimiz iç dehlizlerimizde kendimizden habersiz bir benlik uyutmaktayız.

 

Büyü nasıl bozulacak? Bir Musa’nın çıkıp, üzerimizde ejderha etkisi uyandıran bu sicimlerin üzerine asasını atması mı gerekiyor? ‘Musa kim, asa nerede?’ soruları ÅŸimdilik bir yana ÅŸu aÅŸamada büyünün nasıl bozulmayacağını bilmek bile nasıl bozulacağının ipuçlarını ortaya çıkarabilir. Bir kere mevcut dil, mevcut akıl, özetle mevcut dünyanın normatifleri ile bu bilmecenin çözülemeyeceÄŸi anlaşılmıştır. Belki de yeni bir akla, yeni bir ÅŸuura ihtiyaç duyulmaktadır. Aydın, ÅŸair, sanatçı; uyuyan bilincin uyanık bekçileri olarak pembe düÅŸler karanlığını hakikatin yakıcı ateÅŸiyle aydınlatmalıdırlar. Ä°çimizdeki Uyuyan Güzel uyanmalıdır. Åžiirin derinlere iÅŸleyen sesi ve nefesi tüm uzun sürmüÅŸ uyku mahmurluklarını mahur beste gibi nostaljinin tül perdesine saracak asilikte ve asilliktedir. 

Genel kimliÄŸiyle sanatçı, özel olarak ÅŸair belki bu büyüyü çözmez ama yalanın perdesini aralayarak gerçeÄŸe iÅŸaret edebilir. Yalanlarla dokunmuÅŸ karanlığın ipini kesmek gerçeÄŸin aydınlığına yaklaÅŸtıran en ciddi katkıdır. Sanatçı bu katkısıyla insanı gerçek akla ve aÅŸka karşı kışkırtır. Akıl da kalp de insanı iflah etmez ondurur bir iÅŸaret almıştır. Zamanın toz dumanı içinde insanı alıp kendinden götüren aynı anda insanı kendine getirecek olan yürüyüÅŸün, kopuÅŸun iÅŸaretidir bu. Biraz sarsma, biraz dokunuÅŸ..DoÄŸrudan doÄŸruya ruhumuzun atar damarlarına, tüm hasarlardan sonra kusursuz kalabilmiÅŸ en insan yanımıza bir dokunuÅŸ. Ä°çimizin en gizli katlarına sıkışıp kalmış hakikat devinmeye baÅŸlamıştır. Åžuur uyanmış, varoluÅŸa doÄŸru ciddi, derin bir hareket baÅŸlamıştır. Bütün yaÅŸananlar rüyaymış meÄŸer. Bin yıl olsa da yürüyüÅŸ, bu ulvi menzile deÄŸer. Aydınlığın ritmini vuran yüreÄŸinle yürürsün. Yürürsün. Kurtuldu sanırsın ruhun gölgeler istilasından. Harap olsan da vaz gelme varlığın sılasından. Sanki ÅŸiir gibi oldu. Kabul edemem. Åžiir yazmama bilincimi muhafaza etmek için bir çok gerekçem hazır.  

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111688467 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net