20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow SALÄ°HA'nın KOLYESÄ°
SALİHA'nın KOLYESİ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 2
KötüÇok iyi 
Yazar Adil Akkoyunlu   
08-05-2013
SALİHA'nın KOLYESİ

                                           Adil AKKOYUNLU(*)
Malatya – Ankara yolunun “Beylerderesi” köprüsüne varınca, güneye yönelen, “YeÅŸilyurt”, “Gündüzbey” ve bazı köylere uzanan yola saptık...
Tünelden geçer gibi kavak, dut, ceviz ve diÅŸbudak dallarının üzerimize abandığı, dar ve sakin bir yolda ağır ağır ilerliyoruz...
Arabanın teybinde, yanık sesiyle Malatyalı Fahri Kayahan, türkü söylüyor...
Kızım direksiyonda... 
“Horata Çayı”nın “şırıl şırıl” aktığı... söÄŸüt dallarının, böÄŸürtlenlerin, ısırganların, nane ve yarpuzun, su içtiÄŸi dere, yol boyu bizden ayrılmıyor...

Yolun iki yanında sıralanan bahçelerde; kayısı, kiraz, viÅŸne, erik, hurma, elma, armut gibi meyveler yapraklar arasında bize gülümsüyor...
Görmüyorum ama biliyorum: AÄŸaçların altına soÄŸan, sarımsak, biber, domates gibi sebzeler ekilir...
Daha ötelerde, “Beydağı”nın eteklerinde üzüm baÄŸları bulunur...

Yol kenarında, Yer yer aÄŸaçların gölgesine sığınmış, kırmızı tuÄŸlaları görülen, tek katlı evlere rastlıyoruz...
Ä°lçenin asıl yolu; Malatya merkezinden baÅŸlıyor, “Emeksiz”i geçip (Hasanbey, Adafı, Çilesiz) yolundan ayrılarak, “Kuyuönü”, “Tecde”yi selamlayıp “YeÅŸilyurt”a varan geniÅŸ ve iÅŸlek bir yol...
Burası sakin... Kızımın direksiyon çalışması için müsait... Ehliyet sınavına girecek bir hafta sonra...
Birden yolun ortasına bir kız çocuÄŸu fırlıyor!..
“Duuur!..” diye bağırıyorum kızıma.
Çok ÅŸükür; duruyor.
Ani fren yapmasaydı, çarpacaktı belki...

“Deli mi bu çocuk?.. Ne yapıyor?..” diye söylendi kızım.
 On üç - on beÅŸ yaÅŸlarında, uzun, sarı saçlı, sade giysili, sarışın, tombul, sevimli bir çocuk...
TelaÅŸlı!.. AÄŸlıyor!.. Çırpınıyor!.. Bize bir ÅŸeyler anlatmaya çalışıyor...

İndim arabadan. Ardımdan kızım da indi.
“Abi, annem bayıldı!.. Kimse yok… Yardımcı olur musunuz; hastaneye götürelim...” dedi.

 Eve giriyoruz... Yerde, sırtını duvara yaslamış, ÅŸalvarlı, orlon el örmesi yelekli, başında tülbent, kırk – kırk beÅŸ yaÅŸlarında bir kadın… Oturuyor. Elleriyle göÄŸsünü tutuyor. Uykulu gözlerle bize baktı. Kıpırdamadı. Çok halsiz... Ayıkmış olduÄŸuna seviniyoruz...

Yardımcı olup arabaya bindiriyoruz...
YeÅŸilyurt Devlet hastanesinin “acil” bölümündeyiz… Doktor muayene ediyor. Sonra bize dönüp: “Kalp krizi geçirdiÄŸini sanıyorum. Ambulansla AraÅŸtırma Hastanesine göndereceÄŸiz.” Diyor.

Saliha’yı yanımıza alarak ambulansı takip ediyoruz. Adını yolda öÄŸrendiÄŸim Saliha’nın gözyaÅŸları dinmiyor.  “AnneceÄŸim, anneceÄŸim…” deyip duruyor. Acısını dindirmek için bir ÅŸeyler soruyorum. Babası on beÅŸ yıl önce askerlik yaparken Şırnak’ta vurulmuÅŸ. Babası vurulduÄŸunda, annesi kendisine hamileymiÅŸ. AÄŸabeyi Yusuf, bir yaşındaymış o zaman. Ä°lköÄŸretimden sonra okumamış. Berberde çalışıyormuÅŸ…

Hastaneye giriyoruz…
Hastayı “acil”e, oradan da yoÄŸun bakıma alıyorlar. Biz salonda kaldık. Saliha, sürekli aÄŸlıyor. Bir ara baktım bir ÅŸeyler mırıldanıyor. Kulak kabarttım: “Ya Rabbi, babamı aldın. Anamı bize bağışla. Bizi, yalnız bırakma. Bizi ellerin eline bırakma ya Rabbi.” diyor.

Ben de gözyaÅŸlarımı tutamadım. AÄŸladığımı gizlemeye çalıştım Saliha’dan.
- Bize gidelim, dedim, Saliha’ya.
- Ben, Teyzeme gideceÄŸim, dedi.
- Biz, seni bırakırız, dedim.
- AÄŸabeyin ne olacak?
- Bünyamin abi gider, getirir…
- Bünyamin kim?
- Teyzemin kocası…
- Gidelim hadi.

Ayrılmak istemiyordu Saliha. Bir yürüyor, bir arkasına dönüp bakıyordu…
“Akpınar”dan, “Çevreyolu”na saptık… Oradan “Melekbaba”ya yöneldik… Kolay bulduk evi. Bizi görünce, telaÅŸlandı Saliha’nın teyzesi. Olanları kısaca anlattım. AÄŸlamaya baÅŸladı:
“Durumu nasıl?” diyip duruyordu… “Allah aÅŸkına doÄŸru söyleyin! Durumu nasıl?..” 

Biz, acil ÅŸifalar dileyip ayrılırken; Saliha, sulu gözlerle teÅŸekkür etti bize. Sonra boynundan kolyesini çıkardı. Kızıma uzattı:
“Biliyorum, para almazsınız” dedi. “Bir hatıra… Kabul etmezsen, üzülürüm.”

Kızım, bir Saliha’ya, bir elindeki kolyeye baktı. Akik taşından, hilal ÅŸeklinde bir kolyeydi. Kızımın kirpiklerinin arasına gözyaÅŸları birikti.
“Almam.” dedi. Biliyordu; o kolye, Saliha’nın yanında çok deÄŸerliydi. Onunla teÅŸekkür borcunu ödemek istiyordu.
“Israr etme, kesinlikle almam.” dedi. Arabaya doÄŸru yürüdü. Saliha kolundan tutmuÅŸ çekiyor:
“Al… Allah’ını seviyorsan al… Ne olursun al…” diye yalvarıyordu.

Ben aldım. Arabanın ön aynasının üzerine astım. O bir simge oldu benim için. Merhametin simgesi… Onunla Saliha’yı hatırlayacağım. Ä°nsanlara daima iyilik yapmaya gayret edeceÄŸim… Saliha’ya da en kısa zamanda bir gün uÄŸrar, daha iyisini hediye ederiz diye düÅŸündüm.

Birkaç gün sonra Hanım ve kızımla birlikte Saliha’ya uÄŸradık. Bazı hediyeler almıştık. Bir de üzerinde “Saliha” yazılı altın bir künye…
Kapıyı bize abisi Yusuf olduÄŸunu tahmin ettiÄŸim bir çocuk açtı. Saliha bizi görünce hıçkırarak aÄŸladı. KoÅŸup kızıma sarıldı: “Annem öldü!..” dedi.

Åžaşırdık birden. Ä°nanamadık. Teyzesi ve tanımadığımız bazı erkekler ve kadınlar vardı. Ayaktaydılar hepten. Hepsinin de gözleri yaÅŸlıydı… Bize “hoÅŸ geldiniz” dediler. Teyzesi, evde bulunanlara kısaca bizi tanıttı: “Size anlattım ya… Ä°ÅŸte bunlar alıp hastaneye götürmüÅŸler.“ dedi.

Evin eÅŸyaları toplanmıştı. Ne söyleyeceÄŸimizi bilemiyorduk. Gırtlağıma bir ÅŸey düÄŸümlendi. DerinleÅŸti nefesim. Saliha’ya baktım. Gözlerimden yaÅŸlar akmaya baÅŸladı… Kızım hem Saliha’yı öpüyor, hem de gözyaÅŸlarını siliyordu. Hanım, Saliha’yı kucağına almaya çalıştı:
“Bize gidelim… Bizim kızımız ol.” dedi. Saliha, elinin arkasıyla gözlerini sildi. Teyzesini göstererek:
“Teyzeme gideceÄŸiz.” dedi. Teyzesi:
“Evi toplamaya geldik.” dedi, gözlerini silerek.
                                   *                      *                      *
Bu olaydan tam iki ay sonra arabamız kaza yaptı. Ä°zmir yolunda… OÄŸlumu niÅŸanlamak için gitmiÅŸtik… Dönerken; bir kamyonla çarpıştık. OÄŸlum kullanıyordu arabayı. Fazla sürat yapmıştı. Hurdaya döndü arabamız. Görenler, koÅŸuÅŸup yardımcı olmak istediler. Etrafımızda bir anda kalabalık büyüdü. Kızım arabada sıkışmıştı. Zorla çıkardılar. Benim başım yarılmıştı. Ölen olmadığını görenler, hayret ediyordu:
- Bu arabanın içinden nasıl saÄŸ çıkmışlar, diyorlardı. Ä°çlerinden biri:
- Bir verdikleri karşı gelmiş. Allah korumuş, dedi. Onu tasdik etti bir başkası:
- DoÄŸru söylüyorsun sadaka belayı def edermiÅŸ…  

 Ambulansa bineceÄŸimiz sırada kolyeyi hatırladım. Aradım, bulamadım. Gör nereye fırlamıştı. Her ÅŸey darmadağın… 
Adının Ä°brahim olduÄŸunu söyleyen bir yolcu, bizimle yakinen ilgilendi. Hastaneye geldi. Bizim taşınmamıza, evrakların dolaÅŸtırılmasına, filmlerin çekilmesine yardımcı oldu.
OÄŸlumun niÅŸanlısının yakınları da o sıra hastaneye geldiler…
“Önemli bir ÅŸeyleri yok” dedi doktor. “Gece üçe kadar uyumayın. BaÅŸ dönmesi, mide bulantısı olunca hemen hastaneye gelin.” dedi.
Ä°brahim: “Hanıma telefon ettim. Yemek hazırlayacak. Kalın birkaç gün bizde. Misafirimiz olun. Tamamen iyileÅŸince gidersiniz.” dedi. TeÅŸekkür ettim.
OÄŸlumun niÅŸanlısının babası: “Bize gideceÄŸiz” dedi.
Ä°brahim, beni kenara çekti. Cebinden para çıkardı:
- Şunu al. Yoldasınız. Lazım olur. Daha da ihtiyacınız varsa vereyim, dedi.
- Allah razı olsun. Yanımda yeterince var, dedim. Almam için ısrar etti. Almadım. Malatya’ya gidince, gönderirsiniz, dedi.
- Beni tanımıyorsunuz. Nasıl güveniyorsunuz, dedim.
- Ä°nsanlar, yüzlerinden belli oluyor. Kaza yaptınız. Biz kardeÅŸiz. Bugün size yardımcı olmayıp ne zaman yardımcı olacağız? Hiç vermeseniz de olur, dedi.

O gece yeni hısımlarda kaldık. Otobüsle Malatya’ya döndük.
Ä°brahim’i telefonla arayıp ilgisinden dolayı teÅŸekkür ettim.
- Galiba kızınızın kolyesi… Arabanın az ötesinde buldum. Nasıl göndereyim, dedi.
Anlatmadım Ä°brahim’e kolyenin hikâyesini. Gözlerim yaÅŸardı. Titreyen dudaklarımdan ÅŸu cümleler döküldü:
- Göndermeyin Ä°brahim kardeÅŸ… Hatıra olarak sizde kalsın, dedim.

Kalbime astım ben onu. Merhamet duygularımın yakasına astım. Åžefkat duygularımı kamçılasın diye… Mülk, Allah’ın. Sınamak için bizi dünyaya saldı. Nimet verilenler, ÅŸükürle; baÅŸlarına musibet gelenler ise sabırla deneniyor… Rabbim nice denedi bizi her ikisiyle de…
Bilmiyorum; baÅŸarabildik mi sınavı?.. Merhametine sığınıyoruz onun…

(*) Yazarın yenilerde Çıra yayınları arasında yayınlanan Ä°nsan fotÄŸrafları kitabından alıntılanmıştır...

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 08-05-2013 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111404283 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net