Mizaç olarak sert tavır ve eleÅŸtirilerden fazla hoÅŸlanmayan biriyim. Hele de iyi bir alanda çok önemli misyonları üstlenmiÅŸ, halkımıza ve insanlığa doÄŸruları götürme görevinin önemini idrak etmiÅŸ çalışmaları bilinçsizce iptale ve karalamaya yönelik tarz ve tavırlara hep karşı çıkmışımdır. Geçenlerde Malatya’da yayınlanan bir derginin, bilimsel dayanağı olmayan saiklerle, geçmiÅŸ ilim adamlarımızın -bizim bu güne kadar Ä°slam’la irtibatımızı saÄŸlayan ve ona yönelme güdülerimize hizmet eden- “ilmuhal”lere yönelik karalama yazılarını görünce iÅŸbu yazımı yayınlamakta hayli tereddüt ettim. Ama düÅŸüncelerimi, -o dergideki üslup gibi toptan karalama olmadan- somut noktalara yönlendireceÄŸim için "yanlışı eleÅŸtirme ibadeti"nden geri durmamaya karar verdim…
Evvela belirteyim ki, bu eleÅŸtiri bilimsel olmaktan ziyade, ona aykırı düÅŸmemeye özen gösteren bir ruhla; düÅŸünseldir. Yine belirteyim ki, “bu alan”ın "akademisyeni" deÄŸilim; akademisyen olmaya yönelik çalışmalar yapma ve öyle bir nitelik kazanma çağını da geçmiÅŸ gibiyim… Bu sebepten bu alanda bilgili olanların yanlışlarıma iÅŸaret etmeleri lüzumunu önemle belirterek, yazımın eleÅŸtirel bir espriyle okunmasını hatırlatmakla baÅŸlayacağım.
*** George Orwell, 1984 isimli kitabında, sarkastik bir ÅŸekilde mealen, birçok konuya deÄŸindiÄŸi gibi, hürriyet karşıtı tavır almanın ahmaklığını da iÅŸler. Der ki -yine aklımda kalan mana olarak-: “EÄŸer hürriyetleri yok etmek istiyorsanız ona karşı mücadele açmanızdan daha akılsız bir tavır yoktur. Hürriyeti yok etmenin en güzel yolu: Hürriyet kelimesini lügatlardan silmektir… Bu kavramı lügatınızdan çıkarırsanız bir süre sonra kavram unutulur ve böylesine özlemi duyulan bir ideal de yok olur, gider...”
Gelmek istediÄŸim konu itibariyle söylersem; Kur’anın öÄŸretilerini zihinlerden uzaklaÅŸtırma sonucu verebilecek etkili etmenlerden biri de, Kur’anın yönlendirmek istediÄŸi hedeflere iliÅŸkin Kur’an kavramlarına, orijinali ile ilgisiz, farklı (çok kere de ona aykırı) bir anlam yüklemek olabilir. Müslüman zihinlerdeki entellektüel karmaÅŸayı da böylece, bu yolla baÅŸlatmış olursunuz...
***
Entellektüel karmaÅŸa ile ulusal dağılma arasında yakın bir iliÅŸki vardır. Bu sebepten ülkesini ve milletini seven, zihnen lokalize olmamış, gerçek aydınların -zihinsel dağınıklığa yol açmamak için- evrensel boyutta düÅŸünmeyi ve kamu önüne çıkarken bilimsel konuÅŸmayı öÄŸrenmeleri gerekiyor. Bu, tüm insanlığı kucaklamak konumundaki Müslüman aydınlar için daha da önemlidir.
Ä°slami AraÅŸtırmalar Dergisinin 94 sonlarında çıkan bir sayısında (c.7, s.3-4, Yaz-güz dönemi), Bülent Nuri kardeÅŸimizin çok önemli bir çevirisi yayınlandı. “Ä°lmin YozlaÅŸması ve Fikri Çözünme Meselesi” baÅŸlığını taşıyan bu yazıda Prof. Dr. Syed Muhammed Naquip al-Attas, “Ä°slamcı” entellerin çok önemli bir yarasına neÅŸter atıyor ve Müslümanların “Ä°slam lisanı” ile konuÅŸmamasına ve gayrı Ä°slami telaffuzlar içinde olmasına iÅŸaret ediyor...
Ondan anladığıma göre Müslümanların dillerinde hak ve hakikati anlatmak için, Ä°slam’ın dünya görüÅŸünü doÄŸru bir perspektiften veren bazı anahtar terimler mevcuttur. Bu terimler tüm Müslümanların entellektüel ve ruhi birliÄŸini yansıtacak ÅŸekilde tüm zihinlerde aynı manada kullanılırlar. Bu terimler, oluÅŸturdukları Ä°slami kelime daÄŸarcığı içinde, birbirleriyle anlamlı bir biçimde iliÅŸkili olup, hakikatin ve varlığın kavramsal yapısını tespit ederler. Zaten Ä°slam’ı kabul ediÅŸ bir anlamda temel bir öÄŸe olan “dilin Ä°slamileÅŸmesi”, bu anahtar kavramların Müslümanların zihnine (lisanına) nüfuz ediÅŸinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Böylece her Ä°slami toplumun dili diÄŸerleriyle beraber bu temel kavramsal kelimeleri paylaşıp, bütün Müslüman toplumların gerçeÄŸi aynı biçimde yansıtmalarına yönelik müÅŸterek bir dil oluÅŸtururlar. Türkçe olsun Arapça olsun, Kürtçe olsun, Ä°ngilizce olsun, Müslümanın Ä°slami bir dille konuÅŸtuÄŸunu ve gayrı Ä°slami düÅŸünmediÄŸini biz öyle algılarız, diyor.
Bu anahtar terim ve kavramların ayrı ırktan Müslümanların dilinde aynı manayı taşımak zorunluluÄŸunu, onların aynı kavramsal ve semantik ağın içinde oluÅŸmuÅŸluÄŸuyla izah eden yazar, bir de örneklendirme yapıyor ve diyor ki; “Bugün eÄŸer... ilim kelimesi her dilde farklı manalar taşıyorsa, bu teessüfe ÅŸayan hadise, müphem bir ÅŸekilde ‘sosyal deÄŸiÅŸim’ diye tabir edilen hadiseden deÄŸil, cehalet ve hatadan kaynaklanmaktadır, -ki bizce matlup olmayan istenilmeyen sosyal deÄŸiÅŸimi de doÄŸuran bu kargaÅŸadır. Ä°slam’ın temel daÄŸarcığındaki bu kelimelerin manalarının, aslında murat edilenin dışında bir mana ile sınırlandırılmasını veya deÄŸiÅŸtirilmesini... sosyal deÄŸiÅŸimle izah etmenin, toplumda semantik deÄŸiÅŸimi yapma yetkisinin sıradan insanlarda olduÄŸunu ima eden bir yönü de vardır ki, bilimsellik adına yapılan bu öÄŸreti tehlikeli ve yanıltıcı olduÄŸundan, hoÅŸgörüyle karşılanmamalıdır. Zira Ä°slam; cemiyeti, bazı batılı filozoflar gibi, tanrı makamına oturtmaz ve ona Müslümanı yanlış yola sevk eden deÄŸiÅŸimler yapma yetkisi vermez. Ä°lmin, Ä°slam’ın ve onun dünya görüÅŸünün anlaşılmasında otorite makamına toplum oturtulamaz. Aksine, toplum, selamete ulaÅŸması için ilim ve hikmet sahibi kiÅŸilerin rehberliÄŸine de muhtaçtır.
Bundan dolayı Müslüman alimlerin ve mütefekkirlerin bu anahtar mefhumlarla Ä°slam’ın anlaşılması için, onun hak ve hakikat görüÅŸünde hataya ve kargaÅŸaya yol açan, dilin yanlış kullanımına karşı müteyakkız olmaları ve algılamada gavurlaÅŸmamaları gerekmektedir.”
Oysa ki Müslüman toplulukların temel Ä°slami kelime daÄŸarcığında ki pek çok anahtar terimler deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ, bir nevi gayrı Ä°slami dünya görüÅŸlerine -saçma bir ÅŸekilde- hizmet eder duruma gelmiÅŸtir. Bu, dilin gayri Ä°slamileÅŸmesi sonucunu vermiÅŸtir. Ä°slami mefhumların yabancılaÅŸmasına fırsat veren cehalet ve kargaÅŸa aynı zamanda, sığ (yani Batılı) ulusçuluk (bir anlamda kavmiyetçilik) hislerinin ortaya çıkmasına, kavmi ve kültürel geleneklerin ideolojileÅŸmesine sebep olmuÅŸtur. Ä°lim, adalet, edep gibi Ä°slam’a özgü hakikatlerde odaklaÅŸan kelimeler deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ, böylece ilim sadece “fıkıh” ve aklın kısıtlı ÅŸekilleri ile duyu tecrübesine münhasır kılınmış; adalet sadece usul manasına gelmiÅŸ; edepten, riyakar adabı muaÅŸeret (davranış) kuralları anlaşılmış; tedip (eÄŸitim) de felsefe ve salt rasyonalizmden türetilen amaçlara yöneltilmiÅŸtir. Böylesi odak kelimelerin bir kaçının bile otantik olmayan, yani Müslümanların anladıklarının dışında manalar taşımaya baÅŸlaması, Müslümanların zihinlerinde karmaÅŸa meydana getirmeye, hata yapmaya ve böylece aralarındaki ruhi ve entellektüel birliÄŸi bozmaya; dahası, bir zamanlar övgüyle bahsedilen ÅŸeylerin sövgü ile bahsedilir hale gelmesine yol açmıştır. Yanlış anlaşılmasın ki, burada dilin geliÅŸmesine, hayatın yenilik ve güzelliklerini ifade edecek ÅŸekilde kendini yenilemesine, geliÅŸen fikirlerle birlikte tekamülüne, zamanın akışı içinde ortaya çıkan hakikat ve realiteyi yakalamasına karşı çıkılması deÄŸil, “Ä°slami Lisan”daki anahtar kavramların köklerinden ayrılmaksızın veya köklerinin büyümesiyle, ama sadece onlarla geliÅŸeceÄŸinin söylenmesi amaçlanıyor. Sayın Yazara göre, materyalist deÄŸer sistemleri önce zihinlere yerleÅŸtirilerek “dil”sel sembollere dönüÅŸtürülmekte, müteakiben de ÅŸehirlerde hayata geçirilerek bulaşıcı bir hastalık gibi kırsal kesime yayılmaktadır…
***
Ä°ÅŸte bu açıdan bakınca, “Ä°slamcı” denen entellerin çoÄŸuna ve Kur’an meali yazarken Ä°slam’ın temel kavramlarından bazılarını deÄŸiÅŸtiren bir kısım hoca kesimine ÅŸaÅŸtığımı belirtmek istiyorum. Onlar Kur’an’da tabii oluÅŸumları ve sosyolojik olguları anlatan üç kelimeyi -nedense çoklukla- birbirine karıştırıyorlar. Kur’an’da farklı anlamlarda kullanılan bu üç kelime: kavim, din ve millettir. Her üçü de aynı dile ait, yani Arapça olarak farklı olguları anlatan bu kelimeler, Türkçe meallerde, her nedense biri diÄŸerinin yerine kullanıla gelmektedirler. Mesela, Kur’an’da kavim yazılan yerlerde kelime Türkçe’ye millet, Kur’an’da millet yazılan yerlerde kelime Türkçe’ye din olarak çevrilmektedir. Oysa ki her üç kelime de Arapça olup ayrı anlamlar yüklenmiÅŸlerdir. Bu sebepten bu yanlışlığı TürkçeleÅŸtirme gayretiyle izah etmemiz zordur. Bu üç kelime birbirinin yerine kullanılabilir olsaydı. Kur’an gibi fasih (açık ve düzgün) bir ilahi kitapta aynı kökten ayrı kelimelere ve tanımlara ne gerek vardı.
Kur’an’a hürmetkar olanlar onun dil kullanımı, edebi fesahat (amaca uygunluk), belagat (düzgün anlatma sanatı) yönünden mükemmel olduÄŸunu, yine Kur’an’ı iman manzumesi olarak kabul edenler, onun ebediyete kadar mahfuz kalacağını söylemektedirler. Bunu böyle söylerken tercümelerinde kelimelerin birbirleriyle yerlerini deÄŸiÅŸtirenler acaba açıkça ikrar etmek istemedikleri, aksine kanaatlerini fiilen ve zımnen dile getirip, Kur’an’ın bu kavramları yanlış kullandığını mı ifade etmek istiyorlar; bunu çözebilmiÅŸ deÄŸiliz.
Bu karıştırmanın davet ettiÄŸi vahim sonuca bir misal olmak üzere; 11.Sure’nin 89, 92 ve 93. ayetlerini ele alalım. Bu ayetlerde Kur’an’ın “Ya kavmi” (ey kavmim) kelimeleri Türkçe meallerde “ey milletim” ÅŸeklinde çevrilince 89.ayet : “Ey milletim bana karşı gelmeniz, Nuh milletine ve Hud milletine yahut da Salih milletine gelen felaketin bir benzerini sakın başınıza getirmesin”; 92. Ayet “Ey milletim, benim kabilem size göre Allah’tan daha mı deÄŸerlidir ki Allah’a sırt çevirdiniz.” 93. ayet de: “Ey milletim, durumunuzun gerektirdiÄŸini yapın, doÄŸrusu ben de yapacağım. Kime rezil edici bir azabın geleceÄŸini, kimin yalancı olduÄŸunu bileceksiniz. Gözleyin, doÄŸrusu ben de sizinle beraber gözlüyorum.” ÅŸeklinde taÄŸyir edilmekte, deÄŸiÅŸtirilmektedir. (bkz. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı yayınlarından Kur’an’ı Kerim ve Türkçe Anlamı (meal) Ank.1990. S.217)
Kur’an’ın Bakara 135. ayetinde, Allah bizce bütün müminlere, (fıkıhsız meal yazarlarına göre de “Ey Muhammed” diye Peygamber efendimize): “Ben Ä°brahim’in ÅŸirkten arınmış ve doÄŸruya yönelmiÅŸ (hanif) olan milletindenim, de!” diye emrediyor. Burada Ä°brahim “Tevhid’i” simgeliyor.
Bakara 135’teki bu anlatıma göre, ayrı kavimlere gönderilen Hz. Nuh, Hz.Salih, Hz. Hud ve Hz. Åžuayb ve ümmetleri, hepsi, Hz.Muhammed’in de mensup olduÄŸu “ÅŸirkten arınmış ve hanif olan kutlu millete” mensuptur. Ama ne var ki, yukarıda dercettiÄŸimiz Türkçe meallerdeki tercüme ÅŸekliyle, Hz.Nuh, Hz.Hud, Hz.Salih ayrı ayrı milletlere mensup gösterilmekte ve o milletler de azaba uÄŸratılmış sapık insanlar topluluÄŸu olarak sunulmaktadır. Her iki yönden de Kur’an’a aykırı bir yanlışlıktır bu. Bu üç peygamberin hitap ettiÄŸi kavimler içinde Kur’an’ın haber verdiÄŸi terzil edici (küçük düÅŸürücü) azaba müstehak olanlar vardır ve uÄŸratılmışlardır da. Ama bu üç ulu peygamberin mensup olduÄŸu “ÅŸirkten arınmış, doÄŸru yolda olan millet” Allah’ın kutsadığı bir millettir. Bu millet de Kur’an’a baÄŸlı müminlerce asla terzil edilemez. Ä°ÅŸte bu sebepten Kur’an’ın anlamını bu boyutlarda çarpıtan hocaefendilerin anlayışsızlıklarına ve dikkatsizliklerine esefler ediyoruz.
***
Millet bilindiÄŸi üzere sosyoloji bilimine ve hukuk diline konu olmuÅŸ içtimai bir olguyu belirleyen bir kavram olarak Kur’an’da yer aldığına göre bizce bu kavram da ebediyete kadar lafız ve mana olarak orijinal ÅŸekliyle mahfuz kalacaktır. Esasen, bir yaratılış olayını, bir sosyal olguyu anlattığına göre öyle de olmak konumundadır. O halde mealciler de, bir Müslüman olarak bu kelimenin lafız ve mana bütünlüÄŸüne kastedenler gibi davranmamalı ve onun Kur’an’dan kaynaklanan mana bütünlüÄŸünün bozulmasına, bilimsel olan bu kavramın galatlaÅŸmasına (yanlışlaÅŸmasına) katkıda bulunmamalıdırlar.
Yine millet bir büyük olgu olarak bugüne kadar çeÅŸitli bilim adamlarının ve filozofların çalışmalarının odak noktası olmuÅŸtur. Siyaset bilimcileri ve siyasetçiler de bir çok kuramlarını, bu kavramdan hareketle formüle etmiÅŸlerdir. Bilimciler bu kavramın gerçek anlamını anlamaya ve belirtmeye uÄŸraşırken felsefeciler, onun deÄŸiÅŸkenleri üzerinde fikir yürütmüÅŸ, siyasetçiler de varmak istedikleri hedef için onu eÄŸip bükerek kullanmak istemiÅŸlerdir. Millet kelimesinin tanım ve tarifinin çokluÄŸu ve çeÅŸitliliÄŸi bundandır.
Ancak hangi tanımdan hareket edersek edelim, çıplak gözle izleyip, ilim taraflısı bir üslupla ele almak istersek, insanlar arasındaki mefkure birliÄŸi (ülkü birliÄŸi) gönül birliÄŸinin vücut verdiÄŸi bu olguyu sosyoloji platformunda -hukuki bir espri de taşıyacak ÅŸekilde tanımlayarak-, onun “bir bayrak ve bir buyruÄŸa tabi olmak isteyen” insanların oluÅŸturduÄŸu sosyal bir olgu, bir bütünlük olduÄŸunu anlamakta fazla zahmet çekmeyiz. Kur’an da onu bu espri içinde, fikren kardeÅŸliklerini ve birlikteliklerini, sembol ve irade yönünden teke irca etmiÅŸ camiayı anlatmak için kullanmıştır. (Küfrün hepsi bir millettir ifadesi Kur’an’a ait deÄŸildir.)
Ancak ne var ki, tarihte bu kavramı bilimsel anlamı içinde algılayamayan ve bu anlamda birlikteliÄŸi saÄŸlayamadıklarından millet kavramına farklı anlamlar vererek hayat sürdüren Avrupa Kavimleri yüzyıllar boyunca birbirlerini boÄŸazlaya gelmiÅŸlerdir. Yediyıl SavaÅŸları, Otuzyıl SavaÅŸları, Yüzyıl SavaÅŸları, Cihan SavaÅŸları, bilmem ne savaÅŸları gibi savaÅŸlarda birbirlerini boÄŸazlaya gelen bu enerjik ve dinamik insanlar, Allah’ın verdiÄŸi tabii bir duygu olarak da kendi dışlarındaki Ä°slam Camiasının dil, ırk, sanat, kültür, gelenek, adet v.s. farklarına raÄŸmen birlikteliklerini, filozof ve siyasetçilerinde bilinçle, diÄŸer kitlelerde ise bilinçaltında kıskanmış ve bu kıskançlıklarının güdümü içinde, bizim aziz milletimizi parçalamak gibi bir niyetle stratejik politikalar üretmiÅŸlerdir; baÅŸarmışlardır da…
Nitekim eÄŸittikleri Mustafa ReÅŸit PaÅŸalarla 1839 Fermanlarında ülkemizde azınlıklardan ve haklarından söz etmeye baÅŸlatmış; Mithat PaÅŸalarla siyasi iradeye ortaklar aratmış, birliÄŸimizi temsil eden bayrağımıza ayrılık sembolü olan Haç’ı ekleme denemeleri.. yaptırmış ve daha sonra da Millet kavramımızı Durkheim’den tercümeler yoluyla enjekte ettikleri kendi suni tanımlarına bulayarak tahrip etmiÅŸlerdir. Böylece bu anlayışımızı dejenere ederek, bizi de kendileri gibi birbirimizi boÄŸazlamaya memur insan gruplarına ayırmaya, -sanki de- muvaffak olmuÅŸlardır…
Ä°ÅŸte bu noktada Kur’an tercüme edenlere ve entellere dönüyor ve diyorum ki: EÄŸer Kur’an’a hürmetiniz varsa, lütfen meallerinizde kavim yerine milleti, millet yerine dini koyarak yukarıda ifade etmeye çalıştığım yanlış sonuçlara hizmet etmeyin, çanak tutmayın!..
Bütün bu yanlışlara karşı Ä°stiklal Marşımızın ÅŸairi Mehmet Akif Ersoy’un canhıraÅŸ (yürek paralayan) haykırışlarına kulak verelim.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(*)Bkz.K.II.130 135. Bu ayetlerdeki millet kelimeleri Dr. Ali Özek baÅŸkanlığında hazırlanan “Kur’an’ı Kerim ve Açıklamalı Meal”inde, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nın Ve ÇaÄŸrı Yayınlarının yayınladıkları meallerde “din” diye tercüme edilmiÅŸtir. Galiba, 1995’lerde BirleÅŸik Dağıtım aracılığı ile yayınlanan bir meal de böylesi yanlışları tekrarlamıştı. Nahl Suresi’nin 36. Ayetindeki “ümmet” kelimesi Ali Özek’in mealinde “millet” diye çevrilmiÅŸ mana bozulmuÅŸtur. (Bu konu için bkz. M. Selami Çekmegil, Kendimizi Tartışmak, TimaÅŸ yayınları, Ä°st. 1996, s.60, “Ümmetçilik”mi? baÅŸlıklı yazı)
|
millet kelimesinin yüklendiÄŸi mânâ Yazar Misafir açık 2006-12-09 14:41:40 Selamun aleyküm. Yazıda geçem bir hüküm cümlesi var: "Küfür tek millettir" ifadesi Kur'ân'a ait deÄŸildir. Millet kelimesini, ya da kavramını iki ayrı mânâda ele almak gerekir. 1- Irk bakımından aynı ırka mensup insanlardan oluÅŸan insanlar toplukluÄŸu, 2- Ä°nanç yönünden aynı inancı paylaÅŸan, aynı dine inanan, aynı dinin mensubu insanlardan oluÅŸan insan toplulukları. Birinci mânâda milleti ele aldığımızda yer yüzünde pekçok millet vardır. Türk Milleti, Rus Milleti, Ä°ngiliz Milleti, Alman, Fransız Milleti gibi... Kur'ân-ı Keriym'in tarif buyurduÄŸu ÅŸekilde Ä°slâm'a inanan bütün insan toplulukları da Ä°slâm Milletini oluÅŸturur. Ä°slâm dışı bâtıl dinlerin mensupları ile ateistlerin oluÅŸturduÄŸu insan toplulukları da küfür milletini oluÅŸtururlar Bu manada ele alındığında hem küfür milleti tek millet, hem de Ä°slâm Milleti tek bir milletir. Ä°ÅŸte Kur'ân'da ifadesini bulan küfrün hepsi tek millettir ifadesi bu anlamda kullanılmıştır. Ä°slâm'ın dışında kalanlar, Ä°slâm'a inanmayanlar dini, ırkı, dili ne olursa olsun hepsi Ä°slâm'ın karşısında tek millet oluÅŸturmuÅŸlardır. Dünyada cereyan eden Ä°slâm ve Müslüman düşmanlıkları hep bu hakikati göstermiyor mu? Kısaca ifade etmek gerekirse, Kur'ân'ın ifadesiyle Küfür de tek millettir, Ä°slâm milleti de tek bir millettir. Yani yer yüzünde iki millet mevcuttur. Biri Ä°slâm Milleti, öbürü de Küfür Milletidir. Saygılarımla. Mehmet SARIKAYA /09.12.2006 | Lütfen belirtir misiniz?.. Yazar Selami Çekmegil açık 2007-03-25 11:36:12 Değerli Mehmet kardeşim, Yazınızda: "...Ä°ÅŸte Kur'ân'da ifadesini bulan küfrün hepsi tek millettir ifadesi bu anlamda kullanılmıştır..." diyorsunuz. Rica etsem lütfen hangi surenin hangi ayeti olduğunu net bir şekilde belirtir misiniz? Saygıyla, azaz kardeşim... Selami | düzeltme Yazar Selami Çekmegil açık 2007-03-25 11:41:38 sondaki "Aziz kardeşim" ifadesi tape hatası olarak yanlış yazılmış. düzeltir özür dilerim... Selami | önemli bir yazı Yazar bilal surgec açık 2007-03-26 10:01:29 bu yazının geniÅŸletilerek kitaplaÅŸtırılması faydalı olur. Millet, kavim ve din kavramlarında yaÅŸanan karışıklık bir kargaÅŸa halini arz etmektedir. Türkiye'nin düşünce insanı olarak bilinen müslüman yazarları dahi bu hataya düşüyor | Mehmet SARIKAYA kardeÅŸime... Yazar Selami Çekmegil açık 2008-01-05 21:49:36 yorumunuza yeni muttali oldum. Ben Kur'anda küfür tek millettir diye bir ifadeye rastlamadığmı yazmışım. Sizse yorumunuzda "...Kur'ân'da ifadesini bulan küfrün hepsi tek millettir ifadesi bu anlamda kullanılmıştır..." Lutfen rica etsem hangi surenin hangi ayeti böyle bir ifade kullanıyor; belirtir misiniz. Bu önemli bir husus benim için, yazıda önemli bir iddiadır bu.. Lutfen belirtiniz ki yanlışım varsa düzelteyim kendimi; bu bir ibadettir deÄŸerli Mehmet kardeÅŸim. selam ve sevgi ile... Selami Çekmegil | Millet Yazar admin açık 2009-03-13 20:20:12 Bu yazı konuyla ilgili baÅŸka bir açıklama getiriyor: http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1175&Itemid=48
| Fatih Beye Yazar Sanih açık 2011-01-03 07:16:28 De ki: http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=590&Itemid=49 http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=255&Itemid=49 |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |