20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow Biliminin Sorunlarına TYÖK Yasa Taslağı Çözüm Olabilir Mi?
Biliminin Sorunlarına TYÖK Yasa Taslağı Çözüm Olabilir Mi? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 0
KötüÇok iyi 
Yazar Prof. Dr. Ä°brahim OrtaÅŸ,   
11-03-2013
YükseköÄŸretimin ve Biliminin Sorunlarına TYÖK Yasa Taslağı Çözüm Olabilir Mi?
Yeni YÖK Yasa Tasarısı-3
Prof. Dr. Ä°brahim OrtaÅŸ,
Özet:
YÖK BaÅŸkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, 14 Ocak 2013 tarihinde düzenlediÄŸi basın toplantısı ile Milli EÄŸitim Bakanlığı'na (MEB) sunulan yeni YükseköÄŸretim Yasa Tasarısı taslağının internet sitesinde kamuoyuyla paylaÅŸtıklarını belirtti. Prof. Çetinsaya, YÖK’ün kendi hazırladığı daha önceki metinler sonrası yeni hazırladıkları metin taslakta önerileri, maddeleri, temel
fikirleri yoÄŸun ÅŸekilde tartıştıklarını, diÄŸer yandan çalıştaylar düzenleyerek farklı paydaÅŸlardan görüÅŸ aldıklarını dile getirdiler. YÖK’ün hazırladığı revizyon yasada kurumsal özerklik ve hesap verilebilirlik gibi temel konulara ilave olarak rekabet imkânları ve finansal esneklik sistemi eklenerek yükseköÄŸretim serbest piyasa koÅŸullarına açılması amaçlanıyor. Ancak son metin görebildiÄŸim kadarı ile daha önce okuduÄŸumuz ve kritiÄŸini yaptığımız metinlerden farklı deÄŸil. Bir tek deÄŸiÅŸiklik daha önce bir defa rektör seçilir ve atanır ilkesi konsey üniversiteleri için iki defa üst üste atanır ÅŸekline dönüÅŸtürülmüÅŸtür. Ayrıca anayasanın 130. ve 131. maddeleri deÄŸiÅŸikliÄŸi önerilmiÅŸ ancak yasanının yetki ve isleyiÅŸi konusu açık bırakılmıştır.

Yasa tasarısı hazırlandıktan sonra Milli EÄŸitim Bakanı deÄŸiÅŸti ve yeni Bakan Prof. Dr. Nabi Avcı Bey YÖK yasasına mesafeli olduÄŸu belirtilmesine karşın 6 Mart 2013 tarihinde basına yansıyan bilgi notunda bakan Sayın Avcu, YÖK yasa tasarısının BaÅŸbakanlığa iletildiÄŸini ve “ BaÅŸbakanlık’ta bu konuyla ilgili bir çalışma grubu oluÅŸturuluyor ve o grup iÅŸi bütün boyutlarıyla ilgili deÄŸerlendirerek, muhtemelen eldeki taslakla çok baÄŸlı olmayan yeni bir tasarı orada hazırlanacaktır” dediler. Anlaşılan YÖK’ün hazırladığı yasa yeniden baÅŸbakanlıkta ÅŸekillenecektir. YÖK’ün revize ettiÄŸi yasa tasarısında Türkiye’nin uluslararası öÄŸrenci ve araÅŸtırmacılar için cazibe merkezi olması hedefi daha vurgulu dillendiriliyor. DoÄŸru ancak bunun yolu öncelikle NÄ°TELÄ°KLÄ° bilim ve eÄŸitimden geçiyor.

AÅŸağıda da anlatıldığı üzere yasa taslağı Türkiye üniversitelerinin bugünkü sorunu, temel bilim ve nitelikli eÄŸitim hedeflerine ulaşılamamasının nedenlerini iyi analiz etmeden ve gerçekçi bir üniversite eleÅŸtirisi yapılmadan hazırlanmıştır. Üniversite temel deÄŸerleri ve olması gereken ölçütler bilinmeden ve anlaşılmadan hazırlanacak hiçbir yasa ve yönetmenlik toplum katında ve sahada karşılık bulmayacağı için baÅŸarılı olma ÅŸansı olmayacaktır. Türkiye’nin saÄŸlıklı geliÅŸmesi için üniversite temel deÄŸerleri üzerinden tartışılmadan hazırlanacak yasa hazırlanMIÅž olur. Üniversite ve bilimin sorunu çözülemez.

YÖK’ün hazırladığı taslak temelde 1) dünyada geliÅŸen yükseköÄŸretim dinamiÄŸi ve finansmanı ekseninde yükseköÄŸretimin özeleÅŸtirilmesi ve paralı eÄŸitime odaklanmış. 2) YÖK yönetiminin nasıl ve kimlerden oluÅŸacağı mevcut 2547 sayılı yasadaki gibi yine hatta daha ağırlıklı olarak siyasi erk tarafından belirlenmesi önerilmiÅŸ. 3-Her bir üniversitede yerel YÖK niteliÄŸindeki konsey yönetiminin iktidar tarafından kontrol edebileceÄŸi ÅŸekilde hazırlanmış. 4) YükseköÄŸretimin piyasa koÅŸullarına açılması hedeflenmiÅŸ 5) Üniversite özerkliÄŸi (otonomluÄŸu), düÅŸünce ve ifade özgürlüÄŸü, bilim insanı özgürlüÄŸü, katılımcı demokratik öz yönetim, nitelikli bilim insanı yetiÅŸtirme, evrensel düzeyde bilim ve teknoloji geliÅŸtirme konularına ise neredeyse hiç deÄŸinilmemiÅŸ. Rekabet ve yaratıcılık için özerklik kaçınılmaz ancak yasa merkezi yapılanmayı güçlendirmiÅŸ görülüyor. Yeni TYÖK yasa taslağı çok uzun ve detaylı ve ayrıntılı bir teÅŸkilat yapılanması sunmakta ki bu baÅŸlı başına üniversite özerkliÄŸine uygun deÄŸil.

Mevcut YÖK yasası son 32 yılda çok tartışıldı ve bugün ilgili çevrelerin tamamı yeni bir üniversite yasasının hazırlanmasında hem fikir. Ancak Türk akademiyasının üzerinde anlaÅŸtığı her yönü ile özerk (otonom) bir üniversite taslağı ortada bulunmuyor.
Öncelikli önerim hazırlık çalışmaları ve yoluna iliÅŸkin olacak. YÖK ve her türlü otoriteden uzak ilgili üniversite çevrelerinin atölye çalışması ÅŸeklinde bir yasa hazırlanması ve üniversiteyi siyasi otoritelerden özerk kabul etmesi gerekiyor. Üniversite otonom olmadıkça, açıklık ve hesap verilebilirlik, düÅŸünce ve ifade özgürlüÄŸü üniversitelerde saÄŸlanmadıkça hiçbir yasa Türkiye’nin geliÅŸmesine hizmet edemeyecektir.

Konya ilgi duyanlar için konu geniÅŸletilmiÅŸ olarak sunulmaktadır
NEDEN YENÄ° BÄ°R YÜKSEKÖÄžRETÄ°M YASASINA GEREKSÄ°NÄ°M VAR
Mevcut YÖK Yasa Tasarısı GeliÅŸen Türkiye’nin Ä°htiyaçlarına Cevap Vermiyor
Uzun zamandır mevcut YÖK’ün yükseköÄŸretim alanındaki geliÅŸmelere cevap vermediÄŸi ve yükseköÄŸretimin kan kaybettiÄŸi yüksek sesle ifade ediliyor ve deÄŸiÅŸim hemen herkes tarafından kabul ediliyor. Türkiye coÄŸrafi ve nüfus büyüklüÄŸü ve ekonomik yapısı itibarı ile dünyadaki ilk 20 ülke arasında bulunuyor. Türkiye’nin toplamda büyüyen ekonomisi ve sahip olduÄŸu bölgesel güç iliÅŸkilerine yanıt verecek artık güçlü bir bilimsel alt yapı ve akademik özgürlüÄŸe sahip, her alanda kaliteyi esas alan yeni bir yükseköÄŸretim yasası kaçınılmaz görülüyor.

Türkiye Bilimde Bir Türlü Sıçrama Yapamamaktadır
Yakın geçmiÅŸte dünyanın güçlü üç imparatorluÄŸundan biri olan Osmanlının üzerinde ÅŸekillenen Türkiye sahip olduÄŸu doÄŸal-coÄŸrafi ve insan potansiyeli hiçbir ÅŸekilde harekete geçiremedi. Mustafa Kemal Cumhuriyeti kurarken doÄŸru analizler yaparak muasır medeniyetler düzeyine çıkmanın gerekliliÄŸini fark etti ve bunun için eÄŸitim-bilim ve kültüre en üst düzeyde önem verdi. Bunun mekanizmaları da 1924 sonrası baÅŸlayan KÄ°T’lere baÄŸlı deÄŸiÅŸik araÅŸtırma enstitülerinin kuruluÅŸu, eÄŸitim seferberliÄŸi, yurt sathına yayılmış lise eÄŸitimi, bölgesel köy enstitüleri ile eÄŸitim ve meslek eÄŸitiminin yagınlaÅŸtılması,1933 üniversite yasası ve Dil-Tarihi fakültesinin açılması ile eÄŸitim alanında güçlü bir felsefi vizyon oluÅŸturuldu. Ancak gerek Mustafa Kemalin ömrünün yetmemesi ve gerekse ikinci dünya savaşı sonrası Türkiye’nin soÄŸuk savaÅŸ sürecinde bütün eÄŸitim ve güvenlik yapısını batının istediÄŸi ölçülere bırakması ile Türkiye kendi dinamiklerini istemeden geriletti ve her alanda dışa bağımlı hale gelmiÅŸ oldu. 20. yüzyılda hızla ilerleyen teknoloji üretme yarışından kopan Türkiye ne yazık ki geçmiÅŸi halen analiz etmedi ve edemiyor da. Ve bugün yaÅŸadığımız eÄŸitim ve yükseköÄŸretim gibi birçok sorun temelinde geçmiÅŸte baÅŸlatılmış olan politikalarda yatmakta ve artık baÅŸta eÄŸitim olmak üzere yükseköÄŸretim yönetilmez konuma gelmiÅŸtir. Bugün Türkiye sayısal olarak eÄŸitim, üniversite ve ekonomide büyümüÅŸ, ancak eÄŸitim kalitesi ve teknoloji bazlı üretime dayalı yapılanmada ise kendisinden beklenenin çok gerilere düÅŸmüÅŸtür. Toplumun kültürel geliÅŸimi, bilgi üretme, teknoloji yaratmada nerede olduÄŸumuzu belirtmeye gerek yok. Halen en küçük bir elektronik devre ve ilaç hammaddesi bile dışarıdan saÄŸlanıyor, ülkemiz bu baÄŸlamda geliÅŸmiÅŸ ülkelerin ürün pazarlama ve montaj sanayilerini kurdukları bir “pazar” üssü haline gelmiÅŸ durumdadır.

Bu nedenlerden dolayı Türkiye uzun zamandır bir sıçrama yapmak istiyor fakat bir tülü bu sıçramayı gerçekleÅŸtiremiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında üniversitenin önemi kavranmış ve üniversiteler kurulmuÅŸ, 1950’lı yılların sonlarına doÄŸru TÜBÄ°TAK’ın kurulması ile bilimsel araÅŸtırmaların önü açılmış, 1960 sonrası DPT ile planlı kalkınma dönemi baÅŸlamış bulunuyor. 1991 yılında ilk defa Türkiye Bilimler Akademsis (TÜBA) kurulmuÅŸ. Liyakate dayalı uzman kiÅŸilerin yönetimde olduÄŸu dönemlerde önemli çalışmalar ve baÅŸarılı iÅŸler de yapıldı.

Bu baÄŸlamda Türkiye’nin bölgesinde her ÅŸeye raÄŸmen sahip olduÄŸu potansiyeli ile ağırlık oluÅŸturmak ve bu coÄŸrafyaya mal edilen bilim ve teknolojide bir ÅŸey yapamama algısını yıkmak için teknoloji temelli üretimde bir sıçrama yapmak istediÄŸi anlaşılıyor.

2012 yılında Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da kuruldu. Türkiye’nin bölgesel güç olma ve teknolojik sıçrama için YÖK’ü dönüÅŸtürme arayışı içinde olması beklenir. Eski DPT bugünkü Kalkınma Bakanlığı her beÅŸ yılda bir plan yapıyor. 3-4 Kasım 2012 Tarihleri arasında Kalkınma Bakanlığı bünyesinde YükseköÄŸretim komisyonu toplantısına ben de davetliydim. Orada da gelecek beÅŸ yılda Türkiye’nin kamu ve özel sektör üzerinden bölgesinde bir sıçrama yapmak istediÄŸi ifade edildi. Ancak yukarıda belirttiÄŸim gibi bu sıçramayı nasıl yapacağı konusunda saÄŸlam bir tespit ve buna baÄŸlı çözüm üretmede yetersizlik olduÄŸunu gözlemledim.

Yakın zamanda TÜBÄ°TAK, YÖK ve TÜBA yönetim organları deÄŸiÅŸtirildi. Ne yazık ki Cumhuriyetin kuruluÅŸundan bu yana tabandan gelen deÄŸiÅŸim isteÄŸine raÄŸmen siyasetin bilime el atması ile liyakat ortadan kalktı, entelektüel yapısı geliÅŸmiÅŸ, bütünsel bakan yöneticiler yerine, benden mi deÄŸil mi anlayışı ile yandaÅŸ ataması sonucu kurumlar çalışamaz hale geldi. Ne yazık ki liyakatli yöneticilerin olmadığı bütün kurumlar çalışamaz duruma gelmiÅŸ ve Türkiye bilimi ve teknolojisi istenilen yere gelemedi. Türkiye yukarıda bahsettiÄŸim gibi son yıllarda önemli derecede kurumlarda sistem deÄŸiÅŸikliÄŸi yerine yönetici deÄŸiÅŸikliÄŸine gitti. Sonuçta ise TÜBÄ°TAK ve YÖK ekseninde bilimde ciddi bir ilerleme saÄŸlanamadı. Yarın da olacak gibi görülmüyor ve korkarım 2023 vizyonumuz arzu edilen hedefin çok uzaklarında kalacak.

Bugünkü siyasi anlayış bu baÄŸlamda YÖK’ü önce deÄŸiÅŸtirmek istedi, yaÅŸanan bazı dirençler karşısında ÅŸimdi deÄŸiÅŸtirmek yerine dönüÅŸtürmeyi benimsemiÅŸ görünüyor. YÖK sayfasına konan yeni TYÖK yasa taslağının yaratacağı etki ile Türkiye’nin yapmak istediÄŸi teknolojik sıçrama beklentisi birbirine uymuyor gibime geliyor. YÖK yetkilileri, dünyada yükseköÄŸretim yapısı ve anlayışının deÄŸiÅŸtiÄŸini ve buna uygun olarak küresel güç olma yolunda yeni bir vizyon ortaya koyduklarını belirtiyorlar. Anacak ciddi bir iç ve dış üniversite tarihi tartışması yapılmadığı görülüyor.

Yeni TYÖK Taslağı Bilimsel Ölçekte Üniversite Kamuoylarında Yeterince Tartışılmadı
Üniversite ve akedemiyanın kendisinin yaratmadığı ve üzerinde metodolojik olarak inceleme ve tartışma yapmadan yasalaÅŸmak üzere Milli EÄŸitim Bakanlığına ve TBMM’sine sunulması sorunlu. Üniversite yasası hazırlanması teknik ve geniÅŸ bir araÅŸtırmayı gerektiriyor. Ancak baÅŸta üniversite topluluÄŸu olmak üzere taslak tam olarak tartışılmadı. Tek tek kiÅŸiler ve belirli sendikal ve dernekler görüÅŸ açıkladı. YÖK üniversitelerden belirlenmiÅŸ Prof., Doç. ve Yard. Doç. temsilcileri ile bilgilendirme yaptı. Ancak yine de konunun tam olarak geniÅŸ boyutlu konuÅŸulduÄŸu anlamına gelmiyor. Sorunun üniversitelerde geniÅŸ ÅŸekilde tartışılmadığının bilfiil tanığı oldum. Birkaç üniversitemizde yasayı tartışmak üzere davet edildim ancak uygun mekân için ya izin alınamadı veya yaratılan bahaneler ile mekân verilmediÄŸi için toplantılar üniversite dışında oda ve belediyelerde yapılmak zorunda kalındı. Üniversiteler ve serbest tartışma adına üzüntü verici.

Bakanlar Kuruluna sunulan revizyon taslak daha önce kamuoyu ile paylaşılan eksende ÅŸekillenmiÅŸ. Taslağın son hali YÖK sayfasında yapılan ÅŸekilsel eleÅŸtirilerin düzeltilmesinin ötesine geçilmemiÅŸ, ana eleÅŸtirilerden hiç yararlanılmamış, ilk hali gibi ana omurgasını korumaktadır. Taslak temelde ciddi bir hazırlık yapılmadan ülkenin bilim ve sanayileÅŸme ve gelecek vizyonu analiz edilmeden doÄŸrudan Dünyadaki yükseköÄŸretim hareketliliÄŸi ve bunun finansmanı eksenine oturtulmuÅŸ. Ülkedeki güçler dengesine göre hazırlanmış görülüyor. Yukarıda belirttiÄŸim gibi bir telaÅŸla dünyadan kopmamak için bizim de sanki küresel rekabete katılmamız istenmektedir. Ancak altyapımız, nitelikli bilim insanı potansiyelimiz, uluslararası alandaki bilim merkezlerimizin potansiyeli ve niteliÄŸinin dikkate alındığını çok sanmıyorum.

Ve nihayet yapılan bütün eleÅŸtirilerin haklılığı ve iÅŸlemeyen sistemin deÄŸiÅŸimi konusunda sahip olunan toplumsal algının kaçınılmaz sonucu olarak YÖK kendisini revize edecek yasa taslağını farklı bir teknikle kamuoyuna ve BaÅŸbakanlığa sundu. Sanırım yeni Milli EÄŸitim Bakanının yönetim anlayışı da YÖK’ün hazırladığı yasa taslağı ile uyumlu olmadığı anlaşılıyor ki, yasa taslağının son halinin BaÅŸbakanlıkta yapılacak deÄŸiÅŸiklikle yasalaÅŸması için TBMM iletilecektir.

YENÄ° TYÖK YASA TASARISI NELER ÖNERÄ°YOR
YÖK, Bazı Yetkilerini Üniversite Senatolarına Bırakmaktadır
Taslak yasada YÖK’ün program açılması gibi bazı yetkilerini, özellikle eÄŸitim öÄŸretim ile ilgili konuların üniversite senatolarına ve üniversite yönetimlerine bırakıldığı görülüyor.
En çok konuÅŸulan rektörlük seçimi konusunda üç ayrı model önerilmiÅŸ. 1) kampüslerde seçim yapılması, 2) üniversite meclisi, 3) rektör adaylarını belirleme komitesi yoluyla, bir kurulun gelen baÅŸvuruların konsey tarafından deÄŸerlendirip aday adaylarını üçe indirgediÄŸi ve belirlenen üç adayı atanmak üzere YÖK'e veya CumhurbaÅŸkanına sunan bir model.

Rektörler Ä°kinci Defa Atanabilecek.
Ancak rektör belirleme ilkelerinin can alıcı noktada olmasına raÄŸmen halen bu konuda somut otonom üniversite anlayışına yakışır bir model önerilememiÅŸtir. Önerilen revizyon taslakta daha önceki taslaktan ayrı olarak konsey üniversitelerinde üst üste iki defa rektörlük yapılabilir, ancak diÄŸer üniversitelerde bir defa ile sınırlandırılmıştır. Mevcut 2547 sayısı YÖK yasasında olmayan yenilik olarak bölüm baÅŸkanlığı ve dekanlık en çok iki kez atanmak üzere seçim ile belirlenecektir.

Yasa Sıkı Bir Denetim Mekanizması Öneriyor
Bilimsel rekabetin 21. yüzyılın dünyası için çok önemli olduÄŸunu vurgulayan Prof. Çetinsaya, üniversitelerde araÅŸtırma, geliÅŸtirme boyutunun öne çıkacağını, bunun için performansı ve konseyi yenilik olarak gösterdi.
Yeni taslak ayrıntılı bir teÅŸkilatlanma yapısı öneriyor ki hiçbir üniversite yasası bu benli bir detaya girmez. Ayrıca sıkı bir denetim mekanizması ile bir çeÅŸit hesap verilebilirlik mekanizması adı altında kalite güvence sistemi ile dünyada yükseköÄŸretim sistemlerin uygulanan bağımsız kalite ajansları yoluyla akademik denetim istenmektedir. GeniÅŸletilmiÅŸ ve merkezi kontrol anlayışı özerklik anlayışı ile çeliÅŸmektedir.
Mevcut yarı özerk denetleme kurulunun bir daire düzeyine düÅŸürülmesi ise oldukça düÅŸündürücü. YÖK üyeleri ve üniversitelerle ilgili denetimi bir daire nasıl yapabilir.

EÄŸitim Katkı Payı, EÄŸitim Ücreti Tanımlanıyor
Yasanının 3. Bölümdeki Üniversite Konseylerinin görevleri arasında yer alan “Bakanlar Kurulunun belirlediÄŸi öÄŸrenci ücretlerini ... katına kadar artırmak” hükmü ile öÄŸrenim harçlarının ana gelir kaynaklarından biri olması isteniyor. Taslağın 8. Bölümde Madde 71. c) ÖÄŸrenci katkı payları ve öÄŸrenim ücretleri kısmında üniversitelerin gelirlerine öÄŸrenci katkı payı eklenmiÅŸ bulunuyor.

Siyasetin Üniversite Üzerindeki Etkisi Daha da Artacak
YÖK baÅŸkanı Sayın Çetinsaya yeni taslak ile YÖK ve Üniversite konseylerinde hükümet üyelerinin olması ve TBMM çatısı altındaki siyasi partilerin YÖK’e temsilci önermesinin “YÖK'ün siyasallaÅŸacağı” iddialarını ciddi bulmakla yetinmiÅŸlerdir. YÖK üyelerinin ağırlıklı olarak iktidar partisi ve CumhurbaÅŸkanı tarafından belirleniyor olması bu baÄŸlamda organik bir iktidar-üniversite iliÅŸkisine kanıttır. Rektörler komitesinin YÖK üyesi belirlenmesinde endirekt olarak iktidarların ağırlığını hissettirecek kaygısı yaÅŸanmaktadır. Kaldı ki üniversite tabanlarının YÖK’te temsili neredeyse yok. Üniversitelerde aynı ÅŸekilde hükümetin temsilcilerinin konseyde yer alması ciddi siyasallaÅŸma kaygıları olarak algılanmaktadır.

Üniversite BileÅŸenlerinin Temsili Sorunlu
Yasanın en kritik konusu konsey yapılanması ile üniversite bileÅŸenlerinin üniversite üzerindeki söz hakkı kısıtlandıracaktır. En kritik olanı öÄŸrencilerin yönetime katılımı ve oy kullanma hakkı ne yazık ki yasa taslağında mevcut deÄŸil. DiÄŸer öÄŸretim üye ve görevlileri ve çalışanları da üniversite yönetiminde söz sahibi deÄŸillerdir.

YASAYA KARÅžI YAPILAN CÄ°DDÄ° ELEÅžTÄ°RÄ°LER Ä°SE;
1. Taslakta geniÅŸ bir giriÅŸ kısmı var ve ÜNÄ°VERSÄ°TE tanımı ve BEKLETÄ°LER yerine küresel güç iliÅŸkileri ve yükseköÄŸretimdeki pazar iliÅŸkileri ağırlıklı olarak iÅŸlenmiÅŸtir. Bilim, felsefe ve sanat iliÅŸkisi adeta unutulmuÅŸtur.
2. YÖK yönetiminin varlığı ve üyelerinin ağırlıklı olarak siyaset tarafından belirlenmesi ve ileride üniversitenin siyasallaÅŸacağı kaygısı ve bunun üniversite özerkliÄŸi ile baÄŸdaÅŸmayacağı, 3. Mütevelli heyet anlamına gelen Üniversite Konseylerinin yapısı ve üyelerinin ÅŸekillenmesinde iktidarın üye belirlemesi ki bu özerklik anlayışına aykırıdır.
4. Üniversitelerin çeÅŸitlenmesi adı altında özel üniversitelerin ve yabancı üniversitelerin açılmasına ve üniversitenin serbest piyasaya açılmasına olanak verilmesi. 5.Yabancı yükseköÄŸretim kurumlarının Türkiye’de fakülte, enstitü, konservatuar ve meslek yüksekokulu açabilmesine ve ilgili yabancı yükseköÄŸretim kurumları, kendi ülkelerinin mevzuatına tabi olmaları,
6. Bilim insanı yetiÅŸtirme yöntem ve esaslarının yetersiz olması ve nitelikli üniversite anlayışı ile hazırlanamaması
7. Yasada bilim insanı nasıl yetiÅŸtirilir, mekanizması ve yönetimi ortaya konulmadan performansa dayalı sıkı bir denetim mekanizması öngörülmüÅŸ ki bu sopa-havuç iliÅŸkisi gibi de algılanacak denetimli ve hiyerarÅŸik bir yönetim anlayışını ortaya koymaktadır. Ancak kurumsal denetim ve akademik verimlilik ve bilimsel üretim çok öne çıkarılmıyor.
7. Rekabetçi piyasa ekonomisine açık bir paralı eÄŸitim sistemi. Ä°ktidar ile üniversite arasında hem YÖK hem de üniversite yönetimi bakımından iktidar ile doÄŸrudan organik baÄŸ kurulmuÅŸ olup performans ile makbul akademisyenlik hedeflenmektedir.
8. Ülkemizde üniversite sisteminin oluÅŸturulamamasının temelinde halen sorun iyi bir üniversite eleÅŸtirisi yapılamamasıdır. Bu konuda yeterli veri de bulunmamaktadır. Ülkemiz genelde bir üniversite politikası geliÅŸtirme konusunda ciddi bir çabanın içinde olmadı. ÇoÄŸunlukla siyasal hassasiyetler dikkate alınarak yasaklar savılmaya çalışıldı.

YENÄ° TYÖK TASARISI ÜLKE GERÇEKLERÄ°NÄ° KARÅžILAMAKTAN UZAK GÖRÜLÜYOR
Yasa taslakta önerilen deÄŸiÅŸimler 2547 sayılı yasanın ruhuna dokunmadan yönetim organı yapılanması ve yükseköÄŸretimin piyasalaÅŸmasını dikkatte almış. Ancak bugün Türkiye akedimiyasının ve biliminin çok daha temel sorunları bulunmaktadır. Üniversitelerin baÅŸlıca sorunları ÅŸöyle sıralanabilir:

1.Ülkenin belirlenmiÅŸ bir bilim politikası yok
Türkiye’nin benimsenmiÅŸ bir bilim politikasının olmayışı ve buna baÄŸlı olarak temel bilimlerin yeterince desteklenmemesi Türkiye bilimsel atılım yapmadığı gibi teknolojide geliÅŸtiremedi. Ülkenin bilim ve üniversite politikası olmayınca doÄŸal olarak üniversite özerkliÄŸi saÄŸlanmadı. Küresel yükseköÄŸretim ekseni dikkate alınacaksa dünyanın geliÅŸmiÅŸ bilim yapan ve ürettiÄŸi bilgiyi teknolojiye ve toplum hizmetine dönüÅŸtüren Amerikan ve Avrupa üniversitelerinin temeli bilimsel özgürlüÄŸe ve özerkliÄŸe dayanır.

2. Özerk olmayan üniversiteler misyonsuz ve hedefsiz
Üniversiteler bilimsel, idari ve mali olarak özerk olması temel bir zorunluluk. Türkiye’nin özerklik karnesi OECD ölçütlerine göre 1.5. Devletin temel görevlerinden biri üniversiteyi hiçbir otorite ve kiÅŸinin etkisinden ve dış baskılara maruz kalmadan özerk bir ortam yaratarak gerçeÄŸe dayalı yeni bulgu be bilgilerin oluÅŸmasını saÄŸlamak zorunda ve bu güvenceyi üniversiteye vermek zorundadır. Devlet üniversiteyi diÄŸer kurumlardan ayrı tutarak özerkliÄŸi vermeli ve hiçbir ÅŸekilde üniversiteye YÖN VERMEMELÄ°DÄ°R. Bu baÄŸlamda devlet üniversite konusunda kör ve dilsiz olmak zorundadır. Dünya tecrübesi maalesef üniversiteye yön veren devlet ve milletler hiçbir ÅŸekilde eleÅŸtirel düÅŸünceyi yaratamadıkları için geliÅŸememiÅŸlerdir.
Bu bilinç ile yetiÅŸmemiÅŸ veya bu atmosferi teneffüs etmemiÅŸ yöneticiler bu ortamı ne yazık ki saÄŸlayamamaktadırlar. Bu baÄŸlamda üniversite yöneticisinin öncelikle hocanın özerkliÄŸin önemini özgürlüÄŸün tadını bilen kiÅŸi olması gerekir.

3. Üniversiteye yakışır nitelikli akademik kadro oluÅŸturma sistemi yok
Üniversitelerin bugünkü en ciddi sorunu yetkin akademik yapının oluÅŸamamasıdır dersek haksızlık yapmış olmayız. DoÄŸan Kuban CBT 1334 sayısında yayınlanan “ Bilim nasıl var, nasıl yok?” adlı makalesinde “Pierre Bourdieu”den aktardığı Homo Academicus (1984) adlı kitabında Fransız üniversitelerinin entelektüel yaÅŸamını yansıtırken akademisyen olmanın bir doktora yapıp profesör olmaktan fazla bir ÅŸey olduÄŸunu belirtiyor. Üniversitelerin bugün en ciddi sorunu dünya standardında yeterli bilim insanının olmaması ve bu konuda üniversitelerin bir standardı da bulunmamasıdır. Akademik bilgi düzeyi tam ölçülemeyen, genel kültürden yoksun, entelektüel alt yapısı geliÅŸmemiÅŸ liyakatten uzak, heyecanı ve merakı olmayan akademik kadroların sayısının gittikçe arttığı üniversiteler bugün bilim dünyamızın en ciddi sorununu oluÅŸturuyor. Türkiye üniversitelerinde akademik kadrolar felsefi boyutta bilim ve felsefe tartışması yapmak yerine, mesleki uzmanlık ekseninde varlıklarını sürdürme noktasına gelmiÅŸlerdir. En kötüsü de artık sık sık toplumun deÄŸiÅŸik katmanları tarafından eleÅŸtirilen üniversite akademik kadrolarının akademik formasyona uygun olmadığı ve toplumun dinamiklerinin gerisinde olduÄŸu eleÅŸtirisidir.

4. Rektörlük yetkileri ve akademik organların belirlenme ÅŸekli eleÅŸtirel ve tartışma ortamının saÄŸlıklı iÅŸlemesini engelliyor
Rektörlerin çok fazla olan yetkilerinin başında bütün sistemden atamalarda tek yetkili olması ve de buna paralel olarak senato ve yönetim kurulu gibi akademik organlarının belirlemesi üniversitelerde tartışma ve eleÅŸtirel anlayışın kısırlaÅŸmasına ve farklı görüÅŸlerin oluÅŸmasını engelliyor. Dünya üniversiteleri tecrübesi göstermiÅŸtir ki tartışmanın ve eleÅŸtirinin olmadığı yerde üniversite olmuyor. Üniversite senatosu, yönetim kuruları ve fakülte kurulları nitelikli seçimle oluÅŸmalı ki bağımsız eleÅŸtirel düÅŸünce rahatlıkla yapılsın.

5. Yönetici belirleme ÅŸekli özerklik ilkesine aykırı ve üniversite bileÅŸenlerini temsil etmekten uzak
Rektör atanmasında uygulanan mevcut eÄŸilim yoklaması ve özerklik ilkesine ve Anayasanın 130 ve 131 maddelerine uygun deÄŸil. Adı seçim ancak, fiiliyatta aday adaylarından ilk 6 sıraya giren adaylardan biri YÖK ve CumhurbaÅŸkanlığı makamında diÄŸerleri elenerek rektör ataması yapılmaktadır. YÖK yapısının ağırlıklı olarak siyasi iktidar tarafından belirlenmiyor olması zincirleme olarak yönetim organlarının oluÅŸmasında siyasi etki ister istemez etkili olmaktadır. GeçmiÅŸte de bugünde süreç devam etmektedir.

Rektörlerin yetkisi ve ikinci bir defa seçilme durumu üniversitelerinin çalışma ilkelerini ve geleneklerini zedelemiÅŸtir. Ä°kinci defa seçilme isteÄŸi, bütün üniversitelerde çok ciddi akademik tavizlerin verilmesine neden olmakta ve bu da kurum kültürünü zedelemektedir. Akademik kadroların rektörün iki dudağının arasında olduÄŸu sistemin yarattığı zayıf akademisyenlik bugün üniversitelerimizin dünyada saygın bir konuma gelememesine neden gösterilmektedir. Bugün üniversitelerde ciddi bir liyakat ve kalite sorunu yaÅŸanıyorsa bunun en büyük sorumluluÄŸu bu tür uygulamaların sonucu olduÄŸunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

6. YÖK yapılanması ve üyelerinin belirlenmesi ağırlıklı olarak iktidarlar tarafından belirlendiÄŸi için siyasi niteliÄŸi berberinde getiriyor, bu da üniversitelilik anlayışına aykırı bulunuyor.
Anayasanın 130. ve 131. maddelerinde belirtilen YÖK’ün yönetim organlarının belirlenmesi ve üniversite rektörlerinin belirlenmesi halen siyasi iktidarın elinde ve cumhurbaÅŸkanın ağırlıklı seçtiÄŸi kiÅŸilerden oluÅŸuyor. Yeni taslakta ayrıca TBMM’de grubu bulunan partilerin de üye vermesi önerilmektedir. Bu durum yükseköÄŸretimi daha da siyasallaÅŸtıracaktır.

7. Altyapısı hazırlanmadan açılan üniversiteler ve yarattığı olumsuz algı üniversite olgusuna zarar vermiÅŸtir
Yapılan birçok analizde ülkemizde sorunlu olan akademik kaliteye raÄŸmen hesapsız kitapsız açılan üniversitelerin üniversitelilik bilinci ve bilgiden, liyakatten yoksun yönetilmesi üniversite kavramının ulviliÄŸine zarar veren anlayış toplum katında bilime ve üniversiteye olan güveni zedelemektedir.
2006 yılından sonra açılan yaklaşık 60 küsur üniversite ki alt yapısı olmayan açıldıkları için ülkemiz için bir yük ve ileride de daha ciddi sorun yaratacaklardır. Ä°ngiltere, Almayan ve Fransa gibi benzer nüfusa sahip ülkelerde bile bizdekinin yarısı kadar üniversite var ve bizden çok daha etkin bilimsel araÅŸtırma ve eÄŸitim faaliyeti yürütmektedirler. Bu kadar üniversiteye akademisyen ve kaynak bulmak zor. Evrensel ölçeÄŸe uygun bir yapılanma ileride kaçınılmaz olacaktır.

8. Niteliksiz eÄŸitim ve bilim halen en ciddi sorun
Türkiye’de çoÄŸunluÄŸu 2003 yılından sonra oluÅŸturulmuÅŸ 103 devlet ve 65 vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 168 üniversite bulunuyor. Toplam öÄŸrenci sayısı ise 2003 yılından 1.918.843 den 2012 yılı sonu itibarı ile 4.353.542 öÄŸrenciye ulaÅŸmış olup 9 yılda % 100’ün üzerinde bir öÄŸrenci akışı olmuÅŸ. ÇoÄŸunluÄŸunda öÄŸretim üyesi bile olmayan üniversitelerdeki mezunların en ciddi sorunu iÅŸsizliktir. Türkiye’de yükseköÄŸretim gençliÄŸinin iÅŸsizlik oranı % 20’lerin üzerindedir.
ÇoÄŸu üniversitemizde uluslararası nitelikte öÄŸrenim olmadığı gibi öÄŸrenci başına düÅŸen öÄŸretim üyesi sayısı uluslararası ölçekten çok çok azdır. Bu baÄŸlamda yeni bir yasa tasarısına ihtiyaç var ancak amaç yukarıda belirttiÄŸim temel sorunları çözecek ve ülkemizde bilimi ve bilgiyi öncü yapacak bir anlayışa dayanmalıdır. YükseköÄŸretimin temel sorunu iyi analiz edilmeden önerilen yeni ÅŸekli ile cilalanıp parlatılan yasa taslağı sorun çözmekten uzak olup daha sıkı bir YÖK yapılanmasını öngörmektedir.
Daha karmaşık hale gelen ekonomik yapılanma, artan nüfusu ve artan yükseköÄŸretim talebi ile niteliksiz büyümüÅŸ bir yükseköÄŸretimi düzenlemeye yönelik önümüze koyulan bu taslak olmamalı idi. Küresel finansman modelleri yaklaşımı yerine tam tersine nitelikli eÄŸitim ve öÄŸretim esaslı ülkenin sorunlarına çözüm arayışlarını dikkate alan sistemler geliÅŸtirilmelidir.

Sorunun Çözümü Üniversitenin ÖzerkliÄŸinde DüÄŸümleniyor
14 Ocak 2013 tarihi itibarı ile YÖK tarafından Milli EÄŸitim Bakanlığına iletilen en son revize edilmiÅŸ taslağın bütünsel olarak ülkenin geleceÄŸine yönelik sorunlara cevap veremeyeceÄŸi açık olarak görülüyor. Ülkenin yeni bir üniversite yasasına gereksinimi olduÄŸu geniÅŸ kesimlerce kabul ediliyor. Bugün için Türkiye’nin güçlü bir yükseköÄŸretim ve bilim vizyonuna gereksinimi olduÄŸu açık. Ä°yi çalışılmış sorunların kaynağının bilimsel olarak belirlendiÄŸi bir araÅŸtırma ve tartışmadan sonra eÄŸitim, araÅŸtırma ve kamu hizmeti vizyonu iyi tanımlanmalı ve buna uygun planlama ve hedefleri de içeren bir tasarı hazırlanmalı idi.
Üniversitelerin otonomluÄŸu mutlak surette saÄŸlanmalıdır. Otonom, demokratik kültüre sahip, ÅŸeffaf ve hesap verebilir olmalı. Siyasi otorite ve siyaset kültürü üniversiteyi kendi başına bırakma anlayışı ve olgunluÄŸuna sahip olmalıdır. Siyaset üniversite otonomisine saygılı olmalıdır. Akademik özgürlük güvence altına alınmalıdır. Bu baÄŸlamda performansa baÄŸlı iÅŸ güvencesi, sözleÅŸmeli personel anlayışı üniversite ve bilim üretme anlayışına uygun deÄŸildir ve üniversite otonomisi içinde üretkenlik saÄŸlayamaz.
K.W. Humbolt (1767-1835)’un önerdiÄŸi modelde olduÄŸu gibi kendi kıstaslarını kendisi koyabilen, siyasal etkilerden uzak bir üniversite özerkliÄŸi ancak üniversiteyi üniversite yapar. 1988 Lima bildirgesi kendi kararlarını iktidardan bağımsız vermeyi ve bilimin iktidarın etkisinden korunmasını önermektedir. 1997 yılında UNESCO da devletlerin üniversite özerkliÄŸini koruma görevi olduÄŸunu belirtmektedir.
Özerk (otonom) yönetimde içsel denetim çok önemli olup bunun yolu da demokratik özyönetim ve kamu mekanizmasının dengeli bir ÅŸekilde oluÅŸturulmasıdır. Bilim insanı nasıl yetiÅŸtirilecek, atama ve yükseltmelerde kriterleri nasıl geliÅŸtirilecek? DüÅŸünce ve ifade özgürlüÄŸü olmadan otonom yönetim doÄŸal olarak saÄŸlanamaz. Örgütlenme özgürlüÄŸü ve görüÅŸ oluÅŸturma önemlidir.
SaÄŸlam üniversite geleneÄŸi olmayan, bilim yapacak yetenek ve bilgide liyakat sahibi akademik kadrolar, bağımsız yönetme ve hesap verilebilirlik ilkesine sahip üniversite olmadan bu iÅŸ saÄŸlanamaz. “Bilim güçtür” anlayışının ülkemizde halen bir karşılığı yok. Günümüz bilgi çağında nitelikli insanı elinde bulundurmayan hiçbir toplumun baÅŸarılı olma ÅŸansı yok. Bu baÄŸlamda yeni YÖK yasasında temel bilim politikasının ve özerklik vurgusunun olması önemlidir. Geriye kalan güzel sözler düÅŸünce ve ifade özgürlüÄŸünü saÄŸlamadan yalnızca göz boyama özelliÄŸi taşımaktadır.

Yapılması Gerekenler
Ülkemizin aydınlık yarını için 2023 vizyonuna Türkiye’yi saÄŸlıklı olarak taşımak için yeni bir yükseköÄŸretim yasası ÅŸarttır. Bilim ve teknoloji olmadan Türkiye bu coÄŸrafyada hak ettiÄŸi saygınlığı kazanamaz. KiÅŸisel kanım ve üniversitelerden aldığım yansıma önerilen yasanın ileride çok sorun yaratacağı ve Türkiye’nin enerjisini tüketeceÄŸi yönündedir. Ülkemizde üniversitelilik bilinci olan, geçmiÅŸteki yasaların içinden yetiÅŸerek gelen insan sayısı da giderek azalıyor dersem yanlış bir ifade kullanmamış olurum. Toplum artık bu konuda çok yoruldu ve konu ile ilgilenenlerin sayısı da giderek azalıyor.
Önerim üniversitelere dair bilim, felsefe, sanat, üniversiteler tarihi ve eleÅŸtirisinin yoÄŸunlukla yapılmasıdır. Yüksek lisans ve doktora düzeyinde, bilim tarihi, üniversiteler tarihi dersleri açılmalı ve genç kuÅŸaklara üniversitenin ne olduÄŸu sürekli anlatılmalıdır. Türkiye öncelikle akademik formasyona uygun evrensel ölçekte bilimsel bilgi ve görgü sahibi nitelikli bilim insanı yetiÅŸtirmeyi öncelikli konu haline getirmelidir.

Yeni Yasa Üniversite Temel DeÄŸerleri Tartışması Üzerinde Yapılmalıdır
Öncelikle temel üniversite deÄŸerleri üzerinden bir tartışma yapılmalı ve baÅŸta üniversite hocaları üniversite temel deÄŸerleri kavramalı içselleÅŸtirmeli ve bu eksende yükseköÄŸretim yasası oluÅŸturulmalıdır. Bu nedenle eÄŸer ülkemiz ileride dünyada bilim ve teknolojide söz sahibi olacaksa yasa; YÖK, Milli EÄŸitim bakanlığı ve BaÅŸbakanlıktan deÄŸil üniversitelerde bağımsız konuyu bilen insanlar tarafından tartışılarak hazırlanmalıdır. Türkiye’nin saÄŸlıklı geliÅŸmesi için üniversite temel deÄŸerleri üzerinden bilime gönül vermiÅŸ liyakatli insanlarca tartışılmadan hazırlanacak yasa yalnızca “hazırlanMIÅž” olur ki bu Türkiye’nin üniversite ve bilimin sorunu çözülemez.
Yeni üniversiteler yasası için de üniversitelerin ve ilgili tarafların bir araya gelerek, dünya üniversiteler eleÅŸtirisini de doÄŸru okuyarak YÖK’ten bağımsız, akademiyanın üzerinde anlaÅŸabileceÄŸi ve siyaset üstü yeni bir yasa tasarısı hazırlanmasıdır. Ülkemizde geçmiÅŸte baÅŸarı ile uygulanan ancak askeri müdahaleler sonrası rafa kaldırılan 4936 ve 1750 sayılı üniversite yasalarının yeniden incelenmesi önemli ölçüde yol gösterici olacaktır. Üniversiteler üzerindeki siyasi etki olmadan, otonom ve hesap verebilir bir yasa Türkiye’yi ileriye taşıyabilir. Ä°çsel denetim ve özerklik açısından demokratik özyönetim ve buna uygun bir kamu denetimi birlikte öngörülmelidir.
Yarınlarımızın en çok da nitelikli bilim ve eÄŸitimden geçeceÄŸini unutmadan yeni bir anlayışa ve yasaya ihtiyaç bulunuyor. Bunun için de taslaktan önce mevcut hakim anlayışın kendisiyle yüzleÅŸmesi gerekiyor.
10 Mart 2013 Adana

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 11-03-2013 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111408134 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net