KIYAMET (2012 !)
* Halit Özdüzen
Araştırmacı-Yazar
Kıyamet, Arapça ayaÄŸa kalkma, ayakta dik durma, diriliÅŸ, bir ÅŸeye
kalkışma, baÅŸ kaldırma ve isyan manalarında olan “kıyam” sözcüÄŸünden
türetilmiÅŸ olup, çeÅŸitli mecazi anlamları olmakla beraber, Ä°slam
inancında genel tanımıyla, dünya yaÅŸamının son bulup ahiret yaÅŸamının
baÅŸlayacağı büyük olay olarak anlaşılmaktadır.
Kıyamete inanmak, Hz. Adem’le baÅŸlayan Ä°slam
inanç sisteminin altı inanç ilkesinden biridir. Kur’ân-ı Kerim’de , “kıyamet
kopma zamanı” anlamında saat kelimesi kırk yerde geçmekte, vukuu ve sonuçları
ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Aynı ÅŸekilde Tevrat ve Ä°ncil’de de belirtilen
ahiret hayatı, Hz. Muhammed’in hadislerinde de geniÅŸ yer bulmaktadır. Ä°nsanın
vefatıyla kendisi için kıyamet yaÅŸamı baÅŸlamış olduÄŸundan, buna küçük kıyamet
anlamında “Kıyamet-i SuÄŸra” denilmektedir.
Yazının ilerleyen pasajlarında Ä°slam’ın
kıyamet inanç ve anlayışına deÄŸineceÄŸiz ve öncelikle -son yıllarda üzerinde
büyük spekülasyonlar yaratılarak insanların kafası karıştırılmak istenen- Maya
takvimi ve ona atfedilen “Kıyamet 2012” kehanetleri üzerinde durmaya
çalışacağız.
MAYALAR Güney
Amerika kıtası halklarından olan Mayaların köklerini tarihçiler M.Ö. 2000’li
yıllara kadar götürmektedir. Kaynaklar Maya kültürünün M.S. 250-950 yılları
arasındaki dönemini onların altın çağı olarak gösterir. Siyasal ve sosyal
kültürlerini 16. yüzyıla kadar sürdüren Mayalar, Ä°spanyol istilasından sonra
Amerika Kıtasını diğer yerlilerinin yaşadığı gibi soykırım, zorla
Hıristiyanlaştırma, toprak ve servetlerinin yağmalanması gibi,
karşılaÅŸtıkları barbarlıklar sonucu, azınlığa düÅŸerek çeÅŸitli kavimlerin
arasında erimiÅŸlerdir. Günümüzde Maya halklarından kalanların sayısının
300.000 civarında olduÄŸu sanılmakta, yoÄŸunluklu olarak Güney Meksika ve
Guatemala çevresinde yaÅŸamakta, genellikle tarım ve dokumacılıkla
uÄŸraÅŸmaktadırlar. Mayalardan o günün ÅŸehirleri Uxmal, Copan, Petel ve baÅŸkent
Tikal’den günümüze önemli kalıntılar intikal etmiÅŸ olup, saray ve piramit
ÅŸeklindeki mabetler ve arkeolojik kazılarda çıkan buluntular, yaÅŸadıkları çaÄŸda
komÅŸularına kıyasla kültür ve sanatta ne kadar ilerde olduklarını
göstermektedir. Maya uzmanı bilim
adamları, Mayaların kullandıkları hiyeroglif yazının Orta Amerika bölgesinin en
geliÅŸmiÅŸ yazısı olduÄŸunu belirtmektedirler. Bu gün için Mayalara ait olduÄŸu
belirtilen takvim, Maya öncesi Orta Amerika halklarının kullandığı ortak
takvimdir. Maya hiyeroglifleri ile günümüze ulaÅŸtığından “Maya Takvimi” olarak
bilinmektedir.
Kaynaklara göre yerel lisanla “Haab” adını taşıyan takvim,
bazı farklılıklarla bugün kullandığımız güneÅŸ takvimine benzemektedir. Bir yıl,
20 ÅŸer günlük 18 ay ve 5 ek günü kapsayan 365 gün olarak belirlenmiÅŸtir. Takvim
baÅŸlangıcı Miladi Takvimde M.Ö. 21 Aralık 3113 yılına denk gelmektedir. “Uinal”
olarak adlandırılan bu 20 günlük ayların toplamı 360 gün tutmakta, Maya zaman
ölçümünde buna “tun” adı verilmektedir. Takvim 5000 yıllık periyodu kapsayacak
ÅŸekilde 144.000 (bak) “tun” olarak düzenlendiÄŸinden süreç 2012 Aralık ayının
21’inde son bulmaktadır. Mayaların da
gök bilimi ve yıldızları takip konusunda Sümerler gibi geliÅŸmiÅŸ bir millet
oldukları bilinmektedir. Rahiplerinin sihir, büyü ve astroloji bilgisi
yanında gizli bilgiler olarak nitelenen ezoterik bilgilerle uğraştıkları, o
kavmin devamı olan toplumlarca günümüzde de -yasaklanmış olmasına raÄŸmen- hala
yaygın olarak kullanılmasından anlaşılmaktadır.
Mayalar
hiçbir zaman 21 Aralık 2012’nin kıyamet tarihi olduÄŸunu belirtmedikleri
gibi, tarihin sonu olduÄŸunu da söylememiÅŸlerdir. Ayrıca gerek o ırktan
gelen araÅŸtırmacılar ve gerekse de Maya uzmanlarının çoÄŸunluÄŸu da böyle bir
iddiada bulunmamaktadır. Öyleyse popüler kültürün ürünü olan bu sav nereden
çıkmıştır? Meksika’nın Tabasco bölgesinde Maya yerleÅŸim alanında
bulunan klasik döneme ait tabletlerden bazıları günümüzde 2012 kıyamet
teorisinin en önemli kanıtı olarak tanımlanarak, çıkar amaçlı kullanılmıştır.
Altıncı Tortuguero Anıtı'nda Maya zaman dilimine göre takvimin son bölümü olan
13. “tün”ün sonu yukarıda da belirtildiÄŸi gibi bu
günküGregoryen takviminde 2012 yılına karşılık gelmektedir.
Maya uzmanı Mark Van Stone yazıtın üzerinde “13. (bak)tun sona
erecek...” yazısından sonra “siyah...kaplayacak ,gökten gelecek...”
yazdığını söylemiÅŸ, ancak yazıların hasarlı ve silik olması yüzünden net bir
açıklama yapılamayacağını belirtmiÅŸtir. Buradan yola çıkan bazı açıkgözlerin,
yazdıkları bilim-kurgu kitaplarının liste başı olduÄŸunu gören Hollywood
yapımcıları, olayı sinemaya aktarmış ve bolca reklam pompalayarak yeşil
dolarları ceplerine indirmiÅŸlerdir! Bütün ülkelerde eÅŸzamanlı olarak
vizyona giren filmin Türkiye sinemalarında üç haftada bir milyon seyirciye
ulaÅŸtığını söylersek, yapıtın ne kadar sanatsal ve bilimsel(!) ve ne kadar
dolarsal deÄŸerde olduÄŸu
anlaşılacaktır. Hiç
kuşkunuz olmasın, yakında bu ve benzer konular daha cafcaflı
tavalarda ısıtılıp -yeni mönüymüÅŸ gibi -önümüze
servis yapılacaktır!... Bu gelişmeler
olurken, astroloji ve ezoterik (gizli bilgi iddiası) ÅŸarlatanları “Kıyamet
2012” tellalı kesilerek basında baÅŸ köÅŸelerde yer alırken, bilim adamlarının
karşıt düÅŸünce ve görüÅŸleri, ya yer bulamamış ya da televizyonların gece
kuÅŸaklarıyla yazılı basının iç sayfalarında verilmiÅŸtir. Tartışmalar
alevlenip yetiÅŸme çağındaki çocuklar ve gençler üzerinde olumsuz etkiler
oluşmaya başlayınca, ABD Ulusal ve Havacılık Dairesi (NASA) bilim
adamlarından David Morrison “Kıyamet 2012” filmine yönelik tartışmalardan sonra
bazı sorulara tatmin edici yanıtlar vererek, ortamın şimdilik kısmen de olsa
sakinleÅŸmesini saÄŸlamıştır. Åžimdilik diyoruz çünkü: Yayınevleri bu tarz
kitaplarını satacak okur buldukça, yazılı ve görsel basın, tiraj ve
reyting hesaplarıyla ÅŸarlatanlara yer verdiÄŸi sürece, “reklam verenler” de
medya mahallesindeki değirmene su taşımaya devam
edeceklerdir.
Ä°DDÄ°ALARA
CEVAPLAR NASA uzmanı
David Marrison’a sorulan sorular ve verdiÄŸi cevaplar orijinalinden tercüme
edilerek aktaran kaynaklardan ÅŸöyle özetlenebilir: 1.
Soru: 2012 yılında kıyametin kopacağı nereden çıktı ve
Mardukla bağlantısı nedir? Cevap: Marduk ve kıyamet
söylentilerinin kökeni Sümerlilere dayanmaktadır. Sümerliler bu gezegenden
Anunnaki isimli uzaylıların dünyayı ziyaret ettiÄŸine
inanmaktaydılar. 2. Soru: Sümerliler
astronomide geliÅŸmiÅŸ bir uygarlıktı. Bu öngörüleri doÄŸru çıkamaz
mı?
Cevap: Uranüs, Neptün ve Plüton’u keÅŸfeden Sümerliler, Dünya’nın
GüneÅŸ etrafında döndüÄŸünü dahi keÅŸfedemediler. 3.
Soru: Marduk’un 1983 yılında “Gezegen X” olarak keÅŸfedildiÄŸi ve kayıtlara
geçtiÄŸi doÄŸru mudur?
Cevap:
1983 yılında IRAS uydusu tanımlanamayan bir ÅŸey görüntüledi; daha sonra bunun
bir galaksi olduğu anlaşıldı. Fakat basın bunu yeni bir gezegen olarak ilan
etti. 4. Soru:
Ä°nternette yayınlanan birçok Marduk fotoÄŸrafı var. Bunlar gerçek
midir? Cevap: Bu fotoğrafların
çoÄŸunda Marduk’un güneÅŸin arkasına saklanmış olduÄŸunu göstermek ve bu görüÅŸü
desteklemek için güneÅŸle yakın gösterilmiÅŸ. Ancak bu fotoÄŸrafların tamamı
fotoshop ürünüdür. 5. Soru: Marduk bir aldatmacaysa NASA neden bununla
ilgilenmekte ve ABD hükümeti neden bir açıklama yapmamaktadır?
Cevap: Maalesef iddiaları NASA ile iliÅŸkilendirilmeye çalışıyorlar ve
internette de bunu engelleyebileceğimiz herhangi bir yasa bulunmamaktadır.
6. Soru: Marduk görüntülerini ve koordinatlarını Google Sky ve Microsoft
Telescope gibi uyduların kararttığı iddia ediliyor; bu doğru mu?
Cevap: Dünya sürekli hareket halindedir. Bu
yüzden bir gezegen sürekli aynı noktada görünemez. Ayrıca Microsoft
ve Google eksik veri yüzünden o bölgeleri boyadığını açıklamıştır. 7. Soru:
Maya Takvimi neden 2012 de son bulmaktadır?
Cevap:Mayalar çok zeki bir kavimdi. Karmaşık bir takvim
geliÅŸtirdiler ve dünyanın bu zamana kadar yaÅŸayacağını öngöremedikleri için
2012 de sonlandırdılar. 8. Soru: 2012′de tüm gezegenler aynı hizaya
gelecek. Dünya da Samanyolu’nun tam ortasında yer alacak. Bu dünyanın çekim
kuvvetini tersine döndürür mü? Cevap:
Gezegenlerin aynı doÄŸrultuya gelmesi özel bir çekim alanı oluÅŸturmaz.
Dünya zaten Samanyolu’nun merkezinden 30 bin ışık yılı uzakta bulunmaktadır.
9. Soru: 2012 yılında çok güçlü düzeydeki güneÅŸ fırtınalarının dünyanın
manyetik alanını mahvedeceği tahminleri doğru mudur?
Cevap: GüneÅŸ fırtınaları yaklaşık olarak her 11 yılda bir
gerçekleÅŸmektedir. Bundan önceki güneÅŸ fırtınaları 2001 yılında meydana
gelmiştir ve bir sonrakinin ise yaklaşık 11 yıl sonra yani 2012 civarında
meydana gelmesi öngörülmektedir. Bu tip fırtınalar ve patlamalar insan veya
Dünya üzerindeki herhangi bir canlı için tehlike oluÅŸturmamaktadır. Dünya’nın
magnetosfer tabakası uzaydan veya güneÅŸten gelen herhangi bir tehlikeyi
tutmakta veya saptırmaktadır. Bu nedenle manyetik kutupların savrulması, ters
dönmesi gibi bir durum beklemek bugün için yersizdir. Böyle bir manyetik
dönüÅŸüm sadece 400.000 yılda bir kez olmaktadır. 10. Soru: 2012 yılında
Dünya’ya meteor çarpacak mıdır? Cevap: Dünya,
kuyruklu yıldız ve gök taşı çarpmalarına her zaman maruz kalmaktadır. Bununla
beraber çarpmaların büyük çaplı zararları çok nadirdir. Son büyük çarpışma 65
milyon yıl kadar önce olmuÅŸ ve bu dinozorların yok olmasına sebep olmuÅŸtur.
Henüz bu boyutta bir tehlike belirlenmemiÅŸtir.
Gaybı, Yüce Allah’tan
baÅŸkasının bilmesi mümkün deÄŸildir. Bu nedenle kıyamet saatinin ne zaman
gerçekleÅŸeceÄŸini ne Sümerlerin ne de Mayaların bilemeyeceÄŸi gibi, teknik ve
teknolojinin bunca gelişerek uzayın kapılarının aralanmasına rağmen Big-Beng
teorisini test eden çağın âlimleri de belirleyemeyecektir. Birçok
alametin gerçekleÅŸmiÅŸ olduÄŸu kesin olmakla beraber, Hz. Peygamberin
hadislerinden anlaşıldığı kadarıyla, yeryüzündeki salih kulların miktarının
yüksek olduÄŸu bir dönemde kıyamet
kopmayacaktır. Yaşayanlar
görecektir ki 2012 tarihi geldiÄŸinde takvim hatası olduÄŸu belirtilip 2014’e
ertelenecek; o tarihte de vuku bulmayınca yeni bir teori ile yeni kehanetlerde
bulunulacaktır. Nitekim bazı felaket tellalları, daha önce Dünya’ya bir
gezegenin çarpacağı tarihi 2003 olarak belirlemiÅŸlerdi; gerçekleÅŸmeyince
2012’ye ertelediler. Bir atasözümüz vardır: “Bir delinin kuyuya
attığı taşı, bin akıllı çıkaramamış.” Fakat bir gerçek var ki insanoÄŸlu çevreyi
tahrip edip ekolojik dengeyi bozarak ozon tabakasının yırtılmasını
saÄŸlayıp küresel ısınma ve iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi gibi sebeplerle
kıyametten önce kendi sonunu
hazırlamaktadır!... KIYAMET NE
ZAMAN KOPACAK Yüce Allah (C.C.)
Casiye Suresinde “Kıyamet kopunca, iÅŸte o gün batılda
olanlar hüsrana uÄŸrayacaklardır.”( 45/27) buyurduktan sonra,
Ahirette sorguya çekildikleri zamanki ÅŸaÅŸkınlıklarını da ÅŸöyle
haber vermektedir: “Gerçekten Allah’ın vaadi haktır, kıyamet saatinde
hiçbir kuÅŸku yoktur.” denildiÄŸi zaman siz: “Kıyamet saati de
neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zanda (ve tahminde)
bulunup zannediyoruz; biz kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar deÄŸiliz.”
demiÅŸtiniz. (45/ 32) Bir baÅŸka ayette ise mealen: “Sana
ne zaman gelip çatacak diye kıyamet saatini soruyorlar. De ki ona iliÅŸkin bilgi
Rabbimin katındadır.”(Araf 7/187)
buyrulmaktadır. Bir
kere daha altını çizerek belirtmek gerekirse, gerek Kur’anda, gerekse de
hadislerde kıyametin kopuş zamanı konusunda bilgi verilmemiş, ancak o zamanın
öncesinde ve gerçekleÅŸme sürecinde ne tür olayların olacağı konusunda bazı
bilgiler aktarılmıştır. Bunlardan en önemlileri: Dâbbetü’l arzın çıkışı
(en-Neml 27/82), Gökten insanları saracak bir duman (duhân) yayılması
(ed-Duhân 44/11-12) ve Ay’ın yarılacağı (el-Kamer 54/1) ayetlerde
geçmektedir. Ayetlerin yorumundan “duman” ve “Ay’ın yarılması”nın
kıyametin kopuşundan itibaren vuku bulacak olaylar olduğu anlaşılmakta olup,
Ahmet Bin Hanbel ve Müslüm’de yer verilen bir Hadis-i Åžerifte, “Dabbe”nin bu
olaylardan önce vuku bulup, bazı temel gerçeklerin kesin olarak anlaşılmasını
saÄŸlayacağı belirtilmektedir. “Dabbe” konusunu âlimler MüteÅŸabihat
olarak ele alıp, ona çeÅŸitli anlamlar yüklemiÅŸ fakat mahiyeti
hakkında, görüÅŸ birliÄŸi saÄŸlayamamışlardır. Elmalılı Hamdi Yazır
“dabbe” sözcünün üzerinde durarak, “Bu ayette geçen ‘dabbe’ nekre
(belirtisiz isim) olarak geldiÄŸinden bunun bildiÄŸimiz dabbelerden baÅŸka bir
dabbe olması akla gelir.” diyerek, konuya yeni bir anlayış ve yorum
getirmiÅŸtir. Buradan yola çıkan bazı sözlük düzenleyicileri, “kelime
olarak ‘dabbe’nin hareket eden teknik alet ve nesneleri de kapsadığını”
belirtmiÅŸlerdir. Bu nedenle yeni araÅŸtırmacı ve yorumcular “dabbe”nin radyo,
televizyon, bilgisayar ve internet olabileceÄŸini
savunmuşlardır.
Dabbetü’l Arz’dan Kur’an-ı Kerimde ÅŸöyle bahsedilmektedir: “O
söz, baÅŸlarına geldiÄŸi zaman onlara yerden bir dabbe(canlı) çıkarırız, o da
insanların ayetlerimize kesin bir dille inanmadıklarını söyleyecektir.” (Neml
27/82) Ayette varlığın canlı olduğu belirtilmiş, ancak hayvan
olduÄŸuna dair herhangi bir ibare konmamış olmasına raÄŸmen, tefsir âlimlerinden
bir çoÄŸu ayette geçen “dabbe”nin hayvan olduÄŸunu ileri sürmüÅŸlerdir. Bu güne
kadar üzerinde görüÅŸ birliÄŸi saÄŸlanamamasının önemli sebeplerinden biri de, ilk
dönem araÅŸtırmacı ve alimlerinin “canlı varlığı” mitolojik
hikayeler ve Yuhanna'nın Vahy kitabında (bap 13-14) geçen ve Ä°srailiyyat
kaynaklarında olaÄŸanüstü bir varlığa benzetmelerinden kaynaklanmıştır.
Bazı kitaplarda o yaratık anlatılırken gerçekmiÅŸ gibi resimlerle de süslenmesi,
akılları iyice karıştırmıştır. Çağımız tefsir âlimleri ve araÅŸtırmacılar
dabbeyi: kıyamete doÄŸru insanların bazı gerçekleri anlamasını saÄŸlayacak, o
güne kadar bilinenlerin dışında bir canlı varlık olarak
tanımlanmaktadırlar.
Bu konuda üzerinde durulması
gereken görüÅŸlerden birisi de daha önce “Kıyamet Saatinde Deb-betü’l Arz, Mehdi
ve Hz. Ä°sa” isimli makalede yer verdiÄŸim Adıyamanlı müteveffa âlim, Kazım
Yardımcı’nın yorumudur. “Tanrının Dab-betü’l Arz buyruÄŸu, yerin özelliÄŸi
anlamınadır. Yerin özelliÄŸi atomdur. Dinimizin iÅŸaret ettiÄŸi Dâbbetü’l Ard (z)
atomun bölünüÅŸüyle zuhur etmiÅŸtir. Atom bölünmüÅŸ, yerin özelliÄŸi ortaya
çıkmıştır. Dâbbetü’l Arz olan atomun bölünüÅŸü, en küçük parçanın yok
olmayıp tersine sonsuzlaÅŸması, ağırlık ve boyutlarından çıkıp ışığa dönüÅŸmesi
ve her ÅŸeyin aslının bir tek nur olduÄŸunun anlaşılması, bunun apaçık
işaretidir. Artık anlaşılmıştır ki: İki şey yoktur; her şeyin aslı bir tek
nurdur ve bu nur kenarsız ve sonsuzdur. Atomun bölünüÅŸü, “Âlemin yokluktan var
olduÄŸu”(düÅŸüncesindeki ) “Akılcı Ä°slam Feylesoflarının” görüÅŸünü yok
etmiÅŸtir. Onlar (atom için), “Cüz’i la yeteceza“ yani parçalanması mümkün
olmayan, parçalanınca da yok olacak olan parçayı nazari olarak kabul
etmiÅŸlerdi. Atomun bölünüp yok olmadığı, aslının ışık – nur- olduÄŸu ve
sonsuzluÄŸa karıştığı kesinlikle anlaşılınca, bu gün artık klasik teoriler iflas
etmiÅŸtir.” (Varlık s.52,53)
Atomun parçalanmasından sonra insanlık ÅŸimdi de en küçük zerrecik
olarak nitelenen evren birimini aramaktadır; o birimin nur olduğu ve koca
evrenin o zerrede gizli olduÄŸu anlaşıldığı gün, Ä°lahi iradeyle varlıkta
var olunduÄŸunu ve ölümle yok olunmayacağı
anlaşılacaktır.
KIYAMETTE GERÇEKLEÅžECEK OLAYLAR
Kur’anın haber verdiÄŸine göre:
Kıyamet saati gelip çattığında, onun gerçekleÅŸmesi için dört büyük melekten
biri olan Hz. Ä°srafil tarafından iki kere Sur’a üflenecektir. Tefsir alimleri
Sur’un boru ÅŸeklinde bir alet olduÄŸunu belirtmektedirler. Melek ilahi bir
varlık olduÄŸundan üfleyeceÄŸi alet de mutlaka ilahi özellikler taşıyan bir alet
veya vasıta olacaktır. Nitekim Sur’un üflenmesi sonrasında çıkacak ses,
yeryüzünün her yanına ulaÅŸacağı gibi cinler, melekler ve ruhlar aleminde de
duyulacaktır. Bu birinci üfleme kıyamet saatinin baÅŸladığının ilanıdır.
“Sura üflenildiÄŸinde; Allah’ın dilediÄŸi kimseler dışında göklerde ve yerde ne
varsa çarpılıp yere yıkılır.”(Zümer 39/68) Ä°srafil (A.S.)’in çıkardığı
melekuti sesin ÅŸiddetinden gökteki bazı varlıklar baygın, yerdeki varlıklar ölü
konumuna gelecektir. Sur’un
üflenmesiyle kıyamet baÅŸlamış olmaktadır. Kıyamet müminler için o kadar
korkulacak bir son deÄŸildir; üflenen Sur muttakiler için, Hz. Mevlana’nın
bahsettiÄŸi Åžeb-i Arus’un baÅŸlangıcıdır. Birinci Sur’un üflenmesinin
arkasından Dünya, Ay ve GüneÅŸ sistemi ile yıldızlar âlemi, maddi
yaratılışın tersi olan çözülme evresine girecektir. Kâinatta hüküm süren
kozmolojik düzenin bozulması, Ay’ın yarılması ve GüneÅŸ’in batıdan doÄŸması
gibi bir takım kozmik olaylar baÅŸlayacaktır. “(O) Gün olur göÄŸü yazı
tomarlarını dürer gibi düreriz. Ä°lk yaratılışta baÅŸladığımız gibi onu baÅŸtan
yaparız.” (Enbiya 31/104) Kur’an’da olacaklar sayılırken :
“DaÄŸların yerlerinden sökülüp dünyayla çarpışacağı” (69/14, 73/14) “DaÄŸların toz
duman olacağı” (56/6), “Yerin sarsılarak yarılıp ağırlıklarını dışarıya
çıkaracağı” (99/1-5), “Denizlerin kaynayacağı” (81/6, 82/3); “GöÄŸün yarılıp
erimiÅŸ yaÄŸ gibi ve kıpkızıl bir gül rengini olacağı” (55/37),
“Yıldızların kararıp döküleceÄŸi” ( 81/2) …
bildirilmektedir.
Bu olaylar yaÅŸanırken yeryüzü, sarsıntı ve depremlerle çözülerek maÄŸmanın
dışarı çıkmasından sonra, denizlerin kaynayarak buharlaÅŸması, patlamalarla
Dünya’nın kızıl bir ateÅŸ yığınına dönerek uzaya savrulması kaçınılmaz
olacaktır. Aynı ÅŸekilde Dünya’nın çekim kuvvetinden kurtulan Ay’ın da Dünya’yla
çarpışarak yok olması veya Dünya gibi çözülerek uzaya saçılması doÄŸaldır.
GüneÅŸ sistemindeki düzenin bozulmasıyla beraber GüneÅŸ ve yıldızların
birbirleriyle çarpışarak gökyüzü ve uzayın erimiÅŸ kızıl alev kitlesine
dönüÅŸmesi kaçınılmaz olacaktır. Rabbü’l Alemin’in maÄŸfiretinden, insanlar
ve canlılar ölmüÅŸ oldukları için, hiçbir canlı o korkunç olayı kurgu roman ve
filmlerde olduğu gibi seyrederek yaşamayacaktır!
Bu felaketler
sonrasında gerçekleÅŸecek zincirleme reaksiyonlarla yeniden oluÅŸacak büyük
patlama ile maddi alem yaratış öncesinde olduÄŸu gibi, evren birimiyle kaplı
sonsuz nur denizine dönüÅŸecektir.
SURUN Ä°KÄ°NCÄ°
ÜFLENMESÄ° Sur’a üflenme
sonrasında GüneÅŸ sistemi yok olup, “Yer baÅŸka bir yer; göklerde baÅŸka
gökler haline getirileceÄŸi” (14/48) için, bu oluÅŸ evresinde ne kadar zaman
geçeceÄŸini bilmek oldukça güçtür. Aslında zaman, yerini zamansızlığa terk
edeceÄŸinden zamandan bahsetmek de yanlıştır. Yüce Rabbin iradesiyle baÅŸlayan
süreçte yeni âlemin, eski âlemle hiçbir ilgi ve benzerliÄŸi kalmayacaktır.
“Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmaya
kadir deÄŸil mi? Elbette (öyledir); O yaratandır ve her ÅŸeyi bilendir. O bir
ÅŸeyi istediÄŸinde onun buyruÄŸu “Ol” demektir. O da hemen oluverir.” ( Yasin
36/81,82)
Bu oluÅŸum
sonrasında yeni bir tecelli gerçekleÅŸerek Ä°srafil ikinci sefer Sur’a
üfleyecektir. Bu üfleyiÅŸ yeniden diriliÅŸin müjdesidir. “… Sura bir daha
üflenmiÅŸtir onlar ayağı kalkmış( dirilmiÅŸ) durumda çevreye bakınıyorlar.”
(Zümer 39/68) Yeniden dirilen
kavimler bölük bölük kendileriyle görevli meleÄŸin çağırdığı yerde toplanınca,
sıra yüce divanın kurulmasına gelecektir. Herkes toplandıktan sonra Melekler
sıra sıra dizilecektir. Her ÅŸey hazır olunca Yüce Divanın Hâkimi Allah ( C.C.)
, divanı yönetmek için ilahi tecellisiyle teÅŸrif ederek, Divanı
ÅŸereflendirecektir. Onun geliÅŸi ve güzelliÄŸinin nuruyla her yer binlerce kat
tekrar parlayıp aydınlanacaktır… Derken Yüce Divan açılıp kitap ortaya
getirilerek herkesin yaptığı iÅŸlerin kayıtları açılacaktır. Yargı sırasında
sadece kayıtlarla yetinilmeyip yargılanan ÅŸahsın ve ümmetlerin baÄŸlı olduÄŸu
peygamberler ve ÅŸahitler (Peygamberlerin varisi olan takva sahibi âlimler) de o
celsede hazır bulunacaktır. Yargı sırasında herkese sonsuz savunma hakkı
verile-cektir.(Yaptığımız işler ayrıntılı olarak ortaya konulduğunda kimin
savunmaya takati kalabilecek ki!) Yüce Allah’ın Adil, Rahman ve Rahim isimleri
tecelli ederek, yapılacak yargılama sonrasında insanlar arasında tam bir
adaletle hüküm verileceÄŸi va’dedilmiÅŸtir. Hüküm verilmeden önce “Allah’ın izin
verdikleri” ÅŸefaat haklarını kullanacaklardır. (Ä°slam geleneÄŸinde dayanağını
Bakara Suresi 255. ayetten alan görüÅŸe göre, baÅŸta Peygamber Efendimiz
olmak üzere, diÄŸer peygamber ve veli kulların Allah’ın izniyle ÅŸefaat yetkisi
olduÄŸu, çoÄŸunluk tarafından kabul edilmektedir.) Herkes yaptığının
karşılığını tam bulup bazı yüzler sevinçten gülerken, bazı yüzleri korku ve
hüzün kaplayacaktır. (Ayrıntılı bilgi için Bkz: Zümer 39/ 67-75)
Divan ve yargının bitiminde yüzü gülenleri
sevinçli ve mutlu bir yaÅŸam beklerken, hüzünlüleri de kasvetli ve elemli bir
yaÅŸam beklemektedir. Yüce Divanın sonunda Melekler Rabbimizin ArÅŸ’ını
çevreleyerek O’nu tesbih etmeye baÅŸlayıp, yeri göÄŸü inleten tezahüratta
bulunacaklardır. “Aralarında Hak ile hüküm verilmiÅŸtir. Ve: ‘Alemlerin
Rabbine Hamdolsun’ denilmiÅŸtir.” (Zümer 39/75)
Yüce Allah o günümüzde yardımcımız olsun. O
ne güzel Mevla, ne güzel yardımcıdır…
* Özdüzen’in çalışmalarından AÅŸk Yolcusu,
Tasavvuf Yolcusu ( Ötüken Yayınları/Ä°st.) ve Esmaü’l Hüsna ( Beyaz Kule
Yayınları/Ank.) yayımlanmıştır. Ayrıca çok sayıda ÅŸiir, makale ve denemesi
gazete, dergi ve Internet sitelerinde yayımlanmaktadır. Åžiirlerinden bir bölümü
çeÅŸitli formlarda bestelenmiÅŸ olan yazarın, araÅŸtırmalarında
kitaplaÅŸanlardan bir kaçı yayımlanmak için yayınevinde sıra
beklemektedir.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |