MARKSÄ°ZM: Ä°NGÄ°LÄ°Z EMPERYALÄ°ZMÄ°NÄ°N KATLÄ°AM SÄ°LAHI Raci DURCAN
Hayatta beni hayrete düÅŸüren ÅŸeylerden biri de Karl Marks’ın dünya çapındaki büyük ÅŸöhretidir. Yüzyıl boyunca yeryüzünü yerinden oynatan bir ideolog olarak, adına sayısız savaÅŸ yapılmış ve fikirleri uÄŸrunda milyonlarca insan hayatını kaybetmiÅŸtir. Dünya çapınca yüzlerce hükümetin kurulmasına ya da yıkılmasına isim babalığı yapmıştır. DüÅŸünceleri, düÅŸleri, hayalleri uÄŸruna can feda edilen böyle bir kiÅŸiliÄŸi merak etmez misiniz? Lise yıllarında, çocukluk arkadaÅŸlarım birer birer elimden kayıp ‘devrimci’ adı altında bana kin bilediklerinde ilgi alanıma girmiÅŸti Marksizm. Okulun en popüler kız ve erkekleri solcu oluyor, saÄŸcı dedikleri bizim gibileri aÅŸağılıyor, hayattan silmek istiyorlardı.
Ä°deolojinin gücünü o zaman fark ediyordunuz. KardeÅŸten öte insanlar bir fikir ayrılığı nedeniyle birbirinin amansız düÅŸmanı haline geliyorlardı. GeliÅŸen olaylarla insanlar gece sokaÄŸa çıkamaz hale geldi. Evini geçindirmekten baÅŸka derdi olmayan masum insanlar saÄŸcı ya da solcu denilerek öldürüldü. Günümüzde dahi ÅŸiddetini; terör ÅŸeklinde olmasa da düÅŸünce dünyasında; bilim ve sanat çevrelerinde, tepeden bakan bir anlayışla sürdürmektedir. Marksizm o kadar etkili olmuÅŸtur ki; kendisine düÅŸman olanlar dahi ona karşı durabilmek için aynı paralelde söylem geliÅŸtirmek zorunda kalmışlardır. Bakınız kamuoyu önündeki popüler isimlere, hangi seviyede olurlarsa olsunlar gündeme gelmek ve durumlarını korumak için Marksist bir dil kullanmak zorunda hissederler kendilerini.
Ä°lginç olaylardan biri de Marks’ın Ä°ngiltere’de yetiÅŸtiÄŸi halde düÅŸüncelerinin bu ülkede etkili olamamasıdır. Ä°lgili çevreler bu önemli soruyu ‘Marks aslında iÅŸçi devriminin Ä°ngiltere’de gerçekleÅŸeceÄŸini ön görüyordu’ gibi basit bir izahla geçiÅŸtirirler. Bu açıklama bana hiçbir zaman tatmin edici gelmedi. Marksizm neredeyse dünyanın yarısına hükmederken dahi Ä°ngiltere’de baÅŸarılı olamadı. Hür dünyanın bir hamisi olarak Komünizm onların yurtlarına uÄŸramadı. Ama Rusya’da 25 milyon Rus’un; Çinde Mao Zedung’un gerçekleÅŸtirdiÄŸi devrimle 95 milyon Çinlinin ölümüne yol açtı. Komünizmin tahribatı bu kadarla kalmadı. Hiç komünist hükümet kurulmamış ülkelerde dahi on binlerce insanın ölümüne yol açarak milyonların hayatında etkili oldu. Mesela Türkiye’de hiç komünist hükümet kurulmadı. Ancak saÄŸ-sol olaylarından yara almamış bir tane aile dahi göremezsiniz. En basitinde çocuklardan biri solcu olmuÅŸ, eÄŸitiminde bir aksama meydana gelmiÅŸtir.
Ä°ÅŸin diÄŸer ilginç yanı, iktidara geldiklerinde öncelikle kendi halkını biçen bu gözü dönmüÅŸ kitle, gün gelince kendi kendini tasfiye etmiÅŸtir. Stalin 25 milyon Rus’u öldürmüÅŸtür. Ardılları gerek kendi ülkelerinde, gerek etkili oldukları bölgelerde aynı uygulamayı sürdürmüÅŸtür. Ancak 1980’lere gelindiÄŸinde, hiçbir ÅŸiddet olmadan iktidar, ideolojini terk etmiÅŸtir. Aynı ÅŸey Çin için de geçerlidir. Komünist olmayanların hain ilan edilip kurÅŸuna dizildiÄŸi ülkede, basit birkaç toplumsal hareket nedeniyle sistem deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Bu nasıl mümkündür? Åžahsen ben, arkasında hiçbir maddi çıkar olmayan fikir tartışmalarını bile kazanmanın nasıl zor olduÄŸunu müÅŸahede etmekteyim. Böylesine tartışmalarda dahi insanlar deÄŸiÅŸimi kabul etmiyorlar. Rusya ve Çin gibi Komünizmin iki kalesindeki bu stratejik deÄŸiÅŸimi anlamlandırmak bu kadar kolay mıdır?
Modern devrimlerin babası Fransız devrimidir. Kendisinden sonraki tüm devrimleri doÄŸuran devrimdir. Fransız devrimine fikir babası olanlar Ä°ngiliz aydınlarıdır. Marksizm dahi Thomas Moore adlı Ä°ngiliz yazarın Utopya ismindeki eserine dayandırılır. Fransız devriminden sonra bu ülke ilginç bir ÅŸekilde devrim üssüne dönüÅŸmüÅŸtür. Osmanlı, Rus, Ä°ran devrimcilerinin yetiÅŸtiÄŸi bir karargahıdır. Humeyni Ä°ran’a girmeden önce uzun yıllar bu ülkede kalmıştır. Uçağı bu ülkeden kalkmış ve Tahran’a inmiÅŸtir. Osmanlı’yı yıkan ittihatçı aydınların hür bir ÅŸekilde dolaşıp ülkeleri aleyhinde faaliyet yaptıkları yer Fransa’dır. Açık denizlerde Ä°ngiltere’nin amansız rakibi haline gelen Rus çarlığını deviren Komünist devrimcilere kol kanat geren ülke de Fransa’dır. Fransız devrimini anlamadan modern siyasi tarihi anlamak mümkün deÄŸildir.
Marksizm bir ideoloji olarak batı emperyalizmine karşıt bir söylemi olsa da batı emperyalizmini tamamlayan bir unsur olarak iÅŸlev görmüÅŸtür. Batı (Ä°ngiliz) emperyalizmi tarafından tesis edilmiÅŸtir. Dil olarak emperyalizm karşıtıdır fakat yaptığı her ÅŸey ile onu ikame eden unsurlardan biridir. Mesela Rus çarlığı, dünyaya egemen olma noktasındayken Komünist ihtilali ile devrilmiÅŸtir. Ä°ktidara geldiklerinde bir tane bile Amerikalı ya da Ä°ngiliz’e zarar vermedikleri halde 25 milyon Rus’un ölümüne yol açmışlardır. Stalin iktidara geldiÄŸinde ilk iÅŸi, Ä°ngiltere’nin açık denizlerdeki en büyük rakibi Rus donanmasını çökertmek olmuÅŸtur. Donamaya siyaseti sokarak devrimci olmadıklarını öne sürdükleri yetenekli askerleri tasfiye etmiÅŸtir. Dünyanın en modern denizaltılarının yapıldığı tersaneler iÅŸ görmez hale gelmiÅŸtir. Çin’de iktidarı ele geçiren Mao; 95 milyon Çinlinin ölümüne yol açmıştır. Ä°lginç ÅŸekilde Çin devrimi Çinlilerin, Rus devrimi Rusların, Osmanlı devrimi Osmanlı halklarının, Ä°ran devrimi Farsların ve günümüzde Arap devrimi Arapların katline yol açmıştır; açmaktadır.
Komünizm günümüzde siyasi etkinliÄŸini kaybetmiÅŸtir. DiÅŸleri sökülmüÅŸ bir aslan gibi kenarda beklemektedir. Fakat bilim diye adlandırılan çevrelerde Marksizm’e temel teÅŸkil eden düÅŸünce yapısı, bütün haÅŸmetiyle hükümranlığını sürdürmektedir. Üniversite ve sanat-edebiyat çevrelerinde sol düÅŸünceli olmayanların yükselmesi mümkün olmamaktadır. Medya kuruluÅŸlarının tepe noktaları, sol düÅŸüncelilerin iÅŸgalindedir.
Marksizm kuruluÅŸundan bu yana öncelikle adına hareket ettiÄŸi halklara zarar vermiÅŸtir. Bu bir tesadüf olamaz. Fransa dünya hâkimiyeti için Ä°ngiltere ile yarışırken, meÅŸhur Fransız devrimiyle Cumhuriyet yönetimine geçmiÅŸ ve siyasi anlamda intihar etmiÅŸtir. Rus çarlığı açık denizlerde Osmanlı donanmasını yendikten sonra tek rakibi haline gelen Ä°ngiltere’ye yönelmiÅŸken bir ihtilal ile yıkıldı. Ä°ran tam Orta doÄŸuda önemli bir güç merkezi haline geldiÄŸinde mezhepçi bir devrimle güçsüz hale getirildi. Åžimdi de Arap baharı adı altında güç odağı olmaya aday ülkeler hedef haline gelmiÅŸ ve halkları kırılmıştır.
Ben bir tarihçi deÄŸilim. Fransız devrimi ve akabinde geliÅŸen olayları tarihçiler bu perspektiften incelemek zorundadırlar. Bu yapılmadan modern tarihi anlamak ve gelecek için karar almak mümkün deÄŸildir.
Marks’ın bile Marksist olmadığı bir ideoloji eliyle Batı emperyalizmi; tehlike olarak algıladığı Rus, Çinli, Kamboçyalı, Vietnamlı milyonlarca insanı katletmiÅŸtir. Aynı yaklaşımla günümüzde; Ä°slamcılık ya da yeni Osmanlıcılık adı altında karar alıcıları etkileyerek bir maceraya sürükleyerek OrtadoÄŸu’yu kan gölüne çevirmesi iÅŸten deÄŸildir.
Karar alıcılarımız acaba bu hamleyi görerek mi oynuyor? EÄŸer görmeden oynuyorlarsa vay halimize!
Marksist-sol düÅŸünce ile batı emperyalizmine kafa tuttuklarını zannedenler, aslında batı emperyalizmine bir payanda teÅŸkil ettiklerini bilmeli. Hür-özgür düÅŸünce adı altında dağıttıkları toplumsal yapıların, batı emperyalizminin önünün temizlenmesi anlamına geldiÄŸini idrak etmelidirler. Raci DURCAN
|
akıntıya kürek çekmek.. Yazar Fahri açık 2012-12-13 03:08:41 Raci Bey ciÄŸim, 915 de Çanakkale önlerine yığılan Ä°ngiliz ve Fransız zırhlıları, Rusyada komünizmi kurmak için dövmüyordu sırtlarımızı sanırım. Rus, Fransız ve Ä°ngilizler müttefikti. 17 BolÅŸevik ihtilalinden sonra Ruslar gizli anlaÅŸmaları ifÅŸa ettiler. Sonrasında da hep batı emperyalizminin karşısında yer aldılar, kendilerince bir duvar ördüler. Olgulara, ideolojik körlükten ve peÅŸin hükümlerden veya tapınak şövalyeleri, siyonizmin amaçları ekseninden sıyrılıp bakabilmeyi becermeliyiz artık. Marks ve yakın dostu Engels yada Lenin yada Mao ya, bir Curchill, bir Keynes, bir Smith, bir Jefferson veya Ä°bni Rüşt ten, Haldun dan, Ä°mamı Azam dan farklı yaklaÅŸmamayı baÅŸarabilirsek, tepkisiz okuyabilir, tarafsız yaklaÅŸabilirsek daha doÄŸru sonuçlara ulaşırız kanısındayım. Kapitalizmi ve emperyalizmi, nasıl tabii bir olgu-gerçeklik olarak deÄŸerlendiriyorsak, sosyalizminde veya baÅŸka bir ÅŸeyinde, aynı ölçüde tabii olabileceÄŸini veya olamayacağını, önyargılardan uzak analiz edebilir, belki hayatın kendi mecrasında aktığı, kendi mecrasında baÅŸka bir sosyo-ekonomik sistem dayattığı, getirdiÄŸi üzerine yeni fikirler üretebilir, geliÅŸtirebiliriz. En azından alışılmışın-kalıpların dışına çıkmış oluruz derim. Sosyo-kültürel-ekonomik sistemler veya hayatın akışı da, okyanusta seyreden gemiler gibidir bence. Dümende biri yoksa, rüzgar sizi sürükler. Rüzgar yoksa veya ters esiyorsa, dümencinin ustalığı beÅŸ para etmez. En önemlisi bir saÄŸlam pusulanız olmalı ve kaptanda doÄŸru rüzgarı yakalayarak ve arkalayarak, nereye gitmek istediÄŸini bilmelidir. Açık denizde fırtınaya yakalanmış iseniz, önemli olan nereye gittiÄŸiniz deÄŸil, gemiyi saÄŸlam tutmak ve hayatta kalmaktır. (Bu noktada, bir cuzi irade, külli irade tartışması çıkarabiliriz.) Ä°slam-iyet diye bir ideoloji veya Ä°slami rejim-devlet yoktur, kanımca. Olamaz. Ä°slam’a uygun bir rejim ve veya hayat vardır. Ä°slam’a uygun sosyo-kültürel-hukuki-ekonomik yapı kurmak ve olabilirliÄŸi üzerinde kafa yormak gerekir. Bu yapı-sistem, günümüz gerçekliÄŸinde-ÅŸartlarında mümkün görünmüyorsa, Ä°slam anlayışımız yanlıştır. Tersi ise, hayatı yanlış ‘okuyoruz’ demektir diyor, saygılar sunuyorum.
| Fahri bey'e Yazar girisim açık 2012-12-14 11:15:48 Çanakkale önündeki zırhlılar bir savaşı kazanmak için deÄŸil; bir milleti yok etmek için dövüyorlardı sırtlarımızı. Osmanlı devletinin Ä°ngiltere ile savaÅŸmak gibi bir niyeti yoktu. Abdülhamit’ ten itibaren Ä°ngiltere’nin gücünü bildiklerinden sürekli sulh içinde olmaya ve aynı istikamette politika geliÅŸtirme gayretinde olmuÅŸlardır. Fakat ne zamanki Fransız yetiÅŸtirmesi ittihatçılar yönetime hâkim oldu, Pan Turanizm iddiaları ile devleti bir maceranın içine yuvarladılar. Ä°ngiltere geliÅŸtirdiÄŸi bir politika ile bütün dünyayı harmanladı, nüfusları kırdı, imparatorluları dağıttı ve modern dünyayı kurdu. Ä°ttifak içinde olduÄŸu Çarlık Rusya’sına da ihanetten çekinmedi. BolÅŸevikler olmasaydı Ä°ngiltere ÅŸimdiki dünyayı kuramazdı. Birinci dünya savaşı, Çanakkale savaşı, bir savaÅŸ deÄŸil; katliamdır. Zaten Osmanlının iÅŸi 1855 kırım harbi ile bitmiÅŸti. O zaman osmanlıyı, Rus çarlığının çizmelerinden kurtaran Ä°ngiltere ve Fransa iÅŸbirliÄŸi olmuÅŸtur. Niçin kurtardı? Zamanı gelince tekrar parçalamak için ve Rusyanın ilerlemesini durdurmak için. Politikası iÅŸe yaradı da… Osmanlıyı parçalarken Rusyada geliÅŸen Komünist ihtilal, onun elini kolunu baÄŸladı. Birinci dünya savaşı Ä°slam coÄŸrafyasının katlidir. II: dünya savaşında ise Avrupa’nın ve Japonya’nın nüfusu tırpanlandı. Yetmedi Çin, Vietnam, Kamboçya, Kore nüfusları katledildi. SavaÅŸ demiyorum çünkü 1789 Fransız devriminden sonra yeryüzünde Ä°ngiliz ordusundan baÅŸka ordu kalmamıştır. Bunların hepsi savaÅŸ adı altında katliamdır. Dikkat ederseniz eskiden savaÅŸlarda sadece 5-10 bin asker ölürdü. Sonraki savaÅŸlar bir katliama dönüşmüş ve hemen her yerde sivil halk katledilmiÅŸtir. Açın savaÅŸ tarihine bakın. GeçmiÅŸ savaÅŸlarda kaç kiÅŸi ölmüş, 1789 dan sonra yapılan savaÅŸlarda ne kadar insan ölmüş… Marks ve Engels… Kitap okumayı çok sevdiÄŸim halde onların kitabını okumayı asla beceremedim. Hiçbir ön yargım da yoktu. Ağır, aÄŸdalı dillerinden bir ÅŸey anlamak mümkün olmadı. Zaten kimsenin anladığını zannetmiyorum. Marsizm üzerine yapılan akademik bir tartışmaya Marksın kendisinin de gizlice katıldığı söylenir. Toplantıdan sonra ‘Marksizm bu ise ben Marksist deÄŸilim’ dediÄŸi de… Buna inanıyorum. Çünkü Marks’ın fikirleri ve kitabı kendisi öldükten sonra tekamül ettirilmiÅŸtir. Kitabının ikinci cildi Engels tarafından yazılmıştır. Zaten tüm fikirlerinde Engels’in tesirinin olduÄŸunun altı çizilmektedir. Fikir babası ve kitabının tamamlayıcısı Engels iken ve Engels yaşıyor, Marks ölmüşken Engelsin Marks adına kitap yazıp onu meÅŸhur etmesi izaha muhtaçtır. Bunun izahını Yalçın Küçük ’ün tekelistan kitabındaki ÅŸu sözle buldum: TANRILAR AYETLERÄ°NÄ° PEYGAMBERLER VASITASIYLA Ä°LETÄ°RLER diyordu. Marks, ölümünden sonra; Engels’in de katkılarıyla, savaÅŸ Tanrısı Ä°ngiltere tarafından peygamberlik statüsüne ulaÅŸtırılıyordu. SavaÅŸ tanrısı onun aÄŸzından kitlelere direktiflerini iletmiÅŸ, yeryüzünü ateÅŸe ve kana boÄŸmuÅŸtu. Yeryüzünde Marksizmin etkilemediÄŸi bir tane bile aile bile yoktur. Bizdeki en büyük eksiklik sivil kurmayların olmamasıdır. Sivil kurmayımız yoktur. Ä°ÅŸler askeri kurmaylara bırakılmıştır. Sivillerimin en ileri gelenleri Medyadaki moda fikirlerle beslenir, orada neÅŸredilen fikirleri tekrarlarlar. Düz mantığın dışında baÅŸka bir mantıksal iÅŸletimin olacağını düşünemezler. Böyle olunca da çok kolay alt edilirler. Düz mantıkta dost dost, düşman düşmandır. Siyah siyah, beyaz da beyazdır. Olaylara baÅŸka bir mantıkla yaklaÅŸmayı asla denemezler. Mesela 30 yıldır Ä°ran’da islam devrimi oldu ve Amerika’ya düşman oldukları söyleniyor. Bir tane Amerikan askerinin burnundan kıl almadıkları halde herkes buna inanır. Rusya’nın batı emperyalizmine karşı olması gibi… Nerede karşı? Hangi Amerikan politikasına nerede mukavemet etti? Sadece sözde… Suriye’de Nato müdahalesine karşıymış ve Esad’ı destekliyormuÅŸ… Bu nedenle Nato müdahale etmekten çekiniyormuÅŸ… Böyle mi yoksa böyle gösterilerek Suriye’deki Müslüman halkı katlederken böyle bir dil kullanmayı tercih ediyor? Sizvil kurmay bizde yok… Onlarda var ve medyada köşe baÅŸlarını tutarak halkın inamasını istedikleri düşünceleri pompalamakla meÅŸguller. Raci D.
| Yazar Fahri açık 2012-12-15 03:58:09 ‘’Bizdeki en büyük eksiklik sivil kurmayların olmamasıdır. Sivil kurmayımız yoktur. Ä°ÅŸler askeri kurmaylara bırakılmıştır. SivilleriMÄ°zin en ileri gelenleri Medyadaki ( yada dünyadaki- fy) moda fikirlerle beslenir, orada neÅŸredilen fikirleri tekrarlarlar.’’ ..bırakılmıştır yerine KALMIÅžTIR demek sanırım daha doÄŸru bir ifade olacakmış.! Ä°tiraz edeceÄŸim onca husus olmasına raÄŸmen, hepsini bir tarafa bırakıyorum. Çünkü ifade buyurduÄŸunuz yukarıdaki tespit hepsinden önemlidir ve askeri vesayet ‘’suçlamalarına’’ da, koca bir döneme de ışık tutar mahiyettedir. Bu da baÅŸka bir soruyu önümüze getirir: Niçin sivil kurmaylarımız yok, yoktu, niçin oluÅŸmadı.? Åžimdi var mı.? Olmasının ÅŸartları nelerdir.? Entelensiya yada aydınlar takımı demek, sarfettiÄŸiniz mefhumu kuÅŸatmaz kanısındayım. Kurumsal-laÅŸmış bilgi ÅŸeklinde formüle etmeye çalışıyorum ben kendimce.. Yine devamında, ÅŸu soru da sorulmalıdır: Askeri yada sivil kurmay olsa, ne fark eder.? Not: Marks’ın ‘’Ağır, aÄŸdalı dillerinden bir ÅŸey anlamak mümkün olmadı. Zaten kimsenin anladığını zannetmiyorum’’ demiÅŸsiniz ya, keÅŸke biraz matematiÄŸe merakınız olsaydı, iktisad ve matematiÄŸi sevseydiniz gibi ‘anlaşılamaz’ bir cevapla iÄŸnelemek istiyorum. Bir iÅŸ adamı olarak sizin 3 ciltlik Das Kapitali anlayamamanız da inanınız izaha muhtaçtır. Ve belki, niçin sivil kurmaylarımız yok sorusunun cevapları içindedir. KeÅŸke, katılmıyorum, dünya gerçekliÄŸiyle örtüşmüyor vb diyebilseydiniz. Sivil Kurmaylık hususunda,etraflıca bir görüş bildirmizi rica ederim.
| Yazar Fahri açık 2013-01-03 03:43:17 Sivil Kurmaylık hususunda, etraflıca bir görüş bildirmeniz, itimat ediniz Marks'ı bilip bilmediÄŸinizden daha önemli.. Bu zahmete katlanırsanız, çok çok sevinirim. Bu vesile ile, Yeni Yılın uÄŸurlu gelmesini temenni ederim. | Yazar girisim açık 2013-01-04 01:33:20 Fahri Bey kusura bakmayın cevap biraz gecikti; Kurmay zeka denilen ÅŸey malumdur. Ä°stikbal gördüklerine kurmay rütbesi verilir askerlikte. Bu tip bir zeka, olayları herkesten farklı kavrar ve farklı çözüm yolları önerir. Düz mantık iÅŸletmezler. OlmuÅŸ olaylardan örnek verirsek, düz mantık bir solcuya ancak bir saÄŸcının saldıracağını düşünür. Kurmay zeka, böyle düşünüleceÄŸini bildiÄŸinden olayı buna göre kurgular. Solcu diye bilinen insanlara saldırıldığında onların da saÄŸcılara saldıracağını bilir. Yine toplumdan örnek verirsek, bir kurmay zeka eÄŸer bu toplumu sömürecekse onun mukaddeslerine mesela baÅŸ örtüsüne saldırmaz. Namaz, cami, imam hatip gibi halkın önemsediÄŸi kurumları açık tutup kendi sömürüsüne bakar. Başörtüsüne, ona ciddi bir zarar vermeyecek ÅŸekilde saldıran gücün aslında o kurumu yaÅŸatma çabasında olduÄŸunu ya da bu kavram üzerinden bir harekat yaptığını kurmay zeka kavrar. Toplumuzda entel diye geçinen insanların büyük kısmının bu kavramdan haberi yoktur. Direkt istihbaratla iliÅŸkili kiÅŸileri kastetmiyorum. Onlar zaten bunun eÄŸitimini alıyorlar. Fakat kendinden yetiÅŸen aydınlarımızda maalesef bu ufku göremiyorum. Kendi içinde çeliÅŸmeyen ve neden, niçin, nasıl sorularına cevap verip tutarlılık arz eden bir perspektif oluÅŸturamıyorlar. Kurmay zeka sahibi bağımsız aydın neredeyse hiç yetiÅŸmiyor. Bunun okulu da yok ve devletler halkın bu mantaliteyi yakalayıp öğrenmesini zaten istemezler. Çünkü bu bilgi aynı zamanda büyük bir güç potansiyeli demektir. Bağımsız kiÅŸilerin eline böyle bir gücü vermeye kimse yanaÅŸmaz. Åžahsen ben, kendi içinde tutarlı bir perspektif sahibi olabilmek için bu yola girdim. Karşımda böyle bir dünya bulacağımı asla ummuyordum. Fakat gördüm ki, her olayın arkasında bir askeri harekat, bir kurmay planı var. Kendimce onları deÅŸifre edip bir nevi intikam alıyorum. Çünkü 40 yılım bu çeliÅŸkileri düşünüp çözmek için geçti, zaman harcadım, emek harcadım. Ben de sizin için iyi bir gelecek umut ederim Allah’tan. Kuranda bir ayet sonranın önceden hayırlı olduÄŸunu söyler, bizdeki sofular tersine inansada… (Ve lel ahiretu hayrun leke minel ula). Hayırlar önümüzde inaÅŸallah. Saygılarımla Raci D.
| Yazar Fahri açık 2013-01-07 03:56:37 Ben kurumsallaÅŸmış, devamlılık arz eden süzme bilgiyi daha çok önemsiyorum. Elbette bilgi yetmez. En iyi, en dahiyane bilgiler, kötü insanlar elinde en acımasız silahlara dönüşebilir. Demekki, bilgi güzel ahlakla, hüsnüniyetle ve milli hislerle, yararlılıkla birlikte bir anlam ifade eder. Bir fıkra da burada uygun düşer: 1-Profesör, balonla dünya turuna çıkmış ve bir süre sonra yolunu kaybettiÄŸi endiÅŸesine kapılmış. Bakmış, aÅŸağıda tarlasında bir köylü çift sürüyor. Yukarıdan seslenmiÅŸ: ‘’Heey hemÅŸehrim, burası neresi.?’’ -Bizim köy beyim. Benim aÅŸağı tarla.! Anladımda, burası neresi, nereye baÄŸlı sizin köy.? -Bizim nahiyeye baÄŸlı beyim.! Tamam, sizin nahiyenin adı ne.? -Bizim nahiye iÅŸte, Atkaracalar. Atkaracalar, nereye baÄŸlı, hangi ÅŸehir.? -Valla onu bilemem beyim, bazen Kastamonu, bazen Çankırı’ya baÄŸlanır.. Soru cevap faslı uzar.. Nihayet profesör, ‘’siz köylü deÄŸil, profesör olmalıymışsınız, verdiÄŸiniz her cevap doÄŸru ama hiçbir iÅŸime yaramıyor..’’
|
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |