25-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow MÃœSLÃœMAN AÄ°LENÄ°N MODERNÄ°TE Ä°LE Ä°MTÄ°HANI
MÜSLÜMAN AİLENİN MODERNİTE İLE İMTİHANI PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 43
KötüÇok iyi 
Yazar Halit ÖZDÃœZEN   
03-12-2012
                  MÜSLÜMAN AÄ°LENÄ°N MODERNÄ°TE Ä°LE Ä°MTÄ°HANI


                                                  Halit ÖZDÜZEN  (AraÅŸtırmacı-Yazar)
         "Çocuklar düÅŸmesin diye analar elinden tutar sanırdım; meÄŸer anneler düÅŸmemek için çocukların elinden tutarlarmış."
      Günümüzde modernite ve onu ayakta tutan kapitalizm, önünde en büyük engel olarak, Ä°slam ve kurumsallaÅŸtırdığı aileyi görmektedir. Son yıllarda seküler öÄŸretiler doÄŸrultusunda analizci yöntemi benimseyen Batıda beyinleri yıkanmış bazı araÅŸtırmacı ve akademisyenler, akıl yürütme yöntemini vahiy alanında da kullanmaya kalkışarak, Ä°slam’ın inanç, ibadet, aile ve toplum sistemini yeniden ÅŸekillendirmeye çalışmaktadırlar. Aynı kulvarları paylaÅŸan kapitalist medya patronları da ellerindeki araçları onların hizmetine sunmaktadır.  Amaçları toplumunun temeli olan aileyi çökertip, “gelenekçi” gördükleri Müslümanları  “allayıp pulladıkları”  modernite potasında eriterek post-modernite kalıplarıyla yeniden ÅŸekillendirmektir.

   Birey merkezli modernite ve onun ekonomik sistemi Kapitalizm, aslında tüm dünyada din ve aileyi tutucu ve gelenekçi yapı olarak nitelemektedir. Yine modernitenin bir baÅŸka sosyo-kültürel ürünü olan Komünizmde de aynı bakış açısı hâkimdir. Her iki sitemin de amacı, bireyleri kendi ilkeleri doÄŸrultusunda ÅŸekillendirmektedir. Yine iki sistemde de olmazsa olmaz kurallar adeta dinsel doÄŸmalara dönüÅŸtürülmüÅŸtür. Bu nedenle asrımızın insanı “kırk katırla, kırk satır” arasında tercihe zorlanmaktadır.

   Komünizmin çökmesinden cesaret alan Kapitalist sistem, globalleÅŸen dünyada toplumların kılcal damarlarına nüfuz ederek, insanları korkunç tüketim alışkanlıklarına sürüklemektedir. Bundan sonra herhangi bir toplumda sosyalist sistem oluÅŸsa dahi, devlet kapitalizminden öteye geçemeyecektir. Nitekim geçmiÅŸte iki büyük ülkede ihtilallar sonucu denenen modeller, sonunda kapitalizme boyun eÄŸerek Sovyet Rusya’da ortadan kalkarken, Çin’de devlet kapitalizmine dönüÅŸmüÅŸtür.

   Moderniteyi besleyen sosyo-kültürel ve ekonomik konsept, özgürleÅŸtirmek adına insanın maddi arzularını kamçılayarak, sahip olduÄŸu ya da sahip olmak istediÄŸi eÅŸyanın kölesi konumuna getirmiÅŸtir. OluÅŸturduÄŸu dayatmalarla “ Dünyevi dine” dönüÅŸtürdüÄŸü sistemin dışında arayışları engellemektedir. Ä°nsanların, medyanın alabildiÄŸince pompaladığı reklam, moda ve imaj dürtüleriyle beyinleri yıkanarak, sürekli tüketime ve israfa zorlanmaktadır.  Önlerine konan villa, yat, lüks araba, uçak, makam- mevki, cezbedici karşı cins gibi putlardan kurtulması nerdeyse imkansız konuma gelmiÅŸtir.  Sonuçta asırlarca hayatını kolaylaÅŸtırmak adına hükmettiÄŸi eÅŸya, kendine hükmetmeye baÅŸlamıştır. Çağımızın insanı iyi bir emekçi ve üretici, kazancından fazla harcayan tüketici konuma gelmiÅŸtir. Ä°sraf ettiÄŸi ihtiyaç dışı eÅŸyalar için yaptığı harcamalarla kölelik zincirine yeni bir halka daha ekleyerek,  borç batağına sürüklenmekte;  her geçen gün, daha da bencil, mutsuz, bezgin ve karamsar konuma gelmektedir.

   MODERNÄ°TE NASIL OLUÅžTU
       Kaynaklara göre “modern” kelimesi Latince “modernus” kelimesinden türetilmiÅŸtir. Modernus ise aynı dildeki “modo”dan türemiÅŸ bulunmaktadır. Kelimenin anlamı “hemen ÅŸimdi”/günümüz demektir. Aynı kökten türetilen Latince “oluÅŸmayan sınır” anlamındaki “Modus”tan da Moda (mode) türetilmiÅŸ olup ortaçaÄŸ Fransızcasında “la mode” olarak da kullanılmıştır. Modus ve modermus kelimelerinden türetilen “modern” kelimesi ise düne ait olmayan anlamını taşımaktadır. Modernite kelimesi ilk defa 5. yüzyılda eskiye karşı yeni dönemi belirlemek için ortaya atılmıştı.  Hıristiyan dünyasını Romalı ve Pagan geçmiÅŸten ayırmak için “modernus” ÅŸeklinde kullanılmıştır.

     Toplumsal yapıda modernite sürecine bakıldığında,  ekonomik  ve  sosyal  ÅŸartları-nın 16.yy’dan  itibaren oluÅŸmaya baÅŸladığı, temel felsefesini 18.yy’daki aydınlanma sürecinden alarak yapısını insan ve akla dayandırdığı görülmektedir. Vahye dayalı din ve inanç, toplumsal yaÅŸamdan uzaklaÅŸtırılarak siyasal yapıda Laiklik benimsenmiÅŸtir. 18. ve 19. yüzyılların keÅŸifler, sömürgeler ve buluÅŸların da katkısıyla oluÅŸan Sanayi Devrimi toplumsal refah düzeyinin yükselmesi sonucunda kapitalist yapıyla evrimini tamamlamıştır. Sonraki dönemlerde tamamen ideolojiye dönüÅŸerek,  kendi siyasal sistemini de kurmuÅŸtur.

        Modernite kavramının batıdaki aydınlanma döneminin  ürünü olduÄŸu konusunda araÅŸtırmacılar fikir birliÄŸi içerisindedir. Bu deyim, yakın tarihte ilk defa Jan Jak Rousseau tarafından kullanılmıştır. Ä°ki anlamı bulunmaktadır: Birincisi, batı medeniyetinin bir devrini betimlemekte, ikincisi bir stil veya tarzın tasvirini yapmaktadır. Ä°kinci anlamında sanatta ve resimde  “modernizm akımı” kavramıyla da ifade edilmektedir.  GeliÅŸim aÅŸamasında  Avrupa toplumlarının sekülerleÅŸmesiyle, akla ve bilime atfedilen öneme dayalı olarak, geleneksel siyasal otoritenin yerinin rasyonel hukuki otorite tarafından devralınması ile sistemleÅŸmiÅŸtir.  Sonraki dönemde Modernite yapısı içerisine toplumu yönetmenin esasta entelektüellerin hakkı olduÄŸu düÅŸüncesi öne çıkarılarak bu düÅŸünceyi kuramsallaÅŸtırmaya yönelik çeÅŸitli siyasal, felsefi teori ve doktrinler ortaya atılarak toplumlara kabul ettirilmiÅŸtir.

    Modernite entelektüel çevrelerde, ilerlemeci teorisyenler tarafından desteklenerek, bunun tarihin toplumsal geliÅŸme kanunları olduÄŸu konusunda fikirler ortaya atılmıştır. Bu düÅŸünce sonucunda Entelektüellerin yeni bir oluÅŸ için topluma rehberlik etmesinin zorunlu olduÄŸu görüÅŸünde yola çıkan Hegel, Karl Marx ve onların izleyicileri arasında bu düÅŸünce daha da belirgin bir konuma gelmiÅŸtir. Geleneksel üretim yapısı sanayiye doÄŸru yöneldiÄŸinde Liberalizm ve Kapitalizm düÅŸüncesini destekleyen akademisyen ve Entelektüeller, Marx’ın sosyalist düÅŸüncesine karşılık, Liberalizim ve Kapitalizm teorisini geliÅŸtirerek sistemi yeniden inÅŸa etmiÅŸlerdir. Çağımızın bu iki doktrinini destekleyen seküler akıl,  meÅŸruiyetini Darwin’in  “Tekamül Teorisi”ne dayandırmaktadır.

     Modernite ve yeni ismiyle Post-Modernite doÄŸrulusunda oluÅŸmakta olan küreselleÅŸme, Yahudi ve Hıristiyanlıkla doÄŸudaki felsefi inanç sistemlerini kendi potasında erittikten sonra, önündeki en büyük engelin Ä°slamiyet olduÄŸunu öngörmüÅŸtür. Bu nedenle teorisyenler “Medeniyetler Çatışması“ tezini ileri sürülerek, önce Müslümanları sindirip daha sonra Ä°slam’ın vazettiÄŸi tüm inanç sistemini yok etmeyi planlamaktadırlar. “Neoconlar”ın A.B.D’nin siyasal yapısındaki etkinlikleri ve topluma sundukları politik projeler ve 11 Eylül sonucu oluÅŸan paranoyayı da arkalarına alarak Pakistan ve Irak iÅŸgaliyle teorilerini operasyonel safhaya taşımışlardır.

      Uygulamaların ilk sonuçlarından da anlaşıldığı gibi küresel gücün temsilcileri kendi çöplükleri olarak gördükleri dünyamızda “baÅŸka horoz!” istememektedirler. Bu nedenle horozların ya baÅŸları kesilmekte ya da tavuklaÅŸtırılarak ”iktidarda“ bıraktırılmaktadır. Dün soÄŸuk savaÅŸ döneminde nasıl bir yeÅŸil kuÅŸak oluÅŸturulduysa, bu gün de Müslümanlarla yapılan soÄŸuk ve sıcak savaÅŸta kendi yanlarında  “Mütedeyyin Müslüman/uysal vasıfsız” olanları iktidara taşıyarak Müslümanları kontrol altına almaktadırlar. “Saf Müslümanlar” da bu uygulamayı baskılardan kurtuluÅŸun reçetesi veya Ä°slam’ın yeni diriliÅŸi gibi görmektedir. Ama er ya da geç birileri kralın çıplak olduÄŸunu haykıracaktır.

    MODERNÄ°TENÄ°N DÄ°NE(!) DÖNÜÅžÜMÜ
    Modernite ve kapitalizmin oluÅŸumuna katkıda bulunanlar ve olmazsa olmaz taraftarları onu bir din; ilahını da para olarak kabullenmektedirler. Bu nedenle “yeni dinde” birey ne kadar çok servete sahip olursa o kadar dindar kabul edilerek itibar görmektedir. Aslında bu düÅŸünce, tarihin derinliklerinde daima var olmuÅŸ, Ä°slam dini de her dönemde bu düÅŸünceyle mücadele etmiÅŸtir. Hz. Muhammed (S.A.S.) ve Hulefa-i RaÅŸidin döneminde yapılan mücadele sürekli hale dönüÅŸtürülmüÅŸse de, sonraki dönemlerde maalesef yeniden hortlayarak varlığını sürdürmüÅŸtür. Günümüzde Kabe’nin çevresine dikilen devasa yapılar o düÅŸüncenin somut örnekleri olarak, geçmiÅŸteki kutsalı kuÅŸatan cahiliye putlarını çaÄŸrıştırmaktadır. Kabe ve ihram ahreti sembolize ettiÄŸi gibi, Müslümanların Allah(CC)’ın yanında eÅŸit olduklarını da simgelemektedir. Fakat o baskıcı binaları dikenler bu düÅŸünceye meydan okuyarak, ”Ben servetimle Kabe’de de sizden üstünüm.” mesajını vermektedirler.

       Hayrettin Karaman bir söyleÅŸisinde Modernite konusunda bu yeni din ve tanrılar algısının nasıl oluÅŸturulduÄŸuna deÄŸinmektedir. “Modernite ve sonrasını (postmoderniteyi) Ä°slâm'ın bakış açısından bir bütün, bir süreç olarak görüyorum. Her ikisi de dini (önce kiliseyi sonra vahye dayalı dini), evrensel/dinî ahlâkı ve geleneÄŸi dışlıyor; bunları insan özgürlüÄŸünü kısıtlayan anlamsız ve faydasız ÅŸeyler olarak telakki ediyor. Modernite sonrası, modernitenin aklı, bilimi, bilimciliÄŸi, ideolojik ilkeleri dinin yerine koymasına, birey hak ve özgürlüÄŸünün karşısına "yeni tanrılar" çıkarmasına itiraz ediyor. Modernite ideolojik bir bütünlük arzetmiyor, ancak dinlerin ve ideolojilerin en büyük hasmı olarak ortaya çıkıyor ve bu bakımdan insanlara yol gösteren bir din, bir ideoloji gibi algılanıyor. 

      Ä°nsanoÄŸlu hayat tarzını ve dünya düzenini bir inanç, bir temel düÅŸünce üzerine kuruyor. Ä°nancı da dinî ve din dışı diye ikiye ayırmak gerekiyor. Dinî inancın müslümancası "amentü" formülü içinde ifade edilmiÅŸtir. Dinî olmayan inanca ise "inkâr" da dahildir; meselâ Tanrı'nın olmadığı veya yarattıklarının hayatına karışmadığı, ahiretin yaÅŸanmayacağı gibi düÅŸünceler ve inkârlar da birer inançtır; çünkü bunları da bilimsel yöntemlerle ifade ve ispatı mümkün deÄŸildir. Ä°ÅŸte modernite bu ikinci inanç türü (inkâr) üzerine kurulmuÅŸtur. Dinî inanca sahip olan ve hayat tarzını, dünya düzenini buna göre oluÅŸturan müslümanlar, dinlerini anlamakta ve yaÅŸamakta önemli kusurlara düÅŸtükleri ve/veya dünya-ahiret dengesi içinde düzen kuranlar ile yalnızca dünya için düzen kuranlar arasındaki fark "bilimde, teknolojide, ekonomide..." kendini gösterince, bütün insanlığın hayatını etkileyince bundan müslümanlar da etkilendi.

       Yüzyılımızın -yaklaşık- son çeyreÄŸine kadar modernite karşısındaki tavır ve davranış, meydan okumaya karşı düÅŸmanı tanıyıp gerekli tedbirleri alma, alternatif sunma ve hesaplaÅŸma yerine hayranlık, çaresizlik, zorunluluk karşısında sıkışma, yanlış deÄŸerlendirme, yanlış birleÅŸtirme ÅŸeklinde olmuÅŸtur. Evet, modernite ile mutlaka hesaplaÅŸmak gerekir. Ä°slâm kendisine zıt olan, kendisi için tehdit oluÅŸturan hiçbir inanç ve düÅŸünce ile izdivaç edemez, sulh yapamaz; mücadele eder, kendini korur, kendi bünyesinde, kendi yöntemleriyle, özünü bozmadan deÄŸiÅŸmesi gerektiÄŸi kadar deÄŸiÅŸir ve bu sayede hem kendisi hem de yeni olarak varlığını sürdürür, insanların hep muhtaç olacakları bir "mürÅŸid" olarak kalır; kıyamet kopuncaya kadar...” www.hayrettinkaraman.net/yazi/hayat/0439.htm
     
     Kur’an ve Ä°slam Dini, kıyamete kadar kalmasına kalır ancak; “bu rüzgâr böyle esip bu bıçak da böyle keserse” din, insanların sosyal yaÅŸamından dışlanıp, batıda olduÄŸu gibi sadece ahiret inancı olarak varlığını devam ettirebilir.

     MODERNÄ°TEDE KADIN VE AÄ°LE
    Modernitenin dini erozyona uÄŸratma hedefinde ilk önce aile ve kadın bulunmaktadır. Batıda olduÄŸu gibi ülkemizde de kadının kodları ile oynanarak anneliÄŸi elinden alınmaya çalışılmaktadır. Kadının gerek göÄŸüs yapısı gerekse de kadınsı organları Yüce Mevla tarafından onun doÄŸurganlık fonksiyonunu yerine getirmesi ve nesli devam ettirmesi için yaratılmıştır. Bu iÅŸlevi kaybolunca kadınla erkek arası bir türe dönüÅŸmektedir. Çok acıdır ki bu gün Batıda kadının doÄŸurganlık fonksiyonunu dile getirmek ve çocuk yapmasını önermek dahi bazı kadınların tepkisini çekebilmektedir. Tepkiler oldukça klasiktir: “Çocuk makinası deÄŸiliz.” “Organlarım bana aittir”. Bu olgunun yerleÅŸmesinde, “erkekleÅŸen kadın”  feministlerin katkısı oldukça büyüktür. Ne var ki basın ve medya da bu düÅŸünceye çanak tutmaktadır. Feministler kadını özgürleÅŸtirme adına Antik Roma Devletinde olduÄŸu gibi birer seks kölesi haline dönüÅŸtürmektedirler. Maalesef son yıllarda Ä°slam coÄŸrafyasında da bu söylemler yaygınlaÅŸmaya baÅŸlamıştır.   Son yıllarda Müslüman mahallesinde türeyen ve medyanın “Ä°slamcı Feministler” olarak lanse ettiÄŸi bazı hatunların bu konuları konuÅŸup, kalem oynatmadan önce Ä°slam büyüÄŸü hanımların yaÅŸamını inceleyip, sonra da kimin deÄŸirmenine su taşıdıklarını deÄŸerlendirmeleri gerekir. 

    Modernite aile yaÅŸamını ortadan kaldırmaktadır. Sistemde bireyin alabildiÄŸine özgürlüÄŸü esas olunca aile yaÅŸamı bu özgürlüÄŸü kısıtladığı düÅŸüncesi hakim olmuÅŸtur. Bu nedenle boÅŸanma oranı oldukça yükselmiÅŸtir. On sekiz yaşını bitiren çocuklar ailelerinden ayrılarak ayrı eve çıkmakta canının(nefsinin) istediÄŸi gibi bir yaÅŸam sürmektedirler. Sinema,  medya ve pek çok kitle iletiÅŸim araçları Ä°nsanların seks dürtülerini olabildiÄŸince körükleyerek bu alanda yeni sektörler oluÅŸmasını saÄŸlamaktadır. Bireyler cinsel ihtiyaçlarını hayvanlar gibi kolay ve serbestçe karşılar hale gelmiÅŸlerdir. Yasalarda zina suç olmaktan çıkarılmıştır. Çocuklar arasında flört yaşı oldukça aÅŸağılara inerek, mahremiyeti -hele genç kızların- ortadan kalkmış bulunmaktadır. Ä°statistiklere göre eÅŸler arasında aldatma oldukça yaygınlaÅŸmış, pek çok çift bu konumu kanıksar hale gelmiÅŸtir. EÅŸcinsellik Sodon ve Gomore’yi aratır konuma gelmiÅŸtir. Bunun sonucu kadın kadına ve erkek erkeÄŸe birlikte yaÅŸamalar yaygınlaÅŸmıştır.

   Modernite ve Kapitalizmin nihai hedefinde doÄŸurganlığını kaybetmiÅŸ, zamanının çoÄŸunu evin dışında geçiren erkeÄŸimsi kadın türü ve hiçbir sorumluluk üstlenmeyen,  gününü gün etmeye çalışan kadınımsı erkek türü üretmek bulunmaktadır. Bu oluÅŸumun gerçekleÅŸmesine bugünkü çekirdek aile dediÄŸimiz tek çocuk sahibi bazı aileler de istemeden çanak tutmaktadır. Ailelerde artık anne ve baba rol model olmaktan çıkmış, tv dizilerindeki hayali karakterler onların yerini almıştır. Hele çalışmak zorunda olan annelerin çocukları kendilerini yalnızlığa itilmiÅŸ hissetmekte, boÅŸluÄŸu tv ve internet bağımlılığı ile gidermeye çalışmaktadırlar.

     Modernite karşısında aile ve kadın konusunda Ali Bulaç’ın tespitleri ÅŸöyledir: “Krizin boyutları ve etkileri her geçen gün biraz daha görünür, yaÅŸanır ve tahrip edici sonuçları gözlemlenebilir, matematiÄŸin ve bilimin diliyle de hesaplanabilir hale gelmiÅŸ bulunmaktadır. Zaten halen pozitivizmin derin etkisinde olan akademik dünya bir sorunun varlığını kabul ediyorsa, bunun bir sebebi, toplumsal maliyete ve devlet bütçelerine krizin sonuçlarının bir gider kalemi olarak dönmesi dolayısıyladır. Pozitivist Batı, çevre ve ekolojik sorunları da, firmalara maddi maliyet olarak dönmedikçe kabul etmediler. Aile ve kadının deÄŸiÅŸen rolleri ve konumlarının Batı'nın etkisinde daha uzun süre "sorun" olarak görülmeyeceÄŸini düÅŸünebiliriz. Åžu var ki, zaman hızla akıyor ve Rene Guenon'un dediÄŸi gibi, bir uçurumdan aÅŸağıya doÄŸru yuvarlanmakta olan kütlenin, dibe doÄŸru yaklaÅŸtıkça hızı artar. Pek de uzak olmayan bir gelecekte kadının modern algısı, rolü ve ailenin geçirmekte olduÄŸu sorun, çok daha görünür, hesaplanabilir ve belki de telafisi mümkün olmaktan çıkan maliyetler yumağına dönüÅŸmüÅŸ olarak karşımıza çıkmaktadır.

   SON SÖZ YERÄ°NE
  Bazıları bilerek ya da bilmeyerek, sanat bilim ve teknoloji ile moderniteyi birbirine karıştırmaktadırlar. Bilim ve sanat insanlığın ortak ürünü olarak modernite kavramından önce de vardı; sonra da var olacaktır.  Yukarıdan beri izah etmeye çalıştığımız gibi Modernite bir sosyal kültür ve yaÅŸam tarzıdır. Elbette toplumların yaÅŸam ve kültürel dünyaları sanat, bilim ve teknolojik tercihlerini de etkiler. Müslümanlar çağın bilim ve teknolojisini özümseyerek üretimlerini ona göre geliÅŸtirmeli, fakat modernite karşısında sosyo-kültürel kimliklerini kaybetmemelidirler. Bu kimliÄŸin ilk oluÅŸum yeri Ä°slami kalıplara göre ÅŸekillenmiÅŸ ailedir.

    Ä°slam’da aile yuva ile bütünleÅŸmiÅŸtir; yuva "harem" olarak özel saygınlığı olan kutsal bir mekândır. Bu nedenle içerisinde ibadet edilen evler “Beytül Haram”la irtibatlıdır. Ailedeki her ferdin Kur’an ayetleriyle belirlenmiÅŸ birbirlerine karşı saygı hak ve görevleri bulunmaktadır. Bu müessese Adem’le Hava’dan beri Ä°slam’ın olmazsa olmaz kurumlarının en önde gelenidir.

     Toplum mühendisleri Müslüman toplulukların kodlarıyla ne kadar oynamaya çalışırlarsa çalışsınlar: Yüce Allah’ın Müslümanların elindeki Kur’an’ı ve “Dinini muhafaza edeceÄŸi” vaadi, Müminler için en büyük teminattır.  Ayrıca Hz. Peygamberin 1400 yıldır yaÅŸatılan sünneti, uzun bir süreçte oluÅŸan Ä°slami gelenek ve kültürünü hiçbir medeniyet yok edemediÄŸi gibi modernite kültürü de yok edemeyecektir. Ä°slam nasıl Pers, Mısır Roma ve Bizans kültürünü kendi potasında erittiyse,  yeni oluÅŸan Grek-Roma kökenli neo-liberal kültürün günümüzde ÅŸekillenen son versiyonunu da sinesinde eritecek güçtedir. MoÄŸol istilası sonrasında, irfan ehli tebliÄŸciler tarafından Ä°slam nasıl o ilkel kavmin beynine yerleÅŸtirildiyse, günümüz tebliÄŸcileri de yeni düÅŸünce kalıpları içerisinde Ä°slam’ı seküler kafalara nakÅŸedecek güçtedir.

    Marjinal gruplar nazara alınmazsa, günümüzde hiçbir Müslüman düÅŸünce adamı,  kadının eve kapanarak çocuk büyütme ve erkeÄŸin ihtiyaçlarını gidermeyle sınırlı kalmasını istememektedir. Genç kızlarımız çağın en geliÅŸmiÅŸ eÄŸitimi yanında Ä°slami ilimler de öÄŸrenerek, kendini yetiÅŸtirmelidir. Siyasi otoriteler iÅŸ yaÅŸamını kadının özel konumunu ve annelik fonksiyonunu göz önüne alınarak düzenlemeli, hiçbir kadın veya genç kız fıtratına uymayan ağır ve zor iÅŸlerde çalıştırılmamalıdır.  Müslüman Kadın kamusal alandan dışlanamaz; ancak kamusal alanda erkek ve kadın mümin ve mümine olduÄŸunun bilinciyle davranması gerekir. Kapitalizmin kendi kalıplarında ÅŸekillendirmeye baÅŸladığı ve modern yaÅŸama kendini alabildiÄŸine kaptırmış Müslüman kadın ve erkekler Ä°slam’ın vakarı içerisinde eÅŸine örtü olacak ve çocuklarına örnek rol-model olacak bilinçte yaÅŸamını ÅŸekillendirmek zorundadır.

    Mehmet Akif Ä°stiklal Marşında: “Ulusun! Korkma nasıl böyle bir imanı boÄŸar. Medeniyet dediÄŸin tek diÅŸi kalmış canavar.”derken, “modernite medeniyetini” vurgulamak istemiÅŸtir. Yoksa insanlık için yararlı ve insan onurunu muhafaza eden medeni yaÅŸama Müslümanların karşı çıkması düÅŸünülemez. Çünkü bizler ona layık olabilirsek, Yesrib’i Medine (Medeniyet yeri) yapan büyük bir önderin ümmetiyiz. Hiç endiÅŸeye gerek yok;  eninde sonunda Müslümanlar kendi dinamiklerinden aldıkları güçle bu yeni pagan-haçlı saldırısının karşısında da ayakta kalıp dünya düzenini yeniden ÅŸekillendireceklerdir. Ancak yeter ki kadın ve erkek Müslümanlar olarak Kur’an ve Peygamber Efendimizin sünnetine sıkı sıkıya sarılarak,  Ä°slam’ı yaÅŸayıp nefislerimizden arınıp mümin ve mümineler olalım.

      Yazının başına aldığımız özdeyiÅŸi ÅŸairin izni ile konumuza ÅŸöyle uyarlayalım: “Ebeveynler çocukları düÅŸmesin diye ellerinden tuttuklarını sanırdım. MeÄŸerse onlar düÅŸmemek için çocukların ellerinden tutarlarmış.”
     
     Müslümanlar olarak ayakta kalmamız, anne, baba ve çocuklardan oluÅŸan tabloyu muhafaza etmemize baÄŸlıdır. Aksi takdirde gelecek nesiller için olumlu hiç bir miras bırakamayacağız. Toplum olarak oldukça büyük bir fetret devresinden geçiyoruz. Karşı karşıya bulunduÄŸumuz modernitenin aileye yönelik yıkım komplosunu engellemek için, toplum olarak mümine fakihlere, bilim kadınlarına ve özellikle Ä°slam’ı özümsemiÅŸ hanım sosyologlara ihtiyaç bulunmaktadır; Ä°slam toplumunun geleceÄŸi onların ellerinde ÅŸekillenecektir.

      MUHAMMED Ä°KBAL’Ä°N Ä°SLAM KADININA SESLENİŞİ   
      Ey örtüsü namusumuzun perdesi olan Ä°slam kadını,/ Yüzünün aydınlığı iman fanusumuzun ışık kaynağıdır./Fıtratındaki safvet, bize Rabbimizden bir rahmet, dinimize kuvvet ve ümmetimizin varlık esasıdır./Evladımız sütten kesildiÄŸinde, “Lâ ilâhe illâllah” demeyi, Ona ilk evvel sen öÄŸrettin. 

    Ey din emanetinin kendisine tevdi edildiÄŸi Ä°slam kadını,/ Yüce dinin kor ateÅŸi senin nefeslerinden alev almıştır./Bu asrın mâyesi sahte, dışı süslü, içi kokmuÅŸ ve yüzü riyakardır,/Onun fitnesi din yolunda kervanlar vurmadadır./Asrın basireti baÄŸlıdır, Rabb tanımaz./KulluÄŸa umursamaz olanlar bu zincirle vurulmadadır.

      Devran gözü kanlı ve amansız bakar,/Kirpikleri bir pençedir ki, ele geçeni bırakmaz./Onun tuzağına düÅŸen kendini hür sanır,/Onun elinde can veren öldüÄŸüne inanmaz.

Cemiyetinin fidanına bengisuyu vererek, Ümmet emanetini muhafaza eden sensin./Ecdadının aydınlık yolundan asla ayrılma ki,7Sermayenin kar ve zararı seni düÅŸündürmesin.

       DoÄŸru da, yalan da çok çetin ve çok güçlüdür, /Her dem uyanık ol ve mahir evlat yetiÅŸtir./Yoksa henüz kanat çırpmayan bu çemen bülbülleri, yuvalarından uzak düÅŸecektir.

      Yaradılışında gizli ulvi imkanları aklınla keÅŸfet,/Ä°slam kadınına örnek Hz. Fâtıma’ya ibretle bak, dikkatin eksilmesin./“Ta ki, Senin dalında bir Hüseyin meyvesi versin; Gülistana eski mevsimi getirsin”. 


Yorum
Yazar Fahri açık 2012-12-13 03:21:34
çok deÄŸerli bir yazı, bir görüş.. 
niçin bu sayfalarda tartışılacak önemde bulunmaz anlamadım. 
bir kısacık yorum olsun esirgenir..! 
eÄŸer yazarı okursa, içten saygılarımı lütfen kabul etsin. 

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 03-12-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111626187 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net