26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow MÃœMÄ°NÄ°N HEDEFÄ° SALAT-I DAÄ°MUNA ULAÅžMAKTIR!
MÜMİNİN HEDEFİ SALAT-I DAİMUNA ULAŞMAKTIR! PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 15
KötüÇok iyi 
Yazar Halit ÖZDÃœZEN   
28-08-2012
MÜMÄ°NÄ°N HEDEFÄ° SALAT-I DAÄ°MUNA ULAÅžMAKTIR!

                                                               Halit ÖZDÜZEN 

Ä°slam’da ibadet, kulu Allah’a yaklaÅŸtıran, belirli ritüel ve davranış biçimlerini kapsamak-tadır. Bunları Yüce Allah(C.C) Kuran’da belirtmiÅŸ; Hz. Muhammed (S.A.S) de Müslümanlara nasıl uygulanacağını öÄŸretmiÅŸtir. Daha sonra çeÅŸitli dönemlerde ilim, irfan ve takva sahibi önderler Kur’an ve sünnet çerçevesinde oluÅŸan Ä°slami esaslara dokunmadan uygulamaya yönelik bazı düÅŸünce ve görüÅŸler (Ä°çtihat) açıklamışlardır. Bunların içerisinden Ä°slam âlimlerinin çoÄŸunluÄŸu tarafından benimsenenler uygulamaya konulmuÅŸtur.

     Sonraki Ehl-i Sünnet uleması dinin özüne ters düÅŸmeyen Rasulullah Efendimizden sonraki uygulamaların bir bölümüne bidat-ı hasene diyerek mahsurlu olmadığını açıklamış, Kur’an ve sünnete ters düÅŸenleri reddetmiÅŸlerdir. Åžia ulemasının fıkıh ve ibadetler konusunda Sünnilerle uyuÅŸmayan bazı uygulamaları yanında,  Vahhabi âlimlerinin toplu ve bireysel ibadetlerde Åžii ve Sünni görüÅŸlere aykırı bazı uygulamaları bulunmaktadır. Ayrıca, Ehli Sünnet Mezhepleri arasında da bazı farklılıklar görülmektedir. Bir kısım uç gurup ve görüÅŸler nazara alınmazsa, bugün mezhep, meÅŸrep ve düÅŸünce gruplarının tamamı Kuran’ın ibadetlerle ilgili ayetlerindeki esasları ve ilahi hassasiyeti kabullenmektedirler. Ä°htilafların bir bölümü Sünnetin uygulanması, hadislerin –sahihliÄŸinin- kabul veya reddi ile Kur’an ayetlerinin yorumundan ileri gelmektedir. En önemli sebep ise siyasi ayrılıkları derinleÅŸtirmeye yönelik nüfuz ve hâki-miyet çekiÅŸmelerinden kaynaklanmaktadır.  Bu nedenle Müslümanlar arasında ibadetlerin uygulamasında birlik saÄŸlanamamıştır. 

Bu araÅŸtırmamızda Ä°slam dininin en temel ve vazgeçilmez ÅŸartı olan ibadet unsurlarından olan salat/namaz, dua ve zikre deÄŸinerek, müminde salat kavramını nasıl “daimi hale” (salat-ı daimuna) ulaÅŸtığını irdelemeye çalışacağız. 

Ä°badet  
     Ä°badet: Dar anlamıyla Müslümanın Yüce Yaratıcının elçisi vasıtasıyla tebliÄŸ ederek, uygula-maya koyduÄŸu belirli ritüellerle kulluÄŸunu arz etmesi; geniÅŸ anlamıyla Ä°lahi iradeye uygun bir ÅŸekilde hayatını disipline ederek, sosyo-kültürel yaÅŸam ve ekonomiye yönelik uÄŸraşılarında vahiy ve sünnetin belirlediÄŸi esaslar dâhilinde davranmasıdır.  Müslümanın ibadeti günlük yaÅŸamındaki tavır ve davranışlarının tamamını kapsamaktadır. Bu nedenle sadece namaz, oruç, hac, zekât, cihat, zikir, dua gibi zaman, mekân,  ÅŸekil ve ÅŸartlara baÄŸlı ritüellerle sınırlı olmayıp; Ä°slam’ın belirlediÄŸi esaslar dâhilinde insanlara,  tüm canlılara ve doÄŸaya yönelik davranışlarla, çalışma, yemek- içmek dinlenmek gibi aktiviteleri; evlenmek, eÅŸ ve çocuklarla ilgilenmek v.b. yükümlülükleri kapsamaktadır.
      Ä°badet bireysel yapıldığı gibi, Yüce Allah’ın emri ve Peygamber Efendimizin sünneti gereÄŸi cemaatle de yapılmaktadır. Cemaat Ä°slam sosyolojisinde çok önemli kavram ve toplumsal katmanı ifade eder.  Ä°slami yapı seküler sistemde olduÄŸu gibi birey, toplum ve millet esasına göre deÄŸil; mümin, aile, cemaat ve ümmet esasına göre ÅŸekillenmektedir. Bu nedenle cemaatle yapılan ibadetlerin sevabı çok fazladır. 
      Kısaca özetlemek gerekirse; Mümin’in Allah(CC)’ın iradesine uygun tüm hayatı ibadet; O’nun koyduÄŸu sınırların dışında yapılan taÅŸkın davranış ve eylemler ise Åžeytan’a ibadettir (Yasin 36/60-63). Ä°badeti terk etmenin insanları nereye sürüklediÄŸini Kur’an bize haber vermektedir.  “Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki salatı/namazı bıraktılar ve ÅŸehvetlerine kapılıp uydular. Bunlar azgınlıklarının cezasını bulacaklar.” (Meryem 19/59)
     Yüce Kur’an kiÅŸinin taÅŸkın eylemlerle, kendi nefsi, çevresi,  doÄŸa ve topluma verdiÄŸi zararlardan yargılanacağını belirtmiÅŸtir. Müslüman’ın vahiy ve sünnete uygun davranışları kendisine önemli manevi zırhlar oluÅŸturmakta,  onlar cinden ve insanlardan olan ÅŸeytanlardan bedensel yapısını ve ruhunu korumaktadır.

Salat  
      Salat Arapça “s-l-v” kökünden türemiÅŸtir. Kelimesinin kök anlamı, bir yere veya yöne doÄŸru “gitme”. “meyletme' veya “yönelme”dir.  Kuran’da genellikle kök anlamına yakın anlamda kullanılmış olmakla beraber farklı vurgular ve farklı anlamlarda da kullanılmıştır.    Tespitlere göre yüzden fazla ayette, aynı kökten türemiÅŸ otuz farklı kavram kullanmıştır.  En çok kullanılan kavram  “müminlerin ibadetidir.”  Bir anlamda ibadet yönelmeyi ifade ettiÄŸinden kök anlamına oldukça yakındır. Ä°badetin dışında bazı özel anlamlarda kullanılmış olmakla beraber, genellikle: tövbe –istiÄŸfar, dua, niyaz, yakarış, rica, övgü, kutsama, saygı sunma, ÅŸükretme, ardınca yürüme, baÄŸlanma, baÄŸlılıkta devamlılık, gözetme, koruyup kollama, destekleme, ilahi iradeye teslimiyet, kulluk, maÄŸfiret ve Allah’ın (CC) ÅŸanını yüceltme gibi ibadetin türevleri veya ibadeti güçlendirmeye yönelik kavramlar olarak kullanılmıştır. DiÄŸer anlamlardan bazıları ibadethane, destek, din ve dindarlık, yaratılışın amacına uygun hareket etmek ve davet olarak bir veya iki ayet-i Kerime’de geçmektedir.
      Son yıllarda bazı araÅŸtırmacılar, Salat’ın dua ile eÅŸ anlamlı olduÄŸunu bu nedenle dua edilerek de Salat’ın yerine gelebileceÄŸini ima etmektedirler.  Delil olarak da “Onların mallarından sadaka al; bu sayede onları temizle ve arındır ve onlara salât(dua) et; zira senin salâtın onlar için bir gönül ferahlığıdır.” (Tevbe 9/103) ayeti gösterilmektedirler.
    Elbette dua ve yakarışlar da salat olarak, inÅŸallah Rabbimizin katında yer bulmaktadır; ancak yukarıda da belirtildiÄŸi gibi salat’ın dua anlamı olduÄŸu gibi salat namaz anlamını da kapsamaktadır. Bu nedenle salat kavramının Kur’an’da geçen bir anlamını alarak, diÄŸerlerini göz ardı etmek yanlıştır. Hz. Ä°brahim’le ilgili “Rabbim, beni salatımda sürekli kıl, soyumdan olanları da… Rabbimiz duamı kabul buyur.” (Ä°brahim 14/40) diye yakarırken salatın hem dua, hem de ibadet bölümünü vurgulamıştır. Yine Kur’an’da geçmiÅŸ Peygamberlerin yaptıkları hayırlı iÅŸler zikredilirken, salat ve zekât pek çok ayette beraber vurgulanmıştır. Hz. Ä°brahim, Lut, Ä°shak ve Yakub’u salih kiÅŸiler olarak andıktan sonra“Ve hepsini, emrimizle yol gösteren rehberler yaptık ve kendilerine hayırlı isler iÅŸlemeyi, salatı/namazı, zekât vermeyi vahyettik. Hepsi Bize kulluk eden kimselerdi.” (Enbiya 21/73) 
   Salâtın bir özelliÄŸi de, Kur’an’da Allah, melekler, cinler insan, müminler ve kuÅŸlar da dâhil bütün varlıkları kapsayacak ÅŸekilde kullanılmıştır. Bu nedenle salatı yalnızca namaz ve/veya dua sözcükleri ile de ifade etmek mümkün deÄŸildir. Ancak Salat’ın namaz olarak anlaşılacağı pek çok ayet bulunmaktadır.

Namaz 
     Namaz olarak Salat, bir anlamıyla Allah’a (CC) yapılan “ibadetlerin tümü”; diÄŸer anlamıyla Kıbleye(Kâbe) yönelerek, içerisinde niyet etme, baÅŸlangıç tekbiri (ara tekbirler) kıyam, kıraat (Fatiha ve bir miktar kuran okuma), rükû (eÄŸilme), secde (yere kapanma), ka’de (tahiyyat oturuÅŸu) ve sonunda saÄŸa ve sola selam verme gibi ritüellerden oluÅŸan ibadete verilen isimdir. Namaz ÅŸekle baÄŸlı bir ibadet olup vakitleri   (Hud 11/114; Ä°sra 17/78; Nur 24/58) ayetleriyle;  kıyam, rükû, sücud, kıraat gibi farzları da  (Bakara 2/125; Tevbe 9/112; Hicr 15/98; Hacc 22/26) ayetlerle belirlenmiÅŸ, Hz. Muhammed (S.A.S.)’in uygulamalarıyla da müminlere örnek olmuÅŸtur. Farzlardan önce ve sonra Hz. Peygamberin kıldığı namazlar, sünnettir. Müminlerin farzların yanında sünnetleri de yerine getirmeleri bir fazilettir.
     Kavram, Arap kültüründe salat olarak geçmektedir. Sözcük olarak Hintçeden Farsçaya  “nemaz” olarak geçen salat, Türklerin Müslümanlığı kabullendikleri yıllarda Ä°slami kavramları Fars kültüründen öÄŸrendikleri döneme rastladığından oradan dilimize geçerek, o dönemden sonra da kullanılagelmiÅŸtir. Aynı deyim Kürtçenin Kırmanci lehçesine biraz deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸrayarak “naemmi” olarak geçmiÅŸtir.
    BilindiÄŸi gibi Türkler,  Ä°ran coÄŸrafyasında yaÅŸadıkları Selçuklular dönemiyle, Anadolu Selçuklularında resmi dilleri Farsçaydı. Türkçe, KaramanoÄŸlu Mehmet Bey tarafından çok uzun yıllar sonra uygulamaya konulmuÅŸtur. Tarihi süreç içerisinde Farsçadan, Osmanlıcaya geçen pek çok kelime günümüz Türkçesine aktarılmış olup, “Namaz” da o kelimelerden biridir. Hint kültüründe “mabudun” karşısında tazim ve eÄŸilme olan nemaz, Perslerin ZerdüÅŸt dinlerinde ve AteÅŸ gede(ateÅŸperest) kültürlerinde ateÅŸin karşısında tazim ve eÄŸilmeyi kapsa-maktaydı. Eski Türklerde ise “Gök Tanrısı” karşısında tazim ve yüksünme(secde) ritüelleri bulunmaktaydı. Bu nedenle Pers ve Türkler girdikleri Ä°slam’ın ibadet ÅŸeklini kabul etmekte fazlaca zorlanmamışlardır.
    Namaz, Müslümanların Rabbiyle baÅŸ baÅŸa kalarak, O’na ÅŸükrünü, yakarışını, beklentilerini, duygu ve düÅŸüncelerini ifade ettiÄŸi gibi, övgü, dua ve dileklerini arz ettiÄŸi bir ibadettir. Nama-za baÅŸlamadan temizlenme ( Taharet ve Abdest) uygun kıyafet,(setr-i avret), namaz kılınacak yerin temiz olması gibi bazı özel ÅŸartlarda bu ibadetin önemini göstermektedir.
        Salat, namaz olarak eski ümmetlere farz kılındığı gibi Hz. Peygamberin ümmetine de farz kılınmıştır. Bu konum Kur’an’da ÅŸu ayetlerde geçmektedir.”…Onlar sadece Allah’a kulluk etmek namazı dosdoÄŸru kılmak ve zekâtı vermekten baÅŸkasıyla emrolunmadılar. Ä°ÅŸte en doÄŸru din budur”  (Beyyine 98/5). Yine Hz. Ä°brahim, Lut, Ä°shak ve Yakup(A.S.)’un anlatıldığı Enbiya suresinde  “ Ve onları kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık onlara hayrı kapsayan fiiller, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet ederlerdi (21/73). Hz. Ä°smail’in anlatıldığı surede “Halkına namazı ve zekâtı emrederdi. ” (Meryem 19/55). Hz. Lokman (A.S), oÄŸluna, ”Ey oÄŸlum namazı dosdoÄŸru kıl, marufu(iyiliÄŸi) emret, münkerden (kötülükten)  sakındır, sana isabet eden (musibetler) karşı sabret” (Lokman 31/17)  Hz. Ä°sa(A.S.), Yüce Allah’ın kendisini peygamber kıldığını belirttikten sonra “… Hayat sürdüÄŸüm müddetçe namazı ve zekâtı emretti.”(Meryem 19/31).Yüce Allah Ä°srail oÄŸullarına, Hz. Muhammed’in Peygamber olduÄŸunu bildirdikten sonra Kur’an’a uymayı emrederek “Namazı dosdoÄŸru kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte sizde rükû edin”  (Bakara 2/43) diye buyurmaktadır.  
     Namazdaki ritüellerin tamamı Kuran’da gösterilmiÅŸ ve Hz. Rasulullah ’ın uygulamaları ile belirlenmiÅŸtir. Nitekim savaÅŸ durumunda dahi Salatın/namazın nasıl kılınacağı anlatılan surede, "Sen de içlerinde bulunup onlara namazı kıldırdığın zaman, onlardan bir grup seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar. (Namazda olanlar) secde edince diÄŸerleri arkanızda beklesin. Sonra namaz kılmayan öteki grup gelsin seninle beraber namazlarını kılsınlar, (namaz kılıp arkada bekleyenler) silahlarını ve korunma (tedbir)lerini alsınlar. (Nisa 4/ 102) Namazın savaÅŸta düÅŸman karşısında bile terk edilemeyeceÄŸi gibi ertelenemeyeceÄŸi de belirtilmektedir. Bazılarının sandığı gibi Salat sadece dua veya zikir olsaydı ayakta veya oturmuÅŸ vaziyette düÅŸmana karşı gerekli tedbirler alınarak da yapılabilirdi.
   GeçmiÅŸ ümmetlerle ilgili ayetlerde Salat daha çok “ibadet” vurgusuyla öne çıkarken pek çok ayette namaz ve zekât beraber zikredilmektedir. Namaz nasıl dinin direÄŸiyse, zekât da Ä°slam’ın toplumsal direÄŸidir. Namaz Kur’an’da Ä°srailoÄŸulları’ndan alınan beÅŸ sözden biri olup, diÄŸeri de zekâttır. 
       Namaz bazı surelerde yalın olarak geçtiÄŸi gibi ” Namazı hakkını vererek (dosdoÄŸru) kılın, zekâtı verin ve Rasul’e itaat edin.  Umulur ki rahmete kavuÅŸursunuz.” (Nur 24/56). Bazı surelerde de namazın rükû ve secde ritüelleri ayrı olarak da zikredilmektedir. Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliÄŸi emredip kötülükten men edenler ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar... Ä°ÅŸte o müminleri müjdele” (Tevbe 9/ 112). Bu nedenle, kıyam, rükû ve secde namazın ritüellerini oluÅŸturmaktadır.
       Zikir
     Zikrin sözlük anlamı  “anma, ifade etme”  ibadet anlamı: Kur’an ayetleri ve onlarda geçen ve Hz. Peygamberin hadisinde zikredilen Esma’ül Hüsna okunarak, Rabbimizi yücelterek anmaktır. Kur’an-ı Kerim’in bir isminin de zikir olduÄŸu düÅŸünülürse,  zikrin ne kadar önemli bir kavram olduÄŸu anlaşılır. Bu nedenle ibadet amaçlı olarak huÅŸu içerisinde Kur’an okuyan kiÅŸi de Yüce Allah’ı zikrederek, O’na ibadet etmektedir.
   Kuran'ın birçok ayetinde geçen zikir kavramı, salat gibi insanın  Rabbi ile arasındaki iletiÅŸimi belirleyen önemli araçtır. Nitekim Kuran'da: Anma, yâd etme, hatırlama, hatırda tutma, ÅŸükretme, anlama, düÅŸünme, akletme, ibret alma, izzet kazanılan vasıta, ibadet, Kur’an, Tevrat, vahy, uyarı v.b. anlamlarında kullanılmıştır.
Hz. Musa’ya, “Bana kulluk et; namaz kılarak beni zikret” (Tâhâ 20/14) Bu ayetin yorumunda zikrin namazın içinde olduÄŸunu belirten âlimler olduÄŸu gibi namazın amacının zikir olduÄŸunu belirten âlimler de olmuÅŸtur.  Bize göre namazın yanında zikre de vurgu yapıl-maktadır. BaÅŸka ayetlerde, “Rabb’ini öz benliÄŸinin içinden, yalvarıp ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah –akÅŸam zikret, gafillerden olma.” (A’râf 7/205) Ve “ Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.”(Hicr/ 15/98) ayetlerinde zikrin de ilahi emir olduÄŸu görülmektedir.
Kur’an’da geçen onlarca ayete göre, Allah’ı zikretmek diÄŸer ibadetler gibi farzdır. Zikir salat veya türevi olarak pek çok sürede geçtiÄŸi gibi, Hz. Peygamberin hadislerinde de oldukça uzun bir bölüm oluÅŸturmaktadır. Ä°bni Hanbel’in kitabına aldığı, Peygamberimizden gelen bir rivayette, “Allah’ı zikretmek için toplanan bir cemaati melekler kuÅŸatır. Onların üzerlerine rahmet kapılarından, ”sekine” ve vakar iner. Cenabı Hak da onları katında bulunan meleklere metheder.”( II,359) Bu konudaki hadislerin çokluÄŸu nedeniyle hadis derleyicisi âlimlerinin kitaplarında ayrı özel bölümler (Bab) ayrılmıştır. 
       Günlük namaz kılan kimsenin vücut diliyle Rabbe kıyam, rükû ve secde ile rabıta kurması nasıl zorunluysa, Kur’an okuyarak ve özel olarak zikretmesi de kulluÄŸunun gereÄŸidir. Esasen zikir Yüce Allah‘a olan sevgi ve muhabbetin niÅŸanesi olarak namaz,  hac ve baÅŸka ibadetlerle sınırlı olamadan sürekli yapılması gereken bir ibadettir. “Namazı bitirdiÄŸinizde Allah’ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin.”( Nisa 4/ 103). Bu ayet savaÅŸ ve tehlike sırasında müminlere ruhsat olduÄŸu gibi, “Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerine düÅŸünürler...”(Âl-i Ä°mran 3/191)  ayeti de baÅŸka zamanlarda da yapılabileceÄŸini göstermektedir.
Kur’an Ayetlerinden, Allah’ın güzel isimlerinden (Esma’ül Hüsna) ,Rasulullah Efendimizin yakarışlarından ve hikmet ehlinin zikirlerinden tertip edilen miktarın, her gün tekrarlan-masına vird denmektedir. Virdler (evrad) irfan ve aÅŸk ehli tarafından azdan baÅŸlayarak, manevi hizmet yükseldikçe, çoÄŸaltılarak vird edinilmiÅŸtir. Yine hikmet ehli tarafından, “dilin zikri”, “kalbin zikri“, “ruhun zikri”, “sırrın zikri” gibi derece ve safhalara ayrılmıştır.
(Devamı):
http://forum.memurlar.net/konu/1629313/

 

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 20-09-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111687173 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net