TARÄ°H Ä°LMÄ°NDE ÅžAHSÄ°YAT ÜZERÄ°NE TUTUM
Metin HASIRCI'
Devlet adamı ve tarihçi Ahmed Cevdet PaÅŸa'nın kerimesi Fatma Aliye
Hanımefendi merhume, "Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı"adlı değerli
çalışmasında,efkarı umumiyeye örtülü kalmış bazı olaylar ve ÅŸahsiyetlerin
hakkında daha sonraki yıllarda bilinenlerin dışında ve müsbet olmayan
hususlar da ele geçen bilgiler, vesikalar ve ithamlar hakkında ilk kadın
romancımız olan Fatma Aliye hanım mutekit bir müslüman olarak, dinimizin
gereÄŸi "sizden olan ölüleri hayırla yad ediniz" tavsiyesini yaptıktan
sonra şunu ilave eder: En az o kişinin vefatının
50 sene sonrasında iddiaları tartışmaya almak uygun olur demek
suretiyle, o ÅŸahsiyetin yakınlarının,menfi hadiselerin üzüntülerinin
o yakınların hayatını negatif yönde etkileme- mesine dikkat göstermek
gerektiğini hatırlatmış...
Mükrimin Halil Yinanç merhum,1900'de
doÄŸmuÅŸ ve 1961'de ömrünü itmam etmiÅŸtir. 20. asrın ülkemizde yetiÅŸen ve
en verimli yaşında ahirete çekilen Ordinaryus Prof. Dr. Mükrimin
Halil Yinanç Bey'in pederi bir Osmanlı Kadısı olup,hukuka son
derece bağlı bir kimse idi. Kadı Efendi ve eşleri hanımefendi,
Adana'nın Saim Beyli ilçesinde Ermenilerin Haçin isyanı dedikleri
olaylar esnasında Ermeni kopilleri bu aileyi Kadı Efendi ve
hanımefendiyi,her gün birer uzuvlarını kesmek suretiyle ÅŸehid
etmiÅŸlerdir. Kadı Efendi;daha iptidaide olan Mükrimin'e:en çok hangi
dersi sevdiğini sorduğunda tarih dersi olduğunu cevapladığın
da,"iyi güzel amma sakın tarih kitabı yazma" der. Kadı Efendi; "bir
hususu yanlış yazarsın, yanlış bilinmesine sebep olursun. Böyle
bilenlerin bu husustaki o yanlış üzerinden her mütalaasından sana
mesuliyet doÄŸar." DemiÅŸ olması bu büyük tarihçinin yazmış olduÄŸu bir
tarih çalışması olmaması, Kadı Efendinin ikazından kaynaklanır.
DüÅŸününüz;dünya bir ihtiras alanı,kimilerinin ben merkezli hayat
anlayışı, bu alanın yaÄŸma edilmesi hususunda, ölçü tanımamasına kadar
başını alıp gittiÄŸini görürüz. Hele;dünya milletlerinin olsun, bizim
islam tarihinden günümüze kadar olsun ihtiras sahipleri olanlardan
neler gelip geçmiÅŸtir... Dünya'nın neresinde olursa olsun idare
edilenlere ve idare edeceklere ihtiyaç vardır.
Bu
ihtiyacın karşılanmasında insan oÄŸlu bir çok vesile ve çare bulmuÅŸtur.
Bu çarelerin toplumda hır güre sebep verme diÄŸinde,toplum bu
rahattan sıkılır ve daha çok rahat bir hayatı saÄŸlamak için
çeÅŸitli bahanelerle rahatsızlıklar icadına giriÅŸir.
SavaÅŸlar,
ihtilaller,ihanetler, hile ve desiseler, geçmiÅŸin güzelliklerinden
örnekler alınacağına, kabih, sahte, kanlı, yalanlı dolanlı
örnek ler tercih edilip, hayat insanoÄŸluna zehir edilir. Mevcudu
savunanlar ile üstteki saydı ğımız kaos diyebileceÄŸimiz hususları
getirmeye çalışanlar arasında mücadele baÅŸladığını görürüz. Bir
de bu iki anlayışın arasında ortak buluÅŸma alanı temine çalışan
3. bir gurup vardır ki,bunlar azlık,fakat te'sirli,tecrübeli, tavsiye
yapma ÅŸansı olan ve tavsiyelerinin kabul görme makamın da olanları
vardır. Devri Saadetten sonra islam'ın en iyi şekilde tatbik bulduğu
devletin Osmanlı devleti olduÄŸunu rahatça söyleyebiliriz. Bu mutlakiyet
idaresi üzerine kurulu devlet yapısında, dine mugayir hiçbir ÅŸeyin
kabul görmediÄŸi zamanlar haylicedir. Daha sonra mugayır mı?
DeÄŸil mi? Tartışmalarının yapıldığı dönem de gelmiÅŸtir.
Garplıların,yani hristiyan alemi devletlerinin politik
mahfillerinde Osmanlı devletinin sadrazamla- rının dünya'nın en cesur
insanları olduğu istihza yoluyla dile getirilir. Derler ki;" Selefinin
kellesi ibret taşındayken,bir çok kiÅŸi sadrazam olabilmek için
bir mücadele içindedir." Elbette ki; sadrazam olma arzu ve
iÅŸtiyakıyla gayret gösterenler, ÅŸüphe yok ki bu arzu ve isteÄŸi,geçmiÅŸ
görevlerin de ümmet ve devlete hizmette ispat ettikleri baÅŸarılardan
kaynaklanmakta ve makam-ı sadaret de, din ü devlete daha büyük
hizmetler yapmak maksadına dönüktür.
MEDRESEDEN SERASKERLÄ°ÄžE
GAZÄ° HÜSEYÄ°N AVNÄ° PAÅžA: Bilal Sürgeç isimli bir tarih öÄŸretmenimiz, ÅŸu
ifadeyle bize yazdığı kitabı imzalayıp göndermiÅŸ. Diyorki: "Muhterem
Metin Hasırcı Hocam, takriben bir yıl önce Hüseyin Avni PaÅŸa hakkında
itirazda bulunan bir genç arkadaÅŸa,elinizde paÅŸa ile ilgili bilgileri
yayınlayın,onları da değerlen- diririz. Şeklindeki ifadeniz bu
kitabın ortaya çıkmasına vesile oldu. Size en içten
hürmetlerimi sunuyorum. Bilal Sürgeç. 6/7/2012"
Kitaba gelince; Evvela Elaziz'imizin kıymetli tarih öÄŸretmeni evladımızı,
Gelen dost'lu Gazi Hüseyin Avni PaÅŸa'nın tarih içinde uÄŸradığı haksızlığa
vijdanı razı gelmediğinden, onu tarihin biri birine devrettiği
anlatımların dışına çıkarak adamakıllı bir araÅŸtırma sonunda merhum
paÅŸanın, sadece Yüzbaşı Çerkes Hasan'ın fiili saldırısına deÄŸil, o
günün devlet adamlarının büyük bölümünün aleyhinde ittifak ettikleri
aslı olsa da,olmasa da,izafe olunan menfiyatın herkes de varlığı
izahtan varestedir.
Köprülü Mehmed PaÅŸa'yı 75 yaşında okuması
yazması da yokken makam-ı sadarete getiren Turhan Valide Sultan
ona inanmasaydı, 4. Mehmed'i,ver mührü paÅŸaya di yen ana yüreÄŸi
nasıl da yanılmadı.. Bir teÅŸhisim vardı? Sultan Abdülaziz garba gitti.
Gördü. Geldi. DüÅŸünce dünyasını müftehir olduÄŸu Åžark'a,dolaysıyla da,
Allahın rıza sına uygun islamın emrine verdi. Ahali ondan memnundu,
makamını fizikman bütün mehabetiyle dolduruyordu. Ahaliye onur ve güven
veriyordu. Ancak Tanzimat paÅŸaları padiÅŸaha garbı gösteriyorlardı. Al'i
ve Fuad PaÅŸalar da baÅŸta olmak üzereydi. Bu ihanet deÄŸildi garbı
örnek almak, yanlış tercih idi.Nitekim, Mahmut Nedim
Paşa'nın tehlikenin şedidi yakından gelir anlayışıyla, Moskofya ile iyi
ilişkiler kurma gayreti yanlış değil, fakat esas olan Moskof'un
Ä°slam ve Osmanlı düÅŸmanlığının ÅŸiddet derecesini isabetle teÅŸhis
edemeyişdi yanlış olan. Bu noktada Medreseden gelen dindar
Serasker'in,garpçı Mithat, Türkçü Süleyman Hüsnü PaÅŸa ile tam
uyuÅŸmaması elbetteki medresenin, Hüseyin PaÅŸanın kan damarlarına kadar
doldurduÄŸu Ä°slam mensubiyetine elhamdülillah baÄŸlı
olmasındandır. Kraliçe Viktorya'nın, Londra' da Halife padiÅŸah
Abdülaziz Han'a niçin hristiyan olmuyorsunuz? Ülkenizin toprak larında
yaşayan insanların yarısından fazlası hristiyan! Dediğin de, Halifei
Müslimin Abdülaziz'in de: sizin topraklarınız üstün de yaÅŸayan
insanların yarıdan fazlası Müslüman, siz neden hristiyan kalıyorsunuz?
Dememesi,edeb ve hayanın evci balasındandır.
Günümüzde; Ä°slamın
gıybet hususundaki hassasiyeti zaman zaman tartışılır olmuş
tur. Bunun sebebi bilhassa siyaset alanında yapılan tenkitleri,çok
kişinin hele tenkit leri yapan İslami iddiası ve gayesi olan
biriyse,heman gıybet yapıyorsun denmek suretiyle tenkidi
unutturup,gıybet etme,etmeme münakaÅŸasına taşınmak oluyor. Güzelim tenkit
kayboluyor, milletin ihtiyacı ortadan kayboluyor.
Ä°ster
beÄŸenelim, ister beÄŸenmeyelim o dönemin yani 1870'lerin baÅŸlarında en
ÅŸöhretlisi Midhat PaÅŸa olduÄŸu halde her biri bu gıybet sözünün
siyasette yeri olmadığını çözmüÅŸler ki, ölüsü dirisi biribirleri
aleyhine ver etmiÅŸler aÄŸza gelenleri. Bu çalışma bence kıyamet sonrasın
da, basubadelmevt de,kurulacak Mahkemey-i Kübra'nın lüzumunu da
hatırlatan bir eser olmuÅŸ. Sevgili Bilal Sürgeç Allah indinde makbul
olmasını dilediÄŸim bir çalışmaya imza atmış mübarek olsun. Gelendost
Belediye Başkanı Halim Kıyak Beyefendi bir İhkak-ı Hak denemesine omuz
vermiş, Allah indinde zayi olmaz İnşaallah. Hamideli derneği başkanı
Ramazan Topraklı Beyefendi kardeÅŸimin yazısındaki".. Gençlerimizin
önünde örnek alabilecekleri ÅŸahsiyetler bırakalım." ifadesine
gönülden iÅŸtirak ediyor, Sevgi dolu selamlarımı yolluyorum.
Fiemanillah
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |