26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow ÃœSTAD NECÄ°P FAZIL KISAKÃœREK'E MEKTUP!!
ÜSTAD NECİP FAZIL KISAKÜREK'E MEKTUP!! PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 13
KötüÇok iyi 
Yazar Eyüp BEYHAN   
28-05-2012
ÜSTAD NECÄ°P FAZIL KISAKÜREK’E MEKTUP!!

                                                          Eyüp BEYHAN
27 Mayıs 1983’de, Yeni Devir’de bir makalesinde  “Ve DaÄŸ DaÄŸ Elveda” baÅŸlığı ile üstat Necip Fazıl’ın ebediyete intikalini ÅŸöyle anlatıyor. Üstadı öteye yolculadık. Haberi duyduÄŸumdan beri, içimde duygular, düÅŸünceler, anılar düÄŸüm düÄŸüm. Onları çözmek ve yazıya dökmek bu gün için ne mümkün! Bizim nesilden, kimimizin dünyaya henüz gözünü açtığı, kimimizin ise daha dünyaya bile gelmediÄŸi günlerde, küfrün, ortalığı taun gibi istila ettiÄŸi, toplumda Ä°slam davasını dile getirenlerin parmakla sayılabilecek kadar az olduÄŸu bir dönemde, taa 1940larda kaleme aldığı “VASÄ°YET” adlı beyitiyle o ÅŸöyle demiÅŸti: “Son gün  olmasın dostum, çelengim, top
arabam/ Alıp götürsün beni tam dört inanmış adam.”

Üstat Necip Fazılın ölüm yıl dönümü münasebetiyle Anadolu’nun birçok yerlerinde programlar tertip edilmektedir.  Biz de, bir nebze de olsa, yazımızda Necip Fazıl Kısakürek’i konu edeceÄŸiz. Kısaca, siz deÄŸerli okurlarıma biyografisini verip; 27.05.2012 Zaman gazetesinde ‘manevi evladınız Turan KarataÅŸ’ diye bitirdiÄŸi “Üstad'a Mektup” baÅŸlığıyla yazdığı yazıyı paylaÅŸacağım. Fikir ve duygularıma tercüman olan bu mektup sizin de hissiyatınıza tercüman olacağı kanaatindeyim:

26 Mayıs 1905'te Ä°stanbul'da doÄŸdu. ÇocukluÄŸu, büyük babasının Ä°stanbul ÇemberlitaÅŸ'taki konağında geçti. Ä°lk ve orta öÄŸrenimini Amerikan ve Fransız Kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki), Ä°brahim Aski gibi isimler vardı. Necip Fazıl hocalarından en çok Ä°brahim Aski'nin etkisinde kalmıştır. Tasavvufla ilk tanışması da hocası Ä°brahim Aski'nin verdiÄŸi kitaplarla olmuÅŸtur.

Necip Fazıl Kısakürek, Ä°stanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra, Milli EÄŸitim Bakanlığı bursu ile gönderildiÄŸi Fransa'da, Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Türkiye'ye dönüÅŸünde Hollanda, Osmanlı ve Ä°ÅŸ Bankalarında müfettiÅŸ ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Robert Kolej, Ä°stanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi'nde ders verdi(1939-43). Sonraki yıllarında edebiyata yönelerek fikir ve sanat çalışmaları dışında baÅŸka bir iÅŸle meÅŸgul olmadı. Necip Fazıl, annesinin arzusuyla ÅŸair olmak istedi (bunu düÅŸündüÄŸünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk ÅŸiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan ÅŸiirleriyle kendinden söz ettirmeyi baÅŸardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüÅŸünde yayımladığı ‘Örümcek Ağı’ ve ‘Kaldırımlar’ adlı ÅŸiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaÅŸta ÅŸöhreti yakalayarak, çaÄŸdaşı ÅŸairlerin önüne çıkmayı baÅŸardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık, aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932'de ‘Ben ve Ötesi’ adlı ÅŸiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı. Necip Fazıl için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin deÄŸiÅŸmesine neden olan ve BeyoÄŸlu AÄŸa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı.  Bu kiÅŸiden bir daha da kopmadı. Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduÄŸu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak). Necip Fazıl aralıklarla gidip uzun sürelerle kaldığı Ankara'ya üçüncü gidiÅŸinde, bazı bankaların da desteÄŸini alarak 14 Mart 1936'da haftalık AÄŸaç dergisini çıkarmıştır. Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer ve Mustafa Sekip Tunç'un da bulunduÄŸu AÄŸaç dergisi, yeni kapanan Yakup Kadri'nin Kadro dergisi yazarları Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Åževket Süreyya Aydemir ve Ä°smail Hüsrev gibi yazarların savunduÄŸu ve dönemin entelektüellerini hayli etkilemiÅŸ bulunan materyalist ve Marksist düÅŸüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemiÅŸtir. Ankara'da altı sayı çıkan AÄŸaç dergisi daha sonra Ä°stanbul'a nakledilmiÅŸ ancak fazla okur bulamadığından haftalık AÄŸaç dergisi 17'nci sayıda kapanmıştır.

Necip Fazıl, 1943 yılında dinsel ve siyasal kimliÄŸi ön plana çıkan Büyük DoÄŸu adlı dergiyi çıkardı. 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık, günlük ve aylık olarak çıkarılan Büyük DoÄŸu'da iktidarlara cephe alan Kısakürek, yazı ve yayınları yüzünden mahkemelik oldu, hapse girdi ve dergi birçok kez kapatıldı. Sultan Abdülhamit taraftarı olan Necip Fazıl giderek Ä°slamcı kesimin önderlerinden biri oldu. AÄŸaç dergisinde olduÄŸu gibi, Büyük DoÄŸu'nun ilk sayılarında da yazar kadrosu hayli kozmopolittir. Bedri Rahmi, Sait Faik gibi yazarların imzası dergi sayfalarında görülmektedir. Ancak, Büyük DoÄŸu, dinsel bir kavga organı durumuna gelince bu yazarların bir kısmı ayrılmıştır. Necip Fazıl 1947 yılında Büyük DoÄŸu toplatılınca Kasım-Aralık ayları arasında üç sayı devam eden Borazan adlı siyasal mizah dergisini çıkarmıştır. Sık sık kapatılan veya toplatılan Büyük DoÄŸu'nun çıkmadığı dönemlerde günlük fıkra ve çeÅŸitli yazılarını Yeni Ä°stanbul, Son Posta, Babailide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Her gün ve Tercüman gibi gazetelerde yayımlayan Necip Fazıl, Büyük DoÄŸu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında AdıdeÄŸmez, Müid, Ahmet Abdülbaki gibi takma isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu ÅŸehirlerinde konferanslar verdi.

Necip Fazıl, Sabır Taşı adlı oyunuyla 1947 yılında C.H.P. Piyes Yarışması Birincilik Ödülü'nü almış, doÄŸumunun 75. yıldönümünde Kültür Bakanlığı'nca "Büyük Kültür ArmaÄŸanı" ödülünü (1980) ve Tük Edebiyatı Vakfı'nca "Tükçenin YaÅŸayan En Büyük Åžairi" unvanını almıştır. Necip Fazıl Kısakürek yazılarını yazmaya devam ederken uzun süren bir hastalık dönemi geçirdi ve sonra 25 Mayıs 1983'te Erenköy'deki evinde öldü. Fatih'te düzenlenen cenaze merasiminden sonra Eyüp sırtlarındaki (Piyer Loti'deki) kabristana defnedildi...

Üstada Mektup.
Muhterem büyüÄŸüm,
Bu periÅŸan satırlarla huzurunuzda olmayı, bir hadsizlik addetmeyiniz. Bu mektup, en yalın ifadeyle bir vefa, bir gönül borcudur. Benim neslim, ama daha çok da bizden önceki nesil sizin "parmaklarınızdan süt içti". Diyebilirim ki, insanı, yaÅŸamayı, mücadeleyi sizin ÅŸiirlerinizle daha manalı ifadelere kavuÅŸturduk. Kelimelerinizle taze bir nefes, yeni bir söz oldunuz bize. Manidar ve sarsıcı deyiÅŸlerinizle delikanlılık kirlerinden yunduk arındık. PiÅŸtiÄŸiniz çile kazanında bizi de kaynattınız kabiliyetimizce. Gençlik telaşımızı derleyip toparlayan sizdiniz. Hayal ufuklarımıza rengârenk ışıklar düÅŸüren de. O kapkara günlerde "kaldırımların emzirdiÄŸi çocuk"ken her birimiz, "kaldırımların kara sevdalı eÅŸiyken ruhumuz, bir ÅŸey söylediniz bize, "her ÅŸeyi tutan bir ÅŸey". Ä°çimizde bakır çalığı bir ümitsizlikle yaÅŸayıp dururken, yanı başımızda gümüÅŸ aydınlığında bir umudun da var olduÄŸunu haber verdiniz. Bizi, eÅŸyanın dilini bilmeye, kâinatın sırrını anlamaya çağırdınız. Ä°çimize bakmayı, ruhumuza eÄŸilmeyi öÄŸütlediniz. "Söndürün lambaları, uzaklara gideyim;/ Nurdan bir ÅŸehir gibi ruhumu seyredeyim" diyerek karanlık bölgemize çeraÄŸ tutmayı öÄŸrettiniz. Hasılı, tek başına bir okul oldunuz; bize, mektebinizin nurlu pencerelerinden ışık düÅŸürdünüz. Bu kadar hakkın küçücük bir ÅŸükrânesi kabul edin bu mektubu.

Üstadım,
 Ä°zniniz olursa, size böyle sesleneyim, dünya gölgeliÄŸinden. Biliyorum, bu ÅŸekilde hitap edilmesini ne çok sevdiÄŸinizi. Sizi ÅŸahsen veya gıyaben tanıyıp kalben sevenler de, size "üstadım" demekten kendilerini alamazlar. Galiba, bu sıfat da, en çok zatıâlinize yakışıyor. Åžahsınıza hitaben söylendiÄŸinde, sanki "üstad" kelimesi daha bir anlam kazanıyor, güzelleÅŸiyor.

Hatırlamadığınızdan eminim. Onca gaile arasında, o fırtınalı dünya serüveni içinde nereden aklınızda kalacak? Ama ben bugün gibi hatırlıyorum. Ä°lerlemiÅŸ yaşınıza raÄŸmen, yetiÅŸmesini arzu ettiÄŸiniz gençliÄŸin karşısına geçip onlarla yüz yüze konuÅŸmak için dondurucu bir kış günü, o zamanların yoksul Anadolu ÅŸehri Sivas'a gelmiÅŸtiniz. Biz, 15-20 yaÅŸ arasında, ilkyazın coÅŸkunluÄŸu içindeydik. KonuÅŸma yapacağınız sinema salonunu hıncahınç doldurmuÅŸtuk. Salonu adeta zangır zangır titreten sloganlar atıyorduk hep bir ağızdan. Niyetimiz nasıl kötü olabilir; memleketi kurtaracaktık karanlık günlerinden. Sahneye geldiniz. Arif Ay'ın o harika deyiÅŸiyle, "tüm inanmışların haritası yüzün"üzle" ve "öfkesini alanlarda daÄŸ gibi gezdiren yüre"ÄŸinizle iÅŸte karşımızdaydınız. Kararlı bir tavırla elinizi kaldırdınız. Bütün sesler sanki bıçakla kesildi, salon sükûtun emrine girdi. "Bu salonda bir tek ses duymak istiyorum" dediniz, "Üstad". "Bir gençlik bir gençlik..." diyerek yetiÅŸmesi için aklınızla, yüreÄŸinizle, canınızla çırpındığınız o masum fidanların, attıkları sloganlar yüzünden baÅŸlarının derde girmesini istemiyordunuz anlaşılan.

Efendim,
Mektubuma baÅŸlarken de arz ettim. Üzerimizde manen, fikren çok emeÄŸiniz var. Hakkınız aÅŸikâr olsun diye yazıyorum, yoksa kendim için bir marifet saydığımdan deÄŸil. EzberlediÄŸim ilk ÅŸiirler sizin ÅŸiirlerinizdir. 15 yaşından önce hafızama misafir ettiÄŸim o 'dava ve cemiyet' vurgulu ÅŸiirler hâlâ ezberimde. Hiç önemi yokken unutamadığım bir hatıram var bu bahiste. Ortaokulda bir ÅŸiir okuma yarışmasında, ÅŸimdi artık neredeyse adınızla birlik ilk akla gelen "Sakarya Türküsü"nü okuyup ikinci olmuÅŸtum.

Bu vesileyle aklıma geldi, sormak istedim, merakımı bağışlayın. "Kaldırımlar"ı yazdığınızda 23 yaşında idiniz. Bu ÅŸiirden sonra bütün sanat ve edebiyat çevreleri dehanızı, ÅŸairliÄŸinizi kabul etti. O yaÅŸta böyle bir ÅŸiiri size ilham eden neydi? O nasıl bir yalnızlıktı, nice bir acıydı? Fısıldayın kulağıma, n'olur!

Ne yalan söyleyeyim üstadım. Ben daha çok, hem de pek çok ÅŸiirlerinizle hemhâl oldum; onları sevdim, yutarcasına okudum. Hafızamda kalan mısralarınızı, beyitlerinizi mırıldanıp durdum hayatın beni yorgunluklarla sınadığı yokuÅŸlarında, insanoÄŸlunun beni ÅŸaşırtan kaypak zamanlarında. Åžiirinize aÅŸina olanların sevdiÄŸi, beÄŸendiÄŸi, bir vesileyle terennüm ettiÄŸi yüzlerce mısraınız var kuÅŸkusuz. Dedim ya benim de dilimden eksik olmaz bercesteleriniz. Lâkin birkaçı var ki, her birini ne zaman hatırlasam, bir hikmet kitabı okumuÅŸ gibi düÅŸüncelere dalarım.

Siz ki, "Sultanu'ÅŸ-ÅŸuara"sınız, hem de sözlerin efendisi. Böyleyken bu dünyanın hikâyetini anlatmaktan, yorumlamaktan dertleniyorsunuz. Bizim hâlimiz ne olacak, efendim? Bizim hâlimiz nice olacak, efendim?

Kültür Bakanlığı 100 yaşına bastığınız yıl, sizin için bir armaÄŸan kitap çıkardı. Görseydiniz ne derdiniz, aÅŸağı yukarı tahmin edebiliyorum, fakat ben beÄŸendim. Tiyatrolarınız üzerine bir incelemeyi de ben vazife kabul etmiÅŸtim. Söz konusu yazı vesilesiyle bir daha bir daha okuduÄŸum Bir Adam Yaratmak adlı eseriniz için size teÅŸekkür etmek isterim. O ne büyük bir eserdir öyle, o nice bir söz kudretidir. Bir insanın "ruh burkuntuları" ancak bu kadar ayan beyan edilebilir. AÅŸk olsun.

Üstadım,
OÄŸlunuz Mehmed'in ÅŸahsında umut baÄŸladığınız bizlere bir mektup yazmıştınız. 35 senedir benim kuÅŸağımdan birçok Mehmed'in dilindedir o mektubun dizeleri. Belki de bu yakıcı dizelerinizin saikıyla, "duvarları sünger gibi 'âh u zâr' içmiÅŸ bir kasvet ocağı" dediÄŸiniz zindanda yaÅŸadıklarınızı, o zamanki ruh hâlinizi, sizin gibi yerinde duramayan, beyni zıp zıp zıplayan birinin dört duvar arasında nice ıstıraplara maruz kaldığını daha yakından duymak için Cinnet Mustatili'ndeki günlüklerinizi, cezaevi notlarınızı okumuÅŸtum da, ruhum delik deÅŸik olmuÅŸtu. Bir yerde ÅŸöyle diyordunuz: "Koyunların, içtiÄŸi su hakkındaki tahlil bilgisi, hiç olmazsa tat alma kabiliyeti bakımından benimkini aÅŸar. Acı bir tat alıyorum, ama hiçbir ÅŸey anlamıyorum. Yalnız, ıstırap çekeyim diye ÅŸuurum bana bırakılmış, gerisi tamamıyla elimden alınmış gibi bir hal içindeyim."

Biliyorum, efendim, "hor ve öksüz" dedikleri bu büyük davayı anlatmak uÄŸruna ne çilelere katlandığınızı. Üzüleceksiniz, fakat sormadan edemeyeceÄŸim. Åžimdiki gençlerin hemen hiçbirinin "mustatil" kelimesinin anlamını bilmez vaziyete geleceÄŸini tahmin etseydiniz, eserinize yine bu adı verir miydiniz?

Müsterih olun sultanım. Sizi üzen, sizi zaman zaman canınızdan bezdiren, sizi hapislere atan bir ülke olmaktan kurtuluyor memleketimiz. Artık üniversitelerde ÅŸiiriniz, poetikanız ders olarak okutuluyor. Hakkınızda yüksek lisans ve doktora tezleri yapılıyor. Dergiler özel sayılar hazırlıyor. Sizin için bir mutluluk haberi midir, bilemiyorum, duyasınız istedim. Artık, BaÅŸbakanımız da sizin ÅŸiirlerinizi okuyor. Unutmadan bir ÅŸeyi daha haber vermek isterim. Bugünlerde bir gazete düÅŸüncenizin aynası, kaleminizin muharebe meydanı olan Büyük DoÄŸu'nuzun her hafta bir sayısını tıpkıbasım yapıp okuyucularına armaÄŸan ediyor. Gerçi ilk 11 sayısını, anlamadığımız bir nedenle vermedi, ama yine de fikrî ve ruhî mücadelenizi görmek bakımından iyi bir fırsat.

Üstadım,
"Dava adamlığı" tabirini sizinle birlikte heceler olduk. Siz ki "bana yanmak düÅŸüyor yangın görsem resimde" sorumluluÄŸunu ve gövdesine ağır gelen kafasını o naif bedeniyle tam 79 yıl taşıyıp duran bir çile ve fikir iÅŸçisiydiniz. Bu meyanda bize birçok ÅŸey haykırdınız yahut fısıldadınız; ben de her fırsatta bu altın sözlerin bir kısmını mırıldanıp derdinizi dertlenmeye çalıştım.

Efendim,
Ä°çimde kanayan bir yara var ki, size söylemeden edemem. "Ä°nandık" dedikleri yüce buyruklara, sizden önceki ruh mimarlarının ve sizin bunca hikmetli öÄŸütlerinize raÄŸmen, bugünün dindarları, yani davanıza/ davamıza sahip çıkacak olan insanlar, paraya pula, mevkie makama fazlaca deÄŸer verir oldular; dünyayı gereÄŸinden çok önemser hâle geldiler. Öz görevlerini unuttular sanki.

Üstadım,
Fikrinizi, susayanlara sebil sebil sunduÄŸunuza ÅŸahidim. Bir de gerçek manada ne kadar cömert olduÄŸunuzu sizi tanıyanların anlattıklarından dinledim. Paraya deÄŸer vermeyen yönünüzün büyüklüÄŸünüzde mutlaka katkısı olmuÅŸtur. Hemen hatırlarsınız; eliniz daralmıştı, parası olduÄŸunu bildiÄŸiniz yakın arkadaşınız Nahit Sırrı Örik'ten o zamanın parasıyla 150 lira borç istemiÅŸtiniz. Ä°steÄŸinizi yerine getirmeyen bu arkadaşınıza paranız olduÄŸu bir vakit yemek ısmarladınız; onun size borç vermeye kıyamadığı 150 lirayı da, hizmet eden garsona bahÅŸiÅŸ verdiniz.

Efendim,
“Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez//
 Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,
 Bütün fâni lezzetlere darılmadan geçilmez.”
diyerek geçip gittiniz bu fani dünyadan. Çok sevdiÄŸiniz Rabb'inize kavuÅŸtunuz. Mutlaka hissettiniz; cenazenizde mahÅŸerî bir kalabalık vardı. Dönemin askerî yönetimi toplanmaya izin vermemesine, 'cenazeyi biz defnedeceÄŸiz' demesine raÄŸmen, sevenlerinizin çığ gibi büyümesi karşısında fazla direnemedi.

Son yolculuÄŸunuzun ardından en etkili, en manidar yazıyı Büyük DoÄŸu'dan DiriliÅŸ'e sıçrayan tilmiziniz Sezai Karakoç yazdı. Ebedî âleme yürüyüÅŸünüz için "göklerin çektiÄŸi kartal" imgesini kullanmıştı. O hüzünlü yazının ilk cümlelerini sizinle paylaÅŸmak isterim: "Altmış yıl durmadan dinlenmeden bin bir çile içinde, eserler vererek, mücadeleler yaparak milletinin varoluÅŸ savaşında yerini alan bir Millet BüyüÄŸü, düÅŸünce ve edebiyat hayatımızın dinmez ve sinmez kalemi, yerinden oynamaz üslubuyla kendini edebiyat tarihine hakkeden kalem, Üstad Necip Fazıl, aramızdan sıyrılıp, âdeta bir kuÅŸ gibi uçup gitti."

Evet, tam da böyle, uçtunuz gittiniz. Bir kartal heybetiyle.

Bir de onlarca ÅŸiir yazıldı, ten elbisesini terk ediÅŸiniz üzerine. Niyazi Yıldırım GençosmanoÄŸlu'nun sizi tavsif etmek üzere söylediÄŸi "Türk ÅŸiirinin bedir hali" mısraı, 29 yıldır hâlâ hatırımdadır.

Sahi üstadım, sizden sonra ÅŸiir göÄŸümüzde sizin gibi kudretli bir sese sahip söz sultanına tesadüf edemedik. Sezai Karakoç da, pek az ÅŸiir yazdı dünyaya vedaınızdan sonra. O da sustu, yirmi yıldır tek dize olsun söylemedi. Åžiir nehrimizde ahenksiz, tesirsiz, anlaşılmaz, yabancı sesler akıp duruyor.

Efendim,
İstirahatınızı daha fazla taciz etmeden izninizle huzurunuzdan ayrılıyorum. Hadsizliğim olduysa bağışlayın.

Bu kifayetsiz, periÅŸan fakat her kelimesi samimiyetimin niÅŸanesi olan satırlarımı, bugün daha bir anlam kazanmış olan ölümsüz dizelerinizle taçlandırarak noktalıyorum:

Sûrda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es!..
...
Mehmed'im, sevinin, baÅŸlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doÄŸmuÅŸ, gün batmış ebed bizimdir!

Ellerinizden öperim. (Kaynak; zaman Gazetesi)

                                                                                          Eyüp BEYHAN
                                                                                         

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 15-06-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111693752 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net