EĞİTÄ°M VE ÖÄžRETÄ°MÄ°N
GÖREVÄ° DOÄžRULTUSUNDA
SÄ°STEMÄ°N YAPISI
Ercan ARSLANER(*)
GÄ°RÄ°Åž
AK parti HÜKÜMETÄ°’nin iktidara geldikten
sonra sosyal alanda neler yaptığını bir TV yayınında muhaliflerinin ağzından
bizzat dinledim. 5 kiÅŸilik bir grupta konuÅŸmacılardan biri “Biz ne dedikse onu
(biz deÄŸil) onlar yaptı.” BaÅŸbakanımızın önderliÄŸinde UlaÅŸtırma, SaÄŸlık, Dış
Ä°ÅŸler alanlarında yapılanlar ise büyük bir ihtilal deÄŸerindedir. Bu arada
milletimize karşı olumsuz niyetler taşıyan eski egemenlerin de mahkemelerde
hesap vermesi hiçbir zaman hafızalardan silinmeyecek ve Tayip ErdoÄŸan adıyla
birlikte anılacaktır. “VAN MÄ°NÜTLERLE“ kocaman bir Arap dünyası daÄŸlara taÅŸlara
yeni doÄŸan çocuklarına TAYYÄ°P ERDOÄžAN adını BOÅžUNA
vermediler.
Bütün bunların yanında EÄŸitim bakanlığı içinde ne olduÄŸunu ve
olmadığını okuyucuya bırakmak istiyorum. Üç bakan geldi geçti eÄŸitim alanında
yaprak kımıldamadı. Şimdi ise sayın başbakanımız bu alanda işe başladı ve
hepimize ümit verdi. Ben de bir Edebiyat ve Almanca öÄŸretmeni olarak Almanya’da
14 yıl öÄŸretmenliÄŸim ve 3 yıl ataÅŸeliÄŸim sebebiyle ilgi konudaki tecrübelerimi
açıklamak istiyorum:
1..EĞİTÄ°M VE ÖÄžRETÄ°M, tarihimizin derinliklerine
etkisiyle hiçbir zaman bize yabancı olmamıştır. Öncelikle Kur’an’ı Kerimdeki
“OKU” emri itaat ettikçe derecemizi yüceltmiÅŸ, ondan uzaklaÅŸtıkça halkımızı her
yönden fakirleÅŸtirmiÅŸtir. Kuran-ı Kerim ve Hadis-i Åžerifler sadece varlığın
özünü anlatmaz ,”onun bölümleri arasındaki uyuma nasıl varılır?” onu da
pedagojik yolla açıklar. Bir iki
örnek: Bir çiftçi atına veya devesine iyi davranmadığı
için yeterli verimi alamamaktadır. Onu yanına alarak yüce peygambere gelir,
derdini anlatır. O ise hayvana biraz ot verir ve boynunu sıvazlar. Deve onun
ilgisiyle çok rahatlamıştır.”Bir daha da ona hiç kötü davranma
.”der. Bir ÅŸahıs peygamberimizin öÄŸretmenlik gücünü anladığı
için Mesud veya Zeyd adındaki çocuÄŸunu onun terbiyesine bırakır. Bir yıldan
sonra çocuÄŸunu almaya gider. Yüce peygamber ise “Kendisine soralım. Belki
burada kalmak ister.”der. Çocuk ise gerçekten onun yanında kalmak
ister. Harun ReÅŸit zamanında yapılan çalar saat
kendilerine hediye edilen BÜYÜK ÅžARL ve çevresindekileri ÅŸaşırtmıştır. Fatih
Sultan Mehmet’tin yaptırdığı toplarla endüstriyel bir üründür. Denizaltı
gemisinin Sultan Abdulhamid zamanında bir Ä°ngiliz mühendise Ä°stanbul’da üç sene
boyunca yaptırılmak istenmesi de fevkalade bir olaydır (Yakın Tarihimiz
dergisi-Kandemir)Ayrıca onun zamanında yapılan demiryolu faaliyetiyle
Mekke-Medine ‘nin Avrupa ve Anadolu’ya baÄŸlanması büyük bir basiret ifade eder.
Günümüzdeki hızlı tren faaliyeti le Türkiye çaÄŸları devirmektedir.
Bu sözlerimiz eÄŸitimin görevinin sadece endüstriyel alana ait
olduÄŸunu zannettirmemeli. Çünkü Kristof Kolonf endüstri ürünü gemileriyle orta
Amerika’ya gittikten sonra zamanın endüstri harikası Ä°nka ve Aztek
medeniyetlerini yerle bir etmiÅŸlerdir. Yine MoÄŸollar Anadolu’daki Müslümanları
kan revan içinde bırakmışken Selçuklular veya Osmanlılar savaÅŸlarda insan
öldürmekten daima uzak durmuÅŸlardır. Aynı yüceliÄŸi Selahaddin Eyyübi’nin
Ä°ngiliz kralı RiÅŸar’a davranışında da görmüÅŸüzdür. EÄŸitimin görevi
insanların huzuruna hizmet etmektir. Metodik alanda Goethe’nin söylediÄŸi
“Devamlı, fakat yorulmadan çalış! sözleri de konumuza ışık tutar. En baÅŸta
yüce kitabımızın “OKU” emri etrafında çevrelenen her türlü emir ve yasaklarla
yönlenen insanlar en yüce uygarlıklara adaydırlar. Dolayısı ile eÄŸitim insana
maddi manevi alanda gelecek her türlü erdemin kaynağıdır.
2.
AVRUPA – ALMANYA (tanıdığımız ülkeler)yanında kendi
uygarlığımızı ne ölçüde tanıdığımız maalesef meçhuldür. Hâlbuki tarih
kitaplarımızda otuz yıl savaÅŸları, yüzyıl savaÅŸları oldukça geniÅŸ yer
tutmaktadır. Oysa onlar yerine kalın kalın tarih kitapları yerine hayati
konuları içeren konu ve kitaplara yer verilemez miydi? Elbette bu konular
arasında yabancı dil konusu ön sıralarda yer alabilirdi. Ülkemizde 6 yıl
öÄŸrencinin devam ettiÄŸi öÄŸretmen okullarını biliriz. Bu okullarda hiçbir
şekilde yabancı dil yer almıyordu.
3. Bir MarÅŸal
yardımından galiba kimsenin haberi yoktu. ABD kaynaklı bu yardım ülkemize ve
diÄŸer Avrupa ülkelerine ne ölçüde yapılmıştır?”sorusunu cevaplandırmak da
yurtseverliÄŸimizi artırabilirdi. Çünkü Almanya’da fırıncılık meslek okulu
birincilerine yapılan yardım 400 bin DM’dir. Bu, büyük bir ülke olan
Almanya gibi bir ülkede belki binlerce fırıncılık veya meslek okulu
olan bir ülkede sadece bir okul birincisine verilecek armaÄŸandı.Hâlbuki
Türkiye’de kesinlikle böyle bir miktardan söz edilemez.Åžahsen 1960 yılında
Tokat ÖÄŸretmen Okulu birincisi olmuÅŸtum ve bana verilen armaÄŸan bir
Technos marka il bir foto albümü idi.MarÅŸal yardımı alanlarında
öÄŸretmenlerden öÄŸrencilere yapılan bir açıklama da yoktu. Ä°ÅŸin tuhafı savaÅŸta
Almanya ve ABD birbirine düÅŸmandır. Daha sonra Almanya’da ABD’nin yıktığı
yerleri onarmak için insan gücüne çok ihtiyaç olmuÅŸtur. Dolayısı ile bu ülkeyi
oldukça yakından tanımak fırsatını buldum. Bir öÄŸretmen olarak endüstrilerini
belki yeterli ölçüde tanımadımsa da her dereceden okullarını yakından gördüm
ve tanıdım. Bu arada okul durumu kadar yol yapımları da dikkat çekicidir.
Kuzeyden güneye, doÄŸudan batıya ÅŸehirlerarasında oto yollar vardır. Bu yollar
üzerinde yaÄŸmurlardan sonra hiçbir su birikintisine rastlanmaz. Ayrıca hızlı
trenlerde yolcular için büyük rahatlık saÄŸlar. Åžimdi eÄŸitim
sorununa gelebiliriz: Onların mevcut sistemlerinden ÅŸikâyet edene
rastlamadım. Eğitim (A) anaokulu ile başlar. (B) Daha sonra ilkokula
gidilir. (C) Dördüncü sınıfla bitirilen ilkokuldan sonra (D)
Haupschule’ye gidilir. Fakat dördüncü sınıftan sonra (E) liseye gidebilecek
öÄŸrenciler seçilerek ayrılırlar. Konuyla ilgili bir hatıram
ÅŸudur: Söz konusu okulun Gronyanschli adında müdiresi
vardı. Onun odasına ne zaman gittimse hiç kimsenin bu odaya girmediÄŸi
sanılırdı. Bunun bir anlamı müdirenin çalışma durumunu öÄŸrenmekti. Çünkü o,
öÄŸrenciler arasından kendi odasına girmeye vakit bulamıyordu. Oldukça da yaşı
ileri görülen müdire ile Almanların okul müdürlerini ancak belli yaÅŸa gelince
atadıkları anlaşılıyordu. Bunu adalete uygun yapmaya dikkat ettikleri
görülüyordu. Sayın müdire okuluna velileri davet etmiÅŸti. Veliler toplandıktan
sonra müdire ÅŸunları söyledi: “Liseye öÄŸretmenler kurulu tarafından üç öÄŸrenci
seçilmiÅŸtir.” Bunlardan ikisi Alman biri de Türk’tür ve EÄŸiti AtaÅŸesinin
kızıdır. Türk öÄŸrenci bu okulda ikinci yılını okuyordu. DiÄŸer
bir Türk veli kendi çocuÄŸunun da liseye gönderilmesini istedi. Müdire
Gronyanschli ÅŸöyle devam etti: “Siz istiyorsunuz ama biz deÄŸil. ÖÄŸrenci (sizin)
çocuÄŸunuz lisede okuyacak durumda deÄŸil. Onun okuyamayıp geri geliÅŸi ise
kendisi için çok zararlıdır.” Veliler niçin lise ister? Çünkü
liseye gidenler üniversiteye doÄŸrudan gidecektir. ÖÄŸrencinin
LÄ°SEDEN mezuniyeti adeta üniversiteden mezuniyet gibidir.
Okulun KESİNTİSİZ olmasının sırrı
buradadır. Liseye gidemeyenler 5. sınıftan
sonra 10 .sınıfa kadar okuyanlar meslek okuluna geçerler.Bu okulların adı
sadece meslek okuludur ama meslek lisesi değildir.. . Meslek okullarının
geleceÄŸinde ise çıraklık, kalfalık, ustalık vardır.
Üniversite mezunları mastırlarını yapmış olarak diplomalarını alırlar.
Çalışmak istemeyenler arzu ederlerse doktoralarını bitirebilirler.
Almanlarda ustalığın anlamını ÅŸu örnekle daha iyi
anlayabiliriz. Kırıkkale fabrikalarında çalışan bir iÅŸçiden dinlediÄŸime göre
fabrikaya bir alman usta getirilmiştir. Bu eylemin amacı orada iki devre
yapılan üretimi iÅŸini üç devreye çıkarmaktır. Türk ustanın ifadesine göre bu
amaca Alman usta ile ulaşılmıştır. Alman eğitiminin
temelinde 1960-1962 yıllarında Ä°stanbul EÄŸitim Enstitüsünde öÄŸrenci iken
Rifat Özgönenç hocamın anlattıkları vardı. Son Osmanlı eÄŸitim nazırlarından
Emrullah Efendiye göre eÄŸitim sistemi bir piramit görünümünde olmalıdır.
Piramitin üst veya sivri tarafına zekâ ve çalışkanlıklarıyla baÅŸarılı
öÄŸrencileri çıkacaklardır. Bunların %40’ı üniversiteye gitme ÅŸansına
sahiptir. Bu oran %60 nispetiyle meslek okullarına gider. Her iki yüzdeden
üniversiteye gidecekler Dortmund’daki merkezce ayarlanır, diÄŸerleri ise
(%60 olanlar) il merkezlerince yerleÅŸtirilirler. Bir
öÄŸrencimin mesleÄŸe giriÅŸ öyküsü ÅŸöyledir: Resim ve boyama derslerinde
yetenekli Haluk YeÅŸil adındaki Ispartalı öÄŸrencim karnesiyle iÅŸ dairesindeki
memur beye gider. Memur bey karneye bakar ve “Senin resim derslerin güzel.
Ä°stersen oto boyacısı olabilirsin” der. O da bunu kabul eder uzun yıllar bu
meslekte çalıştıktan sonra inÅŸaatçılığa baÅŸlar. Onu 2000 yılında tekrar
gördüÄŸümde 5. evi kendisine yaptıracağını söylemiÅŸti bana. Tekrar durumunu
sorduÄŸumda boyacılığa döndüÄŸünü
öÄŸrenmiÅŸtim. 4.ENDÜSTRÄ°YEL KONUM..1974 yılında
bakanlık sınavlarını kazanarak Almanya’ya öÄŸretmen olarak gönderildiÄŸim
zaman özellikle endüstri ve tarım dayanışması dikkatimi çekmiÅŸti. Onlarda
tereyağı daÄŸlarından bahsetmiÅŸlerdi. Bu daÄŸlar Rusya’dan gelen doÄŸalgazla
değiştiriliyordu. Mısır ve patates onlarda şeker pancarı ve samanla
karıştırılarak hayvan yemi olarak kullanılıyordu. Bu yemlerin yapılışında
makineler kollanılıyordu. Aksi halde yapılmaları zordu. Bizde ise o yıllarda
belki halen ilk çaÄŸ araçları kullanılıyordu. 1960-1962 yılları
arasında okuduÄŸum Ä°stanbul EÄŸitim Enstitüsünde rahmetli Ahmet Kabaklı’dan
duyduÄŸum ÅŸu sözler oldukça önemliydi:”Bir ülk3ede 4 ÅŸeker fabrikası,4 bez
fabrikası ile ekonomi olmaz.”O zamanlar Tercüman gazetesi yazarıydı. Åžimdiki
durumumuzla karşılaÅŸtırırsak aradaki fark bize çok aydınlatıcı bilgiler
verecektir. Bir ülkenin ekonomisinde herhalde dinamitin önemli yeri
olmalıydı. Çünkü dinamitsiz yol yapılamazdı. Fürt ve Nürnberg ÅŸehirlerinin
yeraltlarında belki binlerce Türk iÅŸçisi bu iÅŸ kolunda çalışmaktadır.
5. EĞİTİMİN TEMEL YAPISI: Yukardan
itibaren yazdıklarımızda ortak bir yön göreceÄŸiz. Hatta bu ortak yön bütün
dünya eÄŸitimlerinde vardır. Ä°ÅŸin problem yönü SEÇME iÅŸinin ne kadar baÅŸarılı
yapıldığı veya yapılacağıdır. Türk eÄŸitiminde de Alman eÄŸitimindeki örneklerden
yararlanılması denenebilir. Kaldı ki onlar halen kendi eğitimlerinde bu
deneysel yolları halen uygulamaktadırlar. Kuzey Almanya’daki liselerden
birinde öÄŸrencilere not verilmez. ÖÄŸretmenler öÄŸrenci hakkındaki gözlemlerini
karneye not yerine yazarlar. EÄŸitim konusunda örnek olacak ÅŸu
eğitim olaylarını dinlemek ve değerlendirmek faydalı
olacaktır. Bir polis memuru öÄŸretmen olduÄŸumu anlayınca
ÅŸunları söyledi: –Hocam benim oÄŸlum derste konuÅŸmak istiyor. Fakat diÄŸer
bazı öÄŸrenciler onu engelliyorlarmış. Ä°ÅŸin kötü yanı bu duruma öÄŸretmenler de
engel olamıyor(muş).
DÄ°N DERSLERÄ° Günümüz Afrika
ülkelerinin dikkat çeken bir yönü özellikle Avrupa egemenliÄŸinde kalanların
yabancı dil öÄŸrenimleridir. Bu insanlar 5 yabancı dile kadar bilmektedirler.
Bizde ise bir yabancı dil yanında Arapçanın öÄŸrenilmesi oldukça önemlidir.
Arapça öÄŸrenimiyle Türk çocuÄŸu he r alanda karlı olacaktır. Çünkü Arap
ülkeleriyle aramızda din birliÄŸi yanında onların iÅŸ gücüne
ihtiyaçlarıdır. Günümüz ilahiyat fakültelerinde Arapça öÄŸretimi
az ve yetersizdir. Oysa Arapçanın en güçlü ve pratik öÄŸrenimi Türkiye’nin her
alanda lehine olacaktır. Uludağ yaz mevsiminde grup grup Arap turistlerini
ağırlamaktadır. Ayrıca Arap turistleri yaz mevsiminde Karadeniz yaylalarından
çok hoÅŸlanabilirler. Günümüz Ä°mam-Hatip okulları özellikle
Arapçadan yana belki sanılanın ötesinde geri kalmışlardır, tıpkı liselerdeki
yabancı dil derslerinde olduğu gibi. İstanbuldaki bir lisede edebiyat
öÄŸretmeniydim. Sınıfın kalabalık oluÅŸu nedeniyle öÄŸrencilerin yazılarını yazılı
sınavlarda görebiliyordum. Bir kız öÄŸrencinin yazdığı sınav kâğıdındaki yazının
hangi dile ait olduÄŸu anlaşılmıyordu. Onun yazısına belki Arapça da
diyebilirdiniz. Åžimdi halen daha önceleri olduÄŸu gibi sanırım
Ä°mam-Hatip’e de gitmeyen bir öÄŸrenci Ä°lahiyat Fakültesine gider. Gider ve
oradan Arapça öÄŸrenmek bir yana Ä°slamiyeti bile öÄŸrenmeden mezun olabilir. Bir
öÄŸrenci yüksek tahsilinde Ä°lahiyata gidecekse lise dersleri yanında ağırlıklı
Arapça öÄŸrenmeleri, hatta Ä°lahiyata girmeden önce Arapça sınava girmeleri ve
baÅŸarı göstermeleri lüzumlu olmalıdır. Fakat günümüz Ä°lahiyat Fakültelerinde
Ä°slam, Kuran, Arapça dersleri dışında her ders vardır. Bu
arada Ä°lahiyat okuyan öÄŸrenciler Ä°ngilizce dersleriyle de kendilerini takviye
edebilirler.
Ä°NGÄ°LÄ°ZCE Bu dilin tüm
dünyadaki önemi açıkça bilinir. Almanların büyük çoÄŸunluÄŸu Ä°ng bilse de kasten
konuÅŸmamaktadırlar. Ayrıca liselerde okuyanların çoÄŸunun büyük yabancı dil
amacı Onu iler seviyede okumak, yazmak, konuşmaktır. Mesela
Mekke ve Medine’ye hac ve umre için gidenlerin daima duydukları Ä°ng. KonuÅŸup
konuÅŸmadığıdır. Bütün bunların dışında ABD’de yayınlanan
SPECTRUM gibi bilimsel dergiler hem Ä°ng. hem Almanca
yayınlanmaktadır.
ÖÄžRETMENLER.
Ülkemizde öÄŸretmen veya eÄŸitim fakültelerin açılışı oldukça yenidir.Fakat
eÄŸitim bilimlerinin geliÅŸmiÅŸliÄŸi oldukça tartışmalıdır Alman okullarında
rehber öÄŸretmenlik yok Türkiye’de ise çok sayıda rehber öÄŸretmen bulunuyor.Ne
ölçüde yararlı oldukları bilinmiyor..Halbuki bu öÄŸretmenlerin sınıf veya ders
öÄŸretmenliÄŸi belki da ha faydalı olabilir:Ä°lgi konuda faydalı
bilgiler: a) Bir Alman polisinin ifadesine göre onlarda
öÄŸretmenler polislerden daha fazla maaÅŸ almaktadır. b) Lise
sınıflarında en fazla 30 öÄŸrenci bulunur. ÖÄŸretmenlerin ders saati 28
civarındadır. c) En enteresan tarafı ise öÄŸretmene ders
hazırlığı için her gün için 3 saatlik fazladan ücret
ödenmesidir. d) Ä°stanbul’daki liselerden birinde bir sınfta 70
öÄŸrenci bulunurken diÄŸer bir lisenin bir sınıfında 8-9 öÄŸrenci bulunuyordu.
Hâlbuki sınıflarda öÄŸrenci eÅŸitliÄŸi çok önemliydi. e)
Bütün bunlar nasıl saÄŸlanırdı? Öncelikle lise kalitesinin yükselmesi
gerekiyordu. Her hal-ü karda öÄŸrenci sayısı 30 olmalı ve üniversiteye bu okul
öÄŸrencileri gitmeliydi. Ülkemizde üni.
Mezunları iş bulamazken belediye kurslarında meslek eğitim kurslarına
gidenlerin hemen hepsi iş bulmaktadırlar.
DERS
KÄ°TAPLARI Sayın Erbakan’a gelinceye kadar ülkemizdeki öÄŸretmenler
veya (var idiyse) pedagoglar “Yat yat uyu!” cümlesindeki çeliÅŸkiyi
görmediler. Belki yarım asırlık zamanlardan sonra onun dikkat çekiÅŸiyle
halkımız uykusundan gözlerini ovuÅŸturarak kalktı. 1995
yılında Almanya’da bel fıtığına yakalandım. Orada çocuklarımın ders kitabına
baktığım zaman bu hastalığa karşı önerilerle karşılaÅŸtım. Bu itibarla ders
kitaplarının hazırlanışında konu ve metotlar için onların kitaplarından
yararlanmayı tavsiye ediyorum. Ülkemiz EÄŸitim Reformu liseler
ıslah edilmedikçe anlam ifade etmeyecektir. Yök baÅŸkanı ErdoÄŸan Teziç ise bu
görevi 4 yıl yaptıktan sonra ayrılırken “Yüksek öÄŸretimi ıslah edin.”demiÅŸti.
Aslında lise kalitesinin yükseltilmesini saÄŸlayacaktır. Daha doÄŸrusu
öÄŸrencilerin %60 meslek eÄŸitimine ayrılması bütün bir eÄŸitim alanını
etkileyecektir.
DERSANELER Dershane
macerasına Almanya’dan baÅŸlamak istiyorum. Büyük oÄŸlum lise benzeri
Realschule’de okuyordu. Bir ders sebebiyle dershaneye kaydoldu. Okul açılınca
ben de yanında gitmiÅŸtim. Dershaneden bahsedince “Onu götürmekle iyi etmediniz.
Dedi müdür muavini. Bu dershaneye gitmeden önce kendi
öÄŸretmenine ona ders vermesini önermiÅŸtim. O ise “Bizde öÄŸretmen kendi
öÄŸrencisine ek ders vermez.” dedi. Bizdeki öÄŸretmenler bu cevaptan epeyce ders
almalı değil midir? Bizdeki kıymetli veliler işin artsını, eksisini bilseler
de denize düÅŸenler gibi çırpınıp durmaktadırlar.
ALMANYA’DA
ÖÄžRETMEN YETÄ°ÅžTÄ°REN PROFESÖRLER Bu konuya elimdeki
bir Pedagoji Ansiklopedisi ile baÅŸlamak istiyorum.5 ciltlik bu pedagoji
kitabında her cilt 1090 –ar sayfadan ibarettir. Mesela bu konularda yüzlerce
kitap yazıldığı görülür. Ayrıca bizdeki sayın profesörler de onlardaki
çalışmaları az çok izlemeli ve kitaplar yazmalıydılar. Åžimdi artık
politikacıları da bunaltan bu konularda mebuslar değil, bilim adamları
konuÅŸmalıydılar. DiÄŸer yandan sorumluluÄŸun mecliste oluÅŸu da çalışmaların yavaÅŸ
gitmesine sebep olmaktadır.
SONUÇ Türk
eÄŸitiminin bir çıkmazda olduÄŸu çoktan anlaşılmıştır. Yalnız öÄŸretmenler deÄŸil,
onların üstleri de çok uzun zamandan beri en baÅŸta adaletten ayrılmıştır.
Bunları söylemek oldukça acıdır ama orta öÄŸretim öÄŸrencileri ve öÄŸretmenleri
birlikte sigara içerse, öÄŸretmenin öÄŸrenciye not vermesinde adalet beklemek
zor olacaktır. Meslek okullarına ve liselere öÄŸrenciler ayrılırken durum
Almanya’daki gibi olmayabilir.Çünkü orada öÄŸretmenin davranış ve kanaatine
velilerin büyük saygısı vardır.Bizde ise bu seçimde farklı uygulamalar
yapılabilir.Asıl kritik nokta liseyi baÅŸaramayacak öÄŸrencilerin geldiÄŸi okula
geri gitmesidir.Bunun için seçimlerin yukarda anlattığım Alman
örneÄŸine göre Yapılmasıdır. Ayrıca onlarda liseden geri gelenler ortada
kalmazlar ya geldiÄŸi okula veya Realschule ‘ye giderler.Kısacası onlarda
hiçbir öÄŸrenci açıkta kalmaz. Eskiden köy enstitülerinde
baba evine gönderilen öÄŸrencileri durumlarını çok yakından biliyorum. Daha
doÄŸrusu o gençler köy enstitülerinden atılınca kaynar kazana atılır gibi
olurlardı. Yalnız bazen durum tersine işlerdi. Okullarından ayrılan bazı
öÄŸrenciler hükümetin açtığı zanaat kurslarına giderek marangozluk, demircilik
öÄŸrendiler. Onların maddi durumu köy enstitüsünü bitirenlerinkinden çok daha
iyi oldu ve öÄŸretmenler maaÅŸ yolu beklerken bu zanaatkârlar zengin
oldu. Sınıfları kademelendirme 4+4+4 olsa da olmasa da önemli
olan yukardan beri anlatmaya çalıştığım SEÇME iÅŸinin genel anlamda %60 +%40’a
uygun yapılabilmesidir.
Ercan Arslaner,
Tel:0505 394 98 71
|
EĞİTİM VE ÖĞRETİM Yazar sabır açık 2012-03-28 13:30:59 Ercan ASLANER hocamız bizlere yurt dışındaki uygulamaları bizzat tecrübeleri ile yoğurarak yazmış.Teşekkürler... |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |