19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow AB UYUM YASALARI MI,Ä°MALAT SEKTÖRÃœNÃœN Ä°NFAZ FERMANI MI?
AB UYUM YASALARI MI,İMALAT SEKTÖRÜNÜN İNFAZ FERMANI MI? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 16
KötüÇok iyi 
Yazar Raci Durcan   
19-04-2006
 Image Raci Durcan
   
                                                                   

       Yazıya ‘Vay canına!’ diye baÅŸlaÅŸam yaÅŸadığım hayreti herhalde aktarmış olurum.

        Bu kadar ÅŸaşırmamın iki nedeni var. Birincisi; böyle önemli bir konuyla hiç beklemediÄŸim anda karşılaÅŸmış olmak. DiÄŸeriyse ülke geleceÄŸini bu kadar yakından ilgilendiren ve etkileyen meselelerin, kamuoyunda hiç tartışılmadan, sessizce çalışma hayatımızı düzenleyen yasaların içine yerleÅŸtirilmiÅŸ olması.

     Üyesi olduÄŸum mesleki bir dernek, ‘Ä°ÅŸ ve Çevre SaÄŸlığı’ baÅŸlığı altında bir seminer tertiplemiÅŸti. Benim ilgimi çekebilecek bir konu deÄŸil prensipte. Çünkü, iÅŸçiye yeterli ücret veremiyor ve bu nedenle iÅŸ esnasında sürekli nasıl yaÅŸamayı becereceÄŸini düÅŸünmek zorunda kalıp, dikkati dağılıyorsa; iÅŸ saÄŸlığını kaynak maskesi v.s gibi harici unsurlarla kollamak mümkün deÄŸildir diye düÅŸünürüm ben. SoÄŸuktan donmamak için etraflarındaki aÄŸaçları kesmekten baÅŸka çaresi olmayanlara yasayla hükmetmeye çalışmak gibi birÅŸey bu
 
Sorunun kendisini ortadan kaldırarak meseleyi çözmek yerine, nasıl hareket edilmesi gerektiÄŸi konusunda bir yasa düzenlemek...Ä°ÅŸte bu mantıksal düzlemde tasarlandığını tahmin ettiÄŸim yasaları öÄŸrenecektim seminerde. Bunlar da ‘sıkıntıyla geçireceÄŸim bir toplantı, inÅŸallah uzun sürmez’ diye içimden geçirmeme neden oluyordu. Fakat konu açıldıkça hiç öyle olmadığını farkettim. Ülkemiz, Avrupa BirliÄŸine taahhüt ettiÄŸi ve ‘uyum yasaları’ adıyla kamuoyunda bilinen yasaları birer birer çıkarmış ve uygulamaya koyuyordu. Kimsenin farkında olmadığı bu yasaların yakında iÅŸ hayatımızı kökten deÄŸiÅŸtireceÄŸi anlaşılıyor, uzman da buna dikkat çekmeye çalışıyordu. Çıkarılan her yasanın altına ‘Avrupa BirliÄŸi Müktesebad’ına uygundur’ ibaresinin yazılıyor oluÅŸu, semineri verenin tepkisini çekmiÅŸ, ‘güya bağımsız ülkeyiz’ diye hayıflanmasına neden olmuÅŸtu. Ä°ÅŸçi saÄŸlığına ve çevreye önem veren yasaların Avrupa BirliÄŸi zorlaması olmadan çıkartabilmenin bir medeniyet ölçüsü olduÄŸunu da söyledi. BahsettiÄŸi yasalar, kendisi iÅŸin o kısmına hiç deÄŸinmemekle birlikte, Türk firmalarının üretim yapma imkanını tamamen ortadan kaldıracak yasalardı. Yahut çok büyük firmaları ayakta bırakıp, küçük iÅŸletmeler tamamen devre dışı bırakabilir.

      Kanun maddeleriyle aram hoÅŸ deÄŸildir. Burada madde madde sıralamanın sizleri de sıkacağını düÅŸünüyorum. Bu nedenle yanlış anlaşılma riskini göze alarak sadece  içeriklerinden bahsetmenin yeterli olacağını düÅŸünüyorum. Buna göre bir iÅŸçinin geçirdiÄŸi bir iÅŸ kazasından sonra, maluliyet ve sorumluluk durumuna göre iki yüz milyar ile sekiz yüz milyar arasında bir tazminatı hak edeceÄŸini söylendi. Üstelik tazminat hakkı sadece iÅŸçinin kendisiyle sınırlı kalmıyor, eÅŸi, çocukları, hatta onların çocuklarının dahi durumdam etkilendikleri için talepte bulunmaları teminat altına alınmış. Yeni durum gerçekten böyle sonuçlara yol açacaksa, iÅŸ yerinin iflasından baÅŸka bir anlam taşımaz bu kanun. Ä°ÅŸ yeri böyle bir durumla karşılaÅŸtığında iflas etmemek için, iÅŸ yerini sigorta yaptırmak zorunda kalacakmış. Sigorta ÅŸirketlerinin statüleri de yeniden düzenlenmiÅŸ ve neredeyse tazminat ödememeleri için her ÅŸey düÅŸünülmüÅŸ. Sigorta ÅŸirketi, böyle bir kaza anında iÅŸyerini denetleyip gerekli önlemlerin alınıp alınmadığını kontrol ediyor öncelikle. Bunların içinde iÅŸçiye iÅŸ güvenliÄŸiyle ilgili eÄŸitim vermek ve bunu belgelemek, çeÅŸitli yerlere levhalar asmaktan, güvenliÄŸi saÄŸlayıcı techizatın satın alınmasına kadar bir çok yükümlülük var. Ä°ÅŸ güvenliÄŸi malzemelerinin alınmış ve iÅŸçiye teslim edilmiÅŸ olması da yetmiyor. Ä°ÅŸ sahibi onların kullanımını kontrolle de yükümlü tutuluyor. Yani gerekli malzemeleri alıp bir kenara koymak yeterli olmuyor. Konu o kadar geniÅŸ ki, insan bunları dinleyince müteÅŸebbis herhalde bunca ÅŸeyden sonra bir iÅŸçi çalıştırmaya cesaret edemez diye geçiriyor içinden.

Avrupa BirliÄŸine girip giremeyeceÄŸimiz kadar, gerçekleÅŸtiÄŸinde bunun hayrımıza olup olmayacağı da zihinlerimizi kurcalamaktadır. Kendi başıma düÅŸündüÄŸümde, genç ve dinamik nüfusumuzdan dolayı ülkemizin katılımın, en azından ÅŸimdiki durumdan daha kötü olamayacağı ÅŸeklinde bir düÅŸünce beni teselli ediyordu. Gittikçe yaÅŸlanıp tembelleÅŸen ve  dinamiklerini yitiren Avrupa’da Türkler genç nüfuslarıyla büyük iÅŸler baÅŸarabilirlerdi. Åžu anda birlik içinde çalışan ve oranın vatandaşı olan Türkler’in durumundan da böyle bir kanaate ulaÅŸmak mümkün. Bu konudaki tartışmalar aÅŸağı yukarı bu eksende cereyan etmektedir. Fakat bu seminerden sonra yanlış düÅŸündüÄŸümü anladım. Yeni çıkarılan yasalar eÄŸer uygulanırsa, Türk imalat sektörünü tamamen bitirecektir. Çünkü elimizdeki tek kozumuz olan ucuz iÅŸgücüne dayalı küçük iÅŸletmelerin de çanına ot tıkanmış olacak. Bizdeki iÅŸletmeler genelde küçük atölyelerin büyümesiyle oluÅŸur. Yabancı sermayeli olmayan yerli firmaların tamamı bu esaslar çerçevseinde büyüyüp o noktaya gelebilmiÅŸtir. Åžimdi bu da elimizden gitmekte, dev Avrupa firmalarıyla rekabet imkanı ortadan kalkmaktadır.

    Birinci Körfez savaşından hafızalarda kalan en önemli fotoÄŸraf karelerinden biri; petrole bulanmış ve umutsuzca kurtulmaya çalışan bir deniz kuÅŸuydu. Bu görüntüyü defelarca T.V ekranlarından izledik. Sanıyorum diÄŸer yanda insanlar ölürken bir deniz kuÅŸunun başına gelenlerin büyük bir drammış gibi önemsenmesi sizlerin de tepkisini çekmiÅŸtir. Ä°zlerken belki  ‘Batılılar kendilerini çevreye duyarlı bir topluluk olarak propaganda ediyorlar’ diye düÅŸündünüz. Fakat bunun basit bir propaganda olmadığını, önemli bir projenin argümanı olduÄŸunu ben ÅŸimdi anlıyorum.  

     Seminerde Ä°spanya’da olanlar bir örnek olarak sunuldu. Ä°spanya, Avrupa birliÄŸine dahil olduÄŸunda aynı yasalar orada da çıkartılmış. Oradaki iÅŸletmecilerin de tıpkı bizim gibi düÅŸündüÄŸü, hükümetin; Franko gibi bir faÅŸistle baÅŸa çıkmayı becermiÅŸ Ä°spanyol halkına gücü yetmeyip zamanla geri adım atacağı ve çıkartılan yasaların uygulanamaycağı düÅŸünülmüÅŸ. Yeni yasalara uyum sorunu çeken fabrikalar, hükümeti sıkıştırmak üzere grevlere ve iÅŸ bırakma yöntemlerine baÅŸvurmuÅŸlar. Fakat bu birkaç ay zarfında, Alman yahut Fransız firmaları Ä°spanya’ya gelip yeni yasalar çerçevesinde üretime baÅŸlamışlar bile. Çünkü önceden hazırlıklıymışlar. Ä°spanyolların aklı o zaman baÅŸlarına gelmiÅŸ. Onlar ‘ne oluyor?’ demeye kalmadan birçok Ä°spanyol firması, hazırlıklarını daha önce yapmış olan Alman yahut fransız firması tarafından satın alınmış.

 Yukarıda anlatılanlar doÄŸruysa pek yakında bizim ülkemizde de ‘Avrupa’ya giriyoruz, zenginleÅŸeceÄŸiz’ diye sevinenlerin gözleri faltaşı gibi açılacak. Biz iÅŸ beklerken elimizdeki firmaları da Avrupa’ya kaptıracağız. Onlar da üretimden elde ettikleri karları istedikleri yerde yatırıma dönüÅŸtürebilecekler. Sonra bu sistem içinde en güçlü firmalar sigorta ÅŸirketleri oluyormuÅŸ. Uzman bunu da ÅŸu örnekle izah etti: ‘Türkiye’de bankaların sigorta ÅŸirketleri vardır, Avrupa’da ise sigorta ÅŸirketlerinin bankaları’. Zaten bankaları teker teker elden çıkarılması için yabancılarla görüÅŸmelerini basından takip ediyoruz. Biz halk olarak tasarruf yapıp bankaya yatıracağız, banka sahibi yabancılar alıp onu istedikleri yerde yatırıma dönüÅŸtürecekler. Sizce burada mı yatırıma dönüÅŸtürmeyi tercih ederler? Çevre ve iÅŸ saÄŸlığı ÅŸartlarını yerine getiremeyip tazminatlar dolayısıyla iflas eden ÅŸirketlerin sahibi sigorta ÅŸirketleri oluyorlar otomatikman. Mekanizma ÅŸöyle iÅŸliyor: Siz bir iÅŸ kuruyorsunuz ve iÅŸ yerininizi mecburen sigorta ettiriyorsunuz. Bir iÅŸçi kaza yapıyor ve parmağı koptuÄŸundan tazminat hak ediyor. Siz bunu hemen sigortaya havale ediyorsunuz. Sigorta ÅŸirketi bu parayı ödüyor fakat sorumluların takibine baÅŸlıyor. Sonuçta siz, iÅŸ güvenliÄŸiyle ilgili bir maddeyi ihlal ettiÄŸinizden kusurlu bulunuyorsunuz ve tazminat size rücu ediyor. Siz de fabrikayı sigorta ÅŸirketine bırakıp ceketinizi alıp çıkıyorsunuz. Bir iÅŸçiye o kadar tazminat ödedikten sonra hala iÅŸe devam edebilecek ve bu zararı telafi edecek düzeyde karlı bir iÅŸ kolu kaldı mı Dünya’da?

    Ben toplantı boyunca bu yasalarla iÅŸ yapmayacağımız ÅŸeklinde ÅŸikayetlerde bulundum. Fakat uzman iÅŸine odaklanmış ve gözü baÅŸka birÅŸey görmüyor, ‘Kurallara uyacağız, baÅŸka çaresi yok diyordu’. Kanunlara uymamak kimsenin haddi deÄŸil zaten. Fakat iÅŸ ve çevre saÄŸlığını düÅŸünerek çıkartıldığı iddia edilen bu yasaların insanımıza dünyayı dar edeceÄŸi aÅŸikar deÄŸil mi? Bilmem nerede tek kalmış bir bitkinin nesli tükenmesin, eko sistem bozulmasın diye çevreyle ilgili yeni mevzuat dolayısıyla yatırımlar engellenebilecek. Yine ‘iÅŸçinin saÄŸlığı herÅŸeyden önemlidir’ adı altında onu çalıştırmaya cesaret edebilecek bir müteÅŸebbis kalmayacak. Ä°ÅŸin ilginç yanı, kendileri, mesela Fransızlar bu sistemi deÄŸiÅŸtirmeye çalışıyorlar da o nedenle iÅŸçlerin ayaklanmalarını izliyoruz T.V de. Orada iÅŸsizliÄŸe neden olduÄŸu anlaşılmış, yanlışlığı ispatlanmış bir yasa bizde uygulamaya konuluyor. Bugün çalışma ÅŸartlarının iÅŸveren aleyhine bu kadar ağırlaÅŸması beraberinde iÅŸsizliÄŸi getirmektedir.

     BaÅŸka bir uygulama örmeÄŸi, DSÄ°’nin yapmakta olduÄŸu bir baraj ile ilgili olarak verildi. Baraj su tutma seviyesinin, planlanandan iki metre daha aÅŸağıda olması yetkililere önerilmiÅŸ. Çünkü bu durumda çevrede sadece bu bölgede yaÅŸayan bir bitkinin hayatı risk altına giriyormuÅŸ. DSÄ° yetkilileri tabii umursamamışlar. Åžikayet üzerine baraja finansör olan Japon firması hemen ödemeleri durdurmuÅŸ. Böylece DSÄ° isteneni yapmak zorunda kalmış. Yani yasalar sadece kağıt üzerinde kalmıyor, yaptırım gücü de garnti altına alınmış.

    Bu kanunlar çerçevesinde Avrupa’nın güçlü bir ÅŸirketi, gelip Türk ÅŸirketini haksız rekabetle itham edebilecek. Akredite edilmiÅŸ bir denetleme kuruluÅŸu, durumu inceleyip Türk firması aleyhine karar verirse fabrikadaki üretim durdurulacak. Avrupa’nın tuzu kuru nasıl olsa. Çünkü onlar yıllar önce yatırımlarını tamamlamışlar. Nüfus artmadığı için yeni yatırıma, inÅŸaata, fabrika binasına ve okula ihtiyaçları yok. Otoyol veya baraj yapacağız diye çevreye zarar verme riskleri de yok. Çevreye zararlı fabrikaları çoktan ülkelerinden atıp az geliÅŸmiÅŸ ülkelere postalamışlar. Bu nedenle kapanan fabrika ve iÅŸsiz kalacak insanların sorunu da olmayacak. Yani bu yasaların onlara verebileceÄŸi bir zarar yok zaten.

   Bu durumda bir eÅŸitlik olması için öncelikle onların yüz yıldır tabiata verdikleri zararları tazmin etmek gerekmiyor mu? Bu seslendirilebilir ve haklı bir talep elbette. Fakat bunu kim yapacak? La Fontain masalındaki farelerin kediye çan takıp, hareketlerini gözlemleme; böyleyece yaklaÅŸtığında hemen kaçmayı akıl etme planı gibi. Fikir iyi de, kediye çanı kim takacak? Yüzyıldır Dünya’ya onların verdikleri zararı kim tazmin edecek?

    Amerika’nın bir iÅŸ cenneti olmasının, isteyenin çok kısa zamanda iÅŸ bulabilmesinin en önemli nedeni; iÅŸveren aleyhine ağırlaÅŸmamış çalışma ve sosyal güvenlik yasalarıdır. Bizde zaten bu ağır yasalardan dolayı istihdam artmazken bir de üzerine AB müktesabadına uygun yasalar titizlikle uygulamaya girerse, görün bakalım o zaman kimse çalışacak bir iÅŸyeri bulabilecek mi?

    Yazıyı yazdıktan sonra, Uzman Turgut KarafakioÄŸlu’nun bana listesini vermiÅŸ olduÄŸu ve AB müktesebatına uygunluk açısından deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ yasaları yeniden gözden geçirdim. Açıkçası ‘acaba yazının dozunu fazla mı kaçırdım?’ diye düÅŸündüm. Çünkü sayfaların arasında pek masum, çevreye ve insana pek duyarlı duruyorlar. Bir ülkeyi yok edebilecek güçteki nükleer silahlar da öyle deÄŸil midir? Onlar da bulundukları yerde sahibine pek güven telkin ederler. Ancak kimin, ne için düÄŸmeye bastığına göre iÅŸin ÅŸekli deÄŸiÅŸir.

    AB uyum yasaları Batılı ÅŸirketlere verilmiÅŸ büyük bir koz. Belki gidip bir kebapçı dükkanıyla uÄŸraÅŸmazlar ama, ellerindeki bu silahla kendilerine ciddi rakip gördükleri, stratejik önemde iÅŸ yapan her firmanın canına okuyabilecekler.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 29-04-2006 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111399992 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net