26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow Vesayet ve Anayasa
Vesayet ve Anayasa PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 11
KötüÇok iyi 
Yazar Eyüp BEYHAN   
11-02-2012
                                        Vesayet ve Anayasa                                        
                      Eyüp BEYHAN
Türkiye hem kendi içinde hem de bölgesinde önemli ve hassas günlerden geçiyor. Bu topraklarda, bir kez daha oyunlar oynanıyor. Ama bu millet senaristlerin bütün oyunlarını boÅŸa çıkartmıştır. Ä°nanıyoruz ki, ülkemizin her tarafı tarih ve medeniyet olan, asalet ve muhabbetti olan, inançlı ve yüksek maneviyata sahip olan Aziz milletimiz metanetli duruÅŸuyla bu zor günleri
sabırla aÅŸacaktır. Unutmamak gerekir ki, “zifiri karanlığın en koyu olduÄŸu vakit, gündüzün yakın olduÄŸunu müjdeler”. “Her zorluÄŸun arkasında mutlaka bir kolaylık vardır, her sıkıntının, arkasında bir geniÅŸlik vardır” buna Millet olarak inancımız tamdır. Bu makalemizde vesayet kuÅŸatmasındaki demokrasiyi ve yeni anayasanın ruhunu konu edeceÄŸiz.

Türk demokrasisinin önemli bir kavÅŸaktan geçtiÄŸini altını çizerek belirtmek gerekiyor. Genel olarak kısaca demokrasi üzerinde durmamız gerekirse; Tarihi geliÅŸimi itibarıyle de demokrasi, farklı toplumlar tarafından deÄŸiÅŸik ÅŸekillerde anlaşılmış ve farklı tarzlarda uygulanmıştır. Öyle ki, daha Antik Yunan dünyasında bile tiranlığa karşı halkın kendi kendini idare etmesi fikri doÄŸmuÅŸtu; fakat Aristo’nun belirttiÄŸi üzere, demokrasi o dönemde bir çeÅŸit "demagoji" olarak ele alınmışve halkın idari iÅŸlere katılması sadece düÅŸünce planında kalmıştı.


Eski Roma’da da "Senato’nun” gölgesinde bir tür demokrasi denemesi yapılmıştı. Ne var ki, demokrasi asırlarca halkın çıkarları hesabına ve halk adına totaliter bir sistem ÅŸeklinde uygulanmaktan öteye geçemedi. Evet, aslında mana itibarıyla, hak ve hürriyetlerin baskı altında tutulduÄŸu, bütün yetkilerin bir elde veya küçük bir yönetici grubunun hâkimiyetinde toplandığı devlet düzeni demek olan totaliter sistem demokrasiye tamamen zıt olmasına raÄŸmen, "halk için istibdat" gibi çok garip bir mantıkla "totaliter demokrasi"lerden bile bahsedildi. Hatta bugün demokrasiyle idare edildiÄŸi söylenen pek çok ülkede böyle bir totaliter demokrasi anlayışının var olduÄŸu ve bu ülkelerde bazı seçimler yapılarak halkın yönetime katkıda bulunduÄŸu izlenimi verilse de aslında idare ve hakimiyetin bir elde tutulduÄŸu, yani oralarda demokrasi adının gölgesinde totaliter bir sistemin hakim olduÄŸu söylenebilir.

DiÄŸer taraftan, demokrasi hâlâ büyük ölçüde muÄŸlak olduÄŸundan bu tabirin nisbetsiz zikri pek azdır. Çok defa onun yanına baÅŸka bir tabir ilave edilerek, demokrasi "çoÄŸulcu", "liberal", "Hıristiyan", "katılımcı"... gibi sıfatlarla anılmaktadır ki, bazen bu demokrasi türlerinden biri diÄŸerini demokrasi olarak bile kabul etmeyebilmektedir. Hitler,in Nazizm’in "gerçek demokrasi" olduÄŸunu iddia ettiÄŸi ve Mussolini,nin FaÅŸizm’e  "merkezî ve otoriter demokrasi" ÅŸeklinde nazara atfettiÄŸi gibi, bugün de, çoklarınca anti-demokratik kabul edilen bazı ideolojilerin temsilcileri bile demokratik olduklarını savunmaktadırlar. Dolayısıyla, dünyanın deÄŸiÅŸik bölgelerinde "Marksist demokrasi", "Proletarya demokrasisi", "Protestan demokrasi"... gibi daha pek çok demokrasi anlayışına ÅŸahit olmak mümkündür.

Türk demokrasisine baktığımız zaman, Cumhuriyet'in kuruluÅŸundan bugüne kadar yaÅŸanan çekiÅŸme ve gerilimin altında yatan, antik Roma'da olandan çok da farklı deÄŸildir. Peki, Devletin kurucusu ve sahibi olarak kendisini gören, Türkiye'deki pretoryen güçler kimlerdir diye sorguladığımızda, Seçkinci bürokratik kesimler, yani asker ve sivil bürokrasi, "yargı aristokrasisi" ve devlete yaslanarak zenginleÅŸen devletçi sermaye sınıfı. DiÄŸer bir ifadeyle hormonlu sermaye. Bunların hepsi deÄŸiÅŸime karşı statöku’da direnenlerdir. Devletin korunması ve diÄŸer toplumsal kesimlerin iktidarı ele geçirmesi "tehlikesine" karşı pretoryen güçler her zaman "zindeliÄŸini" korumuÅŸlardır ve bu yönde sistemin kontrol altında almışlardır. Ve nitekim de böyle olmuÅŸtur ve bugün bunu müÅŸade etmekteyiz. Bu zihniyetteki bir sistemin ürünü olacak “demokrasi”, Eflatun’un dediÄŸi gibi; “Demokrasi despotizime dönüÅŸür.”

Türkiye’de devlet ve hükümet ayrımı var. Bir yanda bürokratik elitlerin/atanmışların hakim olduÄŸu bir devlet; öte yandan halkın temsilcilerinden/seçilmiÅŸlerden oluÅŸan bir hükümet var. 21. yüzyıla gelinceye kadar hükümetler devlete tabi oldular. Åžimdilerde ise devleti hükümetlere tabi kılma mücadelesi veriliyor. BaÅŸka bir ifadeyle, 21. yüzyıla kadar bürokratik vesayet altında olan demokrasimiz, ÅŸimdilerde bürokrasinin halk egemenliÄŸine (dilerseniz "milli irade"ye) tabi kılınması sürecini yaşıyor.

Buradan, Türkiye’nin demokratikleÅŸme sürecinin kısaca tarihine baktığımızda, Türkiye’de çok partili siyasal hayat Cumhuriyetin kuruluÅŸunun üzerinden 23 yıl geçtikten sonra mümkün olabildi. Demokratik sisteme geçiÅŸ için toplumsal muhalefetin zayıflaması beklendi. Bu çerçevede iki muhalif partinin hemen kapatılması toplumun henüz ‘demokratik olgunluÄŸa’ eriÅŸmediÄŸi kanaatine dayandırıldı. Ä°kinci Dünya Savaşından sonra iç ve dış dinamiklerin çok partili hayatı zorunlu hale getirmesiyle milli iradenin siyasal sisteme taşınmasına izin verildi.

Seçimlerin dönemin tek partisi olanın aleyhine sonuçlanması bürokratik seçkinleri tedirgin etti. Bu tablo elitlerin, önlem alınmazsa serbest seçimler neticesinde gelen iktidarların rejimin ideolojik yapısıyla oynayacağından endiÅŸe duymasına yol açtı. Bürokratik seçkinler bu duruma 27 Mayıs 1960’ta darbe yaparak karşılık verdi. Darbe sonrasında, seçilmiÅŸ hükümetlerin ülkeyi yönettiÄŸi bir fotoÄŸrafın arkasında özerk kurumlar aracılığıyla bürokrasinin fiilen ülkeyi yönetmesini saÄŸlayan bir vesayetçi rejim yerleÅŸtirildi. Fiilen devlet-hükümet ayırımı yapıldı. Bu iÅŸ bölümünde devletin ulusal güvenliÄŸini ilgilendiren konular özerk kurumların inisiyatifine bırakılırken hükümetin faaliyet alanı hizmet-icraatla sınırlandı. Sivil iktidarlar vesayetten kurtulma isteÄŸinde bulunup bu zımni anlaÅŸmanın gereklerine uyamadıklarında baÅŸka bir müdahaleye maruz kaldılar. Yapılan her darbe vesayet rejimini biraz daha saÄŸlamlaÅŸtıracak otoriter mekanizmalar geliÅŸtirdi ve böylece vesayetçi rejim kurumsallaÅŸtı.

“DemokratikleÅŸme” baÅŸlıklı 19. Abant platformu sonuç bildirgesinde konuyla alakalı iki önemli tespit vardı ÅŸöyle ki:  1-Askerî darbeler ve demokratik siyasi sürece karşı gerçekleÅŸtirilen müdahaleler, Türkiye'nin siyasal, sosyal ve ekonomik geliÅŸmesine büyük zararlar vermiÅŸtir. Demokrasimizin geliÅŸip yerleÅŸememesinin, güç ve derinlik kazanamamasının en önemli sebebi bu darbe ve müdahalelerle yerleÅŸen vesayet rejimidir.
2-Türkiye'nin demokratikleÅŸmesinin önündeki en büyük engellerden biri toplumsal çoÄŸulculuÄŸu kucaklayan, geniÅŸ bir meÅŸruiyet zemininden yoksun 12 Eylül Anayasası'dır... 1987'den günümüze birçok deÄŸiÅŸiklik geçirmesine raÄŸmen bu anayasa hâlâ yasakçı bir düzeni sürdürmektedir.

Vesayet rejiminin temellerinin 27 Mayıs 1960 askerî darbesiyle gelen 1961 Anayasası ile atıldığını biliyoruz. Söz konusu anayasa, rejime temel haklara güvenceler, dolayısıyla demokrasiyi geniÅŸleten unsurlar yanında, demokrasiyi vesayet altına sokan unsurlar getirdi. 1971 askerî müdahalesi sonrasında yapılan anayasa ve yasa deÄŸiÅŸiklikleriyle birinci unsurlar zayıflatıldı, ikinciler güçlendirildi.

1980 askerî darbesi sonrasında yapılan yeni anayasa ve 600 dolayında kanun ile ise, bürokratik vesayetin de ötesine gidilerek, bir Milli Güvenlik Devleti tesis edildi.

Bir ülkenin siyasal sisteminin en temel yapısının -bir ülkeyi çok tanımasanız bile o ülkenin bu dört temel hukuk metnini araÅŸtırdığınızda- ülkenin ne kadar demokrat, ne kadar otokrat bir ülke olduÄŸunun anlaşılacağını göreceksiniz. Bu metinlerden bir tanesinin Anayasa, diÄŸeri meclis iç tüzüÄŸü, üçüncüsü ise siyasal partiler yasası ve sonuncusun da Seçim sistemidir. Türkiye'deki hali hazırda uygulanmakta olan bu dört temel metninde niteliÄŸi, lafızları ve ortaya koyduÄŸu hükümleri itibariyle 12 Eylül askeri darbesinin otokratik niteliÄŸini tamamen taşıdığını görüyoruz.

Bu milleti 1960’dan itibaren klasik deyimiyle 10 yılda bir tokatlayanlar, darbe yapanlar, silahlı güçlerine dayalı olarak yönetime el koyanlar, milletin tankıyla milletin iradesine balans ayarı yapmaya çalışanlar, millete hesap vermemiÅŸtir. Ancak, kümesteki tavuÄŸu çalanlar yargıya hesap verirken, milletin iradesini çalanların, çalmak isteyenlerin sanık kürsüsüne çıkarılmadığı dönemler artık geride kaldı. Bugün vardığımız nokta, darbeye teÅŸebbüs edenlerin sanık kürsüsüne oturtulmasıdır. Türkiye’de, ilk kez bir darbe teÅŸebbüsünü ve faillerini gün yüzüne çıkarma ve millet adına cezalandırma kararlılığı yaÅŸanıyor.

12 Eylül darbesi lideri Evren'in bir lafı var, diyor ki, "Biz artık öyle bir anayasal düzen kuruyoruz ki, öyle bir rejim kuruyoruz ki, bunun öyle bir yargı düzeni oluyor ki, bu saatten sonra bizim bir askeri darbe yapmamıza ihtiyaç kalmayacak, o yargı düzeni her ÅŸeyi koruyacak." O yargı düzeni dediÄŸi, Türkiye'deki vesayet düzeni ya da BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın deyiÅŸiyle "bürokratik oligarÅŸi."

Bürokratik oligarÅŸiyi Türkiye'de gerçekten sona erdirmek ve bunu sona erdirdikten sonra da Türkiye'de hukuk devleti ve demokrasinin önünü açmak istiyorsanız, o zaman askerle ilgili olarak kurumsal deÄŸiÅŸiklikleri yapmanız lazım; yargı düzeniyle ilgili kurumsal deÄŸiÅŸiklikleri yapmanız lazım. Son anayasa paketinde önemli adımlar atıldı bu konuda ama Türkiye'de hala askerle ilgili olarak yapılması gerekenler var kurumsal olarak....


DemokratikleÅŸme denince akla ilk gelen temel hak ve özgürlüklerdir. Bize göre, temel hak ve özgürlüklerin somut güvencelere sahip olması, varlıklarından daha az önemli deÄŸildir. Esasen güvencesi yoksa temel hak ve özgürlüklerin varlığından da söz edemezsiniz. Güvence mekanizmasında temel unsur ise hiç kuÅŸkusuz, tarafsız ve tam bağımsız yargıdır. Temel hak ve özgürlükleri derinleÅŸtirmek ve geniÅŸletmek yerine sınırlamayı tercih eden yargı sistemi ve yüksek yargı organları söz konusu ise tuz kokmuÅŸ demektir. Bu yönüyle ülkemizin durumu sorulduÄŸunda; bir önceki Genelkurmay BaÅŸkanı’nın çaÄŸrısını emir telakki eden Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun iddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı hakkında “meslekten ihraç” kararı verdiÄŸi aklıma geliyor ve tereddütsüz bir biçimde “henüz tuz kokmadı” diyemiyorum.

 Danıştay’ın katsayı, YSK’nın seçim sandıklarında baÅŸörtülü müÅŸahit bulunamayacağı, Anayasa Mahkemesi’nin 367 ve 411 milletvekilinin evet oyuna ve Anayasanın açık hükmüne raÄŸmen yüksek öÄŸretim kurumlarında baÅŸörtüsüne özgürlük saÄŸlayacak Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸinin iptaline iliÅŸkin kararları, yargıç devleti riskini iliklerimize kadar hissetmemizi saÄŸlarken, Danıştay’ın yürütme erkinin, Anayasa Mahkemesi’nin de yasama erkinin yerini almak isteÄŸini gün yüzüne çıkardı. Oysa, bu ülkenin insanları, “polis devleti” de, “militer devlet” de, “jandarma devlet” de “yargıç devleti” de istemiyor,  ancak ve sadece “Demokratik Hukuk Devleti” istiyor, bunu da fazlasıyla hak ediyor.


Sonuç,
 Türkiye Cumhuriyetinin kurtuluÅŸ, kuruluÅŸ ve var oluÅŸ temelini oluÅŸturan “Egemenlik bila kayd-u ÅŸart milletindir” ilkesini önceleyen ve önemseyen bir sivil ve hür bir irade olarak ülkemiz ve insanlarımız adına en önemli talebimiz, çaÄŸdaÅŸ demokrasinin bütün kuralları ve kurumları ile tam ve koÅŸulsuz bir ÅŸekilde hayata geçirilmesidir. Bunun ön ÅŸartı ise, demokratikleÅŸmeye dönük adımlarımızın sayısını ve hızını artıracak sivil idare ve irade ürünü yeni bir anayasaya sahip olmaktır.


GerçekleÅŸmesini temennide bulunduÄŸum, Özlenen ve beklenen yeni anayasa ruhunu BaÅŸbakanımız Recep Tayyip ErdoÄŸan tarafında özetle ÅŸöyle tanımlanıyor; "Bu milletin her bir ferdi birinci sınıf bir vatandaÅŸtır. Bu tartışılmaz. 74 milyonun fertleri arasında herhangi bir ayrımcılığın eÅŸitsizliÄŸi ve adaletsizliÄŸi asla kabul etmeyiz, buna müsamaha göstermeyiz. Devletin tüm imkânları tüm kurumları karşısında herkesin eÅŸit mesafede durmasını saÄŸlamak adalet anlayışımızın sarsılmaz gereÄŸidir. Yeni anayasanın böyle bir ruh ve anlayışla yazılması bireyi, vatandaşı, özgürlükleri öne çıkartması, milletin birlik ve bütünlüÄŸünü daha da pekiÅŸtirmesi en büyük arzumuzdur.”(Atatürk’ün ölümün 73.yıl dönümünde yapılan konuÅŸma)

Yorum
Bir Soru: ACABA NEDEN?!
Yazar admin açık 2012-02-11 12:22:44
BÄ°R DÜŞÜNELÄ°M DÄ°YE!.. 
 
 
 
“Demokrasinin beÅŸiÄŸi” diye tanınan; DoÄŸuda Japonya’dan Batıda ABD’ye; Kuzeyde Ä°zlanda’dan Güneyde Güney Afrika kıyılarına kadar etken ve etkili, Tarihin Osmanlı gibi en eski ve en uzun ömürlü Ä°mparatorluÄŸu Ä°NGÄ°LTERE’nin Anayasası yok, Ana Yasa Mahkemesi yok, Danıştay’ı yok; bir Kraliçesi, bir Parlamentosu ve tekli bir Adalet (Yargı) sistemi var!..  
 
Bu bize ne düşündürüyor; ACABA neler düşündürebilir!?  
 
 
Kısaca Ä°ngiltere'de: Tek hükümdar, tek yasama, tek yargı; ACABA NEDEN?!  
 
NEDEN, ONLAR ÖYLE DE BAÅžKA ÃœLKELER BÖYLE FRANSIZ; NEDEN?! 
 

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 12-02-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111681831 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net