24-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow GeçmiÅŸten arrow GeçmiÅŸten arrow MEHMET SAÄ°D ÇEKMEGÄ°L;
MEHMET SAİD ÇEKMEGİL; PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 5
KötüÇok iyi 
Yazar Metin Önal MengüşoÄŸlu   
10-12-2011
MEHMET SAÄ°D ÇEKMEGÄ°L;                                                                                     
TERZİLİK SANATINDAN ŞİİRE
ŞİİRDEN FÄ°KÄ°R Ä°ÅžÇÄ°LİĞİNE

                                                 Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu
Ana dili Türkçe olup da biraz okuma yazmaya düÅŸkün herkes gibi M. Said Çekmegil de sanat ve düÅŸünce hayatına ÅŸiirle baÅŸlamıştır. O tarihlerde, Ä°slâm’ı sosyo kültürel bir aidiyet olmak yerine, kendisine dert ve dava edinenlerin önünde model olarak duran iki imza vardı: Mehmed Akif ve Necip Fazıl. Her ikisi de büyük ÅŸair unvanlı 
üstatlardı. Yalnızca Türkçe okuyan yazan ve düÅŸünen Müslümanlar deÄŸil, öteki dilleri kullanan Müslüman toplumlar arasında da ÅŸairlerin mümtaz bir yeri ve rolü mevcuttu. Sanat dalları arasında ÅŸiir, doÄŸu toplumlarının her vesileyle sarıldıkları bir ifade aracı olarak öne çıkmaktaydı. Resim, müzik, heykel ve dans gibi sanat dallarının haram düzeyinde olumsuz algılanışının bir sonucu muydu bu durum? Yoksa söz konusu toplumların duygusal yanlarının ağır basması sonrasında ortaya çıkan bir durum muydu? Bunun artık çok bir önemi yoktu. Çünkü tarih sahnesinde bu toplumlara ait inkâr edilemez bir medeni ve kültürel birikim ortadaydı.

M. Said Çekmegil terzi çırağı olarak baÅŸladığı hayatını ustalığa evirdiÄŸinde, okuryazarlık yolunda da alelade bir heveskârın çok ötesine geçmiÅŸ, bir hayli mesafe almıştı. Müslümanların özellikle susturulduÄŸu dönemlerin insanı sıfatıyla, içindeki yangını ÅŸiirler vasıtasıyla dışa yansıtmaya baÅŸlamıştı. Necip Fazıl’ın Büyük DoÄŸu’sundan, Peyami Safa’nın çıkardığı Türk DüÅŸüncesi mecmuasına kadar dönemin belli baÅŸlı yayın organlarında ÅŸiir ve denemeleri göze çarpmaktaydı. Fikir ve sanat üreten özellikle de Ä°slâm’ı kendisine dava edinmiÅŸ kalemlerin sesleri onca kısılmışken, taÅŸrada, Malatya’da yaÅŸayan bir usta terzi, böyle neler yazıyordu? Herkesi ÅŸaşırtıyordu. Ahmet Hamdi Akseki’den Tayyip Okiç’e, Abdurrahim Zapsu’dan Said Nursi’ye kadar her mümin önderin, ilim adamının takdirini topluyordu. Kendisi hakkında olumlu ÅŸahitlikler yapıyorlar, eserlerinde Çekmegil’i anıyorlardı. Düzenlenen sanat ve fikir yarışmalarında ille bir dereceyi ona veriyorlardı.

Kuru ve sığ hamaset duygularının ürünü kimi manzume yazarlarının bile ÅŸair sayıldığı bir ortamda, son derece ciddi bir fikir hamulesi ve dava sancısı taşıyan ÅŸiirleriyle Çekmegil, sahiden bir hayli önde sayılmalıydı. On sekiz on dokuz yaÅŸlarından itibaren yazdığı ÅŸiirler merkez dergilerinde yayımlanıyordu. Ä°lk ÅŸiir kitabı olan Gizli Bir Ses Dedi ki 1947 yılında Malatya’da mahalli bir matbaada gün yüzüne çıkmıştı. Ardından öteki ÅŸiir kitapları geldi hemen: Ruhta Ä°nkılâp ve Bir Nur DoÄŸacak. Sonraki en olgun dönemin ÅŸiirlerini derlediÄŸi kitap ile bu ilkler arasında yirmi yıla yakın zaman geçecektir. MeÅŸhur kitabı Limon AÄŸacım’ın yayın tarihi ise 1962dir.

Çekmegil’in ÅŸiir konusunda iddiasızlığını ortaya koyduÄŸu ÅŸu dizeler anlamlıdır:
“Åžair olmak, ne münasebet/ Diyeceklerim öyle doÄŸdu/ Ben de öyle söyledim/ Belki zannedersin gönül eÄŸledim/ DeÄŸil dostum deÄŸil/ Ne zaman daÄŸdaki baÄŸdakini kovdu/ Duramadı Çekmegil.” Dönemin ruhunu yansıtması bakımından önemsediÄŸimiz bu dizeler Müslümanların haleti ruhiyesine tutulmuÅŸ bir ayna gibidir. DaÄŸdakilerin baÄŸdakileri kovması ne demektir? Burada Mehmed Akif’i hatırlıyoruz: “Sahipsiz olan memleketin batması haktır/ Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” Bir toplum ki, asırlardan bu yana sürüp gelen iktidarını artık kendi içlerinden olmayan bir iradeye kaptırmıştır. Necip Fazıl bunu ÅŸöyle dillendirmiÅŸti: “Vicdan azabına eÅŸ kayna kayna Sakarya/ Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.” GörüldüÄŸü gibi imanlı bütün ÅŸair ve sanatkârların kaygısı birbirine benzemektedir. Hepsi öz yurtlarında gariplik hissi çekmektedirler. Bir nevi kovulmuÅŸluk yaÅŸamaktadırlar. Altlarındaki minderi fark etmeksizin çaldırmışlardır adeta. Åžair Çekmegil bu sebepten ötürü Ruhta Ä°nkılâp istemektedir. Niçin ruhta? Çünkü maddeci bir zihniyet giderek dünya üzerinde hâkimiyetini köklü bir biçimde hissettirmektedir. O güne kadar taşınıp getirilen insani kimi deÄŸerler ayaklar altına alınmakta, insanlar Tanrı’yı güya hayattan kovarak yerine insan tekini yahut bilimi yerleÅŸtirmeye çalışmaktadırlar. Çekmegil 1959 tarihli Aklın Kölesi adlı ÅŸiirini Peyami Safa’nın Türk DüÅŸüncesi mecmuasında, iÅŸte bütün bu deÄŸiÅŸimleri hesaba katarak kaleme almıştır:

“GüneÅŸin ötesini sordum,/ Aklı almadı/ Ya berisi ? Dedim/ Bocaladı/ Çektim yeryüzüne indirdim/ DaÄŸları ben yarattım, dedi/ Ne olacak cumartesi? Dedim/ Bilemedi/ Ölmesin istedim,/ Ä°nledi…/ Ve/ Dinledi dinledi../ Bu sefer mümini sordu kendisi,/ Söyledim/ Sen aklın kölesi/ O efendisi”

Dönemi de hesaba katılarak düÅŸünülürse müthiÅŸ bir diyalekt taşıyan bu ve benzeri çokça ÅŸiiri vardır Çekmegil’in. Heyecanlı, son derece coÅŸkulu, azimli ve en önemlisi de müthiÅŸ umutlu bir ÅŸairdir o. Üçüncü ÅŸiir kitabının adını boÅŸuna Bir Nur DoÄŸacak koymamıştır. O nurun doÄŸduÄŸuna kısmen tanıklık da etmiÅŸtir. Evvela sıkıntının kaynağını tıpkı Mehmed Akif gibi o da iç bünyede bulmuÅŸ ve ÅŸöyle dile getirmiÅŸtir YaÄŸlı Karaya adlı ÅŸiirinde:

“Ah ayrık otu/ Nasıl da tarlamı daladın/ Babamın mı dedemin mi../ Kimin ihmaliyle bilmem?/ Geçti artık bilmek de istemem/ Geldin yerleÅŸtin tarlamıza/ Kıydın gitti buÄŸdayımıza/ Söküp atmaya gücüm yetmez/ Amele tutmaya kesem el vermez/ Fakat/ Ne yapıp yapmalı/ Kökünü kurutmalı”

Açık bir biçimde görülmektedir ki ÅŸair, büyük endiÅŸeler içerisindedir. Müslüman bünyede baÅŸ gösteren tehlikeli çatlaklar karşısında durum tespiti yapmak istemektedir. Çözümü ise yine kendisi üretmiÅŸtir: Bu ayrık otunun kökü kurutulmalıdır. Peki, bir ÅŸair bu durumda nasıl davranmalı; ne yapmalıdır? Onun cevabı ise Hakkı Söyleyenler Müstesna baÅŸlıklı ÅŸu mısralardadır:

“Ä°çi boÅŸ, gönlü hoÅŸ/ Åžairim benim!/ Asırlar boyu neyledin?/ Gül, dedin, bülbül, dedin/ Ney ve mey istedin/ Bir de/ Ä°nledin inledin…/ Zavallı sarhoÅŸ.” Hatırlanacak olursa Mehmed Akif de geçmiÅŸ ÅŸark edebiyatından bahis açarken benzer tenkitler dile getiriyordu. Edebiyatın gül-bülbül hikâyeleri, Leyla-Mecnun efsaneleri, oÄŸlan, karı, kız teraneleriyle dolu olduÄŸu tespitini yapıyordu. Besbelli ÅŸark âleminin kadim bir hastalığıydı bu. Çekmegil’in genç dimağını da sızlatmıştı. En ince, en naif duygularla kaleme alınmış ÅŸiirlerinde bile Çekmegil, imanının gayretini izhar etmektedir. Bundan hiçbir zaman bıkıp usanmaz. Öyle ki defalarca tekrara düÅŸeceÄŸini bilse bile, bin an gaflete dalıp kiÅŸisel bir arzusunun peÅŸine düÅŸmez. DüÅŸse bile onu da nihayet bir meÅŸruiyet damarına baÄŸlamasını bilir. O, davasız ve manasız ÅŸairliÄŸi Bir kafiye için bir Safiyeyi feda etmek olarak anlar ve bu tutuma karşı çıkar. Bu tip ÅŸairleri ise hasta olarak niteler. Uyanmaya Gayret Lazım ÅŸiiri ÅŸöyledir:

“Ne kadar yakınsa güzel sahilim;/ O kadar yavaÅŸtır gemimin hızı!/ Biz gelemiyoruz, sen gel sahilim/ Ä°çim hasret dolu acı ve sızı/ Gemi su alıyor, batacak gibi/ Cenk etmeden yana yatacak gibi…/ Ey bu gemilerin büyük sahibi!/ Uyar artık tayfa denen gamsızı.”

Ne hazin ve dokunaklı bir manzaradır ki, eriÅŸmek istenilen sahile bir türlü ulaÅŸamayan ÅŸair, bir mucize olup da sahilin kendisine gelmesini talep etmektedir. Oysa böyle bir mucize hayatta yoktur. O halde bu imalı söz ciddi bir özeleÅŸtirinin sinyallerini taşımaktadır.

Åžair sıfatıyla baÅŸladığı sanat ve düÅŸünce hayatına, büyük bir gayretle ürettiÄŸi zengin kaynaklı eserlerle de daÄŸarcığını geniÅŸletince, herkesi ÅŸaşırtmaya devam eden Çekmegil, acaba ilkokul mezunu bir terzi olmasına raÄŸmen bu gayreti ve zamanı nereden buluyordu? Sabahın erken saatlerinden gecenin geç vakitlerine kadar maiÅŸetini temin maksadıyla terzihanede bizzat çalıştığını gözlemlediÄŸimiz bir insan, bu kadar vakti sahiden bir yerlerden mi aşırıyordu? Bu suallerin kendisine sıkça yöneltilmesi karşısında onlara ÅŸiirli cevaplar yetiÅŸtirmiÅŸti; iÅŸte üç örnek:

“Uykulardan zaman topladım/ EÄŸlenceden ödünç vakit aldım/ geceyle gündüzü harmanladım/ kazandım.”
“Zevkini tatmışım senin yolunun/ Bu dünyada dahi haz içindeyim/ Saadeti buymuÅŸ insanoÄŸlunun/ Gayrisi safsata ben seninleyim.”
“Fani âlem neye yarar/ Hakikatse elbette var/ Ä°ÅŸte gönül onu arar/ Mazur görün Çekmegil’i.”

Çekmegil Limon AÄŸacım adlı güzel eserinden sonra da bazen müstear bazen kendi imzasıyla ÅŸiirler kaleme aldı. Ömrü boyunca ÅŸiirden, sanattan, estetikten asla uzak durmadı. Ne var ki sanatın insan hissiyatına en yakın noktadan doÄŸan karakterine bakarak, insanı hislerinin zebunu etme tehlikesine karşı ciddi bir hassasiyeti her vakit korudu. Bunun korunması gerektiÄŸine dair çevresindekilere yeri geldikçe daha çok üstü örtülü biçimde uyarıları olmuÅŸtur. Bir takım kötü örnekleri göstererek, insanların böyle bohem ve malayani düÅŸkünü bir sanat anlayışının peÅŸinde olmamasını, sanatın da bir tefekkürle birlikte deÄŸer ifade edeceÄŸini söylemekteydi. Zaten onun ÅŸiiri bu anlamda sanki model oluÅŸtursun diye kaleme alınmaktaydı. Son yıllarda Mukız Ozan müstear imzasıyla yazdığı ÅŸu mısralar çok tipik örnektir bahsi geçen hususta:

“Ä°nsanlar nefsini düÅŸman bileli/ Kafa yapıları oldu hileli/ Kendi kendisini hor gören deli/ Kur’an’dan nefsini süzebildin mi?
Müslüman doÄŸruyu arayan kiÅŸi/ Taklit etmez onu, bunu, keÅŸiÅŸi/ Bilerek yaÅŸamak müminin iÅŸi/ Bu yüce gerçeÄŸe gelebildin mi?”

Åžimdi de Necip Fazıl’ın mısralarını hatırlayalım: “Sonsuzluk kervanı peÅŸinizde ben/ Üçayakla seken topal köpeÄŸim/ Bastığınız yeri taÅŸ taÅŸ öpeyim/ Bir kırıntı yeter kereminizden/ Sonsuzluk kervanı peÅŸinizde ben.” BilindiÄŸi gibi Müslüman Türk toplumunun geleneÄŸinde mistisizmin baskın bir etkisi vardır. Bu etki en derin biçimde Nefs kelimesinin yanlış anlaşılması ve yorumlanmasında kendini göstermiÅŸtir. Ä°nsan ÅŸahsiyetini hiçe indiren, kötüleyen, geliÅŸmesini önleyen bir anlayıştı bu. Normalde insanın bizzat kendisi manası taşıyan Nefs kelimesini, tıpkı batılı düalistler gibi, insanın içerisindeki ÅŸeytana indirgeyen bu bakış, Kur’an’a tepeden tırnaÄŸa aykırıdır. Bunu iyi bilen Çekmegil isim vermeksizin Necip Fazıl da dâhil bu benimseyiÅŸe sahip olan kendi insanını uyarmak istemiÅŸtir. Bunu ÅŸiiri vesile kılarak yapmıştır. Nitekim Necip Fazıl da kendi kanaatini mısralara dökmüÅŸtü. Ä°nsan nefsinin, kendi hem cinslerinden kimileri karşısında köpek mesabesinde görülmesi asla Ä°slâm ile baÄŸdaÅŸmazdı. Bu sebepten Çekmegil yukarıdaki dizeleri kaleme almak mecburiyetinde kalmıştır. Elbet bu dizelerde artık ÅŸiirin kalitesini bir kenara bırakıp, uyarının ehemmiyeti üzerine eÄŸilmek durumunda kalmaktayız. Zaten Necip Fazıl’ın örnek verdiÄŸimiz ÅŸiirinde de beklediÄŸimiz ve umduÄŸumuz performans yoktur.

Sevilen ezberlenen ÅŸiirleri de vardır Çekmegil’in. Kısa ve özlü öÄŸütleri ihtiva edenlerinden birisi Tesbihim baÅŸlığını taşıyor:

“Ä°pi kopan tesbihim/ Dağılmış tane tane/ Acı ama teÅŸbihim/Hani nerde imame
Taneleri toplayın/ Hak ipinde derleyin/ Bir imame baÄŸlayın/ Tevhid gelsin meydane.”

Adeta bütün bir Müslüman dünyasının kadim sancılarını ihtiva eden bu üç beÅŸ mısralık ÅŸiir, ÅŸairinin zengin ve engin müfekkiresini bize yansıtmaktadır. Paramparça olmuÅŸ bir Müslüman gövdeyi Tevhid edebilmenin sancı ve çare aranışlarıyla dolu bu ÅŸiir, bugün bile geçerliÄŸini koruyan çok önemli bir deÄŸer taşımaktadır. Hele ki Tevhid’i öncelemesi bakımından, sanat adamlarına öncülük edecek soluktadır. Dahası 1958 tarihini taşıyan ve bence Limon AÄŸacım adlı ÅŸiir kitabının en önemli ÅŸiiri Kafam baÅŸlığını taşıyor. Dönemini mutlaka hatırlatarak, diyorum ki, deyim yerindeyse felsefi derinliÄŸinin yüceliÄŸi itibariyle en ileri ve olgun noktada gördüÄŸüm bir idrak ve hassasiyetin bu ÅŸiirini, önemine binaen bütünüyle paylaÅŸmak isterim. Mukayeseli bir ÅŸekilde okuma denemesi yapabilirsek, Cumhuriyet dönemi boyunca bu memleketteki Müslüman tefekkürünün Çekmegil’le nerelerden nerelere taşındığını gösterecektir bence. Åžairi bize en iyi tanıtacak bir belge niteliÄŸinde olduÄŸunu düÅŸündüÄŸüm bu ÅŸiirle bitirmek istiyorum sözü:

“Gözümü çevirdim tersine,/ Baktım kafamın içine,/ Eyvah! Neler yok orada./ PeriÅŸan düÅŸünceler karmakarışık,/ Rasgele boÄŸuÅŸuyor ÅŸurda burda,/ Akıl bir ÅŸeyler arar/
Var bir ÅŸeyler var
Fikirler yol gösterir;/ BoÅŸuna mı bu nizam,/ BoÅŸuna mı insan???/
Kafam bir hesap makinası/ Kafam bir plak/ Kafam bir fabrika;/ En ince kumaÅŸlar dokur,/ Sonra da gelir ÅŸüphe güvesi/ Kemirir durur
Kafamda her ÅŸey var/ Ama kalbim yok!
Kalbim olmayınca ÅŸu kafam/ Åžaşırır,/ Zifiri karanlık kesilir;/ Kim, kime vurur, bilinmez/ Dost ezilir, düÅŸman ezilir…
Baktım olmayacak böyle;/ Aradım buldum kalbimi,/ Kafama bir hat çektim oradan/ Ä°man ışıkları yandı,/ Her taraf aydınlandı../ Güveler kaçtı karanlıklara,/ Dayanamazlar ki ışıklara!
Zonklayan kafamda bir bahar baÅŸladı/ Çevirdim gözümü dünyama/ Bir daha istemem o kalpsiz kafamı/ Ä°stemem!/ Girmesin rüyama”

Yorum
ÇEKMEGİL
Yazar suphi açık 2011-12-12 21:14:43
Metin Önal Mengüşoğlu bir devrin bilim ve fikir adamını bizlere tanıtmış.Vefa duygusu ile üzerinde emeği olan birisini ilmi platformda anmak takdire şayan... SUPHİ
Teşekkürler
Yazar nbirtek açık 2011-12-14 16:26:59
Metin Beye teÅŸekkürler. 
 
Katkıları her zaman sıradışı oluyor. Yazının sonundaki ÅŸiiri ben de ilk kez okudum. Allah razı olsun. 
 
Nuri Birtek  
Hi! Anyone else from Stirling?
Yazar tityplup açık 2011-12-15 13:16:11
Hey guys,  
 
My name is Jules and I am from Stirling. I have the other day discovered this forum and I like it very much.  
I am a bit shy so I will not talk much about myself but maybe when I will get more confortable, you will get to know me better!  
My main hobbies are playing piano and watching movies. I also like outdoor activites but the temperature has been terrible for the last days or so here in Stirling.  
 
I was wondering if anyone else here is from the UK too?  
 
I am glad to have joined this forum!  
Cya!  
ff:)  
 
Jules  
 
PS: Sorry if this was posted in the wrong section. I could not find the right one!  
 
http://markjaquith.wordpress.com/2005/11/02/my-wordpress-toolbox 
 
http://wiki.samba-tng.org/doku.php/start 
Yansımalar...
Yazar selahaddin açık 2011-12-22 15:47:25
Bu röportaj Malatya Aktuel sitesinde de yayınlanmıştır. Anlaşılan Selami Çekmegil abimiz Malatya'da babsının iklimiyle de uyum kazanıyor: 
Yeni Anayasa Ä°ngiltere Modeli Olmalı 
(Malatyalı Hukukcu Yazar Av. Selami Çekmegil le söyleÅŸi...) 
http://www.malatyaaktuel.com/inx/haber-33026-Yeni_Anayasa_Ingiltere_Modeli_Olmali.html

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 12-12-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111555724 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net