25-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow Terör ve Teröristle Mücadelede Türkiye Perspektifi
Terör ve Teröristle Mücadelede Türkiye Perspektifi PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 7
KötüÇok iyi 
Yazar Eyüp BEYHAN   
24-09-2011
Türkiye’nin Terörle Ä°mtihanı: Terör ve Teröristle Etkin Mücadelede Türkiye Perspektifi

                                                           Eyüp BEYHAN
Terör ve terörizm konularında farklı yaklaşımlar sergilenmektedir. Bu nedenle, kavramları zihinlerde berraklaÅŸtırabilmek için yerli ve yabancı kaynaklarda yer alan tanımların birlikte incelenmesinde fayda vardır.

Kökünü Latince "terrere" sözcüÄŸünden alan ve "korkudan sarsıntı geçirme" veya "korkudan dehÅŸete düÅŸmeye sebep olma" anlamlarına gelen terör kelimesine ilk defa Dictionnarire de I'Academie Française'nin 1789 yılında yayınlanan ekinde rastlanmaktadır. Nitekim 1789 Fransız Ä°htilalı sonrası dönemin tarihçiler tarafından "terör rejimi-rejime de la terreur" olarak anıldığı bilinmektedir.

Türkçedeki karşılığı "yıldırma, korkutma" olan terör kelimesi, Fransızların Petit Robert sözlüÄŸünde "bir toplumda bir grubun halkın direniÅŸini kırmak için meydana getirdiÄŸi ortak korku" anlamında yer alırken, Siyasi Terimler ve Örgütler sözlüÄŸünde "kamu otoritesini veya toplum yapısını yıkmak için giriÅŸilen korku ve yılgınlık saçan ÅŸiddet hareketleri" olarak belirtilmektedir.

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun1. Maddesinde Terör aÅŸağıdaki ÅŸekliyle tanımlanmıştır.
(Değişik Başlık:18.07.2006/26232-5532/1 md.)
Madde 1- (DeÄŸiÅŸik Birinci Fıkra:19.07.2003/25173-4928/20 md.) Terör; cebir ve ÅŸiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni deÄŸiÅŸtirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüÄŸünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düÅŸürmek, Devlet otoritesini zaafa uÄŸratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliÄŸini, kamu düzenini veya genel saÄŸlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kiÅŸi veya kiÅŸiler tarafından giriÅŸilecek her türlü suç teÅŸkil eden eylemlerdir.

Terörizm kavramı, terör yöntemlerinin siyasi bir amaçla örgütlü, sistemli ve sürekli bir ÅŸekilde kullanılmasını benimseyen bir strateji olarak terör kavramından ayrılmaktadır. Terör terimi, dehÅŸet ve korkuyu belirtirken terörizm, bu kavrama süreklilik ve siyasal içerik katmaktadır. Buradan hareketle terörizm, “SavaÅŸ ve diplomasi ile kazanılmayan sonuçları elde etmek, korkutmak ve itaat ettirmek için bir teoriye, felsefeye ve ideolojiye dayanılarak siyasi maksatlarla, iradi olarak terör ve ÅŸiddetin sistemli ve hesaplı bir ÅŸekilde kullanılmasıdır” ÅŸeklinde tanımlanabilir.
 
Ansiklopedik tanımlarda ise terörizm;
International Encylopedia of Social Sciences’de; "önceden belirlenmiÅŸ hedefleri elde etmek için ÅŸiddet kullanan, ÅŸiddete baÅŸvuran bir grubun veya partinin kullandığı metod",
Meydan Larousse’da; "ihtilalci grupların giriÅŸtiÄŸi ÅŸiddet eylemlerinin tümü, tedhiÅŸçilik, bir hükümet tarafından uygulanan ÅŸiddet rejimi",
Ana Britannica'da; "siyasal bir hedefe ulaÅŸmak amacıyla devlete, halka ya da bireylere karşı sistemli ÅŸiddet eylemlerine baÅŸvurma" ÅŸeklinde tanımlandığı görülmektedir.
Ceza Hukukçusu Ordinaryus Prof. Dr. Sulhi DÖNMEZER ise "…ÅŸiddetin, sosyal, ulusal, ırki, dinsel, fesat çıkarıcı ve diÄŸer maksatlarla ve sosyal sınıflar arasında çatışma ve savaşı tahrik etmek üzere planlı ve hukuk dışı olarak kullanılması…" ÅŸeklinde bir tanım vermiÅŸtir.

Herkesin bildiÄŸi gibi çaÄŸdaÅŸ demokrasilerin de en büyük sınavı hukuk devleti ve insan hakları içerisinde kalarak terörle mücadele etme sorunudur. Terörle mücadeleyi insan hakları çerçevesinde gerçekleÅŸtirmek çok kolay olmamaktadır.
Terör, dünyanın her tarafında çok yakıcı yıkıcı bir sorun olarak algılanmakta ancak hiçbir coÄŸrafyada ülkemizde olduÄŸu ÅŸekilde hissedilmemektedir. Özelikle son 25 yılda PKK terör örgütünün ülkemize ve halkımıza yaÅŸatmış olduÄŸu acılar ve genel anlamda terörün ülkemize ödettiÄŸi maliyet bu meselenin önemini çok açık ÅŸekilde ortaya koymaktadır. Özelikle son 26 yılda, ülkemiz on binlerce evladını terör olaylarında kaybetmiÅŸtir. Ayrıca, terör sorunu ülkemizin hem maddi hem de manevi kaynaklarını tüketmiÅŸ, ülkeler dengesinde bizim ÅŸu anda olmamız gereken noktadan çok daha gerilerde bırakmıştır. (Terörün sosyal psikolojisi: Prof. Dr. Zühtü Arslan Polis Akademisi BaÅŸkanı, Polis Akademisi yayınları)

Yine bu konuda kabine üyesi Bakan Faruk Çelik terörün ülkemize olan maliyeti ve bu konuda hükümetin iradesini ÅŸu ifadelerle net ortaya koyuyor: ''Teröre giden para 400 milyar doları buldu. Yazık deÄŸil mi? Bu güzel milletin imkânlarının yanlış yolda kullanılması doÄŸru bir hadise midir? Nasıl vatanperverlik, milleti sevmektir. Nasıl Kürt'ü, Türk'ü, Arap'ı sevmektir. Bu nasıl insanı sevmektir. Kaynaklar ne yazık ki yıllardır 30 yıldır, bir hiç uÄŸruna heba olup gidiyor. Ramazan ayını bile dikkate almadan, bayramı, Kadir Gecesi'ni, arifeyi dikkate almadan yaÅŸanan bu hadiseleri, bütün Türkiye'nin düÅŸünmesi gerekiyor. Nedir, ne yapılmak isteniyor. Ne isteniyorsa Allah aÅŸkına söylensin, yolsa yol, su ise su, barajsa baraj, sorun çözmekse sorun çözmek... Onun için bu beladan mutlak surette kurtulmamız gerekiyor. Bunun en iyi ilacı demokratikleÅŸme mi? Evet, Hükümet olarak onun yanındayız. Haklar mı, yeni anayasa mı? Onun yanındayız. SivilleÅŸme mi? SivilleÅŸmeden yanayız. Milletin iradesinin baÅŸ tacı edilmesi mi? Evet ondan yanayız. Bu derece bir iradeyi ortaya koyan bir iktidar, devlet anlayışı, adeta eski anlayışları çöpe atıp, gerçekten insan onurunu dikkate alan, onların dertleriyle dertlenen bir iktidar olarak hizmetlerimizi sürdürüyoruz.'' (http://www.akparti.org.tr/site/haberler/teror-belasindan-mutlaka-kurtulmaliyiz/12342)

Reformlar,
“1990'lar, sivil aklın devre dışı bırakıldığı, hukukun es geçildiÄŸi bir mücadele dönemi oldu. Bu dönemin Türkiye'ye maliyeti nereden bakarsanız bakın oldukça ağırdır. Ancak, 2000'li yıllarla birlikte, karar alıcılar ve toplum yüz yüze olduÄŸu sorunun "nedenleri" üzerinde durmaya baÅŸladı.” (Usak Bilim Kurulu BaÅŸkanı ve terör uzmanı Prof. Dr. Ä°hsan Bal 22.08.2011 Yeni ÅŸafak)
Siyasal iktidar (AK Parti) alışıla gelmiÅŸ baskıcı totaliter rejimin ürünü olan politikalar yerine insan merkezli politikaları temel alıp insanların maÄŸduriyetlerini anlayan ve onlarla empati kuran bir yaklaşım sergiledi ve bu maÄŸduriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik sosyal, ekonomik ve siyasi projeler uygulamaya baÅŸladı. Hükümet öncelikle terör/anarÅŸi yaratan ve yaratabilecek sorunları ortada kaldıracak çalışmalar yaptı. Aynı zamanda sorunun temelini oluÅŸturan hak ve özgürlüklerin temini, mahrumiyetlerin giderilmesi gibi alanlarda ciddi adımlar atıldı ve mesafe alındı.

Kamuda yeni düzenleme,
Günümüzde, bilginin ön plana çıktığı, temsili demokrasi yerine katılımcı demokrasi anlayışının güçlendiÄŸi ve dünyanın büyük etkileÅŸim içine girdiÄŸi küresel bir süreç yaÅŸanmaktadır. Bu süreçte yaÅŸanan sosyo-ekonomik deÄŸiÅŸimler ile bilim ve teknolojideki hızlı geliÅŸmeler, kamu yönetiminin merkezi ve yerel düzeydeki iÅŸleyiÅŸ ve örgütlenmesinin sürekli olarak yenilenmesini gerektirmektedir.
Bu geliÅŸmeler çerçevesinde, siyasal, toplumsal ve ekonomik ihtiyaçlara cevap verecek bir kamu yönetimi oluÅŸturmak amacıyla, kamunun yeniden yapılandırılması, diÄŸer bir ifadeyle Kamu Reformu’na iliÅŸkin yasal ve idari çalışmalara baÅŸlanması önem arz etmekteydi.
Türkiye’de siyasal iktidarın 2002 yılında el deÄŸiÅŸtirmesiyle birlikte, yani AK Parti’nin iktidara gelmesi ile reformların baÅŸladığını söyleyebiliriz. Bu çalışmalarda, hizmetin kapsamı ve yürütülüÅŸ biçimine iliÅŸkin yeni anlayışları dikkate almak suretiyle, etkinlik, verimlilik ve açıklık gibi ilkelerin yönetim yapısına kazandırılması hedeflenmiÅŸtir.
Kamu reformu tanımına kısaca deÄŸinecek olursak; kamunun yeniden yapılandırılması, devlet aygıtının önceden belirlenmiÅŸ ekonomik-politik hedefler doÄŸrultusunda, konum ve iÅŸlevleri bakımından yeniden tanımlanarak örgütlenmesi anlamına gelmektedir. Burada, yapılmış ve planlanan reformlardan bahis etmemiz sizler de takdir edersiniz ki, mümkün deÄŸildir. Sadece bir baÅŸlık üzerinde duracağız.
Kamunun yeniden yapılandırılmasına yönelik çalışmaların temelini teÅŸkil eden iç güvenlik yönetiminin, kurum ve kurallarıyla etkinleÅŸtirilmesi, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüÄŸünü ön plana alan demokratik bir yapıya kavuÅŸturulması gerekmektedir.
Terör olaylarına daha çok ülkemizin doÄŸu ve güneydoÄŸusunda rastlanmaktadır. Terörün hiçbir haklı gerekçesi olmamakla birlikte, nedenini birazcık irdelediÄŸimizde gerek devletin gerekse siyasal yönetimlerin ihmali söz konusudur. Bölge ve bölge insanın temel sorunlarına, yapısına uygun çözümler getirilmemiÅŸ, öteki muamelesi yapılmış olup, kaderine terk edilmiÅŸtir. Ä°nsanların dertleriyle yeterince ilgilenilmemiÅŸtir. Devlet “baba” ÅŸefkatini maalesef gösterememiÅŸtir. Ä°deolojik tutumlar ve dış mihrakların, Türkiye üzerindeki emelleri de terör/anarÅŸi besleyen unsurlardan biridir. Bu konuda, AK Parti bölge insanıyla empati kurmayı baÅŸarabildi. Hiçbir köyü okulsuz, okulu öÄŸretmensiz, saÄŸlık ocağını ve devlet hastanesini doktorsuz, ambulansız bırakmadı. Ä°çme suyu olmayan, yolu yapılmayan köy, belde ve ilçeler kalmadı. Duble yollarla ÅŸehirlerarası ulaşımı güçlendirdi vb… Daha da önemlisi temel hak ve özgürlükler kapsamında yapıldı. 2002'den bugüne kadar konuya iliÅŸkin tam 42 yasal düzenleme yapıldı. TRT ÅžeÅŸ'in yayına baÅŸlaması, Kürtçenin belli alanlarda serbest kılınması, üniversitelerde Kürt diline iliÅŸkin bölümlerin açılması, bugüne kadar çeÅŸitli nedenlerle isimleri deÄŸiÅŸtirilen Kürt yerleÅŸim birimlerinin eski isimlerine kavuÅŸması, Kürtçe isimlerin verilmesi, olaÄŸanüstü hal uygulamasının kalkması, EMASYA Protokolünün kaldırılması, DGM’lerin hukuk sisteminden çıkarılması, 18 yaÅŸ altındaki çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanması, cezaevlerinde Kürtçe konuÅŸulabilmesi, özel tv ve radyoların farklı dil ve lehçelerde 24 saat yayın yapabilmesi, yol kontrollerinin azaltılması ve yayla yasaklarının kaldırılması, bağımsız bir ayrımcılıkla mücadele komisyonu kurulması, Ahmet’i Haninin yasaklanmış kitabının Kültür Bakanlığı tarafından basılması vb…
Ve hükümet bunların karşılığını, seçimlerde bölgeden birinci parti olarak çıkmak suretiyle almış oldu. Ak Parti diÄŸer partilere göre gerek yerel seçimlerde gerekse milletvekili seçimlerde bölgenin en çok tercih edilen partisi oldu. bu sonuçları doÄŸru ve dikkatli okumamız gerekiyor. Bu açıdan "demokratik açılım" 2000'lerin başından itibaren ivme kazanan bu sürecin adlandırılmasıdır. Demokratik açılım süreci ile bir taraftan Kürt halkı kazanılmaya çalışıldı; diÄŸer tarafta ise gerek devlet gerek siyasal irade daha özgür ve güvenli, yaÅŸanılabilir bir ülke tesis etmek için cumhuriyet tarihinde eÅŸi görülmemiÅŸ reformlar gerçekleÅŸtirdi.
Ak Parti hükümeti bu süreçte popülist bir tutum sergilemediÄŸi gibi, aksine samimi ve çözüm odaklı bir yaklaşım göstermektedir. Günü birlik politikalarla geçiÅŸtirme yerine, kalıcı ve köklü bir çözüme odaklandı. Kin ve nefreti artırıcı deÄŸil kardeÅŸlik hukukumuzu güçlendirecek politikalar geliÅŸtirildi. Ayrımcı ve rijit bir dil yerine, birleÅŸtirici, birlik ve beraberlik dili kullandı. Burada BaÅŸbakan R. Tayyip ErdoÄŸan’ın AÄŸrı’daki bir meydan konuÅŸması bu konudaki samimiyetin ifadesi olsa gerek. Åžöyle ki; ''KardeÅŸliÄŸimiz AÄŸrı Dağı'ndan çok daha büyük. Bizim kardeÅŸliÄŸimiz, Köse Dağı'ndan, Süphan Dağı'ndan daha yüce. Biz hepimiz Nuh Tufanı'nın ardından, ÅŸu AÄŸrı Dağı'ndaki gemiden dünyaya dağıldık. Hepimiz Adem'in, Nuh'un çocuklarıyız. Diller farklı olsa da dualarımız bir. Bizim kıblemiz bir, ayetlerimiz bir, ezanımız bir, inancımız birse vatanımız, bayrağımız, toprağımız da bir. Bizim cumamız bir. Biz ezelden kardeÅŸiz. Allah'ın izniyle ebediyete kadar kardeÅŸ kalacağız.” (10.06.20011 AÄŸrı konuÅŸma)
Yönetim, halkın refahı, güvenliÄŸi, temel hak ve özgürlükleri için gerekli yasal ve reform çalışmalarını ivedi bir ÅŸekilde bir bir gerçekleÅŸtiriyor. Bu sürecin sonuna kadar gidileceÄŸini de bizzat BaÅŸbakan R. Tayyip ErdoÄŸan sık sık dile getiriyor.

Mücadele yöntemi;
Devlette uzun süre hizmette bulunan Merhum Turgut Özal’ın yakın çalışma arkadaşı, eski bakanlarımızdan Hasan Celal Güzel beyin terörle mücadele yöntemi konusunda önemli tespitleri bulunmaktadır. Terörle mücadelede yirmi yedi yıldan beri aynı hatalar tekrarlanıyor. Åžöyle ki: 1. Terörle mücadelenin demokratik hak ve hürriyetlerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Devlete baÅŸ kaldıran ve güvenlik güçlerini ÅŸehit eden herkes teröristtir ve mutlaka etkisiz hâle getirilmeleri gerekir. Ancak, bir yandan da kendi insanlarınıza kucak açıp her türlü ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılarsınız. Bu ikisini birtakım yabancılaÅŸmış aydınlara anlatmamız mümkün olmuyor.
2. Terörle mücadelede herhangi bir mahâlde sabit kalarak orayı savunmak ve hareketsiz beklemekle netice alınamaz. Bugüne kadar yapılan budur. Hâlbuki tam aksine terörle mücadelede kullanılan güçlerin tamamen aktive olması ve teröristler imha edilinceye kadar, operasyonlarına devam etmeleri gerekir. DiÄŸer bir deyiÅŸle, teröristin saldırması beklenmez, onun saldırmasına mâni olmak için operasyon gerçekleÅŸtirilir.
3. Çeyrek asırdır söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Askere yeni alınan ve birkaç aylık eÄŸitimden sonra terörle mücadeleye gönderilen askerlerin baÅŸarılı olması mümkün deÄŸildir. Kendi elimizle yirmi yaÅŸlarındaki yavrularımızı, kınalı kuzular gibi bugüne kadar ölüme gönderdik. Ne yazık ki bu uygulama hâlen devam etmektedir. Hâlbuki defaatle ifade ettiÄŸimiz gibi, terörle mücadele uzmanlık iÅŸidir. Çok iyi yetiÅŸtirilmiÅŸ komandoların, özel harekât polislerinin ve MÄ°T elemanlarının bu operasyonlarda kullanılması gerekir.
4. Son olarak, en önemli hatamız terörle mücadelede 'tek elden koordinasyon' saÄŸlayamayışımızdır. BaÅŸbakan ErdoÄŸan'ın terörle mücadelede ne kadar ciddî, azimli ve cesur olduÄŸunu biliyoruz. Ancak, komisyona havale edilen her çok baÅŸlı iÅŸ gibi terörle mücadelede de esas zaaf tek elden yönetimin gerçekleÅŸtirilemeyiÅŸidir.
a) Bir defa terörle mücadele iÅŸinin valilere bırakılması fevkalade yanlıştır. Terör, bölgesel çapta bir eylem içinde olmasına raÄŸmen, Mülkî Ä°dare Amirine baÄŸlı güvenlik güçleri hâliyle kendi mıntıkalarında kalacaklardır. DiÄŸer taraftan, valilerin bu iÅŸte uzmanlaÅŸmasını da bekleyemeyiz. Vali, Özel Harekât Polisleri ve komandolar dışındaki güvenlik güçleri ise kendi vilayetindeki klasik asayiÅŸi halletmenin sorumlusu olarak kalmalıdır.
b) Aynı ÅŸekilde, asker ile polis arasında da koordinasyon bozukluÄŸu vardır. Bunun için, terörle mücadeleye tahsis edilen Özel Harekât Polislerinin ve Bordo Bereli Komandoların kaynaÅŸtırılması, oluÅŸturulacak müÅŸterek timlerin Mülkî Ä°dare, Emniyet ve TSK dışında merkezden yönetilmesi gerekmektedir. Kısaca, terörle mücadele timlerinin uydu ve insansız hava uçakları ile tek elden (MÄ°T'ten) yönetilmesi bir zarurettir.
Aksi halde, her kafadan bir ses çıkarsa terörle mücadelede kısa sürede baÅŸarılı olunamaz. Hâlbuki tek elden yönetimle üç ayda terörün kökünü kazımak mümkündür.(8.09.2011 sabah)
Hakkâri’deki terör saldırıları sonucunda 6 askerimizin ÅŸehit olması 15 askerimizin yaralanmasının akabinde BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan terörle mücadele ve çözüm konusunda; ÅŸu ifadeleri kullanmıştır: “Bu malum mücadele noktasında tabii ki hep birlikte vereceÄŸimiz dayanışma ve bu dayanışmamızın sürekliliÄŸi çok çok önemli. AkÅŸamdan sabaha eÄŸer bir çözüm diyorsanız, böyle bir sihirli deÄŸnek yok. Fakat kararlılıkla bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceÄŸiz. Ve tabii yılmadan, usanmadan sürdüreceÄŸiz. Ve bu konuda en ufak bir geri adım atmak yok. Özellikle kimlerin üzerine ne tür görevler düÅŸtüÄŸü malumdur. Olay -her zaman söylüyoruz- bir güvenlik meselesi deÄŸildir. Sadece bir güvenlik olayı olarak bakarsak yanılırız. Yıllar yılı böyle bakıldı, neticesi ortada. Ama bu olayın sosyolojik, psikolojik, ekonomik, diplomatik, birçok boyutu var. Ve bütün bu alanlarda bu dayanışmamızı sürdürmemiz lazım.
Burada siyasiler olarak Parlamento içi, Parlamento dışı, medya olarak, bu ülkedeki akademisyenler olarak, STK'lar olarak hep birlikte bir dayanışmanın içerisinde eÄŸer terör örgütünü, teröristleri vatandaÅŸlarımızdan ayırabilir, onlarla arasına o perdeyi gerebilir, koyabilirsek, inanıyorum ki iÅŸimiz çok daha kolay olacaktır. Ve burada saÄŸduyu sahibi milletimin her bir ferdi üzerine düÅŸen görevi yapacaktır, ben buna inanıyorum.”. (20.07.2010 Grup toplantısı konuÅŸması)
Ankara’nın yeni terör stratejisi; BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın, “bıçak kemiÄŸe dayandı” diyerek özetlediÄŸi durum, terörle mücadelede yeni bir konseptin oluÅŸacağını ve birkaç hafta içinde önemli bir sürecin yaÅŸanacağını gösteriyor.
Terörde sorumlu baÅŸbakan yardımcısı BeÅŸir Atalay “hukuk dairesi içinde mücadelenin devam edeceÄŸini” belirtirken, içiÅŸleri Bakanı Ä°dris Naim Åžahin ise; "Sizi temin ediyoruz ki bu büyük milletin, bu kutsal vatanın huzurunu bozmak isteyen, büyüklüÄŸüne göz dikmek isteyen, küçüklerle, acizlerle, ucubelerle adı konmamış bu güruhla bu milletin, bu devletin mücadelesi hukuk çerçevesinde ama yaptıklarının karşılığını oluÅŸturacak ÅŸekilde bugün de, yarın da devam etmektedir ve edecektir. Yarının mücadelesi bugünün mücadelesinden yapısal ve yöntem olarak daha farklı ve daha ÅŸiddetli olacaktır." dedi.
Terörle mücadelede, hükümetin politika ve stratejileri konusunda BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın baÅŸ danışmanı ve Ankara Milletvekili Doç Dr. Yalçın AkdoÄŸan’la yapılmış bir söyleyiÅŸi de bütün tereddütleri giderecek türden.
Arazide hızlı operasyon;
“Terör örgütü son dönemde olayları tırmandırdı. Åžehir merkezlerinde noktasal hedefler alıyor, kaçırma olayları yapıyor. Ramazana raÄŸmen eylemlerine devam ediyor. Böyle olunca terör ile mücadelede daha farklı yöntemlerle iÅŸin üzerine gitmek gerekiyor. Bundan sonra terör ile mücadelede daha etkin bir dönem göreceÄŸiz. Daha ciddi tedbirler, arazide daha ciddi operasyonlar, daha sonuç alıcı önlemler söz konusu olacak. Yeni bir strateji ve yeni bir güvenlik konsepti ile terörle mücadele yeni yapılanmayla sürdürülecek.”
Entegre birlikler;
“Daha ciddi, sonuç alıcı operasyonlardan kasıt nedir” sorusuna ÅŸöyle yanıt veriyor AkdoÄŸan: “Burada arazide daha etkin mücadele verebilmek için nasıl bir düzenleme gerekiyorsa bunların hepsini yapmak gerekiyor. Asker-polis birlikte operasyon, jandarma-polis veya jandarma-polis-kara kuvvetleri birlikte daha entegre bir sistemle nasıl mücadele edilebilir. Valilerin pozisyonları, yetkileri ne olabilir, bunların düzenlenmesi önemli. Bazı durumlar mücadelede sıkıntılara neden oluyordu. Diyelim ki bir operasyon yapacaksınız; talimatı almak için bir sürü prosedür var. Bütün o aÅŸamaların geçilmesi süreci zorlaÅŸtırıyor ve ondan sonra operasyon geç kalabiliyor. Valilerin daha çok devrede olması bu anlamda önemli.”
90’lar gibi olmayacak;
“Bazıları, ‘terörle mücadele’ deyince bir sanıya kapılıyor. ‘90’lı yıllara mı dönülecek’ diye. Åžu anki dönemi o dönemle karşılaÅŸtırmak doÄŸru deÄŸil. Hak, hukuk içinde bir mücadeleden söz ediyoruz. DemokratikleÅŸme devam edecek ama daha etkin bir mücadele verilecek ve bu halka karşı deÄŸil, PKK’ya karşı verilecek. Daha önceki dönemde halk bundan çok maÄŸdur oldu. Hukuksuzluklara sapıldı.
Halk otoritenin kurulmasını istiyor;
Bazı kesimlerde ‘silahlı mücadele vermek çözüm süreçlerini sabote eder’ gibi bir yaklaşım var. Tam tersi. Teröre karşı etkin bir mücadele vermezseniz çözüm süreçleri sabote oluyor. Terör örgütü orada psikolojik üstünlüÄŸü ele geçirmeye çalışıyor. Batman’daydım. Halk çok ÅŸikâyetçi, zorla haraç, vergi toplanıyor. Bölge halkı, devletin güven ve otoriteyi tesis etmesini, kendisini korumasını istiyor. Demokrasi içinde hükümetin bu iÅŸe el atması kaçınılmaz bir durum. Çözüm süreçlerinin selameti için de, bölgede güvenliÄŸin tesis edilmesi, kanunların korunması için de böyle.”
Sivil irade daha etkili olacak ;
“Hükümetler bugüne kadar hep terörle mücadeleyi tribünden izledi, durum deÄŸiÅŸiyor” yorumlarını da ÅŸöyle deÄŸerlendirdi: “AK Parti hükümeti sürekli sürecin içinde oldu ama sivil iradenin daha fazla sürecin yönetiminde söz sahibi olması, olup bitenlere müdahale etmesi önemli. Yani süreçler daha hızlı iÅŸlemeli, olup bitenlerin sevk ve idaresinde hükümet daha fazla söz sahibi olmalı. Yeni yapılanmada sivil irade daha etkili olacak. Bir de neticeye dönük daha ciddi tedbirler alınacak. Yeni bir strateji uygulanacak.”
Siyaset hakkı ikinci haktır ;
Demokratik açılımın akıbeti ne olacak? AkdoÄŸan’ın yanıtı ÅŸöyle: “Daha güvenlikçi bir yaklaşıma geçilmiyor. Reformlardan da demokratik açılımdan da taviz yok. Örgüt bölgede baskı ve terör üzerinden kendisine siyasi alan açmaya çalışıyor. Buna devletin müsamaha göstermesi mümkün deÄŸil. Terör örgütü sürekli eylemler, infazlar yapacak, devlet buna sessiz mi kalacak? BDP bir kere hak ve hukuktan bahsediyorsa önce çıkıp yaÅŸam hakkını savunacak. Orada insanların kafasına kurÅŸun sıkılıyor. YaÅŸam hakkı olmadıktan sonra siyaset hakkı; bunlar ikinci-üçüncü haklardır. Hak, hukuk konusunda samimiyseler önce herkesin yaÅŸam hakkını savunsunlar. Biz, PKK’nın bölgeyi terörize etmesine, bu halkı esir almasına müsamaha edemeyiz.” (Ankara’nın yeni terör stratejisi-serpil Çevikcan Milliyet 17 aÄŸustos 2011)
PKK ne yapıyor, mücadele nasıl sürüyor?
Bu noktada, PKK’nın son dönemdeki taktiÄŸi, buna karşı yürütülen mücadelenin parametreleri, kullanılan enstrümanlar ve iÅŸin diplomasi boyutuna iliÅŸkin tabloya da bakmak lazım. Ä°stihbarat çevrelerinin bu konudaki saptamaları ve verdiÄŸi bilgiler ÅŸöyle:
*Terör örgütünün içeride yaklaşık bin 500, dışarıda 2500 militanı bulunuyor.
*Örgüt, ÅŸartlı refleksle hareket ediyor. Devlet ne yaparsa, örgüt ne yapar biliniyor.
*Örgüt, eylem yapamazsa daÄŸdakileri tutamıyor.
 *Eylemlerinde asker, polis gibi güvenlik görevlilerini hedef alıyor. Bu kapsamda saldırılması kolay “yumuÅŸak hedefleri” seçmeye çalışıyor.
*Daha çok ses getiren, sivillere yönelik saldırıları öncelikle yapmıyor.
*Propaganda konusuna rahat dönemlerinden birini yaşıyor. Televizyon kanallarını iyi kullanıyor.
*Güvenlik birimleri, örgütü, karasal tespit ve uydudan gözetleme yollarıyla izleyebiliyor. *Devlet, karasal tespitte en ileri teknikleri kullanıyor ve sonuç alıyor. Uydudan gözetlemede Türkiye’nin yerli kapasitesi yok. Bu konuda ABD’den destek alınıyor.
* Örgüt, dağınık grupların belli merkezde toplanmasının ardından eylemleri gerçekleÅŸtiriyor. Bunun son örneklerinden biri Gedik tepe saldırısı. Örgüt mensuplarının, istihbarat elemanlarını ÅŸaşırtmaya yönelik telsiz konuÅŸmaları bunu doÄŸruluyor. Örgüt, son dönemde ciddi zayiat verdi. Bunda detaylı istihbaratın rolü büyük. Son Kandil-Hakurk bombalamasında da, istihbarat teÅŸkilatının koordinat yönlendirmesiyle çok ciddi sonuçlar alındı.
*Terör örgütünün yuvalandığı komÅŸu ülkelerle temaslarda, tabiri caizse “vidalar iyice sıkıştırıldı.”
*Kuzey Irak yönetimine yapılan, “etkin mücadele etmezseniz maliyetini siz de ödersiniz” baskısı sonuç veriyor.
* Örgüt, Ä°ran’da eylemsizlik kararı verdiÄŸinde, Türkiye’de silah kullanıyor, Türkiye’de eylemi bırakırsa Ä°ran’da vuruyor. Bu kapsamda Ä°ran’la iÅŸbirliÄŸi en ileri düzeyde. DoÄŸrudan Tahran yönetimine baÄŸlı Devrim Muhafızları sınırda PEJAK’a bomba yaÄŸdırıyor.
*Suriye, PKK’nın “çözülmesini” hızlandıracak adımları atıyor. Son gözaltılar bunun örneÄŸi. ( http://www.polis-haber.com/11063-Terorle-Mucadelede-Istihbarat-Ayari.html)
Bilimsel olarak, terörü yok etmek
Retrospektif sosyolojik istatistiksel çalışmalarda bazı önemli kriterler belirlenmiÅŸ. Åžöyle ki,
A)-Yapılması gerekenler
1. Hükümet tek başına iktidar olmalıdır
2. Hükümetin mücadeleyi meÅŸru kılan en az iki nedeni olmalıdır
3. Hükümetin en az bir demokratik gerekçesi bulunmalıdır
4. Güvenlik güçleri ve hükümet terörist grubun maddi desteklerinin en az üçünü ortadan kaldırmalıdır
5. Güvenlik kuvvetleri en az iki stratejik iletiÅŸim kanalına sahip olmalıdır
6. Ä°stihbarat unsurları çok iyi olmalıdır
7. Güvenlik güçleri tartışmasız hava desteÄŸine sahip olmalı ve kullanmalıdır
8. Mücadelenin etkinliÄŸi terör aktivitelerini anektodal seyrekliÄŸe düÅŸürerek ileri derecede sınırlayacak güç ve nitelikte olmalıdır
9. Ancak diÄŸer taraftan güvenlik güçleri aşırı tali hasar vermekten kaçınmalıdır
10. Güvenlik güçleri bölge halkı ile çok iyi iliÅŸkiler kurmalıdır
11. Güvenlik güçleri bölge halkının büyük çoÄŸunluÄŸunun tasvip ve desteÄŸini kazanmalıdır
12. Güvenlik güçleri, kat’i kontrolleri altında güvenli alanlar oluÅŸturmalı sonra bu alanları geniÅŸletmelidir
13. Güvenlik güçlerinin kat’i kontrolü altındaki bölgelerde konut reformu yapılmalı, alt yapı iyileÅŸtirmesine gidilmeli ve kısa dönemli yatırımlar gerçekleÅŸtirilmelidir
14. Güvenlik güçlerinin kontrolü altındaki güvenli bölgelerde temel hizmetler dahi verilmelidir
15. Güvenlik güçlerinin kontrolü altındaki güvenli bölgelerdeki halk kendini gerçekten güvende hissetmelidir
B)-Yapılmaması gerekenler var
1. Güvenlik güçlerinin toplu cezalandırma yapması, baskı uygulaması
2. Güvenlik gücünün dış bir iÅŸgalci güç olması
3. Güvenlik gücü uygulamalarının terörist grubun yeni ÅŸikayetler oluÅŸturmasına fırsat vermesi
4. Hükümete muhalefet eden terörist grup destekçisi milis politikacıların varlığı
5. Nüfus dengelenmesi amacı ile sivillerin yeniden yerleÅŸime tabi tutulması
6. Bölge halkına güvenlik güçlerinin verdiÄŸi tali hasarın teröristlerin verdiÄŸi zarardan fazla olması
7. Güvenlik güçlerinin bölge halkı gözündeki algısının terörist gruptan daha kötü olması
8. DüÅŸmanın deÄŸiÅŸen strateji, operasyon ve taktiklerine güvenlik güçlerinin zamanında adapte olup karşılık verememesi
9. Güvenlik güçlerinin bölge halkı üzerindeki baskı ve korkutucu etkisinin terörist gruptan daha fazla olması
10. Teröristlerin daha profesyonel ve motivasyonlu olmaları nedeni ile güvenlik güçlerine üstünlük saÄŸlaması
11. Olayın süregitmesinden güvenlik güçlerinin ek maddi menfaat saÄŸlaması
12. Mücadelede güvenlik güçleri ve hükümetin amaç ve adanmışlık derecelerinin farklı olması...
Yapılması gerekip de yapılanlardan yapılmaması gerektiÄŸi halde yapılanları çıkardığımızda sonuç sıfırdan büyükse teröre karşı mücadelede istisnasız baÅŸarılı olunduÄŸu tespit edilmiÅŸ.
Bilim iÅŸin bununla da bitmediÄŸini gösteriyor. Uygulamada da püf noktalar var...
BaÅŸarıya ulaÅŸmak için birbirine sinerjik çok sayıda operasyonun eÅŸzamanlı planlanıp yürütülmesi gerekiyor. Uygulama tek tek deÄŸil, paket halinde ise baÅŸarılı oluyor.
EÅŸzamanlı çok sayıdaki operasyonu yürütmede uzman bir ekip oluÅŸturulması gerekiyor. En üst düzeyde siyasi destek verilmesi ve bunun uluslararası bazda ciddi ifadesi gerekiyor.
Olumlu ve olumsuz uygulamaların çetelesinin tutularak bilançoyu devamlı artı dengede tutacak deÄŸiÅŸikliklerin dinamik olarak uygulamaya konması gerekiyor.
Özetle bilim diyor ki, baÅŸlıklar halinde verdiÄŸim bu stratejik reçete eÅŸzamanlı paket halinde uygulanırsa sihirli kurÅŸun haline dönüÅŸür, PKK terörünü de bitirir.
KAYNAKLAR
1. Staniland P. Defeating Transnational Insurgencies: The Best Offense Is a Good Fence. Washington, Quarterly, 29(1):21-40, 2006.
2. Sepp KI. “Best Practices in Counterinsurgency,” Military Review, 8-12, 2005.
3. Petraeus, DH. Learning Counterinsurgency: Observations from Soldiering in Iraq. Military Review, 2-12, 2006.
4. Paul C, Colin P, Grill C, Grill B. Victory Has a thousand Fathers: Detailed Counter-insurgency Case Studies. MG-964/1-OSD, RAND Corporation, Santa Monica-California, USA, 2010.

                                                                                                 Eyüp BEYHAN

Yorum
Yazar fahri açık 2011-09-25 06:32:34
Beyefendi, saÄŸolunuz, uzun uzun anlatmış, alıntılar yapmışsınız ama ben hala ayrımı anlayamadım.  
Meramım, bence böyle zorlama bir ayrıma niçin gerek duyulduÄŸu ve ne iÅŸe yarayacağıdır.?  
BeÅŸ on yıl önce bu türlü bir ayrım –terör/izm ve terörist- yapılmazken, niçin ÅŸimdilerde yapılıyor ve buradan hareketle, her ikisiyle mücadelenin farklı olması gerektiÄŸi sonucuna ulaşılıyor. 
BildiÄŸim, terörizm diye bilinen bir fikri, siyasi, ideolojik akımın olmadığıdır ve terör estirene, terör eylemi yapana, terörist denir.  
Terör nedir sorusu yazıda ayrıntılı açıklanmış ama kanımca en önemli husus eksik bırakılmıştır. ‘Askeri olmayan hedeflerin’ yani sivillerin, doÄŸrudan halkın hedef alınması. Silahlı eylemi, silahlı mücadeleyi, siyasi amaç için ÅŸiddete baÅŸvurmayı, ayaklanmayı, terörden ayıran en önemli husus, düşman ayrımı gütmeden, hedef seçmeden, suçlu suçsuz gözetmeden, bilhassa halkın hedef alınmasıdır. KuÅŸkusuz, ister örgütsel olsun, ister devlet eliyle olsun, bu türden sistematik veya süreÄŸen eylemler, hiçbir ÅŸekilde hukuki-meÅŸru veya makul bulunamaz. 
Savaşın, kan davası gütmenin ve hatta mafyanın bir rajonu yani hukuku vardır ama terör eyleminde bir kural, ilke, örf adet yoktur. 
Kim, masum insanların, çocukların kasıtla öldürülmesini, katledilmesini, ‘davanın haklılığı adına mümkün’ görebilir, izah edebilir.? Amaca giden yolda, her ÅŸey mübah olabilir mi.? 
EÅŸlerimiz, çocuklarımız ÅŸehirlerde bombalarla parçalanırken, daÄŸdakileri nasıl haklı bulabilir, neyin müzakeresini yapabiliriz.? 
Peki onlar, ellerindeki bu masumların kanıyla nasıl barıştan, insan haklarından, insanca hakça bir düzenden söz edebiliyorlar.? 
Maalesef, pek çok ÅŸey gibi, teke tek erkekçe kavganın, mertçe mücadelenin yerini, bu alçakca yöntem almıştır. Bu yöntemi ve örgütleri de, soÄŸuk savaşın gereÄŸi olarak, büyük devletlerin karanlık güçleri tesis ve ikmal etmiÅŸtir. Beraberinde, pek çok, sol- milliyetçi-bağımsızlıkçı, Ä°slami hareketlere sızıp ‘terörize’ ederek, siyasi hedeflerini zehirlemiÅŸ, amaçlarından koparmış, taÅŸeronlaÅŸtırmıştır. 
 
Hülasa, terörle ve teröristle mücadele aynı ÅŸeydir. Kimse, teröre zemin hazırlayan sebepler vs diyerek, haklılık payesi vermeye kalkmamalıdır. DaÄŸa çıkışların zeminini anlamaya çalışırken, teröre prim verme hatasına düşülmemelidir.  
 
Sanırım, buna sebep Kürtlerin sorunları ile, 'Kürt Sorunu' nun ayırt edilemeyiÅŸidir, 
Ha birde baÅŸka moda var. ‘Terörle yaÅŸamaya alışmalıyız!’ Affediniz, tecavüze alışın der gibi..! 
Saygıyla.
Yazar Fahri açık 2011-09-28 06:49:43
Karışıklığın sebebi, son yıllarda kanunlarımızda yapılan deÄŸiÅŸiklikler imiÅŸ. Eskiden farklı farklı maddelerde tanımlanan bu türden suçlar, Terörle Mücadele Kanunu baÅŸlığı altında tek çatı altında toplanmış. 
Adı anılan örgütte bu kapsam içinde deÄŸerlendirildiÄŸinden, haliyle böyle bir sebep-sonuç iliÅŸkisi aramasında, bu terimlerle çalışmak -teröre sebep olan, terörizmin kaynakları gibi..- gerekiyormuÅŸ.! 

DoÄŸrudur. 
Ama yeterli olmasa gerek. Her ÅŸeyi atomlarına kadar ayırarak kategorize etmeyi pek seven batılılar da, iÅŸgallerine karşı her türlü direniÅŸi, toptan terör diye damgalamayı tercih ediyor, nedense.! Hukuk diliyle, Filistinlinin yaptığı terör, Ä°srailinkiyse BaÅŸbakanımızın haklı tespitinin aksine devlet terörü deÄŸil, Orantısız Güç Kullanımı, öyle mi.?.  
Bizim basınımız dahi, Iraklı- Filistinli direnişçilerin bütün eylemlerini terör saldırısı olarak veriyor.  
Uluslararası alanda, daha henüz ortak bir terör tanımlaması yapılamaz iken, seninki terörist-benimki özgürlük savaÅŸcısı veya aktivist oluyorsa, bu karışıklık daha devam edecek demektir.  
 
*  
Mesele karışıklığın sürmesi deÄŸil, mevzubahis PKK olunca mantığın kasten tersine iÅŸletilmesidir. 
Devletin bir takım yanlış uygulamalarından, Diyarbakır cezaevinden, pislik yedirmelerden vb bahisle, Ankara’nın göbeÄŸinde bomba patlatmayı meÅŸru kılmaya çalışmaktır. 
 
Bir askeri konvoya saldırmak baÅŸka ÅŸeydir, ister Kudüs ister Ä°stanbul da olsun, bir otobüs durağında bomba patlatmak baÅŸka bir ÅŸey. Ä°kincisi, her kim ne maksatla düzenlerse düzenlesin, tartışmasız kesinkes alçakca namussuzca terör eylemidir.  
 
Unutulan, erdemdir fazilettir. Maalesef güçlünün hukuku her alanda, fikir dünyamızda da hüküm sürmektedir. 
Zaferin zorla silahla deÄŸil, nihayetinde ancak haklı olmakla, hakkın manen teslim edilmesiyle, önce vicdanlarda kazanılabileceÄŸidir.  
 

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 24-09-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111659658 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net