09-11-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Medyadan Seçmeler arrow BAAS REJÄ°MÄ° SURÄ°YEDE DE YIKILIYOR YA SONRASI?
BAAS REJİMİ SURİYEDE DE YIKILIYOR YA SONRASI? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 0
KötüÇok iyi 
Yazar Süleyman ArslantaÅŸ/Genç Birikim   
29-07-2011
BAAS REJÄ°MÄ° SURÄ°YE’DE DE YIKILIYOR YA SONRASI? 

                                                       Süleyman ArslantaÅŸ/Genç Birikim
MiÅŸhel Eflak’ın fikir babalığını yaptığı Baas rejimi iki ülkede vücut buldu. Bunlar da Irak ve Suriye’dir. Her ÅŸeyin bir ömrü olduÄŸu gibi ideolojilerin, rejimlerin de bir sonu vardır. Osmanlı sonrası Ä°slam coÄŸrafyası tasarlanırken Sykes-Picot (1916) anlaÅŸması kapsamında bilhassa OrtadoÄŸu için ulus devleti tasarıları öne çıkmıştı, neredeyse Osmanlı’nın egemen olduÄŸu toprakların tümünde Türkiye baÅŸta olmak üzere ulus devlet’ler inÅŸa edildi. Yaklaşık doksan yıl bununla idare ettiler. Ama artık ‘ulus devlet’ modelinin
 de ömrü doldu. Tasfiyesi kaçınılmazdır ve bu tasfiyeden tüm Osmanlı sonrası, Osmanlı topraklarında inÅŸa edilen devletler (devletçikler) nasibini alacaktır. Dün Irak aldı, bugün Suriye aynı akibeti paylaşıyor ve yarın da diÄŸerleri ‘ulus devlet’’modelinin sonuna yaklaÅŸacaktır.

Osmanlı sonrası OrtadoÄŸu da ki, Ä°slam coÄŸrafyasındaki tüm uyuÅŸmazlıkların, huzursuzlukların, halk-devlet kaynaÅŸması olmayışının temelinde yatan en önemli neden bu ‘ulus devlet’ olgusudur. Neredeyse 13 asır hiç bir ırki aidiyetin öne çıkmadığı, Müslümanlar arasında ‘kardeÅŸlik hukuku’nun egemen olduÄŸu, Müslüman olmayanlarında ‘tebea’ sayıldığı ve en az onların da hukukunun Müslümanların hukuku  kadar önemsendiÄŸi uzun asırların ardından tek bir ırkın aidiyetine dayanan yönetim biçimlerinin de artık miadını doldurduÄŸu muhakkaktır. Özellikle Ä°slam coÄŸrafyasındaki ‘ulus devlet’ anlayışlarının da sonu gelecektir. Muhakkak ki bugün olmazsa yarın Türkiye’de bundan nasibini alacaktır. Geride bıraktığımız 12 haziran seçimlerinin öncekilerden en önemli farkı: kemalizim ve ulus devlet olgusu, laiklik vurgusu neredeyse hiç teleffuz edilmedi. Katı Kemalist, jakoben laiklerin yoÄŸun olduÄŸu CHP bile: belayı def kabilinden laiklik ve kemalizmi telaffuz etti. Maalesef Türk ulusuna dayalı ‘ulus devlet’ anlayış ve söylemlerini bu seçimlerde Türkler genelde unuttu ama kürt kardeÅŸlerimiz doksan yıl geriden gelerek kürt kimliÄŸini öne çıkarttılar. Oysa geride bıraktığımız 13 asırlık birlikteliÄŸimizin ve bizi ‘biz’ yapan temel inanç ve deÄŸerlerimizin bizi yönlendirmesi gerekmez miydi? Ümmeti paramparça eden Ä°slami deÄŸer ve duyarlılıkları yok eden cemaat anlayışını dışlayan,ferdi anlayış ve yaÅŸamayı öne çıkaran ‘ulus devleti’ projesi terk edilirken bir kısım insanlara, gruba ya da partiye-partilere tasfiyenin durdurulması görevi mi verildi?

17 Aralık 2010 ‘dan buyana yani Muhammed Buazizi’nin kendisini yakması eyleminden beri OrtadoÄŸu, Kuzey Afrika’nın bir kısmı kaynıyor. Halklar mevcut yönetim ve rejimlere isyan ediyor hemen hemen hepsinin de ortak çaÄŸrısı demokrasi,insan hakları vs.isyancıların kendilerine ait hiçbir deÄŸer yargıları yok sanki! Ama isterseniz isyancıların deÄŸer yargılarının yok oluÅŸunu ele almadan önce küresel güç odaklarının ve bilhassa kapitalist dünyanın ortaya koyduklarına bakalım. Hatırlayınız ikinci dünya savaşını sona erdiren YALTA Konferansı (05-11 Åžubat 1945) ile birlikte sözüm ona iki kutuplu bir dünya oluÅŸturulmuÅŸtu; Amerika’nın başını çektiÄŸi batı bloku ve Rusya’nın başını çektiÄŸi doÄŸu bloku Ä°slam ya da Ä°slam bloku yok, hayır, onlar Ä°slam’ı da, Ä°slam blokunu da yok saydılar ve Ä°kinci Dünya Savaşı sonrası  dünya tasarlanırken Ä°slam coÄŸrafyası için birinci dünya savaşı sonrası, Osmanlı sonrası ortaya konulan projelerle idare etmeleri ve gerekirse Ä°slam’ın dünyaya yönelik hükümlerinin unutultuÄŸu-unutturulduÄŸu ülkelerde ikinci,üçüncü sınıf demokrasi ve onun alt baÅŸlıklarına izin verilebilirdi!..

Türkiye 1923-1946  arası dönemlerde laiklik uygulamasına deÄŸil, açık-seçik  ‘seküler’ uygulamaya muhatap kılındı. 1940‘lı yılların matbuat umum müdürü Vedat Nedim Tör’ün ‘’bundan böyle devlet dairelerinde Allah lafzının aÄŸza alınması zinhar yasaktır’’ sözü bunun tipik bir örneÄŸidir.1928’de çıkartılan “dini ıslah beyannamesi”nin tek parti döneminde ısrarla uygulanmasının ardından,1946’da Türkiye halkı çok partili sisteme geçiÅŸi hak etti! Çokları sorar efendim Türkiye ‘de laikliÄŸe 1937’de geçildi ondan önce yoktu falan diye,adamlar önce seküler eÄŸitim anlayış ve uygulamaları devreye soktular ve ardından da sekülerizme nazaran tercihler ve din anlayışı itibari ile biraz daha toleranslı olan laiklik anlayış ve uygulamalarını baÅŸlattılar. Ve böylece devlet dinsiz olabilir ya da devletin dini olmayabilir ama bireyin yurttaşın bir din anlayışı olabilir, bu anlayış ve inanışını da bireysel olarak yaÅŸayabilir noktasına getirdiler. Babalarımız, bazılarımızın dedeleri demokrat partiyi ve anlayışını bir kurtuluÅŸ formülü olarak kabul ederken, bazıları da neredeyse Menderes’i; halife-i rüy-i zemin yani yeryüzünün  halifesi  olarak görmeye baÅŸladılar. Buna halk arasında ne denir biliyor musunuz; ölümü gösterip sıtmaya razı etmek!

Unutulan-unutturulan,Yalta’da yok sayılan Ä°slam;düÅŸünce olarak, fikir olarak çeÅŸitli cemaat, grup ve ekollerin gayretleri ile varlığını devam ettirdi. Ama siyasi güç, dünya görüÅŸü olarak uzun zaman varlık gösteremedi. Taaki Ä°ran Ä°slam devrimine kadar (11Åžubat 1979) devrim Ä°mam Humeyni zamanında bütün ihtiÅŸamı ile hem duygusal hem de pratik olarak Müslümanları ciddi ÅŸekilde etkiledi. Humeyni sonrası devrim yerini yerelliÄŸe, sonrasında ise mezhebi motiflere bıraktı. Oysa 1989’da VarÅŸova Paktı’nın dağılması ve 1990’da da Sovyetlerin dağılması ile Ä°slam; kapitalizme, Yalta’da kendisini (islamı) yok sayan Batı Bloku’na karşı tek alternatif bir sistem iken dünya görüÅŸü iken saÄŸolsunlar Müslümanların engin katkıları ile (! ) o aziz Ä°slam yerelleÅŸtirilerek,evrensellik boyutu göz ardı edilerek bugün için alternatif olmaktan çıkartıldı. Batı için ufukta Ä°slami bir tehlike gözükmüyor artık. Batı dünyasının uykusunu kaçıracak ne Ä°slami bir anlayış var ne de Müslüman!.. O zaman Batı pis emellerini gerçekliÅŸtirmek için çakalın avını öldürdükten sonra kokutarak yediÄŸi gibi artık Ä°slam coÄŸrafyasını yiyebilir, Müslümanları; demokrasi, laiklik, insan hakları gibi kavramların dellallığına sevk edebilir. Nitekim önce kilit adamlar,sonra ulus devlet ve ÅŸimdi de üçüncü sınıf demokrasi ve onun alt baÅŸlıklarının egemen olduÄŸü yönetim biçimlerinin ikamesi için gayret gösterenler sözde Ä°slami aidiyeti olan insanlardır.. Hep söylüyorum 17 Aralık’tan bu yana Arap dünyasında meydana gelen baÅŸ kaldırılar beni heyecanlandırmıyor. Elbette bir insan olarak, Müslüman olarak ortaya konulan zulüm, katliam ve baskılar yüreÄŸimi kanatıyor, beynimi terletiyor ama bunlar  sonucu deÄŸiÅŸtirmiyor. Arap dünyasındaki sokak; Türkiye modeli diyor, Allah aÅŸkına ey sokaktaki Arap kardeÅŸim sen Türkiye modelini Ä°slam adına mı istiyorsun yoksa baÅŸka bir nedenle mi? Ama ben çok özet bir ÅŸey söyleyeyim Türkiye modeline iliÅŸkin; Türkiye de Müslümanlar, ahali önce seküler hale getirilmeye çalışıldı sonra bunu halk yemeyince laiklik dediler, bunun da dozajına ayarlamayınca halk yine bunu da yemedi, bu sefer laik demokratik olmak yerine, demokratik laik olma modelini dayattılar ve ÅŸimdiki Türkiye modeli denilen ÅŸey demokratik-laik bir model. Evrensel nitelikli olan din bireysel bir anlayış ve yaÅŸayışa indirgenmiÅŸtir artık. Demokratik-laik sistemin tatbikçileri artık namazlı-abdestli Müslümanlardan oluÅŸmakta. Daha önce laik-demokratik sistemin tatbikçileri ise seküler Kemalistlerden oluÅŸmakta idi. Bilmem kısada olsa Türkiye modelini anlatabildim mi? Ama genelde tatbik edilen sistem, Allah’ı unutturan bir sistem. Laiklik, demokrasi v.s. tüm bunlar sekülerizmin alt baÅŸlıklarıdır.

Åžimdi tekrar baÅŸa dönelim,nerde kalmıştık MiÅŸhel Eflak’ın Irak ve Suriye için dizayn ettiÄŸi Baascılıkta deÄŸil mi? Saddam Irak’ta Baas rejiminin sıkı tatbikçilerinden idi. Bu yüzden de Batı dünyası ona bir ÅŸans daha verdi. Ä°ran’da asırlar sonrası arzı endam eden siyasi Ä°slam’ın, iktidar olan Ä°slam’ın, müktedir olmasını önleme görevi. Bu yüzden de 22 Eylül 1980’de Saddam Ä°ran’a saldırdı savaÅŸ sekiz yıl sürdü her iki ülkeden de öncüler,samimiler savaÅŸta yok oldular, öldüler, her iki ülkenin de yer altı ve yer üstü kaynakları yaÄŸmalandı, silah tüccarlarının kasalarına gitti. Ä°ran ve ÅŸahsında Ä°slam edilgenleÅŸti ve Ä°slamı tehlike bertaraf oldu.Irak’ta ise bilinçsiz ÅŸovenist idealizim Saddam ile birlikte tavan yaptı. Artık emperyal Batı, Amerika Irak’ı iÅŸgal edebilir Saddam’la birlikte Baas rejimini yok edebilirdi nitekim Saddam’ın Kuveyt’i iÅŸgalini (02 AÄŸustos 1990) bahane ederek 17 Ocak 1991’de Amerika ve Müttefik Kuvvetler Irak’a girdi ve biliyormusunuz yaptıkları ilk iÅŸ Saddam’ı devirmek olmadı, ne yaptılar, Amerika’nın uluslar arası menfaat maÅŸası olan BM Güvenlik konseyinden bir karar çıkartarak Irak’ı ‘uçuÅŸa yasak bölge’ ilan ettiler ve ardından Irak’ı üçe parçaladılar; Kuzey Irak, BaÄŸdat merkezli Irak ve Güney Irak. Veya Erbil merkezli Kürt bölgesi, BaÄŸdat merkezli Sünni arap bölgesi, Basra merkezli ÅŸii arap bölgesi. Tamı tamına on iki yıl ÅŸartların olgunlaÅŸmasını beklediler. 20 Mart 2003’de Irak’ı fiilen iÅŸgal ettiler. Ä°ÅŸgal sonrası üç Irak ortaya çıktı. Kuzey’de Kürtlerin kontrolünde olan,güneyde ÅŸii Arapların kontrolünde olan ve bir de BaÄŸdat merkezli Sünni Arapların etkili olduÄŸu Irak. Ancak üçünün de esamesinin okunmadığı muhakkak ama bu üç Irak’ında sınırları ÅŸimdilik geçerli. Yarın Filistin devleti kurulduktan sonra bilhassa Ürdün’ün Filistin’den artan toprakları ile BaÄŸdat merkezli Sünni yapılanma birleÅŸebilir bu beklenen bir husustur ve bunu sürpriz olarak da görmüyorum..

Irak’ın hali hazırda durumu bu iken MiÅŸhel Eflak’ın( kendisi sıkı bir hiristiyandır) diÄŸer baascı yönetimi olan Suriye nereye gidiyor? Aklıma gemiÅŸken söyliyeyim Araplarda bir söz vardır; ‘Mısır’sız savaÅŸ,Suriye’siz barış olmaz’ diye. Yani arap dünyası Mısır’sız savaÅŸ Suriye’siz barış yapmaz. Nitekim Sina (1976), Camp-David (1979), Oslo (1993) anlaÅŸmalarında Suriye olmadığı için barış anlaÅŸmaları iÅŸlemedi-devam edemedi. Mevcut Baas rejimi ve onun banisi Nuseyri azınlık ve onunda lider kadrosu hali hazır ÅŸartlarda Amerika’ nın  özellikle Ä°srail konusundaki beklentilerine ve yine Ä°ran,Lübnan konusundaki beklentilerine cevap verebilecek konumda deÄŸil. Mevcut Suriye yönetiminin yıpratılmasını zorunlu kılan nedenlere göz attığımız zaman bunlardan birincisi ve Ä°srail açısından en önemlisi Ä°ran-Suriye-Lübnan eksenidir. Yaklaşık otuz yıldan bu yana bu eksen iÅŸlev görüyor. Hüccetül Ä°slam MuhteÅŸemi’nin Tahran’ın Åžam büyükelçiliÄŸine atanmasından buyana güney Lübnan’daki Hizbullah örgütünün neredeyse tüm lojistik desteÄŸi Åžam üzerinden saÄŸlanıyor. Keza hem Suriye hem de Ä°ran kendilerine yönelik baskı ve saldırı ihtimallerini Hizbullah-Ä°srail çatışmaları ile önlüyor. Yine 2006 Temmuz’undaki Hizbullah-Ä°srail savaşı bunun tipik bir örneÄŸidir. Aslında Ä°srail ve Hizbullah çarpışırken parentez içinde Ä°ran ve Suriye’de vardı ve bu çatışmalar yaÅŸanırken ne Suriye’de ne de Mısır’da ihvanın kılı bile kıpırdamıyordu.  Amerika ve Ä°srail bu ekseni parçalamak istiyor. Üstelik bu eksene birde yardımcı olan Türkiye faktörü vardır. Türkiye komÅŸuları ile sıfır düÅŸmanlık politikasını uygulamaya koyduktan sonra neredeyse Suriye ile aynı frekansta hareket eden dost ve müttekif kardeÅŸ iki ülke haline gelmiÅŸlerdi. Yüzde 15 Nusayri, yüzde 15 de Hıristiyan azınlığın yaÅŸadığı Suriye’de meydana gelen baÅŸ kaldırıda yüzde 70’lik Sünni çoÄŸunluk baÅŸ kaldıran ve ezilen tarafın öznesi konumuna gelince Türkiye’nin Suriye’ye yönelik üç ay öncesi politikasının devamını güçleÅŸtirdi. Dolayısı ile Suriye’deki ayaklanma yaklaşık otuz yıllık ekseni sarsıyor hem de Türkiye, Ä°ran, Suriye ittifakını bitiriyor eÄŸer Türkiye yüzde yetmiÅŸlik Sünni refleksin eÄŸilimine kulak vermezse bu kez tıpkı Hama olaylarında oluÄŸu gibi (1982) Sünni Ä°slam dünyası tarafından dışlanmakla yüz yüze gelebilir. Hatırlayalım, 1982’de Hama’da Nusayri rejiminin ve ÅŸimdiki BeÅŸar Esad’ın amcası katil Rifat Esad Hama’daki ihvan ayaklanmasını bahane ederek onbin ile otuzbin arasında müslümanı katletti. Katil Rifat Esad iken Sünni dünyanın ve özellikle Ä°hvan’nın ulemesi faturayı Humeyni’ye kesmiÅŸti, kimler mi: Adnan Saadettin, Beyanuni, Said Havva,Yusuf El Karadavi vd. bu yüzden ÅŸu anda Türkiye’nin özellikle Suriye politikası çok zor ve iki ucu pisli bir deÄŸnek gibi.. Türkiye’nin Suriye politikası tenkit edilirken dikkatli olunmalıdır.

Suriye yönetiminin yıpratılmasının bir diÄŸer nedeni de Çin-Suriye iliÅŸkileri. Çin’in Suriye ile olan ticaret hacmi 2000 yılında yüz milyon dolar iken, bugün 1.850 milyon dolara çıkmıştır. Çin’nin ÅŸu anda Kuzey DoÄŸu Suriye topraklarında devasa bir rafineri çalışması var ve Çin adım adım OrtadoÄŸu’ya hulul etmeye çalışıyor. Nitekim güvenlik konseyinde Suriye’ye yaptırım ve ‘uçuÅŸa yasak bölge’ kararı tasarısını veto edeceÄŸini Çin deklare etti tabiî ki bu durum Amerika’yı ve Ä°srail’i rahatsız ediyor.

Suriye’deki Baas rejiminin yıkılması ve Nuseyri azınlığın iktidarına son verilmesini Amerika ve Batı dünyası soÄŸuk savaÅŸ sonrası tasarılarının bir parçası olarak görüyor bilhassa ‘uçuÅŸa yasak bölge’ tasarısı bir ÅŸekilde 1990 Irak’ını hatırlatıyor yani tıpki Saddam Hüseyin gibi BeÅŸÅŸar Esad’ da iÅŸ başında kalacak ve fakat alt kadrolar ve yönetim edilgen hale getirilecek ve bu arada da birden çok yönetim birimleri hazırlanacak bunlar Lazkiye merkezli Nuseyri yönetim birimi,Åžam merkezli Sünni yönetim birimi ve belki Lübnan’lı Marunilerle birlikte Suriye Hıristiyanlarını da içerisine elan Hıristiyan yapılanma gibi bunlar afaki gibi görünebilir ama,1990’ların başında da Irak ile ilgili muhtelif yapılanmalardan söz ettiÄŸimizde de aynı ÅŸekilde görülmüÅŸtü ama gerçek oldu. Åžu an da Irak’ta fiilen üç yapılanma var; Kürtler, Åžiiler, Sünniler… Benzeri niçin Suriye’de olmasın?

Suriye’nin geleceÄŸi itibari ile istikrar çok uzaklarda gözüküyor MiÅŸhel Eflak’ın ikinci Baas’ı da yıkılacak ancak yerine Ä°slam’ın gelmesi mümkün gözükmüyor. Baasın yerine Müslüman demokratlar(!) ya da demokrasi ile hükmedecek cemaat ya da cemaatlar hazırlanıyor. O sürece kadar BeÅŸÅŸar Esad bir takım taktiklerle tıpkı Saddam gibi ömrünü uzatacak ama devam ettiremiyecek. Suriye’de inkılabi bir tasarımı olmayan tamamen ıslahatçı bir yaklaşımla hareket eden ve Türkiye modelini önemseyen Suriye’li Müslümanların iktidara gelmesi halinde Suriye-Ä°ran-Lübnan ekseni bitecek. Çin belki de frene basmak zorunda kalacak, Türkiye yeniden Suriye ile sözde deÄŸil özde yakınlaÅŸacak bu arada da OrtadoÄŸu’da tasarlanan BOP kapsamında harita deÄŸiÅŸimi gerçekleÅŸirse Filistin devleti kurulmuÅŸ olacağından Arap-Ä°srail çatışması da frene basacaktır.

Özetle OrtadoÄŸu’da Suriye merkezli cümbüÅŸü seyretmeye üstelik de yüreÄŸimiz kanayarak bir süre devam edeceÄŸiz. Bu arada beklenmedik bir ÅŸekilde Suriye askerleri Halep’e saldırırsa Türkiye-Suriye arasında sıcak temaslar da olabilir. Olayların rastgele kendiliÄŸinden deÄŸil planlı-proÄŸramlı gittiÄŸinden ÅŸüphem yok. BaÅŸta söylediÄŸim gibi ideolojilerin de bir ömrü var, Baas da ömrünü tamamladı Irak’da öldü, Suriye’de can çekiÅŸiyor. Ne yazık ki yerine gelecek olan Ä°slam olmayacak, muhtemelen demokratik ve fakat devamının ne olacağı bilinmeyen bir yönetime doÄŸru gidiliyor bu söyleyeceÄŸim son söz bazıları için ümit mi, ümitsizlik mi olur bilmem ama Baas sonrası Suriye namazlı abdestli müslümanlara teslim edilecek gibi gözüküyor… Yani “namazlı” demokratlara!..

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 29-07-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
122400560 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net