19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow KAPÄ°TALÄ°STLEÅžEN MÃœSLÃœMANLAR
KAPİTALİSTLEŞEN MÜSLÜMANLAR PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 20
KötüÇok iyi 
Yazar Halit Özdüzen   
21-03-2011
KAPÄ°TALÄ°STLEÅžEN MÜSLÜMANLAR
                                                                         Halit Özdüzen
          Yüce Yaratıcı insanoÄŸlunu her dönemde servet, devlet ve ÅŸöhretle imtihan etmiÅŸtir. Servete eriÅŸen erkek nefsinin ilk aradığı ÅŸeyse daha çok kadın olmuÅŸtur. Asrımızda bu imtihan, “masa, kasa ve nisa” üçlüsüyle formüle edilmektedir. Anadolu’daki kadınlar arasında ikinci eÅŸ korkusuyla “Allah erkeÄŸin iki yakasını bir araya getirmesin.” ÅŸeklinde geliÅŸtirilen serzeniÅŸli beddua ile insani amaca uygun kullanılmayan servet ve devletin getireceÄŸi mutsuzluÄŸa dikkat çekilmektedir.
Yeryüzünün doÄŸal kaynakları Yüce Allah (C.C.) tarafından tüm insanların hizmetine verilmiÅŸtir. DoÄŸada insanın yaradılış fıtratına uygun ortam bulunmakta iken,  insan egosu o ÅŸartları bozucu aşırı biriktirme ve alabildiÄŸine israf ederek heba etmeye baÅŸlamıştır. Sonunda zirveye çıkan hırsı, mal ve varlıkları kendi tekeline almak için diÄŸer insanların haklarını kan dökerek gasp etmeye kadar yöneltmiÅŸtir. Bu eylemleri bazen bireysel yaptığı gibi, çoÄŸu kez kolektif olarak yapmaktadır. Ä°lkel toplumlarda bunun adına savaÅŸ ve talan denilirken, “modern” toplumlarda ekonomi denilerek, “yasal” hale dönüÅŸtürülmüÅŸtür !...      
   
KAPÄ°TALÄ°ZMDE SERVET
     Hangi rejim veya sistem altında bulunursa bulunsun, herhangi bir ekonomi için birbirine baÄŸlı üç temel soru sorulmaktadır:
1.       Hangi maldan ve ne kadar üretilecektir?
2.       Hangi üretim teknolojisi ve hangi kaynaklarla üretim gerçekleÅŸtirilecektir?
3.       MüteÅŸebbis, sermaye sahibi, toprak sahibi ve emek sahipleri üretimden ne kadar pay elde edeceklerdir?
Kapitalist sistemin uygulandığı ekonomide bu üç temel problem teoriye göre piyasa mekanizması tarafından halledilmektedir. Yine Kapitalist toplumlarda uÄŸraşı alanlarıyla ilgili bazı sınırlayıcı yasalar konulmuÅŸsa da, insanın servetini maksimize etmekte ve verginin yasalardan kaçıramadığını ödemek kaydıyla dilediÄŸince harcama özgürlüÄŸüne sahiptir. Bunun sonucu toplumda servet ve harcamada aşırı dengesizlikler meydana getirmektedir.
       Klasik iktisat teorisinde kapitalist sistemin iÅŸleyiÅŸi temelde dört kuruma baÄŸlanmıştır. Bunlar:
a.       Özel Mülkiyet ve Veraset,
b.       Rekabet, 
c.        GiriÅŸim ÖzgürlüÄŸü
d.       Fiyat Mekanizması
a)      Özel Mülkiyet ve Veraset: KiÅŸinin üretim ve tüketim mallarına sahip olma ve bunları kullanma özgürlüÄŸünü esas almaktadır. Özel mülkiyetin temel iÅŸlevi, ekonomik kaynakların nasıl kullanılacağına kimin karar vereceÄŸinin belirlenmesidir. Pek çok ekonomik kararı tek başına birey veya ÅŸirket düzeyinde ortaklar almaktadır.  Teoride özel mülkiyet, tasarrufları özendirme ve sermaye birikimi saÄŸlama görevini de üstlenmiÅŸ olmakla beraber, temelde amacı banka, borsa, hisse senedi ve tahvil yoluyla insanların birikintilerini kapitalist sermayeye aktarmaktır!... Yine teoriye göre, özel mülkiyet hakkı müdahaleye açık gibi görünse de uygulamada güçlü gruplar çeÅŸitli yollarla bu kısıtlamaları aÅŸabilmektedir.
Veraset hakkına gelince, kiÅŸiye sahibi olduÄŸu ekonomik varlıklar üzerindeki tasarruf hakkını ölümünden sonrası için planlama hakkı vermektedir. Aslında veraset kurumunun amacı, sermaye bütünlüÄŸünü saÄŸlamaktır.
b) Rekabet: Teoriye göre kapitalist sistem, çok biçimli rekabet üzerine kurulmuÅŸtur. Sosyoliberal yaÅŸantıda kabul edilmiÅŸ bulunan “sınırsız özgürlük” kuramı, sistemin rekabet kurumunu doÄŸurmuÅŸtur. Rekabetin ÅŸartlarını da insan egosu belirlemektedir.
      Teori böyle olmakla beraber, kapitalist yapıda oyun bu kurallara göre oynanmamaktadır.  Serbest uygulamada tekelci/monopolistler piyasaları delik deÅŸik ederek,  her türlü manipülasyonla servetin belirli ellerde toplanmasını saÄŸlamaktadır!... Konuyla ilgili geniÅŸ araÅŸtırmaları bulunan Akademisyen Mustafa Özel’in tespitleri oldukça ilginçtir: “Kapitalizmde ihtiyaçlar da, onlara sahip olacak bireyler de imal edilirler. Yani ürün ve hizmetlerden önce, ihtiyaç ve insan üretilir!  Hiçbir büyük ÅŸirket, ürünlerinin tercih edilmesini meçhul tüketicilerin kaprislerine terk edemez. Ürünlerin tasarım ve imal aÅŸamalarında, onu tüketecek kiÅŸileri de ruhen ve zihnen hazırlarlar.” 
c) GiriÅŸim ÖzgürlüÄŸü: Kapitalist sistem, giriÅŸimciler için, devletin sadece bir jandarma rolü üstlenip, kendilerine eksiksiz bir üretim ve tüketim özgürlük alanı açmasını istemektedirler. Sermaye sınıfının: “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” sloganıyla kuramsallaÅŸan ilkelerini hayata geçirilebilmek için, devletin amaçlarına hizmet etmesini, aykırı sistem ve düÅŸünceleri tasfiye etmesini isteyerek, bu yolda hedeflerine de ulaÅŸmaktadırlar.  Buna baÄŸlı olarak yasa koyucular sistemi muhalif ve tehlikeli gördükleri aydın ve emekçi sınıflardan olabilecek “tehditlerden” koruyacak ÅŸekilde yapılandırmışlardır.
                d) Fiyat Mekanizması: Kapitalist teoriye göre, fiyatlar arz-talep piyasasında serbestçe belirlenmektedir. “Fiyatların oluÅŸumunda devlet veya baÅŸka bir kuruluÅŸun müdahalesi olmamalıdır.” ilkesi bulunmaktadır. Devletin istisnai durumlarda toplumu koruma gibi sosyal nedenlerle(!) fiyatlara hükümetlerce müdahale edebileceÄŸi benimsenmiÅŸtir. Ancak uygulamada bu kuralın iÅŸlemesine karteller izin vermemektedir. Yine uygulamada fiyatı piyasanın arz talep dengesi deÄŸil, kapitalist ve seküler yaÅŸamın bir ürünü olan reklam aracılığı ile oluÅŸturulan marka, moda ve prestij dürtüsü belirlemektedir.  Dolayısıyla moda ve imaj ihtiyaç dışı tüketimi körüklerken,  tüketiciden aynı kalitedeki ürüne ödemesi gereken fiyattan baÅŸka marka için  “hava parası(!)” da alınmaktadır. Ä°maj ve prestij dürtüsü,  insanların bu bedeli seve seve ve gönüllü olarak ödemesini saÄŸlamaktadır.
               
SÄ°STEMÄ°N AMACI
M. Özel’e göre “ÇaÄŸdaÅŸ insan tüketerek var olduÄŸunu hisseden bir insandır. (Tüketiyorum, o halde varım!) Ama bu tüketim insanın gerçek ihtiyacı olan eÅŸyayı deÄŸil, insana ihtiyaçmış gibi benimsetilen nesnelerin tüketilmesidir. Mesela reklamlar size 'bende bir ÅŸeyler eksik' duygusunu vermezse baÅŸarılı olamamaktadır. Ä°nsanlar lüks bir kol saati, pahalı bir cep telefonu, marka bir eÅŸarp sahibi olmadığı zaman kendini yeni bir çaÄŸa girememiÅŸ, elit bir toplumun parçası olamamış, aÅŸağılarda kalmış, yarım kalmış hissetmektedir. Böyle olunca insanlara (harcamak için) hiç bir gelir düzeyi yetmez hale gelmiÅŸtir.”
      Yeryüzünde servetin temeli, doÄŸal kaynaklar ve emeÄŸin gücüyle oluÅŸmaktadır. Kapitalist sistemde servetin ana kaynağını giriÅŸimci, tasarımcı, yönetici, üretici ile toptancı ve perakendeci ticaret erbabı oluÅŸturur. Ancak servetin kaymağı daima giriÅŸimci ve finans sektörünü elinde bulunduranların havuzunda birikmektedir.
Kapitalizm Protestan coÄŸrafyada yeÅŸermiÅŸtir. Bunun nedeni, Protestanlığın kurucusu Luther’in Hıristiyan toplumunda cemaatten çok bireyin haklarını savunmasıdır. Buna raÄŸmen hiçbir Hıristiyan mezhep, liberal kapitalizmin bünyesinde ÅŸekillenen sömürüye izin vermemektedir. Kapitalizm her ne kadar Hıristiyan bir toplumda geliÅŸmiÅŸse de bu gün için dünya sermayesinin % 80’ni A.B.D.’den kontrol eden, parayı ilah edinmiÅŸ, kendilerine göre özel yasaları bulunan,  Yahudi kökenli fakat Yahudilikten de uzaklaÅŸmış  bir grubun eline geçmiÅŸtir. Bu grubun CFR (Council on Foreign Relations/ Dış Ä°liÅŸkiler Konseyi), Trilateral (üçlü)   Komisyon, Bilderberg Group’dan müteÅŸekkil üçlü bir örgütsel yapısı bulunmaktadır. Nihai hedefi yeryüzünde, tek devlet,  tek bayrak ve tek milletten ibaret bir dünya düzeni olan   “Global King”( küresel krallık) oluÅŸturmaktır.
AraÅŸtırmacı kaynaklara göre, ülkeler arası operasyonlar IMF, FED (Amerikan Merkez Bankası) Mason örgütleri (P2 locası), Ä°llumminati (gizem tarikatı) vb. örgüt ve kuruluÅŸlar tarafından yapılmaktadır. Ülkelerde temsilcileri olan bu kuruluÅŸlar her geçen gün üye sayılarını artırarak, piramit modeli bir örgütleme oluÅŸturmaktadırlar. Örgütlenmenin prototipini ÅŸimdilik AB ve NATO oluÅŸturmaktadır. Önce ABD’de örgütlenen derin yapı, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa ve diÄŸer geliÅŸmekte olan ülkelerde varlık göstermeye baÅŸlamış, 11 Eylül ikiz kule komplosuyla da yeni bir safhaya ulaÅŸmıştır. 
 Amaçları ekopolitiktir. Kapital elde etmek için siyaset yapmakta ve politik kuruluÅŸları paralarıyla kontrol altında tutmaktadırlar. Amaçlarına hizmet edecek parti ve kiÅŸileri iktidara taşırken, önlerinde engel teÅŸkil edebilecek milli (ulusalcı), dini, idealist ve sosyal kuramcı +yapıları tasfiye ederek adım adım hedeflerine doÄŸru ilerlemektedirler. Nihai hedeflerine varmak için geliÅŸmiÅŸ ve geliÅŸmekte olan ülkelerde sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal alt yapı oluÅŸturulmakta, buna yönelik medya patronlarını, politikacıları, kanaat önderlerini ve aydınları ele geçirmeye çalışmaktadırlar. Esasen çalışmaktalar demek yanlış olur;  çoÄŸunu ele geçirmiÅŸler bile… Milletler medya aracılığı ile para merkezli maddeci bir sosyal bir yapıya dönüÅŸürken,  ellerinde bulundurdukları para ve siyaset sopası ile insanları güdülebilir sürülere dönüÅŸtürmektedirler!...
       Bu konuda önemli çalışmalar yapmış bulunan A. Akar’a göre “ÇoÄŸu aydın için küreselleÅŸme,  tarihin kaçınılmaz, sürecin doÄŸal bir evresi olarak algılanmaktadır.   Onlara göre küreselleÅŸme: Ekonominin sınırları aÅŸtığı, iletiÅŸimin küresel çapta yaygınlaÅŸtığı bir dünyanın gitmekte olduÄŸu yöndür. Bu anlamda onlar için küreselleÅŸme; arkasında hiçbir siyasal tercihin olmadığı tamamen kendiliÄŸinden geliÅŸen ekonomik bir olaydır. Onların göremediÄŸi, söz konusu sürecin bir irade tarafından zorlanması, planlı ve adım adım güncelleÅŸtirilmesidir. Böyle düÅŸünenlere göre sürece karşı koyanlar adeta, ’ilkel bir ulusçuluk duygusuyla hareket etmekte, modası geçmiÅŸ bir ulus devleti savunmaktadırlar.’ Oysa bu düÅŸüncedekiler ne olduÄŸunu dahi bilmedikleri için boÅŸ bir evrenselcilik çığırtkanlığı yapmaktadırlar. Ancak veremedikleri bir cevap vardır: ‘Peki bunlar güzel de, küreselleÅŸmenin arkasındaki siyasi irade nedir?’ Dünya tarihinde bu güne kadar arkasında iradenin olmadığı en küçük olay dahi bulunmadığına göre buradaki irade kimdir? Ä°ÅŸ buraya gelince kıvırtmalar, kaçak güreÅŸmeler baÅŸlamaktadır.”  Bu açıdan bakıldığında, Demokrasi de, Liberal kapitalizm de hedeflenen  “küresel krallık” için birer araçtır!
      Küresel Kapitalizmin ülkelerdeki egemenliÄŸi ulus-devletin zayıflaması sonucunu doÄŸurmaktadır. Ancak diÄŸer ülkelerdeki ulusal devletler zayıflarken her ne hikmetse küresel kapitalizmin merkezinde bulunan devlet el çabukluÄŸu ile kâğıdı paraya dönüÅŸtürerek gittikçe daha fazla güçlenmektedir. Günümüzde sömürgecilik, artık bilinen, doÄŸrudan siyasi ve ekonomik sömürge egemenliÄŸi deÄŸildir.  Ülkeleri borç batağına sürüklemek, borsa vasıtasıyla manipülasyon ve yabancı yatırımın teÅŸvikini saÄŸlama gibi yeni araçlarla gerçekleÅŸtirilmekte, böylece o ülkenin üzerinde sınırsız hâkimiyet saÄŸlanmaktadır. Bir ülkenin ekonomisine hâkim olan güç onun egemenliÄŸine de yasamasına ve yürütmesine de örtülü olarak müdahale ede-bilmektedir.
     Ne dersiniz yukarda yazılanlar komplo teorisi mi, yoksa gerçek mi? Bunların onda biri dahi gerçekse (Ne teorisi?)  komplonun tam göbeÄŸindeyiz demektir.
      
Ä°NSANCA KAZANÇ VE HARCAMA
    Ä°nsanlığı tahrip eden kapitalizm, yukarıda deÄŸinildiÄŸi gibi, bireylerin bütün deÄŸerlerini dışlayarak,  onu deÄŸersiz bir varlığa dönüÅŸtürmektedir. Tekeline aldığı medya ve reklamlar vasıtasıyla prestij adıyla alevlendirdiÄŸi benlik ve nefsani arzuları kışkırtıp,  gösteriÅŸi ve israfı alabildiÄŸince körükleyerek insanı dengesiz harcamalara sürüklemektedir. Bunun sonucunda insan yeme, içme, giyinme, takıp takıştırma ve seks yapmaktan baÅŸka bir özelliÄŸi olmayan mutsuz ve tatminsiz bir varlığa dönüÅŸmektedir.
       “Kapitalizm KuÅŸatmasındaki Ä°slam” isimli makalemizde de deÄŸindiÄŸimiz gibi   “Işıklı pano ve billboardlar yoluyla alabildiÄŸince reklam ve promosyon bombardımanıyla karşılaÅŸan insan beyni görsel, sözel ve yazılı basın vasıtasıyla moda ve imaj safsatalarıyla alabildiÄŸince tüketime yöneldiÄŸinden, geleceÄŸini ipotek altına alacak borç yükünün altına girmektedir. At yarışı, ÅŸans oyunları, içki, kumar ve fuhuÅŸ gün geçtikçe artan trendlerle kapitalizmin vazgeçilmezlerinin üst kurumları arasında yerini korumaktadır. Son yıllarda büyük ÅŸehirlerde kadın kadına ve erkek erkeÄŸe yaÅŸam yanında, homoseksüel, biseksüel ve lezbiyenlik Sodom Gomore ÅŸehirlerini aratmayacak kadar sokaÄŸa dökülmüÅŸtür. Her geçen yıl fuhÅŸa sürüklenen genç kız ve erkeklerin yaşı düÅŸerek buluÄŸ yaşının altına inerken, uyuÅŸturucu kullanan çocukların da yaşı ilköÄŸretim seviyelerine kadar inmiÅŸtir. Böylece kapitalizmin temel attığı ülkelerde aile yaÅŸamı sonlanırken, hayvani bir yaÅŸam isteklileri ÅŸehirleri alabildiÄŸince ele geçirmeye baÅŸlamıştır.” *
Ä°slam inancına gelince,  insanlara aÅŸağıda göreceÄŸimiz gibi özel mülk ve servet hakkı tanımıştır. Ancak bu hakkın kazancında toplum yararına bazı kısıtlamalar bulunmaktadır. Sınırlara riayet etmeden elde edilen kazancın haram ve kirli olduÄŸu belirtilmektedir.
    Harcama konusunda Abdullah KuloÄŸlu’nun tespitlerine göre “ Malın kullanımında Yüce Yaratıcının, insanların ve diÄŸer canlıların hakları bulunmaktadır. Mülk Allah’ındır; yani servet ve bize sunulan mal emaneten bize teslim edilmiÅŸtir. Dolayısıyla mal aracılığı ile elde edilen hâkimiyet, ona malik olana verilmiÅŸ bir emanet olarak asıl sahibinin rızası ÅŸartı altındadır. Ä°slam inancına göre dünya ahirete tarladır. Biz dünya üzerinde tasarruf hakkımızı ahiret yolculuÄŸuna hazırlık ÅŸartlarını iyileÅŸtirmek olarak açıklamaktayız. Bu açıklamanın gösterdiÄŸi ÅŸudur ki; refah, insanın insan olma memuriyetini gerçekleÅŸtirebilme imkânlarının çokluÄŸu, bolluÄŸudur. Bunun iktisadi anlamı, berekettir.” Ahiret inancı taşımayan seküler yaÅŸam içerisindeki insanların imtihan ve hesap verme kaygıları olmadığı için helal ve haram demeden dilediklerince kazanç ve harcama yapabilmektedirler. Ä°yi de ben Müslüman’ım diyenlere ne oluyor?!...
         
Ä°SLAMIN EKONOMÄ° MESAJLARI
   Ä°slam’ın ekonomik önerileri satır baÅŸlıklarıyla ÅŸöyle özetlenebilir:
1.       ÇALIÅžMA: Ä°nsanlara çalışmayı ÅŸart koÅŸan Ä°slam, emeÄŸe büyük önem vermiÅŸtir. Ä°slami deÄŸerler içinde yükselen küçük iÅŸletmeci ve müteÅŸebbisi emek kategorisinde deÄŸerlendirirken, sermaye ve doÄŸal kaynaklar mal olarak nitelenmektedir. EmeÄŸe verdiÄŸi deÄŸerin göstergesi olarak Kur’an’da yer alan “Ä°nsana emeÄŸinden baÅŸkası yoktur.” ayetiyle, “Ä°ÅŸçinin alın teri kurumadan ücretini veriniz.” hadisi ÅŸerifi yanında, onlarca ayet ve hadis emeÄŸin yüceliÄŸini belirtmektedir. Her birey, gerekli eÄŸitimi alarak kendi yeteneklerine göre iÅŸ edinme hakkına sahiptir. Çalışma hayatında toplumculuk ÅŸuuru hâkimdir; bu nedenle çalışmak, ibadet olarak kabul edilmiÅŸtir. Bunun nedeni Ä°slam kardeÅŸliÄŸidir. KardeÅŸlik ÅŸuuru, toplumsal dayanışmayı da zorunlu kılmaktadır.
2.       YÖNETÄ°M: Ä°slam toplumunun günümüze kadar süren bir devlet geleneÄŸi vardır. Devlet ahlak ve hukuk kurallarına baÄŸlı toplumsal barışı ve eÅŸitliÄŸi saÄŸlayan adaletli yönetim sergilemek konumundadır.  Ä°slam ÅŸekli olarak herhangi bir yönetim tarzı belirlememiÅŸ, ancak belirttiÄŸi ilkeleri doÄŸrultusunda, meclise dayalı devlet, hükümet ve toplum adına onu denetleyebilecek özerk yargı sistemi önermiÅŸtir.
3.       ÜRETÄ°M: Üretim ihtiyaçlara göre ÅŸekillenmektedir. Akılcı bir mantıkla incelendiÄŸinde, “Kaynaklar ihtiyaçları karşılamada yeterli; ancak insan açgözlü ve doyumsuzdur.”  Merkezi otorite ve toplumdaki âkil insanların görevi, üretimi planlamak ve adaletli bölüÅŸümü saÄŸlamaktır.
4.       Ä°SRAF YASAÄžI:                Ä°sraf yasağı üzerine ÅŸekillenen üretim tarzı,  beslenme, eÄŸitim, saÄŸlık, giyim, kuÅŸam, barınma gibi temel ihtiyaçlar yanında,  özürlü ve yaÅŸlıların rehabilitasyonuna yöneliktir. Üretimi aksatmayıp israfa kaçmamak kaydıyla, seyahat ve tatile yönelik konaklama ve barınma tesisleri ile buna baÄŸlı ulaşım vasıtaları da bu üretim tarzına uyumlu olarak ekonomide yerini alabilir.
5.       TÜKETÄ°M: Müslüman kazanırken fazla hırs  sahibi olmayacağı gibi harcamalarında da ölçüyü kaçırmamak konumundadır. Ä°sraf yasaklanmış olduÄŸundan ihtiyaçlara göre harcama yapılabilir. Bu nedenle birey ve ÅŸirketlerin elinde tasarruf edebileceÄŸi bir meblaÄŸ bulunacak, bununla da esnaf, tüccar ve sanayici sermayesini artırarak daha geniÅŸ yatırım imkânı bulacaktır. Emekçinin birikimine gelince, adil ellerde kolektif kardeÅŸlik ÅŸuuru içerisinde belirli bir müessesede hisse tarzında toplanarak, yeni yatırım ve üretime dönüÅŸünce, toplumun refahını yükseltilecektir.
    
                KAPÄ°TALÄ°ST SÄ°STEMDE YAÅžAMAK
     Kapitalist ve ülkemiz gibi kapitalistleÅŸme aÅŸamasındaki toplumlarla, petrol zengini topluluklarda bazı bireylerin servetleri artıkça yaÅŸam standartları da artarak, lüks tüketimde korkunç yarış baÅŸlamıştır. Birçok yazar ve düÅŸünürün dikkatlerini çeken ve medyada da tartışılan yaÅŸam tarzına kaba çizgilerle göz atarsak; hafta sonu sabah brunchı Londra’da aldıktan sonra oradan Kanarya Adaları’nda denize girip, akÅŸam Fas gecelerinde eÄŸlendikten sonra ülkesine uçan,  lüks yatı, arabası ve hatta uçağı bulunan eÅŸlerine ve odalıklarına  milyarlık hediyeler alan, köpek ve kedilerinin aylık masrafları on binlerce liralarla ifade edilen, kollarda servet sayılacak saat ve mücevherler taşıyan, iÅŸyeri için gökdelen ve toverları,  mesken için ÅŸehir dışında deniz ve orman manzaralı villa ve malikâneleri seçen,  çocuklarını denizaşırı ülkelerde okutan, gardırop odalarında dünyaca ünlü markalar veya modacıların tasarımları ayakkabı –çoÄŸu giyilmemiÅŸ ve giymeyecekleri- giysiler bulunan,  halka tepeden bakıp, onları uÅŸak ve köle gören “zenginler” türetmiÅŸtir. ÇoÄŸu kez kendilerini “çaÄŸdaÅŸ ve modern” diye adlandırırken, bu yaÅŸama karşı çıkanları da “baÄŸnaz, gelenekçi ve tutucu” bulmaktadırlar.
      Son yıllarda bu kervana kendilerini “Ä°slamcı” ve dindar olarak nitelendiren insanların da katıldığını görmekteyiz. Müslümanların sahip oldukları kapital ve zenginlikte gözümüz yok! Olmadığı için de ÅŸükretmekte ve Allah’tan(CC) serveti adil Müslümanlara vermesini niyaz etmekteyiz. Ayrıca Ä°slam Dini herkesin fakir olma ve karın tokluÄŸuna çalışıp yaÅŸama zorunluluÄŸu da getirmemiÅŸtir. Gönül ister ki herkes belirli bir standart hayata sahip olacak geliri elde ederek kaliteli ve insanca yaÅŸayabilsin.  Ancak nerede?  Ülkemizde dâhil olmak üzere kapitalizmin çarkları sayesinde bazıları zenginleÅŸip “devlet olurken” çoÄŸunluk fakirleÅŸerek modern dönemin kölelerine dönüÅŸmüÅŸtür.
      Bir  yazısını bu konuya ayırarak bizi  de gayretlendiren  bir hanım yazarımız (Ece Arı) feryadını ÅŸöyle kaleme dökmüÅŸtür:KomÅŸusu açken, tok yatan bizden deÄŸildir, diyebilecek kadar duyarlı ve hasırda uyuyacak kadar mütevazi bir Peygamberi olan bu insanların, israfın tavan yaptığı ÅŸa’ÅŸaalı iftarlarda, Burc El Arab otelinde tatillerde, Rolex marka saatler kollarında iken ya da bir Ä°talyan restoranına binlerce TL hesap ödeyerek, sorumsuzca har vurup harman savururken, Somali’de, Irak’ta, Filistin’de, Lübnan‘da, hatta çok uzaÄŸa gitmeye gerek yok, Hakkari‘de, Şırnak’ta aç yatan, acılar çeken insanların vebalinin üzerlerinde olduÄŸu hatırlarına geliyor mudur? Dünyaca ünlü modacıların tasarım kıyafetleriyle boy gösterisi yaparken, Irak’da tecavüze uÄŸrayıp kendini yakan kefensiz kadınların haberleri vicdanlarına sızı veriyor mudur?...   Medyanın aÄŸzına “Ä°slami Sosyete diye sakız olan bu insanlar, taşıdıkları Müslüman sıfatına layık olmak adına, hayatlarına çeki düzen vermelidirler. Çünkü Müslümanlar, sosyal sorumluluk sahibi olmak, yaÅŸadığı topluma ve dünyaya karşı duyarlı olmak zorundadırlar. Aksini iddia ediyorlarsa da, özde deÄŸil, sözde Müslümanlardan olduÄŸunu kabul etmek durumunda kalırlar.” Yazar Ali Bulaç’dan yaptığı alıntıda ise: “Bir Müslüman büyük servete sahip olsa dahi servetini dilediÄŸi gibi harcama hakkına sahip deÄŸildir. Çünkü Kur’an açısından baktığınız zaman, ferdin veya bir kurumun elinde olsa da zenginlik, aslında topluma aittir.” diyerek son noktayı koymuÅŸtur.
      Yazımızda son söz olarak ÅŸu soruya cevap arayarak bitirelim. “Günümüzde Kapitalizmin dışında baÅŸka bir ekonomik model geliÅŸtirilip uygulanabilir mi? Liberal Kapitalist ekonominin kaleleri erdemli insanlar tarafından en azından düÅŸünce ve fikir düzeyinde kuÅŸatılıp,  zararları topluma yeterince anlatılıp benimsetilmeden çok zor gözükmektedir! Ancak, soframızdaki hormonlu ve  GDO‘lu  ürünler, DNA‘mızı etkileyip ideal ve insani deÄŸerlerimizi tamamen  çökertmeden, toplumsal ve bireysel  yeni arayışlara girerek, yaÅŸadığımız toplumlara bunları  iletmek  zorundayız; aksi halde yarın çok geç olacaktır !..


          KAYNAKÇA (sırasız)
1-       HEÄ°LBRONER Robert L  .”Ä°ktisadi Sorun” Çeviren Demir Demirgil  ÇaÄŸlayan K. Ä°st.1974
2-       IÅžIKLI Alpaslan “ Kumarhane Kapitalizmi” Otopsi Yay. 2002 Ä°st.
3-       DEMÄ°RGÄ°L Demir,  “Ekonomi Ders Notları” BoÄŸaziçi Ünv. Yay. Ä°st.1975
4-       AKAR ATÄ°LLA ”Derin Dünya Devleti” TimaÅŸ Yay. 2002 Ä°st.

Yorum
Yazar girisim açık 2011-03-25 11:51:09
KapitalistleÅŸmeleri komünist olmalarından iyi galiba. 
Müslüman olarak kalsalar daha iyi tabii ki. Fakat o zaman da yeni bir anlayış biçimi ortaya getirmeleri gerekiyor. Bu da biraz zor!

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 21-03-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111276030 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net