26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow SÄ°YASET BÄ°RAZ DA HADDÄ°NÄ° BÄ°LMEKTÄ°R
SİYASET BİRAZ DA HADDİNİ BİLMEKTİR PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 9
KötüÇok iyi 
Yazar HurÅŸit Peker   
14-02-2011
-SÄ°YASET BÄ°RAZ DA HADDÄ°NÄ° BÄ°LMEMEKTÄ°R-
                                                           HurÅŸit PEKER                                                
Bir dostumuz satılmak üzere bahçemize elli kadar kurbanlık koyun indirdi. Kaçmamaları için bahçenin kenarlarında gereken tedbirleri aldı. Birkaç çuval arpa, saman ve yem tekneleri düzeneÄŸini kurdu. Sulanmaları için küçük havuzlar hazırladı. Bir de bakıcı ayarlayarak “bunlara gece gündüz bak. Åžu ÅŸekilde yemle ve sula. MüÅŸteri gelirse satarsın” diyerek ayrıldı. Bayram arefesidir. MüÅŸteriler gelir, bakar, alır vs..

Gelenlerden birisi “ KardeÅŸim bu hayvanlar aç. Karınları bellerine geçmiÅŸ. Bir baÅŸkası “ çuval çuval saman var, arpa var. Ver, hayvanlar yesin. Åžurası, iki gün sonra hepsi bıçaÄŸa gidecek” der. Bakıcı bu fikirlere ikna olur. “ Koyun onun, yem onun… Bana ne zararı vardır.” Diyerek yem teknelerine bol miktarda yemlerini döker.. Yemi gören hayvanlar teknelerine çöker; yerler, sularını da içerek yatarlar. Yani istirahata çekilirler. Birkaç saat geçmeden hayvanlar rahatsızlanarak, tepinmeye, çırpınmaya baÅŸlarlar. Bakıcı telaÅŸlanır. Ä°lgili yerlere sorar, soruÅŸturur… Hayvanları kurtarmanın mümkünü olmadığını anlar, ileri derecede rahatsızlananları  tez elden kestirir. Bir kısmını bakıma alır. Bakıma alınanların akıbeti henüz bilinmez ama; kesilenlerin etleri de iÅŸe yaramaz, kullanılamaz ve yenmez…

Hayvanların bu duruma düÅŸmelerindeki amil; yemde aşırıya kaçmak, sınırı aÅŸmak ve haddi zorlamaktır. Bir ÅŸiirimizde:
“Çırpınır balına düÅŸmüÅŸ bir arı
Ümide kapılır, gelecek için
Bazen “göz kırpmadan zehir içilir”
Kanat açar bir kuÅŸa çaresizlikten”
demiÅŸtik.

Kurbanlık koyunlar da, ÅŸiirdeki balına düÅŸmüÅŸ arı da, artık ölümle pençeleÅŸmektedirler. Ölmezler ki, ölsünler de tek kurtulsunlar. Manzara böyle…

Koyunun kasaba boynunu uzatması , arının çaresizlikten kuÅŸa kucak açması.. Neticede haddi aÅŸmaktır. Yaratıklar haddini bilmezlerse dönüÅŸü olmayan akibetlerle karşılaÅŸabiliyorlar. Bazen bilgisizlikler de  “cehalet” gibi insanı had bilmezliklere sürükleyebiliyor…

Ali Bulaç 31.10.2009 tarihli Zaman Gazetesindeki köÅŸesinde: “Sekizinci yüzyıldan on sekizinci yüzyıla kadar, dünyanın en beÅŸeri havzası Ä°slam dünyasıydı. Müslümanlar büyük medeniyetler kurdu: Emevi, Abbasi, Osmanlı. Bu bölgelerin tamamı Ä°slam’dan önce saray baskıları, derebeylerin esareti, yaygın yoksulluk ve cehalet içinde yüzüyordu. Hicri 99’ da Halife Ömer b. Abdulaziz bir sene içinde halkın refah seviyesini yükseltti. Zenginler zekat vermek üzere Åžam’dan Afrika’ya gitmek zorunda kaldılar. Bunu nasıl baÅŸardınız diyenlere “ Rabbimizle iliÅŸkilerimizi düzelttik.” der.”
 
Demek ki, yaratılmışlar olarak Allah’ın koyduÄŸu sınırlar içerisinde hareket edildiÄŸi müddetçe, hariçten yardım almaya gerek kalmadan, çok güzel ÅŸeyler olduÄŸunu bu alıntıdan öÄŸreniyoruz.

“Tarih tekerrürden ibarettir” derler. Ä°nsan ve toplum hayatında Sünnetullah’ın yeri önemlidir. “Allah’ın istediÄŸi ÅŸekilde hayatını sürmeyenler, asla rahat ve huzura eriÅŸemezler”(12/23) Öteden beri gelen Allah’ın sünneti budur.

Ä°nsanlar ya “hakka baÄŸlı ÅŸekilde hukuka sadık kalarak, Ömer b. Abdulaziz gibi mutluluklar yolunda büyük baÅŸarılar elde ederek; övgüyle, rahmetle anılacak; ya da haddini bilmez diktatör ve uÅŸakları gibi nefretle anılcak, yaptıklarının bedelini ağır bir ÅŸekilde ödeyecekler. Zalim diktatörler hadlerini bilip, baÅŸlarına gelecek akibeti kestirebilselerdi, hiçbir unvan ve kariyere sahip olamayan, her ÅŸeyden mahrum, herhangi bir siyasete, eyleme katılmayan basit bir vatandaÅŸ olmayı temenni etmezler miydi? SöylendiÄŸine göre, Fransız Danton giyotine gideceÄŸini anlayınca piÅŸmanlık duyarak “ GideceÄŸim yerde ihtilaller varsa, artık biz karışmayız” der. Ama iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸtir. O gün  giyotin büyük bir kurbanın başını kesecektir.(MeÅŸhurların Son Anları, Burhan Bozgeyik, 3. baskı, 283, Turdov, 1994)

Ä°lahi mesajdan uzaklaÅŸmış, uzaklaÅŸtırılmış toplumlar; uzun yıllar diktatörlerin  baskısı altında cahilleÅŸtirilerek , kendi özlerine dönme yerine, yabancılaÅŸma sürecine dahil olmaya devam etmektedirler.Cehaletten etkilenmeyenler ise toplumlara yön verme kudretinde olmadığından, “ÅŸer güçler” toplumları istediÄŸi kalıba sokabiliyorlar. GeçtiÄŸimiz yıllarda Amerikalılar Irak halkına özgürlük ve demokrasi getirecekleri vaadiyle Saddam’ın ipini beraber çektiler. Kerim Balcı ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in “Biz güçlüyüz. Güçlü olduÄŸumuz için de sizler için neyin doÄŸru olduÄŸunu biliyoruz. Sadece Saddam’ı ve sakladığı  füzeleri deÄŸil, Irak halkı için en doÄŸru olanını yapacağız” sözlerini 24. 03. 2003’te Zaman Gazetesi’nde anlatmıştı.

Nasıl oluyorsa insanlar/ insanımız geçmiÅŸten ders almıyor... GeçmiÅŸten gelen sese kulak verilmiÅŸ olsaydı, dünyanın durumu böyle olmayabilirdi. Ta 1900’lerin baÅŸlarında A. ReÅŸit Ä°brahim, sanki bugünleri iÅŸaret ederek “Siz batılılar insanlığı söyler, vahÅŸeti yaparsınız. Ä°nsaniyetle sizin aranızda bir münasebet yoktur” demiÅŸtir. (Ä°slam Dünyası ,Yeni Asya Yay. Cilt 1 sayfa 198/1987) DediÄŸi gibi öyle de oldu.

Gün gelir olaylar durur. Diktatörler heykelleriyle birlikte yere indirilir. Görünen bu… GeçmiÅŸte ve halen yaÅŸamaları baÅŸkalarının kontrolü altında olmuÅŸ ; bu arada kendilerine  “kendileri olma” fırsatı verilmemiÅŸ;muhaliflerinin de feci ÅŸekilde cezalandırıldığı bu insanlar bu günlerde özgürlük eylemlerinde…

Diktatörler yaptıklarının cezasını daha pahalı ödüyor., ödettiriliyor. Acaba saÄŸduyu öne çıkıp iyiye, güzele, doÄŸruya sahip mi çıkılır; yoksa (Allah korusun) “gizli güç”lerce “gelenin gideni arattığı” (Irak misali)  bir elden diÄŸerine mi aktarılır. DoÄŸrusu merak ediliyor..Ya da ; “tere-eriyik” hikayesine mi dönecek?..( Tere: katı hayvansal yaÄŸ, Eriyik: saf damıtılmış yaÄŸ) Ä°ÅŸte hikayemiz:

Beli silahlı, arkası güçlü köylülerin efendi(!) dedikleri bir despot; geçimlerini yüksek yaylalarda hayvancılıkla saÄŸlayan ; yaÄŸları,  kaymak ve peynirleriyle meÅŸhur, malum bir aÅŸiret köyünü bir ÅŸekilde haraca baÄŸlar… Her yıl , ama her yıl mevsimi geldiÄŸinde atının üzerinde, silahı belinde muhafızlarıyla aÅŸiret köyüne uÄŸrar , bedelini ödemeden haracını alırmış..!

Köylüler Efendi’nin(!) geleceÄŸi günler yaklaşınca “Nedir bu? Her sene yağımızı, kaymağımızı, peynirimizi veriyoruz. Bundan sonra vermeyelim.” diye kendi aralarında karar alırlar. Zamanı gelince, yine Efendi (!) atının üzerinde muhafızlarıyla köye gelir… Köylüler toplanır. HoÅŸbeÅŸten sonra Efendi: “YaÄŸ, kaymak ve peynirimiz ne oldu?” diye sorar. Kimsede “çıt yok.” Köylüler seslerini çıkarmaz, baÅŸları öne eÄŸik, ellerini ovuÅŸturarak, çekimser bir halde sessiz beklerler… Efendi denilen zat: “Tamam en kısa zamanda hazırlayarak, falan yere getiririsiniz. Haydi hoÅŸçakalın.” der. Köyden korumalarıyla ayrılır…

Köylüler “ Hani vermeyecektik. Veremeyiz diyecektik.” diye birbirlerini suçlamaya baÅŸlarlar… “KoÅŸup yetiÅŸelim. Efendi kusurumuza bakmayasın, veremeyeceÄŸiz diyelim” diye ani bir karar alarak içlerinden birisini haberci olarak gönderirler. Haberci köylü koÅŸarak “Efendi, efendi” diye seslenirken, atının üzerindeki ‘Efendi’ yarım dönüÅŸ yaparak, biraz sertçe “Ne var?” diye cevap verir. Haberci köylü; cesaretsiz , çekimser beklerken; Efendi(!)  “Ne var söyle bakalım” diye çıkışınca, “Efendim; yaÄŸ,  tere mi, eriyik mi olsun? diye geldim”. Efendisinin “hangisi iyidir?” sorusuna “Tabii ki, eriyik.” “O zaman söyle, eriyik yaÄŸ göndersinler” der ve yoluna devam eder.

Olup biteni merakla bekleyen köylüler, ÅŸaÅŸkın ÅŸaÅŸkın gelen haberciye: “Hadi söyle. Ne oldu? Efendi ne dedi?” diye sorarlar. Haberci henüz ÅŸaÅŸkınlığını üzerinden atmamışbir halde : “Sormayın! ‘Tere’ yi eriyik ettik.” Cevabını verir. Böylece köylüler daha ağır bir yükün altına girmenin verdiÄŸi sıkıntıyla derinden bir ah çekerler..

Dünyanın deÄŸiÅŸik yerlerinde,  Mısır ve diÄŸer kardeÅŸ ülkelerde, hak ve özgürlükler adına eylem yapan insanlara destek olsun diye, duyarlılık ve hassasiyet göstererek protesto eylemi yapanlarla hep bir ağızdan “ Ey muhalifler! “Tere”yi “eriyik” etmeyesiniz” diye dua edelim.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 21-02-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111702296 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net