24-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow ABD SONRASI DÃœNYA
ABD SONRASI DÜNYA PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 5
KötüÇok iyi 
Yazar Eyüp BEYHAN   
25-01-2011
  “ABD SONRASI DÜNYA”

                                                    Eyüp BEYHAN
Türkçe olarak yayına baÅŸlayan ABD’nin ünlü haftalık dergisi olan Newsweek’in Genel Yayın yönetmeni Fareed Zakaria'nın  Amerika ile ilgili önemli bir kitabı yayınlandı. Kitabın adı “ABD Sonrası Dünya”.

Kitabın çevirisini yapan deÄŸerli Enes TAYLAN beyin deÄŸerlendirmesi ve Özet ÅŸeklini siz deÄŸerli okurlarımızın dikkatine sunmayı  düÅŸündüm.

Fareed Zakaria,  2008 yılında kaleme aldığı “ABD sonrası dünya”yla, küreselleÅŸen ve hızla deÄŸiÅŸen dünyada ABD’nin  mevcut ve gelecekte olması beklenen 
konumunu irdeliyor. Ben bu kitabı, yazarının üç özelliÄŸinden dolayı önemli ve mutlaka okunması gereken bir kitap olarak görüyorum.  Birincisi,  her ne kadar Hindu olsa da, Zakaria, olaylara Amerikan bakış açısıyla bakan ve kendisini Amerikalı olarak gören (ki kitapta ve diÄŸer yazılarında “biz Amerikalılar” ifadesi dikkat çekiyor) bir yazar.  Ä°kincisi,  genelde demokratların ve özelde Obama’nın fikir babası olarak görülen Zbigniew Brzezinki‘yle olan yakınlığı.  (Ayrıca Brzezinski’nin” Küresel Hakimiyet mi Küresel Liderlik mi” kitabını da bu kitabın fikir kaynaklarından biri olarak kabul edebiliriz. Bu kitabı da tavsiye ederiz)  3.sü de  kendisinin ABD’nin dış politika ve ekonomide en önemli dergilerinden biri olan Newsweek’in editörü olması.

Genel olarak bahsedersek, Zakaria, ABD’nin sahip olduÄŸu üstünlüÄŸü kaybettigi bir dünyanın belirtilerini ÅŸu an nasıl görmeye baÅŸladığımızı,  yakın gelecekte bu belirtilerin yani diÄŸerlerinin yükseliÅŸinin ABD’ye ne tür zorluklar çıkarabileceiÄŸini inceliyor. Kitabın son bölümlerinde de böyle bir dünyada gücü ne kadar azalırsa azalsın liderlik konumunu devam ettirebilmesi icin ABD’ye tavsiyeler sunuyor. Kitabın başında da Arnold Toynbee’nin Civilizational Challenge and Response (Medeniyetsel Karşı KoyuÅŸ ve Cevap) Teorisinin (ki Ä°bn Haldun’un Asabiyet Teorisi‘nin baÅŸka bir ÅŸekilde ifadesidir) ana fikrini veren cümlesi bizi zaten kitaba fazlasıyla hazırlıyor:
–GeliÅŸme ve ilerleme; ne zaman bir karşı koyuÅŸ baÅŸarılı bir cevap doÄŸurursa, ki o da yeni bir karşı koyuÅŸu ateÅŸler, orda baÅŸlar. Her ne kadar tarihi bir gerçeklik bir olarak çoÄŸu medeniyet baÅŸarısız olsa da, neden bu döngünün sonsuza kadar devam etmemesi gerektiÄŸine dair mantıklı, açıklayıcı bir sebep bulamadık.

Kitap 7 ana bölümden oluÅŸmakta.
1.    DiÄŸerlerinin yükseliÅŸi (genel batılı bakış açısı West and the Rest (batı ve diÄŸerleri)
2.    Dünya’daki mevcut deÄŸiÅŸim
3.    Batılı olmayan bir dünya
4.    Meydan okuyan (Çin)
5.    Müttefik (Hindistan)
6.    ABD’nin potansiyel gücü
7.    ABD’ye stratejik tavsiyeler

1.DiÄŸerlerinin YükseliÅŸi: Zakaria bu bölümde genel olarak batı özelde de ABD dışındaki güçlerin yükseliÅŸlerine örnekler sunuyor. Ama asıl vurgunun ABD  dışı güçler üzerinde olduÄŸunu bilmekte fayda var çünkü  her ne kadar ilerleyen bölümlerde “batılı olmayanların yükseliÅŸleri” tarzı ifadeler kullanılsa da kitabın bütününe baktığımızda  Zakaria’nın diÄŸerleri derken asıl vurgulamak istediginin ABD dışı güçler oldugu anlaşılıyor.

Bu bölümde dünyanın son 500 yılda 3 büyük güç kayması yaÅŸadığı savunuluyor. Ä°lk güç kayması 15. yüzyılda batılı güçlerin (Avrupalı güçler) coÄŸrafi keÅŸifler, rönesans, reform ve en sonunda 18.yüzyılın sonları 19.yüzyılın baÅŸlarında baÅŸlayan sanayi devrimiyle doruÄŸa ulaÅŸan bilim ve teknolojide, ticaret ve finansta, tarım ve sanayide dünyanın lider ülkeleri olmaları ve politik olarak yerküreyi domine etmeleri. (Bu süreçte güç kaybedenler tarafında ise öncelikle Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu ve diÄŸer afro-avrasya güçleri sonrasında batının etkisinin artmasıyla orta ve uzakdoÄŸu asya ülkeleri (Babürler ve Çin Ä°mparatorluÄŸu) bulunuyor. (Enes TAYLAN))

Ä°kinci güç kayması 19. yüzyılın sonlarında baÅŸlayan ve 20.yüzyılın baÅŸlarında hızlanan ve 2. Dünya Savaşı sonrası artık fiiliyata geçen Atlantik’in diÄŸer yakasının yani ABD’nin yükseliÅŸi. (1880’lerin ortalarında A BD’nin GSMH olarak ilk sıraya oturması, 1914 yılında Ä°ngiltere’nin 10 katı GSMH’ye sahip olması ve 2.Dünya Savaşı sonrasında savaÅŸ borçları yüzünden Ä°ngiliz denizaşırı askeri üslerinin ABD’ye devri . Ayrıca  bu güç kaymasının yönünü Ä°ngiltere’den Amerika’ya doÄŸru olarak düÅŸünmek de yanlış olmaz. (Enes TAYLAN)

Üçüncü  güç kayması ise DiÄŸerlerinin YükseliÅŸi (ilk iki aÅŸamayı modernite olarak düÅŸünürsek burayı da küreselleÅŸme olarak adlandırabiliriz). Zakaria’nın burda verdiÄŸi en çarpıcı örnek ise “DiÄŸerlerinin” 2006 ve 2007 yılları arasında yüzde 4 ve daha fazla ekonomik olarak büyümeleri. (GeliÅŸmiÅŸ batı ülkeleri ise 1.5-2.5 arasında büyüdü). Bu manzara Çin’in son 30 yılda nerdeyse her sene yüzde 10 ve yukarısında büyümesini göz önünene aldıgımız zaman çok daha trajik oluyor tabi. (Enes TAYLAN)

2. Dünya’daki Mevcut DeÄŸiÅŸim: Bu bölümde Zakaria, daha somut örnekler üzerinden ABD’nin gücüyle diÄŸerlerini karşılaÅŸtırıyor ve bir bakıma küreselleÅŸmenin paradoksunu ortaya koyuyor. Dünya’ya açık piyasa ekonomisi, özgürlükler, demokrasi pompayalan ABD (burda her ne kadar ciddi soru iÅŸaretleri olsa da Çin örnegini düÅŸünelim. Çin’i serbest piyasa ekonomisine çeken ABD ÅŸu an Çin mallarına kota koyuyor) kendi içerisine çekilmek zorunda kalabiliyor. Afganistan ve Irak’ta tek başına kalıyor, Amerikan halkının bakış açısı bazı durumlarda Güney Kore ve Çin halkına gore daha içe kapanmacı olabiliyor. Ayrıca diÄŸer toplumların ekonomik olarak güçlenmeleri, milli güveni arttırıp daha agresif toplumların çıkışına zemin hazırlıyor. Tüm bu geliÅŸmeler aslında günümüzde bile dünya konjonktürünün aslında ne kadar deÄŸiÅŸtiÄŸini ortaya koyarken aynı zamanda uzun vadede ABD için ne tür meydan okumaların ortaya çıkabileceÄŸine dair ipuçları sunuyor.

3.Batılı olmayan bir Dünya: Bu bolumde Zakaria batılı okurlarına batılı olmayan bir dünyanın aslında ne kadar olaÄŸan olduÄŸunu göstermeye çalışıyor. Son 500 yıldır dünyaya hükmeden batı tamamen batılı bir bakış acısı geliÅŸtirdi, bu zaman zarfında. Zakaria’nın verdiÄŸi örneklere bakarak (Amerika kıtasının aslında bir Çinli amiral tarafından keÅŸfedilmenin kıyısından dönüÅŸü, cebirin ve algoritmanın ilk olarak Ä°slam dünyasında ortaya çıkışı) batının hükmetmediÄŸi bir dünyanın bir zamanlar var olduÄŸunu ve dolayısıyla gelecekte de olabileceÄŸini ortaya koyuyor.

Bu bölümde asıl bahsedilmesi gereken nokta ise Batı’nın yükseliÅŸinin asıl nedeninin yeni bir bakış açısı geliÅŸtirmesi ve diÄŸerlerinin (Zakaria’nın tabiriyle) kendi bakış açılarını, zihniyetlerini  (dünya görüÅŸlerini, Weltenschauung’larını) kaybetmeleri ve zihniyet (ya da kültür) deÄŸiÅŸiminin aslında ne kadar hızlı gerçekleÅŸebildigi.  Zakaria örnek olarak, Arap dünyasını veriyor. Åžu an ekonomik olarak nerdeyse tamamen petrole bağımlı olan Arap Dünyası bir zamanlar polymathları çıkaran bir medeniyetti.  Batı dünyası ise bunun tam tersi bir geliÅŸim sergiledi. Bunun nedenine baktıgımız zaman ise Zakaria, rönesansla birlikte zihniyetini, kültürünü deÄŸiÅŸtiren batının son derece yenilikçi, açık bir bakış açısını bireylerine kazandırdığını, diÄŸer medeniyetlerin ise tamamen hükümdarlara ve üst düzey görevlilere baÄŸlı, yukardan aÅŸağı bir yenilik anlayışıyla hareket ettigini, dolayısıyla geliÅŸmelerin kısa soluklu, bireylerin hayat sürelerine baÄŸlı kaldığını öne sürüyor. Burda Zakaria’yı, batılılara medeniyetlerin, ülkelerin, grupların yükseliÅŸlerinin birbirini takip ettiÄŸini yani tarihin Ä°bn Haldun’un savunduÄŸu gibi devinimsel olduÄŸunu hatırlatmasından dolayı tebrik etmek gerektigini düÅŸünüyorum.

4-5.Meydan Okuyan (Çin) ve müttefik (Hindistan): DiÄŸerlerinin yükseliÅŸinde ekomilerinin, nüfuslarının ve askeri kapasitelerinin (nükleer güce sahip olma) büyüklüÄŸüyle en fazla dikkati çeken Çin ve Hindistan dolayısıyla Zakaria’da bu iki ülkeye kitabında tam olarak birer bölüm ayırmış.

DiÄŸerlerinin yükseliÅŸinde ekomilerinin, nüfuslarının ve askeri kapasitelerinin (nükleer güce sahip olma) büyüklüÄŸüyle en fazla dikkati çeken Çin ve Hindistan dolayısıyla Zakaria’da bu iki ülkeye kitabında tam olarak birer bölüm ayırmış.

Çin, kısa süre bir süre önce GSMH bazında ekonomik olarak Almanya’yı geçti ve ÅŸu an ABD ve Japonya’nın ardından dünyanın en büyük 3. Ekonomisi (bir kaç aya kadar 2. sıraya yerleÅŸmesi bekleniyor (Enes TAYLAN)).  Deng Xiaoping’ in 1978’de koydugu hedeflerle son 30 senede yıllık yüzde 9’un üzerinde  ekonomik büyüme hızına (diÄŸer bir ifadeyle her 8 senede bir GSMS’nı ikiye katlıyor) sahip ve bu hızını kısa ve orta vadede devam ettirecek güce sahip. Son ekonomik krizdeki baÅŸarısı ve 2 trilyon dolarlık rezerviyle gücünü kanıtladı zaten . Zakaria’nın Çin’den meydan okuyan ülke (The Challenger) olarak bahsetmesinin en büyük nedenleri de bu ekonomik büyüme ve Çin’in sahip oldugu demografik güç. Zakaria, ayrıca hızla güçlenen Çin’in kendisine güveninin artmasıyla politik meselelerde pasif rolünü bırakıp (Çin, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olmasına raÄŸmen kendisini doÄŸrudan ilgilendiren meseleler dısında hep ABD’nin yanında yer alan bir ülkeydi) aktif rol oynamaya baÅŸlamasıyla (2 ay önce Çin Batı Åžeria’daki yerleÅŸim birimlerinden dolayı Ä°srail’i uyardı, geçen ay Tayvan’a silah satacak olan ABD firmalarına ambargo uygulayacağını açıkladı, bunlar 5 sene önce hayal bile edilemeyecek geliÅŸmeler… (Enes TAYLAN)) uluslarası sistemi zorlamasının ABD için çok ciddi bir tehlike oluÅŸturduÄŸuna dikkat çekiyor.  Çin’in geleceÄŸiyle asıl önemli soru da ekonomik olarak güçlenen, bunun sonucunda politik olarak bilinçlenen ve köyden kente göçlerle  büyüyen orta kesimin Çin’in politik yapısını nasıl etkileyeceÄŸi: Ä°ç karışıklarla çalkalanacak ve geliÅŸmesi duracak bir Çin mi yoksa kendini yeni koÅŸullara adapte eden komünist parti yönetimiyle ilerlemeye devam eden bir Çin mi? Bu soru üzerine de yoÄŸunlaÅŸan Zakaria, zaten hali hazırda Çin’in eskisi kadar statik bir politik sisteme sahip olmadığını ve yönetici kesimin yeni koÅŸulları özümsediÄŸini söylüyor. Her ne kadar bazı sıkıntıları ve potansiyel sorunları olsa da, Zakaria, Çin’in geliÅŸiminin durmayacağı öngörüsünde bulunuyor.

Hindistan konusunda da tamamen olumlu bir bakış açısına sahip olan Zakaria, (belki de kendi etnik kökeninden dolayı) Hindistan’ın gelecekteki en büyük ABD müttefiklerinden biri olacağını düÅŸünüyor. Aslında bunun asıl nedeni Hindistan’ın birçok sıkıntısı olması (çok karmaşık bir etnik yapı, Çin’e göre çok daha az olan büyüme  hızı ve kiÅŸi başına düÅŸen gelir, politik sistemin zayıflığı vb.) ve bundan dolayı uluslararası arenada ABD yardımına ihtiyaç duyması. ( NIC 2025 raporu tahminlerine göre 2025 yılında 3., 2050 yılında ise 1. büyük ekonomi olması beklenen Hindistan ABD müttefiki olarak kalmaya devam eder mi bu da akla gelmiyor deÄŸil. (Enes TAYLAN)

6. ABD’nin mevcut ve potansiyel gücü: Bu ve bundan sonraki bölüm kitabın ana bölümleri olarak kabul edilebilir. Fareed Zakaria, bu bölumlerde Amerikan gücünün artılarını ve eksilerini son derece yaratıcı bir ÅŸekilde ortaya koyarken aynı zamanda ABD’ den bir önceki süpergüç olan Ä°ngıltere’nin (ÇoÄŸu kiÅŸi Ä°ngiltere’nin bundan 80 sene önce süpergüç olduÄŸunu bilmez bile, tarih böyledir ) yukselisini ve çöküÅŸünü  inceleyerek ABD’nin gücünü anlamamızı saÄŸlıyor.

Zakaria, Ä°ngiltere’nin çöküÅŸünün ekonomik olarak gercekleÅŸtigini, politik olarak ise son derece akıllı bir siyasetle uluslarası arenada gücünü koruduÄŸuna dikkat cekiyor. 1845-1870 arasında dünya toplam gsmhsinin %30unu elinde bulunduran Ä°ngiltere 1914’te 1. Dünya Savaşı sırasında ABD’nin 10’da 1’i kadar bir gsmh ye sahipti. Buna raÄŸmen çöküÅŸün tam olarak gerçekleÅŸtiÄŸi 2. Dünya Savaşı sonrası konjonktürü (uluslararası güç dengeleri) belirleyen Tahran ve Yalta konferanslarına Churchill’in, Rosevelt ve Stalin ile birlikte katılması gerçekten Ä°ngılız siyasetcilerin gerçekten ne kadar yetenekli olduÄŸunun bir gostergesi. Fakat ulusal ekonomisinin savas borçlarını (büyük oranda ABD’ye) ödedikten sonra (ki bu ödeme büyük oranda denizaşırı askeri üslerini ABD’ye vererek gercekleÅŸtirildi) tamamen çökmesı Ä°ngıltere’nin politik gücüne son noktayı koydu.

Zakaria, Amerika’nın bir küresel güç olarak, Ä°ngıltere’nin karşılaÅŸtığı sorunlarla benzer sorunlarla yüz yüze geldiÄŸini ama bazı noktalarda dikkat edilmesi gereken ciddi farklılıklar olduÄŸunu savunuyor. Benzerlik olarak Ä°ngıltere’nin Güney Afrika’daki Boer Savaşı’yla ABD’nin Afganistan ve Irak SavaÅŸlarını örnek gösteriyor. Birçok imparatorluÄŸun yıkılmasının en temel nedenlerinden biri olan gücün surekli olarak hakimiyet altına alınan yeni bölgelerle birlikte parçalanması ve yoÄŸunluÄŸunu kaybetmesi ABD’nin de içine girdigi bir süreç. En önemli fark ise Ä°ngiltere’nin tersine ABD’nin politik olarak ciddi sorunlar çekecek olması (ekonomik olarak ABD gercekten çok güçlü araçlara sahip. Bilim ve teknolojideki üstünlüÄŸünü ekonomik olarak hayata geçirebilen ABD, kültürünün, dış unsurları diÄŸer toplumlara gore çok daha kolay kabul ve asimile etme yeteneÄŸinden dolayı içe dönük beyin göçüyle ekonomisini sürekli olarak destekleme potansiyeline sahip). ABD politik olarak diÄŸer ülkelerin yükseliÅŸlerini doÄŸru yola kanalize etmeyi (o ülkeleri uluslarası sisteme dahil etme, onlara liderlik etme ve hali hazırda üye olanlara sistemin dışına çıkmanın potansiyel tehlikelerini hatırlatma) baÅŸarabilecek mi yoksa hızla küreselleÅŸen ve gücün yayıldığı bir dünyada ya hiçbir sey yapmayan ya da yanlış kararlar alarak çöküÅŸünü hızlandıran bir süpergüç konumunda mı olacak? Zakaria bu noktada ABD’nin çok ciddi yanlışlar yapmakta olduÄŸunu (aslında cumhuriyetçileri ve George W. Bush’u eleÅŸtiriyor kendisi) ve ABD senatosunun artık lobilerin, çok uluslu ÅŸirketlerin etkisi altına girdiÄŸini ve yeni dünya duzenine adapte olmayı saÄŸlayacak uzun vadeli politikalar geliÅŸtirme yeteneÄŸinden  gıttıkce uzaklaÅŸtığını söylüyor.

7.ABD’ye stratejik tavsiyeler: Bu bölümde Zakaria, Brzezinski’nin de savunduÄŸu ve ÅŸu anda (Obama yönetiminde) ABD dış politikasının temelini oluÅŸturan çok taraflı bakış açısını merkeze koyarak, tavsiyelerde bulunuyor. ABD’nin yeni yüzyılda yeni kurallarla oynaması gerektiÄŸini belirten Zakaria, ABD’nin karşılacağı politik karşı koyuÅŸları 6 temel prensip uzerine oturttuÄŸu politikasıyla aÅŸabilecegini berlitiyor. Kısaca bu prensiplere bakarsak:

1.ABD seçim yapmalı: Zakaria, ABD’nin önemlı uluslarası sorunlarda kesin bir karar alarak o yönde politika geliÅŸtirmediÄŸini, gücüne güvenerek sorunları çıkmazda bıraktığını ve bunun da tıkanıklığa yol actığını söylüyor. Örnegin Ä°ran’da ABD’nin bir taraftan gürüÅŸmelere baÅŸlayabileceÄŸini  belirtirken bir taraftan Ä°ran’a ambargo uygulaması ve askeri seçenekle tehdit etmesi Ä°ran tarafında  görüÅŸmelerin baÅŸlaması icin gerekli olan güven altyapısınının oluÅŸmasını engelliyor.

2.Küçük çıkarlar yerine herkesin uyabilecegi kurallar ön planda olmalı: Bu ve bundan sonraki tavsiyeler çok yönlü , çok aktörlü bir dış politika uygulanmasını ve ABD’nin böyle bir dünyada (küreselleÅŸmiÅŸ, herkesin güçlü oldugu bir dünya) uluslarası kuruluÅŸlardaki liderliÄŸini sürdürmenin yanında aynı zamanda herkese örnek olacak, herkesi kendi tarafına çekecek (dolayısıyla mevcut sistem içerisinde kalmalarını saÄŸlayacak) bir zihniyetle hareket etmesini gerekli görüyor.

3.Herkesle iletiÅŸim kuran bir yaklaşım: Zakaria’ya göre , ABD yükselen güçlere (özellikle Çin) Ä°ngiltere’nin 1. Dünya Savaşı öncesi yükselen Almanya’yı tehdit olarak görmesı ve onu kuÅŸatması ÅŸeklindeki bakış açısıyla degil (ki Almanya’yla yapılan 2 Dünya Savaşı Ä°ngiliz ekonomisini çökertti), Bismark gibi yani tüm güçlerle iletiÅŸim kurmak ve hareket etmek ÅŸeklinde bir bakış acısıyla yaklaÅŸmalı. Bu ÅŸekilde psikolojik olarak kendini süreklı üst konumda tutacak ABD hem uluslarası sistemdeki hakem ve lider konumunu devam ettirebilecek hem de yükselen güçlerin halklarının millıyetcilik duygularının artmasını engelleyerek kendisine karşı agresif bir bakışın oluÅŸmasını önlemiÅŸ olacak (ABD’nin en önemli avantajlarından biri de dünya genelinde, ABD yaÅŸam tarzına bir hayranlığın duyulması – kültürel güç).

4.Esnek uluslarası düzen: KüreselleÅŸen dünyada son derece dinamik olan uluslararası konjonktür, yükselen güçlerin sistem icerisinde kalmasının saÄŸlanması için, uluslarası düzenin (kuruluÅŸların) esnek olmasını gerektiriyor. Bu yaklaşımın örneklerini g7 yerine g20’nin aktifleÅŸtirilmesi ve bm güvenlik konseyinin üye sayısının arttırılması tartışmalarının baÅŸlamasıyla görebiliyoruz.

5.Devlet dışı aktörlerin önemi: ABD’nin gönülleri kazanması için, Zakaria, sadece devlet gücüyle değıl  (ki bu da son zamanlarda çoÄŸunlukla ordu yoluyla oldu) aynı zamanda kurumlar, universiteler, dernekler ve bireyler uzerinden politikaların hayata geçirilmesi gerektiÄŸini düÅŸünüyor.  Zakaria burda afrika örnegini veriyor, ABDnin afrikayı düzenlerken (Çin’in artan ilgisini engellemek amacıyla) africom gibi askeri bir seçenek yerine çok daha kapsamlı bir projeyle (derneklerle, yardım örgütleriyle) bölgede etkinliÄŸini arttımasını gerektiÄŸini düsünüyor.

6.MeÅŸruiyet: Uluslarası sistemin lideri konumundaki ABD’nin diger güçler yükselirken onlar üzerinde söz sahibi olabilmesinin en önemlı ÅŸartının meÅŸruiyet olduÄŸu soylenebilir. Bu da uluslarası kuruluÅŸların güçlendirilmesini ve birçok aktorle birlikte hareket edilmesini gerektiriyor. Zakaria bu baÄŸlamda Irak’ın iÅŸgalini cok büyük bir hata olarak görüyor (iÅŸgalin kendisini deÄŸil, tarzını hatalı goruyor dersek daha dogru olur).

Zakaria, tum bu politikalar uygulanabildigi taktirde ABD’nin ÅŸu anki mevcut gücünün etkisiyle önümüzdeki  50 veya daha uzun yıllar boyunca, süpergüç konumunu kaybetse bile, primus inter pares (eÅŸitler arasında birinci) olarak ulus devletlerin liderliÄŸine devam edebilecegi çıkarımında bulunuyor.

                                                                                                   Eyüp BEYHAN

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 04-02-2011 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111545401 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net