20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
ŞU DEMOKRASİ DEDİKLERİ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 17
KötüÇok iyi 
Yazar Raci Durcan   
06-03-2006
ImageRaci DURCAN

    1 Mart Tarihinde bir vakfın davetlisi olarak, oldukça popüler bir isim olan Pakistanlı eski ekonomi bakanı Prof. HurÅŸid Ahmed’i dinledik. Takdim ediliÅŸi mübalaÄŸasız 10 dakika kadar zaman aldı. Yazmış olduÄŸu kitapların, verdiÄŸi konferansların listesi bir hayli kalabalıktı. Üstelik ÅŸöhreti sadece Müslüman CoÄŸrafya ile sınırlı kalmamış, Ä°ngiltere ve Amerika üniversitelerinde de görev yapmıştı. Bütün bunları dinleyince insanın yeni bir yaklaşımla karşılaÅŸabileceÄŸi konusunda umudu artıyor.

    Ne yazık ki bu beklentinin kendi adıma boÅŸa çıktığını söyleyebilirim. Zaten konu baÅŸlığı bile durumu açıklamaya yeterli saylırdı. ‘Ä°slam Ve Demokrasi’ adı altında duyurulmuÅŸtu konferans. Bu iki kavramı yan yana görünce sanki ikisinin birbirinin karşıtı yahut eÅŸ deÄŸeriymiÅŸ gibi bir çaÄŸrışım uyanıyor. KonuÅŸma da demokrasinin asıl Ä°slam’da olduÄŸu, Ä°slam’ın onun eksik yönlerini telafi edecek daha kapsamlı bir sisteme dönüÅŸtürdüÄŸü ÅŸeklindeki bildik, klasik söylemle devam etti. Bu; biliyorsunuz uzun zamandır bu coÄŸrafyanın modasıdır: Batılı bir kavramın benimsenip aslının Ä°slam’da daha mükemmel ÅŸekliyle bulunduÄŸunu söylemek… Konuya iliÅŸkin bir kaç ayet ve Ä°slam
tarihinden yorum getirdiniz mi bihakkın tezinizi ispatlamış sayılıyorsunuz. Konuşmacı, Demokrasi tarihinden bahisle hadiseyi Yunan sitelerindeki uygulamalardan başlattı.
     Söz konusu konferans hakkındaki intibaımı veren bu  giriÅŸten sonra Demokrasi  hakkındaki düÅŸüncelerimi, daha önce Nida dergisinde yayınladığım ÅŸekliyle izah edebilirm. Öncelikle, Demokrasinin insanlığın bulabileceÄŸi en erdemli yönetim sistemi olduÄŸuna inanmadığımı söylemek istiyorum. Gerçekte,  her zaman bir tek doÄŸru olduÄŸuna inananlardan da deÄŸilim. Ben, tarih içinde ÅŸimdi beÄŸendiÄŸimiz birçok ÅŸeyin demode olacağını, doÄŸruların zamana ve ÅŸartlara göre deÄŸiÅŸtiÄŸini ve deÄŸiÅŸeceÄŸine inanıyorum. Zaten Demokrasi, tanım itibariyle bir ütopyadır. Halkın kendi kendini yönetmesi, bütün insanları her konuda aynı düÅŸündürmekle mümkündür. Bunu yapan sistemleri çeÅŸitli sıfatlarla red edip, demokrasi adına onlara savaÅŸ açtığımız aÅŸikar. Bazen insanlar kelimelerin büyüsüne kapılıp gerçekler aleminin dışına çıkıyorlar. Belki buna ihtiyaçları vardır kim bilir? Ancak rüyalar insana hoÅŸluk verse de gerçek deÄŸildirler ve uyanmak gerekir.

                                                *****
Son zamanlarda öÄŸrendiÄŸim en ÅŸaşırtıcı ÅŸeylerden biri; tarihe geçmiÅŸ en kan dökücü fatih olarak bilinen Cengiz  Han’ın torunlarından bazılarının seçimle iÅŸbaşına gelmiÅŸ olduklarıdır. Gerçi seçim, günümüzdeki gibi tüm halka sorularak oylama ÅŸeklinde yapılmamış (zaten mümkün deÄŸildi), kabilenin ileri gelenleri kendi aralarında görüÅŸerek karar kılmışlar ama ne fark eder ki? Sonuçta halk ya da onu temsilen birileri kimin kral olacağına karar vermiÅŸ ve taraflar da buna uymak zorunda kalmışlar.
    Batı kültürü insanlığın zihnini sürekli yalanlarla dolduruyor. Bunlardan en baÅŸta geleni, tarihi ilerlemenin yükselen düz bir çizgi halinde seyrettiÄŸi, böylece günümüz uygarlığının ÅŸimdiye kadarki en parlak dönem olduÄŸuna dair olanıdır. Bu konuda aykırı söylemler ve eleÅŸtiriler bulunmasına raÄŸmen Batı’nın teknolojide ulaÅŸtığı baÅŸarı bunları duymamızı engelliyor. Teknolojide ulaşılan baÅŸarı net ve açıktır. Kimsenin inkar edemeyeceÄŸi ÅŸekilde gözümüzün önündedir. Bu baÅŸarıya ÅŸimdiki kültürel kurum ve kavramlarıyla ulaÅŸtıkları iddiasındadırlar. Bunların başında gelen ÅŸey ise kapitalist ahlak, liberalizm ve bunlara baÄŸlı olarak demokrasidir. Teknolojik olarak geliÅŸmek isteyen ülkeler bu gerçeklerin yadsınamayacağını düÅŸünmekte, reform olarak iÅŸe bu noktadan baÅŸlamaktalar. Özellikle demokrasi iÅŸin ‘olmazsa olmaz’ noktasıdır. Tarifi hoÅŸtur ve insanların gönlünü almaktadır. Hangi halk kendisinin kendi tarafından yönetilmesini istemez ki? Kavramın bu tarifinin geniÅŸ kitlelerce kabulü, onu aynı zamanda bir tabu haline de getirmiÅŸtir. Öyle ki emperyal güçler bir ülkeye saldırıp orayı iÅŸgal ettiklerinde ‘demokrasi getiriyoruz’ diye iddia edebilmekte ve böylece kitlelerden destek bulmayı umabilmekteler. Ä°ÅŸ bu kadarla kalsa fazla ziyanı yoktur. Ancak bu fikrin tesirinde kalanlar bütün bir Ä°slam tarihini sırf yöneticileri seçimle iÅŸ başına gelmedi diye karalayabilmekte, Ä°slam dışı olmakla itham edebilmektedirler. Böylece Ä°slam sadece peygamber ve takip eden dört halife dönemine sıkıştırılmış bir din olarak kalmakta, bu haliyle pratik uygulanabilirliÄŸi konusunda zihinlere ÅŸüphe saçmaktadır.

    Demokrasi tarihini okurken insanların sanki birdenbire yapacağı iÅŸleri baÅŸkalarına da danışma ihtiyacını icat ettiklerini sanıyorsunuz. Yani demokratik bir yönetim gelene kadar hiç kimse bir baÅŸkasından yapacağı ÅŸeylerle ilgili bilgi ve görüÅŸ alma ihtiyacı hissetmemiÅŸ! Böyle bir ÅŸey mümkün görünüyor mu? Ä°nsanoÄŸlu bu kadar kendine güvenli bir varlık hiç olmuÅŸ mudur? Bir kral olsanız ve emrinizde milyonlara ulaÅŸan askerler barındırsalar ve hiç kimseye karşı hesap verme zaruretiniz olmasa dahi bu mümkün müdür? KiÅŸinin en azından kendi kendine olan sorumluluÄŸu, baÅŸarmaya olan tutkusu en doÄŸruyu yapmak için baÅŸkalarına danışma ihtiyacı hissettirecektir. Kaldı ki insanın ruh yapısı hiç o kadar kararlı ve keskin deÄŸildir. En güçlü insanlar bile zaman zaman kendilerini iç dünyalarında güçsüz hissedebilirler. Hem ruh dünyalarını hem de iktidarlarını ayakta tutabilmek için baÅŸkalarının desteÄŸine, beÄŸenisine ihtiyaç duyarlar. Halkın isteklerinin, alınan yönetim kararların üzerine etkin olduÄŸu çok sayıda örnek bulmak mümkündür. Mesela Yavuz Selim, Osmanlının geleceÄŸini çok yakından ilgilendiren Ä°ran üzerine yapılacak sefer için orduyu zorlukla ikna etmiÅŸtir. Ancak Batı, kralların tümünü zalim, iktidar hırsıyla yanıp tutuÅŸan despotlar olarak tanıtmakta, neredeyse hiçbir insani vasfı onların yanına yakıştırmamaktadır. Bütün bu karalamaların nedeni yarattıkları Demokrasi kavramını tam bir tabu haline getirmek içindir.

    Dünya tarihine genel bir bakış attığınızda bazı kavimlerin birden parlayıp kendi adlarına büyük çıkışlar yaptıktan sonra sönüp gittiÄŸini görmeniz mümkündür. O zamana kadar adı duyulmamış bir topluluk birden kendi içindeki birliÄŸi tesis edip fetihlere yönelmektedir. Buna tarih boyunca iki ÅŸey neden olmuÅŸtur. Birincisi devrimci siyasi fikirler diÄŸeri ise tarihi kahramanlardır. Basit bir hayat yaÅŸamakta olan Arap kabileleri Ä°slam’la tanıştan kısa bir zaman sonra büyük bir imparatorluk ve medeniyet olarak ortaya çıktılar. Yine adı o güne kadar duyulmamış bir step halkının hükümdarı Cengiz, bilinen en büyük kara imparatorluÄŸunun kurucusu oldu. Bütün bunlar bir tesadüf deÄŸil fakat sosyolojik bir gerçektir. Yeni bir medeniyet dalgası  ya güçlü ve kararlı bir fatih; yahut sadece liderini deÄŸil tüm toplumu güçlü kılacak devrimci bir siyasal anlayışla geliÅŸmektedir. Bunlar her zaman ve her toplumda ortaya çıkabilir. Bunu söylemek aynı zamanda mevcut medeniyetlerin nasıl tehdit edilebilecekleri konusuna iÅŸaret etmektir de. Her alanda rasyonel yaklaşımlarıyla iftihar eden günümüz Batı Uygarlığı kendi geleceÄŸi için hayati önem taşıyan bu noktalarda önlem almamış olabilir mi?

     Devrimci dünya görüÅŸlerinin nasıl kısırlaÅŸtırıldıklarını, sahtelerinin icat edilerek aslıymış gibi kitlelere sunulduklarını biliyorsunuz. Haber kaynaklarının belirli ellerde tekelleÅŸip en küçük aykırı haberlerin bile kitlelere ulaÅŸmasının engellendiÄŸini de...

     DiÄŸer kanal, adlarına demokrasi denilen rejimler yoluyla kontrol altına alınmıştır. Orada insanlar veya gruplar iktidar olsalar dahi yapabilecekleri ÅŸeyler sınırlıdır. Çünkü oraya emanet olarak oturtulmuÅŸ olduklarını bütün benliklerinde hissederler. Kalıcı olmak için halkın gözüne hoÅŸ gelen ÅŸeyler yapmak durumundadır. Bir ÅŸairin ifadesiyle iktidarları için halklarına yalvarmak durumundadırlar. Vicdan taşımayan, Allah korkusu bilmeyen biri pekala halkın zararına olan fakat onlara hoÅŸ gelen ÅŸeyleri yaparak sürdürebilir bu iktidarını. Uluslararası yerleÅŸik düzeni sorgulamaya baÅŸladığında demokrasi kırbacı başının üzerinde sallandırılmak üzere hazırdır. Herhangi bir kararda ‘Uygulama demokratik deÄŸil’ denildiÄŸinde akan sular duracaktır. Kimse bu demokrasi ne iÅŸe yarar? bizim karnımızı doyurur mu? diye düÅŸünmeden demokratik olmayana diÅŸ bileyecek yumruk sıkacaktır. Çünkü kitleler en önemli ÅŸeyin serbestlik ve demokrasi olduÄŸuna ÅŸartlandırılmışlardır.

     Müslümanlık bir ÅŸeyin ÅŸekli yapısını fazla önemsemez. Önemli olan onun özüdür. Bir halkın huzur ve mutluluÄŸu en güzel hangi ÅŸekilde saÄŸlanıyorsa halk için en uygun olanı odur. DoÄŸru tarih boyunca bir tane deÄŸildir. Peygamberimizin, yerine varis tayin etmemesi, Hz. Ebubekir’in ise karışıklığı önlemek amacıyla Hz.Ömer’i halife tavsiye etmesi doÄŸrudur. Onun içindir ki kitabımızda -FiravunlaÅŸanlar hariç- krallar aleyhine söz göremezsiniz. Demokrasi için övgü de. Danışma (Ä°stiÅŸare)  dediÄŸimiz kavram ise yaÅŸamın olmazsa olmazıdır. Bunun için sadece onun üzerinde ısrarla durulur.

     Ä°nsan topluluklarının ihtiyaçları bellidir. Bu istekleri karşılamak isteyen ister gücüne güvenip orayı ele geçirmiÅŸ iyi yürekli krallar, ister seçimle iÅŸ başına gelmiÅŸ kiÅŸiler olsun ne fark eder? Yaptıkları deÄŸil de nasıl oraya geldiÄŸi niçin her ÅŸeyin önüne geçsin? Zaten krallar da iktidara gelirken bir tarafın, bir partinin temsilcisi olarak gelmezler mi?  Saraydaki onca veliaht arasından en güçlü lobiye sahip olan kral yapılır. Çocuk denecek yaÅŸta tahta geçirilenler bir grubun temsilcisi deÄŸil midirler?

      Halkın kendi kendisini yönetmesi teknik açıdan bir fantaziden öteye gitmeyen bir düÅŸünce olarak ta görülmektedir ki bu bakış tarzı yabana atılamaz. Bundan halk adına birilerinin toplumu yönetmesini anlayacaksak (ÅŸimdiki temsili sistem gibi) bu niçin bebekliÄŸinden itibaren yönetici olmak üzere yetiÅŸtirilen bir veliahd da olamasın? Bunun dezavantajları, kimsenin yakından tanımadığı ve tesadüfen önünde lider olarak bulduÄŸu kiÅŸilerden daha mı fazladır?

      Demokrasi, Batı tarafından kasıtlı olarak tabu haline getirilip diÄŸer ülkelerin idari sistemi üzerinde sallandırılan ‘Demokles’in kılıcı’ yapılmıştır. Batı Uygarlığının günümüzdeki en önemli ihraç ürünüdür. DoÄŸu kendi uygarlığını kuracaksa eÄŸer, Batı’ya demokrasi ihraç edecek siyasi enstrümanlara sahip olmalıdır önce. Irkçı ve mezhepçi savaÅŸ geçmiÅŸiyle ünlü Avrupa’da bunun çok zor olacağını sanmıyorum.

      Osmanlı büyürken en büyük kozu Balkanlar ve Orta Avrupa’daki halkın, adaletsiz Tiranlarların zulüm altında eziliyor oluÅŸuydu. Åžimdi iÅŸ tersine döndü; onlar bize özgürlük, Demokrasi v.s gibi ÅŸeyler vaad ediyorlar. Üstelik kendilerine kulak kesilecek ve bunları gerçek zanneden kitleler ve yarıaydınlar da buluyorlar. 

Yorum
Yazar Fahri açık 2008-06-10 11:46:47
"Zaten Demokrasi, tanım itibariyle bir ütopyadır. Halkın kendi kendini yönetmesi, bütün insanları her konuda aynı düşündürmekle mümkündür. Bunu yapan sistemleri çeÅŸitli sıfatlarla red edip, demokrasi adına onlara savaÅŸ açtığımız aÅŸikar." 

Bu sayfalarda okuduÄŸum, merhum Çekmegil'li Malatya toplantıları, demokrasinin ne olduÄŸunun ve nasıl iÅŸlediÄŸinin çok güzel bir örneÄŸiydi bence. 
Ben, beni ilgilendiren konularda söz-oy sahibi olabilmeliyim. Parçası olduÄŸum durumda, bizzat çalışarak katılımcı ve/veya denetleyici olacağımda şüphesizdir.  

Ä°nsanları iki ÅŸeyin bir araya getirdiÄŸi ve yönelttiÄŸi genel kabul görür. 
1-Fikirler, bir fikrin etrafında toplanma ki, buna bilinçle ulaÅŸma da denilir. 
2-Maddi ve manevi menfaatler ki, buna da yaÅŸamın dayattığı kendiliÄŸinden ulaÅŸma denir.  
Bu iki faktör bir arada, insanları ortak bir noktada birleÅŸtireceÄŸi gibi, paralelliÄŸe de neden olabilir veya tersine çatışabilir de. Zamana ve koÅŸullara uygunluk meselesi.  
 
Bütün insanların, her konuda aynı düşünmeleri elbette ne mümkündür, nede istenecek iyi bir ÅŸeydir. Peki, maddi ve manevi menfaatlerin genel olarak örtüşmesi mümkün müdür.? Ä°stenecek, iyi bir ÅŸey midir.? Böyle bir model, hayata-gerçekliÄŸe uygun ve uygulanabilir midir.? 
DeÄŸil ise, hangi toplumsal kesim-ler-in maddi ve manevi menfaatlerini tercih etmek, baÅŸka deyiÅŸle toplumsal kesimden yana olmak, sosyal-iktisadi-kültürel vb. geliÅŸmenin önünü açar, daha verimlidir.? Bizler-insanlar böyle bir tercihte mi bulunuruz, farkında olmadan bir tarafın içinde mi yer alırız.? 
Krallar, devleti yönetenler, iktidarlar; böyle bir tercihle mi hareket ederler.? Öyle ise, tercihlerini belirleyen nedir.? 
 
Bu noktada, Raci ve Selami Bey'den aÅŸağıdaki satırları hatırlamakta fayda var: 
 
"Yüksek ülkülere sahip olmayan bir halk daha basit ÅŸeylerin.. ve tiranların peÅŸine.. 
Halkın isteÄŸi basittir aslında. O karnını rahat doyurmak ve adalet ister." 
 
"Onun için, halk arasında iyiliÄŸi emredip kötülükten alıkoyan grup ve mekanizmaların “insani haklar”ın bekçisi olarak varlığını sürdürmesinin çok büyük önemi vardır. 
Belli, asil ve geçerli bir ülkü etrafında bilinçlenerek millet vasfını kazanmamış olan örgütsüz halklar böyledir iÅŸte. Kendini kurtaracak ve kendine hayat verecek hususları dahi idrak edemez. 
..Ölçüsü olmayan başıboÅŸ halk budur."  
 
Pektabii doÄŸru bu satırlar, yukarıda sorulara cevap vermekle birlikle, sanırım baÅŸka sorular doÄŸuruyor. 
Yüksek-asil-ulvi geçerli ülkü nedir? Kuran ve Hz. Peygamber örneÄŸi var demek, yeter mi.? Yetmez ise, kim-ler, neye göre tayin edecek.? Ölçüyü kim-ler ve neye göre belirleyecek ve nasıl denetlenebilecek.? Halk kendisi mi benimser, deÄŸilse halka nasıl benimsetilir.? Her iki durumda, neticede tektipleÅŸme deÄŸil midir.? O halde, bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler mi demeli.? 

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 07-06-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111402587 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net