24-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
REENKARNASYONA DEĞİŞİK BİR BAKIŞ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 50
KötüÇok iyi 
Yazar Halit ÖZDÃœZEN   
06-11-2010
           REENKARNASYONA DEĞİŞİK BÄ°R BAKIÅž

                                                             Halit ÖZDÜZEN
     Çok çeÅŸitli tarifleri olmakla beraber kısaca:  Ä°nsanın Ruh ya da nefsinin ölümden sonra bir baÅŸka bedene geçerek yeniden dünyaya döndüÄŸünü iddia eden inanç sistemine reenkarnasyon ve Transmigrasyon, Arapça adıyla “tenasüh” (yeniden bedenlenme) denilmektedir. Bu döngünün, ruhun tamamen arınmasına kadar devam edeceÄŸine inanılmaktadır. 

Batıda ilk kez Pisagor ve Platon gibi bazı eski Yunan bilgin ve filozofları tarafından çeÅŸitli eserlerinde dillendirilmiÅŸ olan ruh göçü kavramı, ilk çaÄŸlardan beri, eski Mısır,  Maya ve Ä°nka medeniyetleri gibi birçok http://tr.wikipedia.org/wiki/Uygarl%C4%B1k yerleÅŸik kültürde bilinen ve kabul görmüÅŸ olan inanç kavramlarındandır.
     
     Günümüzde ruh göçü kavramını kabul eden pek çok inanç sistemi, DoÄŸu kökenli tarikat ve felsefi akımlar bulunmaktadır. Ruh göçü fikrini kabul etmiÅŸ eski ve yeni inanç sistemlerinin mensupları arasında, Hindular (Yoga, Vaishnavism, Shaivism), Budistler, Katharlar Eseniler(Esseniens), Caynacılar, (Sihistler, Umbandacılar, Yezidiler, Nusayriler, Dürzîler,  ve Adana, Hatay yöresinde yaÅŸayan bazı  Alevi toplulukları sayılabilir.  Reenkarnasyon kavramı Asya’nın Åžamanist toplumlarında olduÄŸu gibi birçok Kızılderili kabilesinde de yaÅŸatılmaktadır. Hindistan’da  "Samsara" adıyla bilinen bu deyim, Budizm’le tanışan Türklerce   "Sansar" olarak adlandırılmıştır.

   Bu inanç sisteminin esası, insan ruhunun/nefisinin ölümsüz olduÄŸu, bedenin ölümünden sonra yeni bir bedene girerek sürekli olarak ya da tamamen arınıp temizlenene kadar, “yeni bedenlere girmesi” prensibine dayanmaktadır.

  Ä°NAÇTAN EYLEME (RUH ÇAÄžIRMA)
      Reenkarnasyon inancının Batıda bazı marjinal Yahudi ve Hıristiyan guruplarında yer almasına raÄŸmen,  daha çok seküler yapıda  “ aydın”lar arasında 19.yy. sonlarına doÄŸru gerek Åžarkiyatçılığın etkisiyle, gerekse Hinduizm mensuplarının Batıda akademik kariyer yaparak eÄŸitim kurumlarında görev alması sonrası reenkarnasyona doÄŸru bir yöneliÅŸ yaÅŸanmıştır. Bir baÅŸka etken de Hindistan’ın sömürge döneminde Ä°ngiliz yazar ve araÅŸtırmacıların Hinduizm ve Budizmle tanışmaları olmuÅŸtur. AraÅŸtırmacıların UzakdoÄŸu dinlerini sistemli olarak incelemesi sonrası, bazı kesimlerde gizli ilimlere karşı merak uyanmıştır. Bütün bunların sonrasında deÄŸiÅŸik gruplar, reenkarnasyon kavramını öÄŸretilerinin merkezine yerleÅŸtirerek yeni bir ekol, hatta mezhep oluÅŸturma iddiasında bulunmuÅŸlardır.
      Bunlardan en önemlileri Avrupa’da spirtizmi benimseyen Allan Kardec tarafından kurulup daha sonra artçıları tarafından sistemleÅŸtirilen ve  “Deneysel Ruhçuluk” olarak ünlenen akımdır. Bir diÄŸeri Ukrayna doÄŸumlu H.P.Blavatsky tarafından 1857’de kurulan “Teofizi Cemiyeti” ya da ekolüdür.
       Ruh göçü veya sürekli olarak tekrar doÄŸmak kavramı ilk kez bu cemiyetin etkisinde kalan Fransız asıllı Fizikçi ve  http://tr.wikipedia.org/wiki/Yazar Yazar Allan Kardec (1804-1869)  tarafından fizik kuramlarının da çarpıtılarak yorumlandığı çalışmasıyla metodolojik bir hale dönüÅŸtürülmüÅŸ ve adına “tekrar ete girme” anlamında reenkarnasyon denilmiÅŸtir.   Fransız Yazar Kardec, kurduÄŸu “deneysel spiritüalizm”, "Spiritizm " adını ilk defa 1857’de yayımladığı “Ruhların Kitabı” adlı eseriyle açıklamıştır. Ardından yazdığı diÄŸer eserlerle de konuyu ayrıntılı bir ÅŸekilde ele almıştır.
      Dikkat edilecek olursa Kardec’in yayınladığı  “ Ruhların Kitabı” ile Blavatsky öncülüÄŸünde kurulan “Teofizi Cemiyeti” aynı tarihe (1857) rastlamaktadır.
       Kaynaklara göre Türkiye’de ilk spiritiualizm (ruh çağırma celsesi) Bergama’da, Zorluhanzade Avnullah Kazimi Bey tarafından gerçekleÅŸtirmiÅŸtir. 1896 yılında yapılan  bu   deney  Ä°stanbul’dan Bergama’ya gelen, Avnullah Bey  ve orada görev yapan  Fransızca öÄŸretmeni Çandarlılı Emin Efendinin  iÅŸtirakiyle  bir gece Belediye BaÅŸkanı Dericili Ali AÄŸa’nın evinde toplanılarak  yapılmıştır..Avnullah Bey’in yaptığı spiritizm celsesi kaynağını  Fransız Ruhçu Allan Kardec’in spiritüalizm deneylerinden  almıştır. Saray çevresine yakın, hatırı sayılan entelektüel bir kimliÄŸe sahip olduÄŸu anlaşılan Avnullah Bey,  muhtemelen deneyimlerini Avrupa’da saÄŸlamıştır.
      Daha sonra ruh çağırma,  ruhçuluk ve benzeri faaliyetlerin halkın tepkisi nedeniyle yer altına indiÄŸi görülür. Aradan hayli zaman geçtikten sonra, Ragıp Rıfkı adlı bir yazar 1930 yılında yayınladığı “Ä°spiritizma Tecrübeleri/Ahretle Nasıl KonuÅŸulur” adlı kitapta belirlediÄŸi kurallarla Kardec spiritüalizminin Türkiye’de ilk temellerini atmıştır. Bu temeller üzerine Dr. Bedri Ruhselman,  Kardec ve Ragıp Rıfkı’nın belirlediÄŸi kurallara yenilerini ekleyerek kendine özgü Neo-Spiritüalizm’i kurmuÅŸtur. Ruselman’ın vefatı sonrası Rafet KayserilioÄŸlu tarafından yürütülen faaliyetler “Ruh ve Madde” isimli dergi çevresinde kümelenmiÅŸtir.
     Bir baÅŸka yazımızda Neo-Sparütüalizm ve ruh çağırmayı detaylı olarak irdelemek ümidiyle,  burada Semavi Dinler ve Ä°slami kaynaklar açısından reenkarnasyonun Tenasüh/Ruh göçü inancını incelemeye çalışacağız.

     RUH GÖÇÜ/YENÄ°DEN BEDENLENME
     Yukarıda da deÄŸinildiÄŸi gibi Reenkarnasyondan en basit tanımıyla, insanın ölümden sonra yeni bir bedenle tekrar dünyaya geleceÄŸi ve bu sürecin, "ruh olgunlaşıncaya kadar  " devam edeceÄŸi,  kastedildiÄŸi anlaşılmaktadır. Bu tanım bölgeler ya da ülkelerdeki topluluklar arasında farklılıklar gösterebilmekle beraber, tarihi süreçte bazı deÄŸiÅŸik akım ve ekollere de dönüÅŸmüÅŸtür.    Hindiuzim ve Budizm gibi inanç sistemlerinde yeniden doÄŸuÅŸun insan bedeninde olacağı öne sürülürken, bazı inanç gruplarında hayvan ve bitki bedenlerinde de yeniden doÄŸuÅŸun olabileceÄŸine inanılmaktadır.  Yine bazı gruplarda tekrar doÄŸuÅŸun bir ceza ve kefaret olacağına inanılırken, gerilemenin söz konusu olmadığına inanan inanç toplulukları da bulunmaktadır.
    Kaynaklara göre:  “Hint kutsal kitapları Veda’larda maddi alemde yaÅŸayan her varlığın insan bedenine ulaşıncaya kadar 8 milyon 400 bin deÄŸiÅŸik yaÅŸam formundan geçmesi gerektiÄŸinden bahsedilmekte, bu aÅŸamalardan geçen varlığın ‘kemale ermiÅŸ‘ olarak  ‘rehber varlığa’ dönüÅŸeceÄŸine inanılmaktadır.
              Hinduizm inanç sisteminde her canlının ideali: Dünya’nın baÄŸlarından tam kurtuluÅŸ olan Nirvana’ya ulaÅŸmaktır. Nirvâna'ya ulaÅŸmak ancak kemale eriÅŸmekle mümkün olmaktadır.  Canlılar, Nirvâna’ya eriÅŸinceye kadar, öldükten belirli bir süre sonra bir baÅŸka bedende yeniden hayat bularak yaÅŸamlarını sürdürmektedir. Buna göre her bir önceki hayatında kazandığı sevaplar ya da iÅŸlediÄŸi günahlarla orantılı olarak, bir mükâfat ya da bir cezanın bedeli olmak üzere, öncekinden daha geliÅŸmiÅŸ bir bedende ya da daha aÅŸağı bir bedende yeniden hayata dönecektir. Bu sistematiÄŸe  “ Karma Doktrin” denilmektedir.
            Hinduizmde sistemin  “sonsuza” kadar devam edeceÄŸine inanılmakta, Budizm ve Manihaizm inançlarında ise, ruh aydınlanana veya günahlarından temizlenene kadar bu döngü devam etmektedir. Budizmde kiÅŸi ancak günahlarından temizlenince “nirvana”ya kavuÅŸabilmektedir. Maniheizmde, temizlenen ruh beden ve dünya tutsaklığından kurtularak, gerçek ulvi âleme doÄŸru yolculuÄŸa yönelmektedir.
     
            Kast sistemi uygulandığından Hindistan’da, Hindular  "parya kastında ölen kimsenin sevaplarından dolayı Brahman olarak ya da bir Brahmanın günahlarından dolayı bir parya, hayvan veya bir bitki olarak yeniden hayata döneceÄŸine” inanmaktadırlar.
             Bahsi geçen Hinduizm ve Budizm genelde bilindiÄŸi halde,  Maniheizm bazı kesimler dışında yeterince bilinmemektedir. Kısaca tanımlamak gerekirse:  MS. 216 yılında Güney Ä°ran’da doÄŸan Mani’nin kurduÄŸu inanç sistemidir. Mani, Hıristiyanlık, Sabiilik, ZerdüÅŸtlük ve Mecusilik ilkelerinden etkilenip onları sentezleyerek peygamber olduÄŸu iddiasıyla ortaya çıkmıştır.  Sistem, MS. 4. yy. da OrtadoÄŸu’da Hıristiyanlığın önemli bir rakibi konumuna gelip, 8. yy.da Uygurların resmi dini olmuÅŸtur. 
  
             Ä°slam coÄŸrafyasında Reenkarnasyon’a inanan grupların bir kısmında Hinduizm ve Budizmin etkisi olduÄŸu gibi, bir bölümü de Maniheizmin etkisindedir. Din sosyolojisi açısından bakıldığında, yeni bir dine giren inanç gruplarının  -ne kadar samimi olurlarsa olsunlar- eski inanç sistemlerindeki bazı ilkeleri yeni inanç sisteminin ilkeleri ile deÄŸiÅŸtirmeleri süreç almaktadır. Hele bu inanç sitemi Heterodoksi olarak nitelenip uzun müddet ÅŸu veya bu sebeple ana kitleden dışlandıkları için din eÄŸitimden de uzak kalmışlarsa,   uyum süreci daha da uzamaktadır.
   
              YAHUDÄ° VE HIRISTÄ°YANLIK AÇISINDAN RUH GÖÇÜ

            Ruh göçü kavramı Müslümanlar gibi kıyamet inanışına sahip Musevilikte bulunmamakla birlikte, popüler kültür içerisinde yetiÅŸen bazı gruplarda ruh göçü kavramına iliÅŸkin bazı düÅŸünsel öÄŸelerin yer aldığı belirtilmektedir.
            Kaynaklara göre Ruh göçü kavramının Yahudilerin mistik ve gizli ilimler öÄŸretisi olarak kabul edilen Kabala’ da yer aldığı, bazı   Yahudilerin Hz. Musa’nın önce Âdem, sonra Ä°brahim (A.S.)  daha sonra da Musa olarak dünyaya geldiÄŸine inanmakta olduÄŸu belirtilmektedir.
     Bir yönüyle Ä°slam coÄŸrafyasında yeÅŸeren Bâtınilik ve Hurufilik düÅŸüncesine de kaynaklık etmiÅŸ bulunan Kabala, Musevi ana kitle tarafından ve bilimsel çevrelerde hiçbir dönemde kabul görmemiÅŸtir.
      19.yy.’da doÄŸmuÅŸ birçok akım, ruh göçü inanışını benimsemiÅŸ durumdadır. Bunlara örnek olarak Spirtizma, Teofizi ve bazı felsefi akımlar sayılabilir.  Ä°lk Hıristiyanların ruh göçüne inandığını ileri süren Teozoflar ve Batılı Spiritüalistler Ä°ncil’lerdeki bazı pasajları da iddialarına -zorlama yorumlarla- kanıt olarak göstermektedirler. 20. yy ve günümüzde Hıristiyanlık ile ruh göçünü baÄŸdaÅŸtırmaya çalışan pek çok giriÅŸim olmuÅŸtur. Kilise ve deÄŸiÅŸik  teologlardan  tepki görmelerine raÄŸmen bu gün için Hıristiyan aleminde Ruh göçüne inananların sayısı,  hiç de küçümsenmeyecek rakamlara ulaÅŸmıştır!..

Ä°SLAM Ä°NANCINDA RUH GÖÇÜ VAR MI?
            Sorunun cevabını aramadan önce Reenkarnasyon konusunda araÅŸtırma ve çalışmalar yapmış bulunan Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre’nin Ruh konusundaki bütün Müslümanların inancına tercüman olan tespitine deÄŸinelim:  “Kur'ân-ı Kerîm'in Ahzab sûresinin 72. âyetinde Cenâb-ı Hakk: "... Biz emâneti göklere, arza ve daÄŸlara arzettik; onlar O'nu yüklenmekten çekindiler ve O'ndan korktular; O'nu insan yüklendi..." demekte; Hicr sûresinin 28. ve 29. âyetlerinde, Secde sûresinin 7. ilâ 9. âyetlerinde ve Sâd sûresinin de 71. ve 72. ayetlerinde ise Allah, insanı balçıktan yarattığını, ona Kendi Ruh’undan üfürdüÄŸünü ve meleklere de insana derhâl secde etmelerini emrettiÄŸini söylemektedir. Åžu hâlde insandaki Kutsal Emanet Allah'ın ona Kendi Ruh’undan üfürmüÅŸ olduÄŸu Ruh'tur. Ä°nsan bu Kutsal Emanet dolayısıyla eÅŸrefü-l mahlûkat (yâni yaratılmışların en ÅŸereflisi) olmuÅŸtur.”
        
         Özemre’nin belirtiÄŸi ayet ÅŸöyledir : “ Ki O, yarattığı her ÅŸeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan baÅŸlayandır. Sonra onun soyunu bir öz sudan, deÄŸersiz bir sudan yarattı. Sonra onu, düzeltip bir biçime soktu ve ona ruhundan üfledi.” (Secde 32/7-8-9) Hani Rabbin meleklere demiÅŸti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratmaktayım." "Onu tesviye edip, düzeltip de ona ruhumdan üfledim mi derhal ona secdeye kapanın." (Sad 38/71-72)  Ayette geçen “ Ruhundan üfledi” sözüyle Rabbü’l Âleminin, Âdem’e ve onun soyuna iletilen ruhun kendi ruhu olduÄŸu belirtilmektedir. Nitekim melekler, kendisine iletilen ulvi ruhu taşıyan Âdem’e tazim secdesi yaparak onun yüceliÄŸini kabul etmiÅŸlerdir.  Çünkü Âdem’in Ruhu, Rabbü’l Âleminin zat ve sıfatlarının tümünden yaratılırken, melekler bir veya birkaç sıfatının nurundan yaratılmışlardır. Âdemin soyundan gelenler Yüce Allah’ın Ruhunu taşımaktadır! O nedenle Âdem (A.S.)  Rabbinin öÄŸretisiyle isimlerinin tamamını sayabilmiÅŸtir. Yine insanın ana rahminde yaratılışının ayrıntılı olarak anlatıldığı Müminun Suresinin 14. Ayetinde biyolojik yaratışı takiben “Sonra bir baÅŸka yaratılışla onu inÅŸa ettik.” denilerek,   insanın ruhi yaratılışına deÄŸinilmiÅŸtir.
            Çocuk ana rahminde birleÅŸen iki canlıdan (sperm ve yumurtadan) meydana gelip, tek canlıya dönüÅŸerek insan yapısını oluÅŸturunca,  Allah (C.C.) ona kendi ruhundan üfleyerek insanı yüce bir varlığa (Ä°nsana)  dönüÅŸtürmektedir.   
            Yüce Allah,   bitki ve hayvanlara can vererek maddeden ayırırken, insana canın yanında “ruh” vererek onu da madde ve bitkilerden ayırmıştır. Vücudu yöneten beynin iÅŸlevini devam ettirebilmesi için mineral, protein gibi besin deÄŸerleri içeren bol oksijenli kan ve yaÅŸam enerjisi olan “Can”a ihtiyacı bulunmaktadır.  Beyne yaÅŸam saÄŸlayan can, beynin ürettiÄŸi enerjiyle beslendiÄŸi gibi, ruhtan aldığı enerjiyi de beyne ileterek zekâyı olgulaÅŸtırmaktadır. Ruh ve can,  enerji boyutunda beyinle sürekli iletiÅŸim ve etkileÅŸim içerisindedir.   Ruh ve onun türevi olan nefis, can ve bedenden bağımsız bir fonksiyonel yapıya sahiptir.
            YaÅŸam sürecinde Ruh ve ondan etkilenen rahmani akıl, merhamet, özveri, cömertlik gibi ulvi ve erdemli duygulardan kaynaklanan eylemleriyle maveraya (ötelere) yönelirken,  nefis ve onu yansıtan hayvani akıl ise dünyevi kuÅŸkularla,  dünya ortamının ÅŸartlarına uyum saÄŸlayacak ÅŸekilde pozisyon almaktadır. Kur’an’da nefis hakkında ÅŸöyle denilmektedir: “Nefse ve onu düzgün bir biçimde ÅŸekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneÄŸini) ilham edene and olsun ki, nefsini arındıran kurtuluÅŸa ermiÅŸtir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uÄŸramıştır.” (Åžems 91/7-10)    Ölüm olayı, beynin fonksiyonlarını yitirmesi sonrasında gerçekleÅŸmekte; can, varlıktaki ilahi genel enerjiye katılırken ruh veya nefis ise, Ruhlar ya da nefisler ülkesine doÄŸru meleklerin yardımıyla yolculuÄŸa çıkmaktadır. De ki: “Sizin için görevlendirilen ölüm meleÄŸi canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz” (Secde 32/9) 
            Can, varlıklara bilinç ve ÅŸuur vererek,  onları yönlendiren, çevre ortamına göre hayatta kalma ve nesillerini devam ettirme mekanizmaları geliÅŸtirerek, yaÅŸamsal iÅŸlevlerini gerçekleÅŸtiren enerji (nur) olarak tanımlanabilir. Can, beynin ölümü sonrasında bedenden ayrılarak varlıklara hayat veren sonsuz Hay/Can enerjisine katılmaktadır.  Ruh ve nefis    “can”dan çok daha özgün bir varlık olduÄŸundan, etkisini enerji boyutunda beyin ve akıl yoluyla vücudun tamamında göstermekte ve bedene ihtiyaç duymadan bağımsız olarak da yaÅŸamını sürdürebilmektedir.  Derin uyku ve narkoz altındaki ameliyat sırasında ruh bedenden ayrılıp çıkarken, can yaÅŸam görevini devam ettirmektedir.  Genel anesteziyle ameliyat geçiren birçok hasta, operasyon sonrasında, doktoruna ve çevresine kendi ameliyatını seyrettiÄŸini anlattığı, bilinen ve yaÅŸanan gerçeklerdendir.  Kur’an’da  “insanların ruhunun uykularında alındığı ölümlerine hükmedilenlerin alıkonularak diÄŸerlerinin ecellerinin sonuna kadar bırakıldığı” bildirilmektedir. (Bkz.Zümer 39/42) Hz. Muhammed (S.A.S.)  bir Hadisi Åžerifinde uyku sırasındaki yaÅŸamı anlatırken ÅŸöyle buyurmaktadır: ”Ben Rabbimin katında gecelerim, O bana yedirir içirir.” (1) (*)

            REENKARNASYONA Ä°NANANLARIN DELÄ°LLERÄ° (!)
            Ä°slam coÄŸrafyasında ve özellikle Türkiye’de son yıllarda Hint ve UzakdoÄŸu kaynaklı düÅŸünce ve bu doÄŸrultuda geliÅŸen yoga, meditasyon gibi olgular bazı gruplar tarafından yaÅŸam felsefesine dönüÅŸtürülmüÅŸtür. Özellikle büyük ÅŸehirlerde geliÅŸen bu akımların taraftarları reenkarnasyona inanmaktadırlar. Kendilerine “Müslüman mahallesinde“ taraftar bulabilmek için de Ä°slam inancında ana unsur olan Kur’an’daki bazı ayetlerle, zayıf ve mevzu hadisleri, inançları doÄŸrultusunda yorumlamaktadırlar.  Bunun yanında Mevlana ve Yunus gibi toplumda yüksek prestij sahibi zatlarla batini düÅŸüncenin etkisindeki bazı ÅŸairlerin devriye ve ÅŸathiye kabilinden söylediÄŸi ÅŸiirleri de istismar etmektedirler.
            Çok fazla ayrıntıya girmeden ileri sürülen iddialara kısaca göz atalım:
1.                  Ayetler : «Allah’ın varlığını nasıl inkâr ediyorsunuz ki, sizi ölü iken O diriltti, sonra yine sizi O öldürecek, yine sizi O diriltecektir; nihayet (ahirette) yalnız O’na döneceksiniz.» (Bakara 2/28)
Ayrıca Vakıa Suresi’nde "Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceÄŸiniz bir ÅŸekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. (Vakıa 107/ 60,61) 
            Önce ilk ayetin üzerinde duralım: “Sizi Ölü iken O diriltti.” tümcesi Reenkarnasyon veya herhangi bir art niyetli yoruma meydan vermeyecek kadar açıktır. Bütün insanlar, ana rahminde canlanarak insana dönüÅŸmüÅŸtür.”Sonra sizi o öldürecek, yine sizi O diriltecektir.” Bedenin ölümünden sonra insan, ruh ya da nefsin Rabbine yöneliÅŸi yeni bir doÄŸumdur. Ä°kinci ayetteki “Sizi bilemeyeceÄŸiniz ÅŸekilde yeniden yaratmak üzere ölümü takdir ettik.” tümcesi de aynı manayı pekiÅŸtirmektedir; çünkü gidilen âlem Ruhlar Âlemidir ve yaÅŸam ruh veya nefis olarak yaÅŸanacaktır.

            Kıyamette surun üflenmesi sonrasında çıkacak ses yeryüzünün her yanına yansıyacağı için cinler, melekler ve ruhlar âleminde de duyulacaktır. Bu birinci üfleme kıyamet saatinin baÅŸladığının ilanıdır. “Sura üflenildiÄŸinde; Allah’ın dilediÄŸi kimseler dışında göklerde ve yerde ne varsa çarpılıp yere yıkılır. Sonra Sura bir daha üflenmiÅŸtir onlar ayaÄŸa kalkmış (dirilmiÅŸ) durumda çevreye bakınıyorlar.”(Zümer 39/68) Ä°srafil (A.S.)’in çıkardığı melekuti sesin ÅŸiddetinden gökteki bazı varlıklar baygın; yerdeki varlıklar ölü konumuna gelecektir.
2. a)Mevlana’ya atfedilen söz : “Ben de cansız varlıkken öldüm, yetiÅŸip geliÅŸen bitki oldum; bitkiyken öldüm, hayvan biçiminde tezahür ettim. Hayvanlıktan geçip öldüm, insan oldum; öyleyse ölmekten korkmak niye? Hiç daha kötüye dönüÅŸtüÄŸüm, alçaldığım görüldü mü?”   
            b)Yunus Emre : “Her dem yeni doÄŸarız, bizden kim usanası."
            Mevlana Åžems-i Tebrizi ile halvet ettiÄŸi dönemlerde sarf ettiÄŸi sözlerden bir bölümü batini olup, bunların yorumu gerekmektedir. Bu nedenle Osmanlıda, günümüz Türkiye’sinde ve Farsçanın konuÅŸulduÄŸu ülkelerde düzenlenen toplantılarda Mevlana uzmanı mesnevihanlar tarafından okunarak yorumlanmaktadır.  Yunus’a gelince, mısralarında açıkça insandaki maddi ve manevi geliÅŸmeye iÅŸaret etmektedir. Nitekim Yunus ve Mevlana pek çok dizelerinde manayı gizleyip, insanı sarsarak düÅŸünmeye ve araÅŸtırmaya sevk etmektedir; bu nedenle tümceleri zahiri manasıyla yorumlamak yanlıştır.  Yunus’un “Çıktım erik dalına onda yedim üzümü (…) Kerpiç koydum kazana poyraz ile kaynattım, nedir diye sorana bandım verdim özümü”  bunlardan en belirgin olanlarındandır.

REENKARNASYON Ä°ÇÄ°N POPÜLER YAKLAÅžIMLAR VE Ä°DDÄ°ALAR
            Yıllardan beri insanlığın gündeminde bulunan reenkarnasyon hakkında birçok araÅŸtırma yapılarak çeÅŸitli vakalar incelenmiÅŸ leh ve aleyhinde yüzlerce cilt eser yazılmıştır. Burada iddiaların en popüler olanlarından bir kaçının üzerinde durmaya çalışacağız.
1.                  Ä°nsanların Hipnotize edilerek önceki yaÅŸama götürme iddiası: BilindiÄŸi gibi Hipnoz bir baÅŸkasının telkiniyle yaÅŸanan hafif uyku halidir. Bu süreci yaÅŸayan  denekten telkin yoluyla  geri tarihlere giderek  bir önceki yaÅŸamını hatırlaması istenmektedir.  Denek gördüÄŸü veya yaÅŸadığı durumu anlatmaya baÅŸlar.  Bilim dünyası dışarıdan yönlendirmeye açık olan bu sistemin Reenkarnasyona kanıt olamayacağı düÅŸüncesindedir. Her nedense ikinci yaÅŸamı hatırlayanlar genellikle o yaÅŸamda padiÅŸah, kral veya kraliçe olduklarını söylemektedirler.
2.                  Çocukluk çağında, kendinin baÅŸka biri olduÄŸu iddiası: Türkiye’de ağırlıklı olarak Hatay ili ve çevresinde rastlanan bu olguya bazen deÄŸiÅŸik yörelerde de rastlanabilmektedir. Bilimsel çevrelerce araÅŸtırma ve incelemeye alınan bu vakalar bazen insan aklını ÅŸaşırtacak kadar ortaya bilgi ve iddia yumağı sunmaktadır. Vakaların çoÄŸu dramatik ölümlerle karşılaÅŸan ÅŸahısların vefatından hemen sonra doÄŸan çocuklar tarafından dillendirilmesi vakaların dikkate deÄŸer önemli bir olgusudur. AraÅŸtırmalarda çocuÄŸun ergenlik çağına giriÅŸten itibaren bu iddiaları terk ederek kendi kimlik ve kiÅŸiliÄŸine döndüÄŸü gözlenmiÅŸtir. Uzmanların bu konudaki görüÅŸü: Çocukların anlattığı vakaların çoÄŸunun doÄŸruluÄŸu, ancak çocuÄŸun hayal dünyasının her türlü etkileÅŸime açık olması nedeniyle reenkarnasyona delil olamayacağıdır. Ayrıca bu çocukların kültür ve inanç olarak reenkarnasyona inanan topluluklar çevrelerinden oluÅŸması da ayrı bir soru iÅŸaretlerini beraberinde getirmektedir?
3.                  Tibet'in ruhani lideri 14'üncü “kutsal Dalay Lama” vakası: Ä°ddiaya göre 13’üncü Dalay Lama'nın ölümünden sonra artçısı lamalardan biri, gördüÄŸünü söylediÄŸi bir rüyanın ardından 13. Dalay Lamanın ruhunun iki yaşındaki Lhamo Dhondrup isimli bir çocukta bedenlendiÄŸini ileri sürmüÅŸtür. Çocuk Tibetli rahipler tarafından ailesinin ikna edilmesi sonucu 14. Dalay Lama olarak yetiÅŸtirilmektedir. OrtadoÄŸu ve Avrasya coÄŸrafyasında içeriÄŸi deÄŸiÅŸik olsa da benzer efsaneler her dönemde üretilmiÅŸtir!  Burada insanın aklına bazı sorular takılmaktadır.  Olaya bilimsel çevrelerin yaklaşımı nedir?  Ayrıca 13. Dalay Lama inanç sistemlerine göre “arınmadan mı öldü de,  arınmak için Lahano Drondrup olarak tekrar bedenlendi? Nasıl olsa bozacının ÅŸahidi şıracı ya! Bize de Dhondrup’un Tibetlilere hayırlı olmasını dilemekten baÅŸka bir ÅŸey düÅŸmez. (**)

            SONUÇ YERÄ°NE
            Reenkarnasyona inananlar öncelikle bir günlük gazetemizde yayımlanan yazı dizisindeki ÅŸu tespit ve arkasından gelen sorunun cevabını aramak zorundadırlar:
 “Milyonlarca insan reenkarnasyona inansa da bunların yalnızca çok küçük bir kısmı önceki yaÅŸamlarını hatırlayabildiklerini söylemektedir. Bilim Adamlarına reenkarnasyon inancını çökertmek için basit bir matematik hesabı yeterlidir. En güvenilir tahminlere göre dünya nüfusu bu gün yedi milyara yakın bir sayıya ulaÅŸmıştır. 1800'lü yıllarda dünya üzerinde neredeyse bir milyardan daha az sayıda insan yaÅŸamaktaydı. Son iki yüz yıl içinde ortaya çıkan "yeni" altı milyar ruh nereden geldi? Atalarımızın ruhu günümüzde altı ruha bedel miydi yoksa? ” (2)
            Ä°nsan bedeninin anatomik yapısı birbirine benzese de milyarlarca insan nasıl birçok yönüyle birbirinden ayrılmaktaysa, Yüce Allah’ın, bedenle irtibatlandırdığı Ruh da yaratılan her insan için ayrı ve özeldir.  Popüler yaklaşımlar bölümünde verdiÄŸimiz örnekler bilimsel gerçeklikle baÄŸdaÅŸmadığı gibi, dinsel gerçeklilikle de baÄŸdaÅŸmaktadır. AÅŸağıda vereceÄŸimiz Kur’an Ayetleri yalnız başına bu düÅŸünceyi çürütmeye yeterlidir.
            “Nihayet onlardan her birine ölüm geldiÄŸinde, ‘Rabbim beni (dünyaya) geri gönder; geri gönder ki o arkada bıraktığım yerde  Ta ki boÅŸa ge-çirdiÄŸim hayatımı, yararlı çalışmalarla deÄŸerlendireyim derler. Asla, bu diyenin geçersiz görüÅŸüdür. Onların ardında ba’s (mahÅŸer) gününe kadar sürecek berzah vardır. (Ba’s için) sura üflendiÄŸinde aralarında ne soy sop vardır, ne de bir soranları” (Müminun 23 / 99-101).
            Ä°slam inancına göre dünyaya gelen her ÅŸahıs vefatının sonunda amel defterine göre yaptığı fiillerden dolayı hesap verecektir.  Hesabın sonrasında Cennet veya Cehenneme gideceÄŸi inancı bulunmaktadır. Bunun aksini söylemek Amentünün Ahiret inancını inkâr olup insanı Ä°slam’dan uzaklaÅŸtırır.
            Bilimsel olduÄŸu ileri sürülen deney ve iddialara gelince, hiçbirisi ilimi çevresinde yeterli kabulü görmediÄŸi gibi, bazıları bilim insanlarının ilgisini dahi çekmemektedir. Buna raÄŸmen gerek  yayımlanan kitaplarla, gerek sansansiyonel  filimler  gerekse de  basında yer aÅŸan magazin haberleriyle popülerliÄŸini uzun süre devam ettirip,zayıf irade  sahiplerini etkilemeye devam edecektir.

DÄ°PNOTLAR
1-Buhari ,Savm 20, Müslüm, Siyam 57,Malik, Siyam58 ,Ahmed bin Hanbel, Müsned,III S.8
*Ruh konusunda daha ayrıntılı bilgi daha önce birçok medyada yer alan    “Ruh, nefisler ve can”  isimli makalemizde bulunmaktadır.  Konuyla ilgilenenler birçok internet sitesinde yayınlanmakta olan o makaleye baÅŸvurabilirler
** Dalay Lama,  Tibet Budizminin yüksek dini önderi, Lama (Ruhban-KeÅŸiÅŸ)
2- Vatan Gazetesi
  KAYNAKÇA
1-Dinler Tarihi Günay Tümer-Abdurahman küçük ocak Yay. 4. Baskı 2002 Ank.
2-  Ahmet Suat Özemre’nin Ä°slamiyet Açısından Reenkarnasyon isimli makalesinden
3- -İslam Ansiklopedisi, T. Diyanet Vakfı 1988 İst.
4- Din ve Ä°nanç sözlüÄŸü Åžinasi Özgün Vadi Yayınları Ank
5-Hindiuzim ve Budizm Ananda CoomarasWay Türkçesi Ä°smail TaÅŸpınar Kaknüs Yay.2000 Ä°st.
6- - Büyük Larousse, Wikipedia vb. sözlük ve Ans.
           

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 06-11-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111582018 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net