20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow ASPENDOS'TAN ZEYTÄ°NTAÅžI'NA
ASPENDOS'TAN ZEYTİNTAŞI'NA PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 15
KötüÇok iyi 
Yazar Necati ÇAVDAR   
27-02-2006
             

      Serik,  üstü gibi altı da  sırlarla dolu..

      Yerin üstü ayrı, altı ayrı güzel..


      Antalya’nın  Serik’in üstünde, deniz, güneÅŸ yeÅŸil, kuÅŸ ve çeÅŸit çeÅŸit hayvan türleri..  Tarihi yapı ve mekanların; insanı hayretler içinde bırakan yapım tekniÄŸi, mükemmelliÄŸi ve  güzelliÄŸi yanında yer altında gizli sırları ile insanı hayretten hayrete sevk eden sürprizleri ile karşılaÅŸmak mümkün. Serik için güzelliÄŸin bütünü dense az.

       Çok güzel, güneÅŸli bir kış günü. Åžubatın 9’unda..   Serik Kaymakamı Selami Altınok’un tavsiyesiyle  Serik’e 8 km mesafedeki Zeytintaşı MaÄŸarası’nı görmek üzere Serik’ten çıkıyoruz..

      Yanımızda  bölgeyi  çok iyi bilen, yıllarını bölgenin tanıtımına  ve insanların hizmetine vermiÅŸ deÄŸerli mihmandarımız var..

      Önce yolumuz Köprüçay’a  köprüsüne düÅŸüyor.

225 metre uzunluÄŸundaki Belkıs Köprüsü, eskiden Eurymedon olarak bilinen Antik çaÄŸdan kalma temeller üzerine Selçuklu dönemi  el emeÄŸi göz nuru ile Türk tamamen  mührü vurulan  bir köprü..Yeni restore edilmiÅŸ..
      Ziyarete gelenler için çevresine kurulmuÅŸ seyyar tezgah ve  çadırlarda insanlar turistik eÅŸya satıyorlar..

      Biz, bu ziyareti yaptığımızda tam muharremin 10’u..

      Yani AÅŸure günü.

      Güler yüzlü ve  Anadolu kültür deÄŸerlerine baÄŸlı esnaf, AÅŸure çorbası yapmış.

      Selçuklu köprüsünü  ziyarete gelenlere ikram ediyorlar. Bizde payımıza düÅŸeni alıyoruz..

      Sanki gök  çökercesine ÅŸimÅŸeklerle yıldırımlarla ÅŸakır ÅŸakır  yaÄŸan ve birkaç gündür  süren yoÄŸun yaÄŸmurdan sonra ilk defa  yüzünü gösteren güneÅŸin altında Köprüçay’ın hala bulanık akan suyunun oluÅŸturduÄŸu ırmağın,  başı kardan taçlarla süslü, bulutlardan gerdanlık takmış Toros daÄŸları ile bütünleÅŸerek Aspendos’a karşı oluÅŸturduÄŸu  görüntüsü  muhteÅŸem.

      Yunan efsanesine göre,  Truva Savaşı’ndan sonra Pamphylia’ya gelen kahraman Mopsos liderliÄŸindeki Argive kolonicileri tarafından kurulan ve bölgede kendi adına madeni para bastıran ilk ÅŸehirlerden biri olarak bilinen   Aspendos  ÅŸehri  kalıntıları, Köprü çaydan bakılınca ayrı bir anlam ifade ediyor.

      Zira, ÅŸehrin doÄŸu eteÄŸine kurulan Aspendos tiyatrosunun hemen üstünde  ÅŸehrin en tepesindeki kilise kalıntısı

       Sanki, “Ey zalimler.. Zulmünüzle yerlere battınız” dercesine imanın ve inancın zaferini haykırıyor.Ve bunu yaÅŸadığı sürece insanların gözlerine sokuyor..

      BilindiÄŸi gibi her ne kadar Aspendos ÅŸehri Milattan önceki dördüncü-beÅŸinci yüzyıllara tarihlense de Aspendos tiyatrosu olarak bilinen  harika yapı  Ä°mparator Antonius Pius (138-164) döneminde, o ÅŸehrin mimarları Xenon ve iki erkek kardeÅŸi Curtius Chrispinus and Curtius Auspicatus tarafından inÅŸaa  edilmiÅŸ. Kimi kayıtlarda da Tiyatronu, imparator Marcus Aurelius’un hüküm sürdüÄŸü dönemde(M.S. 161-180) Theodorus’un oÄŸlu mimar Zeno tarafından yapılarak ülkenin tanrılarına ve imparatorluk evine hediye edildiÄŸi   belirtiliyor. Ve  döneminin süper gücü  ve çok koyu bir Allah’sızlık inancına baÄŸlı, çok tanrılı dinlerini korumak için her türlü insanlık dışı zulümlerden çekinmeyen Roma’ya baÄŸlı  site krallarının kontrolündeki  bölgede Hz  Pavlos (Aziz Paulos ) ve Barnabas   gibi iman abidelerinin, tevhid erlerinin  irÅŸadı ile imana gelen  Hıristiyan müminlerin dinlerinden dönmeleri, “Allah bir” dememeleri içinde zulme uÄŸradıkları alanın simgesi olmuÅŸ.

      Tevhit inancına sahip ve her ÅŸart altında  “Allah “diyen müminleri, aç aslanlara  atatarak keyf içinde  halkı ile  seyreden kafir  Romalı  krallar, zulümlerine zulüm katarlar ve   siyasal emellerini sürdürebilmek üzere çürük inançlarını muhafaza , baÅŸka insanların iman nuru ile aydınlanmamı için;  ne kadar iman sahibini vahÅŸice  parçalatırlarsa o kadar  zevk alırlarmış.Ancak o iman sahipleri  müminler dinlerinden dönmek , Romalıların  iÅŸe yaramaz tanrılarına secde etmek  ÅŸöyle dursun, canlarını  seve seve verir, vücutlarını asanlara yem yaparak ÅŸahadet ÅŸerbetlerini içerlermiÅŸ.

      Öyle ki, zaman gelmiÅŸ Romalı kafirlerin zulümleri, müminlerin kanlarında boÄŸulmuÅŸ, tevhit güneÅŸi tüm Roma’ya doÄŸunca Hıristiyanlar, eski  dönemin adalet, ve yönetim alanı olarak kullandıkları binayı imanlarının simgesi anlamındaki kiliseye çevirerek   zülüm gördükleri mekanların en zirvelerine kondurmuÅŸlar.

      Artık, aç aslanların pençe ve diÅŸleri arasında  parçalanan  o müminlerin  can havli ile çıkardıkları seslerle  inleyen  mekan, tevhidi haykıran  ilahilerin söylendiÄŸi alan oluvermiÅŸ.

      Evet, Köprü Çay’dan, Belkıs Köyünden  bakınca  ortaya çıkan manzara size bunu  çok iyi hissettiriyor.

      Hissettirmiyor, adeta haykırıyor..

      Köprüçay, kenarında Belkıs Köyünde  bulunan lokantadan yenilen leziz yemeklerden sonra, yeÅŸillikler,  güneÅŸ ve görkemli  Toros daÄŸları manzarası eÅŸliÄŸinde  bir zamanlar  Yunan ve Roma gemilerinin  yüzdüÄŸü, Pers  savaÅŸçılarının serinlediÄŸi,  büyük Ä°skender’in   verimli ovalarında  at sürdüÄŸü, Selçuklunun  üzerine bu gün bile insanı etkileyen mimarlık örneÄŸi ile dantel gibi iÅŸleyerek kurduÄŸu köprülerden sel olup Anadolu’ya aktığı,  günümüzde rafting tutkunları için ideal bir parkur oluÅŸturan  Köprü çay nehrini  takiple Aspendos’a, akustik düzeniyle  ilgi çeken tarihi tiyatroya geliyoruz..

       Tiyatronun hemen giriÅŸinde, ana kapı üzerindeki kemer sizi Selçuklu ile kuÅŸaklaÅŸtırıyor.

      Tiyatroyu kucaklayan bu kemer sanki, “ben olmasam yıkılır giderdin” dercesine binayı tutuyor..

      Her ne kadar  tarih kültürü ÅŸöyle dursun, bilgi  hatta izan ve insaftan yoksun kimi turist teberleri gelenlere  Selçuklu’nun eski Yunanca yazan levhayı bu kemerle kapattıkları yalanını söyleyebiliyorlarsa da,  tiyatro binasını bozma ÅŸöyle dursun özellikle I. Alaeddin Keykubat’ın hükümdarlığı sırasında tamamen restore edilen tiyatro, Selçuklu tarzında zarif çinilerle süslenmiÅŸ.  Kervan saray olarak kullanan Selçuklu,  Osmanlı’nın Ayasofya’ya minarelerle payanda vurduÄŸu gibi binanın yıkılmaması için gereken önemi vermiÅŸ ve kemerlerle destekleyerek  tiyatronun direncini artırmış... Ayasofya’dan Müslüman Türk’ün mührünü silmek için uzanan hoyrat eller, buradan da Müslüman Türkün mührünü silmeye gayreti içine girerek o güzelim çinileri sökerek altından köhne Bizans’ı hortlatmaya kalksalar da, tiyatro “yıkılır” endiÅŸesiyle Selçuklu kuÅŸağı ÅŸeklinde  binayı sararak kucaklayan kemeri sökmeyi göze alamamışlar.

      Durumu  böyle özetleyince  bir turist rehberi  “Ha öyle .. Olabilir “ diye aklı başına geliyor..

      Gerçekten etkileyici ve muhteÅŸem binada, kimi  yabancı turistlerin “Atalarının ruhu ile irtibata geçercesine düÅŸünceye  daldıklarına ÅŸahit oluyoruz Biz görmedik ancak anlatılan o ki kimi yabancılar binanın çeÅŸitli yerlerine yatarak atalarının ruhunu dinlemek üzere  saatlerce derin metafizik translara giriyorlarmış. Onlar ne düÅŸünür bilmeyiz  ama biz, söylenen aryalardan daha çok, aç aslanlara yem edilen müminleri, ÅŸehitleri düÅŸündük ve zalimlere  mazlumları galip getiren Allah’a ÅŸükrettik..

      Mihmandarımız, tiyatro ile ilgili bilgi verirken sahne arkasındaki duvardaki delikleri ve  duvara oyulmuÅŸ bölümleri göstererek, “ Bu davardaki  oyuklarda  Romalıların taptıkları tanrı figürleri, heykelleri mevcutmuÅŸ, delikler de yaÅŸayan tanrılar tiyatrodaki gösteriyi izlermiÅŸ.”Ama  tanrı heykelleri ve kabartmaları, artık yok” diyor.

      “EÄŸer buralarda kimi heykeller yok ise bunların sorumlusu Ä°slam deÄŸildir.Koyu bir küfür döneminden Hıristiyanlığa geçen Roma, pagan dönemi yaÅŸadı .O dönemde kendi inancına ters gelen ne varsa hepsini yok etti ya da eskiye benzemez ÅŸekle soktu.Bu tanrı figürleri de o kıyımda nasibini almıştır.”deyince çok bilmiÅŸ rehberlerden biri biz onu öyle bilmiyor ve özelikle Selçuklu -Osmanlı dönemlerinde zarar gördüklerine inanıyorduk demez mi?

       

      Tiyatroda güçlü bir ses düzeni, yanında  koyu bir protokol uygulamasını da görebiliyorsunuz.

      Krallarının, ileri gelenlerini, saray kadınlarının ve halkın kademe kademe sosyal seviyesine göre oturma düzeni belirlenmiÅŸ.Adeta taÅŸa nakÅŸedilmiÅŸ. Ve siz burada döneminin  taÅŸa kazınmış ÅŸekli ile taÅŸlardan mermerlerden yontma, sözde tanrılar, onların adına iÅŸ gören  insan ÅŸekline  büründürülmüÅŸ canlı tanrılar, her ÅŸeyi kendilerine mubah gören kralları, yargıçları, komutanları ile sivil ve askeri bürokrasisini görüyorsunuz.

Hatta imparatorlara   en yakın alanda özel localarına yerleÅŸmiÅŸ kendilerini Roma’nın yürek tanrısı Vesta’ya adamış kutsal bakireleri düÅŸünerek günümüzdeki yaÅŸayan Hıristiyanlığın rahibeleri, kardinalleri, konsülleri ile,  kutsal kralların hemen yanına,  taht merkezlerine oturtulan  papaları,  patrikleri ile  Hıristiyanlığın  bu gün geldiÄŸi hali, yani ilahi bir dinin emperyalist Roma dini haline nasıl dönüÅŸtürüldüÄŸünü, adeta yaşıyorsunuz. Kaldırın  tiyatrodaki  taÅŸlarla anıtlaÅŸtırılan yerlerinden kafir Roma’nın ritüellerini, kurum ve kuruluÅŸlarının temsilcilerini  getirip  bu günkü Hıristiyanlığın temsilcilerini oturtun o günün Roma’sının kurumlarının Hıristiyanlığa giydirilerek  ne hale getirildiÄŸini, ilahi çizgiden hangi kaidelere oturtularak  ne kadar uzaklaÅŸtırıldığını görecek ve “Allah, indinde tek din” olan Ä°slam’ın Hz.Muhammed ile yer yüzünü  yeniden aydınlatma gereÄŸini anlayacaksınız.

      Yolumuz uzun ve gideceÄŸimiz menzil var..

      Biz  tarihi tiyatroda “son aryacı”  olarak yanık türküler söylerken  gördüÄŸümüz  ve kendisinin  Diyarbakır’ın Çermik ilçesinden Ä°lhan Aslan olduÄŸunu söyleyen gençle  birkaç turisti, oturma kapasitesini kesin olarak belirlenemeyen ancak  10.000 – 15.000 kiÅŸilik oturma kapasitesine sahip olduÄŸu söylenen ve  son yıllarda düzenlenen Antalya Film ve Sanat Festivali kapsamında verilen konserlerde 20.000 seyircinin alınabildiÄŸi tiyatro ile  baÅŸ baÅŸa  bırakıp , Aspendos  ÅŸehri eteklerine kurulan Pazar yerini seyrediyoruz.

      Yukarda da Bazilika denilen  tarihi kilise kalıntısı  tüm haÅŸmetiyle duruyor.

      Bölge Ä°slamlaşınca, Müslüman milletler, Seçuklu ve Osmanlı tarihi dokuya dokunmamış kendine yeni yerleÅŸim alanı kurarak, “Batıl’ı “ kendi haline terk etmiÅŸ..

      Fakat hala o muhteÅŸem antik tiyatro duruyorsa bütün dünya milletleri, baÅŸta Selçuklu olmak üzere Ä°slam anlayışına  ne kadar teÅŸekkür etse azdır.

      Zira bu gün “Batı “diye bildiÄŸimiz sözde medeni milletler, kendilerinden olmayanların eserlerinin kaçta kaçını ayakta tutmuÅŸlar ve korumuÅŸlar!..

      Eski ÅŸehri solumuza alarak yolumuza devam ediyoruz

      Tarihi su kemerleri karşılıyor, bizi.

      Hala görüntüleri muhteÅŸem. Dönemine göre çok iyi bir mimari yapıları var..

      Kalın duvarlar üzerine yerleÅŸtirilmiÅŸ su arkları ile 14-15 km uzaktan Aspendos’a su taşınmış.. Zira biz  Zeytintaşı MaÄŸarası’na giderken dere boyunda  kilometrelerce uzakta bu su kemerlerinin kalıntılarına rastladık. Dolaysısıyla  ÅŸehre gelen su, kilometrelerce öteden, esas su kaynağından itibaren kemerlerle taşınmış..

      GÄ°ZLÄ° HAZÄ°NE,  ZEYTÄ°NTAÅžI MAÄžARASI

      Evlerimizde iÅŸ yerlerimizde  süs bitkisi olarak saksılarda yetiÅŸtirdiÄŸimiz “Kaynana dili”nin  bahçe kıyılarında çit olarak dikildiÄŸi köy yerleÅŸimlerini geçerek  Toroslar’ın eteÄŸindeki ormana dalıyoruz

      Tertemiz  hava. Bol oksijen..

       Ve arabamız Toroslar’a  tırmanıyor. AkbaÅŸ Köyü, Gökçeler mahallesinde  kendini daÄŸa dayamış bir kocaman  düz yüzeyli yekpare  bir kütle ÅŸeklinde duran beyaz kayanın önünde park ediyor arabamız.

      Demir kapı ile kapatılmış kaya aÄŸzında “Zeytintaşı MaÄŸarası” yazıyor.

      Bizi güler yüzlü ve  iÅŸi kendilerine zevk  bilmiÅŸ görevliler  ile  maÄŸra aÄŸzında kurulmuÅŸ konaklama tesislerini iÅŸleten köyün(AkbaÅŸ Köyü) muhtarı Mehmet Cansız karşılıyor.

      MaÄŸaraya giriyoruz.

      MAÄžRA YENÄ° BULNMUÅž..

      1997 de Yol inÅŸaatına  çakıl, mıcır yapmak üzere bölgedeki kayalarda lağım atarak üretim yapan müteahhit ve iÅŸçiler yine  iÅŸ başındadır.

      Kayada lağım atmak için  çeÅŸitli yerlere dinamit lokumu koymak üzere  yuva açarlar. Dinamiti yerleÅŸtirip kendilerini güvende olacak alana çekilirler.

      Dinamit büyük bir gürültü ile patlar

      Kayada, dinamitin tesiri ile fırlayan parçalarla önemli bir  oyuk açılır.

      Ä°ÅŸçiler kopan parçaları arabalara yüklemek üzere koÅŸarlar.

      OluÅŸan molozlar toplanır.

      Birde  ne görseler?

      Dinamit patlatılmak suretiyle oluÅŸturulan kaya kovuÄŸundan ileri ye yol var.

      Ama bildik yol deÄŸil

      Ä°lginç oluÅŸumlarla kaplı bir yol. Kupkuru kaya ve ovuÄŸuna inat, içerde çağıldayarak  akan sular, damlalar damlalar..Farklı ÅŸekiller..

      Ä°lgililere  haber verilir..

      Gelir bakarlar, yüzyıllarca dededen  babaya intikal ederek bölgede yaÅŸayan köylüler ve tarih, tabiat bilgisi herkesten yüksek  bilginler ÅŸaşırır kalırlar

      Buralarda böyle bir ÅŸey yoktur ve iç duyulmamış tarihler yazmamıştır, efsanelerde geçmemiÅŸtir.

      Binlerce yılık yerleÅŸim yerlerini  baÄŸrında barındıran Antalya, Serik böyle bir ÅŸey ne duymuÅŸ ne de görmüÅŸ.Üzerinde  binlerce yıldır yaÅŸayarak bilgi birikimlerini  bir birlerine aktaran medeniyet sahipleri insanlar, hiç böyle bir ÅŸeyden haberdar olmamışlardır.

      Evet  binlerce yılın oluÅŸumu tabiat harikası  gizli hazine, böylece bir  güzel tesadüfle  yün yüzüne çıkar.

      Ortada  çok önemli   hem de iki kat bir maÄŸara vardır. Ä°lgiller devreyi girer. Anıtlar Yüksek Kurulundan, köy ihtiyar heyetine. Kim varsa sahip çıkar.

      DüÄŸüm çözülemez.

      Bir sürü hukuki giriÅŸimlerden sonra Ä°l Özel Ä°daresi ve köy tüzel kiÅŸiliÄŸi maÄŸarayı insanlığın hizmetine sunar.

      Bölgenin  adının Zeytintaşı kayalığı olması dolayısıyla  maÄŸaraya Zeytintaşı MaÄŸarası  ismi uygun görülür.

      Hem bu ÅŸekilde hikayesini dinliyoruz hem de  şırıl şırıl suların aktığı, oluÅŸumun devam ettiÄŸi maÄŸarayı inceliyoruz.

      Aman Allah’ım! Sen nelere kadirsin..

      Anlatılması imkansız, yaÅŸanılması, görülmesi gereken oluÅŸumlar oluÅŸumlar.

      Sanki Kapadokya’daki   peri bacaları.. Pamakkale’de ki yapı...

      Anadolu’da ne varsa maÄŸara içinde  bir benzeri bulmak mümkün.

      Tül tül perdeler..

      Yıldız yıldız danteller.

      AÅŸk odalarını andıran  bölümler.

       Belli  bölüme vardığınızda sizi alt kattaki- henüz hizmete girmemiÅŸ olan -güzelliklere buyur eden geçit..

      Ä°nsanı  ötelerden ötelere taşıyan bembayez çubuklarla bezenmiÅŸ  birbirinden ötekine geçen kubbeler..

      Göz nuru , el emeÄŸi iÅŸlenmiÅŸ bohçalara benzer  oluÅŸumlar

      ÅžÄ±kır şıkır akan suyun birikmeden nerden gelip nerden gittiÄŸi belli olmayan kanallara yön bulması..

      ÇeÅŸitli hayvan figürleri,  hele hele çikolataya banmış fil ve filcikler..

      Kaleler..Surlar.

      Ä°nce nakışlarla iÅŸlenmiÅŸ sutunlar, sutunlar..

      Hatta Noel babaya benzetilen temsili  heykelcikler.. BaÅŸka maÄŸaralarda   oluÅŸan sarkıtların üzerinden süzülen  sular oluÅŸum yaparken

burada  kalem gibi ince ve nazlı üstleri kupkuru sarkıtların içinden hep aynı

ahenkle sular akıyor.

ÅŸka maÄŸaralarda   oluÅŸan sarkıtların üzerinden süzülen  sular oluÅŸum yaparken burada  kalem gibi ince ve nazlı üstleri kupkuru sarkıtların içinden  hep aynı

      Ve tabi bir çok yerde de  yüzey üzerinden akan sular, sürekli yeni oluÅŸumlar yapmakta, yaralarını her an tamir etmekte..

      MaÄŸara içinde sadece oluÅŸumları deÄŸil, deÄŸiÅŸen havayı, bir merdiven basamağı çıkınca  deÄŸiÅŸen ısı farkını da hissediyorsunuz.

      Ya  çaÄŸlayan sular, belki milyonlarca çubuktan damlayan suların oluÅŸturduÄŸu müzik?

      Evet,  vakit tamam olmuÅŸ. Milyonlarca yıl saklanan gizli hazine; hava, deniz, güneÅŸ tarih ve ormanından oluÅŸan güzelliÄŸine güzellik katmak üzere, Serik’e yeni bir lütuf olarak  tıpkı 1948 yılında vapur iskelesi inÅŸaatında kullanılmak üzere taÅŸ ocağı olarak tespit olunan bugünkü yerinde, bir dinamit ateÅŸlenmesi sonucu bulunan DamlataÅŸ MaÄŸarası gibi  birbirinden güzel binlerce sarkıt ve dikitlerle süslü ZEYTÄ°NTAÅžI MAÄžARASI sır perdelerini aralamış.

      Ä°sterseniz karşı daÄŸdan  yöre aÄŸzı ile  bir “mınar”ın (pınarın) kaynağından bin bir güçlük ile ama azimle getirtilen suda demlenen mis gibi çayı yudumlayarak çam ormanı içinde bol bol oksijen depolamakla kalmayıp,  yer yüzünde Aspendos’un insan eliyle oluÅŸturulan tarifsiz inceliklerini  ve de  Zeytintaşı MaÄŸarası’nda  milyonlarca yılın ürünü, her an durmadan dinlenmeden devam eden  oluÅŸumların güzelliÄŸini,  binlerce yılık insanlık tarihi içinde gidenlere gizli  ama  artık size ayan harikuladeliÄŸini düÅŸünebilirsiniz..

      Ne dersiniz  Manavgat -Antalya  yolundan Aspendos’a

      Ya da  Belek’ten.. Kadriye’den …Serik’ten   uzanıp, benzeri az görülen karakteristik özelliklere sahip, iki katman arası 14 metre derinlikte, oluÅŸumu devam eden  Zeytintaşı MaÄŸrası’nda sadece gözünüzü deÄŸil ruhunuzu dinlendirmeye var mısınız ?

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 27-02-2006 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111406977 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net