Peygambersiz Kur’an Bahattin BÄ°LHAN(*)
Allah’ın Yüce Kitabı, Aziz Peygamberimizin ÅŸu özelliklerini gayet açık olarak ifade etmektedir: “Biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” ( Enbiya: 107) “Andolsun ki, Resulullah’ta, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuÅŸmayı umanlar, Allah’ı çok zikredenler için en güzel bir örnek vardır”.(Ahzab: 21) “Sana da bu Zikri/Kur’an’ı vahy ettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de iyi düÅŸünebilesiniz” ( Nahl: 44) Bu ayetlerden iyi anlıyoruz ki, Müslüman’ların Peygamber’i, Peygamber’in sünnetini iyi tanımaları zarureti vardır. Bu, Yüce Kitabın bize emridir. Çünkü Peygamber’in âlemlere rahmet
olduÄŸunu, insanlar için güzel bir örnek olduÄŸunu ve Allah’ın kitabını açıklama görevi olduÄŸunu Kur’an bize haber vermektedir..
Bu özelliklere sahip olan Allah Elçisinin sünneti, elbette Müslümanlar için çok önemli ve üzerinde durulması gereken bir konudur. Müslümanlar, asla o sünneti dışlayamaz. Dinlerini öÄŸrenmek için her zaman sünnete ihtiyaçları vardır. O’nun din konusundaki yaÅŸamı, Kur’an’ın sözlü veya pratik olarak yorumu ve açıklamasıdır. Kur’aniyyun: Kur’ancılık Yüz yıllardan beri, Kur’aniyyun’lar vardır, “Kur’ancılık” diyeceÄŸimiz bu hareket çok eskidir. Bu gün, ülkemizde daha çok “mealcı” denilen bir hareketle karşılaşırız. Kur’an’ın mealini öÄŸrenmeye çalışmak elbette çok hayırlı bir uÄŸraÅŸtır, önemle bir ibadettir. Ancak bu kardeÅŸlerimizin bir kısmının sünnet konusunda yanıldıklarını, ifrata vardıklarını görürüz. Bunlardan hadisleri reddedenler bile olur. Müslümanlara kurulan tehlikeli tuzaklardan biri de, ÅŸüphesiz ki, Hadisleri reddetmektir. Ä°ÅŸte bu hareket, Peygamber (as)ı dışlayan bir Kur’an’cılıktır. Åžu gerçeÄŸi kabullenmeyecek bir vicdan düÅŸünülür mü? Kur’an’ı en iyi anlayan, en doÄŸru anlatan ve en doÄŸru yaÅŸayan, onun tebliÄŸcisi olan Allah Elçisi deÄŸil mi?. O Büyük Elçi, Allah’tan gelmiÅŸ olan vahyi, insanlara tebliÄŸ etmekle de kalmamış, kendisi bu hükümleri öncelikle yaÅŸamış, gelen emirleri uygulamış, yasaklardan sakınmış, ayetleri tebliÄŸ ettiÄŸi gibi, onları açıklama görevini yapmış, gereken yerde yorumunu da yapmıştır. Bütün bu görevleri, kur’an kendisine vermekte, O’nun Yüce zatını yetkili kılmakta, yukarıda açıkladığımız ayetin de ifade ettiÄŸi gibi, Allah’a ve ahiret gününe inananlar için Hz. Peygamber’i örnek göstermektedir. Kur’an’da emredilen bir ibadetin yapılış tarzını en iyi bilen de ÅŸüphesiz O’dur, insanlar, O’ndan öÄŸrenecekler. O’nu örnek alacaklar, O’nun yaptığı gibi yapmaya çalışacaklardır. Allah Elçisini bir posta dağıtıcısına benzetmek, yanlıştır. Postacı gönderenle gönderilen arasında ancak bir ulaktır, çok kez, getirdiÄŸi havalenin içeriÄŸinden habersiz olur. Neyi ifade ettiÄŸini bilmez, bilmesi de gerekmez. Ä°llaki öÄŸreneyim diye yetkilerini aÅŸarsa suç iÅŸlemiÅŸ olabilir. Halbuki, Allah’ın Elçileri, tebliÄŸ ettikleri vahyi bilme durumundadırlar, hatta onu fiilen yaÅŸama sorumluluÄŸunu taşırlar. Mesela namazı emreden ayeti insanlara tebliÄŸ eden Büyük Elçi, aynı emri kendisi de uygulamakla mükelleftir, yani kendisi de namaz kılacaktır. Namazın nasıl kılınacağını insanlara anlatacak, fiilen de gösterecek, namaza inanan müminler elbette namazı O’ndan öÄŸrenecekler, O’nun gibi kılmaya çalışacaklardır. Bir yığın soru “Kur’ancı” diyeceÄŸimiz bu kesim, sorar, derler ki: “Kur’an yeterli deÄŸil mi?” Ve sorularına devam ederler: “Kur’an eksik mi? Peygamber, Allah’a ortak mı, dinin bir kısmını Allah, bir kısmını da Peygamber mi emretti, Kur’an, Allah’ın koruması altındadır ama, hadisler de Allah’ın koruması altında mı?, Hadisler, her türlü tahrife, ilaveler yapmaya açık deÄŸil mi? Kur’an’ın bütün ayetleri tevatürle bize kadar gelmiÅŸken, buna mukabil tevatürle bize gelen 2-3 hadisten fazlası var mı?, Zaten bize kadar gelen hadislerin hepsi de ÅŸüphelidir, en çok güvenilen Buharî bile, Peygamber’den iki yüz sene sonra yazılmış deÄŸil mi?” Ve daha bir yığın sorular… Temiz yürek, iyi niyetle bunları soranlar vardır. Bir çeÅŸit kurnazlıkla bunları soranlar da vardır. “Kur’an eksik mi, yeterli deÄŸil mi?” derler. Bu soruya her Müslüman’ın vereceÄŸi cevap: “Evet Kur’an yeterlidir, eksik deÄŸildir”. Kimse bunun tersini söyleyemez. Ancak doÄŸru olan bu söz, yanlışa alet edilmek istenmekte, yanlış yol gösterilmektedir. Peygamber (as)in açıklama yapmasını isteyen de Kur’an deÄŸil mi? Siz nasıl “Peygamber (as)in sünnetine, Kur’an’ı açıklamasına hiç gerek yoktur” dersiniz? Kur’an kendisi bize peygamber’i adres göstermiyor mu?. (Bak Nahl: 44) Demek ki, Kur’an’a göre, Allah’ı ve ahiret gününü umar olanların, Allah’ı zikredenlerin, Peygamber’i örnek almaları zarureti vardır. O’nun mübarek izini takip etmeleri zarureti vardır. Unutmamak lâzım ki, birçok ayette, Allah’a itaat emri yanında Resul’e itaat da emredilmektedir. Ä°ÅŸte bir kaç Ayet Meali: “De ki, Allah’a ve Resul’e itaat edin, eÄŸer yüz çevirirlerse, ÅŸüphesiz Allah küfre sapanları sevmez” (Al-i Ä°mran: 32) Aynı surede: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki, merhamet olunasınız” (132) Maide suresinde: “Allah’a itaat edin, Resul’e itaat edin, (itaatsızlıktan) sakının. EÄŸer yüz çevirecek olursanız, bilin ki, Rasûlümüz’e düÅŸen, sadece apaçık bir tebliÄŸdir” (Maide: 92) Muhammed Suresinde: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin, amellerinizi boÅŸa çıkarmayın” (Muhammed: 33) Nur Suresinde: “De ki: “Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin” EÄŸer yüz çevirirseniz bilin ki, ona yüklenen sorumluluk ancak ona ait, size yüklenen görevin sorumluluÄŸu da size aittir. EÄŸer ona itaat ederseniz, doÄŸru yola erersiniz. Peygamber’e düÅŸen, apaçık bir tebliÄŸdir” (Nur: 54) Yine aynı Surede: “Ey inananlar! Peygamber’in sizi çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. Ä°çinizden birbirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah bilir. Artık onun emrine muhalefet edenler, baÅŸlarına bir belanın gelmesinden veya elem dolu bir azaba uÄŸramaktan sakınsınlar” (Nur: 63) HaÅŸr Suresinde: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın azabı çetindir” (HaÅŸr: 7) Peygamber (as)in buyruklarına uymanın, O’nun yüce sünnetini izlemenin gerektiÄŸini emreden daha birçok hükümler Kur’an’da vardır. (Bak Enfal: 1-20-46, Nur: 54-56, Mücadele: 13, TeÄŸabün: 12-16, Nisa: 13-64-69) GörüldüÄŸü gibi, Kur’an’ın emri, çok açık ve nettir. Peygamber’e itaat emredilmektedir. “Bütün bu emirler, bir Peygamber olarak deÄŸil de bir yönetici olarak verdiÄŸi direktiflere uymayı emreden ayetlerdir” denemez. O zaman, Peygamber (as)in vefatından sonra bu emirlerin geçerlilik süresinin dolmuÅŸ olması gerekmez mi?! Çünkü Allah Resulü, vefat etmiÅŸ, yerine Ebu Bekir veya bir baÅŸkası geçmiÅŸtir, Peygamber, yönetimin başında deÄŸil! Ä°ÅŸte bu ayetler açıkça Peygamber’e itaati emretmektedir. Bu emirler süreli deÄŸildir, kıyamete kadar geçerlidir. Peygamber (as), dini hükümleri nasıl yaÅŸadıysa, nasıl anlattıysa bütün Müslümanlar, O’na uymakla görevlidir. Ä°badette, Peygamber (as)a uymak, O’nun yaptığı gibi, O’nun öÄŸrettiÄŸi gibi ibadet etmek lâzımdır. Peygamber (as)ın yaptığından örneÄŸi olmayan bir iÅŸ, zaten ibadet olamaz. Yani bir insan, kendi düÅŸünce ve görüÅŸüyle bir ibadet ihdas etme yetkisine sahip deÄŸildir, hatta Peygamber (as) de kendi istek ve arzusuyla bir söz söylemiÅŸ veya bir ibadet ihdas etmiÅŸ deÄŸildir. Kendi istek ve ÅŸahsi arzuya göre konuÅŸmak, “heva” olur. Rahmat Peygamber’i “heva”dan konuÅŸmuÅŸ deÄŸildir. Buna âlemlerin Rabbi, ÅŸahitlik etmekte, ÅŸöyle demektedir: “(Muhammed), kendiliÄŸinden, kendi arzusundan konuÅŸmaz. (O’nun konuÅŸması) indirilmiÅŸ bir vahiyden baÅŸkası deÄŸildir” (Necm: 3-4) Peygamber (as)in yaptığı ibadetlerin bir kısmı farz ibadetlerdir. Onların yapılmasını Allah emretmiÅŸtir. Bir kısmına da “tetavvu” denir. Onları yapıp yapmamada Peygamber serbest bırakılmıştır. Peygamber (as)ın insanlara dini öÄŸretirken söylediÄŸi hiçbir sözü, gereksiz ve “heva” deÄŸildir. Ancak “Peygambersiz Kur’an” iddiası hevadır, nefsani bir üretimdir. Allah’ın Kitabından asla onay almaz. Çünkü Allah’ın Kitabı, Peygamber (as)a bu kitabı açıklama görevi vermiÅŸtir. Bu demektir ki: Allah’ın Kitabı, “Kitab-ı Mübin”dir ama, yine Peygamber’in bazı ayetleri açıklamasına gerek vardır, ÅŸayet gerek olmasaydı, “Kendilerine indirileni açıklaman için sana bu Kur’an’ı indirdik” (Nahl: 44) denmezdi. Ä°nsanların da Peygamber (as)in açıklamasına ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaç olmasaydı, açıklama istenmezdi, istenmesi de gereksiz olurdu, Allah gereksiz sözü söylemekten münezzehtir. “Peygambersiz Kur’an” iddiasının tutarlı yanı olamaz. Aklını iÅŸleten böyle bir yanlışa düÅŸmekten sakınmalı, vaktini de tutarsız ve boÅŸ ÅŸeylerle heder etmemelidir. Hindistan’da “Gulam Nebi” adında bir zat, “Peygamber’in kulu” anlamına gelen adını büyük bir isabetle deÄŸiÅŸtirerek “Allah’ın kulu” anlamına gelen Abdullah’a çevirmiÅŸti. Abdullah Çekralevi diye ün yapmış olan bu zat, önceleri sünneti Kur’an’a tercih etme yanlışını yapmaktayken, sonra “Peygambersiz Kur’an” iddiasına ömrünü harcamış, aynı tezi savunan “Ahmedullah” gibi bazı arkadaÅŸları da bu akıma katılmışlardı. Abdullah Çekralevi ile Ahmedullah, Peygamber (as)in sözlerini kabul etmek istememiÅŸler, “Kur’an’ın yeterli” olduÄŸu tezinde ittifak etmiÅŸlerdi. Ancak konuyu açıklama ve izah etme hususunda onlar da anlaÅŸamamış, çok ihtilaflar ortaya çıkmıştır. Abdullah Çekralevi de, ifrat derecesinde, hadis taraftarıydı. Ünlü hadis âlimi Nezir Hüseyin’den ders alıyor, neredeyse hadisleri Kur’an’a tercih etmek istiyordu. Kadılık görevini yapan Amcasıyla bu konuda tartışmış, ancak Kadı’nın etkisinde kalmış olacak ki, kuyu bir “Kur’ancı” oluvermiÅŸ, hadislerin dinde hiçbir deÄŸer taşımadığı iddiasında bulunmuÅŸtur. Gerçek ÅŸu ki, Kur’an’ı anlamamız, Kur’an’dan yararlanmamız için her zaman hadislere, Allah Elçisinin açıklamasına ihtiyacımız vardır.
|
Her söyleminizde "öteki" olmak zorunda m Yazar sefmus açık 2010-10-16 16:21:10 EleÅŸtirilere kinaye birbirini teyid eden iki yazı.Alah ecrinizi versin.. Ama bütün bu çabalar bizim söz söyleme hakkımızı elimizden alacak içeriÄŸe sahip mi deÄŸil mi bakalım! Åžunu kabul edin artık, ÅŸimdinin enformatik dünyasında, her ÅŸeyin birbiri içine girdiÄŸi bir vasatta doÄŸrudan hadisleri reddetmek diye bir ÅŸey söz konusu deÄŸil. Onlar,hayatın dışında bir yerlerde deÄŸiller ki.. Müslümanlık iddiasında bulunan her bireyin söyleminde mündemiç olan ÅŸeyler.. Ä°nkarı,şüphe oluÅŸturmayı ateistler,agnostikler,septikler vs. yapıyor ki bunu söylemekten kastım,o tür insanların eserlerinde ve ÅŸimdinin sanal alemindeki blog/sitelerinde tefsirlere,hadis külliyatına dair yaptıkları saldırıları hatırlatmak.. Åžimdinin iman eden insanının yapmaya çalıştığı ÅŸey, elan elde bulunanların Kur’an’ın ana temasına ne kadar uyup uymadığının tahlil etmektir. Siz herhalde ÅŸunu demiyorsunuzdur:”Hadis mecmualarında bulunan her hadis doÄŸrudan Hz. Muhammed’in kavlidir, kastıdır, muradıdır.” Burada bana göre bir usül hatası var.. Ayetlerin indiÄŸi baÄŸlam ve muhatap zümrenin ne’liÄŸi konusuna girilmek istenmiyor nedense.. Halbuki Resule itaatle ilgili ayetler, ilk elden olayları fiilen yaÅŸayan inanan ve inanmayanları ilgilendiren bir meseledir... Bin dört yüz yıl sonrası insanı içinse ne kastedildiÄŸinin sorgulanması esastır ki burada tefsir,hadis ve fıkıh usulü devreye girer.. Derler ki:”EÄŸer Buhari veya Müslim biraz daha fazla yaÅŸasalardı bugün elimizde Sahihayn diye bir ÅŸey olmazdı!”.. Aklınıza yatıp yatmadığını bilemem ama isimleri anılan iki merhumun hadis usulü konusunda ne kadar titiz olduklarını ifade eden sözlerdir bunlar. Ve nitekim sonraki âlimler ve ÅŸimdiki yeni yetmeler oralarda bir hayli mevzu hadis olduÄŸunu delilleriyle ortaya koymuÅŸlar.(Yeni yetme örneÄŸi H.KırbaÅŸoÄŸlu!) Tahmin ederim ki sizin gözünüzde kıymet-i harbiyesi yoktur.. Yanılıyorsam düzeltirsiniz.. Buradan geriye hareketle, hadis, siyer ve siret malzemelerin zaaflardan arî olduÄŸunu söylemeniz cesaret isteyen bir iÅŸtir. Tefsir ve meallere bu zaaflardan neler taşındığı konusu da yine tefsir usulcülerinin ve dil bilimcilerinin iÅŸi ve oralardan okuduÄŸumuza göre hiçbir ÅŸey göründüğü gibi de deÄŸil... Bütün bunları söylemek paradoks oluÅŸturmak, hadisleri ve diÄŸer kaynakları toptan reddetmek olarak algılanmamalı.. Ama ne hikmetse öyle anlaşılıyor. Ä°man etmek, iman edilenin va’zını da okumayı ve anlamayı gerektirir. Ama bugün insanların iman etme eylemi ne doÄŸrudan Kur’an okuyarak,ne de doÄŸrudan hadis okuyarak oluyor deÄŸil..Vahyin,hayatı kuÅŸatan yönlerinin insan aklı tarafından keÅŸfedilmesi,müşahede edilmesinin akabinde geliÅŸen bir olaydır.. Bu tarifi zor bir durumdur ve kiÅŸiye özeldir. Neticede iman eden insanlardır ancak neye iman ettiklerini usulüne dair araÅŸtırmaya çalışacak olanlar da yine onlar olmak zorundadır.. Yani okuma ve araÅŸtırma,imanı saÄŸlam ve sahih bilgiye yaslama sonraki iÅŸtir.. Vahyin ilk inzal oluÅŸundan sonra geçen yirmi üç yıllık süre size neyi çaÄŸrıştırıyor? Tedricilik denilen ÅŸey vahyin geliÅŸini ve o günün insanın terbiye edilmesini,sonunda dinin tamamlanmasını ilgilendirdiÄŸi kadar, ÅŸimdinin insan aklının onu anlaması ve eyleme geçirme sürecini de ilgilendirir. Ä°man etmeyi, Kur’an’ı okuma ve anlamayı, sünnet yani aslında sünnetullah denilen ve hepsini ÅŸamil bir realiteyi kategorize ederseniz iÅŸin içinden çıkamazsınız.Yani ne sünnet vahiyden bağımsızdır,ne de ÅŸimdi elde bulunan Kur’an metni sünnetten ayrıdır.Her ikisi birbirlerinin mütemmimidir.Ayırdığınızda,kategorize ettiÄŸinizde hayatın dışına iteklersiniz.. Bir baÅŸka garip bir durum vardır ki görmezden gelmek,yok saymak çözüm deÄŸildir.. Ä°.Arsel,T.Dursun ve ÅŸimdi onların takipçisi durumunda olanların sahihayn denilen kaynaklardan bulup insanların önlerine koydukları mevzu veriler güven sarsılmasına yol açmaktadır ve ÅŸimdinin enformatik dünyasında insanları etkilemektedirler.. Yani siz bir ÅŸekilde Müslüman olanları öpüp başınıza koyun ve sonrasında islamdandır diye pazarlanan ıvır zıvırları Ä°slam düşünce geleneÄŸinden ayıklamaya koyulun.. Sizin Kur’niyyun ÅŸu bu dedikleriniz kadim Ä°slam kültürünün renklerinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.. Hadi buyurun,önce kaynak denilen ÅŸeylerden saçmalıkları elimine edin bir bir.. BoÅŸ verin Müslümanların Kur’ancı,mealci ÅŸucu bucu olmalarını.. Niyeti samimi olanlara Allah yardım eder merak etmeyin ki bunu zaten O’ söylüyor.. Åžimdilik son söz olarak;kendinizin Ä°slam düşüncesine dair kabullerinizi,ben böyle biliyor ve böyle düşünüyorum diye yola çıkarak paylaşın insanlarla.Daha makalenizin başında “öteki” ni masaya yatırarak söze baÅŸlamanız,tepkiselliÄŸe yol açmaktan baÅŸka bir iÅŸe yaramayacaktır,ÅŸekil “A” da görüldüğü üzre.. Allah’a emanet olun..
| Öteki Yazar halil erdogmuş açık 2010-10-29 10:05:05 Şekil 'A' eklenmemiş, ben göremedim. Öteki kavramı Kuranın yasakladığı bir kavram mıdır? Sayın sefmus bu açıdan konuya açıklık getirebilir mi?
| Mealcilik Yazar arda açık 2010-11-10 00:44:54 Geçen bir sohbette muhterem bır hocamız mealcileri ormanda balta ile agaç keserek mobilya yapmaya çalışanlara benzetti. Selam sizlere. |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |