20-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
ÖLÜM BİLE AŞK İLE (Kriterin Misyonu-1) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 5
KötüÇok iyi 
Yazar M. Selami ÇEKMEGÄ°L   
27-02-2006
      Image
    ÖLÜM BÄ°LE AÅžK Ä°LE (Alaaddin KÜRÜN anısına)

                                      M. Selami ÇEKMEGÄ°L
   Åžu sıra Ankara Kızılay’da, ya da Sıhhiye’de kitap-dergi satış maÄŸazalarına uÄŸrayabilirseniz bir bakınız ve sayınız; aynı mesajın, liyakatli veya liyakatsiz yayınını yapan 40’a yakın dergi sayarsınız. Bunlar ne derece dergidir, ne derece sahiplendikleri mesaja layıktırlar ayrı mesele...  Ama irili ufaklı bunların bir çoÄŸu bu ülkenin çocukları tarafından, bu ülkenin bitimsiz mutluluÄŸunu hedeflemek iddiasında bu kadar dergi... Filozof Cemil Meriç’in “Kapanan her dergi, kaybedilen bir meydan savaşıdır” sözünü anımsarsanız bunun ifade ettiÄŸi espriyi daha iyi dile getirmeniz mümkün olur sanıyorum.
     
 Bir vakitler böyle miydi ya?.. Ülke evlatlarının susmuÅŸ olduÄŸu, neredeyse nefes almaya bile hasret kaldığı bir dönemde, 1976 yılında ÅŸafaÄŸa yakın üç beÅŸ yıldızın süslediÄŸi semada, hep rahmetle andığımız, gerçek mü’min, isimsiz kahraman örneÄŸi fedakar, vakur ve asil kardeÅŸimiz Alaaddin Kürün‘ün sahipliÄŸinde, kara bulutları delercesine bir fikir güneÅŸinin doÄŸuÅŸuna ÅŸahit olmuÅŸtuk. Bu güneÅŸin bulutları delen huzmelerinde “Kriter” diye bir baÅŸlık okumuÅŸtuk.

     Kriter, en köklü davanın yepyeni organı olarak üstüne doÄŸduÄŸu fikir platformunda M.Said Çekmegil’den Prof. Dr. Emin Bilgiç’e, Nuri Birtek’ten, Bahaeddin Yediyıldız’a Mehmet Uytun’dan Abdullah Öztemiz’e, Bahaeddin Bilhan’dan Mikail Bayram ‘a kadar çok geniÅŸ bir yelpazenin nefesleriyle “tevhid” çerağını tutuÅŸturmuÅŸ ve beÅŸ dilden tercüme potansiyeli ile de cüssesinin küçüklüÄŸüne raÄŸmen dev bir ekol oluÅŸturmuÅŸtu.

      Bugün size ekolün edebi yönünden bahsedecek, daha doÄŸrusu onun edebiyat alanından sadece ÅŸiirsel boyutuna ışık tutan bir ayna sunacağım. Bu platformda yer alan Rahmetli Ä°smail Hakkı BaÅŸer, Erdem Åžentürk ve Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu’ndan ayrı bir yazıda söz edeceÄŸim için, bugün sizi, baÅŸta Bayram Karaçor olmak üzere Sabri KelemeroÄŸlu, Sermet Salih, Sıddık Tarık Bora, Mehmet S.Selçuk gibi ÅŸairlerin ÅŸiir kervanı ile, artık hercümerç hale gelmiÅŸ belirsizlik ortamımızdan alarak ÅŸiirsel duygu limanına taşıyacak ve orada sizi HasannebioÄŸlu Cumali Ünaldı ile buluÅŸturacağım.

      Kriter aslında fikir iklimimizde yeÅŸeren bir ümitti. Bu ümidi Mehmet S.Selçuk ÅŸöyle tasvir ediyor:

      YeÅŸeren Ümit
      Åžehit ekili toprak altından
      YemyeÅŸil filizler beliriyor,
      GüneÅŸ yeniden doÄŸmak için ufukta
      Tunç renklerini dökerek batıyor 
      Çırpınıp duruyor ipek kanatlı kelebek,
      Aynalarda yıkanıyor bir melek
      BoÅŸuna gitmedi olanca emek
      Kentten uzakta bir çoban
      Karışan saçlarını tarıyor 
      Kulak ver arzın kalbine
      Umutlar taşıyor baksana ahengine
      Sen hayale dalma da yine
      Dünya afakı aydınlatmak için yanıyor. 

      Bu kadar yaÄŸmur duası boÅŸuna mı
      Çakan ÅŸimÅŸekler altında
      Biriken göz yaÅŸlarımız yağıyor
      Bir çocuk gelecek günlerden habersiz
      AÄŸlıyor... 

      Bu ümid, içinde bir tahassür, bir nostalji (özlem) de taşıyor. Seydi Hocagil’in anlatımıyla bu tahassür ve bu nostalji, eskimez yeni iklimindeki tabii hayatta dinlediÄŸimiz seslere idi: 

      Sesler
      Su sesi çaÄŸlardı kulağımızda
      Borularda akıp gitti
      Para sesi vardı cüzdanımızda
      Kağıtlar yerini aldı bitti 
 
      Bir ses daha vardı
      Ä°liklerimize kadar akardı
      Alkole buladılar
      Mikrofonlar eritti 

      Lahuti bir naÄŸme eserdi
      Dünyamızda
      Onu ÅŸükürsüzlük yedi bitirdi 
      Pekmez köyde varsa var
      Bal parmağı uzunda 
      Küheylan atlar artık antika
      EÅŸeÄŸin arkadaÅŸlığı Barış Manço’da 

      GöÄŸü uçaklar
      Denizi torpidolar
      Yeri fabrikalar öÄŸüttü 
      Mekanik bir dünya geldi
      Tabii dünyamızı itti. 

      Bizde felsefe ile tefekkür çoklukla birbirine karıştırılır ve ihyacı tefekkürün önünü kesmek için topluma çoklukla hiçleÅŸme felsefesi sunulur. Ä°hyacı tefekküre yol vermek için bu felsefeyi öldürmek gerekiyordu. Bu görevi de ta Malatya’dan, gömülü olduÄŸu çimento ve dolmakalemler yığını arasından el uzatan merhum Sabri KelemeroÄŸlu üstlenmiÅŸtir.  Her sayı bıkmaksızın ÅŸiirle felsefeyi öldürmek onun iÅŸiydi: 

      Felsefenin Ölümü 

      Bir tırtılın kelebek olup uçuÅŸundaki
      Gizli baÅŸkalaÅŸma ne?
      Hiç de mi bakmamıştın
      Haykırmadan çatlamış temmuz böceklerine 
      Olaylara olumsuz bir açıdan bakmışsa,
      Bir düÅŸünce çemberi ortasında kalmışsa,
      Kim gizlemiÅŸ dünyayı
      Epikür’e Darwin’e?.. 

      Ama,  
      Zelzeleyi
      AÄŸlayan anneler
      Susan nineler
      Ara sıra baÄŸrışan bebeler
      Simgelediler 

      Mahzun çocuklar
      Yarınından habersiz

      Babalarsa
      Onun geleceÄŸinden
      Umutsuz 

      Gözyaşın teninde kaslın
      Azmin boÅŸa gitmez
      Ve rahmet etsin
      Esirgeyen bağışlayan
      Bil ki,
      Gidenler gelmez. 

      Diyen Sermet Salih küçücük elleriyle boÅŸ durur muydu hiç... Durmazdı... Onun babası Selahattin Çekmegil’di... Selahaddin-i Eyyubi gibi, haçlı kaltabanı Aslan Yürekli RiÅŸar’ın karşısında kesilmez sanılan ipeÄŸi hem de kalemle kesmek konumundaydı ama, bunun yolunu halkımıza kabir azabı çektiren hurafe iÅŸkencesine yeterlik önergesi veren Sıddık Tarık Bora göstermiÅŸti: 

     Yeterlilik Önergesi
     
      Önce kendini deÄŸiÅŸtir artık
      Kur’an ateÅŸini tutuÅŸtur
      Göller gibi durgun yüreÄŸinde
      Hak ile eylemi buluÅŸtur

      Yak ve temizle ad deÄŸiÅŸtirmiÅŸ cahiliye kalıntılarını
      Koy yaÄŸsın üstüne üstüne yaÄŸmurlar… 
      Kaç yüzyıllık umutsuzluk getiren umudun
      Bilgisizlik de esirlik de getirdi

      Yeter artık Mehdi’yi bunca beklediÄŸin
      Sana yazılmaz ki sevabı gayretinin
      Gökten inse bile resulümüz Ä°sa
      Her Müslüman bir mehdidir, artık anlasana 

      Ayetleri düÅŸünmeden okuduÄŸun artık yeter;
      Aynı hüner teyp bantlarında bile var
      Üstelik sevap ummuyor onlar... 

      Ama Kriter’in asıl itirazını, fazilet örneÄŸi Bayram Karaçor kardeÅŸimiz dile getiriyor; korkularımızın temeli kutsallık telaşına o karşı çıkıyor. Tepkisiz toplumun arka planındaki psikolojik gerçek onun mısralarında dile geliyor: 

      Kutsallık Telaşı 

      Kutsaldı ekmek
      Kutsaldı saçına nazarlık takılan çocuk
      Kutsaldı üzerinde mum yakılan mezar 

      AkÅŸamları çiÄŸnenen sakız
      Ä°çinde konuÅŸulan mescid…
      Karşısında kahve içilen baba için
      Sol canipteki melek
      Ne günahlar yazar
      Ne günahlar...

      Hangi yöne çevirsem yüzümü
      Üstü yeÅŸilli kutsal bir ÅŸey görürdüm;
      Titrerdim, ürperirdim.. 

      Beni mahveden ÅŸu kutsallık telaşı
      Bir sıtma gibi
      Bir kriz gibi gelince
      Geçerdim türbelerden sessizce... 

      Fakat yazımı, Kriter’in misyonunu formüle edip; yayın dünyasına: 
 
 
 

     Geldik- Gideriz 

      Geç buluÅŸtuk, az konuÅŸtuk ama biz,
      Kalpten kalbe olsa yine söyleriz,
      Sussak susmasak da biz kriteriz
      Hak yolda olana selam eyleriz. 

      diyerek Mukız Ozan ‘la -yeniden doÄŸmak üzere- veda eden bu “fikir güneÅŸi”nin kurucusu rahmetli Alaaddin Gürün’ü duayla ululayan ÅŸair HasannebioÄŸlu Cumali Ünaldı’nın “Ölüm Bile AÅŸk Ä°le” isimli ÅŸiir kitabından aldığım güzel ÅŸiiriyle, noktalayacağım. Cumali Ünaldı demek ki bizden çok daha vefalıymış, bu açık: 

      Gözyumma
      (Alaaddin Kürün için) 

      Sanki
      Ayağını bastığın yerden baÅŸlardı
      Yerküre dönmeye

      Gök soluklandığın kadardı
      BaÅŸkalarının devletiydi dağın eteÄŸindeki ÅŸehir
      Yalnızca sen yürürdün caddelerinde

      Ömür
      Sadece seni akıtan nehirdi
      Ey yürek kalıplarıyla biçip
      YiÄŸit ve kavi
      AÅŸkile teÄŸelleyen terzi 
      Yazları at sidiÄŸi, gübre, ayak kokusu
      Toprak duvara serpilmiÅŸ su kokan
      Kışları
      Kaysı çekirdeÄŸi kabuÄŸu çıtır çıtır
      MeÅŸe odunu yanan sobalarda
      Kıvrılan dumanların eÄŸittiÄŸi çocukluÄŸun
      Bu karanlığın / bu izbe/ bu unutulmuÅŸ ülkesinde
      Cıvıl cıvıl yüreÄŸiyle
      Oynaşı sokaklarda kalan küçük çırak

      Ancak
      Sineklerle eÄŸlenebildiÄŸin
      Ve ancak
      Kuytulu böcekleri bildiÄŸin
      Ä°lik açıp düÄŸme diktiÄŸin
     dükkanların
      arka bölmesinden
      yüzlerce yıllık bir çıraklıktan sonra 
      yeryüzüne fırladın

      çıktın
      ve gördün ki
      kabına sığmıyordu dünya
      onun ‘çün mü
      sen de sığmadın dünya’ya

      Seni en çok
      DaÄŸlarda tek başına
      Ä°natla
      Kayalardan fışkıran
      Yalnız aÄŸaçlar mı
      Anlatmalı insanlara ? 

      Hem ölüme döndün yüzünü
      Hem yaÅŸamaya
      Mevsimler birbirini kovaladı
      Yazı yaz
      Kışı kış gibi yaÅŸadığın ÅŸehirde
      Bütün vücudunla tartıştın
      Tartıştığında
      Tekmil kalbinle durdun namaza
    
      Sana yakıştı mı ne
      SaÄŸlığın gibi
      Hastalığın da
      Mahfice aÄŸlamaklarınla

      Sende ölüm bir ÅŸiir gibi
      Yaz günü bir subaşı / sözgelimi Horata’da
      AÄŸaç gölgesi gibi
      Her kelimesiyle yerli yerinde mi?

      Ey yürek kalıplarıyla biçip
      YiÄŸit ve kavi
      AÅŸkile teÄŸelleyip
      Sıdkile diken / ölümü berkiten terzi.
                                                          Girne (Kıbrıs), 10 Eylül 1988 

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

(*)Ölüm Bile AÅŸk Ä°le, Cumali Ünaldı HasannebioÄŸlu, 1995, Sanat Yayınları , Kürkçü Mah.Ahaveyn KardeÅŸler Sokak.No:3 (tel:3510340, fax:3504845), Konya 

Yorum
Yazar farukpalu açık 2012-02-16 20:48:22
Kriter ayarında bir dergi hala çıkmadı bu ülkede.Şahane yazınla bizleri mutlu ettin Selami abi ellerin dert görmesin.

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 15-02-2012 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111411600 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net