19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
Sorgulayıcı ve tartışmacı üslup:M. S. Çekmegil PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 0
KötüÇok iyi 
Yazar ALTAN ALGAN-Özgün Düşünce gazetesi   
11-08-2010

Sorgulayıcı ve tartışmacı üslup: Mehmed Said Çekmegil

                                                 ALTAN ALGAN-Özgün DüÅŸünce gazetesi
Said Çekmegil, iki tarih arasındaki o çizgiye bir deÄŸil birkaç insanın sığdıramayacaklarını sığdırdı. Anılarımızı hiç terk etmeyecek kırkı aÅŸkın kitap, dilimizden hiç eksik olmayacak nice aforizma… Bunların bin katı mektup… Sonsuz bir üretkenlik, eÅŸsiz bir çalışkanlık…
 
“Adı, soyadı /Açılır parantez/DoÄŸduÄŸu yıl, çizgi, öldüÄŸü yıl, bitti. /Kapanır parantez. /(...)/Parantezin içindeki çizgi/Ne varsa orda/Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci /Ne varsa orda. ”

Mehmed Said Çekmegil… Ä°ÅŸte yazdım adını ve soyadını… (Açıyorum parantezi ve doÄŸum tarihini yazıyorum: 1921. Sonra çizgi ve öldüÄŸü yıl 2004 ve kapıyorum parantezi). Sonra dalıp gidiyorum parantezin içindeki çizgiye. Ne varsa orda… Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci… Ne varsa orda… Benim için kocaman bir eleÅŸtiri yumağı duruyor o çizginin içinde. Behçet Necatigil’in “Kitaplarda Ölmek” ÅŸiirini bir kez daha anıyorum.
Said Çekmegil, iki tarih arasındaki o çizgiye bir deÄŸil birkaç insanın sığdıramayacaklarını sığdırdı. Anılarımızı hiç terk etmeyecek kırkı aÅŸkın kitap, dilimizden hiç eksik olmayacak nice aforizma… Bunların bin katı mektup… Ä°slami literatür baÅŸta olmak üzere, yazılı kültürün birçok alanında sayısız deÄŸerlendirme, yorum, eleÅŸtiri… Sonsuz bir üretkenlik, eÅŸsiz bir çalışkanlık… Ah, eleÅŸtiri yazmak zordur. Sürekli araÅŸtırıp öÄŸreneceksiniz, sürekli izleyeceksiniz, kendinizi her daim yetiÅŸtirecek ve yenileyeceksiniz. Karşılığı yoktur, bıkkınlık verebilir, deÄŸeri bilinmez, sevmeyeni çoktur.
Alaylı bir düÅŸünce adamıdır Said Çekmegil. Ne mektepli idi ne de medreseli. Hani “nevi ÅŸahsına münhasır” derler ya, öylesine özgün, içi dışı bir, sözünü sakınmayan biri. Modernist ve gelenekçi büyülerin kuÅŸattığı, çözülmüÅŸ veya yoz kurumlardan bağımsız, alternatif bir eÄŸitim anlayışının ilk araÅŸtırıcılarından ve aynı zamanda uygulayıcılarındandı. Korkmadan gerçeÄŸi aÅŸk etmiÅŸtir gerçeÄŸi ablak suratlara. TaÅŸranın katılıklarından uzak merkezin bukalemunluÄŸuna ise hiç yakın deÄŸildir. Nasıl yürüyeceÄŸini doneleriyle bulmuÅŸ, kendi anlayışını fıkhını/mezhebini oluÅŸturmuÅŸtur. Dinin insan için ihtiyaç deÄŸil, saadet vesilesi olduÄŸunu anlatırken bunu görebiliriz mesela. Dine yönelmek Allah önerisidir (10/105, 30/30, 42/13). Dinde samimi olmak da Allah emridir (98/5). Ancak yaratıcı herhangi bir din seçme mecburiyeti koymamıştır. Bu konuda ikrah olmadığını da tebliÄŸ etmiÅŸtir (2/256). O yüzdendir ki durmadan tenkid ibadetini yerine getirmiÅŸtir. Uzun uzun taklidin yararlarını izah edenlere kısaca taklidin kısaltıcılığını anlatmıştır. Ölmeli taklit, demiÅŸtir kısaca. Ä°nsanların ve en önemlisi de üstadların gözü önünde. Bu yitirilmiÅŸ fıkhı diriltmek istemiÅŸtir. Aklımızı başımıza toplayarak yola çıkmanın, yolda olmanın erdemini anlatmıştır cümle âleme.
Fethedilmesi imkânsız bir ülke olarak görülen ÅŸiir alanında da eserler vermiÅŸtir. Mehmet S. Selçuk, Mukiz Ozan, Vahid GönüldaÅŸ, Seydi Hocagil müstearlarından bazılarıdır. Fikri disiplin-ekol sahibi kiÅŸi anlamına gelen `mütefekkir` sıfatıyla anılan Çekmegil, "eleÅŸtirel" görüÅŸleriyle tanınır. Onun ölümünden sonra yayımlanan yazıların çoÄŸu doyurucu gelmemiÅŸti bana. Birkaçı istisna tabii. Duvardaki çiviye asılı küçük bir ayna gibi düÅŸünme ibadetinin önemini anlatan Said Çekmegil’in fikri yönüne iliÅŸkin olarak Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu’nun Bilge Terzi kitabı okunabilir. Onun için bu yazıda onun hayatının pek bilinmeyen yanlarına odaklanacağım. Çünkü orada adı hatırlanmayan epey isim var.
 
MEDRESE HUKUKÇUSU BABA
Malatya`nın yerlilerinden olan Sait Çekmegil, 1921 yılında doÄŸdu. Erkekli kadınlı hoca diye anılan bir aile içerisinden gelmiÅŸti Said Çekmegil. Babası taklidi eÄŸitimlerle yetiÅŸmiÅŸ bir kısım hocaların bazı tenkitlerine uÄŸramış bir isim. Yani sıradan bir hoca deÄŸil, çaÄŸdaÅŸlarından epeyce farklı. Babasının eniÅŸtesi “KeÅŸÅŸaf” unvanı ile anılan ve Osmanlı meclisinde mebusluk yapmış bir hocaefendi. Çekmegil babasının, onunla ve benzer hocalarla yer yer yapılan bazı fıkhi müzakerelere, kültürel tartışmalara ÅŸahit olur. Babası o günün diyalektiÄŸinden daha iyi bir diyalektiÄŸe sahiptir. Zekidir, aynı zamanda medrese hukukçusudur. Malatya baro reisi ile ortak bir büroyu paylaÅŸmıştır. 1930’lu yılların kritik döneminde olduÄŸu halde, devrin hukukçularıyla bazı inkılâpların kritiklerine bile geçebiliyordur. Onlara çaylar ikram ederken görür dinler bunları Said Çekmegil.
Seferberlik denilen Birinci Dünya Harbi’nde, doÄŸuda Ruslarla çarpışan Osmanlı ordusunda, alay hocalığında da bulunmuÅŸ babası. O günün Rus cephesinde Çekmegil ailesinden üç kiÅŸi birden bulunmuÅŸ. Birisi amcasıoÄŸlu olan Tahsin Çekmegil’in babadedesi, diÄŸeri meÅŸhur KeÅŸÅŸaf Hoca’nın oÄŸlu Bekir Hoca. Bu hoca Mısır’da okumuÅŸ, dört lisan bilen, sakallı ve entelektüel yapılı, sevilen biridir. Ä°slam anlamaz devrimci tiplerin bile, ister istemez saygı duyduÄŸu biri… Bu hocaefendi, Çekmegil’in babasının yeÄŸeni, Rusya’ya esir düÅŸüp üç sene gibi bir zaman sonra Ä°stanbul’a dönebilen Bekir Hoca, kurÅŸun yiyen bir ayağı Rusya’da kesilmiÅŸ olduÄŸundan takma ayakla gezdiÄŸi için “Topal Hoca” diye de anılır olmuÅŸtur. Aslında babasına izafeten “KeÅŸÅŸaf Hoca” diye de hürmetle anıldığı olur. Ä°ÅŸte bu zat harpte esir düÅŸmüÅŸtü. Aynı cephede bulunan amcaoÄŸlu Mustafa ÇekmegelioÄŸlu ÅŸehit olmuÅŸtur. Çekmegil’in babası da harp sonraları Malatya’ya gazi olarak dönebilmiÅŸtir.
Said Çekmegil’in amcası yoktur. Ä°ki dayısı ve iki halası vardır. Dayılarından birisi annesinden büyük, Ä°stanbul külliyesinde okumuÅŸ, müftü olmuÅŸ, çok az konuÅŸan biri. Zamanın modası mı diyelim, elitlerin tutkusu mu diyelim, ne diyelim? Dayısı Ä°stanbul’da Enver PaÅŸa hayranı, Ä°ttihat Terakki’nin entel militanı olarak, Anadolu’da Yunan ve Ä°ngiliz birliklerini müÅŸkül durumlara sokan çetelerden birinin reisliÄŸini de yapmıştır, sonra 1950’ye kadar Malatya müftüsü… Öbür dayısı, annesinin de küçüÄŸü ve idadi mezunu, hamasetli ÅŸiirlerle ömür tüketmiÅŸ bir pehlivan. Said Çekmegil’den 25 yaÅŸ büyüktür.
Ä°ÅŸin ilginç yanı bundan sonra baÅŸlar: Böyle bir muhitte olmasına raÄŸmen okuyamamıştır Mehmed Said Çekmegil. Devrin ÅŸartları ve etkileri engeldir buna. O zamanlar istenildiÄŸi gibi bir mektep medrese söz konusu deÄŸildir. Åžimdi de sözü edilemez ya. DiÄŸer çocuklar yolda yolakta eÄŸlenirlerken, Mehmed Said Çekmegil’in ilme eÄŸilecek yönleri geliÅŸmemiÅŸtir. Hiç unutmaz, bir gün baÅŸkalarına bile kaçamak olarak Arapça dersleri verebilen babası, “OÄŸlum siz okumuyorsunuz, bu kitapları ne yapacağız?” demiÅŸ, gözleri dolmuÅŸtur.
 
ERKEN BİTEN RESMİ EĞİTİM HAYATI
Resmi kurumlarla bağı ilkokul sıralarından öteye gitmedi Mehmed Said Çekmegil’in. Latin harflerle beraber ilk mektebe baÅŸlamıştır. Çocuk yapılarına raÄŸmen onları ÅŸer zihniyetlere karşı uyanık tutmanın temrinlerini veriyordur ailesi. Mesela bir gün muallim bey bir tarih dersinde Osmanlı sultanlarının müstebit (despot) olduÄŸunu anlatır. Eve geldiÄŸinde anlatır bunları Said Çekmegil. Babası çok kızar, ama kızmakla da kalmaz; muallim bey için, “Onlar Ä°slam bilmez, garip garpçılardır” mealinde tembihler yapar. Zaman zaman çeÅŸitli vesilelerle o dönem çoÄŸu muallimlerin her sözüne inanılmayacağı düÅŸüncesini iyice akıllarına yerleÅŸtirmiÅŸ olur çocuklarının. Odur budur, Ä°slam bilmezlerin sözlerini, problemlerimize bakış tarzını endiÅŸelerle karşılamıştır Said Çekmegil. Bir gün öÄŸretmen, “Çocuklar, Dünya’mız GüneÅŸ’ten kopmuÅŸtur” deyince, “Peki Muallim Bey, GüneÅŸ nereden kopmuÅŸ” deyivermiÅŸtir. ÖÄŸretmen kızmıştır, “Otur yerine” diye bir ihtar çeker. Çekmegil de otururken yerine, “Ä°ÅŸte Muallim Bey, her ÅŸeyi Allah yaratmıştır” deyip önüne bakar. Fakat kulağının çekilmesinden de kurtulamaz. Ä°ÅŸte o dönemde ilkokullarda müspet ilim denilen, sanki müspet olmayan ilim de olurmuÅŸ gibi, evet, ilim diye bazı safsataları mekteplerde hak-batıl karışımı gelenekçi bir din anlayışını da halk arasında yaÅŸayışını görerek bilinçlenir Çekmegil.
Evet, döneminde ‘Hocagil’ diye anılan bir ailenin içerisinden geliyordur. Bu nedenle onun müstearlarından birinin soyadı Hocagil’dir. Ama ne var ki ‘Efradını cami, aÄŸyarını mani’ bir tezi henüz iyi kavrayamamıştır o yıllarda. Bu ahval içerisinde çırpınıp dururken nerede bir hafız görse, nerede camiye giden bir Müslüman’a rastlasa onları bir çocuk coÅŸkusuyla seviyor, gıpta eder halde bulunuyordur. Dönemin genel hali içinde.
 
YAZI HAYATINA BAÅžLANGIÇ
Bir de okuma ve okuduklarını anlama hevesi… Ara sıra ÅŸiir yazma hevesi, bazılarını babasına okuma hevesi, teÅŸvikleriyle sevinme, tenkitleriyle yerinme çocukluÄŸu… Yazdığı bazı ÅŸiirleri kardeÅŸi Esad sınıfında okurmuÅŸ. Bundan haberdar olan genç bir arkadaÅŸ, henüz lise talebesi olduÄŸu yıllarda ÅŸiir ve edebiyat tutkusuyla karşısına çıkar. O yaÅŸlarda bir ara mahalli Fırat gazetesinde çalışıyordur bu arkadaşı. Gelir gider ÅŸiir, yazı ister. Gençtir, enerji doludur, sanat yeteneÄŸi yerli yerindedir. Adı Åžemsi Belli’dir. Soyadını öÄŸrenenler, solcu Mihri Belli ile yakınlığını soruyorlardır. Hiçbir münasebeti yoktur; ne saÄŸcıdır ne de solcu, sadece edebiyatçıdır. Onunla aylık bir dergi çıkarırlar. Åžemsi Belli derginin adının Kervan olmasını ister. Bu dergi üç ay çıkabilir. Çekmegil de amatörce birkaç yazı verir. Fırat gazetesinde de onun fikri çabalarının mekânlarından Kültür DerneÄŸine bir sütun verilmiÅŸtir ve bir de bir köÅŸe ayrılmıştır. Dava kokulu, fikir yapılı, ancak yeterli olmayan birkaç yazı da oralarda yazmıştır. Bu gayret ona ilk ÅŸiir kitabını yayınlatır. Bazı tenkitler onu dikkate, tebrikler de gayrete getirmiÅŸ olur. Yazı hayatında arka arkaya her sene, senede bir toplam üç ÅŸiir kitabı; ( Gizli Bir Ses Dedi ki, Ruhta Ä°nkılâp, Bir Nur DoÄŸacak), bir de fikir kitabı (Ä°nsanoÄŸlu Kendini Arıyor) ve bir dava yüklü kitap (Ä°man Anlayışımız) gibi eserler üç beÅŸ sene içerisinde yayınlanır. Daha önceleri, tatillerde kunduracılık, kuyumculuk ve terzi çıraklığı yapar; tabi sonradan ustalığını da yapar terziliÄŸin. 18 yaÅŸ sonrası evlenir. Ä°lk çocuÄŸu Mehmet Selami yeni doÄŸmuÅŸtur ki Ä°kinci Dünya Harbi baÅŸlar ve onu askere alırlar. Gurbete hiç çıkmamıştır. Bandırma’ya gider askerlik için. Orada 6. tümen 50. alay, havan takımına düÅŸer. Havan topu yeni bir silah olduÄŸu için oraya seçerek er alınıyordur. Çünkü orduda bu silahla henüz hiç ateÅŸ edilmemiÅŸ denir. Ayrıca havan topu, görmeyerek atış yapan, yakın mesafeyi de vurabilecek bir toptur. NiÅŸangâh ve telemetre kullanabilecek erlere ihtiyaç varmış.
 
ASKERLÄ°K, ALPASLAN TÜRKEÅž VE SÄ°VAS KAMPI
Neler geçmemiÅŸtir ki başından, akla hayale gelmez. Bir bir anlatmayı denemiÅŸtir, “Hatırlıyorum” koymuÅŸtur adını üstelik. BitmemiÅŸtir bu hatırat. Heyhat ömür bitmiÅŸtir. Takım komutanı, disiplini çok seven Hamdi Turan adlı bir teÄŸmendir. Aynı alayın 8. bölüÄŸünde üsteÄŸmen olarak kumandanlık yapan Alparslan TürkeÅŸ’in Hamdi Turan’la özel arkadaÅŸlıkları da vardı ki, delidoluluÄŸuyla ün yapmıştır Bandırma’da. Alparslan TürkeÅŸ, Hikmet ArslanoÄŸlu (kurs komutanı), Hamdi Turan (takım komutanı), bu üç arkadaşı 27 Mayıs 1960 Ä°htilali’nden sonra, Menderes hükümetinin yaptırıp da içerisine giremediÄŸi yeni TBMM binasında yeniden bir araya gelmiÅŸ olduklarını da görür Said Çekmegil. Albaylıktan emekli Hikmet ArslanoÄŸlu senatör olarak, Kurmay Albay Alparslan TürkeÅŸ BaÅŸbakanlık makamında hükümet oluÅŸturarak, Hamdi Turan ise TBMM genel sekreteri olarak Ankara’da mecliste birlikte olurlar. Said Çekmegil herhalde iyi bir asker ve aynı zamanda fikir sanat yapılı bir genç olmuÅŸ olacak ki unutulmamıştır. 1960 ihtilal hareketinin “kudretli albayı” Alparslan TürkeÅŸ, o harekette Said Çekmegil’in de içeri alınıp da Sivas’ta gözaltına alındığını duyunca, o zaman lisede talebe olan oÄŸlu Selami’ye telgraf çekerek teselli etmiÅŸ; bu vefakâr hareketiyle iki oÄŸlu içeri alınmış yaÅŸlı bir ananın daha da üzülmesinden baÅŸka bir ÅŸeye yaramayacak ev aramaları gibi eziyetlerin önüne geçilmesine vesile olmuÅŸtur.
Sivas Kampı’nda Kürt aydınların ve aÅŸiret reislerinin yanı sıra Mehmet Kırkıncı ve Mehmet Kayalar gibi Nurcuların önde gelen isimleri de bulunuyordu. Sivas Kampı’nda tutuklu bulunan bir diÄŸer kiÅŸi ise Türkiye’deki tevhidî uyanış çizgisinin önemli isimlerinden, Malatya Ekolü olarak adlandırılan düÅŸünce hareketinin mimarı Said Çekmegil’di. Demokrat Parti ile olan iliÅŸkileri aracılığıyla bankalardan kredi almakla suçlanan Çekmegil, Nevzat Çiçek’in anılarından alıntıladığı bölümde 27 Mayıs darbesinden ve Sivas Kampı sürecinden ayrıntılı bir ÅŸekilde bahsediyor: “KumaÅŸ mubayaası için gittiÄŸim Ä°stanbul`dan yeni dönmüÅŸtüm. Bayram arasıydı. KumaÅŸları rafa dizmiÅŸ çalışıyorduk. Gel gör ki imtihanımız bizi deÄŸiÅŸik bir durumla karşı karşıya bırakmıştı. Ä°htilal olmuÅŸ, Türkiye allak bullaktı. KomÅŸumuz polisin efendice davetiyle karakola götürüldük. GidiÅŸ o gidiÅŸti. Gözümüzü Sivas`ta açtık. Acaba ne için tutuluyoruz derken, günler sonra sivil bir mahkeme önüne çıkarıldık. Hâkim soruyordu: “Parti nüfuzunu kullanarak bankalardan aşırı kredi çekmiÅŸsin?” “Muhterem Hâkim Bey, hayatımda hiçbir partiye girmedim ki nüfuzunu kullanabileyim. Ve yine hayatımda hiçbir bankadan kredi açmadım ki bir kuruÅŸ borç alabileyim. Her tüccar için normal görülen kredim yoktu ki aşırısını almış olayım,” diye ifade vermiÅŸtim. Ancak daktilonun başındaki bayan inanmamış, edasında başını sallayıp durmuÅŸtu. Çünkü bu kadar yalan bir mahkeme önüne çıkarılmazdı. Fakat iÅŸte bu ithamlar da aslı astarı olmayan bir yalandı.
Sivas Kampı’nda esir edilenlere tutuklu deÄŸil, devletin misafiri oldukları söylenmiÅŸse de, Çekmegil’den öÄŸrendiÄŸimize göre daha sonra kampta tutulanlardan, yedikleri yemeklerin paraları alınmıştı: “Åžu bir gerçekti ki, 1950-1960, Nurcu diye sıkı takibata uÄŸratılan Müslümanların sürekli eziyetlerle takibata alındığı bir zamanı gösterir. Zaten ilerden beri, namaz kılan bir mümini gören namazsızlar, onlara ya Ticani, ya Nurcu, ya da Süleymancı yaftasından baÅŸka bir ÅŸeyler bulamıyorlardı. Gerçi son zamanlarda baÅŸka adlar da imal etmekte gecikmediler: Selefi, Vahabi, Humeynici gibi adlar da ürettiler ya!” Çekmegil’in mümin ve musalli mesai arkadaÅŸları, çok aziz meziyetlerle donanmış fıtrattaki eÅŸi, yüz akı çocukları, kısaca muhiti yüce Rabbimizin bir lütfü keremi olarak yardımcıları ve dayanaklarıdır.
 
“MALATYA MÜNEVVERLERÄ°NÄ°N AKADEMÄ°SÄ°”
Harp durduktan sonra tezkere alıp evine yurduna döner Said Çekmegil. OÄŸlu Selami dört yaşına girmiÅŸ, kardeÅŸi Mehmet Esad tıbbiyeye, küçük kardeÅŸi Mehmed Mesud sanat okuluna devam ediyorlardır. Anası çok ÅŸefkatli ve muktesit bir hanımdır. Biraz borç parayla iÅŸe baÅŸlar. Dört-beÅŸ sene içinde memleketin en verimli terzihanelerinden birini kurmuÅŸtur. Öyle oldu ki konfeksiyon deÄŸil, sipariÅŸle iÅŸ yapan ve gıpta edilen, o günün en iÅŸlek atölyesidir burası. Emniyetçilikten valiliÄŸe gelmiÅŸ Malatya Valisi Ahmet TekelioÄŸlu sade müÅŸteri deÄŸil, kültür hamuleli ÅŸefkatiyle fikir alışveriÅŸi yapabildiÄŸi bir yakını olmuÅŸtur. O yüzden “terzihaneler kadar arayıcı, fikir alışveriÅŸi yapabilecek hiçbir sanat yuvası düÅŸünemiyorum bile” diyecektir Said Çekmegil.
Atölyesi için Necip Fazıl Kısakürek, ‘Malatya münevverlerinin akademisi’ diye yazmıştır, Büyük DoÄŸu’da. ÇoÄŸunlukla saÄŸ tandanslı elitlerin uÄŸrak yeri oluyordu maÄŸazası. Sol kesimden de gelenler oluyordur. Aralarında Müslümanlara artık gerici gözüyle bakamayanlar olduÄŸu gibi, Müslüman olanlar bile oluyordur. Mesela, “artık kendimi Kur’an’a teslim ediyorum” gibi duygulandıran ifadeleri bir bildiri ile neÅŸredenler bile olmuÅŸtur.
Malatya genelde kültür-fikir ağırlıklı çalışmalara açıktır. Bir ara Said Çekmegil’in de baÅŸkanlığına seçildiÄŸi “Malatya Kültür DerneÄŸi’nin kurucu baÅŸkanı Avukat Nüvit Yetkin kültür hamulesi geniÅŸ, dönemin en popüler kiÅŸisidir. Politikaya atılınca tüzüÄŸü politikaya müsait olmayan dernek tarafından ihraç edilmiÅŸtir. Kurup geliÅŸtirdiÄŸi bir ocaktan gözleri dola dola ayrılmak durumunda kalmıştır. 1960’lı yılların ihtilal ÅŸartlarına raÄŸmen, en cesur hukukçu gazetecisi Gökhan EvliyaoÄŸlu da bu derneÄŸin kurucusu idi. Politika onu da aldı götürdü. Bu dernek her kesimden, saÄŸ-sol demeden herkese açık bir ocaktı. Zaten haftalık sohbetlerinin adı “Ocakbaşı Sohbetleri”dir. Sonraları bu dernek tatile girince, mühendis Mehmet Helvacı Bey’in baÅŸkanlığında Alaaddin Gürün, Yük. Müh. Mehmet Kapıdere, ilim adamı Åžeyho Duman, ÅŸair Erdem Åžentürk ve Hüseyin Kiraz gibi münevverlerle beraber kurulan “Malatya Fikir Kulübü” onun yerini almaya çalışır. Bu derneklerin boÅŸ bıraktıkları sahaları ise onun atölyesi doldurmaya çalışıyordur, o günlerde.
ÇeÅŸitli dergi ve gazetelerde yazı ve ÅŸiirler yayınlıyor, konuÅŸmalar yapıyordur aynı zamanda. Gayretleri ÅŸehrin dışlarına taşırıyordur. Küçük küçük yazılarımı, ÅŸiirleri, Büyük DoÄŸu, Edebiyat Âlemi, Ehli Sünnet, SebilürreÅŸad, Toprak gibi pek çok mevkutede çalışmaları yayınlanıyordur 50’li yıllarda.
Dayısının emekliliÄŸinden sonra Malatya müftülüÄŸüne tayinen gelen muhakkik âlim ve müellif Ä°smail Hatip Erzen, Hasan Basri Çantay, Abdurrahim Zapsu ve Bediüzzaman gibi isimler onun heyecanının tatlı gıdalarıdır bu yıllarda. Benzeri ilim adamları Malatya’dan da eksik olmaz. Merhum Said Ertürk Hoca da halka cesur istikametler veriyordur. Onunla münasebetini Ahmet Ertürk, Süleyman ArslantaÅŸ’ın hazırlayıp neÅŸrettiÄŸi, Sait Hoca’nın Anısına; Ä°zler adlı kitabında etraflıca anlatmıştır Said Çekmegil. Ahmet Ertürk ise ÅŸöyle anlatır onun bu ilgisini: “Hoca (Said Ertürk), Malatya’nın köylerine taşındığı gönden itibaren ÅŸehir merkezine her gidiÅŸinde ilginç ve yoÄŸun bir fikir çevresi içinde bulur kendini. O zamana kadar yaÅŸamadığı bu serbest tartışma ve düÅŸünme ortamı onu cezbeder. Bu ortamın baÅŸlıca iki kahramanı, zamanın Malatya Müftüsü Ä°smail Hatip Erzen ile Büyük DoÄŸu hareketine katkıları ile tanınan M. Said Çekmegil’dir. Ä°smail Hatip Erzen Mısır’da eÄŸitim görmüÅŸ ve bu sayede Ezher Ekolü’nün yenilikçi yaklaşımı ile yakından tanışmış, Arapçaya ve Ä°slami ilimlere derin vukufiyeti bulunan bir ilim adamıdır. Çekmegil de, bir taraftan Necip Fazıl ekolünün ortak/cesur çıkışları içinde yetiÅŸmiÅŸ, ama daha köklü ve sorgulayıcı bir fikir temeli edinme çabası içinde bulunan bir düÅŸünce adamıdır.”
“Ä°ÅŸte bu iki deÄŸerli insanın birbirini tamamlayıcı vasıfları ile oluÅŸturdukları verimli tartışma ve düÅŸünme ortamı Said Hoca’yı da içine çeker. Hoca, Ä°smail Hatip Erzen tarzına daha yakın olduÄŸundan o da, Said Çekmegil’in sorgulayıcı ve tartışmacı üslubundan oldukça etkilenir ve ilmi kapasitesine bu üslubu ekleyerek ‘sarsıcılık’ ile ‘inÅŸa edicilik’i birlikte ihtiva eden bir senteze ulaşır.”
Elbette onun hayatında anlatılacak çok ÅŸey var. Said Çekmegil, 70`li yıllardan sonra fıkhetme gibi, sünnet gibi, Ä°slam`ı kavramanın yöntemsel araçları üzerinde yoÄŸunlaÅŸtı ve bu konularda kitaplar yazdı. Fikir Kulubü`nden dostları ve yakınlarıyla beraber Kriter Dergisi`ni çıkarttı. 12 Eylül sonrasına uzanan bir dergiydi bu. Daha sonra onu deÄŸiÅŸik dergilerde de gördük. Ama bu kesik kesik bir görünümdü.
Said Çekmegil 24 Temmuz 1004’te vefat etti. Ekleyeyim vefat sözcüÄŸü, Arapça vefa’dan gelir. “Sözünü tutmak” demektir bir bakıma.
Mehmed Said Çekmegil, sözünü tuttu(n).
Her ÅŸey eskiyor, yıpranıyor denilebilir. Ama bir ÅŸeye yaramıyor denilemez. Emek harcayanlar birer birer gidiyorlar. Odalar boÅŸalıyor, büyüyor acı. BildiÄŸi vahyi doÄŸrulara tanıklık yaparak yaÅŸadığına tanıklık ettiÄŸimiz Said Çekmegil’den bize eleÅŸtirel, doÄŸru ölçüyü arama ve buna göre sonuca ulaÅŸma diye tanımlanan düÅŸünce yöntemi kaldı. Bugün onun mirasına en büyük katkı, insanları vahiyle tanıştırmak ve baÅŸta kendi nefislerimiz olmak üzere inananların imanlarını vahiyle arındırıp diriltmelerine, tevhid ve adalete ÅŸehitlik yapmalarına vesile olmaktır.
23.07.2010
Altan Algan - Özgün DüÅŸünce

Not: Yazıyı Selami Çekmegil aracılığıyla sitemize ileten Alara Dilhan kardeÅŸimize teÅŸekkürler...


Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 12-08-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111389421 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net