24-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
FARKEDİŞİN ESTETİK BOYUTU PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 15
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin Evci   
20-02-2006

1.

Fark edemeyişin boşluğunda bir hoşluk yaşamaktayız.

Ve her ÅŸey bir farkediÅŸle baÅŸlayacak. (1) 

Ä°nsana, insanın varoluÅŸsal anlamına ve alanına yönelik çabaların mevcut

iÅŸleyiÅŸ içinde bir kıymeti kalmamıştır. Modern kapitalizmin öncülüÄŸünde

global evresine giren yeni yaÅŸamın insana soluk aldırmayan acelesi, çılgınca

bir ritimle insan varlığını hiçlik duygusunun, çaresizliÄŸin öldürücü

boÅŸluÄŸunda kıstırmayı baÅŸardı.. 

Ä°nsan; hangi iklimde olursa olsun dünün dünyasında yeryüzünün efendisi olan

insan, bugün sadece madde ve para ekseninde karşılık bulan nesnel iliÅŸkiler

ağı içinde yaÅŸamını sürdürmek zorunda bırakılmıştır. Korkunç yalnızlıkların,

yabancılıkların karanlık kucağında ontolojik bitiÅŸini, tükeniÅŸini

yaÅŸamaktadır. 

Ä°nsanın neredeyse hiçbir anlam dünyası, hiçbir anlam derinliÄŸi kalmadı.

Dün, insanın eÅŸya anlamında sahip olduÄŸu fazlaca bir ÅŸeyi yoktu. Zaten tüm

yalınlığı, doÄŸal zenginliÄŸiyle bir büyü bir bitimsiz düÅŸ tonunda/tadında

akıp giden cennette böyle hırdavatlara, ıvır zıvırlara gerek de yoktu. Ama 

var edilmiÅŸlerin en asili olan insan tüm sessizliÄŸine, tenhalığına raÄŸmen

bütün bir yeryüzünü dolduruyor, anlamlandırıyor, süslüyordu. 

Allah’ın, (mutlu olmak için büyük- küçük tüm ayrıntılar hesap edilerek)

yaratıp kendisine bahÅŸettiÄŸi cenneti; insan o üstün zekasıyla cinnetler ve

cinayetler cehennemine çevirerek sonunda  yaÅŸanmaz kılmayı baÅŸardı. BaÅŸardı

da ne oldu? Ruhunun derinliklerinde; insan varlığıyla yaşamaya razı olmayıp

sözde tanrılık iddiasıyla dünyayı yeni baÅŸtan, yepyeni bir tasarımla inÅŸaya

koyulan bu nankör, bu kıskanç, bu zavallı varlık anlamını  yonta yonta,

kazıya kopara yükselttiÄŸi ışıltılı yaÅŸamın bir türlü aydınlatamadığı

karanlık dehlizlerde acınacak halde yorgun, üstelik beyin kanaması ve kalp

spazmı geçirir halde varoluÅŸa doÄŸru ÅŸuursuz çırpınışlar yaparak esasen

kendini aramanın fakat bir türlü bulamamanın dindirilemeyen sancısını

çekmekte. SaÄŸlıklı algılama düzeneÄŸini, anlama, anlamlandırma yeteneÄŸini

kaybettiÄŸinden o kısır döngüye tekrar girmekte tahtını yine anlamsızlığa,

hiçliÄŸe kurmakta. 

Fark edememekte.

Oysa her ÅŸey bir farkediÅŸle baÅŸlayacak.

YitirdiÄŸi deÄŸerlerin, kaybettiÄŸi güzelliklerin farkına varamamakta, daha da

kötüsü beyhude bir çabayla dönüp dönüp bu yitiriliÅŸi hazırlayan, hızlandıran

saiklere sarılmaktadır. 

Ä°nsan, kendi varlığının mekanik düzeneÄŸin eline ve emrine teslim

edilemeyecek  asaletini bir fark edebilse, o zaman her ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirecek bir

güzide baÅŸlangıcın ilki gerçekleÅŸmiÅŸ olacak. 

Gaflet, bir ‘farkedemeyiÅŸ’ hastalığı olarak aklımızı, duygularımızı ölümüne

sindirmiÅŸ durumdadır. Demek oluyor ki, aklın ve ruhun yeniden uyanıp güç

kazanması gafletin ölümü olacaktır. Kitleler bugün hakikati dışlayan

gündelik hayatın, deÄŸirmeninde her ÅŸeyi öÄŸütüp un ufak eden çevrintisinde

ufalanıyor, yontuluyorlarsa bu trajedi insan varlığımızı pusuya düÅŸüren

gidiÅŸata katılmamızı hiç olmazsa eleÅŸtiri getirmemizi, buÄŸz etmemizi tutarlı

çıkışlar arayışımızı ÅŸimdilik mümkün kılmayan akıl tutulmasından, bilinç

eksikliÄŸindendir. 

FarkediÅŸ bilincin yaradılışından sapmaksızın duru ve diri kalmasıyla mümkün

olur. Algı organları, algı mekanizmaları işlevsiz olanların herhangi bir

bilinç sahibi olmaları, ileri aÅŸamalarda yüksek bilinç inÅŸa etmeleri mümkün

deÄŸildir. Yüce Kur’an ‘gafil olanlar’ dan söz ederken onların algı

yeteneklerinin dumura uÄŸradığına dikkatimizi çeker. ‘Onların gözleri vardır

görmezler, kulakları vardır iÅŸitmezler, kalpleri vardır idrak etmezler.’

Ä°ÅŸte mes’ele bu, vehamet burada!.. Ä°nsan kendi varlığını anlamlı kılan

duyma, düÅŸünme yeteneÄŸini yitirince her an yeni bir farkediÅŸle hakikatin

anlam alanına birey olarak katılma, o alana bir ÅŸeyler katma imkânını da

yitiriyor. Varlığını amaçsızlığın çukurundan kurtarıp kendi fıtratına, aÅŸka

ve aşkınlığa doğru coşkulu hamleler yapacağı yerde kendi yapıp ettikleriyle

çökerttiÄŸi ruhunun yıkıntıları arasında sonu bilinmez tükeniÅŸlere doÄŸru

gidiÅŸini esrar içmiÅŸçesine aptal aptal seyrediyor.

Ey insan seyrettiÄŸin kendi tükeniÅŸindir.

Ayet bu gafil tipleri ‘Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir’ diye

nitelendiriyor, ‘hatta onlardan da aÅŸağıdırlar.’.

Bu aşağılık hal, insan varlığından soyunarak tanrılık tahtı elde etme

çabasındayken terk ettiÄŸin akıl, izan, irfan, erdem gibi hassasiyet ve

meleke yoksunluÄŸunun sana kazandırdığı yeni  mevkiindir. 

Bu düÅŸüÅŸ, bu kör kuyu senin öykün, kendi arzunla üstelik arzularından baÅŸka

ölçülere itibar etmeyerek yazdığın, muazzam bir gayretle yaÅŸadığın kendi

kaderindir ey insanoÄŸlu.

Fark edemiyorsun.

Oysa her ÅŸey bir farkediÅŸle baÅŸlar.

Belki Musa asasını yine atar.

FarkediÅŸleri engelleyen tüm perdeler aralanır,

Büyü bozulur belki, oyun, oyalanma biter,

Önce büyücüler inanır,

GerçeÄŸin tahtına kurulmuÅŸ yalanlar çöker. 
 

2.

Her ÅŸey tam bir fark ediÅŸle baÅŸlayacak.

Böyle bir baÅŸlangıç için hangi zemin araÅŸtırılmalı, hangi imkânlar

kullanılmalıdır? Cevabı hangi yönde ve duyarlıkta olursa olsun geniÅŸ

araÅŸtırmalar, açıklamalar gerektiren bir soru bu.  Sanattan felsefeye,

sosyal psikolojiden fıkha, kelama, siyasete kadar tüm pencereleri açmak

gerekecektir. Amacım bu sorunun cevabını aramak değil. Ayrıca buna ne

imkânım ne de takatim elverir. Duyarlılık sahibi her insan eninde sonunda

mevcut düzen(i) içinde sürüp giden hayata karşı sorgulama baÅŸlatır. Bu

sorgunun tabanında içimizdeki ve dışımızdaki gerçekliklerin yüzleÅŸmesi,

tartışması vardır. Fark edişler işte bu tartışmalar sonucu oluşur,

olgunlaşır. Bazen de fark ettiklerimizle bir tartışmayı baÅŸlatmış oluruz. 

Duyarlık ve farkediÅŸ…Muazzam akıntı ve geçiÅŸlerle birbirini besleyen bu iki

alan sanat için, sanatçı için en elveriÅŸli alandır. Sanat, duyarlığın

estetik hüviyet kazanmasıdır.

Sanat bir yönüyle fark ediÅŸtir. Sanatçı fark etmekle iÅŸe baÅŸlar, sonra da

fark ettirmeye, hissettirmeye koyulur. Bu çaba bölüÅŸme, paylaÅŸma arzusundan

kaynaklanır. Aslında gizliden gizliye de bir yoklama faaliyetidir bu.

Eseriyle sanatçı bize bir ses vermiÅŸtir. Bakalım biz ona nasıl mukabele

edeceÄŸiz. Bizden nasıl bir yankı gidecek ona. Sanatçı (aydın) bir yerde

durmuÅŸ bakınmakta, bize kendini göstermektedir. Bir bakıma buluÅŸmanın ilk

hareketi ondan gelmiÅŸtir. Peki, biz nerde durmaktayız? Sanatçı, örneÄŸin ÅŸair

de bunu merak etmektedir zaten. Birbirimizi fark ettik mi? O halde fark

ettiklerimizi paylaÅŸabiliriz artık. Karşılıklı iletiÅŸim ve etkileÅŸim içinde

bir anlam alanı oluşacak demektir. Fark ettiklerimizi paylaştığımız bu geniş

alanın sınırları düÅŸlerimiz, düÅŸüncelerimiz, hayallerimiz boyunca uzayıp

gider. Bu kapsamıyla ‘anlam’ kavramı yazarda ve okurda sonsuz, esnek ve

zengin mahiyete sahip olur/olmalıdır. Anlam nedir, nasıl oluşur,

belirleyenleri, deÄŸiÅŸkenleri nelerdir gibi sorular ve sanat etkinlikleriyle

bulacağımız karşılıkları ‘farkediÅŸin estetik boyutu’ üzerine yeniden

düÅŸünmeyi gerektirmektedir. 

Sorumuzu tekrar soralım: FarkediÅŸ için hangi zeminler araÅŸtırılmalı, hangi

imkânlar kullanılmalı?  Çoklarının tecrübeyle fark etmek arasında doÄŸrusal

iliÅŸki kurduklarını müÅŸahede ettim. FarkediÅŸ bütünüyle ampirik bir olgu mu?

Tecrübelerimizle mi fark ederiz? Yoksa fark ettiklerimiz bizi tecrübe sahibi

mi yapıyor?

Doğaldır ki burada kavramları netleştirmemiz gerekecektir. Biz burada

sanatsal ve entelektüel anlamda bir tecrübeden ve duyarlıktan söz ediyorsak

tecrübenin farkediÅŸi, farkediÅŸin tecrübeyi artıracağını, hızlandıracağını

söylemeliyiz. Yok, eÄŸer gündelik yaÅŸam içinde tanımlanan bir tecrübeden söz

edilecekse meseleyi kısa bir deÄŸiniyle vuzuha kavuÅŸturmakta yarar umuyorum. 

Tecrübe bir anlamda fark ediÅŸler toplamıdır.

EÄŸer yaÅŸam varoluÅŸun coÅŸkun, tekrarsız akışının adıysa tam ve mütekâmil

anlamıyla en azından bu dünya için mutlak bir tecrübeden söz edilemez. Yeri

gelmiÅŸken herkesin kendi tecrübesini edindiÄŸini yani bir baÅŸkasının

tecrübesinin bana yaramayacağını söylemeliyim. Tecrübe geç fark edilendir.

Geç fark edersin taşın sert olduÄŸunu. ‘Su insanı boÄŸar ateÅŸ yakarmış.’

Güzel. Herkes taşın sert olduÄŸunu fark edecektir, suyun boÄŸuculuÄŸunu, ateÅŸin

yakıcılığını. Ä°yi de ÅŸair bunu fark etmiÅŸ, aynı tecrübeyi kullanamaz mıyız?

Kullanamazsın. Tecrübe paylaşılmaz, kiÅŸiye özeldir. Ä°lla yaÅŸamak gerekir.

Anlarsın. Çokluk anladığında iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸ olur. Sana kırılan kafanda

izler, yüreÄŸini yüreÄŸini yakan bir ateÅŸin artık hatıralara savrulmuÅŸ külleri

kalır. Ä°çini inciten, burkan. Heybende bu incinmelerini biriktir. Veremlere

doÄŸru mor sancılarla atan kalbinin sızılarından bir koleksiyon yap. 

Tecrübe edinmeyi aynı suda iki kez yıkanma yanılgısıyla anlayanlar zaman

içinde suyun da kendilerinin de deÄŸiÅŸtiÄŸi gerçeÄŸini unutanlardır. Tarih

dediÄŸimiz zamanın akış mecrası içinde her an yepyeni oluÅŸumlarla 

karşılaşıyor, deÄŸiÅŸiyoruz. Ä°ÅŸte bu noktada tecrübe ölçebildiÄŸimiz,

deÄŸerlendirebildiÄŸimiz kadarıyla  dünden bugüne yarına içimizde ve dışımızda

o akışın yönünü, yatağını tahmin etmemize yarayabilir. GeçmiÅŸte vuku bulmuÅŸ

bir hadiseyi hazırlayan ya da hazırlamış gibi gözüken sebeplerin benzer

tarzda tekrar oluÅŸması tarihin tekerrür edeceÄŸi anlamına yorulmamalı. 

Doğruları, daha tutarlı bir ifadeyle realiteleri, kendi koşulları, kendi

ortamına göre deÄŸerlendirmelidir. Her bir olayı hazırlayan koÅŸullar

farklıdır. Tarihsel olaylar bir defaya mahsus olaylardır. Bu kapı

aralığından geçerek katıldığınız yaÅŸam ona özgü esprisiyle sizi çoÄŸu zaman

ÅŸaşırttı, ÅŸaşırtmaya devam edecek. ‘Gemlik’e doÄŸru denizi göreceksin sakın

ÅŸaşırma’ diyordu Orhan Veli.  Bir yönüyle büyü de burada deÄŸil mi? Bu

gizemli süreç içinde ve her defasında fena yakalanıyoruz. Daha doÄŸrusu

hazırlıksız yakalanıyoruz. Aşklara, acılara, başarılara, bozgunlara,

ihanetlere, çukura düÅŸmelere, uçup gitmelere çoÄŸunluk evet hep hazırlıksız

yakalanıyoruz. Sözün kısası her defasında acemisi olduÄŸumuz bir hayatı

yaşıyoruz. Hayatın ustası olduÄŸunu söyleyenler varsa bu ustalığı hangi derin

sırları çözerek kazandıklarını izah etsinler.  Bugünün tecrübelerini yarın

için kullanabileceÄŸinizi nasıl temin edebilirsiniz. Hayat her gün

deÄŸiÅŸiyor.her sabah yeniden kurulan, her gün yeni bir baÅŸlangıç olan dünyada

bugünün bilgisi bugünün doÄŸrusu yarına eskiyorsa kendinizi yenilemek var

olmanızın gerek koÅŸuludur. Tecrübe… neyin tecrübesi, hangi meçhulün, hangi

esrarın keÅŸfi ile kazanılan mucize? Ä°ÅŸte açık yüreklilikle söylüyorum benim

tecrübem bilgisizliÄŸin tecrübesi olabilir belki.. Cehalete övgü mü

yapıyorum? Elbette deÄŸil ama ‘bilme’ noktasında yaÅŸamın ustası olduÄŸunu

söyleme acemiliÄŸiyle ne gülünçlüklere tanık olmuyor muyuz? BildiÄŸim her ÅŸey

beni başka bilgisizliklerin eşiğine bırakıyor. Bildiklerimiz

bilmediklerimizi çoÄŸaltıyor, bilgisizliÄŸimizin farkına bildiklerimizle

varıyoruz. Belki de bilgiyi bilgisizlikten, bilgisizliği bilgiden yonta

yonta tecrübe dediÄŸimiz alanımızı geniÅŸletiyoruz. Ä°ÅŸte burada tecrübenin

neye endeksli olduÄŸunu, neye denk düÅŸtüÄŸünü bir kez daha düÅŸünebiliriz. Ä°yi

ki hayatın bildiklerim üzerine çektiÄŸi esrar perdesini aralama ustalığını

gösteremeyecek kadar acemiyim. Acemilikler ustasıyım. O yüzden olacak

varoluÅŸ coÅŸkusunu hep hissediyorum. Hayat elimden tutmuÅŸ götürüyor beni. Bu

gidiÅŸten çoÄŸu kez arkadan iz sürerek yaptığım yürüyüÅŸten ÅŸikâyetçi deÄŸilim.

Karışmayın. Bırakın her ÅŸey kendi büyüsüyle, tılsımı ile kalsın. Bir

yanılsamayı fark ediÅŸimin gerçek zevkine vardığımı söyleyebilirsiniz. Gerçek

üzerine yanılgılar kutsamaktansa, gerçek bir yanılgı olan yaÅŸamın tadına

varmalı diyorum. Acısıyla tatlısıyla yaÅŸamın tüm cezbesini, tüm cazibesini

içimizde duymak… Ä°yi ki bilmiyorum, yaÅŸasın bilgisizlik!... kelimelerle

bilimle zihinle kurulan bilgisizlik. Gaybın kapıları açılsaydı ve bilseydik

olacakları ne olurduk, ne halde olurduk bir düÅŸünün? Hayatlarının önünden

gidenler hiçbir ÅŸeyin gizli kalmadığı dünyaya nasıl dayanırlardı acaba?

‘Yarını düÅŸünme’ diyor Ä°ncil, ‘onun telaşı kendine yeter’. Bu ayet de bana

yeter. Hayatın önünden gittiÄŸini söyleyenler acaba aklı havada gidenler mi

dersiniz? 

Bazen bilmezlik öyle iÅŸime yarıyor ki. Kendi dünyamda bilgelik tahtımı

bilinmezlik ve bilgisizlik üzerine kurmanın keyfini, sanal mutluluÄŸunu

yaşıyorum. Her yer Gemlik, her defasında Gemlik ve en olmadık yerde deniz

çıkıyor karşıma. Bilmece de büyü de sürüyor. Asıl bilmemiz gereken iÅŸte bu:

YaÅŸamın bir bilmece, bir yönüyle dünyanın bir oyun, oyalanma olduÄŸu. Hayat

müthiÅŸ kurgulanmış bir oyun. Kendi oyunumuzu hayretle, heyecanla, nefesimizi

tutarak izliyoruz. Oyunda olduÄŸumuzu derin bir unutuÅŸla unutacak kadar

statümüzü önemsiyor, rolümüzü ciddiye alıyoruz.. Bazen yönetmenin doÄŸrudan

kendisi bazen gerilerden gizli- açık bir ses asıl yaÅŸamı bize hatırlatmıyor

deÄŸil. Ne ki, gerçeÄŸin yerine ikame ettiÄŸimiz yalan dünyalardan ve bu

dünyanın uydurma deÄŸerlerinden kopmayı baÅŸarabilmek mümkün olmayabiliyor.

Peki, ne olacak? Bu trajik tablo hep böyle mi sürüp gidecek? Onu bilemem ama

bilinmesi gereken derin unutuÅŸlar içindeki toplum karşısında derin

hatırlayış ve farkediÅŸler ustası olarak sanatçıların  görev ve

sorumluluÄŸunun daha çok arttığıdır.

Ä°ÅŸte bütün bunları fark etmekle baÅŸlayacak her ÅŸey. 

Ä°lk elden yaÅŸamın mevcut ve genel kabul gören formatına aykırı ÅŸeyler

söylediÄŸimi peÅŸinen kabul ediyorum. DoÄŸallıkla iÅŸte tam burada sanki köklü

bir eleÅŸtiri getiriliyormuÅŸ edasıyla ‘Yani, tecrübe edinmenin, onu

kullanmanın mümkünü yok mu? Akıl tecrübe edinmede bir iÅŸe yaramaz mı?’ türlü

soruların zihinlerde uçuÅŸabileceÄŸini tahmin etmiyor deÄŸilim. Elbette mesleÄŸi

icabı kurulu saat gibi rutin bir iÅŸleyiÅŸle her gün aynı iÅŸleri yapan örneÄŸin

kunduracılar, terziler, askerler, memurlar, iÅŸçiler vb. kendilerince tecrübe

sahibidir. Bu tarz rutin uÄŸraÅŸları  ‘adet’ kavramıyla kategorize etmek daha

isabetli olur kanısındayım. BilineceÄŸi gibi adet zihinsel bir çaba

olmaksızın sayısız tekrarlar sonucu  kazanılan alışkanlıklardır. Gündelik

hayat alışkanlıklarımızın kalıplarına döktüÄŸümüz hayattır.  Ama ben gündelik

akışın dışında baÅŸka bir akıştan tabir yerindeyse bir dip akıştan, öz

akıştan söz ediyorum. Hayata, kainata, insana hasılı bütün bir varlığa dair

deÄŸiÅŸmeyen özden(anlam), espriyi kavramaktan… 

Köreltici ve indirgemeci  modernist yaÅŸam insanı alışkanlıklarına

çivilemiÅŸtir. Yaptığı iÅŸle boyutlu,yaptığı iÅŸ kadar olan insan bütün bir

yaÅŸam içinde ne kadar özgür, ne kadar derinlikli olabilir? Sartre

‘Denemeler’inde bu basit ama köklü soruyu soruyordu. CanhıraÅŸ çalışmalarla

dışımızda kurduÄŸumuz yaÅŸam çoÄŸu zaman iç yaÅŸantımızı yıkmak içinmiÅŸ meÄŸer.

Tatlı hayaller, boÅŸ avuntular satın almak için gerçeklerimizi vereduralım,

yaÅŸam gizliden gizliye alttan alta bizi, her ÅŸeyi tutmuÅŸ kaçınılmaza doÄŸru

sürüklüyor. Tüm kaçınılmaza doÄŸru. Olmaz sanılana, imkânsız denilene,

beklenmeyene, yalan sanılana, yoksanana doÄŸru adım adım gidiyoruz ‘Aman ya

Rabbim ne kadar yanılmışım, ne akılsızmışım.’ diyeceÄŸimiz günlere

götürülüyoruz. Kendi payıma aklım, bu satırların yazarının aklı, baÅŸka deÄŸil

sanki ‘Ah ne aptalmışım’ dedirten olumsuzlukları fark etmem için verilmiÅŸ

gibi. Yine mi müÅŸtekiyim? Asla. Bu anlamda aklımın tecrübe edinmemde,

tecrübelerimin bir bakıma ayrımına varmamda bana yardımcı olduÄŸunu

söylemeliyim.

____________

(1)- Bilerek birleÅŸik yazılan ‘farkediÅŸ’ ‘fark etme’den ayrı içeriÄŸiyle bir

kavram olarak kullanılmıştır.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111543458 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net