Gazze Åžeridi'ne ablukanın, tarihi arka planı BBC’den aktaran: Celal SANCAR, Genç BÄ°RÄ°KÄ°M dergisi Türkiye merkezli Ä°nsani Yardım Vakfı’nın liderliÄŸinde Gazze Åžeridi’ne gönderilen yardım malzemelerini taşıyan gemilere yönelik Ä°srail operasyonu, konuya iliÅŸkin tartışmaları yeniden dünya gündeminin en ön sıralarına taşıdı. Dokuz kiÅŸinin hayatını kaybettiÄŸi operasyon Türkiye ile Ä°srail arasındaki gerilimi zirveye çıkarırken, uluslararası siyasette bazı dengeler de yeniden deÄŸerlendirmeye alındı. Bu haftaki gündemdi birbuçuk milyon Filistinlinin günlük hayatını Ä°srail ablukası altında sürdürmek zorunda kalmasıyla sonuçlanan sürecin tarihine, bir pencere açıyoruz.
Gazze Åžeridi'ni kimilerine göre dünyanın en büyük “mülteci kampı”, kimilerine göre de dünyanın en büyük “açık hapishanesi” haline getiren sürecin yaklaşık altmış yıllık bir tarihçesi var. Bu süreç, bir yandan yeni Yahudi devleti Ä°srail'in kuruluÅŸ öyküsü, diÄŸer yandan da Filistinlilerin topraklarından edilme ve kendi topraklarında mülteci haline düÅŸmelerinin tarihçesidir. Tabi daha somut olarak altmış yıllık olan bu tarihi, nüveleri itibariyle yaklaşık bir buçuk asır geriye götürmek de mümkün. Siyonist Yahudiler, o zamanlar “Filistin” olarak tanımlanan topraklarda devlet kurma çalışmalarına 19. yüzyılın ikinci yarısında baÅŸladı. Kendi ifadeleriyle "VaadedilmiÅŸ Topraklar"da, devlet kurma çalışmalarının tohumu Ä°ngiltere'de atıldı. 1870'den itibaren Yahudiler bu topraklarda tarımsal yerleÅŸim merkezleri kurmaya baÅŸladı. Siyonistler 1896'ya kadar, "Eretz-Ä°srail" olarak da andıkları topraklarda onyedi tarım kolonisi kurdu. Yirminci yüzyılda daha da hızlanan bu yerleÅŸim süreci, bölgede gerilim ve ÅŸiddetin kapısını açan baÅŸlıca unsur oldu. Bu süreci ÅŸahsen yaÅŸayan bir Filistinli olan Ahmed Abdullah’la, başından geçenleri konuÅŸtuk. Günümüzde Ä°srail topraklarında olan, altmış yıl önce ise küçük bir Filistin köyündeki evlerini terk etmek zorunda kalan ve günümüzde Gazze Åžeridi’nin bir sakini olan Ahmed Abdullah, bir yaşındayken yaÅŸadıklarını ÅŸöyle anlatıyor: “1948 yılında Ä°srail askerleri bizim köyü üç taraftan kuÅŸattı, sonra saldırıya geçtiler; amaçları köy halkını, köyü terk etmeye zorlamaktı. Bir Ä°srailli bize bomba attı, tüm ailemi öldürdü; beÅŸ kız, üç oÄŸlandan bir tek ben hayatta kaldım. Annem ve ben ağır yaralanmıştık, benim de öldüÄŸümü düÅŸünmüÅŸler.”
Gazze Åžeridi'nde bir buçuk milyon Filistinli Ä°srail ablukası altında yaşıyor Ä°kinci Dünya Savaşı sonrası Ä°kinci Dünya Savaşı'nın müttefik güçlerin galibiyetiyle bitmesinden sonra, Filistin meselesi son safhasına ulaÅŸtı. Ä°ngiltere, Amerika'nın da yardımını aldıktan sonra Filistin meselesini BirleÅŸmiÅŸ Milletler'e götürüp, bu sorunun çözülmesini istedi. BM, Kasım 1947'de Filistin'in biri Yahudi öteki Arap olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdi. Yahudiler bu kararı kabul ederken Araplar reddetti. Kudüs ÅŸehrine ise BM denetiminde milletlerarası bir bölge statüsü tanındı; bu da Arapları tatmin etmedi ve Yahudilerle Filistinliler arasındaki gerilim, silahlı düzeye taşındı. Ä°srail devletinin kuruluÅŸ sürecinde yaÅŸanan bu olaylar sırasında köyü saldırıya uÄŸrayan Ahmed Abdullah, ifadenin gerçek anlamıyla ölümden döndüÄŸünü anlatıyor: “Köydekiler önce öldüÄŸümü düÅŸünmüÅŸ, az kalsın gömüyorlarmış beni; bazı akrabalar bizi alıp gömmeye götürmüÅŸ. Ä°ki mezar kazmışlar; biri kızlar, diÄŸeri oÄŸlanlar için. Önce kızları gömmüÅŸler, sıra oÄŸlanları gömmeye gelince de ‘En küçük çocuÄŸu en alta mı, yoksa en üste mi koyalım’ diye tartışmaya baÅŸlamışlar; sonunda en üste koymaya karar vermiÅŸler. AÄŸabeyimi gömdükten sonra sıra bana gelmiÅŸ; biri, gömmek için beni kaldırmak isterken yaramın olduÄŸu yere dokunmuÅŸ, ben de aÄŸlamaya baÅŸlamışım. O zaman canlı olduÄŸumu anlayıp, beni bir kenara koymuÅŸlar. Tam aÄŸabeylerimi gömmekte oldukları sırada, birileri üzerlerine ateÅŸ açmış; onlar da beni orada bırakıp kaçmışlar.”
Böylece bir yaşındaki Ahmed, kardeÅŸlerinin mezarının yanı başında vücudu yaralar içinde tek başına kalıvermiÅŸ: “Bütün geceyi orada geçirdim, kanlar içinde yaralı bir çocuk; etrafta vahÅŸi hayvanlar, köpekler. Ertesi sabah hala köyde kalmış olan sağır bir kadın, köyü terk ederken bulunduÄŸum yerden geçiyormuÅŸ; beni bulup, halama vermiÅŸ.”
Ahmed Abdullah’ın, Yahudilerin saldırısında aldığı yaralardan kalma ÅŸarapnel parçaları, hala ayağında. Saldırıda iki abisini, beÅŸ de ablasını kaybeden bu Filistinlinin annesi de yaralanmasına raÄŸmen hayatta kalmış. Ahmed Abdullah, daha sonra annesinin aÄŸzından dinlediklerini ÅŸöyle anlatıyor: “Ortalığın tozu dumanı dağıldıktan sonra, benim ölmekte olduÄŸumu düÅŸündüÄŸü için yardım istiyormuÅŸ. O en büyük oÄŸluna seslenmiÅŸ; ‘Muhammed, Muhammed!’ Muhammed’den ses yok. Fatma’ya seslenmiÅŸ, ondan da yanıt yok. Adnan da cevap vermemiÅŸ. Neler olup bittiÄŸini anlamaya çalışıyormuÅŸ, beni bir kenara koyup ayaÄŸa kalkmaya çalışmış; ama ağır yaralı olduÄŸu için kalkamamış. Sürünerek en büyük oÄŸluna yaklaÅŸmış, ‘Muhammed, Muhammed!’ diye seslenmiÅŸ. Muhammed ona bakıp, ‘Ana susadım’ demiÅŸ ve ölüvermiÅŸ. En büyük kızı olan Fatma’yla da aynı ÅŸey olmuÅŸ; Fatma, ‘Anne su istiyorum’ demiÅŸ ve ölmüÅŸ. Bunların acısını annem ömür boyu hissetti; ne zaman tek başına bir kenarda oturuverse, gözlerine yaÅŸlar dolar. Ä°ÅŸte bu anları hatırladığını anlarım o zaman.”
Bir yaşındayken, ÅŸu anda Ä°srail topraklarında kalmış olan köyünün saldırıya uÄŸraması ardından evinden ve ailesinden olan Ahmed Abdullah’ın anlattıkları. *** Filistinliler için acı anılarla dolu olan, yüz binlerce Filistinliyi mülteciliÄŸe mahkum eden bir dönem Yahudiler için bir kaç bin yıllık mülteciliÄŸin sona erdiÄŸi dönemdi. Bir topluluk olarak Yahudiler için belki de son iki bin yılın "en kutlu" dönemiydi bu. Filistinliler evlerinden, topraklarından, sevdiklerinden olurken, Yahudiler Ä°srail devletinin kuruluÅŸunu ilan ediyordu. Bu devletin kuruluÅŸunun ilan edildiÄŸi gün, 14 Mayıs 1948 oldu: “YaÄŸmurlu bir gündü, Cuma öÄŸleden sonra bir toplantıya çaÄŸrılmıştık.”
Tel Aviv’deki bir müzede yapılan toplantıya davetli olan Ariya Hander, ikiyüz Yahudi lideri bir araya getiren bu toplantıda, Ä°srail devletinin ilanına tanık olur. Bir Yahudi devletinin ilanına iliÅŸkin aylar süren tartışmalar ve gerilimin ardından, Yahudi liderler nihai adımı atmaya karar vermiÅŸtir. Yeni devletin kuruluÅŸu ÅŸu sözlerle ilan edilir: "Eretz-Ä°srail'in, Yahudi halkının ve Siyonist hareketin temsilcisi olan Halk Konseyi'nin üyeleri olarak, Eretz-Ä°srail üzerinde Ä°ngiliz mandasının sona erdiÄŸi günde bir araya gelmiÅŸ bulunuyoruz. DoÄŸal ve tarihi haklarımız ışığında ve BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararı doÄŸrultusunda, Eretz-Ä°srail'de bir Yahudi devletinin kuruluÅŸunu ilan ediyoruz. Bu devletin adı Ä°srail olacaktır."
Ariye Hander, bu sözleri duyduÄŸunda hissettiklerini ÅŸöyle anlatıyor: “Ä°çimin rahatladığını söyleyemem; çünkü Ä°ngiliz ve Amerikalıların, bizi durdurmak için mümkün olan her ÅŸeyi yapacağını düÅŸünüyorduk. Yeni devletin kurulmasına karşı deÄŸillerdi; ama henüz bunun için zamanın uygun olmadığını söylüyorlardı.”
Tüm bu kuÅŸkulara raÄŸmen devlet ilanı, toplantıda hazır bulunanlar tarafından coÅŸkuyla karşılanır: “CoÅŸkulu bir tezahürat ve alkışlar yükseldi; herkes tarihi bir an yaÅŸamakta olduÄŸunu söylüyordu, ‘Bu tarihi bir an; eÄŸer bunun ne anlama geldiÄŸini bildiÄŸimizi ortaya koymazsak, bir daha böyle bir fırsat ele geçmez’ deniyordu.”
Önderlerinin “tarih yazma” kararlılığına raÄŸmen, bölgede yerleÅŸmiÅŸ olan sıradan Yahudiler arasında yaygın bir ÅŸüphe vardı; yeni devletin ayakta kalabileceÄŸine inananların sayısı pek azdı. Buna raÄŸmen devletin ilan edildiÄŸi salondaki coÅŸku, sokaklara da taÅŸmıştı: “Devlet kuruluÅŸunun ilanının ardından sokaklara döküldük. Danslar ediyorduk; Cuma gecesini sokaklarda danslarla geçirdik. Bazıları, ‘Yapmayın, etmeyin; iÅŸlerin yolunda gidip gitmeyeceÄŸi belirsiz’ diyordu. Ama insanlar sokaklarda dans etmeye devam etti; bugünmüÅŸ gibi hatırlıyorum yaÅŸananları.” Ä°srail devletinin ilanına ÅŸahsen tanık olan Ariya Hander’in anlattıkları.
*** 14 Mayıs 1948'de BM paylaşım planı uyarınca, David Ben-Gurion tarafından Ä°srail Devleti'nin kuruluÅŸu ilan edildi. Ancak bu ilandan 24 saat sonra Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları saldırıya geçerek, Ä°srail topraklarına girdiler. 1949 yılının ilk aylarında BM nezdinde Ä°srail ile onunla savaÅŸan Arap ülkelerinin, Irak hariç her biri arasında doÄŸrudan müzakereler düzenlendi ve bunların sonucunda bir ateÅŸkes anlaÅŸması imzalandı; Ä°srail'in, Filistinliler ile olan gerginliÄŸi ise hala sürüyor. Az önce, altmış yıl önce yaÅŸadıklarını aktardığımız Filistinli Ahmed Abdullah, köyünden ayrılmak zorunda kaldıktan sonra annesiyle birlikte Gazze Åžeridi’ne sığınmış. Ailesinin başından geçenleri ÅŸöyle deÄŸerlendiriyor: “Bu, Filistin için kara bir gündür, varlıklı insanlarken bir anda her ÅŸeylerini kaybettiler; örneÄŸin annem bir hanımefendiydi, babası köyün muhtarıydı, kocası toprak aÄŸasıydı. Annem, köyünde hanımefendiyken, ÅŸimdi hizmetçi haline düÅŸtü. Olup bitenler hakkında ne düÅŸündüÄŸünü sorduÄŸunuzda, gözyaÅŸları içinde; ‘Evimi kaybettim, oÄŸullarımı kaybettim, her ÅŸeyimi kaybettim; ama gururumu kaybetmeyeceÄŸim’ diyor.”
Evlerini terk ettikten sonra, kendilerini Gazze Åžeridi’nde bulan Ahmed Abdullah ve annesi bir süre hayatta kalabilmek için sokaklardan tezek toplayıp, bunları gübre olarak kullanılmak üzere çiftçilere satmış. Okul çağına geldiÄŸinde, okula yamalı giysiler içinde ve ayakları çıplak halde gittiÄŸini anlatan bu Filistinli, çok iyi bir öÄŸrenci olduÄŸunu; bu yüzden kendisine ödül olarak verilen biri mavi, biri kahverengi pantolonu bugün bile unutmadığını söylüyor. Günümüzde Gazze’de bir okul müdürü olan Ahmed Abdullah, altmış yıl önce köyüne yapılan saldırıdan bu yana yaÅŸadıklarını ÅŸöyle deÄŸerlendiriyor: “Bazen kendi kendime, ‘Niye beni de gömüvermediler ki!’ diye düÅŸündüÄŸüm oldu; ama kendi ailemi geçindirebildiÄŸim için mutluyum. Onlar beni öldürmeye çalıştı; ama Allah beni kurtardı ve bugün burada ben, kendi ailemi yetiÅŸtiriyorum.”
Günümüzdeki manzara Bugün Gazze Åžeridi, Ä°srail ablukası altında; yaklaşık bir buçuk milyon kiÅŸi günlük hayatlarını büyük zorluklar altında geçiriyor. Ä°srail, ablukanın gerekçesi olarak Gazze Åžeridi'ndeki Hamas hakimiyetini ve bölgeden Yahudi yerleÅŸimleri ile Ä°srail topraklarına atılan iptidai roketleri gösteriyor; karşıtları ise, Ä°srail'in bu gerekçesinin bir bahaneden ibaret olduÄŸu kanısında. Dünyanın hemen her kesiminden, ablukanın kaldırılması yönünde talepler geliyor; ancak henüz bu yönde atılmış somut bir adım yok. Kimi yorumcular bu belirsizliÄŸin sürmesi halinde, sorunun faturasının daha da büyüyeceÄŸi kanısında. (bbc, 10.6.2010)
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |