25-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow KERBELA' YI ANMALI MI UNUTMALI MI?
KERBELA' YI ANMALI MI UNUTMALI MI? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 17
KötüÇok iyi 
Yazar Raci Durcan   
14-02-2006
 KERBELA' YI ANMALI MI UNUTMALI MI?
                                                          Raci DURCAN
Ä°lk bakışta insana çok ÅŸaçma gelen bir inanışın o din içerisinde yüzyıllarca durabilmesi  ÅŸaşırtıcıdır. Hele de basit bir inanıp inanmama meselesi gibi görünen konu yüzünden yüzbinlerce insan öldürülmüÅŸse. OrtaçaÄŸda cadı diye iki milyona yakın kadının öldürülerek mallarına Klise tarafından el konulduÄŸunu öÄŸrendiÄŸimde bunlar geldi aklıma. Ä°nanışların; özellikle dinin orjinalinde olmayıp sonradan dahil olanların pek masumca ve tesadüfen oraya yerleÅŸmediÄŸini düÅŸünmeye baÅŸladım.

 Bir din seçerken, din felsefesi eÄŸitimi görüp, uzun süren araÅŸtırmalardan sonra karar vermiyorsunuz. Din'in zaten kurumlaÅŸtığı bir sosyal yapıda açıyorsunuz gözlerinizi. EÄŸer ÅŸüpheci bir yanınız varsa kendinizin ve toplumunuzun inançlarını sorgulamaya cesaret ediyorsunuz. Bu da bazı konularda gerçeklere ulaÅŸmanız için zaman geçmesi anlamına geliyor. AraÅŸtırma yaparken
ulaÅŸtığınız sonuçları karşılaÅŸtırmalı olarak deÄŸerlendirmek, araÅŸtırmanın sıhhati bakımından ehemmiyet taşıyor. Tek bir kaynaÄŸa baÄŸlı kalıp, ulaşılan neticeleri diÄŸerleriyle kıyaslamaz ve düÅŸüncelerinize tarihsel bir derinlik kazandırmazsanız, çoÄŸu zaman yanlış kanaatlere sürükleniyorsunuzCinlerle ilgili bir araÅŸtırmada bulunurken, tanınmış bir ansiklopedide melek, ÅŸeytan cin, evliya gibi kavramların her dinde ne anlama geldiÄŸi izahına rastlayınca ÅŸaşırmıştım. Bir dinde bulunan her kavram baÅŸka bir dinde biraz farkılılaÅŸarak yer almıştı. O zaman, bu türden dini kavramların insan için bir ihtiyaç olduÄŸunu, bu nedenle de dinlerin içinde doÄŸal olarak yer bulduklarını; ve dinin o kavramı kendine göre ÅŸekillendirdiÄŸi ÅŸeklinde bir izlenim edindim. Olaylara bu perspektiften bakmaya baÅŸlayınca önünüze ilginç ÅŸeyler çıkıyor.

 Hristiyanlık inanışında, tüm insanların günahkar doÄŸdukları kabul ediliyor. Bu inanış din içerisine çok sonra yerleÅŸmiÅŸ. Hz. Adem'in iÅŸlediÄŸi ve Cennet'ten kovulmasına yol açan ilk günah sadece O'nun yeryüzüne gönderilmesiyle karşılığını bulmuÅŸ kabul edilmiyor. Kendisinden sonra gelecek olanların da aynı günahı taşıdıklarına, ancak vaftiz edilerek bundan kurtulacaklarına inanılıyor. Dışarıdan bakıldığında mantıksız fakat zararsız bir inanış gibi görünmesine raÄŸmen Klisenin Hristiyan dünyasındaki hakim konumunu perçinlemeye yarayan bir anlayış bu. Bir defa doÄŸan her çocuÄŸu Kliseye götürüp vaftiz etmek ve ancak ondan sonra bir Hristiyan ismi koymanız mümkün oluyor. Daha yakın zamana kadar doÄŸum, evlenme ve tapu kayıtlarının kliseler tarafından tutulduÄŸunu göz önüne alırsanız olayın basit bir yanlış inançtan öte mahiyeti olabileceÄŸini kavrarsınız. 18. Yüzyıla kadar Aforoz müessesesi yürülükteydi. Aforoz edilmiÅŸ, yani kliseden atılmış bir insan sadece dinden çıkmakla kalmıyor; insanlık sınıfından da ayrılmış oluyordu. Kiliseden kaydınız silindimi evlilik, doÄŸum ve tapu kayıtlarınız da geçersiz oluyor, toplumdam tamamen dışlanmış oluyordunuz. Ard niyetli bir yaklaşım, bu mekanizmayı tersten iÅŸleterek müthiÅŸ bir siyasi itibar ve maddi çıkar saÄŸlayabilir. Malına el konulmak istenen birini herhengi bir nedenden dolayı aforoz ederek... Nitekim Kilise ile Kralların yüzyıllar süren savaşında aforoz müessesesi Klise lehine önemli bir manevela hükmünde olmuÅŸtur.

 Müslümanlar, Hz. Adem'in Cenneten kovuluÅŸunun O'nun günah iÅŸlemeye meyyal yönüne iÅŸaret anlamı taşıdığını bilirler. Ortalama bir insanın rahatlıkla kabul edebileceÄŸi bu yaklaşımın Klise tarafından itibar görmemesi, salt bir dinsel uyuÅŸmazlık, anlamamazlık olarak açıklamak mümkün deÄŸildir. Klise buna benzer sıradan insanların rahatlıkla kabullanabileceÄŸi ÅŸeylere bile uzun süren mücadeleden sonra yanaÅŸmıştır. Çünkü Klisenin kitleler üzerindeki kontrolü bu tür inançlarla perçinleniyordu. Papazlar, Kardinaller böyle inançlarla önemli kiÅŸiler haline gelip konumlarını koruyabiliyorlardı.

 Hristiyan dünyasındaki bu olayın bizde bir karşılığı olabilir mi diye düÅŸündüÄŸümde aklıma Kerbela hadisesi geldi. Biliyorsunuz Ä°slam'ın ilk dönemine uzanan bu ihtilaf günümüzde dahi tartışma konusu yapılabilmektedir. Her yıl dönümünde, olay sanki biraz önce cereyan etmiÅŸcesine matemler düzenlenmekte, katılanlar bir yakını ölmüÅŸcesine üzüntüye kapılmakta ve hatta kendi bedenlerine eziyet ederek acıya iÅŸtiraki arzulamaktadırlar. Peygamberimizin torunlarından biriyle resmi Halife arasında vuku bulan bu ihtilafı günümüze kadar taşımanın özel bir anlamı olması gerekir. Çünkü bu siyasi mücadele belki Ä°slam Tarihinde ilk ayrılıklardan biri olmamakla birlikte sonuncu da deÄŸildir. Her siyasi ayrılığa ve her ÅŸehid düÅŸen Müslüman'a yıl dönümlerinde matem tertipleyecek olsak, geriye normal bir günümüz bile kalmaz. Yok eÄŸer buradaki mesele olayın içerisindeki kiÅŸinin Peygamber torunu olmasından kaynaklanıyor derseniz, diÄŸer peygamber torunlarına (mesela Hz. Hasan'a) haksızlık yapmış oluruz. DiÄŸer bir neden olayın bizatihi kendisi olabilir. Yani siyasi ayrılıktan dolayı Hz. Hüseyin'in biate zorlanması, olmayaınca ÅŸehid edilmesi. Bu yönden baktığımızda dahi iÅŸin içinden sıyrılamayız. Çünkü tarihte müslümanlar arasında çok sayıda siyasi mücadele ve savaÅŸ vuku bulmuÅŸtur. Bunlar arasında baba-oÄŸul ve kardeÅŸlerin birbiriyle olanları bile oldukça fazla sayıdadır. O zaman bu mücadeleye özel anlam kazandıran nedir? diye sorduÄŸumuzda cevap olarak elimizde sadece 'iktidar sahibini kabullenmemek' kalıyor. Taraflardan biri hilafetin Peygamber soyundan gelenlerin hakkı olduÄŸunu ve diÄŸerlerinin bu hakkı gasb ettiÄŸini ifade etmektedirler. Ä°lk siyasi ayrılıkçılar, bu fikri öne sürerek yönetime muhalefet etmiÅŸler, bu fikri gerekçe göstererek toplumdan kendilerini uzak tutmuÅŸlardır. Bu muhalif akım zaman içinde baÅŸkalaÅŸmış, toplumun diÄŸer kesiminden farklı bir kimlik sahibi olmaya özen göstermiÅŸtir.

 Aklı başında hiç bir Müslüman Hilafetin sadece Peygamber soyundan gelenlerin hakkı olacağına dair dini bir kural söyleyemez. Gerçi bunu söylemek isteyenler var. Gadiri Hum denilen mevkide Peygamberimizin böyle bir vasiyet yapmak için kağıt kalem istediÄŸini iddia eden Åžia kaynakları bulunmaktadır. Fakat vefatından sonra hiç kimse Hz. Ebubekir Ve Ömer'in hilafetine karşı çıkmamıştır. Ashabın, böyle bir vasiyet olduÄŸunu bile bile buna itiraz etmeyeceÄŸini düÅŸünmek, Müslümanlığın daha o anda bittiÄŸini ifade etmekle denk bir söylemdir. Kaldı ki Åžia'nın itibar ettiÄŸi Hz. Ali gibi ilim sahibi bir insan bile kendi lehindeki bu itirazı yapmamıştır.

 O zaman hadiseyi, yıl dönümlerinde tekrar tekrar anmak için geriye bir neden kalmamış olması gerekir. Belki, 'Müslümanların birbiriyle savaşı ve ihtilafı iyi deÄŸildir' anlamına gelecek ÅŸekide deÄŸinmek, hatırlamak faydalı olabilir. Ancak gerek günümüz basınından gerek tarihten takip ettiÄŸim kadarıyla verilen mesaj bu yorumu çok aÅŸmaktadır. Özellikle son dönemde Sünni düÅŸünürlerin bu konuyu artık kaşımamak amacıyla görmezden, duymazdan gelmeleri Åžia propagandasının tesirini hiç haketmediÄŸi halde artırıp yaygınlaÅŸtırmıştır. Zaten bizim konuya yaklaÅŸmamız bunu göstermek amacı taşımaktadır. Sünni düÅŸünürlerin görmezden gelerek unutmaya çalıştıkları bu acı hadise, olayı sürdürenler tarafından artık netice alınabilecek noktaya kadar getirilmiÅŸtir. Öyle ki bu olay bahane edilerek bütün Ä°slam tarihi karalanmakta, Dünya'nın kabul ettiÄŸi o muhteÅŸem Ä°slam uygarlığı baskı, saltanat ve zulüm altında geçmiÅŸ bir dönem olarak sunulmakistenmektedir. Bunda Batılıların da katkısı büyüktür. Çünkü Ä°slam'ın yayılıp uç sınırlarına ulaÅŸtığı, Ä°stanbul'un kuÅŸatıldığı bu dönemden intikam almak için bu hadiseyi bir fırsat olarak deÄŸerlendirmekte, Kerbela olayını fırsat bilip tarihin o parlak dönemi karalanmaktadır. Ä°ÅŸin ilginci, Emevileri saltanat kurmakla suçlayanların bizatihi kendileri saltanatçı bir anlayışla Halifenin peygamber soyundan gelmesi gerektiÄŸini iddia edebilmekte, buradaki mantık tutarsızlığını görmek istememektedirler.

 Din ile siyaset her zaman iç içe olmuÅŸtur. Ä°nsanların ortak deÄŸerlere inanmaları, bu deÄŸerlere inananların birlik vücuda getirmelerinin yegane yoludur. Din, kitlelerin millet olmasını saÄŸlar. Millet olmayı baÅŸaranlar dünyaya eÄŸemen olup uygarlıklar kurarlar. Tabii ki konuya tersinden yaklaÅŸmak ta mümkündür. Bir uygarlığı yıkmanın en kolay yolu, o medeniyeti oluÅŸturan millet içerinde inanç farklılıkları doÄŸurmak ve onu körüklemektir. Tarihte olmuÅŸ bitmiÅŸ bu olayı tekrar tekrar hatırlamak, gündeme getirmek yarayı yeniden kanatmak demektir. Yara kandıkça Ä°slam milleti kan kaybedecek, müÅŸtereklerini deÄŸil, nerede diÄŸerlerinden farklı olduÄŸunu aramaya baÅŸlayacaktır. Müslümanlar, hatırlamaktan acı duydukları bu siyasi hadiseyi artık unutmalı, birbiriyle kenetlenip ortak düÅŸmanlarına karşı güç birliÄŸi yapmalıdır. Åžia aydınları, Kerbela'yı anma geleneÄŸi terk ederek ÅŸehadet ve mücadele arzusunu dile getirmek için tarihinden baÅŸka argümanlar bulup çıkarmalıdır. Bu tabii ki müslümanın müslümanla olan bir savaşı olmamalıdır. Tarihimizde kahramanlık, cesaret ve fedakarlığımızı bize hatırlatacak nice Haçlı savaÅŸları, Çanakkale direniÅŸleri vardır. Bunlar dururken, herkesin hatırlamaktan acı duyduÄŸu bir hadiseyi, aramızda bir ihtilaf noktası olarak körüklemek iyi niyetli bir yaklaşım deÄŸildir. Ä°slam aydınına düÅŸen, her yıl bu acıyı yeniden hatırlatmak deÄŸil, bunların tarihte kalmış acı bir hatıra olarak unutulmasını saÄŸlamak ve yaramızı kapatmaktır.

 Hadisenin tarafları belki ÅŸimdi çoktan iÅŸlediklerinin hesabını Rabbimize vermiÅŸken, biz burada onlar adına kendi cehennemimizi hazırlamayalım.
  Tarihin bu acı hatırasını artık unutup zihnimizden silelim.

Yorum
Yazar Misafir açık 2006-11-22 21:48:14
çok müessif, islam ile ilgisi olmayan, ters bir yazı.bir islam düşmanı bile bu kadarını yazamazdı.Kerbelayı ve huseyni unutanı Resuli ekrem de unutur, iblisden de şefaat muhaldir.Aklınızı kendi kurtuluşunuz için başınıza toplayın.h h

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 19-12-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111651846 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net