|
|
|
|
|
|
Duyurular |
AKIL IÇIN YOL BIRDIR
(THERE IS but ONE WAY for REASON) (linkleri SAG TIKLAYIN lütfen)
Sn.Soner YALÇIN'dan dikkate deÄŸer bir yazı: Edebiyatla AhmaklaÅŸtırma https://www.sozcu.com.tr/ 2021/yazarlar/soner-yalcin /edebiyatla-ahmaklastirma -6335565/
Önerdigimiz sayfalar: M. SAID ÇEKMEG?L anisina
|
|
|
|
Anasayfa Güncel Yazılar İŞTE ÇEKMEGİL, M, SAİD
|
İŞTE ÇEKMEGİL, M, SAİD |
|
|
|
Yazar Başken TV. Son Nokta Programın'dan:
|
23-01-2006 |
BaÅŸken TV. Son Nokta Programın’dan:
Mustafa BaÅŸoÄŸlu
Bugün Ä°slam alimi diyebileceÄŸimiz bir kiÅŸinin, Mehmet Sait Çekmegil büyüÄŸümüzün özelliklerini anlatacağız. Selami Çekmegil sayın Çekmegilin oÄŸlu; babasını anlatacak. Onun Türk toplumuna kazandırdıklarını oÄŸlundan öÄŸreneceÄŸiz. Malatya’nın 2001 yılının 5, ayında gittiÄŸimde bana bir kitabını hediye etti. “Mustafa BaÅŸoÄŸlu bey kardeÅŸim .ziyaretime geldi. Ziyaretim anısına bu kitabı imzalayıp ona hediye ediyorum. Kendim için bir mutlululuk sayıyorum.” Dedi. Ä°slam’a hizmet etmiÅŸ bir insanın hediye ettiÄŸi kitabın kütüphanemde olmasından son derece mutluluk duydum. Kitabın adı, Vahye göre büyük zulüm. Bu kitabın çok deÄŸerli bir kitap olduÄŸunu Prof. Dr. Ali Nihat EskioÄŸlu, Prof. Dr. Nail Akman, Doç Dr. YaÅŸar Nuri Öztürk, HekimoÄŸlu Ä°smail, Doç. Dr. Mikail Bayram, kitabı özetleyerek, bu kitabın deÄŸeri üzerine düÅŸünceler belirtmiÅŸlerdir. Bunlar, din alanında tanıdığımız uzmanlarımız. BaÅŸka bir kitap daha hediye etmiÅŸti bana: Ä°man. OÄŸlu Selami Çekmegil’le aÅŸağı yukarı otuz yılık bir tanışmışlığımız vardır. Bana geldiÄŸi zamanlarda Kriter diye bir dergi çıkarırdı onun fasiküllerini getirir ve bana babasından bahsederdi. Babasının daha küçük hacimli kitaplarından bana hediye etti. Kendisini evinde ziyaret ettim. Rahatsızdı buna raÄŸmen bizimle son derece ilgilendi. Merhum Çekmegil 50 kitap yazmış bunların 5 tanesi ÅŸiir kitabı. Tabi ki bir de ÅŸairlik özelliÄŸi var onu da oÄŸlundan öÄŸrenmiÅŸ olacağız. Böylece ben size sayın Çekmegil’i tanıtmaya çalıştım. Söz ÅŸimdi oÄŸlu Çekmegil de. Babanız bir ay önce hakkın rahmetine kavuÅŸtu siz babanızı nasıl tanıdınız babanızın özellikleri nelerdi.? Malatyada doÄŸan, orada büyüyen aynı zamanda iyi bir terzi olan babanız bu iÅŸlere neden heves sardı ve ne gibi katkıları oldu bunları sizden dinleyelim. Buyurun:
Selami Çekmegil Evvela size bu kadirÅŸinaslığınızdan dolayı yürekten teÅŸekkür ediyorum. Babam gerçekten ÅŸair bir insandı aynı zamanda duyguluydu ve hislerini çok güzel kelimelerle ifade eden bir üslup ta taşıyordu; kendine özgüdür. Hiçbir ÅŸairi taklit etmemiÅŸtir. Aslında Malatya gibi taÅŸra vilayatinde deÄŸil de Ä°stanbul gibi bir kültür merkezinde veya Ankara gibi bir bölgede yaÅŸamış olsaydı, tahmin ediyorum çok ÅŸairin üzerinde bir ÅŸöhretle ÅŸiirlerini yazacaktı. Ancak o, fikirlerini ve duygularını ve ÅŸiirlerini ondan sonra bir geçim vasıtası olarak telakki etmekten çok, bir hobi olarak yaÅŸayan bir kimseydi. Bunun dışında aile geçindirmek onu bir takım hayat fonksiyonlarından, Malatya’dan ayrılmamaya zorluyordu. Bütün ısrarlarıma raÄŸmen Ankara ve Ä°stanbul’a gelmemeyi tercih etti. Bunu, geçenlerde Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu - ÅŸair kardeÅŸimiz, bir dergide yazdığı yazıda anlatıyor. Said Çekmegil’in bir türlü Malatyayı bırakmayıp Ä°stanbul’a gelmemesinden dolayı Çekmegil açısından ortaya çıkan dezavantajları iÅŸliyor… Babam evvela bir sivil ÅŸahsiyetti. Ölümü üzerine Ali Bulaç onun hatırasına bir yazı yazdı. Said Çekmegil’in en belirgin özelliÄŸi sivil kalabilmesiydi diye bu yazısında belirtti… Said Çekmegil, enteresandır, ilkokuldan sonra ortaokula devam etmemiÅŸtir. Bunun sebeplerinden bir tanesi: ilkokula baÅŸladığı zaman öÄŸretmeni tabiat bilgisi dersinde diyor ki, “çocuklar dünyamız güneÅŸten kopmuÅŸtur…” diyor. Onun üzerine (mavi gözlüdür) babam cin gibi, “öÄŸretmenim, peki o zaman, güneÅŸ nerden kopmuÅŸtur?..” diye soru soruyor ve öÄŸretmen bütün sınıfın önünde bu soru üzerine aciz kalınca babamla iyi bir hesaplaşıyor... Babam onuruna da çok düÅŸkün bir adamdı. Bu olay onun öÄŸretim hayatında etkili olmuÅŸ. Ve bir de o dönemin geçim zorlukları onu zorlamış. Ä°lkokuldan sonra bu sebeplerle resmi okullarda okumamış... Ama kendisini öylesine yetiÅŸtirmiÅŸ ki, 37 adet önemli çapta kitap yazdı. Ve Türkiye fikir atmosferinde tartışılan bir insan ve bir ekol meydana getirdi. Ölümü üzerine yazılan yazılar da 45in üzerine çıkmış vaziyettedir. BaÅŸta Hasan Celal Güzel, Yavuz Bülent Bakiler, Ali Bulaç, Metin Önal MengüÅŸoÄŸlu, Hüseyin Üzmez, Raci Durcan … gibi çok duyulmuÅŸ fikir ve hareket adamları hakkında yazı yazdılar... Bu da gösteriyor ki muhitinde çok önemli etkiler bırakmış ve kendine özgü bir tarz geliÅŸtirmiÅŸ ve o tarz içersinde ülkesine bir takım katkılar yapmak istemiÅŸ bir ÅŸahsiyettir. Kitapları özgündür ve çokça dip notludur. Benim kendi kitaplarımda hiçbir tane kaynak bulamazsınınız, kalemi almış ve yazmış gitmiÅŸimdir.. ama babamın 200 sayfalık kitabında 286 tane dipnot görürsünüz. Nerdeyse her cildin her cümlesi hangi yazarın hangi kitabıyla iliÅŸkilidir, ve hangi eserlere bakılarak bu fikir geliÅŸtirilir onların ipucunu vermiÅŸtir ve müthiÅŸ bir bibliyografyadır aslında onun çalışması ve insanlara kütüphane çapında geniÅŸ bir ufuk açmıştır. Onlara ilgili eserlerin bütün kaynağını vermiÅŸtir. Bilginin Gücü kitabına bakınız gibi dipnotlar da düÅŸmüÅŸtür. Bu kitapların yanında çok sayıda dergilerde yazıları yayınlanmıştır geçenlerde hatırasına Yavuz Bülent Bakilerin yazdığı bir yazıdan okuduÄŸumuza göre Said Çekmegil’in eserleri Åžair Sezai Karakoç ve Profesör, Åžakir Berki gibi iyi nitelikli ÅŸahsiyetlerin de girdiÄŸi bazı yarışmalarda da birincilik almış; böyle de bir seviyede iÅŸgal etmiÅŸtir. Bu itibarla da Said Çekmegil’i saygıyla yad etmek gerekiyor. Ben evlat olarak bunu yapmak durumundayım zaten ama onun hatırasına Türk insanının iyilik duası yapmalarını Allah’tan rahmet dilemelerini de özellikle istiyorum.
BaÅŸoÄŸlu
Babanızı kısaca böyle tanımış olduk. Bundan sonra sizin babanızın eserleri hakkında çalışmalarınız var. Ben babanız hakkında yazılanları topladım onları bir araya getirerek kitap haline getirmemiz ve sevenlerine sunmamız mümkün olabilir. Dün bir televizyon izlerken 1950 ve 60 ların gençliÄŸi konuÅŸuluyor.. babanıza atıfta bulunuldu bizim o dönemde en çok yararlandığımız Sait aÄŸabeyiydi diyorlar. Demek ki derin bir iz bırakmış… Babanızın yazdığı eserler hakkında profesör ve doçentler olumlu görüÅŸ belirtiyorlar. Bu, sadece yüksek tahsil görenler eser verirler bunun dışındakiler eser vermezler iddiasının doÄŸru olmadığını ispat ediyor. Bir insan isterse formel eÄŸitim görmese de gayret edip kendini yetiÅŸtirirse baÅŸarabilir. Bilgisini siyaset ve devletten yarar için kullanmayan sade kalmış birisidir demek daha doÄŸru olur. Siz ÅŸimdi diÄŸer konularda bize neler söyleyeceksiniz?.. Çekmegil Serdar Arseven babamla çok kısa süre önce tanıştı, ve birlikte Hasan Celal kardeÅŸim AyaÅŸta mahpusken, ziyarete gittiler ve öyle bir sıcak bir iliÅŸki ve dostluk kurdu ki; bi baktım bu kadar kısa tanışmasına raÄŸmen çok harika iki yazı yazdı Çekmegil hakkında.. ve kitaplarında dolaÅŸarak toplumumuza öyle mesajlar ileten mısralar, öyle güzel cümleler seçti ki onları burada belirteceÄŸim. En son yazısında bir yıldız kaydı diye baÅŸlık atmıştı, Serdar bey. Orada, enteresan tasvirleri yakalamış… Çekmegil tarzının özelliklerine geçmek istiyorum. Bazıları bunu Çekmegil ekolü diye de isimlendiriyor. Server vakfı babamın ölümünden 2 ay kadar önce Malatya ekolü diye bir panel düzenledi… Çekmegil ekolü, Åžahsiyetçi, kiÅŸiselleÅŸtirmeci deÄŸil; fikirde kalıcı ve ufuklarda gezicidir. Said Çekmegilin bütün çalışmalarını ve eserlerini dikkate alırsanız.. uÄŸraşı alanı kiÅŸiler, günlük olaylar, günlük siyası mülahazalar deÄŸildir; onların çok ötesinde bütün zaman ve mekana hakim fikirleri gündeme getirmek isteyen bir çabadır. Bu nedenle ben Said Çekmegil’i büyük insanlar kategorisinde görüyorum. Yani böyle -ÅŸahsiyetlere inmeden, olayları ber taraf ederek- bütün zaman ve mekana, genel geçer güzellikleri telkin edecek fikirlerle büyük adamlar kategorisine koymak gerektiÄŸini düÅŸünüyorum. Bir insanın babası hakkında böyle konuÅŸması abartılı görülebilir ama kitap okunduÄŸu zaman bu görülür. Said Çekmegil’in ve etrafındaki etkilediÄŸi insanların en önemli sorunlarından veya hedeflerinden bir tanesi taklitçiliÄŸi yıkmaktır. TaklitçiliÄŸi bir nevi maymunun hareketleri gibi telakki etmiÅŸ. Ä°nsanları taklitten kurtarıp tahkike araÅŸtırmaya ve doÄŸruyu bizzat tespite yöneltmek istemiÅŸlerdir. Toplumsal hastalıklarımızın çoÄŸunun taklitten kaynaklandığını düÅŸünmüÅŸlerdir. Bu tartışılabilir bir konudur. Taklidin küçük yaÅŸlarda öÄŸrenmede payı vardır ama büyüyüp dizginleri ele aldığınız zaman taklit yaparsanız bu sizi yanlış mecralara sürükler diye bir kanaat vardır. Mesela Çekmegil ekolünden eski Mersin müftüsü Bahattin Bilhan’ hocamızın misali çok enteresan gelmiÅŸti bana: Adamın birinin gözü aÄŸrıyormuÅŸ.. arkadaşına demiÅŸ ki bak benim gözüm çok aÄŸrıyor epey de ilaç kullandım ama geçmiyor. Arkadaşı da demiÅŸ ki, ne var yahu demiÅŸ sok parmağını çıkar gözünü. Adam demiÅŸ ya nasıl olur?.. Arkadaşı da demiÅŸ benim geçen diÅŸim aÄŸrıyordu gittim diÅŸçiye attım dışarıya kurtuldum demiÅŸ. Åžimdi taklitçilikte böyle bir garip taraf var. Bir bünyede ÅŸifa olacak bir ilacı hiç almaz bir bünyede hastalık sebebi olarak kullanmak taklitçiliÄŸin ta kendisidir. Onun için Çekmegil ekolüne göre taklit, ÅŸartlara uymayan çözüme davet eder insanı ve toplumu, çok kötü boyutlara götürdüÄŸü için birinci derecede hedef alınması gereken bir hadisedir. Onun için falan dedi ki diye otoriteler kurarak insanların düÅŸüncesini baÄŸlayan ve insanları düÅŸünemez hale getiren gidiÅŸ tarzını eleÅŸtirmiÅŸtir. Ä°slam alanında bunun bir uygulamasını ÅŸu ÅŸekilde getirmiÅŸtir. Peygamber adına çok büyük yalanlar uydurulmuÅŸtur tarih içerisinde, bunlardan bir tanesi, sahih Buhari kitabında okumuÅŸtuk. Orada tasvir de var: yatağında beyaz sakalıyla nurani bir zat ölüm döÅŸeÄŸinde can çekiÅŸirken komÅŸusu yanına gitti. Ona telkinde ve tavsiyelerde bulundu Kuran okudu ona. Ve bir an geldi. Dedi ki ona: inÅŸallah Allah seni cennetine koyar dedi, diye... Çünkü sen çok iyi bir insansın ve mübarek bir adamsın temenni ediyorum cennete gidersin… o can çekiÅŸen adam, diyor, bundan öyle bir heyecanlandı ki yatağından zorlayarak doÄŸruldu ve gözlerinden yaÅŸ akarak dedi ki: -elbette Allah beni cennetine koyacak çünkü ben sırf Hz. Ali için kaç hadis uydurdum. Åžimdi Ä°slam literatürüne geçtiÄŸiniz anda taklitçiliÄŸin böyle bir boyutu devreye giriyor. Peygamber ve Allah adına yalan uydurma. Mesela vahye göre büyük zulüm kitabı Allah adına uydurulan lafların ne büyük zulüm olduÄŸunu iÅŸleyen bir kitap.
BaÅŸoÄŸlu
Bu kitabın özelliÄŸi babanızın uydurmacıları da kınayan bir kitabı olması. Burada 33 tane eseri incelemiÅŸ ve bu eserlerin içerisinde Allah adına yapılan konuÅŸmaları incelemiÅŸ. Tespitlerin sonunda delil yoktur diyor babanız. Ben ÅŸunu söyleyebilirim.. hiç kimse Allah adına tespit yürütemez. Hiç kimse Allah adına affedemez de; cennete de koyamaz. Burada incelediÄŸi kitaplarda Ä°slam alanında tanınmış alimlerin kitapları.. ama ilkokul mezunu merhum Çekmegil alim durumunda olanların yanlışlarını bulup çıkarabilecek kadar büyük bir duyarlılık göstermiÅŸtir.
Çekmegil
Bu alandaki hassasiyet çok önemlidir. Mehmet Akif bu konu üzerinde çok durmuÅŸ. Bir ÅŸiirinde der ki: “Lisanı pak-ı nebiden yalanlar uyduruyor./Utanmadan da sevap iÅŸledim deyip duruyor.” Åžimdi kültürümüzün yozlaÅŸması ilerici atmosferi köhneleÅŸtiren bu tip uydurmalar yoluyla körüklenmiÅŸtir. Mehmet Akif bu fecaati görmüÅŸtür ve bu fikri atmosferin Osmanlı’nın son döneminde Tanzimat’ta bir takım kendinden olmayan fikir ve beyanlara kapı açtığını hissetmiÅŸtir. Onun için Mehmet Akif bu konu üzerinde çok durmuÅŸtur. Ä°nsanlar, fikri tembellik yüzünden artık hazırdan yemeÄŸe çözüm üretmemeye baÅŸlamışlardır. Bu Osmanlının çökmesinin sebebi olmuÅŸtur diyor. Onun için bu çöküÅŸle beraber Ä°slam aleminde ihya hareketlerinin hız kazandığını görüyoruz. Kendi kitabımda iÅŸlediÄŸim bir konu var. Diyorum ki: Batı, Rönesans’la birlikte bilim alanında ilerlerken Ä°slam’a doÄŸru yol alıyor, DoÄŸu ise Ä°slami tahlil özelliklerini terk ederek, statikleÅŸerek, Hıristiyanlığa doÄŸru yol alıyor. Onun için Rönesans Batının Ä°slam’a geliÅŸidir ve o tarihlerden itibaren bizim çöküÅŸümüz bir nevi papazlığa yönelmek ve geriye dönüÅŸtür. Yani, Ä°slam’ın o dinamik ve hayat veren tarafından uzaklaÅŸmadır; bilimi ve aklı göz ardı etmek. Kuran, düÅŸünce ve akla o kadar önem veriyor ki, mesela bir ayet aklıma geldi. Yunus suresi ayet 100: “Allah aklını kullanmayanları pislik içinde bırakır”. Bu pislik her alanda kendini gösterir; eÄŸer bir toplum kendi sorunlarına kendisi çözüm bulmuyorsa o toplum yıkılmaya mahkumdur. Çekmegil ekolünün bir baÅŸka özelliÄŸi de mesela velayet, takva diye üst bir derece var.. insanların fazilette, iyilikte, üstünleÅŸmesi daha güzel hale gelmesi diye bir kavram var. Bunu Çekmegil ekolü nafile iÅŸlerde aramaz; mecburi iÅŸleri aksatmamakta arar. Mecburiyete ihtimamda ve dikkat etmekte arar. Velayeti biraz da bununla tarif eder. Mecburiyetlerini yerine getirmeyen bir insanın zaten diÄŸer iÅŸleri nafiledir der… Çekmegil çok iyi bir ÅŸairdir bu bahsettiÄŸim özelliklerin terk edilmesinin toplumumuzu sürüklediÄŸi bir ÅŸeyi ÅŸu beyitlerle ifade ediyor. “Asya Avrupaya maÄŸlup olalı istanbulda/ Ä°mamlar siyah cüppeli, Eyüpsultanda mum yanar/ canım Ä°stanbul Bizansa özenmiÅŸ/ YüreÄŸim ona yanar…” Diyor. Çok enteresandır. Bunu getirir Ankaraya uyarlar: “Kocatepede kocaman bir cami/ Ä°stanbul’a özenmek var ya hani/ ÅŸekillere hapsedilmiÅŸ Müslüman/ Malatya’dakilere benzemez yani...”diye bir de Malatya’ya kıyak geçiyor. Said Çekmegil de milliyetçi duygular çok kuvvetlidir, yani… Tabi milletini Mehmet Akif gibi mefkure, hedef ve ülkü birliÄŸi olarak tarif eden bir milliyetçilik. Onun Milliyet Anlayışımız diye bir kitabı vardır. Bu kitapta, bizde hüküm ferma olmuÅŸ, Tanzimat dönemindeki bütünlüÄŸümüzü yıkmak isteyen ve ihya etmek isteyen milliyet anlayışlarını çok güzel tahlil eder ve tenkit eder. Ve yer yer kaynaklara müracaat ederek milliyet kavramının nasıl algılanması gerektiÄŸini iÅŸler. Orda o manada çok milliyetçi duyguları olan bir insandır. Ve mesela ÅŸunu söyler, “Türküm Müslüman’ım demiÅŸim/ Türk’ün Müslüman kalmasını istemiÅŸim/ anlamak istememiÅŸler beni/ engellemiÅŸler anlamak isteyeni...” diyor. Ve diyelim ki Almanya’ya iÅŸçiler gittiÄŸi zaman -tabi ki o zamanlar insanlar buna alışkın deÄŸil ve aileler aÄŸlıyor- o dramı hissetmiÅŸtir ve enteresan ÅŸiirler yazmıştır. Almanya’ya çalışmak için giden bir iÅŸçinin aÄŸzından anasına ÅŸöyle bir mektup yazar. Mektup ÅŸöyle: Bu gurbet illere düÅŸtüm düÅŸeli, Sılada validem sana hasretim Ä°ster deli deyin isterse veli Seni çok özledim ana hasretim Burda selam vermek bir lütuf oldu, Kırk yıl hatır sayan kahve kayboldu Orda çok sevdiÄŸim aşım bulgurdu, Tandırda kızaran nan’a hasretim Kokusu yurdumun tüter burnumda, Dalarak giderim elim koynumda Çiçekler atçımı Anadolu’mda, KeÅŸan’a hasretim Van’a hasretim Üç dört köÅŸe bina burada her taraf Ne evde sahanlık ne bacada raf Sade evime mi olsun itiraf Hamama hasretim hana hasretim... Çan sesiyle çınlar yollar izbeler, Kasvet verir bize siyah cübbeler Gözde tüter olmuÅŸ canım kubbeler Ezanla yükselen ÅŸana hasretim EÅŸe dosta hasret ihvana hasret Haysiyet taşıyan düÅŸmana hasret Kötüye buÄŸz eden vidana hasret Damarda solmamış kana hasretim BoÅŸ yere üzülüp aÄŸlama anam Biraz sabret üç beÅŸ kuruÅŸ kazanam Öyle özledim ki sanki doyamam Duana hasretim sana hasretim... Ben ki yad ellerde oÄŸlun Nusretim Anası cevaben diyor ki: Yavrum yad ellere gittin gideli Åžu yanık kalbime taÅŸlar basarım Ancak mektupların bize teselli Seni görmüÅŸ gibi olur yaÅŸarım... OÄŸlum ne vardı ki gurbet ellerde Kokunu ararım esen yellerde Hasretimiz ÅŸimdi türkü dillerde Sebep nedir bilmem ona yanarım Deden Avrupa’yı fethe çıkardı Karanlık çaÄŸlara ışık yakardı Türk dendi mi küfrün canı çıkardı Åžimdi tersi oldu diye korkarım... Sende oralarda cihat eylersen Nerde olsa hakkı orda söylersen Artık sana kızmam ne etsen ne eylesen Dualarımla hep seni anarım... Bir Müslüman evlat doÄŸurdum diye Åžükrederim olsan Rabba hediye Olmazda dönersen miskin kediye O zaman oturur yanar aÄŸlarım... Alla hu Ekberi götür burçlara Böyle mi yaptı atan sor sorguçlara Bir ÅŸey demesen de küçük suçlara Yavrum gayretsize yürek daÄŸlarım Sözüme gücenme garip çocuÄŸum Bugün varsam bile öbür gün yoÄŸum Bir aÄŸlatırsa seni yokluÄŸum Cennette görmeye ümit baÄŸlarım Ben ki mahzun annen Meryem çaÄŸlarım Bu, babamın halk tarzında yazdığı bir ÅŸiir… Hamasi duyguları güçlü olan bir ÅŸairdir. Zaten fikri çalışmalarına ÅŸair olarak baÅŸlamıştır. Alparslan TürkeÅŸ in yanında askerlik yapmış, oradan bir etkileniÅŸim olmuÅŸ; Hamdi Turan diye bir komutanından etkilenmiÅŸ… Turgut Özal babama bir gün demiÅŸ ki Sait bey, ÅŸiirden uzaklaÅŸ, fikre yönel demiÅŸ. Ülkeye fikrinle katkıda bulun diye bir tavsiyede bulunmuÅŸ. Zaten Turgut Özal’a eleÅŸtiri ve taktirlerini içeren bir mektubu da var oda bir dergide yayınlandı.
BaÅŸoÄŸlu
Rahmetli Turgut Özal’da ileriyi gören bir insandı. Sayın Çekmegil’in ÅŸiir yazarak deÄŸil fikir üreterek topluma faydalı olabileceÄŸini görmüÅŸ. Buda çok önemli.
Selami
Ä°lkokul mezunu bir adam.. kendimi kıyaslayamam çok yüksek bir fikir düzeyi ve gücü var aynı zamanda; çok çalışkan bir adam. Bizim aile muhitinde babamın etki alanından kurtulmuÅŸ bir birey bilmiyorum. Bütün torunlarıyla meÅŸgul olabilmiÅŸtir onlarla akÅŸamları kucağına alıp hem hal olabilmiÅŸtir. Küçük çocuklarla küçük çocuk olmuÅŸtur. Bu da onun bir baÅŸka özelliÄŸidir. Ä°yi bir baba, iyi bir dede, iyi bir vatandaÅŸ, iyi bir Müslüman… Zaafları yok mudur; vardır, çünkü beÅŸerdir. Ama biz burada 40 civarında eser vermiÅŸ bir insanın Türk toplumuna katkıları nelerdir onu araÅŸtırıyoruz. Yoksa zaaf deyince hepimizin bir zaafı vardır. Çok güzel bir hikaye anlatıyor. Bununla etrafındakilere ders veriyor… Hikaye ÅŸöyle: Yarım yüzyıl kadar evveldi./ Malatya’ya bir madam geldi./ Eli yüzü düzgün /Ne kördü ne keldi./ Fal bakar gümüÅŸ para alırdı./ MüÅŸterileri kuyrukta seldi./ Fincana falan deÄŸil/ Bakıp laflar söylediÄŸi avuç içi tek eldi. GelmiÅŸten geçmiÅŸten haberler verir/ Adamı ya güldürür ya üzerdi./ Falın haram olduÄŸunu nereden bilsin/ Ä°li dini baÅŸka bizden deÄŸildi eldi./ Kendisi gavurdu ama bazı sözleri güzeldi./ Vallahlı billahlı hatunlara ÅŸöyle nasihat ederdi./ Siz Rabbınızı ne kadar da çok/ Ne kadar da bilinçsizce anıyorsunuz./ Bir kere bilerek Allah demek/ Bin kere ÅŸuursuzluÄŸa yeter derdi./ Ben çocuktum o zaman. / Cazip gördüÄŸü kalabalıktan/ Çokça gümüÅŸ para alıp gitti... Böyle güzel bir hikaye. Hasreti var: neleri özlediÄŸini söylüyor. Anlatıyor ÅŸimdi: Su sesi çaÄŸlardı kulağımızda/ Borularda akıp gitti / para sesi vardı cüzdanımızda/ Kağıtlar yerini aldı bitti… //Bir ses daha vardı / iliklerimize kadar akardı./ Alkole buladılar / Mikrofonlar eritti… //Lahuti bir naÄŸme eserdi dünyamızda./ Onu ÅŸükürsüzlük yedi bitirdi… //Pekmez köyde varsa var./ Bal parmağı uzunda./ Küheylan atlar artık antika,/ eÅŸeÄŸin arkadaÅŸlığı Barış Manço’da… //GöÄŸü uçaklar/ denizi torpidolar,/ yeri fabrikalar öÄŸüttü… //Mekanik bir dünya geldi,/ Tabii dünyamızı itti. Tabiatı imha etmeye yönelik hadiseleri geliÅŸme olarak görmüyor. Mesela HiroÅŸima’da insan katliamı yapan bir geliÅŸmeyi alkışlanacak bir geliÅŸme olarak görmüyor. Tabi ona özgü bir ÅŸey deÄŸil. Günümüzde herkes çevre konusunda hassas davranıyor. Ä°nsanlar tabiilikten uzaklaÅŸtıkça bazı nimetlere eriyorlar ama kaybettikleri belki ondan daha fazla. Bugün kanser artıyorsa teknolojik geliÅŸmeyi iyiye yönlendirecek bir düÅŸüncenin egemen olamamasındandır. Dünyada en öncelikli mesele maddi refah, maddi geliÅŸme deÄŸil; bence adaletin saÄŸlanması ve hakkın ikamesi olmalıdır. Ä°nsanlar haklarını elde edebilmeliler. Hak mücadelesi çok önemli mücadeledir. Sizi de sendika baÅŸkanı olarak kutluyorum çünkü böyle bir mücadeleyi simgeliyorsunuz…
BaÅŸoÄŸlu
Müzelere gidince koca kılıçlar görüyoruz... Åžimdi bu kılıçları ben iki elimle tutup sallayamam. Ama bunu yüz sene iki yüz sene önce insanlar atın üzerinde sallamışlar. O zaman böyle teknoloji yoktu. Tabiilikten uzaklaÅŸma. O zaman köylü yağını üretip kendisi yapar kullanırmış, ama ÅŸimdi köyde yaptıklarını kendisi yemiyor pazarda satıyor. Yeteri kadar beslenemiyor. DoÄŸallıktan uzaklaÅŸma insanları teknolojik olarak modern çaÄŸa çıkarmış ama nesli küçültmüÅŸ sonra beklenmedik hastalıklara kapı açmıştır.
Selami
Tabiat bir denge üzerine kurulmuÅŸtur. Dengeyi bozduÄŸumuz zaman bir takım sorunlar ortaya çıkar. Köyleri geri bıraktığınız zaman suni bir ÅŸehirleÅŸme ve göç olur. O zaman ÅŸikayetler ortaya çıkar. O zaman insanların hastalıklarla karşılaÅŸması olasıdır. Bir takım yeniliklere ayak uydururken insani boyut göz ardı edilmemelidir. EÄŸer sizin insanlığınızı yok edip sizi bir makineye çeviriyorsa teknoloji, iÅŸte o zaman insani hayattan bahsetmek mümkün deÄŸil. Ä°ÅŸte o zaman makinenin bir parçası haline gelmiÅŸsinizdir. Nazım Hikmet’in ÅŸiirinde de var. MakineleÅŸmeyi özlem olarak sunuyor, gibi. Benim kanaatimce insanlaÅŸmayı özlem olarak sunmak gerekir.
BaÅŸoÄŸlu
Çekmegille alakalı anlatmak istediÄŸiniz ÅŸeyler varsa onları dinleyelim ÅŸimdi burada Nazım Hikmet’i tartışmayalım.
Selami
Ortamdaki dejenerasyonu anlatan son bir yazısını daha okuyayım. Åžehirlerden örnek vererek söylüyor: “Türbeleriyle duyguların kabristanı olmuÅŸ Ä°stanbul,/ NaÄŸmeler mihraplarda takılı kalmış,/ Dirsek dirseÄŸe cemaat ama/ gönülde yalnızlanmış./ Ä°nsanlar birbirlerine çelme taksınlar diye/ Ayrılmışlar kol kol...” Bu ayrılmalardan çok üzüntülüdür. Sait Çekmegil’in bütün mısralarına yansımıştır bu duygu. Gençlik yıllarımda Kıbrıs mitingleri yapılırdı. Adnan Menderes zamanıydı. Malatya’da bir mitingde beni konuÅŸmacı olarak seçtiler. Ben de hamasi konuÅŸacaktım.. ama babamdan ısmarlama fikir istedim. O bir ÅŸiir yazmıştı o zaman. “Kıbrıs’ımıza Dair” diye bir ÅŸiirdi. BaÅŸ harflerini dizdiÄŸiniz zaman bu isim ortaya çıkıyor. Babamın ne kadar vatansever duygular içerisinde hangi fikre yöneldiÄŸini göstermesi bakımından önemli bir ÅŸiirdir. Ve ben de onu mitingde okumuÅŸtum. Åžimdi de burada okuyacağım: Kalpler öyle mahzun Ilık gözyaÅŸları damla damla Bükülmez bilekler sanki baÄŸlanmış Razı olunur mu nasıl Iktidarsız mıyız biz bu kadar Sahabesi Resulullahın Issız bir adada garip kalsın... Merak etme ey ÅŸehitler yatağı adamız Isırıcı mahluklardan bir gün Zamanı yok bir gün seni kurtaracağız Allah’ın izniyle Allah’ın tevfikiyle... Davaya layık olalım yeter ki Adalar kıtalar ne ki Ä°nsanlık teslim olur teslim olduÄŸumuza Rüyalar hakikat bulur o zaman... Hem büyük bir hamaset, hem büyük bir özlem.
BaÅŸoÄŸlu
Burada bir sahiplenme var. Dolayısıyla babanız büyük insan olmaya aday bir insan.
YeÅŸeren ümit
Åžehit ekili toprak altından YemyeÅŸil filizler beliriyor; GüneÅŸ yeniden doÄŸmak için ufuktan Tunç renklerini dökerek batıyor Çırpınıp duruyor ipek kanatlı kelebek Aynalarda yıkanıyor bir melek BoÅŸuna gitmedi olanca emek Kentten uzakta bir çoban karışan saçlarını tarıyor.. Kulak ver arzın kalbine Umutlar taşıyor baksana ahengine Sen hayale dalma da yine Dünya afakı aydınlatmak için yanıyor... Bu kadar yaÄŸmur duası boÅŸuna mı Çakan ÅŸimÅŸekler altında biriken göz yaÅŸlarımız yağıyor. Bir çocuk gelecek günlerden habersiz AÄŸlıyor. Halkımızın duygularıyla bilimsel geliÅŸmeyi harmanlayan bir ÅŸair. Böyle bir babanın oÄŸlu olmaktan gurur duyuyorum. Gurur iyi bir ifade deÄŸil; daha doÄŸrusu Allaha hamd ediyorum. BaÅŸoÄŸlu... DeÄŸerli izleyiciler bize ayrılan süre burada bitiyor. Mehmet Sait Çekmegil’in oÄŸlu Selami Çekmegil babasının özelliklerini anlattı. Avukat ve yurt dışında kalmış bazı bakanlıklarda müÅŸavirlik yönetim kurulu üyeliÄŸi gibi önemli görevler de yapmış. Åžu anda serbest avukatlık yapıyor. AraÅŸtırmaları var. Türkiye’nin sorunlarını tartışıyor… Diyanet iÅŸleri baÅŸkanlarından bir tanesine din ÅŸurasını tartışalım diye davet ettim. Pazartesi günü bu konuyu konuÅŸacağız. Bizi dinleyenlerin gayretin neler getirdiÄŸini öÄŸrenmiÅŸ olmuÅŸlardır. Hepimiz yazar olamayız ama yazarlar, ÅŸiir yazanlar bize öncülük edenlerdir. Bu akÅŸam hakkında konuÅŸtuÄŸumuz Çekmegil’in de bize büyük bir insan olduÄŸunun göstergesidir. Avrupa birliÄŸine bütün umutlarımızı baÄŸlayarak yolumuza devam edemeyiz. Bizim sloganımız özümüze döneceÄŸiz… Son sözü ben Selami Çekmegil’e bırakacağım. Çekmegil: Babamdan son bir ÅŸiirle bitireceÄŸim söyleyeceklerimi:
Limon aÄŸacımKış mı uzun sürdü, Sabrımız mı tükendi, nedir? Yüreklerimiz hala üÅŸümektedir. Hala korkuyoruz soÄŸuk almaktan. Öyle bir mevsim geçtik ki, Nasıl da kurtulduk kurumaktan Davamız sanki limon aÄŸacı Odalarımızda sakladık onu Mevsim mevsim koruduk donmaktan… Sabret yaz gelsin de limon aÄŸacım Çıkarayım seni gün ışığına Dalların açılsın rahmete Kurtulmalıyız odalardan... BaÅŸoÄŸlu... Türkiye bizimdir bizim kalacaktır Allah milletimizi korusun. Herkese iyi akÅŸamlar.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |
Son Güncelleme ( 23-01-2006 )
|
|
|
|
|
|
Kullanıcı Girişi |
L O G I N | |
---|
|
Ziyaretçi Sayısı |
118642989 Ziyaretçi
|
|
|
|