19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow KADIN VE ERKEK ÃœZERÄ°NE Ä°KÄ° BÄ°LÄ°NMÄ°YENLÄ° DENKLEM
KADIN VE ERKEK ÜZERİNE İKİ BİLİNMİYENLİ DENKLEM PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 27
KötüÇok iyi 
Yazar Halit Özdüzen   
26-11-2009
KADIN VE ERKEK ÜZERÄ°NE Ä°KÄ° BÄ°LÄ°NMÄ°YENLÄ° DENKLEM


                                                                         Halit Özdüzen
       Adam uyandığında etraf   katran karası gibi karanlıktı; odayı hiç böyle gör-memiÅŸti, nesneler  silüet olarak dahi görünmüyordu. Karyoladan uzanıp gece lambasının butonuna  bastı, nafile  hiçbir ÅŸey deÄŸiÅŸmedi! “Acaba ışıklar mı ke-sik, niye jeneratör devreye girmemiÅŸ ?” diye söylendi! Uzanıp pencereyi açarken daha da hayrete düÅŸüp, paniÄŸe kapıldı;  gökte ve yerde bir tek bir ışık dahi yoktu!...

   
         Koru içerisindeki malikanesi uzaktan  yat limana bakmaktaydı ,  az ötede mendirekte deniz feneri  ve  liman giriÅŸindeki sinyal ışıkları ve teknelerin lam-baları sabaha kadar yanıp dururdu; üstelik evin bahçe ve çevresi de  aydın-latılmıştı. Limandaki yatı aklına geldi, uzun süredir pencerenin tam karşısına demirliydi, baktı ama, göremedi;  “kaptan baÅŸka bir yere mi  baÄŸlamış  acaba ? ” diye düÅŸündü…
 
       Çevrede bir tuhaflık vardı, bahçedeki aÄŸaçlarda kuÅŸlar sanki gündüz gibi cıvıl cıvıl ötmekte, denizden teknelerin motor sesleri yankılanmaktaydı… Gözlerini ovalarken, “ yoksa kör mü oldum ?” diye mırıldandı, Daha bir ay önce Boston’da genel kontrolden geçmiÅŸ, göz hocası, “sapasaÄŸlam” olduÄŸunu söylemiÅŸti!  Başını yeniden gökyüzüne kaldırdı; “ gökte ay olmalı” dedi, uçsuz bucaksız gökyüzü bir karanlıklar denizi gibiydi, ne ay, ne de yıldız vardı; uzayın memelerinden ÅŸehrin üstüne sanki karanlıklar sağılmaktaydı! 

       Çıldırır gibi olmuÅŸtu, pencereyi kapatıp tekrar odaya yöneldiÄŸinde, birden aklına ellerine bakmak geldi,! Parmağımdaki pırlanta taÅŸlı yüzük ve kolundaki pahalı saati hissedebiliyor, ancak göremiyordu; ellerini kollarının üzerinde gezdirdi, yatarken giydiÄŸi ipek pijaması üstündeydi, fakat onu da göremiyordu; aniden ölüm aklına geldi ,”acaba öldüm mü ? “  diye söylenip, istemli istemsiz elleriyle yüzüne dokunup,  “yaşıyorum, yaşıyorum “ diye  sevinerek, bağırıp çocuklar gibi havaya zıpladı !    

      Tuhaf bir geceydi,  birkaç dakika içinde odada, korku, heyecan ve sevinci üst üste ve beraber yaÅŸamıştı!..  Sanki çıldırmak üzereydi, el yordamıyla bulduÄŸu sandalyeye oturup,  bu kapkara ortamın kasvetine uyarak kara kara düÅŸünmeye baÅŸladı;  “bir kâbus olmalı, hem de kara bir kâbus!” diye mırıldandı… Önce delirdiÄŸine karar verdi, sonra vazgeçti bu düÅŸüncesinden “aynı anda hem kör hem de deli olunmaz” diye düÅŸündü, nereden geldiyse birden çocukluk yılları ve yaÅŸlı dedesi aklına geldi. Ä°htiyarlığında onunda gözlerine perde inmiÅŸ, ama yaÅŸama sevincinden  hiçbir ÅŸey kaybetmemiÅŸti! Yurt dışında burslu kazandığı mastırını bitirip,  kasabaya ziyaretine gittiÄŸinde kendisine dönerek: “ OÄŸlum,  baÅŸtaki gözler kör olmaz, sinedeki gözler kör olur’ demiÅŸti! Dedesinin o ÅŸartlar altında dahi  güzellikler düÅŸünüp, yaÅŸadığını anımsayınca biraz rahatladı…  

      Dedesi savaÅŸlar, kıtlıklar  görmüÅŸ,  babasını  kaybetmenin sonrasında yetim kalarak çobanlık, çitçilik yapıp ekmeÄŸini taÅŸtan çıkararak, tarla tapan ve kasabanın en zengini olmuÅŸtu;  çevrede  oldukça sevilen  bir anıt insandı. GeçirdiÄŸi zorluklar ve verdiÄŸi yaÅŸam savaşı inancını oldukça pekiÅŸtirmiÅŸti… Adam, “hayata pozitif bakmak ne kadar güzel ve  erdemli” diye düÅŸündü; “kendisi de dedesi gibi  olmalıydı, ama nasıl ?”  

      Oldukça zengindi, birkaç sektörde imalat ve yurtdışına  ihracat yapan ÅŸirketleri  vardı. GirdiÄŸi her ortamda hatırı  sayılan  biriydi, bakanlar,  baÅŸ-bakanlar hatta cumhurbaÅŸkanlarını  yatı ve malikanesinde ağırlamıştı. Fabrika ve iÅŸyerlerinde on binlerce iççi çalışmaktaydı, onlarca  arabası ve  özel uçağı vardı;  ama kasabada oturan dedesi kadar, hatta bırakın dedesini, babası kadar dahi mutlu  olamamıştı (!)  

       Babası, kasabadaki ilkokulu bitirdikten sonra dedesi onu ÅŸehirdeki uzak bir akrabasının   atölyesine  çırak olarak   vermiÅŸ, geceleri  yazıhanede yatıp,  kal-kar, pazardan pazara kasabaya gidermiÅŸ.  GötürdüÄŸü kirli çamaşırlarını annesi yıkayıp kurutur, özenle  katlayıp  çantasına koyup ,üstüne de birkaç tandır ekmeÄŸi sarmalarmış; sabah erkenden kalkan  otobüsle iÅŸinin başına  döner,  getirdiÄŸi ekmekleri diÄŸer çıraklarla paylaşırmış!  Askerlik dönüÅŸü bankalardan aldığı krediyle yan sanayide  zar zor  bir atölye oluÅŸturup, kendi iÅŸini kurmuÅŸ. Ä°ki çocuÄŸuna da yüksek eÄŸitim aldırarak, öÄŸretmen ve mühendis yapmıştı ! Bir sözü hala kulaklarında yankılanmaktaydı,  “OÄŸlum, ne oldum deme ne olacağım de…!”  

          Atalar nasihati bu sözü, ilk  duyduÄŸunda  ne anlama geldiÄŸini pek anlayamamıştı! Gençti, dinamikti, aldığı eÄŸitim sonrasında  kendine oldukça yüksek güven gelmiÅŸ, “ne olduÄŸunu da, ne olacağını da” biliyordu (!)  Toplunda itibarlı bir ailenin damadı olmuÅŸtu, iki  de çocuÄŸu vardı;  cirosu oldukça yüksek bir fabrika ve aile ÅŸirketinin müdürüydü, kendince önemli bir vizyon ve misyonu  bulunmaktaydı.  Hasta yatağında ziyaret ettiÄŸi babasının, bu cümleler aÄŸzından döküldükten  birkaç saat sonra canı bedenden ayrılıp,  ruhunu Rabbine teslim etmiÅŸti . Bir yıl sonra  da öÄŸretmen oÄŸlunun yanında kalan “Cennet Hatunu” diye boynuna sarıldığı sevgili annesi de  Hakkın rahmetine ve  öbür alemdeki eÅŸine kavuÅŸmuÅŸtu.  

      Esasen evlendikten sonra iÅŸlerinin yoÄŸunluÄŸundan ailesiyle telefon dışında pek görüÅŸtüÄŸü de söylenemezdi! Yıllar önce balayı dönüÅŸü, eÅŸini kaldıkları ÅŸehre ailesiyle  tanıştırmaya götürdüÄŸünde, “bu yıkık dökük  ÅŸehirde, bu yoksul insanlar arasında ne iÅŸimiz var” diye söylenerek, anasından emdiÄŸi sütü burnundan getirmiÅŸti ! Birkaç yıl sonra oÄŸulları doÄŸduÄŸunda, torunlarını görmek için  ağırlıklarıyla  ziyarete gelen ailesi için koskoca evde, “yatıracak oda bulunmadığından” alıp otele götürerek, holdingin  sürekli rezervasyonlu süitinde misafir etmiÅŸti.  Kendince  teselli olduÄŸu tek ÅŸey, otelin uluslararası ününün  olmasıydı !...  Neyse ki bütün  bunlar çok gerilerde kalmıştı, artık o günleri düÅŸünmek dahi  istemiyordu !… 

       O an aklına mutluluk  takıldı, neydi mutluluk?.. Yüzünden gülücükleri eksik etmemeye çalışıyordu, ideallerinin hepsini, hatta çok fazlasını gerçekleÅŸtirmiÅŸti,  Dünyada milyarlarca insanın arzulayıp da eriÅŸmek istediÄŸi her ÅŸeyi vardı! Åžirketinde  çalıştığı soylu bir ailenin kolej  sonrası özel  üniversitede  eÄŸitim almış,  birçok zengin erkeÄŸin, evlenmek için sıraya girdiÄŸi kendinden birkaç yaÅŸ büyük  kızını, kendince  “tavlayarak”, mantık  evliliÄŸi yapmıştı! Ondan bir oÄŸlu ve bir de kızı olmuÅŸ, ta Amerikalar da özel okullarda okutmuÅŸtu… Güçse güç, servetse servet, devletse devlet  hepsi elinin altındaydı… Ä°yi ama neden  yalnız kaldığında birden  bedbinleÅŸip ümitsizliÄŸe  kapılarak, kendini  yapayalnız ve mutsuz hissedip, kararan yüreÄŸini  afakanlar kaplıyordu?  

       Yoksa bu gece de onlardan birimiydi ? Ama birden irkildi “ hayır, hayır bu gece onlardan çok daha kötüsü” dedi, sandalyeden doÄŸrulup tutuna, tutuna odadaki banyoya  doÄŸru yürüdü, ihtiyarsız olarak ışığın duyuna  bastı nafile, karanlık devam ediyordu;  musluk sol taraftaydı,  açtığı bataryanın önüne ellerini tutunca, suyun serinliÄŸini iliklerine kadar hissetti, hızla  yüzüne çarpıp , ovuÅŸturdu, gözlerini de açarak serin suyla buluÅŸmasını saÄŸladı,  sudaki klor gözlerini  biraz  yaktıysa da  aldırmadı, belli ki sudan  bir yardım ve ÅŸifa bekliyordu !… Askıdan aldığı havluyla silinirken, “ körlük zor  zanaatmış, bir ömür boyu nasıl katlanıyorlar “ diye söylenerek, el yordamıyla odaya yönelip sandalyesine oturdu.     

       Aklına gençlik yıllarında okuduÄŸu bir kitaptaki, “Mutluluk üzerine düÅŸünceler” geldi:   Yazar mutluluÄŸun  ümitle doÄŸru orantılı olduÄŸunda bahse-dip,  “içinde ne kadar gerçekleÅŸen ve gerçekleÅŸtirmeyi beklediÄŸin  ümit varsa o kadar mutlusun” diyordu, “GerçekleÅŸmeyecek ümitleri taşımayı ise,  sonu kabusla biten rüyaya” benzetmiÅŸti! … BoÅŸ ver dercesine elini sallayıp, “o ya-zara ne kadar da inanmış, mutluluk uzmanı olduÄŸunu sanmıştım; ümitlerimin hepsi hatta   fazlası gerçekleÅŸti ama  yine de mutlu deÄŸilim” diye söylendi ! 

          Kendisini ve ailesini dindar olarak tanımlıyordu,  bayramda kurbanlarını ,  keser,  çevresindeki yoksul iÅŸçilerine dağıtır, yeri geldiÄŸinde  bazı hayır kuruluÅŸlarına  yardımda bulunur, bayramdan bayrama namaz  da kılardı…  Bir aile yakınlarını kaybettiklerinde   veya bir tesis açılışında ülkenin en güzide  “din adamı” olan emekli  profesörünü davet edip, sohbet ederek rahatlardı. Ayrılışlarında arabaya kadar uÄŸurlarken hoca ,’inÅŸallah bir  daha görüÅŸürüz, ÅŸayet bu  dünyada görüÅŸemezsek,    Cennette’ diye dua ederek, iyi temennide bulunurdu;  o da “hocam daha gençsiniz    inÅŸallah yakında tekrar görüÅŸürüz” diyerek ÅŸoförüne dönüp fısıltıyla  “üstadı emrettiÄŸi yere bırak,  emanetini de vermeyi unutma” diye tembihte bulunurdu!...  

     Birkaç yıl önce   eÅŸi, kadın kadına birkaç  arkadaşıyla Hicaza Umre  yapmak için  niyetlendiÄŸinde de  hocaya danışmışlardı ,  yol  arkadaÅŸlarını  sormuÅŸ , öÄŸrenince  bir müddet dalgın ve  suskun kaldıktan sonra  kendisini toparlayıp, heyecanla, “uygundur, uygundur mübarek olsun” demiÅŸti !  Adam, uzun süre hocanın  o suskunluÄŸunun ve heyecanının sebebini anlayamamıştı.   Ancak   daha sonra baÅŸka gruplardaki  bazı medyatik hanımların Umre sonrası kokteyller düzenleyip  ulu orta magazin basınına malzeme olmaları sonucu, eÅŸinin de ağızlara sakız olacağı endiÅŸesini taşımaya baÅŸlayınca, hocanın o günkü tavrını anlayabilmiÅŸti!   

       Neyse ki medya patronları ve yönetmenleriyle yakın “dostluÄŸu” bulunmaktaydı, eÅŸi ve arkadaÅŸlarına  kamera tutmanın  “nezaketsizlik ve haddi aÅŸma olacağının”  bilincinde  olmaları   gerektiÄŸini düÅŸünerek rahatladı;  ayrıca  ÅŸoför ve korumalar ne güne duruyordu!  Aile fertlerinin özel yaÅŸamında,   “koruma duvarlarının”  bulunmasının doÄŸal olduÄŸunu düÅŸünmekteydi ! Ne de olsa  diÄŸer insanlara göre, ayrıcalıkları vardı;  “sonra, yukarda  kırk kiÅŸiydiler, kırkıda birbirini tanıyordu; tencere dibin kara, seninki benden kara” , bir de “ kaç kiÅŸi emek yediÄŸi kapıya ihanet edebilirdi ki (!)” “Belden aÅŸağı vurmanın etik olmadığını bilmeleri gerekir” diye düÅŸünüp rahatladı!... Yine de ne olur, ne olmaz diye, çalıştıkları reklam ajansının   yöneticisini aratarak, “holdingle  ilgili  ellerindeki projelerden bir kaçını medyayla paylaÅŸmalarını” tembih etmekten de geri kalmamıştı !        

       Aniden “sevgili eÅŸi” aklına geldi, akÅŸam yemekte   otomotiv ÅŸirketinin yöneticisiyle yeni fabrika yeri  projesi üzerinde çalışırken,  eÅŸi arkadaÅŸlarıyla  “My Life” kulüpte toplanıp, oyun oynayacaklarını belirterek evden ayrılmıştı. Adam ÅŸirket müdürünü uÄŸurladıktan sonra,  salonda hizmetçinin hazırladığı bitki çayını yudumlarken, bir yandan da kendi markasını taşıyan  dev ekranlı tele-vizyonda yabancı ajansların  ekonomi haberlerini dinleyip,  hissesinin  bu-lunduÄŸu  Londra borsanın yükseldiÄŸini öÄŸrenince  keyiflendi… Saatine baktı, gece yarısını geçmekteydi, televizyonu kapatıp, yatmak için  odasına  yönel-diÄŸinde, yolda  hizmetçi kalp ve tansiyon ilaçlarını bir bardak su eÅŸliÄŸinde uzattığında, morali oldukça yüksekti!   Hizmetçiye , “hanımın bir saat içerisinde gelirse odama gelsin, yatmamış olacağım,  bekliyorum” diye tembihte bulunurken,  yüzündeki tebessümü kadında da fark ederek, biraz manalı, biraz da hayretle ona bakmış; fakat hemen toparlanarak, başını yana çevirerek bakışlarını beyinden kaçırmıştı!…  

       O yıl adamla eÅŸinin evliliklerinin otuz beÅŸinci  yılıydı, hizmetçi eÅŸinin ilk çocuÄŸuna hamileliÄŸinden  itibaren çok genç yaşında  hizmetlerinde bulunmaya baÅŸlamış;  birçok talibi olduÄŸu halde evlenmemiÅŸti! Efendilerini  anne ve baba gibi bilmekteydi, onlar da  onu  çok severdi. Kızlarının doÄŸumu sonrasından iti-baren bey ve hanımın aynı katta fakat  ayrı odalarda yatmalarını oldukça ga-ripsemiÅŸti ! O gece   belki de içinden, “ yeni bir çocukları daha olur” diye ge-çirmiÅŸ olmalıydı(!)    

      Hizmetçi bir kat altta, hanımın  yatak odasının  altındaki odada kalıyordu, en küçük  bir tıkırtı olsa bile duyardı. Hanımıyla yatak odasındaki televizyonun son kuÅŸak romantik aÅŸk dizsini beraber izlerlerdi; hanım   karanlıktan ve yalnız  uyu-maktan korktuÄŸundan, uykuya dalıncaya kadar ona günlük gazetelerin magazin sayfalarını ve  piyasaya yeni çıkan aÅŸk romanlarından bazı pasajlar okurdu;  çoÄŸu kez  uyku ilacını almadan da uyuyamazdı! Genellikle, çok sevdiÄŸi köpeÄŸini okÅŸaya, okÅŸaya uykuya dalar,  uykusu derinleÅŸtiÄŸinde hizmetçi sessizce odadan ayrılarak, odasına çekilirdi.        

        O gece elbisesiyle yataÄŸa uzanan  hizmetçinin gözüne uyku girmedi,  sabaha kadar hanımının eve dönmesini bekledi ama nafile ! “Nevin’in kulübünde sabahlamış olmalı  diye düÅŸündü; eÅŸi iÅŸ  seyahatinde olduÄŸu bazı gecelerde de öyle yapardı!  Jet Nevin, sosyetenin  ve medyanın çok yakından tanıdığı gençliÄŸinde güzellik kraliçesi de seçilmiÅŸ, oldukça zengin  ve gönlünce yaÅŸayan ellisinde ama hiç yaÅŸlanmayan ÅŸen , ÅŸakrak bir duldu. Ölen kocası,  or-duya jet yakıtı ithal edip satarak, ailesine çok geniÅŸ çevre edinmiÅŸti.  Hayali ihracattan kısa sürede  büyük paralar kazanıp, mültü milyarder olunca , adına “Jet kamil” denilmiÅŸti! Genç yaÅŸta ÅŸüpheli  bir  trafik kazasında ölünce de  lakabı eÅŸine kalmıştı! Bir müddet sora  üç ay kadar  yer altı dünyasının ünlü bir babasıyla birlikte olmuÅŸ, daha sonra sevilisi alkol komasından hayatını kaybedince de, yalnız kalmıştı (!) ‘Beyle  jetlerin yıldızı hiçbir zaman barışmadı”   diye düÅŸünerek  uyumaya çalıştı … 

       Hizmetçinin gözüne uyku girmiyordu, aklı Nevin’de kaldı…  “EÅŸi hayat-tayken ve sonrasında hakkında pek çok dedikodu çıkmıştı : ‘Güya dul ve evlenmemiÅŸ genç zengin hanım ve kızları toplayıp, Arap ülkelerine götürerek  ÅŸeyhlerle safariler düzenler , onlar geldiÄŸinde de    yalısında ağırlayıp, alem yaparlarmış ‘ !   Hizmetçi birden irkildi,  bunları düÅŸündüÄŸüne  piÅŸman olup, ‘tövbe,  tövbe dedi,  hadi Jet Nevin neyse , misafirler koskoca ÅŸeyhü’l Haremeyn ve peygamberin kavminden , çarpılım sonra; dedikodu yaparak günaha mı giriyorum ne” diye  mırıldandı!!! 

        Aylardan Mart ve ilkbaharın baÅŸlangıcıydı hizmetçi saat altıyı  gösterirken  yataktan doÄŸrulup, tam terliklerini giymek üzereydi ki, beyinin  kendisini  çağıran servis zili çalmaya baÅŸladı, apar topar yukarıya koÅŸarken, “  hanım her sabah  uyandığında, sırtına masaj yaptırmak için  çağırdı da,  bey hiç odasına çağırmamıştı;  inÅŸallah kriz falan” geçirmemiÅŸtir diye söylendi…  

       Kapıyı açtığında adamın sandalyede oturmakta olduÄŸunu gördü  , elinde yü-zünü sildiÄŸi havlusu vardı; gözleri kan çanağı gibiydi,  geceyi uykusuz geçirdiÄŸi her halinden belli olmaktaydı. Hizmetçi korku ve heyecan karışımı ses tonuyla, ”buyurun efendim” dedi , adam gayet sakin “saat kaç kızım” dediÄŸinde, hizmetçi geç kaldığını sanarak telaÅŸlandı, “efendim  erken kalktım ama, yediden önce  mutfaÄŸa inmeyeceÄŸinizi bildiÄŸimden,  rahatsız  etmemek için sessiz davrandım” dedi. Adam  hizmetçinin konumunu anlayıp, üzmemek için “ kızım  odadaki saat doÄŸru mu? diye sordu! Hizmetçi kekeleyerek  “doÄŸru, altı on beÅŸ “dedi. Adam konumunu belli etmemeye çalışarak, “bu gün hava nasıl” diye sordu, hizmetçi: “günlük güneÅŸlik efendim, inÅŸallah sizin  ve aileniz için iyi bir gün olur” diye cevapladı.   Adam “kızım perdeleri aç da, odaya da güneÅŸ girsin” diyecekti ki, birden perdeleri kendisinin açtığını hatırladı;  uyandığından  beri deÄŸiÅŸen bir ÅŸey yoktu, artık tamamen göremediÄŸini anlamıştı… Aniden karısı aklına geldi, konumunu ilk onunla paylaÅŸmalıydı “hanımın herhalde geç geldi, sen de uykusuz kaldın” deyince, kelimeler hizmetçinin hançerine düÄŸümlendi, zar zor,“hanımım bu gece eve gelmedi” sözleri fısıltıyla dökülebildi dudaklarından… Hizmetçiye  , “teÅŸekkür ederim  çıkabilirsin” diyerek gön-derdiÄŸinde , gözlerindeki körlük zerre zerre bütün duyguları   bloke etmeye baÅŸ-lamıştı! …  

      YaÅŸamı bir filim ÅŸeridi gibi    gözlerinin önünden yeniden  akmaya baÅŸladı; Adam oldukça güçlü  ve zekiydi  lise  yıllarında okulun basket takımında oyna-mış,  arkadaÅŸları çift dikiÅŸ giderken o ,  yabancı  dille eÄŸitim yapan  liseyi yatılı okuyarak birincilikle bitirmiÅŸti, sonra en gözde  üniversitede, makine mühendis-liÄŸi ve arkasından Ä°ngiltere’de  iÅŸletme mastırı, orayı da baÅŸarıyla tamamladıktan sonra ülkeye dönmüÅŸ ve kayınpederinin rulman fabrikasında iÅŸe baÅŸlamıştı; arkasından patron danışmanlığı ve  onun desteÄŸiyle  iki aylık mini askerlik dönemi, böylece  vatan hizmetini de bitirmiÅŸti (!)   

       Babası onunla  iftihar ediyordu; “oÄŸlum sanayici, hem de en büyüÄŸü olacak” diyordu, “ancak bu kadar da büyük olacağını tahin edememiÅŸ”, diye düÅŸündü!. Kayınpederi için “ çok  iyi biriydi” diye mırıldandı, saÄŸlığında yöneti-mine kendisini getirerek, hisselerini  hayattaki  tek çocuÄŸu ve  iki torununa devrettiÄŸi iflasın eÅŸiÄŸindeki fabrikadan, damadının  kısa dönemde  birkaç sanayi kuruluÅŸunda  mal ve hizmetle  üreten dev bir holding çıkaracağını nereden bilecekti ! Bunları görmeye ömrü yetmedi” diye söylendi !  “Onunla da kalmayıp ülkenin yüksek müÅŸteri portföyüne sahip,  hatırı sayılır kamu  bankalarından birini de özelleÅŸtirme sonrası çok uygun  fiyata satın aldığını da görmesini isterdim ! Gece gündüz hamallar gibi çalıştım ,kim çalışırsa  Tanrı ona verir” diyordu!.. 

       Herkese yaranmıştı da bir tek eÅŸi ve çocuklarına yaranamamıştı; onunda nedeni, eÅŸinin kendisini taÅŸralı olarak görüp, iÅŸkolik bulmasından kaynaklanı-yordu,  EÅŸi  ailesinin,  Bursalı “Hamamcızadelerden” geldiÄŸini ve oldukça asil olduklarını söylüyordu. Adam araÅŸtırdığında, kayın pederinin dedesinin tellak olduÄŸunu öÄŸreniÅŸ , fakat üzülürler diye  çocuklarına söyleyememiÅŸti. EÅŸi dedelerinden bahsederken “Hamamcızade” sözcüÄŸüyle   meÅŸhur musikiÅŸinas “ Hamamizade”’nin lakabını bilerek karıştırırdı ! Adam ise  her duyduÄŸunda  eÅŸine çaktırmadan  içinden gülerdi. Evliliklerinin ilk yıllarında “Hamamizade” deÄŸil “ Hamamcızade “ diyecek oldu, “ikisi de aynı kapıya çıkar” köylü ve çiftçi, deÄŸil ya diye, sinirlenerek yüzüne bakmıştı. Lafın altında kalmamak için, “ Tellaklıktan iyidir” demek için tam ayaÄŸa kalkacaktı ki, içinden “La havle” çekip yutkundu, o günden sonra kendisini iç güveyisi gibi algılayıp, yediÄŸi her fırçayı kendince olgunlukla karşılamaya baÅŸladı, ne de olsa karşısındaki  “sev-gili eÅŸi” ve çocuklarının annesiydi (!) 

      Çocukları aklına  gelince uzun uzun iç çekiÅŸ sonrasında, çok yazık der gibi başını iki yana salladı, belli ki   özlemiÅŸti  oÄŸlu otuz, kızı yirmi sekiz yaşındaydı “koskoca adam oldular, hala bir baltaya sap olamadılar, bankadaki hesaplarını aşındırıyorlar” diye mırıldanıp, hayıflanarak “keÅŸke benimde böyle bir babam olsaydı” dedi , “ama ben onlar gibi yapmaz, gelir fabrikalardan birinin başına geçerdim” diye, söylenmeye devam etti; “ama anneleri mani oluyor,  güya onları kollarken, haylazlaÅŸtırdı,  halbuki ben  ilkokuldan itibaren yazları babamın yanında çalışmaya baÅŸlamıştım, bu günkü servetim o günden itibaren yaÅŸadığım çalışma disiplinine borçluyum” diyerek göÄŸsünü kabarttı!  

       Sanki karşısında çocukları var gibi, heyecanla anlatıyordu:   “Atletik yapıdaydım,  oldukça yakışıklıydım, okulun en güzel kızları benimle çıkmak için can atarlardı, hepsine boÅŸ verdim, ideallerimi ve babamın hayallerini gerçekleÅŸtirmek için,çalıştım; elin gavur memleketinde dahi komilik garsonluk yaptım, o iÅŸlere bakmadım, ya siz kime benzediniz bilemiyorum?” Dedikten sonra artan üzüntünün stresinden gözlerinden yaÅŸlar boÅŸanıp hıçkırıklara boÄŸulup bir nebze rahatlayıp, dakikalarca sessiz kaldı ! O kadar  doluydu ki, yıllardır bu ve benzer lafları çocuklarının yüzüne karşı söylemek istiyordu ama yapamıyordu!?…Rahatlama sonrasında birkaç yıldan beri  mal varlığının bir bölümünü yararlı iÅŸlerinde kullanılması konusunda düÅŸündüÄŸü projeleri gerçekleÅŸtirememiÅŸ olduÄŸu için yeniden  üzülmeye baÅŸladı! “Bu kadar çaba sonucu oluÅŸturduÄŸum serveti bu soytarılara mı bırakıp gideceÄŸim ?” deyip hayıflandıktan sonra, ayaÄŸa kalkarak  tepinmeye baÅŸladı.  

      Hayalinde kızını sağına, oÄŸlunu soluna almıştı,  coÅŸtukça, coÅŸup içini dökmeye baÅŸladı;  “kime benzediniz, ha kime benzediniz” ? “Biriniz davulcu ve zurnacılarla, ötekiniz o hippi kılıklı kızlarla, bu ülke senin,öbür ülke benim durmadan sürtüyorsunuz, güya ‘beyefendi’ ihracat için baÄŸlantı yapacakmış ? “Ne ihracatı, sen yapsan, yapsan…., diye baÅŸlayan cümlesini bitiremedi  ,  tepinirken  saÄŸ elinin hırsla yumruk yaparak  dakikalarca sıktığından kan beynine sıçramıştı, ayakta duramıyordu, sandalyeye tutunmak istedi nafile, düÅŸmemek için bütün gücünü topladıysa da beceremedi, dizlerinin  üstüne bükülüp   yığılarak , yerdeki ipek Acem  halısının üstüne boylu boyunca uzandı kaldı !…

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 28-11-2009 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111397455 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net