A - Hukukçu arkadaşım, meslektaşım
Av. Hacıali Özhan 2005’de yayınlanan “Sürgün
Cezası”baÅŸlıklı bir yazısında, ÅŸahsıma da iltifat
ederek:“Dostum Av. Selami Çekmegil’le bu konuları sıkça
deÄŸerlendirmeye çalışıyoruz. "Çekmegil aÄŸabey"
diyor, “tazyik hapsi hariç” hapis cezasının tümden
kaldırılmasını savunuyor: Tazyik hapsi mahkumu birşey yapmaya mecbur
edeceÄŸi için onu ayırarak, hapis
cezasının ne kadar zalim birceza
olduÄŸunu ısrarla vurguluyor.Bazı tip suçlar için teÅŸhir
cezasının çok etkili ve caydırıcı olabileceÄŸini, bu tür bir cezanın
getirilmesini savunuyor.” diye yazıp sürgün cezasının laÄŸvının
anlamsızlığını iÅŸaret ediyordu. O böyle yazınca bana da bu
konudaki
fikirlerimi daha detaylı açıklamak lüzumu doÄŸmuÅŸtu ki, onları ÅŸöyle
özetleyebilirim:
1- Suçluları cezalandırmak ne kadar
haksa, suçlu olmayanlara ızdırap tahmil etmek te o kadar haksızlıktır. Suç
iÅŸlemiÅŸ bir kiÅŸinin uzun süreli hapisle cezalandırılması sadece muhitindeki
suçsuzları cezalandırmakla kalmıyor, aynı zamanda insanlığa da hakaret
ÅŸeklinde bir haksızlık içeriyor. Suçlu da olsa bir kimseye insan diyorsanız onu
-yaÅŸadığı sürece- insanlık haklarından mahrum etmeye hiçbir hakkınız yoktur. Hem
insan diyerek yaÅŸatacaksınız onu hem de hakkı olan güneÅŸ ışığından, diÄŸer
insanlarla ihtilattan, fikir alış verişinden, kendini geliştirme hakkından ve
de insanın emrine verilen tabiatın güzelliklerini terennüm etmekten çok uzun
süre mahrum bırakacaksınız; bu mümkün deÄŸil... Nitekim mütefekkir ÅŸair,
Necip Fazıl, ne güzel tasvir ediyor hapishanedeki manzarayı; diyor
ki: “Zindan iki hece Mehmedim lafta/ Baba katiliyle baban bir
safta…”
2- Cezalandırılacak diye bir suçlu insanın - hiç bir
suç iÅŸlememiÅŸ olan- babasını, hanımını ve hatta diÄŸer yakınlarını üzmeye ne
hakkımız var, peki? Neden onun çocukları uzun süre her gün, kendileri gibi
masum arkadaÅŸlarının yanına, hapisteki babasının küçültücü düÅŸüncesi ve
ıstırabı içinde gidip gelecek? Neden o çocuk da her gün öÄŸretmenlerinin
karşısında hapiste yatan babasının ezikliÄŸi içinde imtihan verecek, ders
dinleyecek? Neden o masum anne, çocuklarının hatırı için de olsa, her
gün veya her ay hapiste hayatı iptal edilen eÅŸini düÅŸünmek ve ziyaret etmek
zorunda bırakılacak. Niçin bir toplum masum insanlardan kestiÄŸi
vergilerle -okul açacak yerde- uzun süre suçluları barındırmak için millet
kesesinden hapisaneler inÅŸa etmek ve uzun süre o suçlu insanları barındırmak
beslemek konumunda kalacak?.. Üretim ve hayat mekanizmaları için
harcanması gereken toplumsal potansiyel neden kısır, verimsiz, sahalara
yatırılarak, dışarıda belki de ıslah olarak tekrar topluma yararlı olacak
insanların hayatlarını iptal etmek için kullanılacak; niçin? “Halimi
düÅŸünüp yanma Mehmedim/ KavuÅŸmak mı belki; daha
ölmedim...”
3- Toplumsal her eylemin, başkalarını da etkileyen bir
kurala baÄŸlanması için ahlaki bir sebebe, insani bir gerekçeye ihtiyacı vardır.
Bir insanı, suçlu da olsa, uzun süre güneÅŸ ışığından mahrum etmeye, uzun süre
dört duvar arasında hayatını iptal ederek bitkisel hayat yaÅŸatmaya hiç
kimsenin ve hiç bir toplumun hakkı yoktur; ahlaken yetkisi de yoktur…
Ahlaki gerekçelerden yoksun yetki kullanımlarının, gayrı ahlaki bir
yönü, insanlık onurunu incitici bir durumu vardır. EÄŸer sizin bir
baÅŸka insan üstünde otorite kullanmanız, insanlığın tecviz edeceÄŸi bir ahlaki
gerekçeye dayanmıyorsa, aklilikten uzaksa, ortada felsefi anlamda
despotizmden bahsetmek çok tabii bir sonuç olur. Bu, demokratik dedikleri
bir çoÄŸunluk kararına dayansa dahi... Zira demokrasinin tarifinde -bir de-
insanlık haklarının çoÄŸunluk kararlarıyla iptal edilemeyeceÄŸine yönelik bir
arayış vardır. Demokrasi var diye her çoÄŸunluk iktidarının her istediÄŸini
yapamayacağını iddia eden bir yaklaşımın, suçlu bile olsa insanın normal
yaÅŸama hakkını uzun süreli olarak elinden alan -ittifakla bile olsa-
çoÄŸunluk kararlarına tolerans göstermesinde açık bir çeliÅŸki ve açık bir
tırmalayıcılık görmemek mümkün deÄŸildir.
B
-O halde ne yapılmalı; suçlular cezalandırılmamalı mı? Bir
yakınımızı öldüren cezasız mı kalmalı; paramızı -zarurette kalmadan-
hırsızlayan, gasbeden cezalandırılmamalı mı? Bu, yukarıdaki
ifadelerin davet ettiÄŸi çok tabii bir sorudur… Elbetteki suçları önlemek
için ceza yaptırımına, hem de bazen maÄŸdur insanın intikam ateÅŸini
söndürecek ÅŸiddette cezalara ihtiyaç vardır. Ama bu ceza, belki de aç
kaldığı için, yolda giderken içi çekip iki kutu baklava çalan üç kafadara
yedi yıl hapis cezası olmamalı... Elbette ki, hayat hakkına yönelik çok
ağır bir cürüm için insan, suçluyu çok kısa bir süre ızdırap içinde
tutmakla beraber, nihayet bu ızdıraba son veren Fransızların giyotin
cezasına bile, hele de kendisini mağdur yerine koyunca,
zarureten razı oluyor. Zira -geride kalan hak sahibine
raÄŸmen- onun cezasız kalmasının toplumda çok derin yaralar açacağını,
toplumu saÄŸlıklı bir toplum olmaktan çıkaracağını unutmak bile vahamet
arz ediyor: Niçin benim babamı öldüren veya benim evladımı yok eden
kimse benden alınan imkanla hapishanede uzun süre beslensin; ya da siyasi
otoritenin affı şahanesiyle elini kolunu sallayarak meydanlarda fink
atsın, diye düÅŸünüyor insan. Bunu hoÅŸ görmek mümkün mü?..
Elbetteki hayır!.. Ama idamlık suçlu bile olsa, iÅŸkence
yapamazsınız insanlara… Ä°nsanların -gerçekten suçlu ise, suçlarının tabii
cezasını çekerek (ki, bu belki istisnaen idam da olabilir)- bir an evvel
iÅŸkenceden kurtulma haklarını ellerinden alamazsınız... Åžair yüreÄŸi bile bunu
böyle tarif ediyor: “Bir idamlık Ali vardı asıldı/ kaydını düÅŸtüler
mühür basıldı/ Ondan kalan birkaç günlük fasıldı...”
C - Peki çözüm ne
olmalı? Bu konu uzun uzun üzerinde durularak, ancak bilimsel
yaklaşımla çözülebilecek nitelikte bir konudur. Ama ÅŸu açık ve net
ki:
-hiçbir suç, cezasız kalmamalı;
-kanunsuz suç olmamalı;
-yasa koyucu (soyut akla, toplumsal kabullere göre)
tabii suç kavramı dışına çıkarak sun’i, zorlama uydurma suç ihdas
edememeli…
Ayrıca cezalar:
-caydırıcı, tedip edici, çekindirici ve eÄŸitici
olmalı;
-infazı masrafsız veya topluma en az maliyetli
olmalı;
-uzun süre iÅŸkenceye dönüÅŸmemeli…
Bu tip cezalar neler olabilir? Şartlanmamış şekilde
düÅŸünebilse herkes bunun cevabını çok rahat önünde hazır bulabilir de,
suçluluÄŸu kendisi için tabii gören; asıl suçları gözardı ederek kendi sınıf
çıkarlarını tehdit eden, esasen masum eylemleri zorlamalı olarak suç kapsamına
sokmak isteyen ÅŸartlanmış beyinlerin saptırıcı tavırları bunu görmeyi
engeller diye düÅŸünüyorum.
Kısa bir ipucu vermem normal karşılanırsa: tabiatı icabı
kısa süreli olan tazyik hapisleri dışında uzun süreli hapis cezalarının laÄŸvını,
bunun yerine tedip edici, eÄŸitici, çekindirici, ve ıslah edici, masrafsız,
mümkün olduÄŸunca suçlu yakınlarının normal iliÅŸkilerini ve normal hayat sürme
haklarını uzun süre ihlal etmeyen, sadece suçluları hedef alan
terzil edici ceza türlerinin araÅŸtırılmasında yarar olduÄŸunu akla
getirmek istiyorum. Tabi bunun için de -suçların
yaygınlaÅŸmasını önleyecek bir ceza siyaseti ile- masum eylemlerin suç diye
tanımlanmasından vazgeçilerek, hakikaten ve sadece maÅŸeri vicdanın
ayıplayacağı eylemleri cezalandırmaya yönelik bilimsel bir siyasi iyileÅŸtirme
zihniyetinin belirmesi gerekiyor... Aksi takdirde bu gidiÅŸle halkta suç
iÅŸlemeyen kimse, ihlal edilmedik onur ve toplumda iyiliÄŸe yönelmek için
bir mecal kalmayacak. Kanımca hukuk da bir bilim
şubesidir, ve her bilim şubesi gibi insanların keyfince değiştiremeyecekleri
bir yönü vardır; olmalıdır… Ä°nsanların ve kurulların
keyfi davranış ve kararlarına, bilim dememiz mümkün mü ki -adına yasa
deseniz dahi- keyfi kurallar bütünü hukuk kapsamına
alınabilsin. Böyle olmasaydı, akademik çalışma alanı olarak hukuk
fakültelerine lüzum kalır mıydı?
Özetle, insan haklarına aykırı gördüÄŸüm uzun süreli
hapis cezaları, kiÅŸilerin olduÄŸu gibi, toplumun da nefesini kesiyor…
… |
www.zaytung.com dan alıntı Yazar Fahri açık 2012-02-22 00:57:56 8 Yıldır Gönüllü Olarak Hapis Yatan Melih Toygar'dan Gençlere Tavsiye: "Vakitlice yatın çıkın, sonradan rahat edersiniz" Bundan yaklaşık 8 sene önce İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı ile yaptıkları yazışmalar sonucu henüz hiçbir suç işlememiş olmalarına karşın özel izinle cezaevine giren 6 arkadaştan üçünün tahliyesine sayılı günler kaldı. İlerde yaşanması muhtemel herhangi mahkumiyet durumunda, alacakları cezaya saydırmak amacıyla 8 senedir hapis yatan gençlerden Melih Toygar, "Tam 8 sene oldu, mapusluk yatıyoruz. Bu sürede bazı arkadaşlarımız kendini fazla kaptırdı, tatsız olaylar yaşandı ama ben ve diğer 2 arkadaşım, yakında hapisliği aradan çıkarmış bir şekilde gerçek manada özgür olacağız" sözleriyle, yaşadıkları heyecanı gözler önüne serdi. Yakınları dışında sadece Adalet Bakanlığından temsilcilerin ve medyanın kabul edildiği görüş gününde, Melih Toygar, yakınlarının tepkisine rağmen içeri girmelerindeki asıl amacın gençken hapisliklerini yapıp kurtulmak olduğunu söyledi. "İnsanın başına her an her şey gelebilir" Dünyanın bin türlü hali olduğu ve neyin ne olacağını kestiremedikleri için 6 arkadaş birlikte Türkiye'nin en iyi hapishanelerinden birinde çile doldurduklarını belirten Toygar, pişmanlık duyup duymadığı yönündeki bir soruyu "Şu hayatta insanın ister istemez işleyebileceği bir sürü suç var. Siyasi var, adi var, karşılıksız çeki, yüz kızartıcısı var.... Var da var yani. Her gün kafada 'Ha şimdi aldılar, ha şimdi alacaklar' gerilimiyle yaşamak bi noktadan sonra hakkaten imkansız hale geldi. Bu kararı vererek hem o gerginliği üzerimizden attık, hem de şimdi yatıp ileride rahat edeceğiz işte." diyerek yanıtladı. Günlerce süren yazışmalar ve onlarca bürokratik engelin ardından Kandıra F Tipi Cezaevinde başarıyla mahkumluk yaptıklarını kaydeden Toygar, "Bu işe 6 kişi girdik aslında ama 2 arkadaşımız kendini biraz fazla kaptırıp cezaevinde iç hesaplaşmalara kurban gittiler. Bir diğeri ise halen ağır yaralı, geçen hafta şişlendi bir mevzudan dolayı. Ona da buradan geçmiş olsun diyorum" sözleriyle arkadaşına acil şifalar diledi. "Arkadaşlarımı arayacağım" İçeride verimli bir hazırlık süreci geçirdiğini de sözlerine ekleyen Melih Toygar, bundan sonra artık önünü görmek istediğini dile getirdi. "Tahliye günü yaklaştıkça bir heyecan da basmaya başladı tabii" derken gözleri parlayan genç mahkum, sözlerini "Elbette seviniyorum ancak buruk bir sevinç tabii ki. Sonuçta buradaki ortama, arkadaşlığa çok alıştık bi şekilde. Mapusluk günlerimi arayacağımı da hissediyorum yani..." şeklinde bitirdi. Konuyla ilgili kısa bir açıklama yapan Adalet Bakanlığı Sözcüsü Mustafa Emin Bayraktar ise, Türkiye'nin cezayı peşin yatma yöntemini ilk deneyen ülke olarak bu yolda Avrupa'ya da örnek teşkil ettiğini belirtirken, Melih Toygar gibi öğrencilerin tüm gençlere bir rol modeli olması gerektiğini ifade etti. Görüş süresi boyunca Melih Toygar'la arasındaki sıcak diyalog gözlerden kaçmayan Bayraktar, konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Peşin peşin ceza yatma talebinden ilk başta huylandık" "Sevgili Melih başarılı bir üniversitenin iyi bir bölümünde öğrenci olmasına karşın kaydını dondurup, cezasını yatıp çıkma talebiyle bize geldiğinde, 'Bu herif bi iş çeviriyor olabilir, örgüt bağlantısı olabilir' diye zaten biz onu orada bi ıslatıp gözaltına aldık. Neticede soruşturma sonrası bişey çıkmadı ama işte, dünyada daha önce denenmemiş bişey, insan ister istemez bi kıllanıyor..." "Neyse işte, çocuğun bi numarası olmadığı ortaya çıktıktan sonra, 'Ne anlatıyo bu' diye bi dinleyelim dedik. Kendisi sağolsun bize enine boyuna izah edince olayın mantığı bizim de aklımıza yattı. Sonuçta bazı istatistik gerçekler var. Biz büyük ihtimalle 'Bazı odakların maşası, ülkemizin içerisinden geçtiği kritik dönem, mönem' diye diye bu arkadaşımızı eninde sonunda bi şekilde misafir edicez, delikanlı da bu süreci aradan çıkarmak istemiş. Keşke tüm talebelerimiz böyle bilinçli olsa da, bizler de ülkemizin cezaevi kapasitesine göre, daha planlı programlı bir yerleştirme yapma imkanı bulsak." "Herkese örnek olmalı " Sözlerine, Toygar'ın hareketinin yediden yetmişe tüm vatandaşlara örnek olması temennileriyle son veren Bayraktar'ın, basın mensuplarına dönüp "Özellikle sevgili medya mensubu arkadaşlar, siz iyice bi düşünün bunu isterseniz. Büyük kolaylık yani..." şeklinde takılması ise ziyaretçi kabul salonunda gülüşmelere neden oldu.
| ‘Ben biraz daha hapiste kalayım" Yazar dilhan açık 2012-07-03 14:59:33 Milliyetten bir haber: "Ä°ngiltere’de yaÅŸayan bir mahkum hapisten çıkmak istemiyor. Channel 4 adlı televizyon kanalı için çekilen bir belgeselde konuÅŸan Lance Rudge (24) hapishanede kalmaktan memnun olduÄŸunu söyledi..." Alara http://gundem.milliyet.com.tr/-ben-biraz-daha-hapiste-kalayim-/gundem/gundemdetay/03.07.2012/1561897/default.htm
| Sonuç ?? Yazar realite açık 2013-03-20 17:05:38 M.Selami bey uzun uzadıya eleştirmiş, ancak sonuç yok.. İnsan heyecanlanıyor, acaba eleştirdiği cezaların yerine hangi cezaları öneriyor diye, ancak nafile.. Bir de, acaba bu hususta İslam Hukukunun ceza uygulamasından bahsedecek mi diye insan bekliyor, bundan da bir ses yok.. Suya yazılan yazıya benziyor. Fahri Açık beyefendinin yazı altına eklediği haber bile insana daha fazla bir şey katıyor. | Seküler anlayış.. Yazar realite açık 2013-04-09 18:14:11 Yazar, Yusuf Suresinin 75.ayetinde hapis cezasının olduğunu düşünmeden bir sürü laf yazmış.. Demek ki Allah bir zamanlar mevcut olan şeriatında bu cezayı öngörmüş.. Kuran'ı az okuyan bir toplum olduğumuzdan bunları bilmiyoruz, sonra da (haşa) hümanist duygularla Allaha rağmen fikir beyan ediyoruz. | Başlığa bakarmısın? Yazar Selami Çekmegil açık 2013-04-10 11:12:34 Yazının başlığına olsun bir bakar mısın benim realite kardeşim; biraz derinlikli nazar lütfen... Uyarı gayretiniz için yürekten teşekkürler... Selami Çekmegil |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |