26-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow AŞİYANDA BÄ°R GEZÄ°NTÄ°
AŞİYANDA BİR GEZİNTİ PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 50
KötüÇok iyi 
Yazar Nihal Birtek   
08-01-2006
 AŞİYANDA BÄ°R GEZÄ°NTÄ°
                                       Nihal BÄ°RTEK      
Sarıyere kadar uzanan, ince, kıvrımlı ve hayat dolu bir yol; sahil yolu. Bilhassa, KuruçeÅŸme’den Baltalimanı’na uzanan sahil yolu, size hem eskiyi hem de yeniyi yansıtacak, baÅŸka kültürlerle yoÄŸrulmuÅŸ ve kendi kültürü içinde bambaÅŸka hayatları, denizin maviliÄŸi ve eÅŸsiz boÄŸaz manzarasıyla gözler önüne seriyor… Mamafih AÅŸiyan kimi zaman hiç farkedemediÄŸimiz bir ÅŸekilde sınır çizgilerini geçtiÄŸimiz, ölüm kadar sessiz ama güzel yamaçlarda  güneÅŸlenmekte.  
          Tırmanan yoldan sola doÄŸru sapmalı ve asla fotoÄŸraf çekmemelisiniz. Yolun sol tarafında kalan doÄŸayı çirkinleÅŸtiren ve insanlar arasına kat-i bir sınır koyan o duvarı görüntülememelisiniz. FotoÄŸraf makinanızı gören güvenlik görevlisi anında yanınızda belirir ve müzeye giden yolda fotoÄŸraflar çektiÄŸiniz için hesaba çekilirsiniz. AÅŸiyan Müzesi’ne giden yolda bir tarafınız doÄŸayla, bir tarafınız duvarla çevrilidir ve o yol iki farklı kavramın, anlamların kesin ayrımıdır. 
            Merdivenleri çıkar ve bambaÅŸka bir dünyaya açılan o kapıdan girersiniz. Sol tarafınızda Istanbul, boÄŸaz, önünüzde estetik bir yapı görürsünüz. Soluklanmak için fevkalade iyidir, boÄŸaza bakan banklarda oturmak. Hafif bir esinti, tarihe ve estetiÄŸe dayararak sırtınızı,  mazi düÅŸlere bırakırsınız hayallerinizi. Istanbul güzeldir yine.  Sanki o karmaÅŸayı yaÅŸayan Istanbul deÄŸilmiÅŸcesine sessiz ve sakin… Kayıklar, akÅŸamları mehtap sefasına çıkan insanları düÅŸlersiniz. Gökyüzünde parıldayan yıldızlar, sade bir gün batımı. Insanların duygularını dile getirmek için bir zamanlar doÄŸanın onlara nasıl yardım ettiÄŸini… Ya da insanların güzellikleri görebildikleri zamanları düÅŸlersiniz. 
              Ev güzel sevimli bir bahçeye oturtulmuÅŸ, mimari ve sahibi olan Tevfik Fikret tarafından. Insanın maddi manevi ihtiyaçlarının tümünü karşılayacak türden. Manzarasıyla insanın ufkunu geniÅŸletecek, denizinin mavisiyle huzuru getirecek, yeÅŸillerinin gölgesinde dinlenip, ferah bulduracak, o güzelim aÄŸaçların arasına oturtulmuÅŸ yalıyar kaplı beyaz bir ev. 1906- 1915 yılları arasında Tevfik Fikret’in konakladığı bu ev, Fikret’in vefatıyla 1945 yılında müzeleÅŸtirilmesine kadar eÅŸine yoldaÅŸlık etmiÅŸtir.
            Evin bahçeye açılan iki kapısı bulunmakta. Asıl giris kapısı yan taraftan. Içeri yöneldiÄŸinizi gören görevli sizi candan bir gülümsemeyle karşılamakta, ÅŸevkle evi gezdirip, bilgilerini aktarmak ve sorularınızı cevaplamak için beklemekte sanki. Belediye tarafından satın alınan bu ev, Servet-i Fünun harekatını baÅŸlatan Tevfik Fikret’i ve yoldaÅŸlarını anmak adına müzeye çevrilmiÅŸtir. Bu nedenle evin giriÅŸ katında, asıl oturma salonu kullanım amaçlı yapılan salonu Abdulhak Hamid Tarhan Salonu olarak anılmakta. Salonda Tarhan’a ait bir çok ÅŸahsi eÅŸya bulunmakta. Salonun iç mimarisi oldukça sade, duvarlar ve perdeler beyaz. Salonu sol taraftan gezmeye baÅŸladığımda Hamit’e ait aile fotoÄŸraflarını görmekteyim. Hamit’in çalışma masası, masanın üzerinde duvarda asılı Åžehzade Abdülmecid tarafından yapılmış bir tablo; Göksu. Insanı düÅŸünceli ve bulanık bir gün batımına götüren bir tablo. Hamit’in ÅŸahsi eÅŸyalarına bakarken  satrançtan oldukça zevk aldığını ve hediye edilen bir çok satranç takımı olduÄŸunu görüyorum. Fakat öyle bir hatırat var ki bir türlü anlam veremediÄŸim… Abdülhak Hamit’e annesi tarafından hediye edilen kestaneler… Hikayesini çok merak ettiÄŸim, ama öÄŸrenemediÄŸim ve hiç bir anlam yükleyemediÄŸim kestaneler. Salonun saÄŸ tarafında Tarhan’a ait elbiseler, biri iÅŸlemeli diÄŸer ikisi modern yaÅŸama uydurulmuÅŸ takımları. Elbiselere baka dururken aklımdan bin türlü düÅŸünceler geçmekte. O anlara dönüp bu kıyafetlerin deÄŸiÅŸim gösterdiÄŸi bütün kültürlerde var olmak istiyorum.
            Hamit’e dair en tuhaf bulduÄŸum köÅŸelerden biri, eÅŸlerinin fotoÄŸraflarının olduÄŸu bölüm. Üç kere evlenen Tarhan’ın en çok ilgimi çeken eÅŸi ise son esi fransız asıllı Lüsyen Hanım. Odadaki en ilgi çekici tabloda Lüsyen Hanıma ait. Karton üzerine çok hafif kara kalem ve renkli kalemlerle çizilmiÅŸ olan Lüsyen Hanım, sanki biraz önce oradaymış ve arkasından bir iz, bir sis bulutu bırakmış hissini veriyor insana.
            Evin bahçeye açılan ikinci kapısı bu salondan. Bu kapıdan geçen birçok insanı, kimi zaman ikindi çayına bahçeye çıkarken, belki sevinçli bir haberle içeri giren, belki de en bahtsız geçen günleriyle düÅŸünüyorum. Ne çok hayatların geçtiÄŸini... Ne çok hayatların bu kapıdan akıp geçip gittiÄŸini...
            Bu salondan Edebiyat-ı Celile odasına geçiliyor. Odada Servet-i Fünun yazarlarindan ve dergilerinden alıntılar var. ayrıca bu odada tüm Servet-i Fünun yazarlarının resimlerini görebiliyorsunuz. Osmanlıcayı bilmediÄŸim, hiç öÄŸretilmediÄŸi için son derece piÅŸmanlık duyuyorum. Atalarımın neyi nasıl savunduklarını kendimce yorumlayamayacağım için üzülüyor ve aramıza bu sınırı koyan her anlayıştan tiksiniyorum o an.
            Üst kat tamamen Tevfik Fikret’e ayrılmış olan bolüm. Merdivenden çıkarken bir çok resim var Fikret’in son zamanlarına ait. Gözüme iliÅŸen evin inÅŸaının tamamlandığı yıllara ait olan bir resim. Istanbul ‘un tepelerinin yalın olduÄŸu, doÄŸal estetiÄŸin bozulmadığı o yıllar. Eskiye gitme, eskide var olma isteÄŸim bir kat daha artıyor. Nasıl da cehenneme çevirmiÅŸiz bu güzelim ÅŸehri, nasıl da yıpratmışız muhteÅŸemliÄŸini ve hala nasıl da direnmekte bunca kötülüÄŸümüze raÄŸmen asaletini korumaya, ayakta kalmaya...
            Tevfik Fikret’in çalışma odasına giriyoruz. Oda sanki ikiye bölünmüÅŸ bir tarafta Fikret’e ait tablolar ve dinlenme köÅŸesi, diÄŸer yanda çalışma masası. Odaya girer girmez karşımda Åžehzade Abdülmecid’in, Fikret’in ’Sis’ ÅŸiirinden etkilenerek yaptığı sis tablosunu görmekteyim. Sırayla Fikret’e ait tabloları inceliyorum, Fikret’e ait yeni yeni bir dünyayi keÅŸfetmekteyim. Renkleri nasıl kullandığını ve hangi  renklere ağırlık verdiÄŸini. ÇoÄŸu bulanık ve soÄŸuk. Sonbaharımsı. Beni en çok etkileyen tablosu; Deniz ve Kayıklar. Ä°kindi güneÅŸinin vurduÄŸu kayalarda hüznü ve ayrılığı anımsatmakta. Oraya gitmek istiyorum.
            Çalışma masasının üstünde evinin planına çalışırken yaptığı çizimleri görüyorum. Bir insanın hayatını oluÅŸturan en ufak ayrıntıdan en büyüÄŸüne bütün unsurlarını kendisi belirlemesi ne kadar da hoÅŸ düÅŸünmeden edemiyorum.
            Yatak odasına geçtiÄŸimizde evin en güzel odasına geçtiÄŸinizi pencereden bakınca, karşılaÅŸtığınız manzarayla anlıyorsunuz.  Kıskanıyorum Tevfik Fikret’i. Her sabah, sabah güneÅŸiyle ve boÄŸazdan gelen esintiyle güne baÅŸladığımı hayal ediyorum. Tabi ki eski bir Istanbul’da.Image

            Yatağının basında Tevfik Fikret’in Mihri Hanım tarafından alınan maskı bulunmakta. Ölümünden önce...
            Yatak odasındaki beyazn ferahlığını görünce ÅŸaşırıyorum. Fikret’in tablolarını gördükten sonra inanamıyorum bu evin beyazlığının orjinal rengi olduÄŸuna. Görevliye soruyorum ama o da bilmiyor.
            Fikret’in vefatıyla eÅŸinin eve bir oda eklettiÄŸini, giriÅŸin hemen üst tarafına ve evin odalarını evinin üst tarafındaki Robert Koleji’nin öÄŸrencilerine geçimini saÄŸlamak için kiraya verdiÄŸini öÄŸreniyorum. Üzülüyorum, buna sebeb olan ÅŸeylere...
            Eve veda ederken son bir kez daha oturup boÄŸazı izlemek düÅŸüncelerimi paylaÅŸmak isteÄŸimi engelleyemiyor ve düÅŸünmeden edemiyorum, Tevfik Fikret’in baba, eÅŸ, yazar, ÅŸair, mimar ve ressam kimliklerini...
 
                                                                                                      Nihal Birtek

Yorum
4. paragraf !!!
Yazar semazen açık 2008-07-06 01:28:02
Evin bir insana yoldaşlık ettiğini düşünmek ancak şiirde kabul edilebilecek bir varsayımdır.
Uyarı
Yazar Sanih açık 2009-06-25 09:47:30
yazarın yeni soyadı ÖZDEMİR'DİR...

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 05-07-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111700685 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net