Yazı baÅŸlığı, görenleri ÅŸaşırtmış olabilir. Ä°ddia edilir ki; Batı ile dogma yan yana konulabilecek son kelimelerdir. Fakat ben aynı fikirde deÄŸilim. Dogmaya karşı olduÄŸunu söyleyen Batı Uygarlığının kendi dogmalarını da insanlığa kabul ettirdiÄŸini düÅŸünüyorum. MilletvekiliÄŸi de yapmış, zaman zaman aynı sohbet meclisini paylaÅŸtığımız bir arkadaşımız geçmiÅŸte bir dönem özgürlük mevzuunu diline dolamıştı. Hemen her problemin çıkış yeri olarak ona iÅŸaret ediyor, çözüm olarak yine onu gösteriyordu. Bu haliyle Fransız ihtilalinden 250 yıl sonra onun deÄŸerlerini yeni keÅŸfetmiÅŸ bir özgürlük savaÅŸçısını andırıyordu. Böyle görünmekten büyük keyif aldığını belli etmekten kaçınmıyordu. Bu haliyle tepkimi çekmekte gecikmedi. Yaptığım eleÅŸtiriye cevap vermekte isteksiz davranınca belki de ÅŸiddetli ve daha ciddi bir tenkide maruz kalmaktan kurtulmuÅŸ oldu.
Bu arkadaÅŸ nevi ÅŸahsına münhasır bir tip olsa konuyu gündeme getirmenin de önemi olmazdı. Fakat toplumumuzda özgürlük savaÅŸçıları hayli yekun tutuyor. Özellikle Ermeni katliamı ile baÄŸlantı kurulunca Ahmet Altan, Nuh GönültaÅŸ, Mehmet Ocaktan, Fehmi Koru, Murat Belge ve isimlerini sayılmayacak kadar çok diÄŸerleri...Her biri gazetelerindeki köÅŸelerinden ısrarla Ermeni tezlerini destekleyecekleri önceden belli olan Üniversite entellektüellerine haksızlık yapıldığını gündeme getirdiler. Bu insanların konuÅŸturulmamış olmalarını yargısız bir infaz olarak deÄŸerlendirip, mani olanları kınadılar. Özgürlük sorusundan ülke olarak sınıfta kalmıştık. EÅŸitlik diye gelen bağırtıların ardından ilan edilen Tanzimat’la Osmanlı’nın idam fermanının imzalanmış olduÄŸunu hatırlamak bile istemediler. Fransız devriminin prensiplerinden birinin Türk’ün ve Müslümanlığın sonunu hazırlamış olduÄŸunu görmezden geldiler. Evet ihtilal prensibindeki gibi Osmanlı yurdundan gavurla Müslüman eÅŸit olmuÅŸtu fakat bundan kim kazançlı çıkmıştı? ...... Üç aydan fazla süren yaz tatillerini köyde geçiriyordum. O zamanlar çocukların çalışmasına karşı çıkan kampanyalar yoktu. DoÄŸan her çocuk gücü yettiÄŸince bir ÅŸey üretmeye baÅŸlar, ailesine yardımcı olurdu. Biz de evin sığırlarını otlaÄŸa götürür, akÅŸam eksiksiz geri getirirdik. Oldukça sorumluluk isteyen zorlu bir iÅŸti. Sığırlar otlaÄŸa özgürce yayılır ve doymaya baÅŸlarlardı. Fakat etrafta ekili alanlar da vardı. Hayvan önünde onca ota raÄŸmen ekili alanlara girip zarar vermek için can atardı. Kendileri hakkında bunca iyi niyetli çabamıza raÄŸmen onların beni bu ÅŸekilde yormaları zoruma giderdi. Biz araÅŸtırıp çevredeki en verimli otlaklara götürürken, onlar her seferinde yasaklanmış alanlara girmekten hayvanca keyif alıyor gibi gelirdi bana. Günler böyle geçti. Bir defa dahi onların huylarından vazgeçtiÄŸini görmedim. Bir gün dahi akÅŸam eve dönerken yeni bir ÅŸey öÄŸrendiklerini mesela ekili arazilere girmenin zararlı olduÄŸunu öÄŸrendiklerini keÅŸfetmedim. Åžimdi bu anlattıklarımı alakasız bulanlar olabilir. Zaten toplumun çoÄŸu, insanlığın daha doÄŸuÅŸta kazanılan bir ÅŸey olduÄŸunu sanıyor. Halbuki annesinden doÄŸan çocuk bir cins olarak nevi-beÅŸerdir. Fakat insan olması için bazı özellikler kesbetmesi, insanlığı öÄŸrenmesi gerekmektedir. Ä°nsanın insanlaÅŸamadığında tabiattaki en korkunç ve vahÅŸi varlık olduÄŸunu burada yeniden anlatmak istemiyorum. Özgürlük, hayvanların özelliklerinde bir geliÅŸmeye neden olmuyor. Aksine onların daha hayvanca saldırıp etraflarını yıkmalarına yol açıyor. Özgürlük tabiatta da çok iÅŸe yaramaz. Mesela özgürce ve cılız bir ÅŸekilde akan suyun küçük, çelimsiz, kulak doldurmayan şırıltılarından ve etrafındaki üç-beÅŸ otu yeÅŸertmekten baÅŸka faydası olmaz. Ancak onun önünü keser, yani özgürlüÄŸünü elinden alıp bir baraj bendi arkasında biriktirirseniz o zaman evlerinize ışık saçan bir elektrik enerjisine dönüÅŸtürebilirsiniz. Büyük alanları sulamak için yönlendirebilirsiniz. Suyuna istediÄŸiniz zaman yol vererek yaparsınız bunları. Yine bahçenizdeki otları özgürlüÄŸe terk ederseniz, bir süre sonra izlemeye doyamadığınız çiçeklerinizin yabancı ve azgın ayrık otları tarafından boÄŸulduklarını görürsünüz. Ä°yilik ve güzellik korunmaya muhtaçtır. Ä°yiliÄŸi ve güzelliÄŸi korumak özgürlüÄŸü kısıtlamaktır denilebilir mi? Siz bahçenizde ayrık otu yetiÅŸmesini istiyorsanız o zaman her ÅŸeyi serbest bırakmanız yeterli olacaktır. Ancak nadide bir gül yetiÅŸsin isterseniz onu zararlı ÅŸeylerden korumalı ve ihtiyaç duyduÄŸu bakımı yapmalısınız. Uzun zamandan beri bizim coÄŸrafyamız zihniyet olarak maÄŸlubiyetini ilan etmiÅŸ durumdadır. Yeni bir deÄŸer, yeni bir kavram üretememekteyiz. Yaptığımız bütün ÅŸey sanki onların yücelttiklerine bizim da sahip çıkmamızdır. Onlar ‘insanlık’ diyorlar; hemen bağırıyoruz: ‘bizde isteriz’. Onlar özgürlük diyorlar biz, en yaman özgürlük savaÅŸçısı kesiliyoruz. Åžimdi Batı bunu yaptığınız için sizi niçin takdir etsin? Niçin sizi entellektüel kabul etsin? Tek bir ÅŸeyine bile itiraz etmeden tasdikçi başı gibi oturup onaylarken niçin saygı duysun? ‘Ne yani doÄŸruyu kabul etmeyelim mi; doÄŸruya yanlış mı diyelim?’ diye itiraz edenler olacaktır. Bizimki doÄŸruyu kabul etmenin ötesine taÅŸan bir davranıştır. Biz onlardan daha havariyiz bu kavramlar hususunda. Onlar demokrasiyi yücelttiler diye neredeyse 1400 yıllık tarihimizi inkar edeceÄŸiz. Orada demokrasi yok diye tarihimizi kan ve zulüm altında geçmiÅŸ kabul edecek kadar zavallıyız. Niçin bu kavramlara ÅŸüpheyle bakmasını bilmiyoruz? Dogmaya karşı olduÄŸunu söyleyen bu batı dünyasının yukarıdaki kavramlarını eleÅŸtirebilir misiniz? Böyle bir ÅŸeye cesaret edebilir misiniz? Edemezsiniz. Çünkü o zaman sizi aforoz ederler. Onlar ve yandaÅŸları tarafından kabul edilmeniz deÄŸilse bile dinlenilebilmeniz için temel ÅŸart bu kavramları benimsemenizdir. SavaÅŸ karşıtı olacaksınız, hümanist, dogmaya karşı, liberalist ve özgürlük havarisi olmalısınız. Fukiyama adlı Japon asıllı Amerikalı düÅŸünür meÅŸhur makalesinde tarihin sonunu ilan ediyor. Ä°nsanlık uzunca bir yolculuktan sonra ulaÅŸabileceÄŸi bütün deÄŸerlere ulaÅŸmış ve tarihin sonu gelmiÅŸtir. Ä°nsan hakları, demokrasi, kadın hakları, liberalizm, kapitalist kalkınma biçimi v.s ne kadar batılı kavram varsa hepsi insanlığın bulabileceÄŸi en son; zirve deÄŸerlerdir. Yanlış ve noksanını tespit mümkün deÄŸildir. Böylece insan son noktaya ulaÅŸmıştır. Bundan sonrası da ölümdür. O halde tarihin sonu gelmiÅŸtir. Böyle iddia ediyor Amerikalı. Bu ne kadar bir güvendir kendine duyulan? Bu nasıl bir meydan okumadır? EÄŸer bu kavramları büyük bir uygarlığı ortaya çıkarttılar diye benimsiyorsak, tarihin en büyük uygarlıklarından Mısır Medeniyeti, bu ihtiÅŸamını kölelere borçludur. Kölelik sistemi olmasaydı bu medeniyetin parıltısından ÅŸimdi söz ediyor olmayacaktık. Bir uygarlığın sonucu önemliyse, bu sonucu meydana getiren köleliÄŸi niçin yerden yere vuruyoruz? Niçin onun karşısında ÅŸimdi liberalizm parlak bir uygarlık yarattı diye kutsuyoruz? Çalışmak, bir makine parçası gibi sürekli çalışmak özgürlüÄŸü kısıtlayan bir ÅŸey deÄŸil midir? O halde kapitalizmi doÄŸuran ve yaÅŸatan çalışma kavramını niçin kutsuyoruz? Çalışmayı sevmeyen doÄŸu halklarını küçümsüyor, insan yerine saymıyoruz? Åžimdi disiplinden ayrık düÅŸünemeyeceÄŸimiz askerlik ve askerlere disiplinsiz bir özgürlük tanınsa onlar yine de bu iÅŸlerini yapmaya, ve icabında ölümüne vatan savunmasına bu kadar istekli olmaya devam ederler mi? *** Batı kavramları insanlığın zirve noktası deÄŸildir. Her yüksek uygarlık zamanında kendisini zirve olarak görmüÅŸtür. Ancak ÅŸimdi onların izlerini ancak mezar kalıntılarından görebiliyoruz. Aydın olmak için sadece çağını anlamak yetmiyor. Çağın da ilerisini görebilenlerdir aydınlar. Zamanını aÅŸabilmiÅŸ olanlardır. Ancak onlar ısrarla ÅŸimdiki medeniyeti temellendiren bir özellik olarak özgürlüÄŸü görüp; bu kavramın her zaman aynı sonucu saÄŸlamayacağını düÅŸünebilirler. Fizik kanunlarının bile tüm evrende geçerli olmadığı, uzayın baÅŸka bir yerinde deÄŸiÅŸtiÄŸi kabul edilmiÅŸken Batı’nın bu sosyal kurallarına tutkuyla baÄŸlılık neyin nesidir? Kaldı ki batı bugün bu kadar özgürlük havarisi olmasını bile vaktinde önünün kesilmiÅŸ olmasına borçludur. Feodalite altında inim inim inlerken, kilise papazlarının bu kadar iÅŸbirlikçi ihanetleriyle karşılaÅŸmasaydı ÅŸimdi bir barajdan boÅŸalmışçasına enerji dolu olmazdı. Bu kavramları yaratırken geçmiÅŸte yaÅŸadıklarına az borçlu deÄŸillerdir. Avustralya yerlileri de belki yüzlerce yıl hür ve özgür yaÅŸadılar. Ama Batı’nın teknolojik medeniyeti orada çıkmadı ortaya. Åžimdi aksini bile düÅŸünemediÄŸimiz Demokrasi, Hümanizm ve Feminizm yine Batı uygarlığının bize yutturduÄŸu dogmalardır. Bunları kabul etmeyi aydın olmanın ÅŸartı sayanlar yanılmaktadırlar. Yahut bu satır baÅŸlarının altını ilgili-ilgisiz ayet ya da hadisle dolduranları Müslüman aydın olarak kabul etmek... Kavramın kendisini itirazsız kabul etmek, onlara sıkı sıkıya baÄŸlı kalmak ne kadar aydın olmaktır? Bırakın çağı aÅŸmayı, çağını anlamaktan bile aciz insanları entellektüel saymakta bile zorlanıyoruz. Papazları söyledikleri tartışılamaz olduÄŸu için suçlayanlar ÅŸimdi aynı konuma bilim adamı titr’i taşıyanları yerleÅŸtirmeye ne kadar istekliler! ‘Ä°kisi aynı ÅŸey mi?’ diye soracaklara ÅŸunu söyleyebilirim: Bilimde kesinlik yoktur. Ancak onlar da papazlar gibi sosyal bilimcilerin söylediklerini, isimlerinin başındaki “titr”den dolayı adeta tartışılmaz gerçeklermiÅŸ gibi görmekte çok arzulu davranmaktalar. Zamanımızın özgürlük havarileri, demokratları, feminist ve hümanistleri modası geçmiÅŸ Fransız Ä°htilalini 250 yıl geriden takip etmekte, nal toplamakta ne kadar da istekliler!
(Nida Dergisi’nden)
Yorum
İyiliği emret kötülükten alıkoy Yazar kubha açık 2009-09-22 10:48:32Susamış adam "su", aç adam "ekmek", hapisteki adam "özgürlük" diye bağırır, bu son derece normal. Elde ettiklerinde de daha fazla bağırmazlar.
Kurtlar Vadisi show tv'de rating rekorları kırarken, STV'de oynadığında kitleler tarafından izlenmiyorsa bu üzerinde araştırma yapılması gereken ciddi bir konudur ve bu konuda yapılacak saptamalar yukarıdaki yazıda insanın tabiatı ile ilgili değinilmeyen yönü tamamlayabilecektir.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.