23-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow KARANLIK DEHLÄ°ZLERDEN GEÇTÄ°K
KARANLIK DEHLİZLERDEN GEÇTİK PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 4
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin Evci   
09-06-2009
KARANLIK DEHLÄ°ZLERDEN GEÇTÄ°K
-Kaç yanlış bir doÄŸru eder?-
Necmettin Evci
1.
Cumhuriyeti kuran kadro modern uluslaÅŸma için bir zengin tabakanın olması gerektiÄŸini bilmektedir. Ne var ki bunun için gereken ekonomik altyapı ve sermaye birikimi yoktur. Bir yandan Ä°zmir Ä°ktisat kongresi toplanıp yerli burjuvazi yaratmaya dönük iktisat programları izlenmesi gerektiÄŸi kararını alırken diÄŸer yandan da iktisadi devlet teÅŸekkülleri boy göstermekteydi. Bütün bunları çeliÅŸkili durumlar olarak mı yoksa dönemin siyaseti ile doÄŸrudan iliÅŸkili konular olarak mı incelemelidir?
Ben bu ikinci seçenekten yana düÅŸünüyorum. Sonuçta devlet desteÄŸiyle de olsa iyi kötü kendi burjuvazimizi yaratmaya baÅŸardık. Ä°ÅŸte etkileri günümüze kadar süren kimi problemlerin kaynağı da bu uygulamalara kadar iner. Burjuvazi batıda kendi gücü ve arayışlarıyla ve eski yapıya mücadele ederek oluÅŸmuÅŸ bir sınıftı. VaroluÅŸ alanını geniÅŸletmek için, yaÅŸamın canlı dinamiklerini sürekli izledi veya onları oluÅŸturdu. GerektiÄŸinde kiliseyle ve devletle çeliÅŸti, çatıştı veya uzlaÅŸtı. Pareto’nun burjuvazisi her zaman hareketli, deÄŸiÅŸimi algılayan, yeni arayışları temsil eden, seçenekler getiren, imkânları artıran ve araÅŸtıran daha da önemlisi siyasal yapı olarak devleti, yaÅŸamın zaruretlerine ve geliÅŸmesine göre deÄŸiÅŸtiren, deÄŸiÅŸimi talep eden bir sınıftı. Marx bu nedenle burjuva sınıfının devrimci karakterine vurgu yapar. Oysa bizde oluÅŸturulmak istenen burjuvazinin böyle bir tarihi geçmiÅŸi ve bu geçmiÅŸe dayanan kazanımları yoktu. Devlet durup dururken ve çokluk ideolojik kayırmalarla onlara resmen iltimas geçmiÅŸ, zenginlik bahÅŸetmiÅŸti. Buna karşılık onların elbette toplumda üretim ve ticareti artırmak gibi bir görevleri ama asıl yeni alafranga yaÅŸamları ile herkesin imrendiÄŸi örnek idoller olmak gibi ödevleri vardı. Milletin parasıyla millete sosyete yaÅŸantılar götüreceklerdi. Statükoyu savunacaklardı. Zayıf düÅŸmüÅŸ her toplumun zenginliÄŸe ve zenginlere özenmek gibi bir zaafları vardır. Bir lokma ekmek için büyük kentlere akacak olan köylü genç iÅŸçiler, proleter rolleri ile tarihsel konumlarını alacaklar mıydı bilinmez ama geleneksel baÄŸlarından gittikçe kurtularak ideolojik kimlikler edinmede gecikmeyeceklerdi.


Devletin korumacı himayesindeki yerli burjuvazi, toplumu baÅŸka bir cepheden ablukaya almaktaydı. Devletten beslenen bu sonradan görme, kültürsüz ne oldum delileri, herhalde devletten özgürlük ve demokrasi talebinde bulunama sivri akıllılığı gösteremezdi. Bu kadar basit. Özetle batıda modern devlet büyük ölçüde burjuva marifetiyle kurulmuÅŸtu ve piyasanın çok boyutlu realite ve ihtiyaçlarına göre kendini biçimlendiriyordu. Bizde ise kendilerini zaman zaman güçlü sivil toplum örgütleri gibi lanse etseler de, burjuva örgütlenmesi devlet tarafından beslenip büyütüldüÄŸü için devlete en ufak eleÅŸtiri ÅŸöyle dursun resmi ideolojinin güçlü misyonerleri gibidirler. Bu yapılanma devletin asker- sivil bürokrasisi yanına yerli burjuvaziyi de ekleyerek kendini tahkim etmiÅŸtir. O nedenle burjuvazi uzun yıllar deÄŸiÅŸimin öncü aktörü olamadı. Bundan sonra da olamaz. Çünkü onların zihin ve algı dünyalarında tutulma ve körelme meydana getiren bir gelenek oluÅŸmuÅŸtur. “Türk kapitalistleri ideoloji üretemez.”diyordu Ä°dris Küçükömer; “Türkiye’de kapitalist sanılanlar ideoloji üretebilecek düzeyde deÄŸiller. Kapitalizm denen ideolojiye, iÅŸ başındaki adamın düzeni, piyasa toplumunun düzeni gereklidir önce. Bununla baÄŸlamlı yaygın ve uyulması gerekli normlar dizisini koyması, oluÅŸturması gerekir. Oysa bunu yerli sermayedarın iÅŸ-düzeni türü ile batılı bir kültür mirası ile sarmaÅŸan burjuva iliÅŸkilerine dayalı kültür ve ideoloji üretemez. Bunu onun adına deÄŸil fakat kendi adına batı kitle haberleÅŸme vb. araçlarla felsefe, bilim, sanat dâhil yine batı kendi adına yaparken ülkemiz de etkilenir bundan: Uluslararası çeÅŸitli kurum, ajan ve iktidarları ile.”(1)


2.
Ulusal kimliÄŸin yeni ideolojik formunu oluÅŸturan devlet toplumun tepeden tırnaÄŸa her ÅŸeyini deÄŸiÅŸtirmeye kararlı görünüyordu. UlusallaÅŸmanın maddi koÅŸullarını oluÅŸturmak sanıldığı gibi kolay deÄŸildi. Din ve dil baÅŸta olmak üzere geleneksel kültürün belirleyici unsurları canlılığını sürdürmekteydi. Sebeplerden deÄŸil de sonuçlardan hareket ederek tepeden inmeci bir yöntem izlendi. Cumhuriyetin ilk kadroları seçkinci elitist bir tutumla kendilerini halktan ayırmışlardır. “BatılılaÅŸan, Batı kültür kalıplarını gündelik hayatına giydiren seçkinler, bu kültür evreni içinde avamdan olan farklarını tebarüz ettiriyorlardı. Batılı bir hayat tarzı, bürokrat- aydın komprador burjuva kesimde, hatta kendine yer edinmeye çalışan küçük burjuva kesimlerde, avamdan üstün olmanın ideolojisi haline geldi. Halkın karşısına bu ‘üstün’ vasıflarla çıkarak, ayrıcalıklı mevkilerini pekiÅŸtirdiler. Cumhuriyet’in seçkinleri bu ÅŸekilde ‘yönetme’ geleneÄŸini devam ettirmiÅŸ oluyorlardı. Bu kültürün gördüÄŸü fonksiyon, Saray ve paÅŸa konaklarıyla halk arasındaki duvarlardan daha yüksekti. Batıcı seçkin zümre ile halk arasındaki uçurum, geçmiÅŸe göre daha da derinleÅŸmiÅŸti.” (Duman; 2006; s. 405)  Halk onların gözünde ayağı çarıklı kara cahil bir güruhtan ibaretti. MedenileÅŸtirilmeleri gerekirdi. ‘Muasır medeniyetler seviyesine çıkmak’ sözü Cumhuriyet’in çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırma projesini ifade etmektedir daha çok. Cumhursuz bir cumhuriyet düÅŸünülemezdi. Mevcut deÄŸer kodlarıyla bu cumhur da yeni cumhuriyete layık görülmedi. Devlet kurulmuÅŸtu ÅŸimdi sıra halkı yaratmaktaydı. Halka göre bir devlet deÄŸil de devlete göre bir halk yaratma politikaları, düÅŸünceden eÄŸitim faaliyetlerinin yeniden programlanmasına kadar hemen her alanda jakoben bir tutumun benimsenmesine yol açtı. Siyasal ve kültürel anlamda halk üzerinde etkili olan eÅŸraf, bürokrat ve aydınların temsil ettikleri çaÄŸdaÅŸ laik ideolojiye sürekli direnince “bürokratlar da bir tür savunma (varoluÅŸ) güdüsüyle laiklik anlayışlarını devlet gücü ile topluma benimsetmeye çalışmışlardır. Bu tutum onların giderek halktan daha fazla kopmalarına ve yabancılaÅŸmalarına yol açmıştır.”(2) Aslında resmi paradigma ‘ulus devlet’ten çok ‘devlet ulus’ yaratmayı amaçlamaktadır.


Ulus mu devletini kurar yaksa devlet mi ulusu inÅŸa eder? Bu soru deÄŸiÅŸimin istikametine ve ÅŸiddetine etki eden asıl unsur devlet midir, ulus mudur ÅŸeklinde de sorulabilir. Siyaset ile toplum bilimciler için çok karmaşık bir sorundur bu. Devlet bir ulusun en üst seviyede oluÅŸturduÄŸu siyasal organizasyondur. Bir devlet eÄŸer sömürge gücü deÄŸilse veya onlara hizmet eder duruma düÅŸmemiÅŸse, halkıyla kaynaÅŸmak durumundadır. Devlet aygıtını kuran bir halk, ulus olmayı baÅŸarmış demektir. Bu mantığa göre ulusal duyarlıktan yani halkın genel temayülünden kopuk bir ulusal devlet düÅŸünülemez. O bakımdan saÄŸlıklı siyasal yapılanmalar halkın duyarlığını önemsemek durumundadır. Demokratik etik de bunu gerektirir. Treitschky, bunun aksini savunarak, “devletin halkın egemenliÄŸinden doÄŸmadığını, aksine insanların iradesine raÄŸmen yaratıldıklarını” öne sürer.(3) Ancak devletin kademelerini ellerinde tutan kadrolar kimi zaman umumi iradeyi gasp etme yoluna gidebilirler.  Bu durumda devlet egemen grupların kendi maksatları doÄŸrultusunda toplumu deÄŸiÅŸtirme aracına dönüÅŸür. Devletin daha doÄŸrusu devlet ve haliyle ulus adına devleti elinde bulunduranların asıl belirleyici olduÄŸu durumlarda ‘ulus devlet’ kavramı yaÅŸam içinde sahici karşılığından uzaklaşır. Belki bu durumu ‘devlet ulus’ kavramsallaÅŸtırması daha iyi ifade eder. Hikmet Gökalp, bu kavramı ideolojik farklı önceliklerle kullansa da anlattıklarımızı haksız çıkaracak bir matris ortaya koymaz.(4) Gökalp’e göre “Devlet-Ulus Türkiye’sinde vatandaÅŸ, devletle yetki paylaşımına razı deÄŸildir; o, milli egemenlik prensibi gereÄŸince devletin kendisidir.” (Gökalp;1998, s.10) KeÅŸke Türkçeyi Türkçeye çevirme talihsizliÄŸi yaÅŸamasaydık. Gökalp’in sözlerinde ifade edilen, kerameti kendinden menkul seçkinci oligarÅŸinin klasik söyleminden baÅŸkası deÄŸildir. Bu ifadeleri daha anlaşılır kılmak için ulus ve devlet kelimelerinin yerlerini deÄŸiÅŸtirmek kâfidir. Gökalp halka raÄŸmen halkçı, devrimci bir mantıkla ÅŸunu demek ister: “Türkiye de esas olan devlettir. Halkın hesaba katılacak kıymeti, iradesi, tercihi söz konusu deÄŸildir, olamaz, olmamalıdır. O’nun adına devlet seçer, belirler, tayin eder, yürütür. Ulus demek devlet demektir. Ulusun yönetiÅŸim ve egemenlik anlayışı içinde devletini biçimlendirme hakkı yoktur, olamaz. Çünkü onlar kara cahildir, kendileri için doÄŸruyu, eÄŸriyi tayin edecek olgunlukta deÄŸildir. Onun yerine devlet yani devleti elinde tutan inkılâpçı güçler karar verirler. Bu konuda yetki paylaşımı mümkün deÄŸildir. Millet yoktur devlet vardır. Devlet ne derse o olacaktır. Devlet ulus budur.” Bize özgü halkçı ve devrimcilere de bu tarz bir söylem yakışırdı doÄŸrusu.


3.
Halkçı ama halka tepeden bakan, halkçı ama halkla bütünleÅŸmemiÅŸ anlayış önce tarihi hafızamızı boÅŸaltmaya yöneldi. GeleneÄŸi silmeyi giderek benliÄŸimizi ÅŸahsi ve milli varlığımızdan söküp atmayı programladı. Fikret BaÅŸkaya Paradigmanın Ä°flası’nda, Ä°stiklal Harbinden seksenli yıllara kadarki resmi yapılanmanın zihni durumunu bu arada aydınların üstlendikleri misyonu dilini eÄŸip bükmeden analiz eder. “Gerçek anlamda entelektüellerin ideoloji üretmek gibi bir misyonları olamaz. Tam tersine, gerçek aydın (entelektüel) olmanın koÅŸulu, her türlü egemen ideolojiden, bu arada resmi ideolojiden bağımsızlaÅŸmaktır. Resmi ideolojinin üreticisi ve yayıcısı olmak deÄŸil, onu eleÅŸtirebilmektir. Resmi ideolojinin yerini resmi ideolojinin eleÅŸtirisi almadıkça, gerçek anlamda aydınlanma mümkün olmayacaktır.”(5) Muhayyel bir gelecek tasavvurunun efsaneleÅŸtirilmesi, bir kurtarıcı idolün inÅŸası için ilericilik, çaÄŸdaÅŸlık gibi sloganlar üretildi ve bunlar dokunulmaz kılınarak kutsallaÅŸtırıldı.  Kutsala karşı bir kutsaldı bu! Daha da ilginci dönemin fikir adamları ve ideologları bu programları kendi ürettikleri ve toplumla bir ÅŸekilde paylaÅŸtıkları deÄŸerler, düÅŸünceler ile yapmıyorlardı. “Tek parti dönemi yöneticileri toplumsal otoriteyi, dini kaynak ve niteliklerinden arındırdılar. Ancak bunların yerini dolduracak laik nitelikli yenilerini üretemediler. Ortaya çıkan boÅŸluÄŸu ise, dini nitelikler kazandırdıkları kendi fetiÅŸleriyle doldurdular. Kapsamlı bir dünya görüÅŸlü ve derin bir düÅŸünce birikimleri olmadığından, kitlelerin dikkatini çekecek düÅŸünce ve kültür üretimleri ortaya koyamadılar. BaÅŸta Mustafa Kemal’in kiÅŸiliÄŸi olmak üzere, bir dizi kutsal ve saygıdeÄŸer nesne oluÅŸturdular.”(6) Onlar yeni kimliklerini ne oldukları üzerinden deÄŸil ne olmadıkları üzerinden tanımlıyorlardı. Ne ve kim olduÄŸunuz deÄŸil ne ve kim olmadığınız yeterliydi onlar için. Yine onlara göre ister liberal, ister sosyalist ister ırkçı ÅŸovenist olun ama asla Ä°slâmî olmayın. Hangi batılı cereyanın etkisine girerseniz giriniz ama yerli deÄŸerlere, geleneklere dayanmayınız? O nedenle Cumhuriyet aydını kimdir? Sorusuna hayıflanmadan, iç geçirmeden, hüzün duymadan cevap vermek zordur. Türk aydını derin, yoÄŸun bir yabancılık yaÅŸamıştır. “YabancılaÅŸma felsefi anlamda kiÅŸinin kendini kendisi olarak deÄŸil, daha çok kendi yerine bir baÅŸkasını algıladığı durumdur. KiÅŸinin kendi yerine yabancı kültürü ve medeniyeti koyması ise ‘kültürel’ ve ‘toplumsal’ yabancılaÅŸmayı ortaya çıkarmaktadır.”(7) Cumhuriyet aydını hiç kimsedir. O hiç kimse ÅŸimdi tam manasıyla kimsesiz kalmıştır. Belki bir hiçtir. Bir hiçlik duygusu ile el açar gibi zihnini açmıştır batıya. Batının ürettiÄŸi deÄŸerleri de samimi olarak çözümleyememiÅŸ içselleÅŸtirememiÅŸtir. Batıdan almış bile olsa, eÄŸer bu deÄŸerleri varoluÅŸ kaygısına dönüÅŸtürebilseydi, mutlaka yeni arayışlarla onları geliÅŸtirmenin, ruhunu tezyin edici bir yolu mutlaka bulunurdu.  Birilerinin ürettiÄŸi deÄŸerleri aldım demekle o deÄŸerler alınmış olmaz. DeÄŸerin manavdan patates alınır gibi alınacağını sanmak, patates kafalılara özgü bir zihin çarpıklığına iÅŸaret ediyor olmalıdır. Sonra reddi miras ederek içinden çıktığı toplumun deÄŸerlerine ve o deÄŸerlere sahip olanlara küfretmek de kimseye bir yarar saÄŸlamaz. Yeni Türk aydınının Osmanlı ÅŸehirli bürokrat ve aydınından tevarüs edildiÄŸi sanılan Anadolu insanına kısık gözle bakma negatif tutumunu sürdürdüÄŸü söylenebilir.(8) Bu çeliÅŸki halk nezdinde ona muteber konum kazandırmadı. Buradayken oralı sanıldı, oradayken buralı sayıldı. Hiçbir yerli olamadı. O hiçliÄŸi mekân tuttu. Milli ÅŸuurunu Türkçü, Atatürkçü rollerle ahkâm kesen bir yahudiden almaya çalıştı. O’ da ÅŸöyle söylüyordu bizim seciyemizi izah ederken:  “Türkün kendine özgü bir edebiyatı, bir kültürü bulunmadığı gibi, ulusal bilinci de büsbütün duyulmaz durumdaydı.”(9) Burada uzun uzun edebiyatımız, kültürümüz, bilincimiz üzerine açıklama yapamayız, yapmayacağız. Ama yine O’nun çok sevdiÄŸi, öve öve göklere çıkardığı üstadını Ziya Gökalp’i de iki alıntıyla anmadan edemeyeceÄŸiz. “‘Ä°l bırakılır Töre bırakılmaz’ bu söz ataların geleneÄŸine uymanın gereÄŸi yerinde söylenir. Anlamı, ‘Devlet ya da ülke bırakılabilir, kültür bırakılmaz’”(10) “Hars itibariyle hiçbir milleti kendimizden üstün göremeyiz. Bize göre Türk harsı dünyaya gelmiÅŸ ve gelecek olanın en güzelidir. Binaenaleyh, ne Fransız kültürünün ne de Alman kültürünün mukallidi ve tabii olmamıza imkân yoktur.”(11)


Nasıl olsa Moiz Kohen gibiler yüzyıllarca içlerine bastırdıkları nefreti kusmak için rahat, elveriÅŸli bir fırsat yakalamışlardır.(12) “Bugünkü Türkiye, ulusun elini ayağını baÄŸlayan, öteden beri çaÄŸdaÅŸ hareketlere uymamıza engel olan ve gerçek Türk ulusal bilinci ile hiçbir iliÅŸkisi bulunmayan geçmiÅŸ zincirlerini parça parça ederek, kiÅŸiliksiz ve bilinçsiz Osmanlıyı…” (Kohen;2001, s. 2) diye baÅŸlayan, süren sayısız nezaket sınırlarını aÅŸan, düzeysiz ve ancak onun gibilere yakışan ifadeler doludur kitapları. Osmanlı kiÅŸiliksiz olduÄŸu için bunları Ä°spanya’da katliamdan kurtarıp ülkemize, Ä°stanbul’a Selanik’e yerleÅŸtirdi. Onlar da kiÅŸiliklerinin icabı minnet borçlarını ödüyor olmalıydılar. Osmanlı ÅŸimdi ve elli yıldır Ä°srail’in Filistinlilere yaptıklarını kendilerine yapsaydı kiÅŸilikli olur muydu acaba?
____________________________
 (1) -Ä°dris Küçükömer, Türkiye Üstüne Tartışmalar, s. 301, BaÄŸlam Yayınları, Ä°st. 1994.
(2) -Cengiz Güleç, Türkiye’de Kültürel Kimlik Krizi, s.31, V yay. Ank. 1992.
 (3) -Montserrat Guıbernau, Milliyetçilikler, s. 9, çev. NeÅŸe Nur Domaniç, Sarmal yay, Ä°st. 1996.
(4) -Hikmet Gökalp, Devlet-Ulus, kaynak yay, Ä°st. 1998.
(5) -Fikret BaÅŸkaya, Paradigmanın Ä°flası –Resmi Ä°deolojinin EleÅŸtirisine GiriÅŸ-s.33 5. bas. Doz yay. Ä°st. 1996.
(5) -Åžükrü Karatepe, Tek Parti Dönemi, s. 53, Ä°z yay. 3. bas. Ä°st. 2001.
(7) -Hasan Alicik, Kimlik, YabancılaÅŸma, Asimilasyon, s.4, Galeri Kültür yay. LefkoÅŸa 1997.
(8) -Celalettin VatandaÅŸ, Ulusal Kimlik –Türk UlusçuluÄŸunun DoÄŸuÅŸu-, s. 138, Açılımkitap yay, Ä°st. 2004.
(9) -Moiz Kohen (Munis Tekinalp), TürkleÅŸtirme, s. 47, KB. Yay. Ankara 2001.
(10) -Ziya Gökalp, Türk Töresi, s. 16, Ä°nkılap ve Aka kitabevi, Haz. Yusuf Çetinkaya, Ä°st. 1977.
(11) -Ziya Gökalp, TürkçülüÄŸün Esasları, s. 74, Varlık yay. Ä°st. 1958.
(12) -Bir yandan ardı arası kesilmeyen Siyonist komplo ve kongrelerle Osmanlı’nın dağıtılmasına çalışılmış diÄŸer yandan Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak için çaba sarf edilmiÅŸtir. Moiz Kohen’in başını çektiÄŸi bir grup da Osmanlı toprağında mevzilenme ve siyasal gücü ellerine geçirmeyi veya siyasi ideolojiyi yönlendirmeyi seçmiÅŸtir. Aktif yaÅŸamında birçok resmi görev de alan bu kiÅŸi, çoÄŸunluÄŸunu azınlıkların oluÅŸturduÄŸu Türk burjuvasının önemli aktörüdür aynı zamanda. Yabancılarla baÄŸlantılı olarak Ä°stanbul’da tütün tekelini elinde bulundurmuÅŸtur. (Soner Yalçın, Efendi, s.169,358, 37.bas. Ä°st. 2004) Ä°lk defa resmi ideolojinin ana çerçevesini oluÅŸturan ‘Kemalizm’ kitabının yazarı da bu kiÅŸidir. Kitap baÅŸtan sona boÅŸ sloganlar ve tarihimize sövgüyle doludur. Ä°kinci önemli eseri ‘TürkleÅŸtirme’de bizim tarihimizden ve kültürümüzden koparak nasıl TürkleÅŸeceÄŸimizin yol ve yöntemlerini buyurgan bir dille dikte eder. Sözde millete ve idareye ÅŸirin gözükmek için ismini deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ama mezar taşına yine asıl ismini yazdırmıştır: Moiz Kohen. Bu zatın bize TürklüÄŸü öÄŸretmeye kalkması insanın içini yakıyor. Ama bundan da elem verici olanı ne yazık ki resmi ideolojinin bu kiÅŸinin dizaynına uygun ÅŸekillenmesidir. Bu konu ayrıca incelenmelidir.

 (1) (2)  (3) (4) (5) (5) (7) (8) (9) (10) (11) (12)

Yorum
Tebrikler
Yazar kubha açık 2009-06-14 12:19:47
Bunlar mutlaka sosyolojik tahliller ve doÄŸru. Ancak ÅŸu özü de ben eklemek isterim. Söz konusu mücadele doÄŸru ile yanlış, ÅŸeytan ile melek, mazlum ile zalim, hırsız ile dürüstün mücadelesidir ve sünnetullah gereÄŸi kıyamete kadar sürecektir. 
 
Bu tip yazılar tarihi öğretmek ve nesilleri bilinçlendirmek için gereklidir. 
 
Necmettin Beye teşekkürler

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 09-06-2009 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111525960 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net